Gazeteci.. (Köşe yazısı 10.09.2018 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Bir süre önce gazetecilik mesleğinde 44 yılı geride bıraktığımı artık bilmeyen kalmadı.

Ben bu süre içinde sadece ‘gazetecilik’ yaptım, yapmaya da devam ediyorum.

Arada, bizim mesleğe adım attığımız dönemin ‘güvende zirvede’ olan o gazeteciliği yazıyorum.

Yaya amatör maça git, izle, gel tükenmez kalemle saman kağıda yaz.

Sonra matbaa kısmına in 105 gözü olan kurşun harflerle kumpasa o haberi diz.

Bunları yaparken gazete sahibinin hazırladığı yemekle karnını doyur.

Sayfayı baskı için bağla, tipo baskıya başla.

Baskıdan sonra gazete kırımını fildişi ile yap.

Satışa hazır olan gazeteleri çalışanlarla, çocuklarla piyasaya çıkıp ‘yazıyor’ diye sat.

Haftalığı alıp hep birlikte sinemada tadını çıkar.

Ortaokul sonrası gündüz çalışıp, liseyi Akşam Lisesi’nde okuyarak eğitimine devam et.

Boş zamanlarda ‘hayatı daha iyi öğrenmek’ için, trende su sat, ayakkabı boyacılığı yap, karpuz boşalt, çekirdek satarak aile bütçesine katkıda bulun.

Yani ‘Alaylı gazetecilik’ böyle idi.

Bu 44 yıllık süre kolay geçmedi.

‘Risk almadan, bedel ödemeden iyi gazeteci olunmaz’ sözü hep kulaklarımda.

Hele hele polis-adliye muhabirliği yapıyorsan, kan, barut, gözyaşı, acı, feryat, yutkunma hiç bitmez.

Haber için gittiğiniz yerde ‘mesleğiniz ile vicdanınız’ arasında sıkışıp kalırsınız. Yeri gelir kazadaki, yangındaki insanı kurtarır, cesetleri çıkartırsınız, yeri gelir bunları hastaneye ‘yaşasın’ diye zamanla yarışarak siz taşırsınız.

Toplumun duymadıklarını duyar, görür, bilirsiniz ‘kamu hizmeti’ nedeniyle ‘endişe, korku, panik’ yaratmayacak şekilde haberi, başlığı yumuşatırsınız, eleştirilmekten de kurtulamazsınız.

Ama vicdanen rahat mısınız, önemli olan bu.

Devlete, millete, mesleğe zarar vermeden ‘halkın ağzı, gözü, kulağı’ olabiliyorsanız ne mutlu.

Türkiye’de ‘Basın meslek ilkeleri’nin yerini ‘Patron ve Holding ilkeleri’nin almasından sonra ‘basına güven’ kriterlerindeki değerlendirmede ‘zirveden ayaklar altına’ düşersiniz.

İşte biz o günlerden bugünlere geldik.

Üstelik çalıştığımız gazetede ilk yıllar bir masamız, sandalyemiz, daktilomuz bile yokken, sonraki yıllarda olmasına karşın, haber takibinden pek oturduğum söylenemez.

Zamanında Mil-Ha Genel Müdürüm Taner Atilla 1988 Pamukkale toplantısında şöyle demişti.

‘Büro gazeteciliğini unutun, mobil gazeteciliğe ve büronuzu sırtınızda taşımaya hazır olun.’

İşte tam 30 yıl önce duyduğumuz bu sözü bugün, teknolojinin hızlı gelişmesi, herkesin bir gönüllü ‘gazeteci adayı’ olması ile fazlasıyla yaşıyoruz.

Haberin saniyelerle hızla tüm ülkeye, Dünyaya yayıldığı ve eskimiş olduğu günleri de.

Zaten ‘yazıyor’ diye başladığımız Kayseri’de günlük 12-20 bin trajlı gazetelerden bugün ‘yazmıyor, yazamıyor’ denilen dönemlere geldik.

Basın kanunu ayrı, birde sizi rakip görüp, hazımsızlıktan olmadık şekillere giren, arkanızdan kuyu kazan ………….(bu boşluğu siz doldurun) sözde meslektaşlarınız bitmez.

Bu tipler şık giyer, lüks yaşar, her tribünde olur, çıkarı için takla atar, ama üzerinde kalemi, defteri olmaz, herkesi eleştirir, ancak herkesten fotoğraf, kalem, defter, hatta haberi ister. Alınca da hepsini bir anda unutur asıl mesleği ‘satıcılığa’ döner.

Bunların hepsini niye yazdım.

Geçtiğimiz günlerde basına yakın olan Kayseri Cumhuriyet Başsavcımız Abdulkadir Akın ve Emniyet Müdürü’müz İbrahim Kulular ile Hilton’da Kayseri Barosu’nun Adli Yıl resepsiyonunda ayak üstü konuşmalarımızı, ‘kurumları birbirine düşürmeden ‘ kısmen haber yaptım. Eğer amacımız farklı olsaydı, birer gün ara ile verir işi daha da büyütürdük.

Yazdıklarımı, haberden önce bilmeyen, duymayan kimse kalmadı.

Ortada bir sıkıntı vardı. Bundan, haberde bahsettiğimiz gibi Cumhuriyet başsavcısı da, Emniyet Müdürlüğü de, sokaktaki vatandaşta,. Bazı kişi ve kurumlarda fazlasıyla rahatsız. Zaten haberdeki iki tarafta bunu net söylüyor.

Üstelik başlıkta verdiğimiz hakkında işlem yapılan, yapılmayan fetö/pdy ve diğer bölücü-yıkıcı, silahlı örgütlerin cezaevinden çıkınca yeniden toparlanmak, cezaevinde olanlara destek olmak, örgütü ayakta tutmak için neler yaptıklarını sık yazıyoruz.

Bir gün sonrada, bizim bir gün önce haberde verdiğimiz,  cezaevinden çıkan fetö/pdy mensubu 10 kişinin nasıl toplantı yaparken Türkiye’de ilk Kayseri’de yakalandıkları açıklanıyor.

Valiliğin ‘özel röportaj yapılmamıştır’ açıklamasını fırsat bilen sözde meslektaşlarımızın, kapı kapı dolaşması, telefon açarak yıpratma geleneğini ‘reklamın iyisi kötüsü olmaz’ diyerek ayakta alkışladım.

Oysa, günü kurtaran bu tribün adamları şunu iyi bilmiyor.

Beni, gazetecilikte, polis-adliye muhabirliğinde Davut Güleç yapan bu kurumlar, orada çalışanlar. Bırakın onları yıpratmayı, birbirine düşürmeyi, onlara saygı ve minnet borcumu ödememeyi onursuzluk, haysiyetsizlik, şerefsizlik sayarım. Ben, bu Vatan, Millet, Devlet için görev yapan herkesi seviyorum.

Fırsatçı bu sinek vızırtıları, benimle nasıl helalleşecek onu merak ediyorum. Daha öncede dedim yine tekrarlıyorum. Hiç birine hakkımı helal etmiyorum.

Ben ve burada bizler sadece gazetecilik yapıyoruz. Onların ne yaptığını bilende yok zaten.