Ekonomi-teknoloji-yaşam haberleri(15.09.2020)

Geri sayım başladı Uzayda hayat 10 yıl uzakta

Teknolojik gelişmeler, insanın merakı ve iş dünyasının yıkıcı oyuncuları beklenenden de kısa zamanda uzay endüstrisini oluşturacak. KPMG’nin araştırmasına göre uzayda yaşam, uzayda çalışmak ve uzayda tatil 10 yıllık mesafede. 2030’lar derin uzayın derinliklerinin keşfedileceği, uzay işletme modellerinin ortaya çıkacağı yıllar olacak

KPMG, insanlığın 2030’lu yıllarda uzaydaki varlığıyla ilgili öngörüleri araştırdı. Uzay ajansları başkanları, avukatlar, cerrahlar, yatırımcılar, girişimciler, akademisyenler ve politikacılar gibi sektörünü temsil eden 30 uzmanla görüşen KPMG, beklentilere dair heyecanlı ve zorlu bir gelecek vizyonu çizdi. Buna göre önümüzdeki 10 yıl içinde küresel uzay endüstrisi 600 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşacak. Uzay sektöründe 2021-2030 yılları arasında yüzde 55’lik büyüme öngörülüyor.

Birçok hükümetin iddialı uzay stratejileri başlattığı ve özel sektör oyuncularının heyecan veren atılımlar yaptığı belirtilen KPMG araştırmasında, “Uzayı bir sektör olarak değerlendirip geleceği düşünerek bütün endüstrilere meydan okumak mümkün. Hükümetler ve büyük şirketler liderliğindeki fikirler, bu vizyonla bir teoriden daha fazlası olabilir. Uzayı gelecek 10 yıldaki potansiyele bakarak ticari faaliyet ve yatırım alanı olarak görmek gerek. Keşiflere paralel olarak iyi finanse edilen küresel programlarla dünyadaki yaşamlarımıza fayda sağlayabilir, 2030’a kadar ilham veren fikirlerin önünü açabiliriz” ifadesine yer verildi.

Araştırmadan çıkan uzaylı yıllarla ilgili öngörüler şöyle;

  • İnsanlar uzayda yaşayacak, çalışacak, uzaya tatile gidecek. Uzay seyahatleri çok uluslu ve ortak çalışmaya dayalı girişimlerden oluşacak. Uzaya yolculuk pahalı olacak ama hızla gelişen sanal gerçeklik teknolojisi insanların bu deneyimi yaşamasını sağlayacak. 2030’a kadar birçok insan bu deneyimi hayatında en az bir kez yaşayacak.
  • Astronot tanıdıklar çoğalacak.

Tıpta devrim gibi tedaviler

  • Sıfır yer çekimi, yeni tıbbi araştırmalar yapmamızı sağlayacak. Daha önce mümkün görünmeyen pek çok tedavinin gerçekleştiğini göreceğiz.
  • İnsan genomu, uzayın derinliklerini keşfedebilmek için değişecek.
  • 2030’a kadar su bulmak için ‘ay madenciliği’ yapacağız.
  • Uzayda yaşam olduğuna dair kanıtları keşfedeceğiz.
  • Uzayda tarım sıradan bir iş olacak. Yeni teknolojilerle suyu bileşenlerine ayırıp aydaki tarımı destekleyebileceğiz.
  • Teleskop teknolojileri sayesinde Big Bang’den sonra oluşan ilk galaksileri gözleyebileceğiz. Zamanda dört milyar yıl geriye bakabileceğiz.

Start-up’lar geleceğin uzay şirketleri

  • İş dünyasındaki her şirket aynı zamanda bir uzay işletmesi olacak. Çalıştıkları sektörler ve müşteriler uzayla ilgili olsun ya da olmasın her şirket özel uzay ekipleri ve kaynaklarıyla uzaya yatırım yapacak.
  • 2030’un öncü uzay işletmeleri bugünün start-up’larından çıkacak.
  • Devletler, uzaydaki sivil işletmelerin müşterisi olacak. Uzayda özel sektör-kamu iş birliklerini daha çok göreceğiz.
  • Dünyadaki temel endüstriler uzayda da varlık gösterecek.
  • Uzayda imalat gerçek olacak. Şirketler her sektörde uzayda yenilikler deneyecekler. Piyasaya yeni ürün ve hizmetler sunacaklar.

Uzay verisi dünyaya dönecek

  • Uzay verileri tamamen metalaşacak.
  • Uzay verisi için düzenleyici kurum oluşturulacak.
  • Veri sahipliği olmayacak, veriler paylaşılacak.
  • Kişisel veri güvenliğinin korunması zorlaşacak.
  • Devletler nüfus sayımını uzaydan yapacak.

Uzayın sürdürülebilirliği

  • Uzay ekolojisini milenyum jenerasyonu yönetecek.
  • Üniversitelerde ‘Uzay Ekolojisi’ master programları olacak.
  • Uzayın kendi yasal yargı sistemi olacak.

TOYOTA VE YANDEX’İN KAZALARI ÖNLEMEYE YÖNELİK PROJESİ KALDIĞI YERDEN DEVAM EDİYOR

 Toyota’nın, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de trafik kazalarını önleme konusunda Yandex Navigasyon işbirliği ile başlattığı ve pandemi nedeniyle ara verilen kazaları önlemeye yönelik projesi kaldığı yerden devam ediyor. Toyota’nın sosyal sorumluluk yaklaşımıyla sürücülerin de ortak edildiği bu proje kapsamında güvenli sürüş ve trafik kurallarına harfiyen uyan sürücüler, hız limitlerini aşmamaya teşvik ediliyorlar. 15 Ekim 2020 tarihinde saat 22:00’da sona erecek proje bitiminde bir şanslı kişi, çekilişle Yeni Toyota Corolla Hatchback’in sahibi olacak.

“İnsan Hayatına” verdiği önemle bugüne kadar trafik kazalarını önleme konusunda araçlarında en yeni teknolojilere yer veren Toyota, Türkiye’de hala kanayan bir yara olmaya devam eden sürücü kaynaklı trafik kazalarını minimuma indirmeyi amaçlıyor. Toyota, meydana gelen bu kazaların yüzde 60’ının da sürüş sırasında cep telefonu ile “konuşmaktan” kaynaklanıyor olmasından hareketle; hayati önem taşıyan bu konuya en ileri düzeyde dikkat çekmeyi amaçlıyor. Sürüş sırasında karşılaşılabilecek tehlikeli bir durum meydana geldiği esnada sürücü cep telefonu ile sıradan bir görüşme yapıyorsa yüzde 20, zihni yoran bir görüşmedeyse yüzde 29 oranında bu tehlikenin varlığını fark edemiyor. Bu da araç kullanırken cep telefonu ile konuşmanın ne kadar tehlikeli olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.

Bu doğrultuda Toyota ve Yandex Navigasyon işbirliği ile düzenlenen projede sürücülerden seyir esnasında başka bir uygulamaya geçmemeleri veya uygulamayı arka planda tutmamaları isteniyor. Böylece  sürücülerin sadece yola ve trafik kurallarına odaklanarak güvenli sürüş alışkanlığı edinmeleri hedeflenirken, sürüş boyunca hız limitlerini aşmamaya dikkat etmeleri bekleniyor.

Toyota trafik kazalarını sıfıra indirme hedefi için çalışmalarını da ara vermeden sürdürürken, bu amaçla geliştirdiği kaza önleyici ve kazaların şiddetini azaltan ve Toyota’nın birçok modelinde standart olarak sunulan ileri teknoloji sistemi Toyota Safety Sense’i ilk kez 2015 yılında kullanıma sundu ve bu sistem kazaları neredeyse sıfıra indirecek gelişmiş özellikler taşıyor.

SOCAR Türkiye’nin gençleri geleceğe hazırlayan programına, Stevie Awards’tan 2 ödül birden

SOCAR Türkiye’nin çalışanlarının çocuklarına kariyer yolculuklarında katkı sağlamak hedefiyle başlattığı ‘Yeni Jenerasyon Gelişim Programı’, Stevie International Business Awards’tan 2 ayrı ödül kazandı. Türkiye’de bir ilk olan program ‘Eğitim’ kategorisinde altın, ‘Çalışan Bağlılığı’ kategorisinde ise gümüş ödülün sahibi oldu.

Türkiye’nin en büyük doğrudan dış yatırımcısı SOCAR Türkiye’nin çalışanlarının çocuklarını geleceğe hazırlamak hedefiyle başlattığı Yeni Jenerasyon Gelişim Programı, dünyanın en prestijli iş ödülleri arasında yer alan Stevie International Business Awards jürisi tarafından ‘Eğitim’ kategorisindeki altın, ‘Çalışan Bağlılığı’ kategorisinde gümüş ödüle layık gördü. Ödüller, 1 Aralık’ta yapılacak tören ile sahiplerine teslim edilecek.

‘ÇIKIŞ NOKTAMIZ GENÇLERİ GELECEĞE HAZIRLAMAK’

Yeni Jenerasyon Gelişim Programı’nda çıkış noktalarının gençleri geleceğe hazırlamak olduğunu dile getiren SOCAR Türkiye İnsan Kaynakları Başkanı Sibel Uğur, “Gelecek nesillere katkı sağlama hedefiyle başlattığımız projemizin Stevie Awards gibi uluslararası bir organizasyon tarafından 2 ödüle layık görülmesinden büyük bir mutluluk ve gurur duyuyoruz. Bu ödüllerin eğitim ve çalışan bağlılığı gibi bizim en çok değer verdiğimiz kategorilerden gelmesi bizim için çok önemli. Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıyan projemizde emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarıma ve gençlerimize teşekkür ederim” dedi.

‘HİÇ DUYULMAMIŞ HARİKA BİR PROGRAM’

Uluslararası standartlarda başarılı kuruluşları, proje ve çalışmaları ödüllendiren The Stevie Awards’ın altın ve gümüş ödül verdiği Yeni Jenerasyon Gelişim Programı, jüri üyelerinden de büyük övgü aldı. Jüri üyeleri programla ilgili olarak, “Sadece mevcut işvereni geliştirmekle kalmayıp, aynı zamanda gelecekte kariyerlerini iyileştirmek için çocukların gelişimine yardımcı olma konusunda çok güçlü ve olumlu, hiç duyulmamış harika bir program” değerlendirmelerinde bulundu.

Jüri üyelerinin ‘yılın eğitim kampanyası’ olarak değerlendirdiği Yeni Jenerasyon Gelişim Programı kapsamında SOCAR Türkiye ve grup şirketlerindeki çalışanların lise ve üniversite öğrencisi çocuklarına yönelik 6 haftaya yayılan bir gelişim programı düzenlendi. İstanbul, İzmir, Bursa ve Kayseri’de açılan özel sınıflarda verilen eğitimlerle toplam 120 öğrenciye ulaşıldı. Türkiye’de bir ilk olma özelliğine sahip olan Yeni Jenerasyon Gelişim Programı’ndan mezun olan gençler, farklarını pandemi sürecinde ortaya koydu ve SOCAR Türkiye çalışanlarının farklı yaş grubundaki çocukları için sanal ortamda yaratıcı aktiviteler gerçekleştirdi. Hikaye anlatımı, oyun atölyesi, İngilizce konuşma, gitar kursu ve 3 boyutlu printer ile üretim gibi farklı konularda mayıs ve haziran ayları boyunca devam eden online aktivitelerden toplam 660 çocuk yararlandı. Yeni Jenerasyon Gelişim Programı’nın önümüzdeki dönemde de devam etmesi planlanıyor.

Elektrikli araçta tasarım yarışmasına başvuru için 18 Eylül son gün

 Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği’nin (OİB) otomotiv sektöründe katma değerli ürün ve teknolojileri geliştirerek ihracatı artırmak amacıyla düzenlediği Otomotivin Geleceği Tasarım Yarışması, Covid-19 salgını nedeniyle online olarak 27 Ekim tarihinde gerçekleştirilecek. Yarışmaya başvurular 18 Eylül Cuma günü mesai bitimine kadar sürecek.

 “Elektrikli Araçlar” temasıyla düzenlenecek online yarışmada, genel tasarımdan yazılıma kadar otomotiv endüstrisinde farklılık yaratacak yenilikçi projelere toplam 250 bin TL ödül verilecek. Dereceye girenlere ayrıca yurtdışında eğitim hakkı ve İTÜ Çekirdek Erken Aşama Kuluçka Merkezinde projelerini geliştirme imkânı da tanınacak.

Türkiye otomotiv endüstrisinde katma değerli ürün ve teknolojileri geliştirerek ihracatı artırmak amacıyla düzenlenen Otomotivin Geleceği Tasarım Yarışması, Covid-19 salgını nedeniyle online olarak 27 Ekim tarihinde gerçekleştirilecek. Sektörün ihracattaki tek koordinatör birliği olan Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) tarafından Ticaret Bakanlığı desteği ve Türkiye İhracatçılar Meclisi koordinatörlüğünde düzenlenen yarışmaya başvurular, online olarak 18 Eylül Cuma günü mesai saati bitimine kadar sürecek.

“Elektrikli Araçlar” temasıyla sektörün geleceğine ışık tutacak olan yarışmaya, 18 yaşını tamamlayan sektör profesyonelleri, akademisyenler, Ar-Ge-Teknopark çalışanları, tasarımcılar, girişimciler, serbest çalışanlar ve öğrenciler katılabilecek. Bireysel ya da ekip olarak katılıma açık olan yarışmada dereceye giren başarılı proje sahiplerine toplam 250 bin TL ödül verilecek.

 Birinciye 70 bin ödül ve yurt dışı eğitim hakkı

Otomotivin Geleceği Tasarım Yarışmasının birincisi 70 bin TL, ikincisi 60 bin TL, üçüncüsü 50 bin, dördüncüsü 40 bin TL ve beşincisi de 30 bin TL ödül almaya hak kazanacak. Dereceye girenler Ticaret Bakanlığı desteğiyle iki yıl boyunca yurtdışında eğitim görme imkânına da kavuşacak. OİB, ayrıca nakdi ödüllere ek olarak dereceye giren projelerin İTÜ ARI Teknokent iş birliğinde kuluçka merkezinde geliştirilmesine de destek olacak.

Girişim projelerinin değerlemesi 47 milyon dolara ulaştı

OİB, Otomotivin Geleceği Tasarım Yarışması’nı, dünyada sürücüsüz, yapay zekâya sahip, birbiriyle bağlantılı ve elektrikli araçların kullanımının giderek yaygınlaştığı bir dönemde Türkiye’nin sadece üretim değil, aynı zamanda Ar-Ge, Yenilik ve Tasarım Merkezi olma vizyonuyla hayata geçiriyor. Yarışmada şimdiye dek ödül alan girişim projelerinin elde ettiği başarı ise OİB’in vizyonundaki başarıyı ortaya koyuyor. Bugüne dek 4 bin 25 projenin değerlendirildiği ve 102 projenin derece aldığı yarışmada, kazanan girişim projelerinin şirket değerlemesi 47 milyon dolara ulaştı, 258 kişiye ise istihdam sağlandı.

Bu yıl da en yenilikçi tasarımların ödüllendirileceği yarışmada; otomotivdeki genel tasarım, yazılım tasarımları ve ülke ve bölgeler için farklılık yaratacak projelere odaklanılacak. Yarışma kapsamında otonom araçlar, sürücü ve yayaların güvenliği için tasarlanacak parçalar, batarya ve piller, tüm mekanik ve elektronik aksamlar, yenilenebilir enerji ve çevreci yaklaşımlar ile ergonomi, emniyet, enerji gibi temaları içeren özgün ve yenilikçi projeler değerlendirilecek.

Sıcak bir sessizliğe hazır mısınız?

DesignFloor, Solid Plus parke koleksiyonu ile iç mekanlarda hem ses yalıtımı hem de ısı optimizasyonu sağlayın

Duvar ve çatı katmanlarının yalıtım nitelikleri nasıl önemliyse parke tercihlerinde de ısı ve ses yalıtımı dikkat edilmesi gereken unsurların başında geliyor. Yalnızca estetiğe odaklanarak üretilen standart parkeler söz konusu ögelerin konfora etkisini göz ardı ederken, DesignFloor Solid Plus parke koleksiyonu, 12 mm’lik kalınlığı ve teknolojik donanımı sayesinde hem ses hem de ısı yalıtımında avantaj yaratıyor. Fonksiyonu ahşabın derin ve bilge estetiğiyle buluşturan koleksiyon, bir ustalık eseri gibi iç mekanda ideal atmosfer oluşturuyor.

Zemin çözümlerinde güncel trendlerin sözcüsü DesignFloor’un her mekana kolaylıkla uyum gösteren Solid Plus koleksiyonu,  7 farklı renk seçeneği, derinlikli ve gerçekçi ahşap hissi yaratan özel yüzey teknolojisi ve Avrupa standartlarındaki sertifikasyonlarıyla kusursuz mekanları imzalıyor.

Isıya ve sese duyarlı ileri teknoloji

DesignFloor Hi-Tech Laminat Parke sınıfındaki Solid Plus parke koleksiyonunun taşıyıcı ana katmanı, ağaç elyafın yapıştırıcı ve reçine ile sıkıştırılmasından elde edilen yüksek yoğunluklu fiber levhadan oluşuyor. Koleksiyonun yüzeyinde ise bu seriye özel olarak geliştirilen Heliochrome yüzey teknolojisi içeren dekoratif bir tabaka bulunuyor. Solid Plus koleksiyonundaki ürünler, 12 mm’lik kalınlığı ve donanımlı yapısı ile hem ses hem de ısı optimizasyonunda mekanda avantaj yaratıyor. Teknolojisi sayesinde yerden ısıtma sistemine sahip evlerde ısıyı muhafaza ederek doğalgaz tasarrufuna olanak veren Solid Plus koleksiyonu, duvar radyatör sistemi ile ısınan mekanlarda da havadaki ısıya adapte olarak sıcaklığı muhafaza ediyor. Solid Plus, darbe sesi emilimi özelliğinde olup optimum ses akustiğini sağlamakta karo halıya yakın bir başarı elde ediyor.

Çevre dostu donanım

35 yıl ürün garantisiyle son kullanıcıya ulaşan DesignFloor Solid Plus parke koleksiyonu, pratik montajının yanı sıra bakım ve temizlik kolaylığı ile de öne çıkıyor. Tüm DesignFloor ürünleri gibi CE ve PEFC sertifikalarına sahip olan Solid Plus, çevre dostu donanımıyla kişisel karbon ayak izinin minimumda tutulması sağlarken A+ düşük emisyon özelliğiyle hava kalitesini arttırıyor. AC6 aşınma tabakası ve 33. sınıf dayanıma sahip olan koleksiyon, hem iç mekandaki hem de doğadaki ideal atmosferin oluşmasına yardımcı oluyor. DesignFloor Solid Plus Parke Koleksiyonu’nun tüm detaylarına https://designfloor.com.tr/ adresinden ulaşılabiliyor.

Hedef; 5 milyon dolarlık sipariş

Giovane Gentile ‘’Modada öncü’’ mottosuyla 2021 İlkbahar- Yaz koleksiyonunu yurtiçi ve yurtdışı franchise bayilerine satışa açtı.  Yüzde 30’u antiviral kumaşlardan oluşan 1500 parçalık yeni koleksiyonun tanıtımı için eylül sonuna kadar 150’ye yakın satış noktası yetkilisi ile bir araya gelecek olan Giovane Gentile, 5 milyon dolarlık yurtdışı sipariş hedefliyor.

Ulusal pazarda olduğu kadar uluslararası pazarda erkek modasının eğilimlerini belirleyen Giovane Gentile, 2021 İlkbahar- Yaz sezonu koleksiyonunu için aksiyona geçti. Giovane Gentile,  ‘’Modada Öncü’’ mottosuyla Eylül 2020 sonuna kadar yurtiçi ve yurt dışından 150’nin üzerinde bayi temsilcisiyle merkez showroomlarında bir araya gelecek. Yetkililer toplantılarla Giovane Gentile’nin antiviral ürünlerini inceleme fırsatı yakalayacakken Organic, Ecowash, Cooleffect, Woolness ve Performans serisi inovatif ürünlerini de içeren 1500 parçalık yepyeni bir koleksiyonla da tanışacaklar.

“Pek çok global markayla yarışabilecek güçteyiz”

Gerçekleşecek bayi toplantılarıyla Yeni Zelanda’dan İngiltere’ye, Rusya’dan Güney Afrika’ya kadar dünyanın birçok farklı ülkesinden 150’ye yakın alım heyetini eylül ayı boyunca İstanbul showroomlarında ağırlayacak olan Giovane Gentile Genel Müdürü Zaur Samedov, 5 milyon dolarlık sipariş hedeflediklerini belirtti. Samedov, “Yurtiçinde 40 farklı şehirde, yurtdışında ise 26 ülkede var olan global bir marka olarak toplamda 132 noktada hizmet veriyoruz. Hem erkek modasına bakış açımızın hem de teknolojik altyapılarımızın sağlamlığıyla bir çok global markayla yarışabilecek güçteyiz. Yeni Zelanda, Rusya, Azerbaycan, Tacikistan, Mısır, Özbekistan, Arnavutluk, Ukrayna, Almanya, Türkmenistan,  İngiltere, İran, Irak, Kazakistan, Hırvatistan faaliyet gösterdiğimiz ülkelerin bir kısmıyken 2020 yılsonuna kadar Avrupa, Rusya, Orta Asya ve Hindistan’da 15,  gelecek 5 yılda ise dünya genelinde 65 yeni mağaza açmayı planlıyoruz. Yıllık cirosunun yüzde 40’ını ihracattan elde eden kuruluşumuz pandemi sürecine rağmen faaliyetlerini hem yerel hem de global pazarda artı değer yaratmak üzere sürdürüyor. Küresel çapta organize ettiğimiz bayi toplantılarımızın da hedeflerimizi tutturmak yönünde önemli katkıları olacağına inanıyoruz. Yetkililerimiz üst segment inovatif ürünlerimizi tanıyacak ve beğenecekler. Geçtiğimiz yıllardan edindiğimiz tecrübe doğrultusunda bu yılki toplantılar sonucu 5 milyon dolarlık sipariş öngörüyor ve hedefliyoruz.” diye konuştu.

“Koleksiyonlarımızı hayata geçirirken bilimden ilham alıyoruz”

Son dönemde oldukça konuşulan antiviral kumaş teknolojisi hakkında da konuşan Zaur Samedov “Kurulduğumuz günden bu yana bilimden ilham alıyor, teknolojiyi harfiyen takip ediyor ve koleksiyonlarımızı son trendlere uygun, katma değeri yüksek, fonksiyonel kumaşlarla tasarlıyoruz. Pandemi dönemiyle gelişen süreç de bu açıdan bizi tetikledi. Temas yoluyla bulaşabilecek virüs ve bakterilerin giysiler üzerinde yaşamasını ve yayılmasını önleme hedefiyle geliştirdiğimiz antiviral kumaşlar, laboratuvar ortamındaki testleri başarıyla geçti. Bu teknoloji sayesinde, işlenmiş materyal üzerindeki viral aktivite 2 saat içinde yüzde 99 oranında azalıyor. Öte yandan teknolojinin içerdiği antibakteriyel özellik ve nano aprenin bakterileri öldürme ve çoğalımı engelleme mekanizmasının yıkama sonrası da kalıcılığını koruduğu tespit edildi. Piyasadaki en etkili antimikrobiyal apre olarak nitelendirilen teknolojiyi temel ürün gruplarımızın yüzde 60’ına entegre etmiş durumdayız. Bayi yetkililerimizin bu ileri teknolojiyi tanımaları neticesinde sektörümüzü son derce olumlu yönde etkileyeceğimize inanıyorum.” dedi.

Türkiye, dünyanın en büyük 8. mobilya ihracatçısı oldu

 12 milyar dolarlık üretim gücü ile dünyanın önemli mobilya üstlerinden biri olan Türkiye, dikkat çekici bir başarıya imza attı. Türk mobilya sektörü dünya ihracat sıralamasında

altı basamak birden yükselerek dünyanın en büyük sekizinci ihracatçısı oldu. Türkiye’nin hemen üstünde Kanada ve ABD bulunurken İstanbul Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Güleç, “Bu iki ülke ile aramızdaki fark çok azaldı, 2023 hedefimiz dünyanın en güçlü 5 mobilya ihracatçısından biri olmaktı. Türk mobilya sektörü olarak bunu başaracak güçte ve donanımdayız” dedi. Dünya mobilya pazarından hali hazırda aldıkları payın yüzde 1,5 olduğunu da hatırlatan Güleç, dünyanın en önemli tedarikçilerinden biri olduğumuzu da sözlerine ekledi.

Dünyaca referans kabul edilen Milano merkezli araştırma merkezi Centre For Industrial Studies’in (CSIL) 2020 raporuna göre Türkiye, küresel mobilya ihracatında 6 basamak birden atlayarak sekizinci sıraya yükseldi. Dünya Mobilya Görünümü başlıklı World Furniture Outlook 2020-2021 isimli rapora göre, Türkiye, 2019’da 2,9 milyar dolarlık mobilya ihracatıyla önceki yıla göre 14. sıradan 8. sıraya yükseldi. Açıklanan sıralamada Türkiye önceki yıla göre İspanya, Danimarka, Fransa, Meksika, Romanya, Malezya ve Hollanda gibi ülkeleri geride bıraktı. İstanbul Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Güleç, konuya ilişkin olarak şunları kaydetti: “12 milyar dolarlık üretim kapasitemizle dünyada en fazla mobilya ihracatı yapan 8. ülke olduk. 6 basamak birden yükselmenin getirdiği haklı gururu yaşıyoruz.  Sektörümüz 12 bini ihracatçı olmak üzere 36 bin mobilya markasıyla 500 bin kişiye istihdam alanı sunuyor. Yeni teknolojileri kullanan, kalite ve tasarımdan ödün vermeyen bir mobilya sektörüne sahibiz. Ancak söz konusu uluslararası raporda ihracatımız 2 milyar 864 milyon dolar olarak gözüküyor. Bizim ihracatımızın bir kısmı demir ve demir dışı metaller ihracatçı birlikleri ile kimyevi maddeler ve mamulleri ihracatçıları birliklerinin rakamlarına yazılıyor. Gerçek ihracat rakamımız 3,5 milyar doları gösterebilirsek, 3,7 milyar dolarla yedinci sırada bulunan Kanada ile kıl payı bir fark kalacak. 4,7 milyar dolarla altıncı sırada bulunan ABD’ye de yaklaşmış olacağız.”

2023’de dünyanın en çok ihracat yapan 5 ülkesi olmayı hedefliyoruz

Türk mobilya sektörü olarak hali hazırda dünya mobilya pazarından yüzde 1,5’luk pay aldıklarını hatırlatan Güleç, “Ülke olarak dünyanın en önemli tedarik zincirine giriyoruz. 2020’nin ilk sekiz ayında 2,1 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdik. Türkiye mobilya sektörü fason üretimi olmayan dünyaya kendi markalarını pazarlayan, markalaşma adına var gücüyle çalışan, tasarım konusunda Ar-Ge tasarım çalışmalarına yatırımlar yaparak her geçen gün kendini yenileyen, 180 ülkeye ihracat yaparken onunla da yetinmeyip yeni pazarlar arayışında olan bir sektör. Tüm bu parametreler gösteriyor ki; 2023’de dünyanın 5 mobilya ihracatçısı ülkeleri arasında Türkiye’yi de görmek hayal değil. Tasarım, kalite, hızlı üretim ve iş gücü maliyetiyle öne çıkan Türkiye ihracatta tam yol ilerlemektedir. Önümüzdeki dönemlerde ABD, Çin, Hindistan gibi ülkelere yoğunlaşarak, lojistik sistemleri kurarak ve tasarıma daha çok ağırlık vererek ihracat artışımızı ivmelendireceğiz “ dedi.

2022’de daha büyük ölçekli mobilya fabrikaları kurulacak

Ahmet Güleç, Türk  mobilya sektörü olarak yılı 4 milyar dolar ihracatla bitirmeyi beklediklerini, yanı sıra iç pazarda ise 60 milyar TL’lik satış grafiği yakalamayı öngördüklerini söyledi. Pandemi sonrası oluşan talep artışına da değinen Güleç şunları kaydetti: “Yaşanan talep artışına fabrikalarımız vardiyalı çalışma sistemlerinde düzenlemeler yaparak ve pandemi nedeniyle yarım kalan kimi yeni tesislerini hızla tamamlayarak yetişmeye çalışıyorlar.  Talep artışı ilk etapta istihdamın önünü açacaktır. 100 bin kişilik bir ek istihdam durumu ortaya çıkabilir. Fabrikalarımız, maske, mesafe ve hijyen kurallarına uygun olacak şekilde verimliliği sağlamanın koşullarını oluşturup tedarik zincirinde aksama yaşanmamasını sağlıyorlar. Bunun için çok büyük bir çaba veriyorlar. Ama şunu söyleyebilirim,  talep artışındaki bu hız devam ettiği sürece özellikle 2021 belki olmaz; ama 2022’deki yeni mobilya fabrikaları daha büyük ölçekli olacak.  Son teknolojinin kullanılacağı bu fabrikalar Türk mobilyası için aynı zamanda büyük bir eşik olacak. Dünyanın ihracatçı en büyük ilk beş mobilya ülkesinden biri olmak istiyoruz, bunu başarabilecek güce sahibiz. Türkiye olarak biz şu anda Avrupa’nın mobilya fabrikasıyız. Amerika Birleşik Devletleri, en büyük müşteri potansiyelimizi barındırıyor. Amerika’ya, bir yandan da Avrupa’ya ihracatımız artıyor. Kısa dönemde Amerika’ya 3 milyar dolar ihracat yapmak ve bu şekilde hedeflerimizi gerçekleştirmek istiyoruz.”

GTech Akademi’den mezun olan 51 yeni veri uzmanı sektöre hazır
20 yıllık uzmanlığıyla veriden değer yaratmak için çalışan, teknoloji alanında katma değerli hizmetler ve çözümler sunan veri teknolojisi firması GTech’in 2014 yılından bu yana ücretsiz olarak yürüttüğü projesi GTech Akademi, 2020 programı kapsamında 51 genç veri uzmanını mezun etti.
GTech’in teknoloji dünyasındaki 20 yıllık deneyim ve birikimiyle, sektör için daha nitelikli gençler yetiştirmek ve ekosisteme katkı sağlamak üzere 2014 yılında hayata geçirdiği ve bugüne dek 10.000’den fazla gence dokunan projesi GTech Akademi, 2020 yılı mezunlarını verdi.
GTech Akademi 2020 programının 51 katılımcısı Büyük Veri, İş Zekası, Yapay Zeka, Makine Öğrenmesi, Veri Ambarı, Veritabanı, İleri Analitik, Kurumsal Performans Yönetimi gibi alanlarda yetkin ekipler tarafından sunulan eğitimlerini tamamladı. Yeni nesil teknolojileri sadece teorik olarak değil uygulamalı olarak da öğrenme fırsatı yakalayan katılımcılar, sektörün ihtiyaçları ve beklentileri doğrultusunda kendilerini geliştirebilecekleri yepyeni fırsatları keşfetti. Eğitimini tamamlayan gençler, bundan böyle başta GTech olmak üzere, sektörün önde gelen oyuncuları tarafından sunulacak kariyer imkanlarından faydalanabilecek.
GTech Akademi’nin temelinde “Gençlerimizi iş hayatına hazırlamak en büyük sorumluluğumuzdur” bilincinin yattığını vurgulayan GTech Kurucu Ortağı ve CEO’su Mine Taşkaya, projeyle ilgili şunları söylüyor: “Akademimizin eğitimleri her yıl fiziksel sınıf ortamında gerçekleşiyordu ancak bu yıl pandemi süreci sebebiyle tüm altyapımızı online olacak biçimde düzenledik. Katılan genç mühendisler üniversitelerde aldıkları temel mühendislik eğitimlerinin yanı sıra sektörün ihtiyaç duyduğu yeni nesil teknolojileri uygulamalı olarak öğreniyor ve tam donanımlı hale geliyor. Bu programda 1 aylık ücretsiz eğitimlerle öğrencilere sadece teoriyi değil özellikle yeni nesil teknolojileri kullanmayı da öğreterek onları sektöre kazandırıyor ve ekosisteme yetişmiş insan kaynağı sağlıyoruz. GTech Akademi’de eğitim alan gençlerin yüzde 75’i, birkaç ay içinde iş bulabiliyor. Bugüne dek programımıza dahil olan gençler arasından 49 kişiyi GTech’te istihdam ettik. GTech Akademi müşterilerimizin de ilgisini çekiyor, bu programı kendi bünyelerinde uygulamaya yönelik değerlendirmeye alan şirketler oldu. Ayrıca bir kaç büyük banka yeni mezun işe alım programında ihtiyaçlarına uygun donanımdaki GTech Akademi mezunlarını işe aldı. Veriyi şirketlerin daha iyi ve etkin kullanabilmesini sağlamak için çalışan bir şirket olarak, gençlerin bu sektördeki varlıklarını ve sürdürülebilir katkılarını çok önemsiyoruz. GTech Akademi’ye ilgi gösteren ve bu sektörde kendini yetiştirmeyi hedeflerken ilk durak olarak bizi seçen tüm gençlere yürekten teşekkür ederiz.”
Bu yıl 2.094 gencin başvurduğu GTech Akademi programına Boğaziçi Üniversitesi, ODTÜ, Sabancı Üniversitesi, İTÜ, Galatasaray Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi, YTÜ, Dokuz Eylül Üniversitesi, Özyeğin Üniversitesi gibi   Türkiye’nin önde gelen üniversitelerin ilgili bölümlerinde okuyan ya da mezun öğrenciler katıldı. Başarılı ve yetenekli katılımcıların GTech bünyesinde istihdam edildiği ve 2014 yılından bu yana düzenli olarak gerçekleştirilen eğitimlere bugüne dek 12.177 genç başvurdu. GTech Akademi’ye kariyerini teknoloji konusunda geliştirmek isteyen yeni mezun,  ilgili alanlarda yüksek lisans öğrencisi olarak eğitimine devam eden veya maksimum 3 yıl yazılım deneyimi olan gençler kabul ediliyor.

Girişimci kadınların satış kanalı İyi İşler Dükkan bir yaşında
Kadın girişimcilerin birbirinden değerli markalarının Morhipo.com müşterileriyle buluştuğu İyi İşler Dükkan, ilk yılını geride bırakıyor. Bir yılda 2 bine yakın ürünü Morhipo.com’da müşterilerinin beğenisine sunan İyi İşler Dükkan, 6 binden fazla ürünün satışını gerçekleştirdi.
Boyner Grup ve KAGİDER ortaklığıyla kadın girişimcileri güçlendirmek ve desteklemek için hayata geçirilen “İyi İşler: Gıda ve Elektronik Dışı Perakendede Kadın Girişimcileri Güçlendirme Programına katılan girişimci kadınların ürünlerinin satışa sunulduğu İyi İşler Dükkan, birinci yılını kutluyor. Bir yılda 25 markanın 2 bine yakın ürününü müşterilerle buluşturan İyi İşler Dükkan’da, 6 binden fazla ürünün satışı gerçekleşti.
İlk olarak 2015 yılında Boyner Grup ve Dünya Bankası-Uluslararası Finans Kurumu işbirliği ile Boyner Grup markalarına üretim yapan kadın işletme sahipleri için tasarlanan “İyi İşler”, 2018’de Boyner Grup – KAGİDER işbirliği ve Bank Of America-Merril Lynch’in desteğiyle tekstil, hazır giyim, ayakkabı, çanta, aksesuar, ev ve mutfak tekstili gibi alanlarda faaliyet gösteren kadın üreticileri dahil ederek büyüdü. Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası tarafından da iyi uygulama örneği olarak seçilen “İyi İşler” programında bugüne kadar 70’ten fazla kadın girişimci bireysel ve kurumsal kapasite geliştirme eğitimlerini başarıyla tamamlayarak “İyi İşler” sertifikalarını aldı. Bundan tam bir yıl önce Morhipo.com’da hayata geçirilen İyi İşler Dükkan ise kadın girişimcilerin ürünlerini müşterilerle buluşturmak açısından büyük önem taşıyor. Kadın girişimcilerin pazara erişimlerinde destek sağlayan bu proje, e-ticaret ekosistemine yeni Türk markaları kazandırma hedefini de başarıyla yerine getiriyor.
İyi İşler Dükkan’da tekstil, hazır giyim, ayakkabı, çanta, aksesuar, ev ve mutfak tekstili gibi alanlarda faaliyet gösteren 25 markanın ürünleri yer alıyor. Bebek ürünlerinden kadın giyime, çanta ve aksesuarlardan ev dekorasyonuna kadar 2 bine yakın ürün İyi İşler Dükkan çatısı altında Morhipo.com müşterileriyle buluşuyor.
İyi İşler Dükkan yola devam ediyor
“İyi İşler: Gıda ve Elektronik Dışı Perakendede Kadın Girişimcileri Güçlendirme Programı” yeni dönemde de yeni girişimcilerle yola devam ediyor. KAGİDER ve Boyner Grup işbirliğinde düzenlenen; satış-pazarlama, hukuk, finans, lojistik ve dijitalleşme başlıkları başta olmak üzere pek çok konuyu içeren kapsamlı eğitim programını tamamlayan yeni tasarımcılar, İyi İşler Dükkan’a katılmaya hak kazanacak. Böylece proje kapsamında daha fazla girişimciye katkı sağlanırken, Morhipo.com müşterilerine daha geniş bir seçkiyle erişilecek.

Osmanlı sultanlarının gözdesi, ihracatın yıldızı oldu

Osmanlı Sarayında, Sultanların sofralarını süsleyen, Çekirdeksiz Sofralık Sultani Üzüm, ihracatın yıldızı oldu. 8 Ağustos 2020 tarihinde ihracatı başlayan çekirdeksiz sultani üzüm 1 aylık dönemde, Türkiye’ye 37 milyon 419 bin dolar döviz kazandırdı.

Taze çekirdeksiz sultani üzüm ihracatı 2019 yılının aynı döneminde 30 milyon 701 bin dolar olmuştu. Sultani üzüm ihracatı geçen sezona göre yüzde 22 artış kaydetti.

Ege İhracatçı Birlikleri verilerine göre, çekirdeksiz sofralık sultani üzüm ihracatında Rusya Federasyonu 19 milyon 142 bin dolarlık tutarla zirvede yer aldı. Türk ihracatçıları, Rusya Federasyonu’na 2019 yılının aynı döneminde 14 milyon 756 bin dolarlık çekirdeksiz sultani üzüm ihracatı yapmıştı. Rusya’ya ihracat artışı yüzde 30’a tırmandı.

Çekirdeksiz Sofralık Sultani Üzümün, Anavatanının Anadolu toprakları olduğuna işaret eden Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, şifa deposu olan çekirdeksiz sultani üzüm için 55 bin üretici ailenin 1 milyon dekarı aşan bağ alanlarında üretim yaptığı bilgisini verdi.

Türkiye’nin taze üzüm ihracatından 2019 yılında 150 milyon dolar döviz geliri elde ettiğini dile getiren Uçak, “Taze üzüm ihracatında 92 milyon dolarlık payla çekirdeksiz sultani üzüm, dünyanın en çok tercih ettiği üzüm çeşidimiz. 2020 yılında taze üzüm ihracat hedefimiz 180 milyon dolar, çekirdeksiz sultani üzüm ihracatında ise 110 milyon dolara ulaşmak için çalışacağız” diye konuştu.

Kanseri önleme, kalp hastalığı riskini azaltma yanında vitamin ve mineraller açısından çok zengin bir meyve olan çekirdeksiz sultani üzümün, kemiklerin güçlenmesinde önemli rol oynadığının altını çizen Uçak, görüşlerini şöyle özetledi; “İçerdiği yüksek miktarda demir nedeniyle kansızlığı önlüyor, üzüm polifenoller olarak bilinen güçlü antioksidanlar içerdiği için bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Tüm vatandaşlarımızı günlük asgari 100 gram taze üzüm tüketmeye davet ediyorum. Okullar 28 Eylül’de açılacak, çocuklarımızın bağışıklık sisteminin covid-19’a karşı güçlü kalması için beslenme çantalarına taze üzüm konulmasını tavsiye ediyorum.”

Türkiye, çekirdeksiz sultani üzüm ihracatının başladığı 8 Ağustos 2020 tarihinden sonra 44 ülkeye üzüm ihraç etti. Rusya 19 milyor 142 bin dolarlık tutarla açık ara en fazla ihracat yapılan ülke olurken, Ukrayla 4 milyon 551 bin dolarla ikinci sırada yer aldı. Almanya ve Polonya ise; 3’er milyon dolarlık taze sultani üzüm tercih etti.

Panasonic kusursuz bir kablosuz barkod okuma deneyimi için ProGlove’la işbirliğine imza attı
Panasonic TOUGHBOOK ve ProGlove giyilebilir akıllı tarama teknolojileri, tedarik zincirinin modern sesle kontrol çözümlerinde kilit role sahip.
Panasonic, tedarik zincirlerine yönelik çözümlerini güçlendirmek için ergonomik giyilebilir teknoloji lideri ProGlove’la işbirliğine başladığını duyurdu. Pazardaki en dayanıklı mobil bilişim çözümlerini sunan Panasonic TOUGHBOOK ve ProGlove, teknolojilerini birleştirerek bağımsız bir tarama çözümü veya tedarik zinciri, depo operasyonları, envanter kontrolü ve perakende için Panasonic’in sesli veri toplama çözümlerinin temel unsuru olan bir ürün sunuyor.
ProGlove MARK, kullanıcıyı merkeze alan tasarımı ve sektörel kullanım için tarayıcıya sahip ilk akıllı eldiven olmasıyla öne çıkıyor. Hafif ve dayanıklı kablosuz barkod okuyucu, barkod tarama süresini yüzde 50’ye kadar azaltabiliyor ve hataları da yüzde 33 oranında düşürüyor. Kablolu veya kablosuz el cihazı ve yüzük şeklindeki tarayıcılarla aynı işlevi yerine getiren bu çözüm, operatörlerin ellerinin boşta kalmasını ve diğer işlerini tam kapasiteyle yapabilmelerini sağlıyor. Üretim ve lojistik sektörlerindeki statik, yarı statik ve dinamik iş istasyonları için uyumlu olan çözüm; montajda, malzeme taşımada, kalite kontrolde, giren/çıkan eşyalarda, toplamada ve malzeme naklinde kullanılabiliyor.
ProGlove MARK 2 serisi, Panasonic’in dayanıklı TOUGHBOOK mobil cihazlarıyla Bluetooth başlıkların bir arada kullanılmasını sağlayan esnek sesli komut çözümleriyle, dahili barkod okuyucularıyla, kılıf veya omuz askısıyla ve TOUGHBOOK Omnia özel ses uygulaması ile sorunsuz bir şekilde çalışabiliyor.
Panasonic TOUGHBOOK Avrupa Çözümler ve Mühendislik Genel Müdürü Jon Tucker, konuyla ilgili şunları söyledi:” Tedarik zincirlerinin birçok güçlük yaşadığı ve her saniyenin önemli olduğu bu ortamda ProGlove Panasonic TOUGHBOOK’un ideal iş ortaklarından birisi oldu. ProGlove ile birlikte her tarama işine harcanan süreleri kısaltarak yatırımın hızlı bir şekilde şirketlere geri dönmesini sağlayacağız.”
ProGlove Stratejik İnisiyatifler Başkan Yardımcısı Manuel Bönisch de “Panasonic, sektördeki şirketlerin daha verimli ve zahmetsiz bir çalışma ortamı sağlamasına yardımcı olmak için dayanıklı, inovatif ve kullanıcı dostu çözümler sunma vizyonumuzu paylaşan ideal bir iş ortağı” dedi.

Barty 5 milyon TL değerleme ile yatırım aldı
Girişimcilik ekosisteminde yatırımlar pandemi döneminde de hız kesmiyor. 2019 yılının Kasım ayında hayata geçen kişiler arası nakitsiz alışveriş platformu Barty, 5 milyon TL değerleme ile 1 milyon TL yatırım alarak hedef büyüttü. Aldıkları yatırım ile birlikte ürün yelpazesini 18 kategoriye çıkartmayı planladıklarını belirten Barty’nin Kurucusu Semih Kılıçgedik “Barty’i 2022 yılında Güney Doğu Asya ve Orta Doğu pazarlarında da kullanıcılarla buluşturmak istiyoruz” dedi.
2. el eşyaların değerinde ve hızlı el değiştirmesini sağlayan kişiler arası nakitsiz alışveriş platformu Barty, pandemi döneminde ilerlettiği tohum yatırım turunu 5 milyon TL değerleme ile 1 milyon TL yatırım alarak tamamladı. Oluşturduğu modelin denemesini önce kitap kategorisi ile yapan Barty, aldığı yatırım ile birlikte ürün yelpazesini elektronikten hobi, oyun, müzik eşyalarına; spor aletlerinden bebek ürünlerine 18 farklı kategoriye çıkarmayı hedefliyor.
Söz konusu yatırımda kurumsal ve bireysel yatırımcılardan oluşan bir yatırımcı grubu göze çarpıyor. Yatırım turunda, Geometri Melek Yatırım Ağı A.Ş., Batı Law gibi şirketlerin yanı sıra Keiretsu Forum’dan İbrahim Özer (Alesta Elektronik Teknoloji Yatırım A.Ş), Mine Şenuysal Özgür, Faik Ulutaş, Figen Korun, Erman Kumcu, Alper Şener ile bireysel yatırımcılardan Doğukan Doru Alkan, Elvan Sevi Bozoğlu, Hüseyin Nalbantoğlu, İrfan Toker yer aldı.
Hedef 2022 yılında yurt dışına açılmak
Yeni yatırım ile birlikte milyonlarca eşyanın makine öğrenmesi ile piyasa değerinin belirlendiği, sanal takas puanı aracılığı ile çapraz takas yapmaya olanak sağlayan mobil öncelikli, renkli ve akıcı bir nakitsiz alışveriş deneyimi sunmak istediklerine vurgu yapan Barty’nin Kurucusu Semih Kılıçgedik, konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: “Teknoloji temelli hızla büyüyen 2. el pazarına yeni bir dikey eklemek üzere şahsına münhasır bir C2C model geliştirerek yola çıktık. Projenin en başında hedef kitlemizi ve sorunlarını tespit ederken çok titiz davrandık. Barty kullanıcılarının bizlere gösterdiği yoğun ilgi, bizleri günlük hayatlarına almaları ve onlara sağladığımız faydayı görmek paha biçilemez. Buna ek olarak salgının en belirsiz döneminde, Barty’nin emektarlarına ve ufkuna inanarak yatırım kararı alan kurumsal ve bireysel hissedarlarımıza da teşekkürlerimizi iletmeyi bir borç biliriz. Şu ana kadar 11 bin aktif kullanıcı ‘Barty’ dedi ve tamamen ücretsiz uygulama içerisinde 2 bin üzerinde takas gerçekleşti. Şimdi sırada Barty’cilerin sayısını farklı coğrafyalardan milyonlara götürmek var. 2021 yılında 1 milyon kayıtlı kullanıcı ile 400 bin TL’lik aylık ciroya ulaşacak yol haritamızı uygulamaya başladık. Asıl bizleri heyecanlandıran ise 2022 yılında Barty’i Güney Doğu Asya ve Orta Doğu pazarlarında görmeye başlayacak olmamız.”

Kriz yönetiminde başarılı şirketler yüzde 20’ye varan oranda değerleniyor
Aon’un yayınladığı “Karmaşık ve Dalgalı Dönemlerde Karar Almak: COVID-19’u Yönetmenin Anahtarları” başlıklı raporunda kriz yönetiminde başarı faktörleri hazırlıklı olma, liderlik, iletişim, eylem ve değişim olarak sıralanıyor.
Risk, emeklilik ve sağlık konularında veri ve analizlerden faydalanarak profesyonel hizmetler sunan Aon, küresel ekonomi üzerinde sarsıcı etkilere neden olan COVID-19 döneminde, yöneticilerin yeni riskler karşısında karar alma süreçlerini nasıl şekillendirdiğini incelediği “Karmaşık ve Dalgalı Dönemlerde Karar Almak: COVID-19’u Yönetmenin Anahtarları” başlıklı bir rapor yayınladı. Karmaşık ve dalgalı bir iş ortamında şirketlerin geleceğini özgün bilgilere dayanan karar alma becerilerinin belirleyeceği görüşünün paylaşıldığı rapor, bağımsız araştırma şirketi Pentland Analytics’in 20 yıl boyunca 150’yi aşkın vaka çalışmasından elde ettiği verilere ve krizleri iyi yöneten şirketlerle kötü yönetenler arasındaki karşılaştırmalara dayanıyor.
Dün bilinen gerçeklerle bugün karar almanın mümkün olmadığını belirten, Aon Türkiye Eş CEO’su Selda Oknas Tanbay, “Karar alma eylemi bugün bilinenleri sürekli yenileyerek ve yarının bugün tarafından nasıl şekillendirildiğini anlayarak yapıldığında başarılı sonuçlar veriyor. Liderler bir yandan belirsizliklerle uğraşırken diğer yandan da kurumlarını geleceğe hazırlamak için planlarını doğru bilgilerle yapmalılar. Dirençlilik dediğimiz ve iş yaşamında önemi her geçen gün artan beceriyi de böyle tanımlayabiliriz. Raporumuzla, COVID-19’un kriz yaratan doğasını incelerken kısa ve uzun vadede anlamlı sonuçlar yaratacak karar alma planlarını masaya yatırdık” diye konuştu.

Krizi başarıyla yöneten şirketlerin değeri artıyor
Aon’un paylaştığı “Karmaşık ve Dalgalı Dönemlerde Karar Almak: COVID-19’u Yönetmenin Anahtarları” raporuna göre kurumlar bir krizi başarıyla yönettiklerinde, krizi takip eden yıl içerisinde hisse değerleri yüzde 20’ye varan oranda artış gösterebiliyor. Krizi başarıyla yönetemeyen kurumların hisse değerleri ise yüzde 30’a varan oranda düşüş gösterebiliyor. Araştırmayı gerçekleştiren Pentland Analytics’in Kurucusu Dr. Deborah Pretty, “İtibarınızı etkileyen bir olaya anlık ve tepkisel yaklaşıldığında olayın anlatısının kontrolünü kaybetme riski oluşur ve hem marka itibarı hem de hisse değeri hasar görebilir. Yaşanan olaya karşı proaktif olunup olay derinlemesine değerlendirildiğinde ise piyasa ödüllendirici bile olabilir” diye konuştu.
COVID-19 krizinde başarı formülü: Liderlik, İletişim, Eylem
Araştırmada krizlerden başarıyla kurtulan ve kurtulamayan şirketleri birbirinden ayıran beş ayrı özellik ortaya konuluyor. Liderlik, iletişim ve eylem bu beş özellik arasında şirketlerin büyük bir krizi yönetmek için özellikle odaklanması gereken üç alan olarak gösteriliyor.
Özellik                                     Başarılı olanlar                        Başarılı olamayanlar

Hazırlıklı Olma Kayıp önleme ve azaltmaya karşı sergilenen derin bağlılık Risklere karşı hazırlıklı olmayı önceliklendirememek
Liderlik CEO’nun güçlü ve görülür liderliği Zayıf ya da delege edilmiş liderlik, sorumluluk almakta başarısız olmak
İletişim Kesin bilgilere dayalı ve iyi koordine edilen iletişim Saydam olmayan, bölünmüş ya da istikrarsız iletişim
Eylem Küresel çapta hızlı tepki ve eylem Eylem gecikmesi, yoksunluğu ya da sınırlılığı
Değişim Gerçek pişmanlık: Anlamlı değişime bağlılık Minimal, özgünlükten yoksun, isteksiz çekişme (şayet varsa)

Aon Türkiye Eş CEO’su Selda Oknas Tanbay şu açıklamayı yapıyor: “Aon olarak, şirketlerin COVID-19 krizini başarıyla yönetebilmelerine ve karar alma süreçlerine destek olmak için bu beş alanın tümüne yönelik bir yaklaşım geliştirdik. Bu yaklaşımın üç temel bileşeni bulunuyor: kurumsal dayanıklılığa odaklı bir karar alma mekanizması sunan ‘Siyah Kuğu’ Karar Alma Şablonu, COVID-19’un oluşturduğu şartlara göre uyarlanmış bir Kriz Yönetim Modeli ve iş sonuçlarına yönelik öncelikler. Bu yaklaşım sayesinde yöneticiler kriz dönemlerinde kurumlarını başarıya ulaştıracak dayanıklılığı ve organizasyonel becerileri geliştirebiliyorlar.”

Kış geliyor İdlib’de dram devam ediyor Briket evler, savaş mağduru ailelere teslim ediliyor…

İçişleri Bakanlığı ve AFAD koordinasyonunda bir araya gelen sivil toplum kuruluşlarının başlattığı “Bir Aradayız, İdlib’in Yanındayız” kampanyası kapsamında Deniz Feneri Derneği bölgede yaptırılan 650 briket evin inşası tamamlandı.

Hazır hale getirilen evlere, savaş mağduru İdlib’li ihtiyaç sahibi aileler yerleştirilmeye başlandı.

Yaklaşan kış mevsimi ile birlikte çalışmalarına hız veren dernek, İdlib bölgesinde başladıkları briket ev inşasının 1 ve 2.’nci etabını tamamlayıp hızla 400 konutluk 3. Etap inşasına başladı.

Evlerin yapıldığı bölgede gerekli altyapı çalışmaları sürüyor.

Ortalama 24 metrekarelik evlerde oturma ve ebeveyn odası, mutfak, banyo ve tuvalet bulunuyor. Su tankı ile tüm kapı ve pencereler çürüme ve paslanmaya dayanıklı malzemeden yapılıyor.

Evlerin etrafında okul, cami, sağlık ocağı ve çocuk parkı gibi sosyal alanlar da bulunuyor.

Projelerin tamamlanıp briket evlere savaş mağduru binlerce ailenin yerleşmesi mazlumların hamisi olan Türk milletinin desteğiyle oluyor.

Briket evlere yerleştirilen ailelere aynı zamanda başta gıda maddesi olmak üzere sünger yatak, kılıflı yastık, çift kişilik battaniye, bez dolap, su termosu, el feneri ışıldak ve mutfak gereçlerinden oluşan malzemelerinde verildiğini sözlerine ekledi.

Deniz Feneri Derneği Suriye’de iç savaşın başından beri çeşitli alanlarda yardım çalışmaları durmaksızın yürütüyor.

Deniz Feneri Derneği Yönetim Vekili Recep Koçak yaptığı açıklamada şunları söyledi;

“Yaz bitti şu an son bahardayız , yazdan kalan günlerini geçiriyoruz. Havalar çok sıcak geçiyor ama çok yakında artık kışın gölgesi düşecek, havalar soğuyacak.

Özellikle Suriye’de oluşturulan güvenli bölgede İdlib bölgesinde kış şiddetli geçiyor ve Deniz Feneri Geçtiğimiz aylarda briket evler yapmaya başlamıştı İdlib bölgesinde 1. Etap 200 evden oluşuyordu içinde şu an o evlerin sahipleri sıcak bir yuvaya kavuşmanın huzurunu yaşıyorlar.

2. Etap Devler 400 evden oluşuyor tamamlanmak üzere orada 400 ailemiz sıcak huzurlu bir yuvaya kavuşacak.

Şimdi ise yeni bir etap başlattık 3. Etap briket evlerimizin hazırlığını sürdürüyoruz, hayırseverlerimize duyarlı insanımıza kış gelmeden 3 etabın Hızla tamamlanması için çağrıda bulunuyoruz.

2011’den beri olağanüstü şartlarda yaşıyorlar Suriyeli kardeşlerimiz, çok sayıda Suriyeli’ye ev sahipliği yapıyoruz.

Deniz feneri olarak 2011’den beri Suriyeli kardeşlerimiz için bütün imkanlarımızı zorluyoruz.

Sürekli desteklediğiniz kamplar var bir de az önce bahsettiğim gibi briket evlerde 3 etabının çalışmalarını şu an başlatmış bulunuyoruz.”dedi.

Canesis’in Yeni Genel Koordinatörü Onur Günay oldu

Sistem entegrasyonu alanında güçlü kadrosu ile faaliyet gösteren Canesis’in, yeni genel koordinatörlüğü görevine Onur Günay atandı.

Bilgi teknolojileri projelelerinin planlanmasından, mimari tasarımı, geliştirilmesi, uygulanması, yönetimi ve teknoloji danışmanlığına kadar tüm müşterilerine dijital dönüşüm yolculuğunda destek olan Canesis, Onur Günay’ın bu pozisyona gelmesi ile birlikte bilişim sektöründeki gücünü bir adım öteye taşımayı hedefliyor.

Onur Günay, Canovate Grup’a katılana kadar birçok teknoloji tabanlı şirkette görev alarak, dijital transformasyon ve bilişim alanında birçok başarılı projenin yöneticiliğini yapmıştır ve 17 Ağustos 2020 tarihinden itibaren Canesis’in yönetimini üstlenmiştir.