Kim kalsın, kim gitsin?(3) (Köşe yazısı 05.07.2017 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Evet iki gündür soruyorum.

‘Bu şehirde kim kalsın kim gitsin’ çekinmeyin söyleyin.

Son seçim ve referandum sonrası, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım, hem kabine de, hem de il, ilçe teşkilatları, belediyeler, kamu kurum ve kuruluşlarında, yeni bir düzenleme yani genel bir temizlik yapacaklarını açıkladı.

Hafta sonu Cumhurbaşkanı Erdoğan önce MKYK’yı topladı sonra AK Parti il başkanlarına konuştu, son değerlendirmelerini aldı, uyarılarda bulundu, il, ilçe başkanlarının istifalarını aldı.

Zaten il ve ilçe teşkilatları, bürokratlar, bazı Devlet büyükleri arasındaki suçlamalar ortada.

Mevcut yönetimdekilerde suçluyor, onların suçladıkları da geçmişlerini anlatarak suçluyor.

Ben şimdi Kayseri’de söylendiği gibi 3 Belediye Başkanı dışındakilerin tamamı ile il dahil 8 ilçe teşkilatının tamamen, diğerlerinin yönetimlerinde de gerçekten değişim olacak mı, olmayacak mı onu çok merak ediyorum.

Her ağzını açan ‘Reisle görüştüm, böyle emretti, böyle söyledi ‘diyor.

Ama uygulamalarına, yaptıklarına, söylemlerine, alavere-dalaverelerine bakınca hiçte öyle değiller.

Çalışanları iki de bir tehdit ederek, üzerlerine giderek ‘hak-adalet’ olmuyor.

Suriyeli hainlere sahip çıkanlar, şimdi de kamudaki taşeron işçileri bile çıkartarak işkur üzerinden başkalarını alıyorsa savundukları ‘adalet’i anlatmalı, hesap vermeli.

Sorgusuz, biat ve itaat kültürü insanların önünü, gelişmesini, kalkınmayı engelliyor.

Bu ülkede seçim öncesi ‘Oy dilenciliği’ için ayak basmadık yer bırakmayan efendilerin, artık seçim sonrası da kazandıkları zaferi ‘rozet çıkartarak, partili-partisiz demeden, herkesi kucaklayarak, kendilerine yakın olanlar gibi olmayanları da unutmayarak hizmet etmeli.

Kimse kendi cebinden efelik, yatırım, hizmet yapmıyor.

Babasının hayrına, gerçekten Allah rızası için makamları dolduranlarda yok.

Halka hizmet’in adı lüks yaşam, lüks araçla ayaklarına oy istemeye gitmek, devlet imkanlarını kullanmak, yardımlar yağdırmak, konvoylar yaparak, pankartlarla süslemelerde bulunmak, meydan mitingleri ile cadde-sokakları-yeraltı çarşısını kapatarak, esnafa, vatandaşa eziyet ederek olmaz, olmamalı, teknoloji ve uydu yaşamda bunlara yerde, izinde verilmemeli. Hele hele aylardır maaşlarını ve haklarını alamayan işçilerin ‘alın teri soğumadan hakları verilmeli’ derken, o eli öpülesi insanların ekmekleri ile oynanmamalı. Böyle siyaset olmaz olsun.

Bedava, hazır, kolay, tüketen yaşamı teşvik yerine zoru başaran, üreten nesiller desteklenmeli.

Seçimler meydanlarda değil, basında-televizyonlarda projeler, olmazsa olmaz kırmızı çizgiler, Devlet ve millet üzerine politikalar anlatılarak olmalı ve yaşanmalı.

Herkes, sandıktan çıkana saygı duymalı, hazmetmeli.

Her doğan bebek bir fidan ise, Vatan, Millet, Devlet, toprak, Kuran, Bayrak sevgisini eğitim sistemi ‘yap-boz’ yapılmadan, müfredat 5-10 yılda bir yenilenerek olmalı.

Eğitim sistemi, tarihe damga vuran tarihi ve kültürel mekanlar ‘Bizim adam’ seçmesi yapmadan ücretsiz gezdirilerek, Din eğitimi çevre-elalem baskısı olmadan sadece Diyanetle-İlahiyatla devam etmeli.

‘Senin-Benim cemaatim, tarikatım, şeyhim, şıhım, hacım-hocam’ diyerek hurafelere yol verilmemeli.

Bugün oturup kalktığı insanlar bile sorgulanacak, gözden geçirilecek kişilerle oturup senaryolar üreten, ürettikleri senaryolara kendileri bile inanan, suç bastırma kahramanlığı içindeki insanlarla bu ülkede sorunlar çözülmez, kalkınmaz, Dünya lideri ülkelerden biri olamaz.

Gazeteciliğe başladığımız dönemlerde, parti liderlerini takip eden gazeteciler zıt fikirdeki insanlardan oluşurdu. Tek nedeni yazılmayanın yazılması, görülmeyenin görülmesi, eleştirilmesiydi.

Şimdi ‘yandaş, candaş’ olmadan liderlerin yanında bulunmanız bile düşünülemez.

Dünyada, liderlerin, partilerin danışmanlarının çoğu zıt görüşte olan, eleştirenlerden oluşur. Böylece değerlendirmeler daha iyi yapılır.

Bizim ülkede ve şehirde, ‘hepsi bir arada’ olsun der, sanki başka kimse yokmuş gibi dönme dolaplarla, zıpzıplarla gün kurtarılıyor ama ülke kaybediyor.

Siyasetin yeniden yeşerdiği, filizlendiği Kayseri’de; her kim olursa olsun, bu topraklara vefa, gönül, minnet borcu olan herkese içten, samimi duygularımla soruyorum.

Madem bu ülkede ilk 2019 seçimleri, madem Türkiye’nin 2023, 2050, 2071 vizyonu çok önemli o zaman Kayseri’de, partilerde, bürokraside, kamu kurum ve kuruluşlarında, medyada ‘Kim kalsın, kim gitsin?’

Evet kafalarınızı ellerinizin arasına alıp, bu ülkenin, Devletin, Milletin, Bayrağın, gelecek nesiller için iyi karar verin.

Belli bir makam, mevkiye gelince, yokluktan  tepeden inme varlığa, sonradan görmeliğe adım atınca  kendilerini Devletin üzerinde  ‘mafya, çete, güç’ görmeye başlayanlara, haksız mal edinenlere, çalıştırdığı insanların ‘alın teri’ni kendisi ve çevresi için yatırıma dönüştüren kişiliksizlere,  bu Devlette, millette her zaman en ağır ister ‘Türkün gücü tokadını’ isterse ‘Osmanlı tokadını’ atmıştır, atacaktır.

Artık ‘Duymadım, görmedim, bilmiyorum’ diyerek, ‘Üç maymun’u oynayarak  sizlerinde idare etme döneminiz, son kullanma tarihiniz tükendi.

Bu ülkede, Kayseri’de Türkiye Cumhuriyet’i kimliği taşıyan herkes ama herkes  şimdi yeni yeşeren siyasette elini taşın altına koymalı, sorumluluğunu, vatandaşlık görevini yerine getirmeli.

Evet bir kez daha soruyorum.

‘Kim kalsın, kim gitsin?’