Güncel yorumlar (5) (Köşe yazısı 17.01.2017 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ

davutgulec@hotmail.com

Türkiye’nin gündemi hızlı değiştikçe, sosyal paylaşımda da gerçekten çok ilginç yorumlar, paylaşımlar dikkatimi çekiyor. Yeni güncel seçtiklerime yer vereceğim.

*‘Kimse kendi kendine gelin-güvey olmasın’ diyen Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun Yeni Anayasa konusundaki görüşleri:

  1. Bu meclis dört yıl için yasama yetkisi almıştır.
  2. Meclis üyeleri mevcut anayasaya sadakat yemini etmiştir.
  3. 1. ve 2. Maddede belirtilen nedenlerle bu meclisin bir yeni anayasa yapma yetkisi yoktur.
  4. Yeni bir anayasa yapma şartları oluşturmak için,
  5. Evvela halkın yeni bir anayasa isteyip istemediği referanduma sunulur.
  6. Nitelikli çoğunlukla kabul edildiği takdirde barajsız bir seçimle bir kurucu meclis oluşturulur.
  7. Bu kurucu meclisin hazırlayacağı yeni anayasa taslağı yeniden referanduma sunulur. (Sabih Kanadoğlu)

*Günaydın

Türkiye’miz kuruluşundan bu yana çeşitli meslek gruplarının yönetiminde oldu..

Cumhuriyetin ilk yıllarında

Öğretmenler, sonra hukukçular, mühendisler ve ekonomistler etkili olmuşlardır.

Günümüzde ise imamlar, İmam hatip ve din eğitimi alanlar etkili olmaktadırlar.

Bizleri nereye götürecekler yaşayarak göreceğiz.

Din anlayışı ile yönetilen ülkelerin durumu ortada ve maalesef Din söylemi ile iktidara gelenler le mücadele hep zor ve başarısız olmuştur ve halkları silahlı ve silahsız darbeler ve iç savaşlarla mutsuz ve acılar içinde yaşamaya çalışmaktadırlar.

Ülkemiz mi.? Anadolu bu kahrı çekmez. Sonuç mu? Biraz belli olmuyor mu sizce? Bekleyip göreceğiz….

Umutlu ve Mutlu olmamız dileğimle… (Mustafa Ayan)

*Gençliğine güvenip erken derken belki elveda bile diyemezsin giderken. Hayatta daima gerçekleri savun! Takdir eden olmasa bile, vicdanına hesap vermekten kurtulursun. Değişti artık devir, karnı tok olup küfür edeni de var. Karnı aç olup şükür edeni de. Yaşadığın yeri cennet yapamadığın sürece kaçtığın her yer cehennemdir. Önüne çıkana engel dersen takılıp düşersin imtihan dersen, bir basamak yükselirsin. Hayırlı günler diliyorum. (Orhan Say)

(Aşağıdaki bu paylaşıma kesinlikle katılmamakla birlikte, kötü imaj oluşmasına katkıda bulunanların, doyduğu ve doğduğu toprakları, Kayseri’yi nereye getirdiğini anlatan bu paylaşıma yer vererek bundan sonrası için belki yararlı olacaktır’ diye düşünüyorum. Kayserili hayırseverdir, ekmeğini bölüşür, kapısını misafire açar ve sever. Ama Kayseri’de Kayserili kalmayınca, Dünyanın BM’sine dönen yeni Kayseri’nin vizyonuda, imajı da giderek kötüleşiyor. Bu arada, toplu açılış şovları, ‘Kayserili işini bilir’ edebiyatı ile ne kadar geriye götürdüğünü de tekrar hatırlatırım.)

*Kayserililer parayı çok severler onlar için insanlık adamlık itibar değil önce para gelir. Para için de en yakın dostunu arkadaşını hatta gardaşını da satar. Diyeceğim şudur ki bunlar fetöcü olma sebepleri de para içindir. Fetöcü olunca bu sayede 4 köşe oldular. Şimdi de her köşenin acısı çıkıyor elleme çıksın hem de iyi çıksın dikkat edin de kazandıklarını yakınları üzerinden başkalarına satmasınlar. Ben uzaktan uzağa duyduğum bayağı bir mal mülk el değiştiriyor. Devlet uyumasın da malı kaptırmasın (Selim Yavuzer Altaner)

*Dünya’ya öyle şanslı kadınlar gelmiş ki sormayın gitsin. Nazım Hikmet’in Piraye’si, Vera’sı, Franz Kafka’nın Milena’sı , Dora’sı, Cemal Süreya’nın sevdiği, Edip Cansever’in hayranlık duyduğu ama Turgut Uyar’ın evlendiği kadın Tomris, Ümit Yaşar’ın Ulufer Hanım’ı, Ayten’i, Sezai Karakoç’un Muazzez’i ,Orhan Veli’nin Nahit Hanım’ı. Öyle şanslı kadınlar ki bunlar erkekleri tarafından şiir gibi sevilmişler resmen. ‘’Şiir gibi sevilmek’’ ne muazzam bir şeydir kim bilir. Biri tarafından size sayfalar dolusu şiirler yazıldığını düşünün, biri tarafından masumca sevildiğinizi düşünün ne güzel şeydir o. Şiir gibi seven adamların, şiir gibi sevilen kadınların da üzüldüğü ihanete uğradığı, sevildiklerini sandıkları bir gerçek. Nazım Hikmet mesela her aşk acısı sonunda kavuştuktan sonra vazgeçti, Cemal Süreyya aşkı için fedakarlık yaptı ama olmadı, Edip Cansever uzaktan bakmakla yetindi, Franz Kafka Milena’nın uğrunda hasta oldu gece nöbetleri geçirdi imkansız ve mektuplarda bulduğu aşkı oldu Milena. Her aşk filmi gibi mutlu bitmiyor gerçek hayat aşkları. Mutlu başlıyoruz bir yerde evet ama neden böyle sürmüyor diye soruyor musunuz hiç kendinize? Bir zamandan sonra her şey kötü oluyor, insan sevilmediğini anlıyor ve sonrası hüsran. Ama bunlar yanlış mı? Bence değil. Sevgi verip sevgi almanın neresi yanlış olabilir? Bu dünya sevgiyle dönüyor. (Güray Kesici Altınbaş)