Kim kalsın, kim gitsin?(2) (Köşe yazısı 04.07.2017 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Dün başlattığım köşe yazımı aynen şu şekilde bitirmiştim?

‘Bu şehirde kim kalsın kim gitsin’ söyleyin.

Evet, belki bu soruyu sormam için erken oldu, iyisi mi ben devam edeyim.

Yine şu an operasyonlara konu olan tarihlerin öncesi ve sonrasında, bu şehirde yaşayan, her gün insanların görüşmek için kırk takla attığı, ‘yardım edin, sahip çıkın’ diye kapılarını aşındırdığı insanların düştüğü, düşürüldüğü hali değerlendirin.

Kimse Devletten güçlü olamaz, olmamalı.

Mesleğimde, Devlet büyüklerinden en sık duyduğum sözler;

‘Devlet her zaman 18 yaşında. Bakire kız gibi tertemiz. Herkes gelir geçer, Devlet yoluna devam eder. Kimse ‘ben olmazsam bu iş yürümez, yapılmaz’ diye efelenmesin, çapulculuk yapmasın. Devlette devamlılık esastır. Devlet yeri geldi mi istismar edeni tuvalet kâğıdı gibi kullanır, klozete atar, birde üzerine su çeker. Herkesin ilaçlardaki, gıdalardaki gibi bir son kullanma tarihi vardır.’

Kayseri tarihine geçen sözlerde ise hayran olduğum bir söz vardır.

‘Mevkiler, makamlar bitince anılarınla mı yoksa (Tarihe geçtiği için kusura bakmayın açık yazıyorum) ananla mı anılmak istersin. Anılarınla anılmak istiyorsan, sana emanet edilen o mevki ve makamda topraklarını, görevini eserlerinle süsle. Herkes arkandan dua etsin, beddua değil.’

Son üç seçimde hep  ‘Partide kim kalsın, kim gitsin?’ sorusu çok gündeme geldi.

O günden bu güne, herkes birbirine dost, herkes birbirine yamuk, düşman, ihbarcısı, yakın takipçisi, iftiracı gammazcı.

Devlet elbette boş durmuyor.

Oto kontrol, kamu denetimini, ihbarları, iddiaları, araştırma, soruşturmalarını pek açıktan olmasa da çok yönlü, anketlerle, kamu araştırmaları ile ‘yüz yüze, telefonla, sosyal paylaşımlarla’ yapıyor.

Son seçimler ve o tarihlerden bu güne en fazla suçlamalar, iftiralar, gammazlamalar, taklalar, tribün şovları, aile fotoğrafında yer almalar, çağrılmasalar da davetli gibi başköşede oturmalar, izzet-ikramlar, Devlet büyükleri ile yan yana görünmeler ‘Benim adamım’ havaları, ‘Ben iş bitiriciyim’ diyerek edebiyatlar bitmek bilmiyor.

Partili Cumhurbaşkanlığı, Sivil Anayasa için meydanlarda yapılan referandum sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Başbakan Binali Yıldırım’ın ağzından en çok çıkan sözler arasında ‘Yeni bir sayfa, değişim’ olmuştu.

İşte o günden bu güne güya ‘bayrak Yarış’ında ihbar edilmeyen, suçlanmayan, ‘Acil alınsın, halk istemiyor, rahatsız, parti kaybediyor’ denmeyen kimse var mı acaba?

O güne kadar ‘kanki-kardeş-dost-sırdaş-arkadaş’ olanlardan bugün kaçı ayakta samimi-içten şekilde kaldı ve yürümeye devam ediyor.

Zaten iktidarda olanlar ve siyasetçiler basını da, eleştirilmeyi de pek sevmezler, istemezler.

Sıkıştılar mı hem basından yardım isterler, hem de basını suçlarlar.

Güya kendilerine muhalif olan basına da yazılmasını istediklerini, el altından servis ederler, sonra da inkâr ederek suçlarlar, film çevirirler. Sonrada birlikte oturup değerlendirme yaparlar.

Bizim mesleğin en iyi yanı, elinden tuttuğun, destek olduğun insanlardan sonrasında kazık yemek. Kaybeden kendileri ama sırıtmaya devam ederler.

O dönemin medya çantacıları da onlar.

Duayenleri ‘abi-usta’ görevini yapar, onlarda ‘kestirme köşe dönme toptancılığı. Satıcılığını’ üstlenirler.

Olsun, bedel ödemeden iyi bir yere gelinmiyor, tecrübe edinmiyor.

Son yılların en iyi eğitimlerinin genel adı ‘Hayat boyu öğrenme’ değil mi?

Siyasiler arasındaki satıcılığın adı da ‘yerli-köylü’ ya da ‘köy-kör’ siyaset.

Beraber yürürken bile teknolojik-uydu satışlar moda.

Satan, satın alınanla aynı karede, aynı masada, aynı sözlerin içinde.

Son bir yıldır, ülke ve Kayseri politikasında, iktidarı, muhalefeti ile birbirinin kuyusunu kazanlar, ‘O söz dediğim yerde dediğim anda geçerli’ diyerek ‘sanki ‘Hatırlı kahve’ gibi.

Kayseri’nin başarı çıtası basının ‘güven’ anketindeki gibi. Ama bazı makamlarda oturanlar halen ‘Adam seçme, senden-benden, bizden-sizden’ edebiyatında.

Oysa bizim ustalar, duayenler şunu derdi.

‘Sokağa çık.  Tanıdıkların makamın, kimliğin için mi, yoksa kişiliğin için mi selam veriyor, çay-kahve ısmarlıyor? Eğer makamdan önceki sen olduğun için vermiyorsa çek git. Çocuklarına, çevrene zarar verme. Meslek değiştir.’

Eeee şimdi bu yazının sorusunu sorayım.

‘Kayseri’de böyle kaç kişi kaldı? Varsa kim kalsın, devam etsin, kim bırakıp, çekip gitsin?’