Kim kalsın, kim gitsin?(4) (Köşe yazısı 06.07.2017 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Bugün ki devam ettirdiğim köşeme, öncelikle bir teşekkür, vefa borcumu dile getirerek başlamak istiyorum.

Yaklaşık 3 yıl önce, yıllar önce ailece tanıştığım, gençliğini bildiğim Ali Osman Yıldız’ın Sarıoğlan Belediye Başkanı seçilmesi ve bana ‘Benim basın danışmanım sen olacaksın’ ısrarı üzerine 10 Kasım 2014’te burada işe başladım.

O günden bu güne bu belediye ailesi içinde iyi ve kötü günlerimiz mutlaka oldu. Kimi ‘üç maymunu, dilsiz şeytanlığını’ oynayarak Dallas dizisi gibi film çevirdi, kimisi polyana rollerinde masumiyete büründü, kimi meslektaşını gammazlayarak, kalemini, silaha çevirerek ticaret yapmayı denedi.

İddialar, adli ve idari soruşturmalar kapsamında Ali Osman Yıldız. İçişleri Bakanlığınca ‘Soruşturmanın selameti’ açısından geçici görevden alındı. Sonra Belediye Meclisi’nde yapılan seçimle Yusuf Akbulut Belediye Başkan vekilliğine getirildi.

O güne kadar Belediyenin yolunu bilmeyenler, Sarıoğlan’dan uzak durmaya, ilçenin kaderi ile oynamaya çalışanlar ‘vaat’ yağmuruna girişti. Suriyeli sevdalısı olan, Sarıoğlan Belediyesi’nde çalışan işçilerin ‘Açım-ölüyorum. Maaşımı aylardır, yıllardır alamıyorum’ feryatlarını duymazdan gelenler, bir çok soru işaretli makam görevini yapmayıp gazete-televizyon-parti kapılarını aşındıranlarla kol kola girerek tribün şov’una, ilçeye hizmet ederek, yatırım yaparak, ilk seçimi kazanma yatırımlarına girişti.

Ben gazeteciyim. Belediyedeki görevim ayrı, temsil ettiğim, çalıştığım gazete-televizyonlar ve mesleğim ayrı. Ama 43 yıllık meslek hayatımda ekmek yediğim yere s…çmadım, buna izin bile vermedim. Disiplini elden bırakmadım. Hiçbir meslektaşım aradığında terslemedim, haddimi aşan önerilerde bulunmadım. Bir konuda haber yapacaklarsa, boyumu aşan bir konuda başkanın telefonunu vermekten çekinmedim. Basın ve medya kurumlarının desteklenmesi gerektiğini hep savundum. Onlarında evlerinde ekmek yemeye hakları ve bekleyenleri olduğunu söyledim.

Yukarıda dediğim gibi belediye ailesi içinde ciddi ya da hafif şiddetli tartışmalarımız elbette olmuştur. Bu her yerde, ailede, kurumda, partide olur. Elbette suç ve suçlu varsa bunu kimse savunmaz, savunamaz. Burada yasalar çerçevesinde herkes hesap verir. Zaten Adalet’ten kimse korkmamalı, kaçmamalı. Suçlu olan cezasını kesinlikle çekmeli, affedilmemeli.

Ekmeğinin mücadelesinde olan biz ‘büro-beden işçisi’ belediye çalışanları, bir zamanlar ‘Babamı-annemi işten çıkarttılar’, ‘Benim ekmeğini aldılar’ afişlerini unutup, parti listesi ile periyodik bir grubun işine ilginç gerekçelerle son verdiler.

Güler misin, ağlar mısın, bunun adı ‘Türkiye siyaseti ve Adalet.’

Oysa Dünyada politikacıları, siyaset adamlarını eleştiri kendine getirir. Bizimkilerin ise eleştirilmeyi bile hazmedecek halleri yok. Hep ‘Güç bende’ diye hareket ediyor.

Ve 30 Haziran 2017’de işten çıkarttıkları taşeron ve sözleşmeli insanlara, işten çıkarma tebliğini 4 Temmuz’da, zorla, birçok eksik, yanlış, haksız işten çıkartma maddesi uygulayarak yapıyor. Bu insanlar şimdi kafalarını rahat yastığa koyacaklar mı, bu insanlarla nasıl helalleşecekler?

Ülkesini zaten satan, yeni kimlik arayışında olan hainleri bol çocuk yapmaları için ‘damızlık’ gibi beslerken, bu vatanın öz evlatlarını, kimliğini taşıyan insanları kapıya koyma zihniyeti nasıl bir siyaset, adalet, politika?

Kendileri de dahil kimse babalarının hayrına siyaset, ticaret, ibadet yapmıyor. Çalışan insanların derdi de bileklerinin hakkı, alınlarının teri ile karınlarını doyurmak, ailelerine ekmek götürmek. Ama bileklerinde güç, alınlarında terleyecek suyu içecek paraları aylardır yok. Bunu çözecek siyasetçide.

Belediyede çalıştığım dönem içinde, ya da meslek hayatımda herkes beni ‘sivri dilimle’ bilir. Ağır eleştirir, yazar, söylerim. Ama kimseyi hedef yapmam, bilerek, isteyerek kırmam. Tecrübemle hareket eder, bunu da paylaşmaktan çekinmem.

Nitekim bana iş aktimin fesh edildiğinin tebliğ edildiği 4 Temmuz 2017 günü bile tüm çalışanlarla, beni işten çıkartan yeni yönetimle, ilçedeki tanıştığım insanlarla sarıldım, kucaklaştım, vedalaşıp, helalleştim.

‘Bu bir bayrak ve nöbet değişimi, ekip işi’ dedim.

Meslek hayatımda bunu çok kere yaşadım ve yaşadık, gördük.

Elbette, bende diğerleri gibi; haksız iş feshi, çıkartmaya karşı, yasal, adli ve idari ne kadar hakkım varsa, buna haksız, usulsüz, uyduruk madde bulup gerekçeyle zemin hazırlayanlara karşı sonuna kadar hukuki mücadelemi yapacağım. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü orası ringonun ahırı değil, Devlet kurumu.

Ben, 10 Kasım 2014 tarihinden 4 Temmuz 2017 gününe kadar görev yaptığım Sarıoğlan Belediyesi’ndeki  ‘Basın danışmanlığı’ görevim sırasında, gerek o kurumda çalışanlar, gerekse tüm meslektaşlarıma, olumlu-olumsuz destekleri nedeniyle içtenlikle teşekkür ediyorum. Her zaman mesleki ya da diğer konulardaki tecrübemi yine paylaşmaktan çekinmeyeceğimi bilmelerini isterim.

Ama, bu ülkenin, toprakların gerçek sahibi bizlere ‘haksız işten çıkartma’ tezgahını hazırlayan, öneren, liste yapan ‘bizden-sizden, bizim partili-sizin partili, yararlı-zararlı’ gibi, ‘İnsan hak ve hürriyetleri, çalışma barışı, iş güvencesi’nin ön plana çıktığı bu küçülen dünyada, çocukça işler yapan siyasiler varsa ben hakkımı kesinlikle helal etmiyorum.

Bu ülkede hainleri, kalleşleri ‘misafir’ diyerek besleyip, ‘hazır, kolay yaşama alıştırmak’, kendi insanlarını oyuncak etmek siyaset değil.

Tarih elbet, kendilerinden de, 7 sülalelerinden de feryat eden işçi ve ailelerinin beddualarını çok kötü çıkartır. Zaten bu yazdıklarımda bunun delili olur.