Kim kalsın, kim gitsin?(6) (Köşe yazısı 08.07.2017 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Evet, her dönem birileri el altından basın mensuplarını kullanır ya da kullanmak ister. Yanlış ve kendisinin inandığını anlatarak senaryo yazar, bunu da birilerine yazdırır.

Son olarak Sarıoğlan Belediyesi’nde çalışan ve işten çıkartılan insanlardan biri de benim. Oysa her gün bir çok kamu kurum ve kuruluşundaki taşeron firmalarda böyle girdiler-çıktılar yaşanıyor.

Herkes kime yakın kime uzak olduğumu, fikrimi, zikrimi çok iyi bilir.

Yaptığım iş profesyonel mesleklerden biri.

Seçilenler, hukukçular, esnaf, kamuda çalışanlar, kamu hizmeti yapanlar, mankenler, sporcular, hele hele medya mensupları gibi birçok profesyonel mesleği yapanların, vatandaşlara, partilere, birilerine küsme, iş yapmama, inatlaşma, işi yavaşlatma işi olamaz.

Aylardır maaş alamadığı, işine borç para ile gelip, öğlenleri karnını bile doyuramayan, bayramlarda bile sevinemeyen bu insanlar için ‘eski başkanla toplantı yaptı da işten çıkartıldı’ iddiası, düzmece, uydurmaca, tamamen senaryo, film çevirenlerin yeni bir tezgâhından öte gitmez. Bu ‘Görevini yapmayan, vicdansız, ahlaksız, yüzsüz, kişiliksizlerin’ çevirdikleri filmden başka bir şey olamaz.

Kamu kurumunda ama ‘taşeron’ firma aracılığı ile çalışan, sadece Sarıoğlan Belediyesi değil, tüm belediye, kamu kurum-kuruluşlarındaki insanların pek çok özlük hakları var. Ama görevlerini yapmayanlar, şimdi ‘koltuk sevdası’ için şov yapmayı tercih ediyor.

Bu insanların maaşlarını zamanında hangi gün tam verdiniz, verilmesi için girişimde bulundunuz?

Ulaşım, eğitim, yemek, promosyon, agi, çocuk yardımı, fazla mesai, bayram harçlığı gibi pek çok hakkı olan bu insanlara bunları bırakın ayları, yıllardır niye çok gördünüz?

Üstelik, ‘siyaset’ derken, hainlere bile acırken, bu ülkenin namuslu, alın teri döken, bileğinin gücü ile çalışan onurlu, haysiyetli emekçi insanlarının neden yanında olmadınız?

Şimdi uyduruk maddeler, suçlamalar, düzmece tutanaklar ile ‘ihbar ve kıdem tazminatı, özlük haklarını’ bu insanlara vermemek için neden ‘siyasi cambazlığı’ tercih ediyorsunuz?

Bu insanlar, işe birilerinin döneminde girmiş olabilir. Ama ekmeklerinden başka kimsenin adamı olamaz, olmamalı.

Vatanını satan, yeni kimlik arayanlara bile her türlü ‘insani misafirperverliği’ yapan o cambazlar, şimdi böyle suçlamayı nasıl yaparsınız, nasıl vicdanen rahat edebilirsiniz?

Daha öncede yazdım yine tekrar edeceğim.

Bizim meslek aslında ‘Vatan, Millet, Devlet, Bayrak, insan hak ve özgürlükleri, halkın ağzı, dili, kulağı her şeyi’ iken ‘Keser döner, sap döner, bir gün hesap sana döner’ diye yazıp, haktan, hukuktan, adaletten uzaklaşan bazı tutmalarla ‘güvende’ ayaklar altında.

Bir kez daha ama bu kez açık yazayım.

Çocuğunu doktora götürmek için, aylardır maaş alamadıkları için 50-100 lira avans isteyen onurlu çalışanlar, suçlayanlar ise bazı makamları haksız, yetersiz dolduranlardı.

Günlerce, susuz, elektriksiz, yakacaksız idare eden, sigorta priminin yatması, ‘Nasıl olsa Devletten alacağım’ diyerek borçluları çeşitlendiren, evlerine bu nedenle kestirme yerine alacaklılara gözükmemek için uzatarak giden insanlara ‘toplantı yapınca atıldılar’ suçlaması yapmak bir ‘insanlık suçu ve ayıbı’ olsa gerek.

Hiç kimsenin kimseden fazla ve üstün ‘milliyetçilik, dindarlık, demokratlık, muhafazakarlık, liberallik, sosyallik, adalet, din, dil, kültür, mezhep’ üstünlüğü olamaz.

Ama ülkede ve bu toprakların gerçek sahiplerine, kimliğini taşıyan onurlu haklarını aylardır alamayan, primleri zamanında yatmayan, eksik yatırılan, sürekli girdi-çıktı yapılan, çok çalıştırılıp fazla mesaiyi göremeyen, sürekli tehdit edilen, özlük haklarını bile bilmeyen, işten çıkartılma bildirgesi bile verilmeyip ‘İşten çıkartıldın’ denilerek tuzağa düşürülerek sonrasında ‘işe gelmedi kovuldu’ ayağı yapan sahtekarlar bu ülkenin gelişmesine, siyasetine nasıl bir katkı da bulunur?

Sözüm o ki, herkesin bir ekibi vardır. Elbette herkes, herkesle çalışmak zorunda değil.

Bu bir bayrak ve nöbet yarışı. Belki yeni gelen daha iyi işler yapabilir.

O zaman ‘Çalışma barışı, iş güvencesi, özlük hakları’ konusunda, bilek gücü-alın teri ne varsa verir, uzlaşır, helalleşir o şekilde vicdanen herkes rahat olur.

Ben ‘Devletimin, Milletimin, Vatanımın, Bayrağımın’ kısaca doğduğum ve doyduğum bu topraklara vefa borcum için ne gerekiyorsa onu yapar, bunların adamı olurum.

Her çalışan herkesin adamı değil. Önce kimliğini taşıdığı Türkiye Cumhuriyeti’nin öz ve öz evladı.

Makamlar, mevkiler, kişiler değişir ama kurumlar ‘adamlar’ kalır.

O zaman, makam, koltuk, siyaset saltanatı, tribün şovları için artık bu ülkede bileğinin gücü, alın teri ile çalışan insanlarla oynamayı bırakın.

Zaten yakında onurları zedelenmiş, incinmiş, gariban ama onurlu, namuslu bu insanlar, bu ülkeye, devlete, millete, kurumlara, insanlara zarar verenlere ‘kim kalsın kim gitsin’ dendiğinde gerçek gücünü, önce yüzlerine söyleyecek sonra sandıkta gösterecek.

Benim önerim mi?

Sorun, birilerinin iddia edeceği gibi Sarıoğlan meselesi ve belediyesi değil.

Bir an önce kalbini kırdığınız, gönlünü incittiğiniz, onurunu yaraladığınız bu insanların gönlünü alın, onları kucaklayın ve her türlü özlük hakkını ödeyerek rahat bir nefes aldırın.

Çevirdiğiniz film sizi tüketmiş, bari partinizi, çevrenizi, insanlığınızı bitirmesin.