Komedi…(Köşe yazısı 25.03.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Seçimler geldi çattı.

Şu günlerde bizim kuşak kendini  ‘çocukluk’ döneminin geçtiği günlere benzetiyor.

Tek televizyon ve paket yayın.

Aradan 50 yıl geçti.

Siyah-beyaz tek televizyondan renkli çok televizyon kanalları ve dış yayınlar, sosyal paylaşımlar, cep televizyonları derken her şeyden iyice bıktık, çabuk soğuduk, usandık.

‘Yüz eskimesi’ yaşayanlarda ayrı bir ‘defolu mal’a dönüştü.

İster bizim meslekte, isterse siyasette kimse akıllanmadı.

‘Sen-ben-bizim oğlan’ anlayışı genetik bozulma ile çürümeye başladı.

Hep denir ya ‘ya tuz da kurtlanırsa’ diye, işte son dönem ‘tuzun kurtlanması’ gibi.

Sempati duyulan adaylara bakıyorsunuz, şımarıklıkta zirvede.

Televizyonları sürekli işgal edenlere bakıyorsunuz, yürüyüşleri bile değişmiş.

Kendi yazdıklarını okuyanlara bakıyorsunuz, kendinden başkasını beğenmiyor.

‘Çıkar, cep doldurma, ticaret, kirli ilişki kankiliği’ almış başını gitmiş.

Herkes dürüst, namuslu, onurlu, şerefli, haysiyetli.

Uygulamalarına bakıyorsunuz ‘gelecekteki kuşakları bugün kendi yalanlarına inananların acısını çok çekecek, sürünecek şekilde.

Televizyonlarda liderlere, adaylara, muhaliflere, onlara soru soran tiplere bakıyorsunuz.

Kimi gözünüze baka baka yalan söylüyor,

Kimi, tutma, çanak, ısmarlama soruları soruyor.

Kimi de sorumu soruyor, onlar adına açıklama mı yapıyor belli değil.

Şurada sayılı günler çabuk geçerken, hepsi içinde asıl sancılı günler geliyor.

Bugün, hırslarına, şovlarına, kendi yalanlarına inanan, rakiplerine olmadık hakaret edenler, küçük menfaatler için adaylar arkasında, parti binalarından çıkmayanların 1 Nisan’dan sonraki ‘iç hesaplaşma’ları çok konuşulacak cinsten.

Bunların başında, seçim sürecinde yaşananların ‘kitaplaşması.’

Dedikodular, başlayacak yalanlar, iftiralar, kirli ticaret çatışmaları filmini hep birlikte izleyeceğiz.

Zaten eski seçimler geçti.

Sayılı günler kala bile ortada seçim havası hiç yok.

Mahalle baskısı, adaylara ‘seçmen ve geçim baskısı’na dönüşmüş.

Yapılan anketler, kamuoyu araştırmaları, yoklamalara kimse inanmıyor.

Seçmen ‘bize  bu binbir suratlılığı siyasiler alıştırdı’ diyor.

Liderlerin, seçim mitinglerinde, televizyon konuşmalarında, basın toplantıları, meclis grup hitaplarında söyledikleri (aynen yazıyorum), ‘alçak, şerefsiz’ gibi üsluplarına seçmen ‘Bizi yönetenler böyle ise yönetilen bizler ne oluyoruz?’ diye soruyor.

İttifakların ağızları ‘uyumlu’ gibi görünse de ‘iç hesaplaşmanın’ başladığını gösteriyor.

Siyasetin merkezi, proje üretmesi gerekenler, ülkenin gelişmesine katkıda bulunmak zorunda olan  Üniversitelerde kimse konuşmuyor.

Bürokratlar ‘merkez talimatlı.’

Her seçim döneminde olduğu gibi ‘memur-işçi alımı’, kamu kuruluşlarında kadroları şişirme zirvede.

Hiç böylesi ne seçim ne de adaylar olmuştu.

En son memleketi Kayseri’ye gelen Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın ‘yerli, milli, savunma sanayi’ üzerine sözleri ile Hava ikmal arazisini ‘millet parkı’ yapmak isteyenlerin ağızları bile birbirini tutmadı.

İster yerel isterse uydu kanallarında canlı yayınlara çıkan adayların söyledikleri ‘komedi’ gibi.

Seçmenler, onları dinlemek yerine belgesel izliyor.

Hele hele ‘zafer sarhoşluğu’na kapılanlara ise sandıkta, tutma-çanak soru soran ‘ticaret havuz medyası’na da seçimden sonra iyi bir tokat vuracak.

Güven ne siyasilere, adaylara ne de medyaya kaldı.

Bu nedenle adaylar, bakanlar, liderler seçmene ‘ne olur bizi ezdirmeyin’ diye yalvarıyor.

Burnundan kıl aldırmayan ve can çekişen basında ‘ ne olur gazete alın’ diye kapıları aşındırıyor.

Seçim sonrası ‘istenilen sonuç alınmadı’ diye çok bürokrat ya emekli olur ya da emekliliğini isteyen, hastalanan, yataklara düşen, krizler geçirenler zirveden inmez.

Geçmiş seçimlerde ‘erken zafer sarhoşları’nın yaşadıkları, bu seçimde ‘yüz eskimesi, çürüme ile kendilerini tarihe gönderecek.

Dost acı söyler.

Bende sadece sayılı günler kala, herkesi uyarmak istedim.