Mustafa TEMİZER
“Dini gözüken prangalar/tabular, korkular, imkânsızlıklar; sağlıklı, doğru bilginin oluşumuna ve yayılmasına engel olan perdelerdir. Bu perdeler bazen slogan… bazen de sahte kurtarıcılardır.
Hayatımızın bütün ayar noktalarını, bilenler değil, bilmişler işgal etmiş durumda. İçi boşaltılan diplomanın ahkâm kestiği memleket meseleleri; kafası boş, cebi doluların tiyatrosuna dönüşmüştür.
Bu tiyatroda sorunlar, tahrike ve nefsi galeyana açık hale getirilirse küçük kıvılcımların daha büyük felaketlere dönüşmesi kaçınılmaz olur.
Haddini bilmezlerin ahkâm kesmesi, ehliyetin susması-küsmesi- görünmemesi çamurlu bir zemin hazırlar. Herkes düzenin/düzelmenin vasıtalarını en iyi kullandığını haykırır. Kendini âlim, mucit sayanlar çoğalır. Radikal müdahale istekleri sokaklarda sloganlarla yankılanır.
Sahte reçeteler, dilden dile dolaşır olur. Kara günlerin ak dermanı reklamıyla ortalığı inletir. Fikren züğürt olan her ağa, kitle devşirmeye yönelir, protestolarla kalabalıkları yürütür. Heyecanlı nutuklar atılır. Başkaları yuhalanır. Gizli-açık paravan dernek ve sözde sivil kuruluşlar çoğalır. Algı şebekeleri, komplolarla süslü edebiyatıyla organize hale gelir. Keyfî şiddet, cezalandırma ve tevkifler sahnelenir.
Herkesin acelesi vardır. Devleti, ülkeyi, insanlığı en âlâ şekilde kurtarmaya yönelir. Her karşı çıkan; hain ve düşmandır. Böylece kalabalıklar galeyana gelir ve onlara ‘Dur!’ diyemezsiniz. Çiğner geçerler hasmını alimallah. Şiddetle nefret köpürür, kan bile dökülür, dava sanılan ezberle!
Bu vahşetin, cehaletin, kullanılmış sefaletin egemenliğidir. Kendini kurtarıcı kabul edenin dili, kendi kültürüyle arınmazsa, kini ve nefreti, kalabalıklarda öç alma dürtüsü haline gelir. Kimsenim kimseyi görmediği bu karanlık ortamda ne ilim ne de çözüm ortaya çıkar.
Kitle faaliyetlerinin mitinglerle çoğaltılması; anlamayı sağlamak değildir. O sadece bir gövde gösterisidir ve çözümsüzlükleri gizleyip yalan vaatlerle toplumu kışkırtmaktır. Piyasaya sürülmüş yeni pabuçtur. Bazen öndekini aşma değil, onu terbiye, yola getirme amaçlıdır.
Seçimlerin, demokrasi adına kaynağı belirsiz paralarla yapılması, hazine talanıyla güç gösterisi, anlayan değil toplanan sayıyı önemli kılmaktadır. Muvazalı (danışıklı, birilerinin kontrol ve güdümünde) olmayan partileri masrafsız, israfsız bir şekilde haber kaynaklarıyla topluma tanıtarak namuslu iş yapmak dururken seçimleri gürültüyle oldubittiye getirmek şeytanca bir kurnazlıktır, kalpazanlıktır.” (Bayrak Sayı: 1326)
Hiçbir problem sebepsiz olmadığı gibi çözümsüz de değildir. İşi ehline vermeyerek problemlere sebep biz değil miyiz? Sorumluluk makamındakilerin ehliyetsiz ve liyakatsizliği değil mi?
Çare; Mevcut siyasi anlayışı terk etmek. Eskilerin devamına, aynı siyasi anlayışta oldukları halde farklıymış gibi gözükenlere. Dindarlık, adalet, kalkınma, milli irade, milliyetçilik, halkçılık, demokratlık, cumhuriyetçilik, gelecek, vefa, özgürlük ve barış söylemleriyle milleti ayrıştıranlara. Dün kara dediğine bugün ak diyenlere. Dün ak dediğine bugün kara diyenlere itibar etmemektir. Perdelerden kurtulmak selim akıl, doğru haberle (Kur’an’la) aydınlanmış hayat anlayışına sahip olmak. Doğruların yanında yer almak işi ehline vermektir. Aksi halde felaket kaçınılmaz olur. Zira Hz. Peygamber “ … İş, ehil olmayana verilince kıyameti bekle” diyor. (Buhari )
Elli yıldan beri doğrularından zerrece sapmayan, ülke meselelerine sürekli çözümler üretip milleti, iktidar ve muhalefeti uyaran, “ Milletim Uyan! Varlığın, birliğin, geleceğin tehlikede! Milli birliği sağlamadan hiçbir sorunumuzu çözemeyiz! çağrısında bulunan, birlik olmanın, ittifak etmenin şartlarını açıkça ortaya koyan milli kadroların (Yeniden Milli Mücadelecilerin, Millet Partisinin) çağrısına kulak vermek. Milli mücadele ruhuyla el ele gönül gönüle vermektir.
Unutmayalım.” İştirak etmediğimiz çilesini çekmediğimiz bir kurtuluş mümkün değildir.” Milletimizin ve yöneticilerimizin uyanması basiretle hareket etmesi (Yanılmadan gerçekleri görebilmesi, gelecekle ilgili sezgi, uyanıklık, anlayış, kavrayış ve vizyon sahibi olması) dilek temenni ve duasıyla…