İklim değişikliği (Köşe yazısı 30.11.2015 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com

Ben çok iyi hatırlarım.
Bizim çocukluğumuzda, bu dönem kardan tüneller açılarak işe, okula, bakkala gidilirdi. Bırakın birinci katları ikinci katlara kadar kar kalınlığı olurdu.
Sonrasında bahar ayı yaklaşırken karların erimesi ile Plevne-Mevlana mahallesi arasından geçen dere taşar, evlerin bodrum katları sular altında kalırdı.
Şimdi bu Dünyayı hepimiz kirletiyoruz.
Kesilmedik ağaç kalmadı.
Yeşil alanlar betonlaştı.
Tarım alanları katlara teslim.
İnsanlık, beton, asfalt, taşlara medenileşiyor ama ‘susuzluk, kuraklık’ baş gösterip fiyatlar zirve yapınca ağlamayan kimse kalmıyor. Her zaman diyorum.Eskiden iki yüzlü insanlar sevilmezdi. Şimdi onlar seviliyor, bin bir suratlar sevilmiyor.
Ağustos ayında yağan kar yağışı, iklimlerin değişmesi, toprakların şehirleşmesi, sanayileşmesi, betonlaşması sonucu Aralık ayına gelindi daha yağacak. Yağsa da ne kadar yağacağı belli değil.
İklim değişikliği sadece dünya ekosistemini değiştirmekle kalmayıp aynı zamanda dünya genelinde yoksulluk, gıda arzı güvenliği, iklim göçleri ve savaşları, altyapı, teknoloji, güvenlik ve ekonomi gibi alanlarda da etkilerini gösteriyor.
195 ülkenin liderleri 31 Kasım – 11 Aralık tarihleri arasında gerçekleşecek Paris İklim Zirvesi’nde küresel ısınmayı kontrol altına alacak uluslararası bir anlaşmaya imza atmak için bir araya gelecek.
Dünyanın geleceğini tehdit eden iklim değişikliği konusunda ülkelerin radikal çevresel ve ekonomik tedbirler alması gerekiyor. Önlem alacak ülkelerin başında Türkiye geliyor. Türkiye’de de belki Kayseri başı çekiyor.
Paris İklim Zirvesi’nde sağlanacak küresel anlaşmanın, Kyoto Protokolü anlaşmasından kat kat daha önemli ve çok daha etkili sonuçlar doğuracağına dikkat çeken SÜT-D Başkanı Prof. Dr. Etem Karakaya, bu konuda şunları söyledi.
Kyoto Protokolü’nde sera gazı azaltı mı yükümlülüğü alan ülkeler sadece gelişmiş ülkelerdi. ABD protokolü imzalamamıştı, en büyük kirletici Çin’in azaltım yükümlülüğü yoktu. Japonya, Kanada ve Rusya daha sonra Kyoto Protokolü’nden çıkmıştı. Paris İklim Zirvesi’ne ise Zirve öncesi 179 ülke Ulusal Katkı Planlarını (INDC) sunmuştur. Yükümlülük hedefi alan bu ülkeler dünya sera gazı emisyon miktarının yüzde 94 gibi büyük bir sorumluluğa sahiptir. Bu açıdan burada yapılacak anlaşma tüm dünya ülkelerini, ciddi anlamda ilgilendiriyor. Sorumlulukların gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında şeffaf, adil ve eşitlikçi bir anlayışla paylaştırılması, müzakerenin başarıya ulaşması için kritik önem taşıyor.
Paris İklim Zirvesi sadece çevresel değil ekonomik yansımaları da olacak. Ülkeler artık ekonomik büyüme için öncelikle çevreyi hesaba katması gerekiyor. Üretim ve tüketim süreçleri yeniden şekillenecek. Özellikle enerji, sanayi ve ulaştırma sektörü başta olmak üzere tüm ekonomik sistemlerde radikal bir dönüşüm zorunlu olacak. Bu noktada enerji sektöründe fosil yakıtlardan vazgeçip temiz enerji kaynaklarına geçiş yapılacak. Düşük karbon ekonomisine geçişi sağlayacak yatırımlar için gerekli uluslararası ve ulusal iklim finansmanı fonlarının hangi mekanizmalar üzerinde kurulacağı da Zirve’nin temel tartışma konularından biri olacak.
Türkiye Zirve’ye uzun zamandır hazırlanıyor.Türkiye Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı için ‘Ulusal Düzeyde Belirlenmiş Katkı Niyeti’ planını sundu. Bu Türkiye açısından oldukça önemlidir, çünkü ilk defa Müzakereler bağlamında sorumluluk almaktadır. Bu Plana göre 2030’da Türkiye’nin toplam sera gazı emisyonlarının 1.175 milyon ton CO2 eşdeğerine ulaşacağını öngörülüyor ve uygulanması düşünülen tedbirler aracılığıyla bu rakamın 929 milyon tona düşürülmesi hedefleniyor. Türkiye’nin mevcut enerji yapısı, yenilenebilir enerji potansiyeli ve ekonomik yapısındaki gerekli dönüşümleri sağlaması durumunda belirtmiş olduğu hedeften daha fazla emisyon azaltım gerçekleştirme kapasitesi vardır. Paris sonrası değerlendirme sürecinde Türkiye’nin daha iddialı azaltım hedefi alabileceğini söyleyebiliriz. Bu süreç haliyle ülkemizde de iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik konusunda ciddi bir farkındalık yaratacaktır.