Gerisi teferruat… (Köşe yazısı 28.08.2020 Kayseri Star haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

İçişleri Bakanlığı’nın valiliklere gönderdiği son ’30 Ağustos’ ile ilgili genelgesi kafaları iyice karıştırdı.

Tabi önceki Milli Bayramlarda olduğu gibi genelge, açıklamalardan sonra bu genelgeye de beklemedikleri tepkiler geldi.

Sonrasında ’30 Ağustos’ta yasak yok, covid 19 önlemleri’ denildi ama..

Son olarak Ahlat’ta ve önceki benzer önlemlerin alınması gereken yerlerde nedense Ayasofya’da dahil hiç geri adım atılmadı.

Ve geldiğimiz nokta, küresel salgın Türkiye’de  ‘alkışlanan sağlık personeli’ dahil herkesi ciddi şekilde etkilemeye başladı.

İşsizlik, ekonomide çöküş, döviz ve altında artış, kısa çalışmadaki belirsizlik, işsizlik ödenekleri, parçalanan aileler, aile içi kavga ve olaylar zirveye çıktı.

Büyük önder ve lider Mustafa Kemal Atatürk, Milli Mücadele de ‘söz konusu olan vatansa’ diyerek başlayan sözü söyledi mi söylemedi mi tartışılıyor.

Bence vatan için hiçbir tefferruatı atlamadığı için, bugün ki genelgeler, açıklamalarla bu sözler kıyaslanamaz bile.

***

Ben önce Sakarya meydan muharebesinin yaşandığı 23 Ağustos-13 Eylül 1921 dönemini sizlere bir kez daha hatırlatmak, anlatmak istiyorum.

O muharebede Mustafa Kemal ‘Ordular ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum’ dediği, 22 gün 22 gece çetin ve kanlı geçen mücadelenin, zaferin, dönüm noktasının günü. 23 Ağustos’ta taarruza geçen Yunanlılar’a karşı büyük önder ve lider Atatürk ‘Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün Vatandır’ sözlerinden sonra Yunanlıları ‘geldikleri gibi geri döndüren’ bir gün.

Bu gün aynı zamanda  viyana bozgunu sonrası Yunanlıları savunmaya, Türkleri taarruza geçiren, Atatürk’e TBMM’de Mareşallik rütbesi ve Gazilik  ünvanı verdiren bir mücadele. Fransızların TBMM ile Ankara antlaşması  imzalaması ve Doğu sınırlarımızın kesin tescil edildiği bir Milli Mücadele.

Elbette böyle bir mücadeleyi kazanan önder ve lider  Atatürk ve silah arkadaşlarına, kanı bozuklar, genetiği bozuk olanlar hakaret eder, birileri ettirir.

Kısaca, bu vatan için kanını, canını ortaya koyanlar ile para ile bedelli olanlar nasıl aynı olabilir?

***

Bugün benimde doğum günüm.

Bu yaşa kadar büyüklerimizden, anne-babalarımızdan, bilim adamlarından, tarihçilerden, yazılanlardan öğrendiklerimiz ile bizlerde bu vatan ve millet için canımızı seve seve vermeye hazır olduğumuzu her zaman gösterdik, göstermeye de devam ediyoruz.

Bu ülkenin en zor günlerinde, birileri gibi bu topraklardan, bugün içimizde beslediğimiz Suriyeliler gibi kendi topraklarından kaçmadık.

Küçük yaşta çalışmaya başladık, o günden bu güne emekli olup, yine primimizi, vergimizi yatırıp çalışmaya, Askerliğimizi 20 ay yaparak ülkemize değer vermeye devam ettik.

Şehitlerimizi, gazilerimizi, bu vatan ve millet için mücadele edenleri unutmadık, unutturmadık.

Üstelik o  isimli-isimsiz kahramanlara söz söyletmedik, söyletmeyeceğiz de.

***

‘Söz konusu vatansa gerisi teferruat’ derken, bugün, Türk parasına değil, yabancı paralara tapan Müslümanlardan, alınıp-satılabilir-takas edilebilir, takiyye yapan  milliyetçilerden, demokratlardan, dincilerden de olmadık.

Görüntümüz, fikirlerimiz, düşüncelerimiz, yaşantımız lükse, makama, mevkiye, tribüne kaymadı.

Birileri gibi ‘karnı doyup’ gözü doymazlardan da, arkadaşını sürekli satanlardan da olmadık.

Bence bugün ‘söz konusu makamsa, mevki ise, koltuksa, paraysa, lüks yaşantı, gösteriş, şov, taklacılık ise onlarında Milli mücadelede arkalarına bakmadan kaçan Yunanlılardan ne farkı var.

Milli mücadelede büyük önder ve liderin son sözünü bile bu kesim anlamaz.

‘Size dönmeyi değil ölmeyi emrediyorum.”

İşte onlar, ölmekten, virüsten korkarlar ile, yedikleri kul hakkından ve Allahtan utanmazlar.

***

Zafer ve Zaferler ayında doğmak kimseye nasip olmaz.

Demek ki benimde içimdeki mücadele hırsı bu Zafer ayı çocuğu olmamdan geliyor.

Bırakın az ve öz olalım.

Bırakın takla atanlardan, Milli bayramlarda açıklama yapmaktan bile korkanlardan olmayalım.

Umarım bir gün onlarda –genetikleri tam bozuk değilse-  fabrika ayarlarına utanarak dönerler.

Bu ülkenin her karış toprağı kanla, irfanla dolu ise, orası-burası oynayan, orası-burası sürekli büyüyen, kağıt üzerinde gözünü toprağın doyuracağı kağıtlara, bankalarda kabaran hesaplara tapanları da söyledikleri ama yapmadıkları Allah korkusu değil, bu virüs bir an önce kendilerine getirsin.

Ben bir kez daha başta Atatürk olmak üzere, tüm Türk büyükleri, şehitlerimiz, gazilerimiz, bu vatan ve millet için canlarını verenleri rahmet ve minnetle anıyorum.

Ne mutlu Türküm diyene.