Karıştır-barıştır…(Köşe yazısı 19.09.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Birkaç gün öncesine kadar  yapılan açıklamalarda ‘kara gün, kara leke, tarihe geçen unutulmaz gün’ gibi açıklamalarla edebiyatlar yine yapıldı.

Bizim kuşak darbelerden bıktı.

Her zaman savunduğum ve söylediğim gibi ‘en kötü demokrasi, darbelerden kesinlikle iyidir.’

Geçtiğimiz günlerde, Talas belediye başkanı o dönemin işkence-sorgu merkezi Zincidere Cezaevini yıktırdı. Ama öncesi yerlerde var. Oralarda yıkılmalı.

O günleri yaşayan kişilerle aileleri neler kaybetmedi ki!

12 Eylül’ü hazırlayanlar sonrasında darbe yaparak ‘kahraman’ ilan edildi.

O sahte  kahramanları  alkışlayıp, peşinden koşanlar, o günleri unutmaya çalışanlara hergün o günleri hatırlatmaktan geri kalmıyor.

Darbe öncesinde  gençleri, aileleri birbirine karıştıranlar, sonrasında  cezaevlerinde, okullarda ‘karıştır-barıştır’ taktiği ile o gençleri kucaklaştırdı.

Bizim o kuşağın gençleri hiçbir zaman birbirini zaten kırmadı, dökmedi. Öncesinde ne ise bugünde oturup sohbet ediyor, konuşuyor, dertleşiyor, yardımlaşma, dayanışma içinde bulunabiliyor.

O günlerde şu çok söylendi.

‘Toplumda sabıkasız, adli sicili olmayan kimse yok.’

Her dönem fişlemeler gündemden eksik olmadı.

Her darbe sonrası ‘Cezaevleri değil, okul ve eğitim yuvaları yapın’ denildi.

O günlerden bugünlere onca yıl geçti ama değişen bir şey olmadı.

Bir belediye başkanının ‘İlçeye cezaevi yapılıyor’ diye müjde vermesine benzer.

O günlerde az olan cezaevi sayısı bugün katlanarak artıyor.

Hatırlarsanız Kayseri’de yapılan cezaevlerinin geleceği ile ilgili toplantıda 2023’te cezaevlerindeki insan sayısının 300 bini aşacağına dikkat çekilmişti. O günlere kalmadan rakama ulaşıldı.
Bugün ülkenin durumuna bakalım.

272 bin ceza evlerinde tutuklu,
1 milyon kolluk güçlerince aranan,
1 milyon adli kontrollü kişi,
1 milyon hükmüm açıklanması geri bırakılan dosya,
7.5 milyon ceza davası,

Yerel, Bölge ve Yargıtay da, 2 sanık, 2 tanık ve 2 de müşteki olduğu düşünülürse 45 milyon kişi.
21.6 milyon icra dosyası,

Bir alacaklı, bir borçlu varsa 43.2 milyon.
Boşanmanın evlilikten daha fazla olduğu da, dikkate alınırsa siz düşünün.
91 milyon 472 bin kişi mahkemelerde davacı, davalı, şahit, müşteki, aranan, icralık.
Türkiye nüfusu 82 milyon.

Rakamlara bakarsanız Türkiye’nin sınırları ‘açık cezaevi’ gibi olmuş.

Daha dün akaryakıta rekor zam yapıldı.

Halkın içinde olmayıp, asgari ücretin ne olduğunu, üretimden ülkeyi uzaklaştırıp, özelleştirmeler ile herşeyi yabancılara peşkeş çekenler, birde televizyonlara çıkıp ‘ekonomik kriz ve pahalılık yok. Şu anda her şey normalleşecek’ diyerek dalga geçen politikacılarda 12 Eylül gibi tarihe ‘kara leke’ olarak geçecek, geçmek zorunda.

Adli tatilden sonra TBMM’in de tatili bitmek üzere.

Şimdi, işe yarayıp yaramadığı tartışılan bu meclisin ve milletvekillerinin ivedilikle ‘can suyu’ kararlar için birşeyler yapması.

Her yıl, her konuda sorunlar yenileri eklenerek artıyor.

Artık, oynanan rakamları düşürmek yerine;

İşsizliğe,

Boşanmalara, parçalanan ailelere,

Cinayet, yaralama, şiddete, silahlanmaya,

Hayat pahalılığına,

Çalışan ailelerin sorunlarına

Pahalı akaryakıta,

Elektrik, su, doğalgaz, toplu ulaşımda indirimler,

Şehirlerin makyaj betonlaşması yerine sosyal yaşam alanlarının çoğaltılması için kararları alarak hayata geçirmeli.

‘Sen-ben-bizim oğlan’ anlayışı, akraba ilişkileri, candaş-yoldaş dayanışmaları bu ülkeye 12 Eylül öncesi karıştırmaya, sonrasında ise barıştırma doğrultusunda ilerliyor.

Ülkenin siyasetinde, politikasında kalıcı ‘olmazsa olmaz çizgiler’ olmalı, bunlardan taviz verilmemeli.

Her yıl eğitim sisteminin değiştirildiği gibi o çizgileri ağızlarından düşürmeyenlerin, kanunları adamına göre değil, yazıldığı gibi ‘adalet bir gün herkese lazım olabilir’ anlayışı ile uygulamalı.

En basitinden, vatandaşa şehir içinde 50 kilometre hız yaptıranlar, bindikleri araçlarla, koruma ordusuyla bunun 3-4-5 katı  hız yapmamalı, ışık sistemine de uymalı. Seçilenlerde, özel tahsisli makam araçları yerine toplu ulaşım araçlarını kullanarak halkın içinden ayrılmamalı.

Yoksa suni gündemler ile ‘karıştır-barıştır’ taktikleri, oyunlar hiç eksik olmuyor.

Darbeleri yaşayanlar, acısını hissedenlerin tek derdi ‘vatan, millet, devlet.’

Gerisi ayrıntı…