KESK: OHAL işlemleri inceleme komisyonu lağvedilmeli

Kayseri KESK Şubeler platformu, OHAL işlemleri inceleme komisyonunun lağvedilmesini, aldığı ret kararlarının iptal edilmesini isterken ‘Biz kazanacağız, geri döneceğiz’ dedi ve şu ortak açıklamayı yaptı.

15 Temmuz darbe girişimi paylaşılamayan iktidarın ele geçirilmesini ve başarılı olması durumunda ezilenlerin, emekçilerin ülkemizde on yıllardır büyük bedeller ödeyerek elde ettikleri demokratik kazanımların gasp edilmesini hedefler iken 20 Temmuz sivil darbesi ile de AKP aynı hedefleri kendi açısından gerçekleştirmek istemiştir. AKP 20 Temmuz sonrası bir yandan ikili iktidara son vererek kendi iktidarını tahkim ederken bir yandan da demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere, emeğe ve kadın kazanımlarına dair tüm değerlere bir saldırı başlatmıştır.

Darbe girişimi her tür anti demokratik uygulamanın bahanesi haline getirilmiş, darbe girişimi ile ilgili olarak, sınırlı süre için “tedbir” amaçlı düzenlemeler yerine anayasanın 15. maddesinde güvence altına alınan temel hak ve özgürlükler rafa kaldırılmıştır. O günden bu yana hayata geçirilen birçok düzenleme Türkiye’nin siyasal-toplumsal yapısını değiştirmeye dönük olup önümüzdeki on yılları etkileyecek nitelikte tekçi, eril, muhafazakâr, dini referanslı düzenlemelerdir. Bu düzenlemeler ve uygulamalar sonrası otoriter yönetim biçimi giderek faşizan nitelik kazanmıştır.

OHAL KHK’ları ile yaşamın her alanına müdahale edilmiştir. Kamunun tek parti devletine ve piyasacı anlayışa uygun hale getirilmesi, kadrolaşmanın tamamlanması, iş güvencesinin tümüyle ortadan kaldırılması, fişlemenin yasal hale getirilmesi gibi yıllardır emek ve demokrasi güçlerinin mücadelesi nedeniyle yapamadıkları ya da tamamlayamadıkları hedeflerini hayata geçirmek istemişlerdir.

OHAL KHK’leri ile resmi açıklamalara göre 126.000 bini aşkın kişi fişleme, müdür/kurum kanaati, sosyal medya paylaşımları, sosyal çevre soruşturması, sendika üyeliği, banka hesabı vb. gibi normal koşullarda asla suç olmayan gerekçelerle kamudan ihraç edilmiş, hukukun temel ilkeleri ayaklar altına alınmıştır. KHK’ler ile gerçekleştirilen ihraç işlemiyle aynı zamanda anayasa ile güvence altına alınan başta çalışma hakkı olmak üzere temel haklar yok sayılmıştır. Komisyonun kurulması üzerinden yaklaşık 4 yıl geçmiş olmasına rağmen komisyonun önünde hala 18.100 dosya karara bağlanmayı bekliyor.

Cumhurbaşkanlığının komisyon üyelerini görevden alma yetkisi ve komisyon üyelerinin atanma usulleri, tüm kurumlar üzerindeki iktidarın açık baskısı gibi nedenlerden dolayı komisyonun tarafsız ve bağımsız çalışma olanağı yoktur. Etkin olmayan ve denetlenemeyen, kendisini anayasa ve yasalar üstü gören idari bir mekanizmadır. Bağımsız olmadığı tartışma götürmez bir gerçekliktir.

Komisyon oluşum şekli, yetkisi ve aldığı kararlar itibariyle mevcut anayasamızın başta 6., 10., 70., 90. ve daha birçok maddesine aykırılık içermektedir.  AİHM’in “nasıl olursa olsun bir an önce bir mekanizma kur, bizi de kendini de bu yükten kurtar” mesajı sonrası, iç ve dış baskıların sonucu ve bir oyalama aracı olarak kurgulanmış ve kurulmuştur.

Komisyon asgari ilkelerden olan kişiden savunma alınmasına dahi gerek duymamıştır. Başvurucular hiçbir aşamada ne ile suçlandıklarını bilmeden, aleyhlerine olan delilleri görmeden ve savunma haklarını kullanmalarına olanak tanınmadan dosya üzerinden karar verilmektedir.

Konfederasyonumuza bağlı sendikalarımız üyelerinden olup ihraç edilenlerden şu ana kadar savunması istenen tek bir kişi yoktur. Kişiler başvurusunu yaparken dahi neden ihraç edildiğine ilişkin bilgi sahibi değildir. İhraç edilen kamu emekçilerinin başvurularını hangi usul ve esasa göre kabul ya da ret ettikleri, yaptıkları soruşturmada hangi kıstasların temel alındığı tamamen muğlaktır. Bu muğlaklık bilinçli olarak tasarlanmış ve bir politika olarak benimsenmiş olup iktidarın istediği kararların çıkması amaçlanmıştır.

Komisyonun yasal dayanaklar ve emsal kararlara riayet etmeden, tarafsızlık ve adil yargılanma haklarını gözetmeden başvuruları karara bağlaması temel hak ve özgürlüklere de aykırılık teşkil etmektedir.

OHAL Komisyonunun yerel yönetimler işkolunda örgütlü olan KESK’li İhraçlar hakkında neredeyse “kategorik ret” kararı aldığı, bunun dışındaki iş kollarında KESK’li ihraç dosyalarını da “kategorik” olarak beklettiği görülmektedir. Özellikle barış akademisyenleri gibi mahkemeler tarafından beraat almış, hakkında soruşturma/kovuşturma açılmamış binlerce KESK’linin dosyaları hakkındaki kararların bekletildiği görülmektedir. Oysa Komisyonun kararlarında da sabit olduğu üzere KESK’lilerin ihraçlarının ana nedeni anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan sendikal eylem ve etkinliklere katılmalarıdır. Demokrasinin işlediği bir yerde temel hak ve özgürlüklerin kullanımı bırakın ihraç edilme gerekçesi olmayı, soruşturma konusu bile yapılamaz.

İhraçlar sadece hukuki bir sorun ve durum değil çok daha önemlisi aileleri, yakınlarıyla birlikte milyonlarca insanımızı derinden etkileyen devasa toplumsal bir sorundur. Nazi Almanya’sı politikalarını andıran bu politikayla insanların çalışma hakkının yanı sıra seyahat hakları, sağlık hakları, eğitim hakları, düşünce ve ifade özgürlükleri başta olmak üzere anayasal hakları ellerinden alınmış, kısıtlanmıştır. Özelde bile çalışmaları, işyeri açmaları engellenmiştir. Kendilerine “geçmiş olsun”a gidilmesi kimi kamu emekçilerinin ihraç edilmesine gerekçe yapılmıştır. Bankalardan bırakalım kredi çekmelerini, yakınlarının hesaplarına yatırdıkları parayı çekmeleri dahi engellenmiş, zorluk çıkarılmıştır. İhraç edilen arkadaşlarımız aşiret/kabile devletlerinde dahi görülmeyecek uygulamalarla karşılaştılar, halen de karşılaşıyorlar.

Tüm bu yaşananların sorumlusu ve hesap verecek olanı iktidardır, iktidarın kurduğu komisyondur.

Bu zulme artık bir son verilmelidir. Komisyon derhal lağvedilmeli, aldığı ret kararları iptal edilmelidir. Haklarında herhangi bir yargı kararı bulunmayan, hukuken suç olmayan gerekçelerle ihraç edilen tüm kamu görevlileri bütün haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilmedir.  Görevden uzaklaştırma süreçleri bağımsız yargı organlarınca yürütülmelidir.

Bu gerçekleşinceye ve hukuksuz ihraç edilen tüm kamu emekçileri görevlerine iade edilinceye, yaşatılan haksızlıkların, nefessiz bırakmayı, sosyal ölü haline getirmeyi amaçlayan politikaların hesabı verilinceye kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.