Kayseri’de “15 Temmuz: din ve değerlerimiz” paneli

Kayseri İl Müftülüğü tarafından Kadir Has Kültür ve Sanat Merkezi’nde “15 Temmuz – Din ve Değerlerimiz” üst başlığında bir panel gerçekleştirildi.

Programa, İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Temel Yeşilyurt, Başbakan başdanışmanı ve önceki dönem milletvekili Dr. Ahmet Doğan, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Lütfullah Cebeci, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Muharrem Akoğlu ve Doç. Dr. Mehmet Demirci, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Öcal, il ve ilçe müftülük personelleri katıldı.

Moderatörlüğünü İl Müftüsü Güven’in üstlendiği panelde, Cebeci, “15 Temmuz, Din ve Değerlerimiz” ve Öcal da “Dış Dünyada 15 Temmuz” başlıklı konuşmalarını sundu. Müftü Güven, davete ibadet eden bütün misafirlere teşekkür ettikten sonra, açılış konuşmasında şu sözlerine yer verdi:

“15 Temmuz hain darbe girişiminin birinci sene-i devrisinde, bu ihaneti unutmamak ve unutturmamak için bir araya geldik. Bundan tam 1 yıl önce bu ülke, tarihinin en büyük ihanet şebekelerinden birinin darbe teşebbüsü ile karşı karşıya geldi. 15 Temmuz’da ne oldu ve 16 Temmuz’a nasıl çıktık? Geçen bu 1 yıl içerisinde neler olduğunu hem millet olarak hem de ülke olarak unutmamalıyız ve unutturmamalıyız. Bizler, bu ülkenin dinî hayatına yön veren din gönüllüleri olarak, öncelikle sağlıklı bilgilere sahip olmak ve kendilerine hizmet etmekten onur duyduğumuz aziz milletimize doğruları anlatmakla görevliyiz.

Bu ayın 11’inde başlamak suretiyle ülke genelinde ve gönül coğrafyamızda, ‘15 Temmuz 2016’darbe girişiminin etkileri ve buna karşılık yapmamız gerekenler üzerine programlar düzenleniyor. Bu hain darbe girişiminde canlarını veren yaklaşık 250 şehidimize karşı görevlerimizi yerine getirmekle yükümlüyüz. Yine ikibinin üzerindeki yaralı ve gazilerimize de minnet borcumuzu ödemek için çabalamalıyız.

Diyanet İşleri Başkanlığımız, darbe gecesi, ülke genelindeki yaklaşık 90 bin camisinde okuttuğu ezanlar ve salalarla aziz milletimizin gönlünde taht kurmuştur. Diyanet İşleri Başkanlığımız, daha önceki yıllarda Mısır’da gerçekleşen askeri darbeden sonra darbecilerin yanında olan Mısır müftüsü gibi tavır gösterseydi, Allah korusun, milletimiz daha büyük bir zarar görürdü.”

Salaların artık bir dirilişin muştusu olduğunu ifade eden Güven, 15 Temmuz’u anma programlarından kısaca bahsederek herkesi, 15 Temmuz 2017 gecesi meydana aileleriyle birlikte gelmelerini istedi.

İlahiyat Fakültesi Dekanı Yeşilyurt, 15 Temmuz’un sıradan bir gün olmadığını, Türk milletin şahlanışının, dirilişinin, yeniden var oluşunun bir yıl dönümü olduğunu, milletin dik duruşunun Çanakkale’deki duruştan farklı olmadığını ve 15 Temmuz’un yalnızca alçak bir girişim olmayıp aynı zamanda yedi düvelin insanımıza ve inancımıza açtığı bir savaş olduğunu belirtti.

“15 Temmuz, Din ve Değerlerimiz” başlıklı konuşmasıyla Lütfullah Cebeci’de, 15 Temmuz’un büyük bir hareket olduğunu ifade ettikten sonra konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, İslam’ı yayarken üzerine dayandığı iki kesim vardı. Birincisi, ezilen, sömürülen, ihmal edilen ve dışlanan bir kesim. İkincisi de idealist olan genç kesimdir. O’nun o ilk tebliğ günlerinde etrafındaki insanlara baktığımızda; Hz. Ali’nin 10, Zeyd b. Harise’nin 15-18, Abdurrahman b. Avf’ın 17, Sad b. EbiVakkas’ın 17, Abdullah b. Mes’ud’un 16, Abdullah b. Ömer’in 13, Zübeyr b. Avvam’ın 16, Mus’ab b. Umeyr’in 18-20 yaşlarında olduklarını görürüz. Bizler, İslam Tarihi’ni okuduğumuzda yaşlara pek bakmayız. Bu sahabeleri, hep 50-60 yaşlarında olan insanlar sanırız. Hâlbuki İslam, gençler üzerinde yükselmiş, gençler üzerinde devam etmiştir ve ihtiyarlardan çok gençlere hitap eden bir dindir. Günümüze geldiğimizde, ortaya konacak her hareket, gençler üzerinden yapılmak zorundadır. FETÖ de bunu bildiği için gençlere yönelmiş ve onları kandırmıştır.

15 Temmuz ve dinimiz ve değerlerimiz söz konusu olduğunda üzerinde durmamız gereken noktanın şunlar olduğunu düşünüyorum:Dün geçti, bugün geçmek üzere, yarına bakalım.Yarın ne yapacağız? Cenab-ı Allah, bize büyük bir lütufta bulundu 1 yıl önce. O günden bugüne geçen 1 yıl içerisinde bizler, din bakımından, ahlakî açıdan daha iyi bir yerde miyiz? Bence daha aşağıda ve daha kötü bir durumdayız.”

Diyanet camiasının bulunduğu konum itibariyle çok ağır sorumluluklarının olduğunu belirten Cebeci, sözlerine şöyle devam etti:

“Bizim ağır bir yükümüz var. Aldığımız maaşlardan çok daha ağır bir yük var üzerimizde. Maaşa göre yapılmayacak bir yük bu. Biz, bulunduğumuz sokağın, mahallenin ve şehrin imamı olmalıyız, önderi almalıyız. Tabi bu, lafla olacak bir şey değil. Bu, samimiyetle, dürüstlükle, başkalarına tavsiye ettiğin şeyi öncelikle kendinde yapmakla olur. Başkalarını eğitmeye başlamadan önce kendimize konuşmaya başlayalım. Kendi kendimize yanlışlarımızı hatırlatalım. Kendi yapacağımız şeyleri söyleyelim başkalarına. Fedakârlık yapmayı öğrenelim. Bizler, 15 Temmuz’u anarken geçmişten ders alıp geleceğe dair hesaplar, muhasebeler yapmalıyız. Diyanetin gücünü o gece gördük. Bu gücü, iyi yerlerde kullanmak gerekir. FETÖ’nün de gücü vardı. Ama onun, gücünü nerelerde kullandığına maalesef şahit olduk.”

“Dış Dünyada 15 Temmuz” başlıklı sunumunda konuşan Mehmet Öcal’da, belli başlı sorular sorup onlara cevaplar vererek konuşmasını sürdüreceğini ifade etti. 15 Temmuz’un uluslararası boyutunun ne olduğunu ve yine 15 Temmuz’un büyük resmin neresinde durduğunu sorduktan sonra şunları söyledi:

“Darbe başarılı olsaydı ne olurdu? Yeni bir Suriye olurdu, yeni bir Irak olurdu ve asla istenmeyen bir kaos, kargaşa ortamı doğmuş olurdu. Ardından Batılı kuvvetler, kendi kurum ve kuruluşlarıyla, uluslararası kurum ve kuruluşlarla Türkiye’ye yardım ve istikrar sağlama bahanesiyle el koyabilirlerdi. 22 Ağustos 2016 tarihli Sözcü gazetesinin bir haberi şöyledir: 15 Temmuz darbe girişiminden 1 gün önce Kıbrıs’ta 10 bine yakın İngiliz askeri konuşlandırıldı. Eğer darbe gerçekleşseydi Türkiye’de yaşayan İngiliz vatandaşlarını korumak için topraklarımıza gireceklerdi. Hiçbir uluslararası siyasi gelişme, birbirinden bağımsız değildir. Bilakis tamamlayıcı ve karşılıklı etkileşim içerisindedirler. Yani 15 Temmuz darbe girişimi de tarihi olarak uluslararası gelişmelerden bağımsız değildir. Batı ve sömürgeci güçler; Ortadoğu ülkelerini yani Müslümanların yaşadığı ülkeleri, zayıf devletçiklere bölünmüş, birlik ve dirlik içinde olmayan, İsrail Devleti’nin ve Batı’nın çıkarlarına engel olmayan, Batı’nın yönlendirmesine açık, yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin bu ülkeler tarafından sömürülen ülkeler olarak görmek istiyor. Türkiye’yi de bu ülkeler gibi gördükleri için FETÖ bir maşa olarak kullanıldı ve darbe girişimi gerçekleşti.”