İnsan, çocuk ve uyuşturucu (1) (Köşe yazısı 14.02.2017 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ

davutgulec@hotmail.com

Bu köşeyi yazmaya başladığım günden bu güne sayısız, emniyetin, bakanlıkların, ilgili kişi ve kuruluşların uyarılarına, kendimin de gelecekle ilgili ‘insan, çocuk, gençlik’ konusundaki endişe ve korkularımı dile getirdim.

Türkiye’de insanların yeterince bilinçli, sorumlu, vatandaşlık duygusuyla hareket etmemesi, kaçakçı, satıcı, kolay ve hazır geçinen insanları cesaretlendiriyor.  Çıkartılan kanunlar, alınan önlemler, yapılan çalışmalar ister istemez yetersiz kalıyor.

Türkiye’nin son zamanlardaki en önemli toplumsal sorunlarından biri olan uyuşturucu bağımlılığı ve uyuşturucu kaçakçılığının ulusal güvenliğe etkileri artık bilimsel olarak tartışılıyor, ele alınıyor.

Belki medyadaki, haberlerdeki kaçakçı, uyuşturucu haberleri dikkatinizi çekmeye başladı.

Uyuşturucu meretine alışan bir insan, uyuşturucu için her şeyi yapabiliyor.

Kayseri Emniyet Müdürü İbrahim Kulular yönetimindeki, Uyuşturucu ile Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri her gün bu konuda başarılı operasyonlara imza atıyor. Ama vatandaşın, gençlerin, insanların vatandaşlık görevlerini tam yapmayınca onlarında ellerinden gelen bir şey olmuyor. Yani polisiye önlemler, yaşı küçülen uyuşturucu ve sigara kullanımına karşı yapacağı bir şey kalmıyor. Yine de bu mücadeleyi veren emniyetinden sağlık personeline, anneden babalara, kardeşlerden komşulara herkese Allah yardım etsin.

İstanbul’da gerçekleştirilen “Madde Bağımlılığı ve Uyuşturucu Kaçakçılığının Ulusal Güvenliğe Olumsuz Etkileri” panelinde konunun ciddiyeti bir çok yönüyle masaya yatırıldı.Panelde; madde bağımlılığı ve uyuşturucu kaçakçılığının tanımını yapan İstanbul Aydın Üniversitesi Ulusal Güvenlik ve Strateji Araştırma Geliştirme Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Şevket Ayaz, Türkiye’nin uyuşturucuyla mücadele kapsamında 58 ayrı ülkeyle 100’den fazla anlaşma imzaladığını hatırlattı. Uyuşturucunun 1996’ya kadar Türkiye için bir dış sorun olduğunu kaydetti, şöyle konuştu.

“Bu konu 1996 yılından itibaren MGK kararıyla iç sorun olarak tanımlandı. Zira o dönemden bugüne Türkiye’de uyuşturucu kullanımı inanılmaz artış gösterdi. Son olarak 28-29 Kasım 2014 tarihinde gerçekleştirilen 1. Uyuşturucuyla Mücadele Şurası’nda bu alanla ilgili rehabilitasyon ve danışma merkezleri, narkotimler kurulması, tedavi olup kurtulan eski bağımlıların topluma kazandırılması, metruk binaların kentsel dönüşüm kapsamında yenilenmesi, okullarda konuyla ilgili eğitimler verilmesi ve yasal düzenlemelerin güncellenmesi yönünde kararlar alındı. Uyuşturucuyla mücadele sadece narkotik birimlere bırakılmamalı. Zira bu konu terörle yakından ilişkili. Uyuşturucu kaçakçılığı terörün başlıca finansmanını oluşturuyor.”

Uyuşturucu kaçakçılığının uluslararası boyutunu ele alan aynı Üniversitenin Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nadir Devlet, uyuşturucunun ilk göründüğü zamanın Klasik Yunan Dönemi’ne kadar gittiğini ifade etti. Uyuşturucu kullanımının bir toplumu toptan felakete sürükleyebileceğine dikkat çekerken “19’uncu yüzyılda Çin’in yaşadıkları buna en somut örnek oldu. Çin’de toplumsal manada afyon bağımlılığı vardı. Dönemin Çin imparatoru bu afyon bağımlılığını sonlandırmak istediğinde İngiltere’nin hışmına uğradı. Çin afyon bağımlılığından ancak Mao Zedong iktidarıyla kurtulabildi” diye konuştu. 1998 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda uyuşturucuyla mücadele için özel bir oturum düzenlendiğini kaydeden Prof. Dr. Devlet, “Bu oturumun sonuçları ‘Dünya Uyuşturucu Raporu’ adıyla yayımlandı. Son olarak 2013 yılında yayımlanan bir çalışmaya göre dünya genelinde 246 milyon insanın uyuşturucu kullandığı açıklanmıştı. Bu rakam dünya nüfusunun yüzde 5’ine eşit. Aşağı yukarı tüm uyuşturucuların hammaddesi olan afyon ise dünyada yüzde 90 oranında en fazla Afganistan’da üretiliyor” dedi.

Panelde konuşan Emniyet Müdürlüğü Uyuşturucu İle Mücadele (Narkotik) Şube Müdürlüğü’nden bir başkomiserde, uyuşturucu maddeler hakkında bilgi verdi. Uyuşturucu üretiminin devlet otoritesinin zayıf olduğu bölgelerde çok daha rahat yapıldığını belirtti, şunlara dikkat çekti.

“Biz polislere iki tip sanık silah doğrultur. Biri teröristler, diğeri ise uyuşturucu kaçakçıları. Çünkü uyuşturucu kaçakçılığında rant çok büyük. Dolayısıyla bu ranttan olmak istemiyorlar. Yakın zamana kadar yasalarda “kullanıcılık” suçu yoktu. Artık kullanıcılık da suç. Cezası ise 2 ilâ 5 yıl arasında. Ancak bize gelip tedavi olmak istediğini beyan eden kullanıcıyla herhangi bir işlem yapmıyoruz. Denetimli serbestlik kararıyla tedavi olması için ilgili birimlere iletiyoruz. Artık uyuşturucu temin etmeyle uyuşturucu ticareti artık aynı şekilde cezalandırılacak. Yani uyuşturucuyu satmadan arkadaşına veren de, uyuşturucu satıcısı gibi muamele görüp 20 ilâ 30 yıl arasında ceza alacak. Herkes, uyuşturucu kullanan yakını ya da tanıdığına nasıl davranmalı, bunu en basit nasıl anlar? Eğer arkadaşınızın veya bir yakınınızın eşyaları arasında ucu kararmış bir kaşık görürseniz derhal ilgili yerlere başvurun. Zira o kişi muhtemelen uyuşturucu kullanıyordur. Bizim bu konudaki en büyük yardımcımız vatandaştır.”