HEYECANSIZ,İLGİSİZ,TAŞIMALI,TEHDİTLİ SEÇİM…

HEYECANSIZ,  İLGİSİZ, TAŞIMALI, TEHDİTLİ SEÇİM…

Kayseri Cumhuriyet meydanı büyüdü, mitingi alanı barikatlar ise giderek küçüldü. Niye. Vatandaşın katılımı az, ilgisi yok. Heyecansız, ilgisiz, taşımalı, tehditli seçim dönemi.

Peki ne yaptılar

Bazı partiler okullardaki  örgütlenmelerini  miting alanına yansıttılar. Sanki sınıf sınıf  öğrencileri  birilerinin peşinde miting alanına sürüklediler. Önde  takım  elbiseli lider, arkasında tedirgin, korku içinde gençler.

Bir başka mitingte kimileri yardım yaptıkları  fakir-fukarayı otobüslerle miting alanına getirip  sloganlar attırdılar. Önceden sanki yoklama yaptılar. Çünkü miting alanına  çoğunluğu çocuklu bayanlar  gruplar halinde getirildi. Kürsüdeki  verdikçe gazı, onlarda denileni  yaptı. Perşembe, Cuma sohbetleri, iğer gün oturumları, abiler, ablalar boş durmadı, çalışmalarını mitinglere  yansıttı.

Kimileri de  ‘gücünü göstermek için  samimi olduğu kişilerle’ miting alanına gelerek,  gelecek seçim için  şimdiden yatırım yaptılar. Boy gösterdiler. Kendi gruplarını, seçmenlerini  parti yöneticilerine gösterebilmek için ter döktü. Kimileri de, ‘köyde, bağ, bahçede, evde boş oturmak yerine bir gidip bakayım’ diyerek ücretsiz taşımalardan yararlandı.

Her miting  ve sonrasında adaylar  gördüklerine ‘Kaç kişi var. Seçim sonucu ne olur’ derken, en çok  iktidar partisi dışındaki partiler için ‘Herkese gitmeye cesaret edemediler. Her gittikleri kendilerine  yakın kişiler. Kayseri’de seçim sonucu  belli’ derken,  iktidar içinse muhalif partiler ‘Devlet imkanlarını çok iyi kullanıyorlar. Bunlarda hiç vicdan, merhamet, Allah korkusu  yok’ suçlamasını tekrarladılar.

Genel olarak ise, görüntü, gürültü, çevre kirliliğine izin verilmedi. Bu konuda nerdeyse  Kayseri Türkiye’de örnek oldu. Gürültü kirliliğine  vatandaş sessiz ama tepkiliydi. Pankart, afiş, el ilanı, seçim propaganda malzemelerine ise bazen ‘Bunlara  harcanan paraya yazık değil mi?’ diye soruldu. Bazen de makam, mevki sahibi  adaylara ‘Ne güzel  yerin vardı. Neden milletvekilli olmak istiyorsun. Olunca  sende mi devleti soyacaksın’ demekten çekinmediler.

Bu seçim öncesi oysa,

Üniversiteler konuşmuyor.

Toprak satışını kimse ele almıyor.

Esnafın siftahsız  satışları gündeme  gelmiyor.

Ağlanacak durumdaki  emekliler unutuldu.

Psikolojileri bozulan öğrenciler deneme tahtasına döndü.

Üniversiteli işsizler ‘cek-cak’ lar ile avutuldu.

Önce CHP’nin sonra AKP’nin makarnacısı  Muharrem Eskiyapan Kayseri’den aday olmuştu.  O dönemde sormuştum  ‘Duyduğumuza göre  seçimi kazanmak için 500 milyar harcayacakmışsınız?  Bu doğru mu?’ diye.  Eskiyapan’da  100 milyar harcayacağını söylemiş, ben ise  seçildiğinde bu harcadığı paranın karşılığını nasıl devletten çıkartmak istediğini sormuştum. Ortam gerilmişti.
Her seçimde olduğu gibi, seçimler yaklaştığı anda, üniversitelere girişi kolaylaştırma hamlesi, işçiye memura zam hamlesi, köprü kavşak yapımlarının hızlanması, metro ve  tramvay bitişleri gibi klasik hizmetlerin bile seçim dönemine denk getirilmesi, kaçak yapıların yoğun olduğu yerlere tapu dağıtımı başlaması, hiç bir zaman yolu olmayan yerlere asfalt yapılması, gariban mahallelerine erzak dağıtılması, süt parası dağıtılması gibi basit popülist numaralar çeşitlenerek devam ediyor.
Olay özünde, seçim öncesi bütçenin asla kaldıramayacağı büyüklükte harcamaları yaparak ‘bak bu iktidar bizi, gariban vatandaşı-memuru-işçiyi-polisi-emekliyi düşünüyor’ havası yaratmak ve seçim sonrasında da acımasız vergilerle dağıtılanın geri alınması işinden başka bir şey değil. .

Devlet, yüzde 7 oy oranını geçen partilere oy oranları dahilinde hazineden  destek veriyor. Evet partilerin kendi ideolojilerini, projelerini tanıtabilmesi için bu yardım gereklidir ve demokratik olarak bilinen tüm ülkelerde de uygulanıyor.  Aslında  bilinçli seçmenin çekincesi bu yardımlar değil. Asıl telaşlandıran iktidar partisi AKP’nin bir 5 yıl daha iktidarda kalabilmesi için yaptığı popülist harcamalar.
Peki nedir bu popülist harcamalar? Seçimleri kazanabilmek uğruna iktidar partisince yapılan kalkınma planlarını hiçe sayan, vatandaşın gözünü boyamak için yapılan keyfi harcamaların tümünü popülist harcamalar olarak nitelendirebiliriz. Örneğin seçim öncesi yapılan ve en fazla 2 yıllık ömrü olan yollarımız bu politikaların  en iyi ürünü.

Geçici  ekonomik canlanma sağlayan fakat ileriki yıllarda ekonomik durgunluğa neden olabilecek ve bütçe açığı makasının genişlemesine kaynaklık eden bu türden harcamaları lütfen dikkate almayalım.

Siyasi partilere 12 Haziran genel seçimleri nedeniyle , 218 milyon 200 bin 741 lira seçim yardımı yapıldı. Yardım alacak partiler ve alacakları yardım miktarı şöyle:
Siyasi Partiler Kanunu uyarınca genel seçimlerde barajı aşarak, Hazine yardımına hak kazanan Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi, bu yardımdan yararlanacak.
3 partiye 2011 yılı Genel Bütçe Gelirleri esas alınarak, 1-10 Ocak tarihleri arasında 109 milyon 100 bin 370 lira Hazine yardımında bulunulmuştu.
Söz konusu dönemde AK Parti’ye 62 milyon 181 bin 572 lira, CHP’ye 27 milyon 869 bin 461 lira, MHP’ye de 19 milyon 49 bin 337 lira yardım yapılmıştı. Böylece 3 partiye bütçeden aktarılan kaynak toplamı 109 milyon 100 bin 370 lira olarak belirlenmişti.
Ancak, Siyasi Partiler Kanunu’na göre, genel seçim yıllarında partilere yapılan devlet yardımı, partilerin bütçeye göre hak ettikleri tutarın 3 katı olarak ödeniyor.
Bütçeye göre hesaplanan normal yardım tutarı, Merkezi Yönetim Bütçesinin yürürlüğe girdiği 1 Ocak’ı takip eden 10 gün içinde veriliyor. Geri kalan bölüm ise Yüksek Seçim Kurulunun seçim tarihini açıklamasından sonraki 10 gün içinde hesaplara yatırılıyor.
Bu çerçevede Ocak ayında 62,1 milyon lira yardım yapılan AK Parti, seçim nedeniyle 124 milyon 363 bin 143 lira daha Hazine yardımı aldı. Böylece AK Parti’nin bu yılki devlet yardımı tutarı 186 milyon 544 bin 715 liraya yükseldi.
CHP de, seçim nedeniyle bütçeden 55 milyon 738 bin 922 lira ek yardım aldı.. Seçim yardımıyla birlikte CHP’ye 2011 yılı içinde verilen Hazine yardımı miktarı da 83 milyon 608 bin 383 liraya çıktı.
MHP’nin bu yılki Hazine yardımı ise 57 milyon 148 bin 12 lira oldu.. Bu tutarın 38 milyon 98 bin 675 lirası partinin banka hesabına yatırıldı.
Siyasi Partiler, 2010 Bütçesinden da 92 milyon 486 bin lira devlet yardımına hak kazanmıştı. Bunun 52 milyon 712 bin lirası AK Partiye, 23 milyon 625 bin lirası CHP’ye, 16 milyon 149 bin lirası da MHP’ye verilmişti.
Bu arada 2011 yılında aktarılacak para ile birlikte 2008-2011 döneminde AK Partiye verilen devlet yardımı 396 milyon 187 bin lirayı, CHP’ye verilen yardım 177 milyon 531,4 bin lirayı, MHP’ye verilen yardım da 121 milyon 303,7 bin lirayı buldu.

Hazineden 4 yılda AKP’ye 396, CHP’ye 177, MHP’ye 121 milyon lira aktarıldı. Son 8 yılda partilere 1 milyar dolar verildi. Üstelik adaletsiz bir dağıtım. Niye, iş, burs, çeşitli yardım almak istiyorsan, karşı çıksanda, işine gelmesen de  önce  iktidar partisine üye olacaksın.

Partilere bol keseden aktarılan bu paralar, vergilerimizin ve gelirlerimizin devlet eliyle yanlış kullanılmasının bir örneği. Yüksek miktardaki hazine yardımları siyasi harcamalarda israfa sebep oluyor.  Yardımların bazı partilere veriliyor olması adaletsizlik. Hazine yardımı 1965 yılından beri verilmekte ancak en haksız uygulama AKP dönemimdeki uygulanıyor.

Bence; Siyasi partilere hazine yardımı konusu tartışmaya açılmalıdır.
Yardım miktarları kesinlikle azaltılmalıdır.
Seçim dönemi için ayrıca para yardımı yapılmamalıdır.
Siyasetin finansmanı şeffaf olması için yeni düzenlemeler yapılmalıdır.
Para yardımı seçime giren her partiye aldığı oy oranına göre yapılmalıdır.
Aday adaylarından alınan fahiş ücretlerin önüne geçilmelidir. Bu ücretler siyaseti ipotek altına almaktadır. AKP ve CHP hazineden bu kadar para alıyor olmalarına rağmen aday adaylarından da yüksek miktarlarda ücret almaktadırlar. Siyasetin ticaretleşmesine engel olmalıyız. AKP ve CHP siyasetin ruhunu bozan bu uygulamalardan vazgeçmelidir.

Siyasi Partiler Kanunu uyarınca, son milletvekili genel seçimlerine katılma hakkı tanınan ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunundaki genel barajı aşmış bulunan siyasi partilere her yıl, o yılki Genel Bütçe Gelirleri cetvelindeki tutarın 5 binde 2’si oranında mali yardım sağlanıyor.
Bu şekilde hesaplanan ödenek tutarı, devlet yardımı yapılacak siyasi partilere, genel seçim sonrasında Yüksek Seçim Kurulunca ilan edilen toplam geçerli oy sayıları ile orantılı şekilde bölüştürülüyor. Ödeme de, Ocak ayının ilk 10 günü içinde tamamlanıyor.
Milletvekili genel seçimlerde toplam geçerli oyların yüzde 7’sinden fazlasını alan siyasi partiler de Devlet yardımına hak kazanıyor. Bu yardım da, en az devlet yardımı alan siyasi partinin geçerli oy sayısı esas alınarak, buna orantılı şekilde hesaplanıyor.
Söz konusu yardım, siyasi partilere, milletvekili genel seçimlerinin yapılacağı yıl 3 katı, mahalli idareler seçim yılında ise 2 katı olarak ödeniyor. Her iki seçimin aynı yıl içerisinde yapılması halinde de ödeme miktarı 3 katı geçemiyor.

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, 12 Haziran 2011′deki genel seçimler nedeniyle yapılacak harcamaların ekonomiyi canlandıracağını tekrarladı.  Palandöken, adayların takım elbiseden balona, afişten reklama, ulaşımdan promosyona kendilerini tanıtmak ve milletvekili seçilmek için harcama yapacaklarını belirtti. Bu harcamaların ekonomiyi canlandıracağını anlatan Palandöken, “birçok sektörün fazla mesai yapmasına neden olacak seçimler, esnafa birkaç aylığına rahat nefes aldıracak. Yapılan hesaplamalara göre bir aday en az 30 bin lira harcayacak. Yaklaşık 15 bin adayın yapacağı seçim harcamasının 450 milyon liraya ulaşacağı tahmin ediliyor. Yüksek Seçim Kurulunun yaklaşık 152 bin sandık ve bir milyon sandık görevlisi için ücret ve kumanya harcaması olarak 200 milyon lirayı dahil edersek seçim döneminde yapılacak harcama miktarı 1 milyar lirayı geçecek.”

Seçimleri sadece liderlerin değil, onları kampanyaya hazırlayan reklam şirketlerinin de yarışına sahne oluyor..

Seçim sürecindeki Türkiye’de 8 bin 250 aday ve kurmaylarının giyim için harcadıkları bedel 30 milyon TL’yi buluyor.

Kadın giyimciler bir hareket hissetmezken erkek markalarında satış yüzde 30 artıyor.

Liderlerin arkasında yüzlerce kişiden oluşan ve seçim stratejisini belirleyen ordusu yer alıyor.
AKP seçimde tanıtım için harcayacağı 60 milyon TL’lik tanıtım bütçesiyle kesenin ağzını en fazla açan parti olarak öne çıkarken, onu 50 milyon TL ise CHP, 38 milyon TL’yle de MHP izliyor.

Hazine’den yardım alamayan BDP, bağımsız adayların seçim kampanyasını ise üye aidatları, yardım kampanyaları ve bağışlarla yürütüyor.

AKP, CHP ve MHP’nin seçim tanıtımı ve propaganda amaçlı yapacakları harcamaların toplamı ise 150 milyon lirayı buluyor.

Partiler, afişlerden, billboard’lara otobüs duraklarındaki reklamlardan televizyon ve radyo reklamlarına kadar bütün kampanyaya büyük paralar harcıyor.

Peki eski seçim heyecanı, zevki,  telaşı, birlik, beraberlik, dayanışma, kaynaşma var mı? Hiç biri yok.

Adaylar içinde  halktan biri var mı? O da yok. Kim var. Çoğu makam mevki sahibi çoğunluğu bürokrat. Yani tüm harcamalar, yapılanlar  liderin seçtiği kişilerin meclise girebilmesi.

Bu seçimin bu kadar heyecansız, zevksiz, ilgisiz olmasının nedeni de bu. Artık seçmen ‘Bırakın  bizi temsil edecekleri biz seçelim. Yoksa gelecek seçimde beki sandığa gitmem. Ben koyun değilim. Onlarda çobanım değil. Partilere, liderlere, vekillere ders vermenin zamanı geldi de geçiyor’ diyor.

Bu bir rüya değil. Halkın içinden biri olarak herkese uyarı. Anlayan anlar. Yoksa tarihteki gibi yok olmalarına az kaldı.

Umarım bu seçim Türkiye için  hayırlı ve uğurlu bir seçim olur. Kazasız, belasız, yalansız bir seçim olsun, kazanan  Türk devleti ve Türk milleti olsun.

Bir yanıt yazın