Kayseri’de….(Köşe yazısı)

Dr. Lütfi Daloğlu (Kayseri Devlet hastanesi Fizik Tedavi uzmanı )
KAYSERİ’DE GÖÇLER
Kayseri göçleri denince; öyle temcit pılavı gibi sık sık ortaya konan; yakınzaman göçlerinden bahsedilmeyecek. Daha kadim göçler ve detaya girmeden, toplumsal, sosyal, kültürel etkileşimleri, inceleyeceğiz. Doğudan batıya, batıdan doğuya göçlerin uğrak yeridir. İskender; Hindistana giderken Hint-Avrupa göçleri; batıya giderlen çoğunlukla Kayseriden geçmişlerdir. Bu gibi birçok sebeplerden; Kayseri çok kültürlü şehirlerden biridir
Kayseri; tarih boyunca gelenlerin, gidenlerin uğrak yeri olmuştur. Kayseri tarihi; sanki Anadolu tarihinin bir küçük mosturasıdır. (Bir çuval unun, bir avuç mosturası/örneği olur gibi.). Her gelen; kendi kültürünü de getirmiş, mevcut kültür ile bir sentez oluşturmuş. Gidenlerde kültürlerinden çok şeyler bırakmışlardır.
Adıyamandaki, Komo Gene’nin bir ayağıda; sanki Kayseri ve çevresi olmuştur. Gerçektende; bu bölgenin her yerleşim yerleri, hatta mahalleleri bile bir birinden farklı özellikler taşır. Aynı sülale içinde; çok renkli kişiler görülür. Mesela; aynı şehirde olsalarda; Çifteönü, Mustafa Özgür ilk okulunun doğusundaki insanlar, Gülük mahallesi insanları, Hunat mahallesi insanları farklı farklıydı. Hacılar, Erkilet, İncesu, Hisarcık, Argıncık vs insanları farklı kültür ve gelenek gösterir.
(Come; kom, küme anlamı, Gene’de; soyak, ırk, kültürler manalarına gelir) Sanki; medeniyetlerin buluştuğu bölgelerden biride Kayseridir diyebiliriz. Kültür, sanat, gelenek, görenek gibi bir çok konuda etkisini gürüyoruz.
TÜRBELER KÜMBETLER
Türbe ve Kümbetlerin kökeni; ta eski Mısır medeniyetine dayanır desek yanlış olmaz. Çünkü, Musa kavmini alıp Mısırdan çıkınca (bence dünyada ilk işçi, köle hareketidir) ekonomi, ticaret, üretim, temizlik, sağlık vs bozulur. Toplu ölümler başlar. Sağ kalanlarda; Mısırı terk edip; çeşitli yönlere göç etmişlerdir. Birçoğu da; Anadoluya, en çokta Kayseriye olmuştur.
Buzulların erimesi ile ortaya çıkan; kuzey topraklarına göçlerde söz konusu. İnsanlar bir afet, bir olay oldu diye topyekün yok olmaz, kitleler hemen yer değiştirir, geriye birçok kalıntılar bırakır.
Mısırdan çıkıp gelenler; artık, mevcut ortamda; ölülerine pramit değilsede; önce tümülüs, daha sonrada kümbet yaptılar diyebilirmiyiz?
Kümbet ileri gelen devlet adamlarına, türbe de İleri gelen din adamları için yapıldı. Selçuklular ile de Anadoluya tamamen yayıldı. Kayserideki bu yapıların tarihi çok eskidir. Daha öncede farklı uygarlıklara ait çok çeşitli yapılarda vardır.
Kayseride çok sayıda Kümbet ve Türbe vardır. Herbiri hakkında da çok yazılar yazılmıştır. Tekrar olmasın ve uzamasın diye ele alınmadı.
KAYSERİDE HÖYÜKLER.2
Höyükler; deprem, volkan vs gibi birçok sebepler ile yıkılmış, terkedilmiş, yerler üzerine; yeniden yerleşim yapılması ile ortaya çıkardığı yükseltilere Höyük denir. En büyük höyük Kayserinin kendisidir.
Hunat Külliyesi, Ulu Cami, Kadı Hamamı, vs 1200 lü yıllarda inşa edilmiştir. O günlerde, yere düz olan yapılara, bu gün 5-10 merdivenle inmek gerekiyor. Demekki bin yılda, zemin bu kadar yükselmiş. Bir kaç bin yılda daha neler olmuş kim bilir.
Dünyaca ünlü bir başka höyüğümüz daha var. Kaniş-Karum. Başka bir yönünden önceki yazıda, bahsedildi. Çok eski bir yerleşim yeridir. Dört beş bin yıllık yerleşimdir. Bu gün terk edilmiştir. Ancak, yakın çevre köy ve kasabalar ve köylerdeki ayakta kalan eski binaların çoğu, binlerce yıldan günümüze gelen mimari durumunu gösterir.
Mısır göçleri, Sümerliler, Asurlular, Babilliler, Persler, Romalılar, Araplar, Yahudiler, Hıristiyanlar, Müslümanlar, belki daha bilmediğimiz bir çok kabileler, milletler geldi geçti bu şehirden. En önemli kalıntılar; Kaniş Karumdan çıkan; çivi yazılı tabletleridir. Bunlarda; Aşk mektubu dahil, ticari mektuplar, sözleşme yazıları, evlenme akitlerine varan çok sayıda çivi yazısı belgeler çıkmış olduğu söyleniyor. Bundan 5 bin yıl önce belkide atalarımız olan o insanlar okuma yazmanın kıymetini, biliyorlarmış.
Sonra ne oldu ise olan olmuş insanlar okumanın, yazmanın, öğrenmenin önemini unutmuş. Sözlü olarak; Kökü ta kadim tarihlere dayanan deyimler Kayserde halen kullanılır.
Hayte leg; haydi gel
Şavay şıvay; yavaş yavaş.
En önemliside “amoon” kelimesidir. Amoon; Mısırda eski bir tanrı adıdır. Üzerinden binlerce yıl geçmiş, birçok dinler ortaya çıkmış olsada; halen yaygın olarak kullanılır.
-Amoon, niy itmişsik.
-Amoon yadım edin
-Amoon yetişin gibi,
Demekki; Çok etkili olan dini motifler, kolay silinmiyor.
Bir diğer höyük ise, Keykubat höyüğüdür. Henüz kazı yapılmamıştır.
Kayseri 5-6 bin yıllık bir yerleşim yeri olduğu için daha bilinmeyen neler vardır, kim bilir…
KAYSERİDE TÜMÜLÜS
Kayseri ve yakın çevresinde; pekçok timülüs vardır. Küçük Kızıltepede 1, Ali dağında 3, Yılanlı dağında 1, Erkilette 1, çifte kümbette 1 olmak üzere 7 tümülüs vardır.
Timülüsler; avcı tıplayıcı dönemden itibaren, geri dönüşte, arazide kaybolmamak için; işaret olarak yaplarn küçük taş yığınları olarak başlar. Dünyanın her yerinde vardır. Tarla ıslahı için toplanan taşlar bir yere yığılırsa, bunlara küçük tümülüs denir. Yada önemli kişilerin mezarı olarak yapılmışsa, benlara da, büyük tümülüs denir. Yüksekliği 30m yi bulanlar vardır. Bu tümülüsler, Batı Çinden Avrupaya, hatta güney Amerikaya kadar birçok yerde görülür.
Bunlar ne manaya gelir, kim düşünüp yapmış, nasıl bir halkmış; merak konusudur. Çeşitli rivayetler vardır. Mısır medeniyetinin çökmesi ile yer yüzüne dağılan insanlar, piramit yapamadıklarına göre tümülüs yapmışlar tezi kabül gürüyor olabilir. Bunları İçinden genellikle mezar odaları çıkar.
Başka bir görüş; bu tümülüsler üzernde ateş yakılarak haberleşme içinde kullanılmış diyenler vardır. Gerçektende; diyelim Erkilet tümülüsünde gece ateş yakılsa; Yılanlı, Küçük kızıl tepe, Ali dağı, Çifte kümbet tümülüslerinden de görülür. Bu şekilde haberleşme sağlanır imış. Tümülüslerin; birbirini görebilecek şekilde dizayn edilmeside enteresandır. Belkide Kızılderililerden önce dumanla haberleşme bu topraklarda olmuştur. (Şaka) Dünyada; eşzamanlı buluşlara, daima rastlanır.
KAYSERI DE;
1-HÖYÜKLER,
Kayseride; Kale, Kervansaray Camiler, birçok tarihi yapılar yanında; çok sayıda Höyük, Tümülüs, Kümbet ve Türbeler vardır. Her ne kadar Kaniş Karumu gezdiren rehber, burdaki kavimler ölülerini evin içine gömerlermiş dese de farklı yorum yapılabilir, bir şey söylemedem önce iyi araştırmak lazım. Biz böyle kabul ediyoruz demekle olmaz.
Anadoluda; ölüyü eve gömme gibi; bir kült, gelenek yoktur. Hasan dağı, Erciyes, Ağrı dağı, gibi volkanik bölgelerde azda olsa ev içnde; secde yada genin pozisyonunda cesetlere çıktımlş. Bu bulgular; ölülerin eve gömülme geleneğini göstermez. Ayrıca; doğudan batıya; lahitler, türbeler, kümbetler, halk mezarları, ölüye gösterilen öneme örnek teşkil eder.
Erciyesin patlaması sonucu, Kanişe ulaşan; toprak, taş küller, püskürtüler; yerelşim yerlerini üzerini kaplar. Evlere sığınan, yada kaçamayan insanlar genin pozisyonunda öldülmüşler. Görünümleri; Pompei hatırlatıyor. Cesetler genin pozisyonundadır. Bu pozizyonun, ateşten, külden, toprak ve taşlardan; korunmaya çalışıldığını gösteriyor. Bu tip yıkıma uğramış arazilerin üzerine, zamanla yeni yerleşim kuruluyor. Böylece, tabaka tabaka; höyükler oluşuyor. Her tabaka eski bir tarihi gösterir. Üst tabakanın altına inilince, çok eski bir çeset kalıntısı çıkması, ölüleri eve gömüyorlar sonucunu çıkarmaz.