Erken seçim zam ve iptal getirdi..(19.08.2015 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com

Şimdi ‘erken seçim’ ya da ‘hangi parti hangisi ile koalisyon kuracak’ merakı var.
Döviz aldı başını gidiyor.
Borsa tarihi düşüşlerini yaşıyor.
Altın fiyatları zirveyi zorluyor.
Kapanan işyerleri, iflaslar, bunalıma girenler cabası.
Erken seçimi zorlamak için terörü azdırmak ise ayrı bir tartışma konusu.
Tüm bunları bir kenara bırakıp, erken seçim ya da uzayan koalisyonda vatandaşı ve ülkeyi bekleyen gerçekler ne, onlara bakalım.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2015 yılının Nisan- Haziran dönemine ilişkin turizm geliri istatistiklerini yayınlandı. Turizm geliri Nisan, Mayıs ve Haziran aylarından oluşan ikinci çeyrekte bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 13.8 azalarak 7 milyar 733 milyon 677 bin dolar oldu. Geçen yıl aynı dönemde elde edilen turizm geliri 8 milyar 975 milyon dolar olarak açıklanmıştı. Turizm gelirinin yüzde 86.7’si yabancı ziyaretçilerden, yüzde 13.3’ü ise yurt dışında ikamet eden Türk ziyaretçilerden elde edildi. Bu çeyrekte yabancıların ortalama harcaması 691 dolar, yurt dışında ikamet eden Türk’lerin ortalama harcaması ise 921 dolar olarak belirlendi.
Türkiye Kasım’da erken seçime hazırlanırken, siyasi belirsizlik ortamı yatırımları durduracak, yapısal reformları aksatacak. Yükselen kur ve enflasyon vatandaşa zam ve işsizlik olarak geri dönecek.
AKP-CHP ve AKP-MHP arasındaki görüşmelerden sonuç çıkmazken, son bir buçuk yıldır üç seçim geçiren Türkiye’nin yeniden seçime hazırlanması ekonomiyi etkileyecek. Mevcut makroekonomik veriler 2015-2017 Orta Vadeli Plan’da belirlenen tahminlerin çok altında seyrederken, yapısal reformların gecikmesi 2015’ten sonra 2016’nın da ekonomi açısından ‘kayıp yıl’ olma riskini artırıyor.
Siyasi belirsizlik ortamının en önemli sonucu yapısal reformlarda kendini gösterecek. Ekonomide yatırımcının güvenini artıracak yeni adımların hızlı atılması şart. Yapısal reformların devamı için güçlü bir hükümet kararı gerekiyor. Ancak önümüzdeki birkaç ay içinde böyle bir ihtimal söz konusu değil.
Türkiye’nin sağlıklı büyüyebilmesi için üretim yapısını değiştirecek ve daha katma değerli ürünlere yönelmeyi sağlayacak yapısal reformlara ihtiyaç var. Bunlar arasında yurtiçi tasarrufların artırılması, iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesi, üretimde verimliliğin artırılması, ithalata bağımlılığın azaltılması, insan kaynağının güçlendirilmesi. Uluslararası kuruluşlar uzun süredir bu konuda uyarıyor. Yapısal reformlar AKP ve CHP’nin parti programlarında da yer aldı. Ancak bir ilerleme kaydedilemedi.
Türkiye ekonomisi 2009 yılında küresel krizin etkileriyle yüzde 4.8 daraldı. 2010 ve 2011 yıllarında sırasıyla yüzde 9.2 ve yüzde 8.8 olan yüksek büyüme oranlarını son yıllarda tekrar yakalayamadı. Tüketim ve sıcak para odaklı büyümenin sonuna gelindi. Yıl sonunda büyümenin Orta Vadeli Plan’daki (OVP) yüzde 4 olan hedefin oldukça altında yüzde 2.0-2.5 arasında kalması bekleniyor. Yapısal reformların gerçekleştirilmemesi büyümeyi daha da aşağı çekecek.
Seçime kadar sürecek belirsizlik yatırım harcamalarını da yavaşlatacak. Kurdaki yükseliş öncelikle mevcut yatırımların kârlılığını negatif olarak etkilerken, gelecek dönem için planlanan yatırımları da sekteye uğratacak. Doğrudan yabancı sermayenin Türkiye ile ilgili tedirginliği artacak.
İhracatçı şirketler her ne kadar doların yükselişinden avantaj elde ediyor gibi görünse de durum öyle değil. İhracat da girdi olarak ithalata bağımlı olduğundan, ihracatçı dolar üzerinden ithalat yapıp ürününü daha çok Avro üzerinden satıyor. Siyasi belirsizliğin kuru yükseltmesi ihracatı olumsuz etkileyecek. OVP’de yılsonu için 173 milyar dolarlık ihracat beklentisi bulunuyor. Türkiye’nin bu yılın yedi ayında ihracatı 84 milyar 369 milyon 679 bin dolar ve OVP hedefinin tutturulması zor görünüyor.
Mevcut ekonomik ve siyasi ortamda kredi derecelendirme kuruluşlarından da not indirimi gelebilir. Türkiye ile ilgili en yakın kredi not değerlendirmesi Fitch’ten gelecek. Fitch 18 Eylül’de Türkiye’nin notunu açıklayacak. S&P’nin not güncelleme tarihi 6 Kasım.
Dolardaki yükseliş enflasyonu da yukarı çekecek, şirketlerin maliyetleri ve kur riski artacak. OVP’de enflasyon beklentisi yüzde 6.3 iken yıllık enflasyon yüzde 6.81 olarak açıklandı. Merkez Bankası enflasyon hedeflemesi için gelecek dönemde faiz artırımına gitmek zorunda kalabilir. Ayrıca kurdaki dalgalanma, bankaları kur riski ile karşı karşıya olan şirketlere karşı daha sıkı bir kredi politikası uygulamaya itebilir. Bu da şirketlerin finansmana erişimde sıkıntılar çekmelerine neden olabilir.
İthal ürünlerdeki fiyat artışı üretimi büyük ölçüde ithal girdiye bağlı ve enerjide dışa bağımlı olan Türkiye’de zam yağmurunun da kapılarını aralayacak. İhracattaki bozulma cari açığının istenilen hızda düzelmesine de engel olacak. Yüzde 5’in altında büyümenin de istihdam sorunlarına yol açacağı ifade ediliyor. OVP’de 2015 için işsizlik oranı yüzde 9.5 iken işsizlik nisanda yüzde 9.6 olarak gerçekleşti.
Üç yıllık dönemi kapsayan Orta Vadeli Plan’ın bu yılki hedeflerinin revizyonu ve izleyen üç yılki hedeflerinin belirlenmesine yönelik çalışmaların yanı sıra 2016 yılı bütçesinin en geç 17 Ekim’e kadar TBMM’ye sunulması gerekiyor. Ama Kasıma kadar hükümet kurulamayacak olması bu görüşmelerin de ertelenmesine neden olacak.
Türkiye’nin önümüzdeki gerçek gündemi bunlar..
‘Birileri seçilecek, birileri seçim istiyor’ diye resmen 80 milyonluk ülkenin kaderi ile oynanıyor.