Gördüklerim, göremediklerim…(4) (Köşe yazısı 04.12.2018 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Öncelikle ‘gördüklerim, göremediklerim’  köşe yazılarıma ilginiz, kutlamalarınız, önerileriniz için içtelikle teşekkür ederek, kaldığım yerden devam ediyorum.

Geçmişte Kayseri işçi eylemleri ile gündemden düşmezdi.

Hele hele bizim çocukluğumuzda Sümerbank’taki grevi yaşamayan, konuşmayan, tarihe geçtiğini anlatmayan bir kitap, gazete var mı?

Rahmetli Bülent Ecevit’in Başbakanlığı döneminde ‘yazarkasa atıldığı’ dönemlerde Türkiye’de ucu-bucağı görülmeyen esnafın yürüyüşünü unutan var mı?

Şimdi Kayseri’de yürüyecek ne işçi kaldı ne esnaf ne de işadamı kaldı.

Şimdi yürüyecek olsa olsa Suriyeliler, Afganlar, Iraklılar, son dönemde gelen, yapılan operasyonlarla, düzensiz yaşam biçimleri ile devleti bile huzursuz eden, halen devlet lojmanlarında yaşayan Doğu Türkistanlılar ve diğer ülkelerden gelip Kayseri’de koç gibi yaşayan, nefes vermeden çoğalan, her türlü devlet ve hayırseverlerin desteğini gören, bedavacı, asalak, zor günümüzde bizi sırtımızdan hançerleyecek olanlar yürür, tepki gösterir. Zaten bunlar içinde işlem yapılır mı, yapılmaz mı kimse bilmiyor, inanmıyor da.

Bu ülkede, şehirde yaşayanlar, iktidara, adalete, basına, eğitim sistemine güvenmiyor. Ama eskiden olduğu gibi güvenmeyi çok istiyor.

Yıllardır bu şehire atanan çoğu yönetici ve bazı memurlar fuzuli, haksız yere koltuk-makam işgal edenler. Çeketlerinin önünü iliklemekten yorgun düşenler.

‘Ne yaptınız?’ diye sorsanız, yaptıkları bir eseri bile gösteremezler ama ‘torpilli atanmışlar.’

Bu şehirde Türkiye’nin ve Dünyanın gündemini oluşturan ‘Şeker bayramı’nda üç çocuğun sapık tarafından şerefsizce öldürülmesi, olayın CSİ ekibi tarafından günler sonra çözülmesi

Önce Pınarbaşı Emniyet Müdürlüğüne,

Sonra kahramanlığı, cesareti, yardımseverliği, terörle mücadeledeki başarısı ile tüm Dünyaya adını yazdıran 1. Komando Tugayı askerlerine yönelik bombalı saldırı,

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na suikast düzenleme cesareti gösteren ve ekibi,

Deaş, işid, pkk/pdy, fetö’nün önemli adamlarının, yapılanmalarının Kayseri olması, çoğunun burada yakalanması, onlara yardım-yataklık yapılması, o kişilerin yardım kuruluşlarından yardım almaları,

Fetö ifadelerinde ve yapılanmasında ortaya atılanlar, işadamlarının birbirini suçlamaları, suçlanan siyasilere dokunulmaması,

Seri katil cinayetleri,

Üzeyir Garih cinayetinde hüküm giyen Yener Yermez olayı,

Kayseri Kapalı Cezaevi’nin ünlüler Cemal Bayar, Deniz Gezmiş, Yılmaz Güney, Tuncay Mataracı gibi ünlüleri ağırlaması,

Kayseri’nin ‘trafik kaza noktası’ iken yapılan ilk köprülerden Mimarsinan köprü ve yol düzenlemesinin herkesi güldürmesi, altında 7 ışık düzeni bulunması,

Kayseri için bir kez daha düşünülmesi, konuşulması,

‘Kayserili işini bilir’ diyenlerin, şehri cezalandırmak isteyenlerin,

‘Hayırseverliği’ni anlatırken suç örgütlerine yardım-yataklık yapılmasına, ekmeklerine yağ sürülmesine de yardımcı olunduğu unutulmamalı.

Kayseri son yıllarda her alanda ‘acırken acınacak hale düşen’ şehir konumunda.

Peki bunu kim yaptı, bu hale kim getirdi?

İşte bu sorunun yanıtını verecek olan ‘yerli köylü’ edebiyatı yapan, Camikebir-Hunat cami ayırımı yaptıran, mahalle ve okullar arası hizmet ayırımı yapan-yaptıranlar olmalı.

Bugüne kadar göstermelik el sıkanlar şimdi ‘oy için’ adeta kapıları aşındırıyor, ciddiye almadığı insanlara oy için yalvarıyor.

O zaman seçim döneminde, kim halkı hor gördü, bu şehirde yaşayanlara tepeden baktı, kapısını kapattı, önerisinde ‘sen işine bak’ diye azarlandı ise oy’unu sandığa yansıtarak iyi bir ders verecek.

Eskisi gibi ne politikacılar başarılı ne de seçmen çok fazla cesaretli.

Cesaretli olduğu bir konu var.

O da seçim döneminde kim aday gösterildi, kim başarılı ise albümünden onu çıkartıp sosyal paylaşımda koyarak, hatıra fotoğrafı çektirerek, başarı dileyerek ‘çocuğu-torunu’ adına ‘belki ileride faydası olur’ düşüncesiyle iyi yatırım yapıyor, ikili ilişkiyi elden bırakmıyor.

İki yüzlülük değer kazandı, binbir suratlar usandırdı, bıktırdı, isyan ettirir hale geldi.

Bu şehir iki yüzlülüğe tepki gösterip, dışlarken şimdi binbir suratların merkezi olmasını nasıl hazmediyor, kaldırıyor onu da merak ediyorum.

‘İbadet, siyaset, ticaret’ olmalı ama ‘siyaset, ticaret, ibadet’e dönüşmüş.