İşçinin bitiş bayramı…(Köşe yazısı 01.05.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Geçen yıl bu gazetenin, bugün ki manşetini aynen şöyle atmıştım.

‘1 Mayıs işsizlik bayramı’ diye.

Bugün ise Türkiye gündemine bakarak köşemin başlığını çok düşündüm.

Ya ‘işçinin çöküş bayramı’

Ya ‘Örgütsüz bayram’

Ya ‘Kıdemsiz, amele bayram’

Ya da ‘çalışanların kader günü’ gibi düşündüm, sonrasında üsteki başlıkta karar verdim.

Geçen yıla bakarak çalışanların sorunlarına çözüm bekleyenler kadar yenileri eklendi.

Diplomalı-diplomasız işsizlik,

Çeşitli mühendislerden oluşan diplomalı işsizlik,

Asgari ücretin yetersizliği ve bankadan sonra patrona belli ücretin geri ödenmesi,

İşsizlik fonundan işçilerin yararlanamamışı

İş ve çalışma güvencesinin kalmaması,

Kıdem tazminatının kaldırılması ve fona devredilmesi

Emeklilikte yaşa takılanların sorunu

Kadroya geçemeyen taşeronlar

Kadroya geçen taşeronlara ikramiye ve özlük haklarının verilmemesi

Vasıflı ve nitelikli elemanlar yerine, ucuz, kaçak işçi çalıştırılması

Suriyeli işçilere öncelik verilmesi ve işyeri açtıklarında vergiden muaf tutulmaları

Son düzenlemeler ile işçinin haklarının gasp edilerek patronlara her türlü tam desteğin verilmesi

Ekonomide istihdam paketi adıyla, SGK kaynaklarının eritilmesi, prim toplanamaması

Yeniden yapılandırmada ödeme güçlüğüne düşülmesi,

Aranan her türlü işçide belli bir yaş kriteri konması

30 yaş üstü iş arayanların ‘yaşlısın’ gibi bahanelerle işe alınmaması,

İşyerleri bir bir batarken, işçinin ‘acaba beni ne zaman işten çıkartacaklar’ korkusuyla haklarını bile istemekten korkması,

Son ekonomik kriz ve kötü yönetimle işyerlerinin bankaların eline geçmesi, işyerlerinin giderek yabancılar tarafından toplanması

Döviz, altın, akaryakıt, elektrik, doğalgaz fiyatlarının yükselmesi,

Girdi fiyatlarının artması gibi saymakla bitmeyen sorunlar karşısında bugün sizce ne olabilir?

Olsa olsa ‘İşçinin, çöküş ve bitiş bayramı’ olabilir.

***

Peki 1 Mayıs işçi bayramında mutfakta ve paranın alım gücü ne durumda?

Elbette bu konuya değinmeden olmaz.

Seçim öncesi insanları isyan ettiren meyve-sebze, Pazar fiyatları altın ile yarışın gibi.

Şurada ramazan ayı geldi, insanlar kara kara düşünüyor.

Bu fiyatlar ile ramazan ayı iftarlarında bir araya gelmeyi düşünenler ‘acaba ne bahane uydursam da’ çağırmasam gibi konuşmaya başladı.

Elbette, seçimi ve ramazan ayını fırsata çeviren soysuzlar, onursuz kaburgasızlar çok.

Güya, başkanlık sistemi gibi seçimden sonra  döviz, altın, akaryakıt, elektrik, su, ulaşım, Pazar fiyatları ucuzlayacak, şov yapılan söylemler ile insanlar rahatlayacaktı.

Artık o sözlere kendileri bile inanmıyor.

İşçe seçim bitti, zam yağmuru başladı.

Türk-İş’in yaptığı mutfak enflasyonu rakamları bile korkuttu.

Zaten TUİK’in bu konudaki rakamlarına kimse inanmıyor.

Türk İş verilerine göre, mutfak enflasyonu aylık yüzde 4,61 ve on iki aylık yüzde 25,39.

Dört kişilik ailenin açlık sınırı asgari ücretin üzerinde.

Yani 2 bin 107 tl.

Yoksulluk sınırı 6 bin 863 tl

Bekâr bir çalışanın aylık yaşam maliyeti tutarı da 2 bin601 tl

Ekmek, et, tavuk gibi mutfak harcamasında önemli ağırlığı bulunan gıda maddelerindeki fiyat artışı aile bütçesini olumsuz etkiledi. Geçtiğimiz aya göre aynı mal ve hizmetleri satın almak için yapılması gereken harcama tutarı önemli ölçüde arttı. Gelirini aynı miktarda artıramayan iktisaden dar ve sabit gelirli kesimlerin satın alma gücü daha da geriledi. Dört kişilik bir ailenin mutfak harcaması (açlık sınırı) mevcut net asgari ücreti geçti.

Araştırmaya bakarsak:

 Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2 bin 106,89 TL,

Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 6 bin 862,82 TL,

Evli olmayan-çocuksuz bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 2 bin 600,60 TL olarak hesaplandı.

Peki bugün için bu rakamları alabilen gerçek işçi sayısı, evraklara göre çok  gerçekte ise yok.

Aynen Türkiye’deki çalışma hayatında olan 18 milyona yakın işçilerden 2 milyona yakınının örgütlü olması gibi.

Ortada ne işveren, ne işçi, ne de sendika kaldı.

Ortada sadece popülist politikalar, şovlar, suni gündemler kaldı.

Bugün en iyi yapılan üretimden uzaklaşıp ‘ithalat’ gibi bu kadar işsizliğe karşı ‘Suriyeli’ başta olmak üzere, ‘İşverenler yabancılaşıyor, işçileri de ithal ederim’ olur mu?

Bu ülkede üniter ‘fabrika ayarı’ devlet yapısına dönülmedikçe sorunlar daha da artacak gibi.

Umarım biz yanılırız.

Yine de 1 Mayıs işçi bayramı umarım ‘hayırlı’ olur.