KESK VE SES’TEN TAŞERONSUZ TÜRKİYE MÜCADELESİ

KESK Dönem Sözcüsü-SES Şube Başkanı Orhan Karakaya, taşeronluğun  kölelik olduğunu belirterek şu açıklamayı yaptı.TAŞERON KÖLELİKTİR, KÖLELİĞE HAYIR 009 [640x480]

301 maden işçisinin hayatına mal olan Soma katliamı “özel sektörümüzün ayağına takılan her türlü prangayı çözeceğiz” diyenlerin sözünü yerine getirmek için neleri görmezden geldiğini tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermiştir. Çünkü 13 Mayıs’ta Soma’da yaşanan katliam, bu ülkede Soma’daki maden işçileri gibi emeğini taşeron firmalara satmak zorunda bırakılan, çağdaş kölelik koşulunda çalıştırılanmilyonlarca işçinin gerçeğini en yakıcı halde ortaya koymuştur.

Eğer bir prangadan söz edilecekse, bunun taşeronun insafına terk edilen milyonların ayağında yıllar içerisinde pas tutan pranga olduğunu, yıllardır üç maymunu oynayanların suratına bir tokat gibi çarpmıştır.

İşte bu nedenle AKP iktidarının en yetkili isimleri, Soma katliamı sonrasında oluşan kamuoyu tepkisini hafifletmek hedefiyle “taşeronu kaldırmak için gerekli hazırlıkları yapıyoruz“ açıklamaları yapmak zorunda kalmıştır. Bu hazırlıkların içeriğinin ne olduğu ise sendikalardan, konfederasyonlardan sır gibi saklanarak kapalı kapılar ardında hazırlanan ve 30 Mayıs 2014 tarihinde TBMM’ye sunulan torba yasa tasarısı ile ortaya çıkmıştır.  Kamuoyunda “taşeron yasa tasarısı” olarak bilinen tasarı ne yazık ki AKP’nin, Soma katliamından hiçbir ders çıkarmadığını, taşeronluğu kaldırmak ya da sınırlamak gibi bir hedefi olmadığını, aksine çalışma yaşamanı bir bütün olarak taşeronlaştırmayı hedeflediğini göstermiştir.

Konfederasyonumuz taşeronlaşmanın artmasına, kapsamının genişlemesine hizmet edecek düzenlemeler geri çekilmediği takdirde mücadele kararlılığımızı yansıtacak eylem ve etkinlikler düzenleyeceğimizi ilan etmiştir. Bugün ülkemizin her tarafında yapılan bu eylemlerimizde bunun göstergesidir.

Taşeron yasa tasarısı ile birleştirilen “Maden Yasa Tasarısı” ve başta Genel Sağlık Sigortası primleri olmak üzere çeşitli prim-vergi borçlarının yeniden düzenlenmesini içermesine rağmen yandaş medya tarafından abartılı bir şekilde “Tarihin En Büyük Affı”  olarak sunulan yasa tarsısındaki düzenlemeler kamuoyuna “müjde” olarak yansıtılmıştır. Müjdenin altında bugün taşeron yolu ile verilemeyen işlerinde verdirilmesi amaçlanmaktadır. Devlet dairelerinde, kamuda sadece temizlik, yemek, güvenlik vb.hizmetleri taşeron yoluyla verdiren AKP hükümeti memuru da, doktoru da, hemşireyi de, öğretmeni de taşeron yolu ile çalıştırmak, bunun önünde ki yasal ve yargı engellerini kaldırmak istiyor.

Buna göre taşeronluğun kapsamının genişlemesine,  kuralsızlığın arttırılmasına, taşeron işçilerinin kamunun işçisi olmasının tek olanağının da ortadan kaldırılmasına yol açabilecek düzenlemelerin bir kısmı geri çekilmiş, bir kısmında ise eskisine nazaran kısmi ‘iyileştirmeler’ yapılmıştır. Özellikle tasarının “muvazaanın” yani hileli işlemin tespiti halinde taşeron işçilerinin asıl işverenin işçisi haline gelmesini engelleyen 1. Maddesinin ve kamu işçisi haline gelmesini engelleyen 12. Maddesinin 4. fıkrasının tümüyle geri çekilmesi önemlidir. Bu maddeler dışında taşeron istihdamın kuralsızlaşmasına hizmet edecek olan 10.11. ve 13. Maddelerde ise eski haline nazaran kısmi ‘iyileştirmeler’ yapılmıştır. Konfederasyonumuz KESK ve 3 büyük işçi konfederasyonu ortak tutum almasaydı, yasa tasarınıza tepki göstermeyip, gerçek niyetinizi ortaya çıkarmasaydı bu düzenlemeleri geri çekmeyecektiniz. Yada şöyle soralım siz niye bizi ve toplumu kandırmaya çalışıyorsunuz.

Eğer doğru bir yasa, işçilerin yararına bir yasa hazırladıysanız niye bazı düzeltmeler yaptınız bazı maddeleri tasarıdan çıkarttınız, çıkartıyorsunuz.

Ayrıca Soma gibi kitlesel bir katliamı bile   ‘fırsata çevirmeye’ çalışan AKP iktidarının,  her ne kadar bugün geri adım atmış olsa da emek düşmanı yeni hamleler yapmaya devam edeceğini görmek için kâhin olmaya gerek yoktur.

Kamuoyunda taşeron yasa tasarsına karşı çıkan sendikaların, konfederasyonların “Maden Yasa Tasarısına” da toptan karşı olduğu gibi bir yanılsama yaratılmaya çalışılması bu taktiğin bir yansımasıdır.   Daha önce defalarca emekçilerin haklarını gasp eden torba yasalarda olduğu gibi; birbiri ile hiç ilgisi olmayan, ayrı ayrı getirildiğinde kimin neye karşı olduğunun net olarak ortaya çıkacağı tasarılar yine “ustalıkla” birleştirilmiştir. Geçmişte biz bunu 12 referandumunda gördük. Maden işçilerine verilen haklarla, vergi düzenlemesinin ne alakası var. Niye aynı torba içerisine koyuyorsun. Başımıza ne geliyorsa bu torba yasaların yüzünden geliyor.

Bu vesile ile bir kez daha vurgulamak gerekirse temel hedefi emekçilerin haklarını, çıkarlarını korumak ve geliştirmek olan KESK’in, yer altında çalışan işçilerin çalışma saatlerinin ve emeklilik yaşının düşürülmesine, yıllık izinlerinin arttırılmasına,  Soma’da iş cinayetine kurban verdiğimiz kardeşlerimizin hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanmasına karşı olmasını düşünmek bile abestir.  Biz tüm işçi ve emekçilerin haklarında iyileştirmeler yapılmasını, yeni haklar getirilmesini istiyor ve savunuyoruz. Ve şunu soruyoruz. Yani 301 maden işçimiz ölmeden, onların çocukları yetim, eşleri dul kalmadan madende çalışmanın ağır iş olduğunu, diğer işlere göre daha az çalışılması gerektiğini, yerin altında zorunlu yaşam odalarının olması gerektiğini bilmiyor muydunuz? Bunların yapılması ve bilinmesi için ille de 301 tane maden işçisinin toplu olarak ölmesi mi gerekiyordu? Bunun için diyoruz ki; bizim mücadelemiz; yeni Somaların yaşanmaması mücadelesidir. Tüm işçilerin 1 gün çalışmış olsa bile kıdem tazminatına hak kazanmasını istiyoruz. Bunun hazırlanan yasa taslağı ile mümkün olduğunu gördük. Kıdem tazminatını almak için ille de fon kurulmasına gerek olmadığını görüyoruz.

Bizim mücadelemiz; inşaatlarda, madenlerde, tersanelerde her gün yaşanan iş cinayetlerinin son bulması, daha üç gün önce, Şırnak’ta kaçak çalıştırılan maden ocağında göçük altında kalarak hayatını kaybeden İbrahim Sağnağ’ın iş cinayetine kurban verdiğimiz son can olması mücadelesidir.

Bizim mücadelemiz; kamuda zincirlerinden boşalırcasına artan, iş ve ücret güvencemizi ortadan kaldıran taşeronlaşmaya karşı güvenceli iş, insanca yaşam mücadelesidir.

Bizim mücadelemiz; halkın nitelikli, ulaşılabilir, eşit, parasız kamu hizmeti alma hakkını gasp eden taşeron çalışmanın yasaklanarak tarihin çöplüğüne atılması mücadelesidir.

Son söz olarak diyoruz ki; emekçilerin, yaşamlarını daha da karartmayı hedefleyen saldırılara karşı tüm emekçilerin birlikte mücadele etmesinden başka bir yolu yoktur. Taşeron yasa tasarısına karşı bugün gelinen aşamanın bir kazanım olarak değerlendirilmesi yerine taşeron sisteminin çalışma hayatından tamamen çıkarılması için mücadeleyi büyütmekten başka seçeneğimiz yoktur.

KESK olarak emekçileri 19. Yüzyılın kölece çalışma koşullarına mahkûm eden taşeronluğa karşı kararlılıkla mücadele edeceğimizi buradan kamuoyuna bir kez daha ilan ediyoruz.