Ekonomi, teknoloji,magazin-yaşam haberleri (26.09.2020)

ASKON: TURİZME MARKALAR KATMALIYIZ

Anadolu Aslanları İşadamları Derneği(ASKON) Kayseri başkanı Ali Özcan, Dünya Turizm Günü’nü tebrik ederek bu senenin yatırımlarla geçmesi gerektiğini belirtti.

ASKON Kayseri başkanı Ali Özcan, “Bu yıl 27 Eylül Dünya Turizm Günü’nü kutlarken buruk bir tat yaşıyoruz. Malum pandemi süreci tüm coğrafyaları olumsuz şekilde etkiledi. Dünya turizminde %78 daralma öngörüsü vardı. İnsanlar ‘Hayat Eve Sığar’ demek durumunda kaldı. Bizler bu süreci bir yatırım olarak görerek 2022 ve 2023 yıllarını hedef alarak çalışmak durumundayız. Artık Covid 19’un aşı bulunması ile bitme noktasına doğru ilerlediğini bakanımız Sn. Dr. Fahrettin Koca Beyefendi’de açıklamıştı. Bu öngörü ile yapılacak işlere yönelmeliyiz. Türkiye, inanılmaz bir doğaya ve tarihi unsurlara sahip bir ülke. Anadolu, geçmiş uygarlıkları sergileyen doğal bir müze. Ülkemizin sahip olduğu bu değerleri koruyarak, gelecek nesillere aktarma çalışmaları çerçevesinde geliştirilecek turizm planlaması geleceğe yönelik sağlam adımlar atmamızı sağlayacaktır. Kısa zaman içerisinde sorumlu bir anlayış ile sürdürülebilir bir turizm hedeflenmelidir. Bilinçli bir farkındalık oluşturulması amacıyla Dünya Turizm Günü’nü tebrik ediyorum.” şeklinde konuştu.

Ali Özcan, “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın belirttiği ‘Anadolu sadece bir toprak parçasının ismi değildir. Başlı başına bir medeniyet kitabıdır. Bir turizm ülkesi olarak artık markalaşma yolunda emin adımlarla ilerlemekteyiz.’ demişti. Bizde Kayserimizde bunu uygulamalıyız. Günümüzden 5.000 yıl öncesinde tüm dünya için ticaret üssü olmuş Kültepe gibi bir değere sahibiz. Araştırmacılar burası günümüzün Hong-Kong’u niteliğinde olduğunu ifade ediyor. Kültepe, Anadolu’daki ilk yazılı tabletleri barındırması ve dünyanın ilk organize ticaret merkezi olmasıyla ön plana çıkmaktadır. Asur çivi yazısı ile yazılan tabletlerde, dönemin siyasi ve hukuki ilişkilerini gösteren mektuplar, senetler, mühürler ve anlaşma metinleri vardır. Söz konusu tabletler 2015 yılında Unesco Dünya Belleği listesine alınmıştır. Burası şuan bir kazı alanı ve önemli buluntuların çıkmakta olduğu bir mekân. 25.000’i geçen sayıda tablet bulunmuş. Kayseri’ye gönül verenler olarak buranın dünya çapında bilinen bir yer olması için çaba sarf etmeliyiz. Bunun dışında Yahyalı Kapuzbaşı şelaleleri Dünya’nın en yüksek şelalesi olarak bilinmesine karşın insanlar tarafından bilinmiyor. Bunların yanı sıra 11 adet coğrafi işaretli ürüne sahibiz. Bu anlamda Kayseri adına yapılacak çok önemli işler bizleri bekliyor.” dedi.

İhracat şampiyonlarının 160 tanesi Egeli

Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından açıklanan İhracat şampiyonları listesine 2019 yılında Ege Bölgesi’nden 160 firma girmeyi başardı. TİM’in ilk 1000 ihracatçı listesinde 2018 yılında ise; 158 Egeli ihracatçı firma yer almıştı.

Ege Bölgesi, Marmara Bölgesi’nden sonra listede en fazla firma ile temsil edilen bölge olurken, İzmir, ilk 1000 ihracatçı listesinde 83 firma ile İstanbul’un ardından ikinci il konumunu korudu. Egeli ihracat şampiyonları Türkiye’ye 2019 yılında 19 milyar 761 milyon dolarlık döviz kazandırdı.

İhracatın Şampiyonlar Ligi olarak tanımlanan, Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından her yıl açıklanan en fazla ihracat yapan 1000 firma listesinde, 2019 yılı performanslarına göre Ege Bölgesi’nden 160 firma yer buldu.

TİM ilk 1000 ihracatçı listesindeki Egeli ihracatçılar, ilk 1000 ihracatçının ihracatının yüzde 20’sini gerçekleştirdi.

Ege’den 18 firma ilk 1000 ihracatçı listesine merhaba dedi

TİM 1000 ihracatçı listesinde; Ege Bölgesi’nden 142 yerini korurken, 18 firma 2019 yılında ilk 1000 ihracatçı listesinin yeni üyeleri oldu.

İstanbul Sanayi Odası’nın en büyük 500 sanayi kuruluşu listesine bu yıl 5. sıradan giriş yapan, Star Rafineri A.Ş. TİM 1000 İhracatçı Listesi’ne de 17. sıradan ‘merhaba’ dedi.

TİM 1000 ihracatçı listesinde İzmir 83 firma ile yer alırken, Denizlili ihracatçılar 26 firma ile listede yer buldu. Manisa’dan 23 ihracatçı firma ihracatın şampiyonlar ligine girme başarısı gösterdi.

Aydın’dan 7, Kütahya ve Balıkesir’den 6’şar, Muğla’dan 5, Afyonkarahisar ve Uşak’tan 1’er firma ihracatın şampiyonlar ligine girmenin mutluluğunu yaşadı.

Listeye Kocaeli firması olarak giren İzmir’de de rafinerisi bulunan ve ihracatının büyük bölümünü İzmir’deki rafinerisinden gerçekleştiren Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş. 3 milyar 411 dolarlık ihracat rakamıyla Türkiye üçüncüsü olurken, Türkiye genelinde 7. firma olan Vestel Dış Ticaret A.Ş. 2 milyar 194 milyon dolarlık dövizi Türkiye’ye kazandırdı.

Pergamon-Status Dış Ticaret A.Ş. 739 milyon 111 bin dolar, Petkim Petrokimya Holding A.Ş. 622 milyon 22 bin dolarlık ihracatla listede üçüncü ve dördüncü sıranın sahibi oldular.

Manisa firmaları arasında Vestel Ticaret A.Ş. Manisa birincisi olurken, Denizli’den Başak Metal Tic. Ve San. A.Ş. 365 milyon 465 bin dolarlık ihracat rakamıyla Denizli firmaları arasında zirvedeki yerini korudu.

Muğla’da Kılıç Holding firmalarından KLC Gıda Ürünleri İth. İhr. ve Tic. A.Ş. 180 milyon 782 dolarlık ihracat rakamıyla bu yılda Muğla’dan en fazla ihracat yapan firma olmayı başardı. Uğur Soğutma A.Ş. 102 milyon 763 bin dolarlık dövizi Türkiye’ye kazandırarak Aydın’ın en fazla ihracat yapan firması olarak adını listeye yazdırdı.

Dijitalleşme, İnovasyon, Ar-Ge ve Tasarımla daha da çok firmamız ilk bine girecek

Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından açıklanan ilk 1000 ihracatçı listesindeki Egeli firma sayısının 2012 yılından bu yana düzenli olarak artarak 118’den 160’a yükselmesinin gururunu yaşadıklarını belirten Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, önümüzdeki süreçte Ege Bölgesi’nden ilk bin ihracatçı listesinde daha fazla firmanın yer alması için Dijitalleşme, İnovosyon, Ar-Ge, Tasarım ve Markalaşmaya ağırlık veren çalışmalara yoğunlaşacaklarını kaydetti.

Pandemi sonrasında Türkiye’nin ilk dijital fuarını ayakkabı ve saraciye sektöründe 1-4 Haziran 2020 tarihlerinde Shoedex2020 Ayakkabı ve Saraciye Fuarı şeklinde düzenlediklerine işaret eden Eskinazi, “12-16 Ekim 2020 tarihlerinde ise Türkiye’nin ilk Gıda Sanal Fuarı-The Fource’u organize edeceğiz. Pandeminin fiziki pazarlamaya izin vermediği günümüzde dijital fuarlar ve ticaret heyetleriyle ihracatımızda devamlılığı sağlamaya çalışıyoruz. 2020 yılının Ocak – Ağustos döneminde 214 ülke ve serbest bölgeye 8,1 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik. 2020 yılının son dört aylık döneminde hayata geçirdiğimiz projelerin meyvelerini toplayarak, 2020 yılını ihracatta artışla kapatmayı ve TİM ilk 1000 İhracatçı Listesi’nde önümüzdeki yıl daha fazla firmamızla yer almayı hedefliyoruz” diye konuştu.

TIRPORT, yılda 55 bin ton karbon salınımını azaltarak, küresel ısınmanın önlenmesine katkı sağlıyor

TIRPORT, karbon salınımını azaltarak, küresel ısınmanın önlenmesine katkı sağlıyor

Nakliyenin %90’nın karayollarıyla yapıldığı ülkemizde, 850 bini aşkın kamyon yollarda. Türkiye’nin lider dijital platformu TIRPORT’un 2020 ilk yarı verilere göre, Türkiye’de günde ortalama 450 bin kamyon taşıma yapılıyor. Bir kamyon günlük ortalama 282 km. yol yapıyor. Ayda 7-9 arası taşıma yapabilen bir kamyoncunun, en az 20 günü yollarda geçiyor.

TIRPORT sahip olduğu arttırılmış zeka destekli teknolojiler ile, yollardaki kamyonların yük aramak için boş gitme durumunu %35’lere varan oranda azaltabiliyor.

TIRPORT’un geliştirdiği yenilikçi teknolojiler; küresel ısınmanın başlıca sebebi olan CO2 salınımına “dur” diyor, yollardaki kamyonlardan kaynaklanan CO2 salınımını %35’lere varan oranda azaltılmasına katkı sağlıyor ve küresel ısınma ile mücadele ediyor.

Teknoloji kullanımı, CO2 salınımını azaltarak geleceğimizi koruyor

Günde 282 km yol yapan bir kamyon ayda en az 8.420 km, yılda 101 bin km yol yapıyor. Bu yolun 1/3’ü yük aramak için boş gidiliyor. Kilometre başına 0.3 L/km’ye varan yakıt harcayan bir kamyon, günde 282 km yol yaparak 282*0.3L= 84.6 L dizel yakıt yakmaktadır. 1 L dizel yakıt 2.77kg CO2 salınımı yaptığından, ortalama bir kamyon günde 2.77*84.6L= 234,34 kg CO2’yi doğaya bırakmaktadır. 450.000 adet tır ve kamyonun seyir halinde olduğu Türkiye’de kamyonların doğaya günde bıraktığı CO2 miktarı ise, günlük 234,34 kg*450.000 Kamyon= 105.453.000 kg CO2’dir.

CO2 salınımı dünya ve insanlık için büyük bir tehdittir. TIRPORT’un lojistik sektörüne yönelik geliştirdiği akıllı eşleştirme ve optimizasyon teknolojileriyle, kamyonların yolda boş gitmesini %35 seviyesinde önleyerek, yılda 55 bin ton CO2’nin doğaya salınmasını engelleniyor, bu oran her geçen gün artıyor ve geleceğimiz korunuyor. TIRPORT’un 45 bini bulan aktif üye kamyoncu sayısına, her ay binlerce yeni kamyoncu dahil oluyor.

Sürücüler dönüş yükü buluyor, CO2 salınımı azalıyor

Yollardaki kamyonların %35’nin boş hareket ettiğinin altını çizen TTT Global Group Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Akın Arslan, şunları söyledi:

Gittikleri bölgeden yük bulamayan binlerce sürücü, dönüş yükü bulmak için şehir şehir gezerek yük aramak, eğer acil yük bulamazsa bir şekilde geri boş dönmek zorunda kalabiliyor. Yollardaki 850 bin kamyonun %95’inin şahıslara ait olduğu düşünüldüğünde, bunun ekonomik sonuçları da son derece kırılgandır. Bu durum kamyoncuların bütçesine olumsuz yönde etki ederken, diğer taraftan boşta giden her kamyonun gereksiz CO2 salınımı yapacağı göz önüne alındığında, dünyamızın geleceği için ilave tedbirler almamız gerekliliği de ortaya çıkıyor. TIRPORT geliştirdiği konum tabanlı teknolojiler ile, sürücülere konumuna en yakın yükleri görebilme ve yük bıraktıkları bölgeden yeni bir yük bulabilme imkânı veriyor. Böylelikle, boş hareket etme oranları, en alt düzeyde gerçekleşiyor. Dünyadaki tüm şirketler ve hepimiz, doğayı korumanın bilinci ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmanın inancıyla üretip, çalışmalıyız” dedi.

TIRPORT, doğayı, yeşili ve ülke ekonomisini koruyor

TIRPORT tarafından salınımı önlenen CO2 miktarının; hava kirliliğinin önlenmesinden insan sağlığının korunmasına ve ülke ekonomisinin güçlenmesine kadar birçok noktada kattığı olumlu etki ile, TIRPORT gelecek nesillere daha güzel bir dünya bırakmamıza liderlik ediyor.

Birkaç örneğe bakıldığında; şunları belirtebiliriz:

1-Yetişkin bir ağaç yıllık 114 kg CO2 emisyonu emilimi gerçekleştirdiğinden, TIRPORT 485.176 ağaçtan oluşan bir ormanın sağlayacağı karbon azalımına denk bir etki yaratıyor. Bu geçtiğimiz 20 senede, İstanbul’a dikilen ağaç sayısının 2 katına tekabül ediyor.

2- Bildiği üzere, 1 kg plastiğin karbon ayak izi 6 kg CO2’ye denk geliyor ve 1 kg plastikle 83,3 plastik şişe üretiliyor. TIRPORT tarafından önlenen CO2 miktarı ile 9.208.645 kg plastik atık geri dönüştürülebiliyor ve bu 767.356.388 adet plastik şişeye denk geliyor. Kısaca, TIRPORT sayesinde, 9.208.645 kg plastik üretiminden kaynaklanan eşdeğer CO2 salınımı engelleniyor ve bu da 767.356.388 adet plastik şişe üretimine denk geliyor.

3-Bir binek aracın yılda ortalama 5.200 kg CO2 salınımı gerçekleştirdiği düşünüldüğünde, TIRPORT’un engellediği CO2 ve zararlı gaz salınımı miktarı 10.625 aracın trafikte yaratacağı kirliliğe eşdeğerdir. Türkiye’de her sene hava kirliliğinden 50 bin civarı insanın hayatını kaybettiğini düşündüğümüzde, bu konunun ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.

Rakipbul Efsanesi Denizli’ye Dönüyor!

Pandemi nedeniyle Denizli ilindeki faaliyetlerini mart ayında durduran Türkiye’nin halı saha ligi Bilyoner Rakipbul Ligi, Denizlili halı saha oyuncularının yoğun talepleri üzerine bu şehirdeki faaliyetlerine 25 Eylül’de tekrar start veriyor. Yepyeni bir özellik olarak tüm maçların spikerli ve canlı olarak yayınlanacağı Denizli Ligi’nin halihazırda 6 bin halı saha oyuncusu ve 800 takımı bulunuyor.

Türkiye’nin halı saha ligi Bilyoner Rakipbul Ligi, pandemi nedeniyle ara verdiği Denizli’deki faaliyetlerine 25 Eylül’de yeniden başlıyor. Bu sezon yeni bir özellik olarak tüm Denizli Ligi maçları spikerli ve canlı olarak yayınlanacakken, ligin Denizli’de 6 bin halı saha oyuncusu ve 800 takımı bulunuyor. Bilyoner Rakipbul Denizli 2020 Ligi’ni şampiyon tamamlayacak olan takım, 2021 Türkiye Finallerinde Denizli’yi temsil ederek Türkiye’nin en iyi halı saha takımı olma mücadelesi verecek. Tüm halı saha oyuncularının ücretsiz şekilde takım kurup katılabilecekleri ligle ilgili tüm detaylara  www.rakipbul.com’dan ve 0532 111 11 72 numaralı çağrı merkezi üzerinden ulaşılabiliyor.

Bilyoner Rakipbul Ligi nedir?

Özellikle son yıllarda erkeklerin en büyük hobileri arasında bulunan “Halı Saha Futbolu” denince akla gelen ilk isim olan Bilyoner Rakipbul Ligi, kurulduğu 2006 yılından beri Türkiye’nin 16 ilinde Rakipbul.com internet sitesi üzerinden 18 binin üzerinde halı saha takımına ve 250 binden fazla amatör futbolsevere hitap ediyor. Düzenlediği her maçta hakem, profesyonel maç topu, editör analizleri, maç sonu basın toplantıları, HD video özeti ve detaylı oyuncu istatistikleri gibi hizmetler sunan Bilyoner Rakipbul Ligi, bu istatistikler sonucunda oyunculara biçilen değerlerle halı sahalarda bir transfer borsası yaratarak sporseverlere profesyonel bir heyecan yaşatıyor. Bilyoner Rakipbul Ligi aynı zamanda Dünya Halı Saha Federasyonunun Türkiye temsilcisi konumunda.  Bilyoner Rakipbul Ligi’nin Türkiye Şampiyonu, her yıl 64 ülkenin katılımıyla düzenlenen Dünya Halı Saha Şampiyonasında Türkiye’yi temsil ediyor.

Pandemide turizm sektörüne dijital kalkan

ACY Şirketler Grubu’ndan dijital turizme 100 milyon dolarlık yatırım planı!

Başta toplum sağlığı olmak üzere dünyada ekonomik, çevresel, sosyolojik ve kültürel değişimlere neden olan Covid-19, turizm sektörü ile seyahat alışkanlıklarımızı da derinden etkiledi. Yeni nesil turizm anlayışının gündeme oturmasıyla önümüzdeki 5 yıl içinde tüm dünyada 380 milyar dolar ek değer yaratması beklenen dijital turizm ise gelişmiş mobil uygulamalar, yapay zeka sistemleri, sosyal medya, kişiselleştirilmiş seyahat hizmetleri ile teknolojik ekipmanlara yatırım yaparak tüketicilere güven ortamında yepyeni deneyimler sunuyor.  Bu noktada devreye giren ACY Şirketler Grubu, dijital platformda, global çapta ülkemizi temsil edecek ve tüm turizm hizmetlerini bir arada sunacak Shallwego’nun 2021 hedeflerindeki 100 milyon dolarlık yatırımı müjdeledi.

Dünyayı sarsan Covid-19 ile birlikte dünya genelinde dijitale yapılan yatırımlar bir önceki yıla göre yüzde 65 oranında arttı.  Yapay zeka sistemleriyle geliştirmiş güvenli seyahat planlamalarını mümkün hale getiren dijital turizm ise pandemi sürecinin yarattığı hasarı yok edecek etkin bir unsur olarak turizm sahnesindeki yerini aldı.  ACY Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Cemil Yıldırım, tüm turizm hizmetlerini bir arada sunan Shallwego ile turizm sektöründe global çapta ülkemizi temsil edecek bir dijital yatırımı hayata geçirdiklerinin müjdesini verdi.

 “Ülke olarak yenilikçi politikalar belirlememiz gerekiyor”

Pandemi öncesinde de teknoloji ve tüketici talepleri ile yeni jenerasyon alışkanlıklara yönelik olarak gelişmekte ve dijitalleşmekte olan turizm sektörünün bir çok ülke ekonomisine yön verdiğini söyleyen ACY Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Cemil Yıldırım, pandemi süreciyle birlikte birçok sektörü daha hızlı biçimde geliştirip değiştiren ve ciddi yatırım değeri taşıyan dijitalleşmenin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye‘de de ancak köklü değişim ve çözümler içeren yeni yol haritalarıyla yükselişe geçeceğini belirtiyor.

Ahmet Cemil Yıldırım, dijital dönüşümü, bilgi teknolojilerinin kullanılması sayesinde iş süreçlerinin ve bilgilerin, para ve zaman tasarrufu sağlayarak dijital ortama taşınması olarak tanımlıyor ve ekliyor; “Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) tarafından hazırlanan ‘Türkiye’nin Dijitalleşme Endeksi Raporu’na göre Türkiye’nin dijitalleşme notu 2019’da 5 üzerinden 2,94 iken 2020’de 3,06’ya yükseldi. Türkiye, endeksin tüm bileşenleri itibariyle geçen seneye kıyasla bir iyileşme göstermiş olsa da uluslararası kıyaslamada hala ortalama seviyelere. Jeopolitik açıdan büyük avantajları olan Türkiye’nin önüne açılan yeni fırsatlardan yararlanabilmesi için dijital dönüşüm konusunda hızla mesafe alması gerekiyor”.

“Shallwego ile 360 derece güvenli seyahat planlaması yapıyoruz”

Ahmet Cemil Yıldırım, pandemi dönemiyle birlikte tüketicilerin iyi bir seyahat deneyimi için genel güvenlik önemlerine ek olarak sağlık güvenliğine yönelik yüksek beklentiler taşıdığını ifade ediyor.  Güvenliğin tüketici alışkanlıklarını belirleyen ana unsurlar arasına girdiğinin altını çizen Yıldırım,  dijital sistemlerle gelişen 360 derecelik çözümler doğrultusunda güvenli koşullar altında seyahat planlayan uygulamaların şu aşamada ön planda olduğunu kaydediyor. Ahmet Cemil Yıldırım, ACY Şirketler Grubu olarak turizm sektöründe dijitalleşmeye yönelik yatırımları hakkında şu bilgileri veriyor: “ACY Şirketler Grubu olarak turizm sektörüne son 5 yıl içinde 10 milyon dolarlık büyük bir yatırım gerçekleştirdik. 2021 yılsonu yatırım hedefimiz ise hedefimiz 100 milyon dolar seviyelerinde. Kuruluş olarak, dijital platformda, global çapta ülkemizi temsil edecek ve tüm hizmetleri bir arada sunacak bir uygulama ve hizmetin olmadığını tespit ettik. Bu doğrultuda birçok ülkede seyahat edip turizm alışkanlıklarını analiz etmeye başladık. Yoğun bir yazılım ve AR-GE sürecini tamamladığımız dijital seyahat projemiz Shallwego, Avrupa’da test yayınlarından geçti ve başarılı sonuçlar aldı. Projemizin global bazda kalitesini arttırabilmek ve altyapılarımızı üst düzey standartlara yükseltmek için aşama aşama geliştirerek

son kullanıcı hizmetine açtık. Shallwego ile otel, uçak, transfer hizmetlerini sepet sistemi ile bir arada sunarken, müşterilerimizin hem zaman kalitesini arttırıyor hem güven a’dan z’ye güvenli bir seyahat ortamı yaratıyor hem de seyahatlerini kişisel tercihleri ile özelleştiriyoruz. Kısa, orta ve uzun vadede uygulamamıza dahil etmek istediğimiz birçok özellik var. Web sitemizde ve mobil uygulamamızda otel, uçak ve transferin yanında araç kiralama, yat kiralama ve cruise tatilleri, tüm ulaşım araçlarını kapsayan bağlantılı biletleme sistemi (uçak-tren-gemi-taksi vs.), dünyanın her yerinde tüm dillerde kişiselleştirilmiş rehber hizmetleri, dünyada milyonlarca lokasyonda karnaval, müze, festival, kongre ve aktivite programlarına yönelik biletleme sistemi,  e-vize işlemleri gibi birçok özelliği Shallwego içerisine entegre etmek üzere çalışmalarımızı yapıyor ve uygulamamızı yenilikçi çözümler ile geliştiriyoruz. Global analizler ve kullanıcı tecrübeleri ile jenerasyon beklentileri baz alınıp gelişen teknolojik yöntemleri sitemimize entegre ediyoruz. Shallwego; içinde güvenli seyahate dair her şeyi sunan kapsamlı bir uygulama. Hedefimiz dünyada seyahate dair ilk 3 uygulama arasında yer almak, adımızı tüm dünyaya duyurmak ve ülkemizi rekabet sahasında en ileri seviyeler ulaştırmak olarak özetliyoruz.”

Pandemi döneminde ABD’de Türk lezzetleri Hibrit Tadım Etkinliğiyle tanıtıldı

Türkiye’de gıda ihracatının lideri konumundaki Ege İhracatçı Birlikleri, dünyanın en büyük gıda ithalatçısı Amerika Birleşik Devletleri’ni radarına aldı. Türk lezzetlerinin ABD’liler tarafından daha fazla tercih edilmesi için TURQUALITY Projesi başlatan Ege İhracatçı Birlikleri pandemi döneminde Türkiye’nin ilk Hibrit Tadım Etkinliğine imza attı.

Covid-19 virüsüne karşı bağışıklık sistemini güçlendiren Türk kuru meyvelerinden hazırlanan menüler ABD’li ünlü şefler tarafından hazırlanarak ABD’li ithalatçılara, otel ve restoranların satın alma direktörlerine tattırıldı.

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyeleri Şemsettin Özgür, Yusuf Gabay ve Birlik Üyesi Can Erim ise; çekirdeksiz kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incirin lezzetini, bağışıklık sistemine faydalarını anlattılar.

Ege İhracatçı Birlikleri’nin, Ticaret Bakanlığı destekli TURQUALITY Projesi kapsamında ABD pazarında, Türk gıda ürünleri için tanıtım atağı başlattıklarını dile getiren Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, pandemi nedeniyle tadım etkinliğini Hibrit Tadım Etkinliğine dönüştürdüklerini belirtti.

Turquality Projesi ile ilgili bugüne kadar yapılan çalışmaları özetleyen Celep, “Proje kapsamında ilk olarak, Las Vegas’taki önde gelen otel ve restoranlarda çalışan ünlü şefler ile altı farklı sektör bünyesindeki ürünlerin kullanıldığı yemek ve tatlıları içeren tanıtım filmleri çektik. Las Vegas Üniversitesi (UNLV) Aşçılık Okulu mutfağında çekilen filmlerde şefler, kendi tarif ve menülerini Türk ürünleriyle hazırladılar” dedi.

Projede ikinci aşama Hibrit Tadım Etkinliği oldu

Dört yıl sürecek olan proje kapsamında ikinci faaliyet olarak yeni sezona girilen Türk kuru meyvelerine yönelik Hibrit Tadım Etkinliğine imza attıklarını anlatan Başkan Celep sözlerini şöyle sürdürdü; “Las Vegas Üniversitesi ve Caesars Entertaintment ortaklığında, geleceğin otel konseptinin geliştirilmesine yönelik kurulan Black Fire İnovasyon Merkezinde yaptığımız hibrid etkinliğe, başta Las Vegas Üniversitesi (UNLV) Turizm-Otelcilik Okulu Dekanı Prof. Dr. Stowe Shoemaker ve 2005 – 2007 yılları arasında Beyaz Saray Konuk Şefliği yapmış olan Şef Lucio Arancibia olmak üzere üst düzey şef ve satın alma direktörleri katıldılar. Yıllık 740 milyar dolarlık gıda ürünleri tüketen ABD pazarında 1 milyar dolar seviyesinde olan gıda ürünleri ihracatımızı 2023 yılında 2 milyar dolara taşımak istiyoruz. İki ülke arasındaki dış ticareti 100 milyar dolara çıkarma iradesi ve pandemi sonrasında sağlıklı gıda ürünlerine talep artışı bizi bu konuda motive ediyor. Anadolu topraklarında yetişen dünyanın en kaliteli gıda ürünlerini ABD’li tüketicilerle buluşturacağız.”

Özgür; “Şekerli atıştırmalıklar yerine kuru meyve tüketin”

Hibrit Tadım Etkinliğinde; Şef Raul Villa tarafından, kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incir den yapılan menülerin sunumu ve tadımının ardından, konuşan Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Şemsettin Özgür, çekirdeksiz kuru üzümün şekerli atıştırmalıklara göre daha sağlıklı olduğu vurgusunu yaptı. Tatlı menülerinde kuru meyveli tatlıları tavsiye etti.

Gabay; “Kuru meyveleri tercih edin, şekerden kurtulun”

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Gabay ise; aşırı şeker tüketimine bağlı obezite, diyabet gibi hastalıkların yoğun görüldüğü ABD’de tatlı menülerinde çekirdeksiz kuru üzüm, kuru incir ve kuru kayısının tercih edilmesi halinde şeker kullanımına ihtiyaç kalmayacağının altını çizdi.

Erim; “Kuru kayısı temini için adresiniz Türkiye”

Türkiye’nin, kuru kayısı da, dünyanın en büyük üreticisi ve tedarikçisi konumunda olduğu bilgisini veren Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Üyesi Can Erim, kuru kayısı temini için Türkiye’yi adres gösterdi.

Las Vegas Üniversitesi (UNLV) Turizm-Otelcilik Okulu Dekanı Prof. Dr. Stowe Shoemaker: “Eğitim ağırlıklı gıda programlarını okuldaki eğitimlerinin bir parçası yapmak çok anlamlı olacaktır”

(UNLV) Turizm-Otelcilik Okulu Dekanı Prof. Dr. Stowe Shoemaker, gerçekleştirlen hibrit etkinlik tarzındaki eğitim ağırlıklı gıda programlarının okuldaki eğitimlerin bir parçası yapmanın çok anlamlı olacağını belirtti.

Şef Lucio Arancibia; “Türkiye’den sağlıklı gıdaların ABD’ye gelişini hızlandırmalıyız”

2005 – 2007 yılları arasında Beyaz Saray Konuk Şefliği yapmış olan Şef Lucio Arancibia, aşırı şeker kullanımının tetiklediği diabet ve diğer hastalıkların önlenmesi için Türkiye’den sağlıklı kuru meyvelerin ABD pazarına girişinin hızlandırılması gerektiğini vurguladı.

Ege İhracatçı Birlikleri bünyesindeki 6 gıda birliğinin yer aldığı TURQUALITY Projesi kapsamında 4 yıl süreyle Türk gıda ürünlerini ABD’lilere tanıtan etkinlikler gerçekleştirilecek.

Türkiye, 2020/21 sezonunda çekirdeksiz kuru üzümde 271 bin ton, kuru incirde 85 bin 500 ton ve kuru kayısıda 78 bin ton rekolte bekliyor. Türkiye, her üç üründe de ihracatta dünya lideri konumunda.

2019/20 sezonunda Türkiye, çekirdeksiz kuru üzüm ihracatından 510 milyon dolar, kuru kayısı ihracatından ise; 253 milyon dolar döviz geliri elde etti. Türkiye, 29 Eylül 2020 tarihinde sona erecek kuru incirde ise; 19 Eylül 2020 tarihi itibariyle 239 milyon dolarlık ihracatı hanesine yazdırdı.

2019/20 sezonunda Türkiye’den ABD’ye yapılan kuru meyve ihracatı 76 milyon dolar olurken; kuru kayısıdan 37 milyon dolar, kuru incirden 36,4 milyon dolar ve kuru üzümden 2,5 milyon dolar döviz geliri elde edildi.

Panasonic yapay zeka tabanlı güvenlik uygulamaları alanında A.I.Tech ile birlikte çalışıyor

Panasonic i-PRO X Serisi kameralar, daha düşük TCO ve daha hızlı işlemenin avantajlarına sahip olan Derin Öğrenme Yapay Zeka uygulamalarını çalıştırıyor.

Panasonic bugün yazılım şirketi A.I. Tech ile işbirliğini duyurdu. Bu işbirliği, COVID-19 ortamında derin öğrenmeye dayalı uygulanabilir birçok kurumsal çözüm sağlamak amacıyla i-PRO’nun sektörün önde gelen güvenlik kameralarını yerleşik yapay zeka özellikleri ve akıllı uygulamalarla bir araya getiriyor.

Derin öğrenme uygulamaları doğrudan kameralarda çalışarak analitik hesaplamalar için ek sunuculara olan ihtiyacı ortadan kaldırıyor ve bunun yanı sıra aynı yüksek hassasiyet seviyelerini de koruyor.

Sistemin sağladığı avantajlar arasında güvenlik altyapısı için daha düşük toplam satın alma maliyeti, daha hızlı işleme ve uygulamalardan daha fazla anında alarm, bildirim veya bilgi yer alıyor.

Birçok derin yapay zeka uygulaması, içinde bulunduğumuz küresel salgın sürecinde sosyal mesafenin sağlanmasına, doluluk seviyelerinin takip edilmesine ve yüz maskelerinin takılmasına yardımcı olmak için kullanılabiliyor.

Ayrıca akıllı şehirlerde trafik izleme ve akıllı park etmeye yönelik uygulamaları perakendeciler müşteri deneyimini iyileştirmek için, etkinlik organizatörleri ve ulaştırma merkezleri de güvenlik etmenlerini takip etmek ve korumak için kullanabiliyor.

Bu uygulamalar, yakın zamanda piyasaya sürülen ve bünyesinde altı model barındıran yapay zeka motorlu Panasonic i-PRO X Serisi kameralar ile tamamen entegre olabiliyor.

5MP çözünürlüklü kameralar, temmuz ayında satışa sunuldu ve 4K çözünürlüklü kameralar da kasım ayında piyasaya çıktı.

Kameraların tamamı yağmalamaya karşı dayanıklı olmanın yanında iç ve dış kubbe veya kutu tipi yapılandırmaları da mevcut.

Avrupa Panasonic Güvenlik İş Birimi Başkanı Gerard Figols, oluşturulan işbirliğini şu sözleri ifade ediyor: “Yapay zekanın esnek ve uyarlanabilir kameralarımız ile oluşturduğu bu birleşim, müşterilerimizin günlük operasyonlarında daha proaktif olmalarına yardımcı olacak yeni nesil tahmine dayalı iş ve güvenlik uygulamaları sunuyor. Kendi fikirlerini geliştirmeleri için üçüncü partilere açık olan Panasonic i-PRO güvenlik kameraları, yeni bir akıllı uygulamalar çağının başlamasını sağlıyor.”

A.I Tech Satış ve Pazarlama Direktörü Alessia Saggese de “Oluşturulan bu iş birliği, Panasonic i-PRO kameralardaki yapay zeka motorunun üstün gücünü kullanarak müşterilerin derin öğrenme tabanlı uygulamalarımızın tüm avantajlarından yararlanmasına ilk defa olanak tanıyor. Bu imkan, güvenlik donanımını bir işletmenin veya toplumun belirli ihtiyaçlarına göre uyarlamak için önemli bir fırsat sunuyor.”

Lilly İlaç gönüllüleri kitaplara “ses” veriyor
Lilly Türkiye Gönüllüleri, Gönüllülük Günü kapsamında Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji ve Eğitim Laboratuvarı (GETEM) tarafından tasarlanan internet kütüphanesi projesine gönüllü okuyucu olarak destek verecek.
Tüm dünyadaki insanların yaşamlarını iyileştiren ilaçlar yaratmak için, insana verilen değeri keşif ile birleştiren Lilly, kurumsal sosyal sorumluluk bilincinin bir yansıması olarak her yıl tüm dünyada düzenlediği Gönüllük Günü kapsamında, Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji ve Eğitim Laboratuvarı (GETEM) bünyesindeki internet kütüphanesi projesine gönüllü okuyuculuk ile destek olacak.
Lilly Türkiye gönüllüleri, bu seneki Gönüllülük Günü’nde görme engelli bireylerin daha fazla sesli kitaba erişimlerini sağlayabilmek amacıyla kitaplara ses verecekler. Lilly Türkiye’nin bu yılki Gönüllülük Günü etkinliğini değerlendiren Lilly İlaç Kurumsal İlişkiler Direktörü Gamze Kuzucu Gürses şunları söyledi: “Lilly gönüllüleri olarak, globalde 2008’den bu yana 65 ülkede gönüllülük çalışmaları gerçekleştirdik ve 1,2 milyon saati gönüllülük faaliyetlerine ayırdık. Lilly İlaç olarak amacımız, GETEM’in çok değerli projesi gönüllü okuyuculuk aracılığıyla imkânımız dahilinde en yüksek sayıda kitabı seslendirerek, daha fazla sayıda görme engelli bireyin sesli kitaplara erişimini kolaylaştırmak ve yaşadığımız topluma katkı sağlamaktır.”

Kolaymedikal platformu ile medikal sektörü dijital dönüşümünü sağlayacak

Medikal sektöründe dijital dönüşüm, Kolaymedikal ile gerçekleşiyor

Türkiye’de faaliyet gösteren medikal cihaz üreticisi ve satıcılarının Ürün Takip Sistemi (ÜTS) projesi ile entegre bir şekilde çalışmaları yasal bir zorunluluktur. Sağlık Bakanlığı tarafından geliştirilen ÜTS projesi, ülkemizde üretilen veya ithal edilen tüm tıbbi cihazların ve kozmetik ürünlerin, üretim bandından satılıp kullanıldığı yere ve hastaya kadar takip edebilmesini sağlayan bir sistemdir.

Son yıllarda e-Dönüşüm uygulamaları artarak devam ediyor. Bununla birlikte, eczane, medikal ve optisyenlik müesseseleri gibi sağlık hizmeti sunucuları ile medikal malzeme ve ilaç/etken madde temin eden tüm mükelleflere, 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren, brüt satış hasılatına bakılmaksızın e-Fatura ve e-Defter zorunluluğu geliyor.

e-Dönüşüm sürecinin öncü şirketi Kolaysoft Teknoloji, medikal sektörünün dijital dönüşüm yolculuğu için “Kolaymedikal Platformunu” hazırladı. ÜTS yazılımı ile entegre çalışan Kolaymedikal Platformu sayesinde, medikal sektörünün hayatı kolaylaştırırken, dijital dönüşüm süreçlerini hızlı ve kolay bir şekilde yapacaklardır.

Kolaysoft Teknoloji, e-Dönüşüm pazarının %20’sinin altyapısını sağlıyor

Son yıllarda işletmelerin gündeminde olan e-Dönüşüm çalışmaları hakkında bilgiler veren Kolaysoft Teknoloji AŞ Genel Müdürü Kezban Boztürk, şunları anlattı:

İş hayatımıza zorunluluk olarak giren ve alışkanlıklarımızı değiştiren “dijital dönüşüm”, iş yapış şeklimizi tekrar tasarlamamız için yeni fikirler verdi. Kamu ve özel işletmelerde finansal süreçlerin kontrolü, son yıllarda yaşanan teknolojik gelişmelerle, artık elektronik ortamda yapılmaya başlandı. Büyük bir hızla gerçekleşen dijital dönüşüm ile önümüzdeki birkaç yıl içinde tüm sektörlerin iş süreçlerini (muhasebe, insan kaynakları vb) kağıtsız ortamlarda yöneteceği ve denetleyeceği gerçeği hızla yaklaşıyor. e-Dönüşümün (e-fatura, e-defter, e-arşiv) getirdiği yenilikçi fikirler ve alışkanlıklar ile işletmeler dijital dönüşüm çalışmalarına başladılar. Dijital dönüşümde her zaman öncü olan medikal sektörüne, firma olarak değer katıyoruz. TİTCK (Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu), TEB (Türk Eczacılar Birliği), Optisyenler Birliği gibi kurumlar ile işbirliğimiz ve çalışmalarımız bulunuyor. Hizmet verdiğimiz müşterilerimize, e-Dönüşüm sürecini en kolay haliyle uçtan uca sunuyoruz. Hem Kolaysoft Teknoloji, hem altyapı hizmeti sunduğumuz 14 özel entegratör ile olan işbirliğimizi değerlendirdiğimizde, e-Dönüşüm pazarının %20’nin altyapısını Kolaysoft Teknoloji olarak biz sağlıyoruz” diye konuştu.

Kolaymedikal ile sağlıklı veriye dayalı çalışma imkanı sağlanıyor

ÜTS yazılımı ile entegre çalışan Kolaymedikal Platformu, aynı zamanda tüm muhasebe yazılımları ile uyumludur. Kolaymedikal Platformu, medikal sektörüne hızlı, güvenli, sistematik ve ekonomik yapısı ile sağlıklı veriye dayalı çalışma imkanı sağlıyor.

Kolaymedikal’in sağladığı faydalardan birkaçı şunlardır:

1-Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB)’na, e-fatura ve e-arşiv faturalarını ulaştırma ve saklama hizmeti.

2-Ürün Takip Sistemi (ÜTS) entegrasyonu ile kaydınızı tek tuşla tanımlayabilme hizmeti.

3-Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)’na, faturalarınızı anında gönderebilme hizmeti.

Yeni Toyota Hilux Konfor ve Teknolojisiyle Öne Çıkacak

Toyota’nın “Yenilmez” kimliği ile kutuplardan volkanlara, çöllerden en zor arazi koşullarına kadar başarıyla yol alan; aynı zamanda etkileyici yeni tasarımı, konforu ve üstün teknolojik donanımlarıyla bir şehir aracı olarak dikkat çeken Hilux yenilendi. Türkiye lansmanı dijital olarak gerçekleştirilen Hilux; yeni Invincible versiyonu ve çok daha geliştirilmiş araç dinamikleriyle birlikte 252.000 TL’den başlayan fiyatlarla satışa sunuldu.

İlk kez tanıtıldığı 1968’den bu yana en çok tercih edilen pick-up unvanına sahip Hilux, her geçen nesil evrimleşerek efsane kimliğini sürdürürken segmentindeki standartları belirlemeye devam ediyor.

 Bozkurt “Şimdi çok daha iddialıyız”

Yeni Hilux’ın lansmanında konuşma yapan Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış A.Ş. CEO’su Ali Haydar Bozkurt, pick-up segmentinin çok rekabetçi bir segment olduğunu belirterek “Hilux yenilmez ve durdurulamaz kimliği ile kendini kanıtlayan ve çok tercih edilen bir model. Yeni Hilux’ın güçlü duruşu ve konforuyla bu potansiyeli çok daha yukarıya taşıyacağına inanıyoruz. Avrupa’daki emisyon normlarına uyan Hilux ile bugüne kadar 52.155 adetlik satış gerçekleştirdik. Hayranlık uyandıracak Yeni Hilux için 2020 sonuna kadar 1000’e yakın, 2021 yılında ise 3.500-4.000 adetlik satış hedefimiz bulunuyor. Hafif ticari araç segmentinde Hilux ile yer alırken, gelecek yıl da CDV modelimiz olan Proace City’nin ürün gamımıza katılmasıyla hafif ticari araç pazarında iddiamızı güçlü bir şekilde ortaya koyacağız” dedi.

Pick-up segmentinin SUV pazarından da pay almaya başladığını sözlerine ekleyen Bozkurt “Yeni Hilux Invincible modelinde SUV’da bile olmayan özellikler var. SUV kitlesinden pick-up’a doğru bir kayma yaşanacaktır. Şehirde de SUV konforunu Hilux’ta hissedenler günlük kullanım için bu modelimizi tercih edeceklerdir. Bu amaçla tasarımının yanı sıra yüksek konforu ve donanımlarıyla dikkat çeken Yeni Hilux’ların yüzde 70’lere yakını üst donanımlı Invincible ve High-Cruiser versiyonlarından oluşacaktır. Perakende satışlarda ise Invincible versiyonu satışlarımızın yüzde 50’den fazlasını oluşturacaktır.” şeklinde konuştu.

 Daha güçlü görünen tasarım

Hilux, her zaman ilk bakışta kendisini gösteren tasarımını ileriye taşıyarak çok daha “güçlü” görüntüsüyle dikkat çekici hale geldi. Ön tampon, ön ızgara, LED farlar yeniden tasarlandı ve LED ön sis farlar da aracı daha şık hale getirdi. Hilux’ın etkileyici dış tasarımı, LED arka stop lambalarıyla tamamlandı.

Hem şehir içerisinde hem de arazide etkileyici bir tarz sunan Hilux, yeni 18 inç alüminyum jant tasarımlarıyla daha göz alıcı bir görünüme sahip oldu. Yeni Hilux’ta, mevcut renk seçeneklerine Egzotik Kırmızı, Safir Mavi ve Güz Bronzu olmak üzere üç yeni alternatif daha eklendi.

Tüm Hilux’larda etkileyici standartlar

Toyota, yenilenen Hilux modelini Adventure, Hi-Cruiser ve Invincible olmak üzere 3 farklı donanım seviyesiyle satışa sunuyor. Hi-Cruiser ve Invincible donanım seviyeleri; premium LED farlar, LED arka stop lambaları, 18 inç alaşım jantlar gibi özelliklerle öne çıkıyor. Bununla birlikte her donanım seviyesinde 8 inç dokunmatik ekran, ön ve arka park sensörleri standart olarak yer alıyor. Geliştirilmiş 8 inç ekrana sahip multimedya sistemi, daha hızlı bir yazılım ve ekran tepkileriyle araç içi deneyimi ileriye taşırken; Apple CarPlay ve Android Auto akıllı telefon entegrasyonlarına uyumla hale getirildi. Güncellenmiş kabinde, yeni sürücü göstergesi tasarımı ve her türlü sürüş koşulunda rahatlık sağlayan mekanik düğmelerin kombinasyonuyla kolay bir kullanım elde edildi.

Sofistike Invincible Versiyonu

Ürün gamının en üstünde yer alan Invincible versiyonu ise her şartta konfor ve şıklıktan ödün vermek istemeyenler için özel olarak tasarlandı. Hilux’ın yüksek arazi kabiliyeti, Invincible ile birlikte en yüksek donanım özellikleriyle kombine ediliyor. Bu yeni versiyon, Hilux’ın güçlü ve maceracı yanıyla “Yenilmez” kimliğini vurguluyor.

Invincible versiyonu, dış ve iç tasarımıyla diğer versiyonlardan ayrılırken; aynı zamanda birçok konfor özelliğiyle de donatıldı. Bu versiyonda modele özgü LED far tasarımı, 18 inç siyah alüminyum alaşımlı jantlar, farklı ön tampon, koyu gri tampon altı koruma ve dış aynalar, mat siyah arka kasa roll-bar, siyah boyalı sürgülü kapak, modele özgü çamurluk üst koruyucu ve koyu gri arka tampon gibi farklılıklar yer alıyor.

Invincible’ın kabininde ise diğer versiyonlara ek olarak deri koltuk döşemesi, ısıtmalı ön koltuklar, ısıtmalı direksiyon simidi, elektrikli ayarlanabilir ön sürücü koltuğu, segmentinde tek olan 9 hoparlörlü JBL Premium ses sistemi, mat gri detaylar ve kapı içlerindeki ambiyans aydınlatmaları öne çıkıyor. Bununla birlikte Hilux’ın Invincible versiyonunda özel anahtar tasarımı da dikkat çekiyor.

Gelişmiş araç dinamikleri

Toyota, yenilenen Hilux ile araç dinamiklerinde ileriye doğru bir adım daha atmayı başardı. Efsanevi araçta off-road kapasitesi artırılırken, sürüş konforunu geliştirmek adına da bir çalışma gerçekleştirildi. Süspansiyonda yapılan geliştirmelerle birlikte daha konforlu bir sürüş elde edildi. Hilux’ın süspansiyonu, tümseklerden veya bozuk yollardan geçerken darbeyi daha iyi emiyor ve içeride sarsıntısız bir sürüş sağlıyor. Hilux’ta daha iyi sürüş kalitesi ve konfor adına süspansiyonun yanı sıra direksiyon sisteminde de geliştirmeler yapılarak daha akıcı bir sürüş karakteri elde ediliyor.

Hilux’ın 4×4 versiyonlarında sunulan aktif elektronik çekiş kontrol sistemi A-TRC, üst versiyonlarda ek özelliğin geliştirilmesi ile araç 4×2 moduna alındığında da aktif hale gelebiliyor. Böylelikle şehiriçi kullanımlarda da daha güvenli viraj dönüşü ve daha az yakıt tüketimi sağlıyor. 450 kg artan kapasiteyle 3.5 tonluk römork çekme kapasitesi ise yeni Hilux her türlü beklentiyi aşmayı başarıyor. Bununla birlikte Hilux’ta elektronik fren donanımları arasında Yokuşta Kalkış Destek Sistemi ve Eğim İniş Kontrol Sistemi gibi özellikler de yer alıyor.

Hilux, teknik donanımının yanı sıra tasarım olarak da zorlu koşulların üstesinden gelmek üzerine tasarlandı. 29 derecelik yaklaşma ve 27 derecelik uzaklaşma açısıyla birlikte Hilux, 310 mm’lik sürüş yüksekliğine sahip. Maksimum su geçiş derinliği kapasitesi ise 700 mm.

5,325 mm uzunluğa, 1,900 mm genişliğe (versiyona göre 1,855 mm) ve 1,815 mm yüksekliğe sahip Hilux’ın 3,085 mm dingil mesafesi bulunuyor.

Hilux’ın tüm versiyonlarında 2.4 litrelik dizel motor seçeneği sunuluyor. 6 ileri manuel ve 6 ileri otomatik şanzımanla eşleştirilebilen motor, 150 HP güç ve 400 Nm tork üretebiliyor.

Güvenlikten ödün vermeyen pick-up

Hilux tatmin edici konfor ve arazi özelliklerine ek olarak aktif ve pasif güvenlik sistemlerinden de ödün vermedi. Hilux’ın her modelinde sürücü ve yolcu ön/yan hava yastıkları, ön ve arka yolcular için perde hava yastıkları, sürücü diz hava yastığı olmak üzere 9 hava yastığı standart olarak sunuluyor. Bununla birlikte Acil Fren Uyarı Sistemi (EBS), Araç Denge Kontrol Sistemi (VSC), Bozuk Yol Gövde Hareket Kontrol Sistemi, Yokuşta Kalkış Destek Sistemi (HAC), Römork Savrulma Kontrol Sistemi (TSC) ve Eğim İniş Kontrol Sistemi (DAC) gibi özellikler de standart olarak araçta yer alıyor.

Hi-Cruiser ve Invincible versiyonlarında segmentinin en iyisi Toyota Safety Sense özellikleri ile beraber    Yaya ve Bisikletli Algılama Özellikli Ön Çarpışma Önleyici Sistem (PCS), Şerit Takip Sistemi (LDA) ve Adaptif Hız Sabitleme Sistemi (DRCC) özellikleri bulunuyor.

MAPEI, UCI 2020 DÜNYA YOL ŞAMPİYONASI’NIN ANA SPONSORU

12 yıldır Türkiye’de de faaliyet gösteren Mapei, İtalya’nın Emilia-Romagna bölgesindeki Imola’da 24-27 Eylül tarihlerinde düzenlenecek olan bu yılki UCI Dünya Yol Şampiyonası’nın Ana Sponsoru olarak Uluslararası Bisiklet Birliği’ni (UCI) desteklemeye devam ediyor.

UCI Dünya Yol Şampiyonası’na ilk katılımını 1999 yılında Treviso’da düzenlenen zamana karşı yarışlara ve Verona’da düzenlenen yol yarışlarına sponsor olarak gerçekleştiren Mapei, 2008 yılından bu yana Uluslararası Bisiklet Birliği’nin (UCI) ana sponsorluğu görevini üstleniyor.

Bisiklet sporunun karakteristik özellikleri ve Mapei DNA‘sının yapı taşları olan sıkı çalışma, ekip çalışmasında süreklilik ve zorluklarla başa çıkmak için azimli olma değerlerine benimseyen Mapei, bu ortak değerler ve bisiklet tutkusuyla ilk olarak 1993 yılında profesyonel bir bisiklet takımının sponsoru oldu. Yıllar içerisinde 654 yarış kazanan bisiklet takımı, Mapei’yi tüm dünyaca tanına bir marka haline getirdi.

Spora olan desteklerini sürdüreceklerini belirten Mapei kurucusu Squinzi ailesi yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bu yılki UCI Dünya Yol Şampiyonası’nın önemli bir bisiklet kültürüne sahip olan İtalya’da yapılacak olmasından dolayı oldukça mutluyuz.. Mapei’nin UCI Ana Sponsoru olarak katılması, şirketimizin DNA’sında olan değerleri temsil eden bu sporla olan güçlü bağını gösteriyor. Bu etkinliğin, hem İtalya için hem de genel anlamda spor dünyası adına bu zor zamanlarda yeni bir başlangıç noktası olmasını umuyoruz.”

Pandemi döneminde cerrahi mobilya ihracatı yüzde 86 arttı

Pandemi döneminde cerrahi mobilyaya talep arttı. Mobilya sektöründe, pandemi döneminde, tıpta, cerrahide, diş hekimliğinde kullanılan mobilyaların ihracatı yüzde 86’lık artışla 32 milyon dolardan, 60 milyon dolara yükseldi.

Ege İhracatçı Birlikleri verilerine göre; Türk mobilya sektörü 2020 yılının Ocak – Ağustos döneminde 2 milyar 94 milyon dolarlık ihracata imza attı. Pandemi nedeniyle Türkiye’nin ihracatı yüzde 12,6 azaldığı süreçte mobilya sektörünün ihracatındaki gerileme yüzde 5 seviyesinde tutundu.

Mobilya sektörünün her yıl ihracatını arttırdığını, 2019 yılı sonunda 3,5 milyar doları aştığını ve dış ticaret fazlası veren çok az sayıdaki sanayi sektörlerinden biri olduğuna işaret eden Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Cahit Doğan Yağcı, Haziran-Temmuz-Ağustos aylarında gerçekleştirdiği atakla Ege Bölgesi’nden yapılan mobilya ihracatının 2019 yılıyla başa baş seviyeye geldiğini, Türkiye genelinde de mobilya sektörünün 2020 yılının son 4 aylık döneminde yapacağı atakla ihracatta artıya geçmesini beklediklerini kaydetti.

Türkiye’nin küresel mobilya ihracatında 2019 yılında 6 sıra yükselerek dünya sekizincisi konumuna geldiğine işaret eden Yağcı, Türk mobilya sektörünün İspanya, Danimarka, Fransa, Meksika, Romanya, Malezya ve Hollanda’yı geride bıraktığını, mobilya ihracatında ilk 5 ülke arasında yer alma hedefine emin adımlarla ilerlediğini müjdeledi.

Katma değerli ürün ihracatına teşekkür

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği üyesi mobilya ihracatçısı firmaları ziyaret eden Yağcı, “2020 yılının ilk sekiz aylık döneminde Ege Bölgesi’nden yapılan mobilya ihracatında 2019 yılı rakamlarını yakaladık ve 103 milyon dolar dövizi ülkemize kazandırdık. Türkiye’nin ortalama mobilya ihraç fiyatı 2,64 USD/Kg iken, Ege Bölgesi’nde bu rakam 3,09 USD/Kg oldu. Egeli mobilya ihracatçılarımız daha katma değerli ürün ihraç etmeyi başardı. Bu başarıda büyük katkısı olan üyelerimize teşekkür turuna çıktık” diye konuştu.

Ege Bölgesi’nden yapılan mobilya ihracatının daha katma değerli olması için Ezberbozan isimli bir tasarım yarışması düzenleyecekleri bilgisini veren Başkan Yağcı, Ezberbozan Tasarım Yarışması’nda mobilya, tekstil ve doğal taş kullanımını birlikte arttıracak, Fütürist Çalışma Alanı Mobilyaları Tasarımına ağırlık vereceklerini, yarışma ile ilgili çalışmalarını sürdürdüklerini anlattı.

Aynı sektördeki firmaların birlikte kümelenerek yetkinliklerini arttırdıkları, ortak pazarlama yaptıkları Ticaret Bakanlığı’nca desteklenen Uluslararası Rekabetin Geliştirilmesi (URGE) Projesi için pandemi öncesinde çalışma başlattıklarına değinen Yağcı, “URGE Projemize başvuran 33 firmamızla pandemi sonrasında çalışmalarımıza tekrar başladık. Yeni dönemde URGE Projesini hayata geçirerek, Ege Bölgesi’nden daha katma değerli mobilya ihracatını arttıracağız” diyerek sözlerini noktaladı.

Cerrahi mobilya ihracatı pandemiyle arttı

Pandemi nedeniyle 2020 yılının 8 aylık döneminde, Türkiye’nin mobilya ihracatı yüzde 5 azalmakla birilkte, cerrahi mobilya ihracatı yüzde 86’lık sıçramayla 32,4 milyon dolardan, 60,3 milyon dolara yükseldi. Prefabrik yapılar kalemindeki ihracat ise; yüzde 30’luk artışla 155 milyon 170 bin dolara çıktı.

Irak, Almanya ve S. Arabistan ihracatta lider ülkeler oldu

Türkiye’nin mobilya ihracatında ilk üç ülke Irak, Almanya ve Suudi Arabistan oldu. Türkiye, Irak’a 293 milyon 259 bin dolarlık mobilya ihraç ederken, Almanya 156 milyon 838 bin dolarlık Türk mobilyası tercih etti. Suudi Arabistan’a ise 140 milyon 485 bin dolarlık mobilya gönderildi.

Ege Bölgesi’nden en fazla ihracat yapılan ülke ise; 9 milyon 332 bin dolarlık tutarla Almanya olurken, Hollanda 9 milyon 140 bin dolarlık tutarla zirve ortağı oldu. İsrail, 6 milyon 272 bin dolarlık Türk mobilyası talep etti.

ETİKETLEME TÜKETİCİ İÇİN ÖNEMLİ

Ürünün tüketiciyle ilk teması olan etiketlerin uygulanması sırasında firmalar çeşitli zorluklarla karşılaşıyor. Etikette kalite standardı olması ürünün tüketici gözünde de kalitesini artırıyor.

Ürünlerin doğru ve sağlıklı bir şekilde saklanmasını sağlayan etiketler ayrıca sahteciliğe karşı önlemler ve yasal gereksinimlere göre de şekilleniyor. Farklı sektörlerden üreticiler farklı ürün çeşitlerine göre etiketleme sistemleri seçerken zorluk yaşıyorlar.

Novexx Solutions her şekil ve boyuttaki kendinden yapışkanlı etiketleri herhangi bir ürüne doğru ve güvenilir bir şekilde uygulamak için geniş bir etiketleme sistemleri yelpazesi sunuyor.

İster dar veya geniş etiketler kullanın, ister nemli veya kuru ortamlarda çalışın, Novexx Solutions’ın güvenilir etiketleme sistemleri sürekli çalışan zorlu ortamlarda da mükemmel etiketleme performansı ve doğruluğu sağlıyor.

HER ÜRÜNE UYGULANABİLİR

Novexx Solutions XLS 2XX ürünü, kişisel bakımdan elektroniğe, ilaçtan gıdaya, otomotivden kimyaya her sektörden ürün üzerinde kullanılabiliyor. Zorlu ve kesintisiz hatlarda 7/24 çalışabiliyor ve konveyör bant hızına otomatik adaptasyon sağlıyor.

Hemen hemen her gereksinimi karşılamak için çok çeşitli aplikatörlerle birleştirilebiliyor.

Düz, pürüzlü ve hassas yüzeyler, değişken yüksekliğe sahip ürünler, hareketli ve hareketli olmayan ürünler, temassız etiketleme gibi çok çeşitli ürün özelliklerine yönelik çözümler mevcut.

Çok fazla ürün çeşidine uygun çözümler sunması üreticilere büyük avantaj sağlarken tüketiciler için de kalite standardı oluşturuyor.

Fonksiyon ve Tasarımın Mükemmel Dengesi 

Geberit Citterio ile banyoda tüm gün temizlik hissi

Dünyaca ünlü mimar ve tasarımcı Antonio Citterio’nun imzasını taşıyan banyo serisi Geberit Citterio; özel sırlama teknolojisiyle geliştirilen hijyenik yüzeyleri, akıllı bileşenleri, ahşabın ve camın etkileşiminden doğan mobilyaları ile etkileyici bir mühendislik dili oluştururken ve kusursuz bir banyo tasarımı sunuyor.

2020 yılı itibariyle Türkiye pazarına sunduğu 3 farklı banyo serisiyle duvar arkasındaki uzmanlığını duvar önüne taşıyan İsviçreli sıhhi tesisat devi Geberit, Design Meets Function” / “Tasarım Fonksiyonla Buluşuyor” mottosu ile pazardaki dinamiği etkilemeyi sürdürüyor. Dünyaca ünlü mimar ve tasarımcı Antonio Citterio’nun benzersiz tasarım anlayışını taşıyan, üst düzey bir banyo serisi olan Geberit Citterio; akıllı detayları zarif çizgilerle bir araya getiren nitelikleriyle son derece heyecan verici bir banyo deneyimi sunuyor.

Hedef; Libya’yı lojistik üsthaline getirerek Afrika’nın tüm tedarikini Türkiye’ye çekmek

 DEİK / Türkiye Libya İş Konseyi Başkanı Murtaza Karanfil, Orta Afrika’ya ticarette Libya’nın stratejik bir konumda bulunduğunu ve buraya ortak bir lojistik üst açılması halinde Türk ihracatçılar için büyük fırsatlar doğacağını söyledi. Özel ya da kamuya ait havayolu şirketleriyle demir yolu ve kara yolu yatırımlarının önemine de değinen Karanfil,  “Orta Afrika’ya ulaşımda normal şartlarda 1,5 ay gibi uzun vadede ulaşım sağlanırken, bu ticaret ağında Libya üzerinden havacılık sektörünü kullanarak ulaşım sağlanırsa, ihracat ürünleri 5 gün içinde Afrika’nın her bölgesine ulaşmış olur. Libya’yı Lojistik üs haline getirebilirsek Afrika’nın tüm tedarikini Türkiye’ye çekerek 10 Milyar dolar ihracata ulaşabiliriz ” dedi.

Türkiye, Afrika’ya açılan kapı konumundaki Libya’ya olan ihracatını 1.9 milyar dolardan 10 milyar dolara çıkaracak projeler üzerinde çalışıyor. Demiryolu, hava ve kara yollarını kapsayan lojistik merkezlerini içeren projelerle, düşük vergili ticaretin merkezi Libya üzerinden aktarmalı olarak Afrika ülkelerine ticaretin artırılması hedefleniyor.

Su akış miktarını ideal seviyede tutan akıllı tasarım E.C.A. Niobe Armatür Serisi

Çevre ve gelecek hassasiyetiyle geliştirdiği teknolojileriyle tüketicilerinin her zaman yanında olan E.C.A., korozyona dirençli krom kaplı armatür serisi Niobe ile tasarım, kalite ve kullanım kolaylığını bir araya getiriyor. Su akış miktarını ideal seviyede tutarak tasarruf sağlayan Niobe, tamamı Türk mühendisler tarafından tasarlanan 13 farklı ürün çeşidi ile geniş bir skala sunarken 20 yıl garanti ile yıllarca kullanıcılarının yanında oluyor.

Kurulduğu günden bugüne ‘Yıllarca Beraber’lik ilkesiyle hizmet veren E.C.A.,  ‘Hizmette Kalite’ felsefesiyle her geçen gün kendini yeniliyor. E.C.A. tarafından 20 yıl garantiyle sunulan Niobe armatür serisi; zarif tasarımı, kolay kullanımı ve tasarrufu ön planda tutan yapısıyla yaşam alanlarına klasiğin cazibesini taşıyor.

Korozyona karşı dirençli krom kaplaması ve zarif tasarımıyla mutfak ve banyolarda etkin şekilde kullanılabilen Niobe armatür serisi, klasik şıklığıyla yaşam alanlarını en iyi biçimde tamamlıyor. Niobe, aralarında “Plus X Award” ödüllü tasarımların da yer aldığı 13 farklı ürün çeşidiyle son derece geniş bir skalada sunuluyor. E.C.A. Niobe armatür serisinin, ankastre sıva üstü ürünlerinde de köşeli, yuvarlak, elips olmak üzere 3 tip rozet alternatifi bulunuyor. Su akış miktarını ideal seviyede tutan teknolojisiyle su tasarrufunu ileri boyuta taşıyan serinin bazı türleri kilitli yön değiştirmeli başlık ve kireç kırıcılı perlatör sistemiyle üretiliyor.

Yeni normalde renovasyon

Yeni nesil AVM’lerde yeni nesil mobilya dönemi

Renovasyon projelerinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 40 artış

Türkiye’nin birinci nesil alışveriş merkezleri olarak tanımlanan kapalı AVM’ler giderek açık alanlarla bütünleşiyor. Tüketiciler pandeminin de etkisiyle açık hava konseptli merkezlere yönelirken ziyaretçi tercihlerindeki değişim ve sosyal mesafe kuralları gibi etkenlerle AVM’ler için renovasyon kaçınılmaz hale geliyor.  Proje bazlı çalışmalarındaki deneyimiyle sektörün öncü markası Papatya Mobilya’nın Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Özbakar, renove edilen ticari mekanlardaki beklentiler ve yeni renovasyon dinamikleri hakkında güncel bilgiler verdi. Özbakar, içinde olduğumuz durağan dönemin yenilenme açısından bir fırsat olarak görüldüğünü söyleyerek pandemi ile birlikte renovasyon projelerinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 40 artış meydana geldiğini belirtti.

İstanbul Cevahir AVM içerisinde unutulan eşyalar Dünya Alzheimer Haftası’na ilham oldu

İstanbul Cevahir Alışveriş Merkezi, 21 Eylül’de başlayan “Dünya Alzheimer Ayı” için özel olarak hayata geçirdiği çalışma ile yeni bir farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Küresel çapta 47 milyon kişiyi etkisi altına alan hastalığın erken tanısının önemine vurgu yapan Alzheimer farkındalık çalışması, İstanbul Cevahir AVM’nin alışveriş merkezi içerisinde unutulan eşyalardan yola çıkarak hayata geçirdiği sıra dışı görsellerle zenginleşiyor. “Erken tanı için geç kalmayın” sloganı ile 21-27 Eylül Haftası boyunca devam edecek olan süreç, misafirlerin hastalık hakkında tüm yönleriyle bilgilendirilmesini de hedefliyor.

Hayata geçirdiği sosyal sorumluluk projeleriyle kendi sektörü içinde farklılaşan İstanbul Cevahir Alışveriş Merkezi,  Dünya Alzheimer Ayı özelinde hayata geçirdiği farkındalık çalışması ile yeni bir toplumsal faydaya hizmet veriyor.

Erken tanı için geç kalmayın

Genellikle 60 yaş üstü kişilerde görülen, bilişsel fonksiyonların kaybı olan demansın en yaygın formu olarak bilinen Alzheimer, küresel çapta halihazırda 47 milyon kişiyi etkisi altına almış durumda. 2030’da 76 milyon ve 2050’de ise 135,5 milyon hasta olması beklenirken Türkiye’de 600 bin aile bu hastalıkla mücadele ediyor.  Uzmanlar tarafından Alzheimer’ın ilk belirtisi yakın geçmişin unutulması olarak tanımlanırken İstanbul Cevahir AVM’nin alışveriş merkezi içerisinde unutulan eşyalardan yola çıkarak hayata geçirdiği Alzheimer farkındalık çalışması, hastalığın tanı ve tedavisinde etkili olan yöntemler ile doğru bilincin kamuyla paylaşılmasını hedefliyor. “Erken tanı için geç kalmayın” sloganı ile 21-27 Eylül arasında devam edecek olan çalışma dahilinde, 21 Eylül günü alışveriş merkezine konumlandırılan stantta Alzheimer Derneği uzmanları ziyaretçileri hastalığın tüm yönleri hakkında bilgilendirken, bir hafta boyunca AVM içerisinde konuya ilişkin  yapılan anonslar, instagram videoları, etkili görsel çalışmalar ve radyo spotlarıyla farkındalık etkin bir biçimde destekleniyor.

Ege İhracatçı Birlikleri’nden 214 noktaya ihracat

Ege İhracatçı Birlikleri, Ocak-Ağustos döneminde serbest bölgeler de dahil olmak üzere 214 noktaya ihracat gerçekleştirerek, Türkiye’ye 8 milyar 78 milyon dolar kazandırdı.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, küresel ticaretteki olumsuz tabloya rağmen Ocak’tan Ağustos’a kadar olan dönemde Ege İhracatçı Birlikleri’nin 92 ülkeye ihracatını artırmayı başardığını söyledi.

“En çok ihracat gerçekleştirilen ilk 10 ülke; 897 milyon dolarla Almanya, 591 milyon dolarla ABD, 488 milyon dolarla İngiltere, 407 milyon dolarla İspanya, 402 milyon dolarla Hollanda, 439 milyon dolarla İtalya, 333 milyon dolarla Fransa, 219 milyon dolarla Rusya, 209 milyon dolarla İsrail, 182 milyon dolarla Çin. Avrupa Birliği üyesi ülkelere 2019’un Ocak-Ağustos döneminde 4 milyar 489 milyon dolar ihracat gerçekleştirilirken, 2020’nin aynı döneminde bu rakam 4 milyar 122 milyon dolar olarak gerçekleşti. EİB’in toplam ihracatında AB’nin payı yüzde 51,03 olarak kayıtlara geçti. Ortadoğu ülkelerine 1 milyar 119 milyon dolar, Amerika kıtasına 830 milyon dolar, Afrika ülkelerine 654 milyon dolar, Asya ülkelerine 560 milyon dolar, Eski Doğu Bloku ülkelerine 427 milyon dolar, Serbest Bölgelere 140 milyon dolar, Türk Cumhuriyetlerine 123 milyon dolar, diğer Avrupa ülkelerine 102 milyon dolarlık ürün satıldı. Pandeminin etkilerinin bölgemizde sınırlı kaldığı rakamlarımızdan da anlaşılıyor. Türkiye’nin ilk 8 ayda ihracatında yüzde 12,6’lık, EİB’in ihracatında yüzde 6,4’lük daralma yaşandı. Yılın kalan dört ayında daha da yüksek rakamları göreceğiz.”

Eskinazi, “İlk 8 ayda değer bazında en çok ihracat yapılan dördüncü ülke grubu Afrika ülkeleriyle ticaretimiz yüzde 13 artış gösterdi. Madagaskar ile yüzde 221, Mali ile yüzde 212, Kongo ve Fildişi Sahili ile yüzde 157, Zambia ile yüzde 129, Cibuti ile yüzde 87, Somali ile yüzde 56, Etiyopya ile yüzde 39 artış yaşandı. Bunun dışında diğer dikkat çeken ihracat artışları; yüzde 691 ile Haiti, yüzde 103 ile Myanmar, yüzde 81 ile Suriye, yüzde 64 ile Umman, yüzde 59 ile Filipinler, yüzde 42 ile Libya. Hem tarım hem sanayi sektörlerimizdeki ihracat, üretim endeksi, PMI endeksi gibi ekonomik göstergeler sektörlerimizin hızla toparlandığını gösteriyor. Çeşitli endüstrilerde tedarik zincirleri yeniden yapılanmaya başladı. Çok uluslu şirketlerin üretim tesislerini Çin’den başka coğrafyalara taşıyabileceği ihtimaller dahilinde. Dünya kendine yeni bir alternatif arıyor. Tek bir ülkeye güvenmenin risk ve zorluklarını herkes gördü. Kaliteli ürün gamı, insan gücü, üretim tabanı, Doğu ve Batı arasındaki geçit olarak konumu, lojistik avantajları Türkiye’yi öne çıkarıyor.” dedi.

Küresel ekonomiye dair değerlendirmelerde bulunan Jak Eskinazi, en iyimser tabloda bile pandemi sonrası dünyadaki toparlanmanın 1,5-2 yılı bulabileceği görüşünde.

“21. yüzyılın ilk çeyreğini tamamlamaya doğru giderken uluslararası ilişkilerden ekonomiye, ticaretten iş yapış şekillerine kadar önümüzdeki yüzyıl boyunca birçok dengeyi kökten değiştirecek bir evreden geçiyoruz. Çağın gerisinde kalan devletler sadece gelişememekle ve dünya yönetiminde söz sahibi olanlar arasına dahil olamamakla kalmayacak, rekabete de dayanamayacaklar. Geleneksel yöntemler hızlı bir şekilde maratonu kaybediyor. Pandemi kimilerine göre ciddi bir krizdi. Bize göre ise kreatif bir kırılmaydı. Sürecin bir numaralı gündem maddesi dijitale geçişte hızlı bir refleks gösterdik. Diğer gündem maddesi düşük karbon ekonomisiyle ilgili de çalışmalarımız uzun zamandır devam ediyor. Uzun vadede bu yaşananların küresel sistemdeki etkilerini iyi analiz edip akıllı ve kapsamlı politikaları hayata geçirirsek üretim ağımızı güçlendirme fırsatını yakalayabilir, ihracat menzilimizi daha da genişletebiliriz.”

Medikal sektöründe dijital dönüşüm, Kolaymedikal ile gerçekleşiyor

Türkiye’de faaliyet gösteren medikal cihaz üreticisi ve satıcılarının Ürün Takip Sistemi (ÜTS) projesi ile entegre bir şekilde çalışmaları yasal bir zorunluluktur. Sağlık Bakanlığı tarafından geliştirilen ÜTS projesi, ülkemizde üretilen veya ithal edilen tüm tıbbi cihazların ve kozmetik ürünlerin, üretim bandından satılıp kullanıldığı yere ve hastaya kadar takip edebilmesini sağlayan bir sistemdir.

Son yıllarda e-Dönüşüm uygulamaları artarak devam ediyor. Bununla birlikte, eczane, medikal ve optisyenlik müesseseleri gibi sağlık hizmeti sunucuları ile medikal malzeme ve ilaç/etken madde temin eden tüm mükelleflere, 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren, brüt satış hasılatına bakılmaksızın e-Fatura ve e-Defter zorunluluğu geliyor.

e-Dönüşüm sürecinin öncü şirketi Kolaysoft Teknoloji, medikal sektörünün dijital dönüşüm yolculuğu için “Kolaymedikal Platformunu” hazırladı. ÜTS yazılımı ile entegre çalışan Kolaymedikal Platformu sayesinde, medikal sektörünün hayatı kolaylaştırırken, dijital dönüşüm süreçlerini hızlı ve kolay bir şekilde yapacaklardır.

Kolaysoft Teknoloji, e-Dönüşüm pazarının %20’sinin altyapısını sağlıyor

Son yıllarda işletmelerin gündeminde olan e-Dönüşüm çalışmaları hakkında bilgiler veren Kolaysoft Teknoloji AŞ Genel Müdürü Kezban Boztürk, şunları anlattı:

İş hayatımıza zorunluluk olarak giren ve alışkanlıklarımızı değiştiren “dijital dönüşüm”, iş yapış şeklimizi tekrar tasarlamamız için yeni fikirler verdi. Kamu ve özel işletmelerde finansal süreçlerin kontrolü, son yıllarda yaşanan teknolojik gelişmelerle, artık elektronik ortamda yapılmaya başlandı. Büyük bir hızla gerçekleşen dijital dönüşüm ile önümüzdeki birkaç yıl içinde tüm sektörlerin iş süreçlerini (muhasebe, insan kaynakları vb) kağıtsız ortamlarda yöneteceği ve denetleyeceği gerçeği hızla yaklaşıyor. e-Dönüşümün (e-fatura, e-defter, e-arşiv) getirdiği yenilikçi fikirler ve alışkanlıklar ile işletmeler dijital dönüşüm çalışmalarına başladılar. Dijital dönüşümde her zaman öncü olan medikal sektörüne, firma olarak değer katıyoruz. TİTCK (Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu), TEB (Türk Eczacılar Birliği), Optisyenler Birliği gibi kurumlar ile işbirliğimiz ve çalışmalarımız bulunuyor. Hizmet verdiğimiz müşterilerimize, e-Dönüşüm sürecini en kolay haliyle uçtan uca sunuyoruz. Hem Kolaysoft Teknoloji, hem altyapı hizmeti sunduğumuz 14 özel entegratör ile olan işbirliğimizi değerlendirdiğimizde, e-Dönüşüm pazarının %20’nin altyapısını Kolaysoft Teknoloji olarak biz sağlıyoruz” diye konuştu.

Kolaymedikal ile sağlıklı veriye dayalı çalışma imkanı sağlanıyor

ÜTS yazılımı ile entegre çalışan Kolaymedikal Platformu, aynı zamanda tüm muhasebe yazılımları ile uyumludur. Kolaymedikal Platformu, medikal sektörüne hızlı, güvenli, sistematik ve ekonomik yapısı ile sağlıklı veriye dayalı çalışma imkanı sağlıyor.

Kolaymedikal’in sağladığı faydalardan birkaçı şunlardır:

1-Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB)’na, e-fatura ve e-arşiv faturalarını ulaştırma ve saklama hizmeti.

2-Ürün Takip Sistemi (ÜTS) entegrasyonu ile kaydınızı tek tuşla tanımlayabilme hizmeti.

3-Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)’na, faturalarınızı anında gönderebilme hizmeti.

Elektra Elektronik yerli üretim raylı sistem trafoları ile demiryolu sektörüne güç katıyor

Üretim kapasitesi, çalışan sayısı ve ihracat oranı açısından Türkiye’de alçak ve orta gerilim trafo ile reaktör sektörünün lider firması konumunda olan Elektra Elektronik, transformatör üretimi ile demiryolu sektöründe de önemli rol oynuyor. 23 Eylül Demiryolu Haftası dolayısıyla açıklamada bulunan Elektra Elektronik Genel Müdürü Emin Armağan Şakar, Türkiye demiryolu endüstrisinin öneminin ve gücünün gündeme geldiği bugünlerde Elektra Elektronik olarak raylı sistem projelerinde kullanılan trafoları ile öne çıktıklarını belirtti. Sektörde Ar-Ge yatırımlarıyla da dikkat çeken bir firma olduklarını ifade eden Şakar, CE işaretli ve Avrupa standartlarına uygun bir şekilde Türk mühendisler tarafından tasarlanarak ülkemizde üretilen ve Türkiye’deki çok sayıda projede kullanılan Elektra Elektronik transformatörlerinin, hızlı tren konusunda dünyaya referans olan Çin’de de yoğun olarak tercih edildiğini ifade etti.

Bu sene 40. yılını kutlayan köklü bir şirket olarak 6 kıtada 60’a yakın ülkeye yerli trafo ve elektronik ürün ihracatı gerçekleştiren Elektra Elektronik, Türkiye’de ve dünya genelinde inşaat, elektrik, elektronik, otomasyon, robotik, demir çelik, makine, vinç sanayi, asansör, aydınlatma, sağlık, savunma sanayii ve denizcilik başta olmak üzere pek çok farklı sektörün önde gelen projelerinde enerji kalitesi için hizmet sunuyor. İleri teknoloji transformatörleri ile demiryolu sektöründe de yoğun ilgi gören şirketin raylı sistem transformatör ürün grupları arasında; izolasyon transformatörleri, şebeke ve katener izolasyon trafoları ile teknik bina yükseltici ve indirici trafoları yer alıyor.

“Türkiye’de üretiyoruz, Çin’e satıyoruz”

23 Eylül Demiryolu Haftası’nda demiryolu projelerine sunduğu yüksek katma değerli çözümleri ile öne çıktıklarını belirten Elektra Elektronik Genel Müdürü Emin Armağan Şakar, transformatör sektörünün öncü markası olarak ürünlerini Türkiye’de ürettiklerini ve kullanımda olan pek çok vagonun altında trafoları ile yer aldıklarını açıkladı.Şakar, “Sektörümüzde sahip olduğumuz tecrübe ve transformatörlerimizin kalitesi ile hızlı tren konusunda dünyaya referans olan Çin’in de dikkatini çektik.Bu sayede Çin’in demiryolu projelerinde de tercih ediliyoruz. Elektra Elektronik olarak ülkemizdeki demiryolu referans projelerimiz arasında ise Konya-Ankara yüksek hızlı tren hattı, IKZ (Irmak-Karabük-Zonguldak) hattı,İZMİR (Selçuk-Çamlık) hattı, EKB (Eskişehir-Kütahya-Balıkesir) hattı, SAKA(Samsun-Kalın) hattı, BAME (Bandırma-Balıkesir-Menemen) hattı, GSM-R(Kayseri-Sivas-Çetinkaya) hattı, BAŞKENT RAY hattı, Ankara Kuzey Sincan hattı ile Ankara yüksek hızlı tren bakım merkezi ve Trakya (Edirne-Uzunköprü Tekirdağ-Pehlivanköy) istasyonları yer alıyor” dedi.

“Ar-Ge’ye yaptığımız yatırımlarla ileriteknoloji ürünler üretiyoruz”

Türkiye’nin yanı sıra Almanya’daşirketi, Çin ve Amerika’da ise satış ofislerinin bulunduğunu söyleyen Şakar,konuşmasına şu şekilde devam etti: “2010 yılından itibaren Ar-Ge’ye yaptığımız yatırımlarla sektörümüzde daha da güç kazandık. Atılım yılı ilan ettiğimiz 2019’da fabrikamızın kapasitesini iki katına çıkararak 10 bin metrekareye ulaştıran bir yatırım gerçekleştirdik. Devlet destekli Ar-Ge projelerimiz ve özkaynaklarımızla yürüttüğümüz çalışmalarımız sayesinde enerji kalitesi alanında ileri teknoloji ürünler üretiyoruz. TÜBİTAK TEYDEB (Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı) projeleri ile sanayi-üniversite iş birliği çalışmalarını destekliyoruz. Bu projeler neticesinde yakın zamanda ‘Elektra Elektronik Ar-Ge Merkezi’ olma sürecini başlatmayı planlıyoruz. Hedefimiz daha güçlü Ar-Ge çalışmaları ile yeni nesil elektronik ürünler üretmek, test ve ölçüm faaliyetlerini kendi bünyemize almak,üretim, depo takibi ve diğer bütün süreçlerimizi buluttan takip etmek. Tüm bu çalışmalarımız sonucunda Türk markalı elektronik ürünlerin dünya pazarlarındaki hakimiyetini daha da artırmayı amaçlıyoruz. Türkiye’de alçak gerilim trafo ve reaktör sektöründe Amerika’ya ihracatı mümkün kılan UL Belgesi’ne sahip tek firmayız. 6 kıtada 60’a yakın ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Bu yıl Güney Amerika, Asya Pasifik ve Kuzey Afrika ülkelerini yakın markajımıza almış durumdayız. Hedefimiz ihracat yaptığımız ülke sayısını artırarak ihracat hacmimizi daha da büyütmek”.

Türk mühendisler tasarlıyor, Avrupa standartlarına üretilerek dünyaya satılıyor

Hareket eden trenin sinyalizasyon sisteminin besleme ünitelerinde kullanılan trafolar,Elektra Elektronik’in Türk mühendisleri tarafından ülkemiz sınırları içinde tasarlanarak üretiliyor. Yüksek manyetik geçirgenlikli demir nüve, isteğe göre bakır veya alüminyum sarım, düşük kayıp, yüksek verim, maksimum izolasyon seviyesi, sessiz çalışma ve neme karşı koruma için vakumda vernikleme gibi özellikleriyle öne çıkan Elektra Elektronik transformatörleri, CE işaretli ve Avrupa standartlarına uygun olarak ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi altında üretiliyor. İleri teknoloji ile üretilen Elektra Elektronik transformatörleri yüksek ürün kalitesi ile dünya genelinde pek çok farklı sektörde enerji kalitesi,besleme ve kompanzasyon ihtiyaçlarına çözüm sunuyor.

Panasonic’in iki yeni Pro 4K ekran serisi, çok yönlü birinci sınıf özellikleriyle uygun maliyet sunuyor

SQE1 Serisi, hem kurumsal hem de halka açık bilgi alanlarında günün her saati kullanılabilen birinci sınıf profesyonel bir ekran serisi olarak öne çıkıyor. CQE1 Serisi de perakende ile konaklama sektörlerindeki tabelalarda ve sınıflarda uygun maliyetli kullanım sunuyor.

Panasonic, iki yeni 4K UHD LCD ekran serisini piyasaya sürdüğünü duyurdu. SQE1 Serisi, halka açık bilgiler sağlamak, perakende tabelalar olarak kullanmak veya bir konferans toplantısı ortamında sunum yapmak için günün her saati kullanılabilecek şekilde tasarlanan çok yönlü bir gelişmiş profesyonel ekranları barındırıyor. CQE1 Serisi de toplantı ve sınıfların yanı sıra perakende ve konaklama sektörlerinde de kullanılmak üzere tasarlanmış olağanüstü 4K görüntü kalitesine sahip işletme düzeyinde bir ekran çözümü sunuyor.

SQE1 Serisi, 7/24 güvenilir kullanım için tasarlandı
Mevcut SQ1 ürün yelpazesini yeniden hayata geçiren SQE1 Serisi, ek wi-fi özelliği ile daha birçok işlevsel özelliği bir arada sunan ve parlak olduğu kadar dayanıklı da olan 4K UHD LCD ekranlardan oluşan üst düzey bir koleksiyon olarak dikkat çekiyor.

Kullanıcılarına 98 inç ile 43 inç arasında değişen yedi farklı LCD panel boyutu arasından seçim şansı sunan SQE1 Serisi, büyük ve kapalı alanlarda üstün kalitede görüntüleme sağlayan 500 cd/m2 parlaklık kapasitesine sahip. Seride yer alan portre görüntüleme modu ise bilgilerin perakende veya halka açık bilgi ortamında esnek ve net bir şekilde görüntülenmesini sağlıyor. Öte yandan IPS görüntüleme paneli ise yan açıdan bakıldığında bile bilgileri ve görüntüleri net bir şekilde görme imkanı sunuyor.

perakende ve ticari kullanımlar ile tren istasyonları, havalimanları ve diğer ulaşım merkezleri gibi halka açık ortamlarda 7/24 görüntüleme ihtiyaçlarını karşılamak üzere tasarlanan SQE1 Serisi’nin bağlantı ve içerik görüntüleme seçenekleri, bu seriyi ayrıca modern toplantı odaları, dersler ve sunumlar için ideal hale getiriyor.

Kolay işbirliğine uygun tasarım
Seri, uzun süre kullanılacak pek çok yöntem ile içeriğin hızlı ve uygun bir şekilde paylaşılmasını sağlayan çok sayıda ekran ve bağlantı seçeneğine de sahip.

Panasonic, bu seri ile Intel Akıllı Ekran Modülü (SDM) olanaklarını 4K yüksek çözünürlüklü LCD ekranlarına dâhil eden ilk şirket olarak öne çıkıyor.

SQE1 Serisi, şık tasarımına zeka ve birlikte çalışabilirlik özellikleri ekleyen Intel SDM yuvasını içeriyor. Bu yuva aynı zamanda birçok farklı kurumsal işlevi karşılamak üzere kullanılabiliyor. Bu işlevler arasında dijital tabela için kullanılabilen yerleşik bilgisayar ve yayın ile etkinlikler için kullanılabilen terminal paneli yer alıyor.

SQE1 Serisi ve önceki SQ1 Serisi, Panasonic’in PressIT adlı yeni Kablosuz Sunum Sistemi ile birlikte kullanılmak üzere tasarlanan terminal paneli (Intel SDM) tipi alıcıyla da tek başına kullanılabiliyor.

Kasım 2020’de piyasaya sürülecek olan PressIT ile birlikte verici üzerinde bulunan tek bir düğmeye basılarak kolaylıkla ekran kontrolü sağlanabilecek.

Seri ayrıca yazılım/sürücü kurulumuna veya ağ bağlantısına gerek kalmadan bilgisayar, iOS/Android[1] ve mobil cihazlardan video ve ses sinyalleri de gönderebiliyor.

SDM Yuvası, toplantı masasında herhangi bir donanım kilidi olmadan tamamen kablosuz 4K çözümü tercih edildiğinde WolfVision’ın Cynap Pure BYOD kablosuz sunum çözümü SQE1 ekranlarına tam olarak entegre etmek için de kullanılabiliyor.

Bu esnek sistem, AirPlay, Miracast ve Chromecast ekran yansıtma protokollerini destekleyen tüm işletim sistemleriyle uyumlu olmasının yanı sıra kullanıcılarına birçok yapılandırma ve uzaktan yönetim seçeneği de sunuyor. Ayrıca daha birçok ekran ve bağlantı seçeneğine de sahip.

İçerikler, HTML5 Android web tarayıcısı veya 4K/60p sinyallerini destekleyen USB medya oynatıcı işlevi kullanılarak bağlı bir set üstü kutuya gerek kalmadan direkt olarak ekranda görüntülenebiliyor. Kablosuz Ekran özelliğindeki bire bir kablosuz iletişim ile doğrudan bir Windows bilgisayardan video, sunum ve fotoğraf akışı gerçekleştirmeyi de mümkün kılıyor.

Seri, harici cihazları bağlamak üzere HDMI terminallerinin yanı sıra 4K görüntülerin eş zamanlı görüntülenmesi için papatya zinciriyle bağlanmış bir DisplayPort (Giriş/Çıkış) ve mobil cihazları bağlamak için kullanılan bir USB Tip-C ile donatılıyor. Bu donanımlar standart Seri, USB, LAN, VGA/PC ve ses terminalleri ve yerleşik hoparlörlerin yanında sunuluyor.

Perakendede görüntüleme, toplantılar ve sınıflar için uygun CQE1 Serisi
Toplantı ve sınıflarda uygun maliyetli kullanım imkanının yanında perakende ile konaklama sektöründe ilgi çekici görseller ve tabelalar sergileme fırsatı sunan CQE1 Serisi, çok yönlü ve profesyonel bir 4K UHD LCD ekran çözümü olmasıyla öne çıkıyor.

98 inç ile 43 inç boyutları arasında yedi modeli bulunan seri, 400 cd/m2 parlaklığa sahip net IPS ekranıyla (98 inç model 500 cd/m2 parlaklığa sahip) odanın her noktasında 4K görüntü kalitesi sunuyor ve üstün bir izleme deneyimi yaşatıyor.

Günlük kullanım için tasarlanan seri, günde kesintisiz 16 saat çalışma özelliğiyle hem güvenilirlik sağlıyor hem de yapılan yatırımın karşılığını veriyor.

En büyük 98 inç’lik modelinin 7/24 görüntüleme yapabilecek şekilde tasarlandığı seri, geniş bir ihtiyaç yelpazesini karşılayabilmek için çok yönlü çalışmasını sağlayan çeşitli bağlantı seçenekleriyle donatılıyor. Ek olarak HTML5 tarayıcısı veya 4K/60p sinyallerini destekleyen USB medya oynatıcı işlevini kullanarak tabela gibi içerikleri de doğrudan ekranda görüntülüyor.
Kablosuz Ekran özelliği sayesinde video, sunumlar ve fotoğraflar doğrudan bir Windows bilgisayardan paylaşılabiliyor. CQE1 Serisi, Panasonic’in yeni Kablosuz Sunum Sistemi’nin set üstü kutu alıcı sürümüne bağlandığında PressIT ile birlikte kullanılabiliyor.
Alternatif olarak harici cihazları ekranlara bağlamak için çeşitli terminallerin kullanılmasını da mümkün kılıyor. Bu terminaller arasında ekranın ve bağlı cihazların birlikte çalıştırılmasını sağlamak için HDMI CEC’yi destekleyen 4 adet HDMI terminali, mobil cihazlar ve Seri, USB, LAN, PC, ses terminalleri ile yerleşik hoparlörleri bağlamak için kullanılan USB Tip-C yer alıyor.
Her iki Panasonic Serisi de Kasım 2020’den itibaren ekran boyutuna bağlı olarak piyasada yer alacak.

Fortinet Operasyonel Teknoloji Altyapılarına Yönelik Saldırı Riskine Dikkat Çekiyor
Kapsamlı, entegre ve otomatik siber güvenlik çözümlerinde dünya lideri Fortinet, genişleyen saldırı zemininde OT ortamlarının karşı karşıya kaldığı tehditlere karşı şirketleri uyarıyor.
Operasyonel Teknoloji veya OT, fiziksel süreçlere sahip olan veya üretim yapan kurumlar tarafından kullanılan kritik bir ağ bileşeni olarak tanımlanıyor. Üretim, kimyasal madde, petrol, gaz, maden, ulaşım ve lojistik sektörleri enerji şebekelerini, üretim ve montaj alanlarını çalıştırmak için özel teknolojiler kullanıyor. Bu sistemlerin kontrolü, denetimi ve yönetimi son birkaç yıl içerisinde giderek otomatik hale getiriliyor. Bu işleri yapan özel sistemler de Endüstriyel Kontrol Sistemleri (ICS), Merkezi Denetim ve Veri Toplama (SCADA) veya kısaca OT olarak adlandırılıyor.
OT sistemlerinin kullanıldığı ağlar, genellikle şirketlerdeki BT ortamlarından ve internetten yalıtık hale getiriliyor. Bu sistemler BT çalışanları yerine operasyon personelleri tarafından yönetiliyorlar. Üretim alanları şirketler için saatte milyonlarca dolarlık üretim yaparken, insanlar temiz su ve enerji gibi ihtiyaçlar için bu kritik altyapılara güveniyor. Bu sistemlerin sadece birkaç dakika durması bile yüzbinlerce liralık zarara sebep olabiliyor, aynı zamanda çalışanları ve hizmet alan insanları olumsuz etkileyebiliyor.
BT veri yönetimi ile ilgilenirken, OT ise bir şeyler üretmeye odaklanıyor. OT sistemlerinin tamamen izole edilmesi, BT dünyasının uzun süredir karşılaştığı bir güçlük olan bilgisayar korsanlığına karşı dayanıklılık algısını beraberinde getirdi.
Ancak yakın zamanda yaşanan saldırılar, aksini ispatladı.
Bu sistemleri ve OT altyapılarını hedef alan siber saldırılar giderek artıyor ve önemli zararlara neden oluyor. İlk resmi OT saldırısı olarak gösterilen on yıl önceki Stuxnet saldırısında hedef alınan sistem herhangi bir dış ağ ile bağlantısı olmayan güvenli bir bağlantıydı, ama yine de dokunulmaz değildi. 2017’de NotPetya fidye yazılımı da üretimi aksattı ve ofislerin kapanmasına sebep oldu. Aynı yıl içerisinde Trisis/Triton kötü amaçlı yazılımı petrol ve gaz üretimi ekipmanlarının güvenlik araçlarını hedef aldı. 2020’de de ICS sistemlerini hedef alan Ekans veya Snake olarak bilinen fidye yazılımı ortaya çıktı.
Fiziksel Yalıtım Yok Oluyor
OT ortamlarını hedef alan saldırıların artmasında birkaç faktör rol oynuyor.
İzolasyon tekniği OT sistemlerine erişilmesini zorlaştırdı ancak sistemleri yalıtmak hiçbir zaman kesin güvenlik sağlamadı. Fiziksel erişim oluşturmak ise otoparkta virüslü USB belleği bırakmak veya bir personelin arkasından binaya girmek gibi yöntemlerle her zaman mümkün.
Ayrıca endüstriyel makinelerin bakımı ve onarımı için gereken erişim, ICS araçlarının uzaktan güncellenmesi veya uzaktan yapılan aygıt yazılımı güncellemeleri, OT ortamlarının zayıf noktaları haline gelebiliyor.
Ancak BT ve OT ortamlarının birleşmeye başlamış olması ve bu yüzden OT’nin BT ortamı üzerinden gerçekleşebilecek saldırılara karşı savunmasız hale gelmesi ise en önemli faktör olarak öne çıkıyor. Veriyi ve üretim süreçlerini birleştirmek, kurumların pazarda yaşanan değişimlere daha hızlı uyum sağlayabilmesini ve sistemleri uzaktan yönetip kontrol edebilmesini sağlıyor. Ama bu avantajlar bazı riskleri beraberinde getiriyor. Özellikle OT ekipmanlarını hedef alan yeni kötü amaçlı yazılımlar, sistemlerin zayıf noktalarını bulan arama ve taşıma bileşenlerini kullanarak BT ortamını ve ağ bağlantılarını istismar edebiliyor ve endüstriyel kontrol sistemlerine erişim sağlayabiliyor.
Trisis/Triton adlı kötü amaçlı yazılım, petrokimya tesisleri tarafından kullanılan güvenlik ve denetim sistemlerini hedef alıyor. OT’ye özel olan bu siber saldırının güvenlik sistemine sızabilmek için kullandığı işlemler, prosedürler ve teknikler tamamen BT’ye ait siber saldırı, arama ve ulaşım metotlarından oluşuyor.
BT ve OT Ortamları Birleşiyor
BT ve OT ortamlarının birleşimi, finansal ve operasyonel anlamda faydalar sunduğu için OT ağlarına yönelik artan risklere rağmen gerçekleşmeye devam ediyor. Operasyon ekibi, BT sistemlerinde çalışan yazılım ve veri tabanlarını kullanan gelişmiş kontrol sistemlerini çalıştırıyor. Wi-Fi özelliğine sahip termostatlar ve vanalar, BT altyapısı üzerinden uzaktan gözlenebiliyor ve kontrol edilebiliyor. Ancak maliyetlerden sorumlu yöneticiler (CFO), birbirinden ayrı ağların ve ağları çalıştıran farklı ekiplerin oluşturduğu maliyetleri azaltmaya çalışıyor.
BT ve OT ortamları bir araya getirildiğinde daha gelişmiş bir süreç ve iş verimliliği oluşuyor. Dolayısıyla bu birleşim gerçekleştiği için şirketlerin siber risklerin arttığını kabul etmesi gerekiyor.
Siber saldırganların hedefleyebileceği cihaz sayısı arttığı için dijital saldırı zemini genişletiyor. Sayıları artan ağ sunucuları, şubeler, uzaktan veya evden çalışanlar ve Nesnelerin İnterneti cihazları, BT ağına bağlanan ve oradan da OT ortamına geçiş yapabilen potansiyel bir geçit görevi görebiliyor. Aynı şekilde BT sistemlerine bağlı birçok OT sistemi de güncel tehditler karşısında eskimiş olabileceği için daha savunmasız hale geliyor.
Tehlikelerin sadece sayısı değil, gelişmişlik düzeyleri de artıyor. Şirketler dijital dönüşüm yolculuklarında çeşitli yazılımlar geliştirirken, siber saldırganlar da aynı teknikleri kullanarak son derece karmaşık ve çeşitli kötü amaçlı yazılımlar üretiyor. Yaptıkları saldırılar, BT ve OT ortamlarına sızarken güvenlik aşamalarını geçmek için birçok farklı mekanizma kullanıyor.
Günümüzde güvenlik araç sayısının çok yüksek olması, tehlikelerin üstesinden gelmeyi daha da zorlaştırıyor. Anketler belli büyüklükteki birçok şirketin neredeyse her biri farklı tedarikçilerden olmak üzere 30-90 arası güvenlik aracı kullandığını gösteriyor. Birbirinden farklı yönetim konsollarına sahip güvenlik araçlarını kullanabilmek için şirketlerin eğitimli elemanlara sahip gerekiyor. Ancak çoğu zaman güvenlik elemanlarının her bir araçla ilgilenecek zamanı ve kaynağı olmuyor. Bu yüzden siber saldırılar bu karmaşa içinde tespit edilmeden sisteme sızabiliyor.
Siber saldırıları ve kişisel bilgilerin korunmasını ele alan regülasyonlar, BT ve OT yöneticileri için güvenliği daha da sıkılaştırıyor. Kurumların anlaması ve takip etmesi gereken PCI-DSS (Ödeme Kartları Sektörü Veri Güvenliği Standartları), GDPR (Genel Veri Koruma Tüzüğü), ve NIST (Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü) gibi bazı genel standartlar bulunuyor. Bunlara ek olarak çeşitli kuruluşların oluşturduğu ISO (Uluslararası Standartlar Teşkilatı) ve ANSI (Amerikan Ulusal Standartlar Enstitüsü) gibi güvenliğin nerede ve nasıl uygulanması gerektiğini belirleyen sektörlere özel standartlar ve regülasyonlar da var.
Hedef Alınan Şirketlerin Mağdur Olmamak için Yapması Gerekenler
OT ortamları siber saldırganların ilgisini çekiyor ve bu yüzden her an bir saldırı gerçekleşebilir.
ICS veya SCADA sistemlerinin yer aldığı örneklerde yatırımların önemli derecede eksik olduğu gözlemleniyor. Bunun birçok nedeni var ama önce bu durumun düzeltilmesi gerekiyor. Kurumların BT ve OT ortamlarını birleştirmese bile aşağıdaki bazı yüksek seviyeli güvenlik önlemiyle Operasyonel Teknolojilerini koruması gerekiyor.

  1. Giderek artan riskleri tanımlamak ve buna karşı önlem almak için harekete geçmek.
  2. OT ve BT ağlarına kapsamlı görünürlük sağlayacak güvenlik araçlarını yerleştirmek. Bu araçların cihazları tanıyabilmesi ve envantere dahil edebilmesi gerekiyor. Aynı zamanda erişim izni olan çalışanlara kontrol erişimi sağlaması ve uygulamalar ve trafik üzerinde görünürlük sağlaması da önemli.
  3. Bir bölümleme stratejisi geliştirmek. BT ve OT alanları arasına sıkı ilkelere sahip geçitler entegre ederek bu tekniğin OT ağının farklı seviyeleri arasında uygulanması sağlanabilir. Bu işlemle her sistemin ve altsistemin sadece yapmaları gereken işleri yapması hedeflenmeli. Çünkü bölümleme işlemi, bir noktadan başlayıp her yere yayılan saldırıların önüne geçebiliyor.
  4. Açık ve güven temelli erişim sistemi yerine sıfır güven stratejisini kullanmak. Kullanıcıyı doğrulayacak erişim kontrolleri sayesinde çalışanların sadece işlerini yapmaları için gereken sistemlere bağlanması sağlanabilir ve bağlıyken de denetlenebilir. Bu yöntemin herkese uygulanması gerekiyor ama özellikle tedarikçiler gibi üçüncü taraf şirketlerin buna dahil edilmesi hayati öneme sahip.
  5. Olayların analizinde destek ve reaksiyon hızınızı arttırmak için otomasyondan faydalanmak. Aktiviteleri kaydeden araçlar, bu kayıtlarda anormal davranışlar arayan analitik sistemler ve bu tespit edilen tehditlere karşılık verebilen güvenlik sistemleri kurulmalı. Otomasyon ve orkestrasyon, günümüzdeki saldırıların hızı göz önünde bulundurulduğunda birkaç saniye içerisinde tehditleri saptayabilmek ve harekete geçebilmek için çok önemli.
  6. Bir sızıntı durumunda denetleme için bir işlem sürecine ek olarak yedekleme, kurtarma ve onarım için kural ve strateji dokümanı oluşturmak.

 Hiç kimse ve hiçbir şey sizi saldırılardan korumayı tamamen garantileyemez. Ama ektili bir savunma stratejisi olmadan saldırıya uğrayacağınız ve zarar göreceğiniz kesindir. BT ve OT’leri farklı tip saldırılardan ve bir istilanın farklı aşamalarından korumak için tasarlanmış birçok güvenlik aracı bulunuyor. Şirketlerin birbiriyle entegre edilmiş birçok yazılım veya donanım gibi alet bulması mümkün. Hatta seçenekler arasından özellikle OT ortamına özel güçlüklerle baş etmek için tasarlanmış aletler de tercih edilebilir. Bu yaklaşım, şirketlere en iyi güvenliği sunuyor.
Kendi içinde tehdit ile ilgili bilgi paylaşabilen, verilecek karşılığı belirleyebilen ve birbiriyle uyumlu bir şekilde durumu idare edilen güvenlik araçları, güvenlik yapısını herhangi bir ödün vermeden basitleştiriyor. Bütüncül bir güvenliğin faydalarını sunacak şekilde tasarlanmış açık ve birçok sağlayıcının yer aldığı bir ekosistem olan Fortinet Security Fabric, bunun en iyi örneklerinden birisi.

Etkili beden bakımı ile Sonbahar’a hazırlık

BİOLOG ile ilhamın doğadan

Doğaya olan özlem, şehrin stresinden kaçış artık cilt bakımını da doğaldan yana kılıyor. İlhamını doğanın özlerinden alan BİOLOG, sonbahara girerken, etkili bakım sunuyor. Biolog niş bakım serisi içerisinde Biolog Şampuan, Biolog Leke Kremi ve Biolog Vücut Beyazlatıcı Krem ile eşsiz ve kompakt bakım sunuyor.

Doğanın bitkisel özleri kadınların tüm beden bakımı için tek markada birleşiyor: BİOLOG. Doğadan esinlenen tasarımı ile Biolog, dökülme önleyici şampuan, leke karşıtı bakım kremi, ton eşitsizliklerini giderici beyazlatıcı krem ile sonbahara etkili giriş sağlıyor. Kompakt ve niş serisini kullanıcısına sunan Biolog’da yok yok…

Duru görünümün sırrı: Biolog Leke Kremi

Biolog Leke Kremi, içeriğindeki meyan kökü özü, papatya ekstratı ve B3 vitamini  ile çevresel faktörlerin sebep olduğu lekeleri önlemek için mücadele ederken, cilt üzerinde eşitleyici etki yaratıyor. Pentavitin ve Sodyum PCA ile cildin ihtiyacı olan yoğun nem desteği Biolog Leke Kremi ile sağlanıyor.

Kullanım Önerisi: Günde iki kez göz çevresi hariç temiz cilde dairesel hareketler ile uygulanmalıdır. Alerjen etki yaratmaması adına kullanım öncesi bilek içlerinde test edilmelidir. PSF Fiyat: 135 TL

Bölgesel renk eşitsizliklerine son: Biolog Beyazlatıcı Krem

Kadifemsi dokusu ve doğal içeriği ile vücudun farklı bölgelerinde oluşan renk eşitsizliklerini tek ton görünümüne kavuşturmak Biolog Beyazlatıcı Krem ile mümkün. Limon, yeşil çay ve üzüm çekirdeği ekstratlarının güçlü bileşimi ile diz, dirsek, koltuk altı bölgelerindeki kararmaların oluşmasının ve renk tonu eşitsizliklerinin önlenmesine yardımcı oluyor.

Kullanım önerisi: Yeterli miktarda alınan kremi temiz ve kuru cildinizin ilgili bölgesine ince bir tabaka halinde uygulayınız. Uygulamanın ardından kremin vücudunuzda emilimi için belirli bir süre su ile temas ettirmeyiniz. Kullanmadan önce bileğinizin iç kısmında test ediniz. PSF Fiyatı: 129 TL   

Saçlarda reform hareketine tanık ol: Biolog Saç Bakım Şampuanı

Biolog Saç Bakım Şampuanı, içeriğinde bulunan değerli bitki özleri ve barındırdığı vitaminler ile saçların parlak görünmesine, kolay taranmasına, kepeğin önlenmesine ve kolay şekil almasına yardımcı oluyor. Doğanın kalbinden gelen bitkilerden oluşan özel formülü ile dikkat çeken Biolog Saç Bakım Şampuanı, saçlara bakım yaparken daha hacimli ve ışıltılı bir görünümün sağlıyor. Çinko Protein, melisa, papatya ve sarımsak özleriyle daha güçlü saçların habercisi oluyor.

Kullanım Önerisi: Islak saça dairesel hareketlerle nazikçe masaj yaparak uygulayınız. Sonrasında 1-2 dakika bekleyerek iyice durulayınız. Gerektiğinde işlemi tekrarlayınız. PSF Fiyatı: 89 TL

Sonbahar: Cildi yazın etkilerinden arındırma dönemi

Sinoz’dan komple profesyonel bakım

Sonbaharın gelmesiyle ciltten yazın etkilerini arındırma bakımı başlıyor. Cilt bakımını evde profesyonel ürünlerle kendi gerçekleştiren kadınlara SİNOZ, komple arındırma ve yenileme seti sunuyor. SİNOZ Yüz Yıkama Jeli, SİNOZ Arındırıcı Kil Maskesi, SİNOZ Arındırıcı Tonik, Sinoz Göz Çevresi Bakım Kremi, ödüllü SİNOZ Leke Kremi ve SİNOZ %10 C Vitamini Serumu ile eksiksiz profesyonel bakım gerçekleşiyor.

Kadınların cildine değer veren yerli kozmetik markası SİNOZ, sonbahara girilen bu aylarda yazın etkilerinden cildi arındıracak bakım seti sunuyor. Evde profesyonel bakımın temel ürünleri olacak yüz yıkama jeli, arındırıcı tonik, maske, göz kremi, leke kremi ve C vitamini serumu ile hem temizlik hem bakım bir arada sağlanıyor.

Detoks paketi

Sinoz evde profesyonel arındırma ekibi ile kadınların cildinde etkin temizlik sağlıyor. Sinoz Yüz Temizleme Jeli ile temizlenen cilt Sinoz Arındırıcı Kil Maskesi ile diplerde kalan yağ ve kiri temizliyor. Sinoz Arındırıcı Tonik ile son dokunuşun gerçekleştirildiği profesyonel cilt bakımı sağlanıyor.

Leke karşıtı güçlü ikili

Her ürününde kadınların yanında olan Sinoz, ödüllü Leke Kremi ile de krem formda leke önleme ve cildi nemlendirme avantajı sağlıyor. Meyan kökü ve C vitamini ile cilde aydınlık ve tek ton görünüm kazandıran Sinoz Leke Kremi içeriğindeki pentavitin ile yoğun nem desteği sağlıyor.

Sinoz %10 C Vitamini Serum, içeriğindeki yoğunlaştırılmış yüzde 10 C vitamini sayesinde cilt ile çevresel faktörler arasında bariyer olarak, canlı görünümün korunmasını sağlıyor. Sinoz %10 C Vitamini Serumu, formülündeki hyalüronik asit ve vitamin kompleksleri ile aydınlatıcı çözüm sunarken, cilde elastan bir yapı kazandırıyor. Sinoz %10 C Vitamini Serumu ilk kullanımdan itibaren ciltteki parlak, canlı ve ışıltılı görünümün hissedilmesini sağlıyor. Sonuç, ciltte stres yaratan çevresel faktörlere meydan okuyan dinamik bir cilt görünümü oluyor.

Etkili bakışlar için minimalist dokunuş

Sinoz Göz Çevresi Kremi, kafeinden gelen aydınlatıcı ve kırışıklık karşıtı denge ile ışıltılı bakışlara, Pentavitin ve B3 Vitamini ile göz çevresinin neme doymasına yardımcı oluyor.  Kaz ayaklarına karşı etkili önlem sunuyor.

Geleneksel lezzetin modern sunumu Avşar Karamix Maden suyu

 Türkiye’de üretilen maden sularına yönelik tüketici beklentilerini en iyi düzeyde cevap veren Avşar Doğal Maden Suyu, meyveli mix lezzetleriyle içecek sektörünü ilklerle tanıştırıyor.  Doyumsuz bir lezzet olan Avşar Karamix Maden Suyu, tadını turunçgillerin birleşiminden gelen özel bir formülle sunarken içeriğindeki minerallerle sağlığınızı da destekliyor.

Avşar Doğal Maden Suyu, Afyonkarahisar’ın şifalı yer altı rezervlerinden elde ettiği mineralli suları birbirinden farklı meyve aromalarıyla bütünleştirerek sağlık ve lezzet kaynağı olmayı sürdürüyor.

Her yudumda daha iyi hisset!

Yağ oranı sıfır, şeker oranı düşük, mineraller açısından ise oldukça zengin bir içerikle üretilen Avşar Karamix Maden Suyu, turunçgillerden gelen özel lezzetiyle damağınızda tatlı bir his bırakıyor. Karamix Maden Suyu, tadını son derece sağlıklı bir formülle sunarken günün her saatinde rahatlıkla tüketilebiliyor.