İhracat odaklı büyüme..(3) (Köşe yazısı 11.05.2019 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

TABA-Am-Cham (Türk Amerikan İşadamları Derneği) Başkan Yardımcısı, Gümrük, Lojistik ve Ulaştırma Komite Başkanı ve Gümrük Müşavir Yardımcısı Süleyman E. Sanlı’nın diğer görüş ve önerileri..

Keza 2002 yılından itibaren gözlemlenen yüzde 13’lük artışın genel olarak İstanbul’a iki saatlik uçuş mesafesinde olan pazarlara yönelik ihracat temelli olduğunu ve 2002 yılında 36 milyar Dolar’dan 2012 yılında 140 milyar Dolar’a geldiğini gözlemlemekteyiz. Ancak bu seviyeden daha ileri gidebilmek dünyanın en fazla tüketen ekonomisi olan ABD başta olmak üzere Kuzey Amerika ülkelerine ve Çin’de gelişen lüks tüketim pazarına hitap edebilmekle doğru orantılıdır.

Peki İstanbul’a uçuş mesafesi iki saatin ötesinde olan deniz aşırı ülkelerde-pazarlarda neden kalıcı ve istikrarlı bir ihracat potansiyelimiz bulunmadığı gibi gelişmemektedir? AB ve Afrika’ya yönelik ihracatlarımızda avantaj teşkil eden kısa termin sürelerimiz ve tedarik devamlılığı ile AB-Afrika pazarlarındaki tüketici alışkanlıklarının ihracatçılarımız tarafından özümsenmesi empati kurulabilmesi ihracatta güçlü yanlarımız olarak ortaya çıkarken deniz aşırı ülkelerde tüketici alışkanlıkları-ambalajlama teknikleri- navlun süreleri-tedarik devamsızlığı vb. hususlar zayıf yönlerimizi teşkil etmektedir. Örneğin ABD’ye yönelik ihracatlarımızda Gaziantep halı sektörü makine halısı imalatında, Belçika’ya makine halısında uygulanan indirimli vergi oranları nedeniyle ABD’de ve Meksika’da Belçika ile rekabette, el halılarında ise Pakistan hükümetinin uyguladığı, el halılarına uçak ile navlun muafiyeti nedeni ile Pakistan el halı sektörü ile rekabette zorlanmaktadır. Aynı durum Denizli ev tekstili sektörü için de geçerlidir. Keza ABD’ye ihracatta AB’ye yönelik katma değeri düşük fason ihracat politikamız (Marka mümessili-marka sahibi ithalatçı-AVM mağaza satış tedarik zincirine yapılan) tam tersine yükselen değer e-ticaret ile internet siteleri yoluyla, ABD’li tüketiciye doğrudan satış yöntemleri benimsenmelidir. Örnek vermek gerekirse e-ticarette sadece Amazon.com internet sitesinin ilk çeyrek (3 aylık) satış cirosu 36 milyar Dolar‘dır. Hindistan’da yerleşik 20 bin KOBİ, Amazon.com’un tedarikçisi konumundadır. Hindistan Ekonomi Bakanlığı’nın bu sayıyı 100 bine e çıkarma hedef ve vizyonu deklere edilmiştir. ABD’ye yönelik ihracatlarda zannedilenin aksine ABD’ye ithalat yapmak, parasını tahsil etmek için ABD’de yerleşik şirket olma zorunluluğu bulunmamaktadır.

 Hindistan KOBİ’leri ABD’de şirket kurmadan ABD’de mukim ekonomik operatörler ile anlaşarak ithalatlarını kendi adlarına yapılmasını sağlayarak doğrudan tüketiciden tahsilatlarını gerçekleştirmektedir. Keza ABD’ye yapılan ithalatlarda KDV (VAT) ithalat esnasında değil son tüketiciye satış esnasında tahsil edilmektedir. Bu da sistemi oldukça cazip bir hale getirmektedir. Örneğin ülkemizde son tebliğ ile 30 Euro seviyesine çekilen hızlı kargo muafiyeti, ABD’de 800 Amerikan Dolarıdır. Bu dahi mikro ihracatın önünün açılmasına imkan teşkil etmektedir ki Hindistan firmaları bu boşluğu hızla doldurmaktadır. Ülkemizde EDGB kapsamında düzenlenen mikro ihracatı destekleme ve artırma faaliyetleri deniz aşırı ülkelerde navlun engeline takılmaktadır. Bu bağlamda Hindistan ve Pakistan navlun sorununu milli havayollarıyla taşıma ile ABD’ye ve diğer ülkelere (Meksika-Kanada) mikro ihracatlarını desteklemektedir. Bu husus özellikle yerli ve milli uluslararası güvenilirliğe ve kabiliyete haiz hızlı kargo şirketleri ile desteklenmelidir. Ülkemizde bu bağlamda PTT başta olmak üzere enternasyonal kabiliyete haiz yerli ve milli hızlı kargo şirketlerinin, özellikle deniz aşırı ülkelerde yetkinliğinin ve yerel partnerler ile güçlü işbirlikleriyle dağıtım kabiliyetlerinin artırılması gerekmektedir. Yerli ve milli hızlı kargo şirketlerinin ihdası ve yurtdışında desteklenmesi, yerli uçak ve yerli otomobil üretimi ile aynı önem ve öncelikte tutulmalıdır.

2023 hedeflerine ulaşabilmemiz açısından Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın modernizasyonu ve altyapı yatırımlarına takdire şayan şekilde gösterilen ilgi ve ihtimamın insan kaynaklarına da eşdeğerde gösterilmesi elzemdir. Keza sanayicilerimizin zamana karşı yarıştığı birçok fabrika-sanayi tesisimizin üç vardiya non-stop çalıştığı göz önünde bulundurulduğunda, imalatçı ihracatçılarımızın zaman ve süreç içerisinde gümrük idarelerinden hammadde-ara mamul ve makine-makine parçası stratejik ithalatları ile ihracat terminlerinde özellikle vardiya sistemine geçilmesi yönünde beklentilerinin arttığı gözlemlenmektedir. Gümrük personelinin fazla mesai ücretlerine halel getirmeyecek, yetki-ücret- sorumluluk dengesi gözetilerek ihracatçıların artan şekilde vardiya sistemine geçilmesi ve gümrüklerde diğer kurumlara nazaran inanılmaz hız kazanan iş-işlem süreçlerinin daha da hızlandırılabilmesi açısından bu kapsamda şunlar yapılabilir.

Gümrüklerde hızlanan iş-işlem süreçlerinin daha da hızlanabilmesi ve kesintiye uğramadan hizmet verilebilmesi için tüm işlemlerin tek personel (gümrük muayene uzmanı veya gümrük muayene denetmeni unvanı görev ve sorumluluğu ile yetkilendirilmiş muayene memuru) üzerinden başlatılıp bitirilmesi,

Kat’i ithalatta tarife dışı önlem gibi düşünülerek (dahilde işleme, hariçte işleme, geçici ithalat ve yatırım teşvik işlemleri hariç) CIF istatistiki kıymet üzerinden yüzde 1  (yüzde bir)   oranında TASİŞ döner sermaye marifetiyle pay ayrılarak doğrudan gümrük saymanlığa vergilerle beraber yatırılması; yatırılan bu meblağların yüzde 20’sinin gümrük müşavirlik mesleğinin gelişimi açısından değerlendirilmek üzere kurulması elzem hal alan Gümrük Müşavirleri Odası’na ve/veya Gümrük Müşavir Derneklerine geri kalanın merkez-taşra teşkilatı gümrük personeline performans-yetki-sorumluluk esası üzerinden dağıtılması, (Bu meblağ hesaplandığında halı hazırda gümrüklerde toplanan fazla mesai ücretinden çok daha yüksek yekun teşkil edeceği göz önünde bulundurulmalıdır.)