Kenetlenme ve üretme günü.. (Köşe yazısı 11.10.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Ekim ayındayız ve Cumhuriyet’in nasıl kurulduğunu çok okuduk, okuyoruz, hala da öğrenmeye ve anlamaya çalışıyoruz.

27 Ekim 1923’te İcra Vekilleri Heyeti istifa etti. Yerine meclisin güvenini kazanacak yeni bir kabine kuruldu. Mustafa Kemal Paşa, yönetim biçiminin Cumhuriyet olması için İsmet Paşa ile birlikte bir kanun değişikliği tasarısı hazırladı. 29 Ekim 1923’te Meclis’e sundu. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda yapılan değişikliklerin kabulü ile Cumhuriyet, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilerek ilan edildi.

***

Hala Cumhuriyet’in, başta büyük önder Atatürk olmak üzere tarihe adını altın harflerle yazdıran ‘isimsiz kahramanlar’ın kurduğu bu Türkiye Cumhuriyeti’ni bölmek, parçalamak, yıkmak isteyen ‘sözde batılı, çağdaş devletler’in oyunları bitmek bilmiyor.

Kimimizin evladı, babası, canı, cananı, kimimizin düşü, eşi, hepimizin göz bebeği kahraman Mehmetçiklerimiz yine büyük önder-lider Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu  ‘Türkiye Cumhuriyet’inin bölünmez bir bütün olduğunu, tüm o sözde bölücü-yıkıcı devletlerin sinsi planlarını bozmak için sınır ötesinde. Allah yar ve yardımcıları olsun. Kazasız belasız dönsünler.

20 ay askerlik yapmış ve bugünde bu konuda, Türkiye Cumhuriyeti’nin devamı, toprak bütünlüğü için ‘içimizdeki ve dışımızdaki bu kadar hainlere inat’ Devletimizin ve milletimizin yanında olduğumu tekrarlamakta yarar görüyorum.

***

‘Barış harekatı’nda tüm Dünya Türkiye’nin karşısında, resmi bir tek Macaristan tam destek veriyor.

Bu nasıl bir iştir, nasıl bir beladır, sinsiliktir.

Üstelik gençliğimizi yaşatmayan, ünlü ustanın dediği ‘katil Amerika’, Türkiye ekonomisini çökertmekle, bitirmekle tehdit ediyor.

Avrupa Parlamentosu, verdiği sözleri unutup, yeni Suriyeli dalgası için ortam hazırlıyor.

‘Bölünmüş Türkiye’ özlemi çekenler ise içeride ve dışarıda durmak bilmiyor, azdıkça azıyor.

Sözde Müslüman, İslam ülkesi olan Ortadoğu’daki bazı ülkeler bile Türkiye’nin karşısında.

İyi de bu nasıl kardeşlik, dostluk, candaşlık, yoldaşlık, birliktelik.

Bu ‘Barış harekatı’ bile dostu-düşmanı ne güzel ortaya çıkardı.

***

Sosyal paylaşım sitelerine bakıyorum.

Siyasilerin söylemlerine, yorumlara da.

Gerçekten ‘sosyal paylaşım’ midemi bulandırıyor.

Kimisi algı yaratıyor, kimisi birilerinin oyununa alet oluyor.

Tabi bu arada içimizdeki ve dışımızdaki hainlerde ‘sosyal paylaşımı’ ve bu teknolojiyi iyi kullanıyor.

Tüm bunlara karşı uyanık olmalı, bu hainlere hadlerini bildirmekten korkmamalıyız.

Hele hele, birisi eleştirecek, tepki gösterecek diye geri adım atmanın anlamı yok.

Türkiye Cumhuriyeti, Devleti, milleti, toprakları bizim.

‘Ne mutlu Türküm’ diye boşa demiyor ve övünmüyoruz.

***

Ben yıllardır ‘savaşlara, darbelere, teröre, teröristlere, silahlara, Türkiye üzerine oynanan oyunlara, sözde çağdaş ülkelere, Çanakkale ve Kurtuluş savaşında bu ülkede çevirmedik film bırakmayanlara, kan, barut, gözyaşına, cinayetlere, tecavüzlere, her türlü kanunsuzluğa, haksızlığa karşı olduğumu dile getirmiş ve getirmekte olan biriyim.

Ömrüm yettiğince de bunu dile getireceğimden hiç kimsenin şüphesi olmasın.

***

“Türk’ün Ateşle İmtihanı”nda büyük lider Atatürk’ün güzel bir söz var.

‘Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır.’

Benim ve bizim kuşağın neredeyse ‘kırmızı çizgisi.’

O zaman, ‘Kurtuluş’tan Kuruluş’a giden, ‘yokluktan bugünlere gelen’ ülkede,  ‘dosta  güven, düşmana haddini bildirmek’ için üretmekten, kenetlenmekten başka çaremiz yok.

Allah kahraman ordumuzu muzaffer etsin.

Vatan evlatlarımızı her türlü tehlikeden korusun, Allah yardımcıları olsun.

Yüce Rabbim ülkemizin huzurunu bozan, topraklarımızda gözü olan her türlü düşman unsuru helak etsin.

Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalsın, kalması içinde herkes kenetlensin.