Ekonomi-teknoloji, TUİK verileri, magazin-yaşam haberleri (20.09.2021)

Aon Küresel Refah Anketi: “İşverenler, kurumsal refah performansını yükseltmek için çalışma kültüründe esnekliğe açık olmalı”
Aon’un Küresel Refah Anketi’nin 2021 sonuçlarına göre  küresel çapta şirketlerin yüzde 82’si çalışanlarının refahının bir öncelik olduğunu düşünüyor. Ancak buna rağmen birçok şirket; kurumsal kültürlerinde, yeteneği kendilerine çekme yaklaşımlarında ve performans hedeflerinde bir refah stratejisinden yoksun.
Risk, emeklilik ve sağlık konularında veri ve analizlerden faydalanarak profesyonel hizmetler sunan Aon, IPSOS işbirliğinde gerçekleştirdiği 2021 Küresel Refah Anketi’nin sonuçlarını yayınladı. Dünyanın dört bir yanındaki işverenlerin, çalışan refahını ele alış biçimlerini ve çalışan refahı programlarının şirket performansı üzerindeki etkisini inceleyen araştırmaya 41 ülkeden 1.648 şirket katıldı.
Şirketlerin yüzde 82’si için kurumsal refah olmazsa olmaz
Araştırma sonuçları, çalışan refahının şirket performansı üzerinde doğrudan etkisi olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda stres, tükenmişlik ve kaygı gibi faktörler nedeniyle şirket performansının olumsuz etkilenebileceğini ortaya koyuyor. Ankete göre küresel çapta kurumların yüzde 82’si, şirketlerinde refahın önemli olduğuna inanıyor. Çalışan refahının, sadece bu konuya özel programların geliştirilmesi ile sağlanamayacağı; ayrıca kapsamlı bir insan ve performans stratejisi oluşturulmasıyla sağlanabileceği tespit edilmiştir. Esnek çalışma tarzları ve kurumsal dayanıklılığın, geleceğin kurumsal hayatında belirleyici unsurlar olduğu raporda belirtilmiştir.
Kurumsal refah performansının, güçlü ve odaklı bir stratejiyle doğrudan bağlantılı olduğunu belirten Aon Türkiye Sağlık ve Emeklilik Çözümlerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Sinem Yalçın, anket sonuçlarıyla ilgili şu görüşü paylaştı: “Kurumsal refah, şirketlerinizde uyguladığınız inisiyatiflerin ve politikaların ötesinde  kapsamlı bir stratejidir. Bir stratejiye sahip olmak, kurumsal refah performansını olumlu yönde etkileyerek daha yüksek müşteri memnuniyeti ve sadakat oranı sağlar. Yönetim kademelerinin desteği ve katılımı, genel şirket performansını olumlu yönde etkileyebilecek başarılı bir refah stratejisi oluşturmada kritik faktörlerdir. Kurumsal refah, 2020’den önce de önemliydi, ancak küresel bir pandemi ve hızla değişen ekonominin bir araya gelmesiyle birlikte bireyler, kuruluşlar ve topluluklar için önemi daha da arttı. Eskiden bir lüks olarak görülen evden çalışma, geçici bir çözümden; kalıcı, temel bir değişime dönüştü. İşe gidiş gelişlerin ortadan kalkmasıyla, bazı bireyler daha sık egzersiz yapmak ve yemek pişirmek gibi kendileri ve aileleri için zaman ayırma fırsatı buldu. Çalışanların yarısından fazlası mümkün olduğunca uzaktan çalışmaya devam etmeyi tercih ediyor. Ancak yöneticiler uzaktan çalışma kültürünü geliştirirerek, bu eğilimi desteklemelidir. Bu, yalnızca verimli uzaktan çalışma yöntemleri geliştirmek ile ilgili değil, aynı zamanda kalite ve performans gözetiminin kuvvetlendirilmesini de içerir.
Bazı şirketler, çalışanların fiziksel çalışma ortamına dönmeye işlevsel ve zihinsel olarak hazır olup olmadığını değerlendirmektedir. Bu doğrultuda kurumların çeşitliliği teşvik etmesinin önemli olacağını düşünüyoruz.”
Anket bulguları bireysel ve kurumsal refah performansının  iş sonuçları üzerinde olumlu etkiler yaratabildiğini ortaya koyuyor.

İş Sonucu Refah Performansında Artış = İş Sonucunda Artış
Müşteri memnuniyeti ve müşteri sadakati %3 = %1
Çalışan memnuniyeti ve müşteri kazanmak %3,5 = %1
Şirket kârı %4 = %1
Çalışan  sirkülasyonunda düşüş %4 = %1

Dünyanın her yerinde, işverenler koronavirüs pandemisinin başlangıcından bu yana, birçoğu kendi çalışanları arasında olmak üzere ruh sağlığı sorunları tespit ettiklerini belirtiyor ve yakın tarihli küresel bir anket ise pandemi başladığından beri çalışanların yüzde 42’sinin ruh sağlıklarında bir düşüş yaşadığını ortaya koyuyor.[1] Bu çalışmaya göre çalışanların yüzde 28’i işlerine konsantre olmakta güçlük çekmekte, yüzde 20’sinin işlerini tamamlaması normalden daha uzun sürmekte;çalışanların yüzde 15’i ise düşünmekte, muhakeme etmekte ve karar vermekte zorluk çekiyor.
Halihazırda küresel çapta şirketlerin yüzde 82’si çalışanlarının refahını bir öncelik olarak görse de birçok şirket, kurumsal kültürlerinde, yeteneği kendilerine çekme yaklaşımlarında ve performans hedeflerinde bir refah stratejisinden yoksun. Kurumsal refah inisiyatiflerine sahip olan yüzde 87’lik kesimin  yalnızca yüzde 55’inin bu alana yönelik bir stratejisi bulunuyor.

Kurumsal refahın şirketleri için önemli olduğunu belirten işverenlerin yüksek oranda olduğu ülkeler Kurumsal refahın şirketleri için önemli olduğunu belirten işverenlerin düşük oranda olduğu ülkeler
Finlandiya %89 Porto Riko %67
Çek Cumhuriyeti %88 Ekvator %63
Norveç %88 Peru %63
Yeni Zelanda %88

Uzun vadeli bir eylem planı şart
Kurumsal refaha yönelik inisiyatifler; herhangi bir refah programı, aracı, çalıştayı ya da kampanyası olarak kısa süreli uygulamalar olarak tanımlanırken; kurumsal refah stratejileri, kurumsal refah çözümlerine veya hedeflerine ulaşmak için kaynakları kullanan, uzun vadeli bir eylem planı olarak tanımlanıyor.

Fiziksel
Şirketlerin %70’i fiziksel refahı stratejilerine dâhil ediyor
Duygusal
Şirketlerin %67’si duygusal refahı stratejilerine dâhil ediyor
Sosyal
Şirketlerin %65’i sosyal refahı stratejilerine dâhil ediyor
Finansal
Şirketlerin %54’ü finansal refahı stratejilerine dâhil ediyor
İş Hayatı
Şirketlerin %68’i kariyer refahını stratejilerine dâhil ediyor

Şirketlerin refah politikalarında yaşadığı zorluklar
Kurumların kurumsal refah inisiyatiflerini hayata geçirmelerinin ya da bu inisiyatifleri geliştirmelerinin önündeki engeller ise şöyle sıralanıyor:

  • Finansal kaynaklar ve yatırım – %51
  • Uygulanan aksiyonların geri dönüşünün ölçülmesi – %44
  • Çalışan bağlılığı ve ilgisi – %42
  • Program değerini anlama ve gösterme – %32
  • COVID-19 nedeniyle iş gücünün uzak olması – %32
  • Yerelleştirme – her konuma/ülkeye uyarlanması – %24
  • COVID-19 nedeniyle güvenlik endişeleri – %23
  • Kıdemli yönetici desteği – %23
  • Kararlaştırılan eylemlerin uygulanması – %15
  • Yeterli verinin olmaması – %15
  • Veri gizliliği ve yönetmelik – %12
  • Bunlardan hiçbiri – %5

Şirketler, koronavirüs pandemisi boyunca uzaktan çalışmaya geçilmesi ile kurumsal refah, iş ve şirket kültürünün birbirleriyle ne kadar bağlantılı olduğunun daha çok ortaya çıktığını düşünmektedir. Şirketler, kurum kültüründe aidiyet duygusu ve sosyal kapsayıcılığı geliştirmek için daha fazlasını yapmalarını engelleyen unsurları şöyle sıralıyor:

COVID-19’un sosyal mesafeyi gerektirmesi %38
Sanal/uzaktan iş gücü %27
Süreli/mesaili çalışma %21
Genel çalışan bağlılığı eksikliği %20
Hiyerarşik yapı %18
Kültürel engeller %13
Ekip odaklı çalışma eksikliği %12
İşbirliği olmayan çalışma ortamı %10
Topluluk bağlantılarının eksikliği %8
Rekabetçi kültür %8
İşyerinde arkadaş edinme algısı %7
Kayırmacılık %6
Dil engelleri %6
Bunlardan hiçbiri %26

Türk işverenler yılın son çeyreği için iyimser istihdam beklentileri içinde 
ManpowerGroup İstihdama Genel Bakış Araştırması’na göre araştırma kapsamında yer alan sekiz sektörün tamamında 2021’in dördüncü çeyreğine yönelik istihdam artışı bekleniyor. Son üç yılın en olumlu istihdam beklentisini ortaya koyan rapora göre Üretim sektörü mevsimsel verilerden arındırılmış +%21 istihdam görünümüyle en olumlu istihdam beklentisini sergileyen sektör oldu.
ManpowerGroup İstihdama Genel Bakış Araştırması, Türk işverenlerin 2021’in dördüncü çeyreğine yönelik olarak iyimser seviyede işe alım beklentilerine sahip olduğunu ortaya koydu. 1.011 Türk işverenin görüşlerine baş vurularak yapılan araştırmanın verilerine göre Türk işverenlerin yüzde 29’u 2021’in dördüncü çeyreğinde istihdam artışı beklerken, yüzde 14’ü azalma öngörüyor ve yüzde 52’si ise değişiklik olmayacağını tahmin ediyor. 2021’in dördüncü çeyreğine yönelik net istihdam görünümü ise +%15’i gösteriyor. Mevsimsel verilerden arındırılmış görünüm ise yine +%15 olarak ölçülüyor. İşverenler son üç yılın en güçlü işe alım beklentilerini bildirirken beklentiler bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 4, geçen yılın aynı dönemine kıyasla da yüzde 8 puan artmış bulunuyor.
ManpowerGroup Türkiye Genel Müdürü Feyza Narlı, Türkiye’nin 2021 dördüncü çeyrek istihdam görünümü hakkında şunları söyledi: “Araştırmamıza katılan tüm sektör ve bölgelerin yılın son çeyreğine ilişkin istihdam görünümleri pozitif seyrediyor. Sonuçlar son yılların en iyimser istihdam beklentilerini sergilemenin yanı sıra 2022’ye girmeden önce tüm bölgelerimizde işverenler ve iş arayanlara moral verici nitelikte. COVID-19 pandemisinin etkilerinden toparlanma süreci hız kazandıkça giderek artan oranda daha fazla sektörden olumlu beklentiler almaya devam edeceğimize inanıyorum.”
2021’in dördüncü çeyreği için en yüksek istihdam artışı beklentisi Üretim sektöründe
ManpowerGroup İstihdama Genel Bakış Araştırması verilerine göre, araştırma kapsamındaki sekiz sektörün tamamında işverenler Ekim-Aralık arasını kapsayan dönemde işe alım seviyelerinde artış beklentisine sahip. İşverenlerin en güçlü işe alım beklentileri bildirdiği sektör +%21 istihdam görünümüyle Üretim sektörü olurken, bunu istihdam görünümünün +%18’er olarak ölçüldüğü Finans ve Kurumsal Hizmetler, Diğer Üretim ve İlaç sektörleri takip ediyor.  Toptan ve Perakende Ticaret sektörü +%17’lik istihdam görünümü sunarken, Diğer Hizmetler +%13, Restoran ve Otelcilik sektörü +%11 ve İnşaat sektörü +%8 istihdam görünümü ile olumlu işe alım beklentisi sunan diğer sektörler olarak sıralanıyor.

SEKTÖRLER MVA[1] İstihdam Görünümü (%)
ÜRETİM +%21
FİNANS VE KURUMSAL HİZMETLER +%18
DİĞER ÜRETİM +%18
İLAÇ +%18
TOPTAN VE PERAKENDE TİCARET +%17
DİĞER HİZMETLER +%13
RESTORAN & OTELCİLİK +%11
İNŞAAT +%8

Bir önceki çeyreğe kıyasla istihdam beklentileri sekiz sektörün yedisinde artarken, en çok göze çarpan yükseliş yüzde 9 puan artışla Toptan ve Perakende Ticaret sektöründe yaşandı. İnşaat sektörü görünümü yüzde 8 puan artarken, Diğer Üretim ve Restoran & Otelcilik sektörleri yüzde 7’şer puan daha yüksek istihdam beklentisi bildiriyor. İlaç sektöründe ise bir önceki çeyreğe kıyasla görece istikrarlı bir beklenti seyri hakim.

İstihdam beklentileri bir önceki yılın aynı dönemi ile kıyaslandığında sekiz sektörün yedisinde yükseliş göstermiş bulunuyor. Diğer Hizmetler sektörü yüzde 12 puan artışla öne çıkarken onu yüzde 11’lik artışla İlaç sektörü takip ediyor. Toptan ve Perakende Ticaret sektörü işverenleri bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 10 puan fazla istihdam beklentisi sergilerken Diğer Üretim ve Finans & Kurumsal Hizmetler sektörleri sırasıyla yüzde 9 ve yüzde 8 puan daha yüksek istihdam beklentisi bildiriyor. Üretim sektörü ise bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla kayda değer bir beklenti değişimi sergilemiyor.
2021’nin dördüncü çeyreğine yönelik en güçlü istihdam görünümü Ege bölgesinde
Araştırma kapsamındaki beş bölgenin tümünde işverenler, 2021’in son çeyreği boyunca personel sayısının artmasını bekliyor.  En güçlü istihdam piyasasının beklendiği bölge +%24 ile Ege bölgesi oldu. Marmara ve Akdeniz bölgesindeki işverenler +%17’lik görünümle istikrarlı bir işe alım beklentisi sunarken, İç Anadolu bölgesinin istihdam görünümü +%15 olarak ölçülüyor. Karadeniz bölgesi +%7’lik görünümle diğer bölgeleri takip ediyor.

MVA İstihdam Görünümü (%)
EGE +%24
MARMARA +%17
AKDENİZ +%17
İÇ ANADOLU +%15
KARADENİZ +%7

Bir önceki çeyreğe kıyasla araştırma kapsamındaki beş bölgenin dördünde işe alım beklentileri güçlenmiş görünüyor. Akdeniz bölgesindeki işverenler bir 2021’in üçüncü çeyreğine kıyasla yüzde 16, Ege bölgesindeki işverenlerse yüzde 15 puan daha yüksek işe alım beklentisi sergiliyor. Marmara ve İç Anadolu bölgesindeki işverenler bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 7 ve yüzde 3 puan daha yüksek beklenti bildirirken Karadeniz bölgesindeki işverenlerin işe alım beklentileri bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 3 puan azalmış bulunuyor.
Bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla işe alım beklentileri beş bölgenin dördünde güçlenmiş bulunuyor. Ege bölgesi işverenleri yüzde 17 puanlık artışla öne çıkarken, onu yüzde 12 puan ile Akdeniz ve yüzde 8 puanla İç Anadolu bölgesi işverenleri takip ediyor. Karadeniz bölgesindeki işverenlerin işe alım beklentileri geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 6 puan azalmış bulunuyor.
Büyük ölçekli şirketlerdeki işverenler 2021’in dördüncü çeyreğine yönelik sağlıklı işe alım beklentilerine sahip
2021’in dördüncü çeyreğine yönelik olarak dört işletme kategorisinin tamamında işe alımlarda artış bekleniyor. Veriler mevsimsel verilerden arındırıldığında büyük şirket işverenleri +%31 istihdam görünümü ile en güçlü istihdam piyasası görünümünü bildirirken, hem Orta ölçekli hem de Küçük ölçekli şirketlerdeki işverenler +%18’lik istihdam görünümü bildiriyor. Mikro ölçekli şirketlerdeki işverenlerin istihdam görünümleri ise +%4 olarak ölçülüyor.
Önceki çeyrekle karşılaştırıldığında araştırma kapsamındaki dört işletme kategorisinden tamamında işe alım beklentileri yükselmiş görünüyor. Küçük ölçekli işverenlerin istihdam görünümü yüzde 10 puan artarken, Mikro ölçekli işverenlerde de yüzde 9 puan artış gözlemleniyor. Orta ve Büyük ölçekli işverenlerin görünümleri ise bir önceki çeyreğe kıyasla sırasıyla yüzde 7 ve yüzde 5 puan artmış bulunuyor.
Geçen yılın aynı dönemiyle kıyaslandığında Küçük ölçekli işletmelerdeki işverenler yüzde 10 puan artışla işe alım beklentilerini artırırken, Büyük ölçekli işletmelerdeki işverenlerin beklentileri de yüzde 8 puan daha güçlü görünüyor.  Orta ve Mikro ölçekli işletmelerdeki işverenlerin işe alım beklentileri ise bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 6 ve yüzde 4 puan artmış bulunuyor.

Yangına dur diyen teknolojilerin mimarı

Türkiye’de ve dünyada sıklıkla yaşanan doğal afetlerden biri olan yangınlar maddi ve manevi kayıpların yanı sıra ekolojik dengeye de büyük zarar veriyor. Konut, AVM, hastane, otel, fabrika, metro başta olmak üzere doğada ve tüm yaşam alanlarında büyük risk taşıyan yangınların başlıca nedenini ise önlem yetersizliği oluşturuyor. Türkiye’de her yıl 25 Eylül’de başlayıp 1 Ekim’de sona eren “Yangından Korunma Haftası” kapsamında açıklamada bulunan Hilti Türkiye Enerji ve Endüstri Satış Direktörü Mehmet Soydemir, Pasif Yangın Durdurucu ürünlerle can ve mal kayıplarının önüne geçmeye çalıştıklarını belirtti. Soydemir, binalar ve endüstriyel tesislerin kapalı alanlarının yanı sıra büyük tehlike altında olan enerji sektöründe de ortaya çıkabilecek yangınlara karşı yangın durdurucuların kullanımının hayati önem taşıdığını vurguladı.

Can ve mal kayıplarının yanı sıra doğal yaşama da büyük zarar vererek ekolojik dengeyi bozan doğal afetlerden biri olan yangınlar; bilgisizlik, önlem yetersizliği, kazalar, deprem gibi birçok nedenden dolayı oluşabiliyor. Yangınla mücadelede ise alınacak önlemler hayat kurtarıyor. “Yangından Korunma Haftası” kapsamında açıklamada bulunan Hilti Türkiye Enerji ve Endüstri Satış Direktörü Mehmet Soydemir,Hilti’ninUL listeli yangın durdurucu ürünleri ile enerji sektörü gibi tehlikeli iş kolları sınıfına giren alanlar ve endüstriyel tesisler başta olmak üzere pek çok farklı alanda önleyiciliği bir üst noktaya taşıdığını ifade etti. Pasif yangın durdurucular kulvarında geliştirdiği inovatif ürünlerle dünya genelinde fark yarattıklarını söyleyen Mehmet Soydemir, Türkiye’de yangınların ve dolayısıyla yangından kaynaklanan can ve mal kayıplarının en aza indirilmesini amaçladıklarını vurguladı.

Yangını çıktığı yere hapsediyor

Enerji tesisleri ve fabrikalar gibi endüstriyel alanda faaliyet gösteren yapılarda yangın güvenliğini sağlamak için Hilti’nin gerekli standartları sağladığını belirten Soydemir; “Araştırmalar gösteriyor ki, yangın esnasında duman zehirlenmesi sebebiyle hayatını kaybedenlerin oranı yüzde 60’ı buluyor. Ölümlerin yüzde 57’si ise yangının meydana geldiği alanın dışında yaşanıyor. Bu istatistikler dikkate alınarak hazırlanan Hilti Pasif Yangın Durdurucu ürünlerimiz depreme de dayanıklı hale getirildiği için herhangi bir yıkım anında zarar görüp işlevini yitirmiyor. Yangın sırasında alev, duman ve zehirli gazların yayılmasını dört saate kadar engelleyen bu ürünlerimiz, yangın nedeniyle yapıda meydana gelen boşlukları şişirerek kapatıyor ve yangının çıktığı yere hapsedilmesine yardımcı oluyor. Böylelikle yangının büyümesini önleyerek insanların fabrika veya tesisi terk etmesi için güvenli bir ortam, dumansız bir hava sahası sağlıyor.” sözleriyle yangın durdurucuların deprem anındaki önemine dikkat çekti.

Yangın riskinin en yoğun olduğu alanlarda güvenliği maksimize ediyor

Yangınların yüzde 65’inin elektrik ve mekanik tesisatlardan kaynaklandığına dikkat çeken Soydemir; “Hilti Pasif Yangın Durdurucular, çoğunlukla yapılardaki elektrik ve mekanik geçişlerin yalıtılmasında kullanılıyor. Bu sayede tesisatlarda yaşanabilecek herhangi bir yangın olasılığına karşı güçlü ve efektif bir önlem alınmış olunuyor. Ürünlerimiz elektrik ve mekanik tesisatların yanı sıra duvar-tavan birleşimleri, dilatasyonlar ve giydirme cephe-döşeme birleşimleri gibi yangının yayılma riski olan bölgelerde de tercih ediliyor. Pasif Yangın Durdurucular grubumuzda; mastikler, spreyler, köpükler, kelepçeler, sargılar, bandajlar, boyalar, yastıklar, harçlar, macunlar ve kablo koruma boyası gibi yangın karşısında güvenliği maksimize etmek için kullandığımız ürünler yer alıyor.” şeklinde konuştu.

Yapı performansını da üst noktaya çıkarıyor

Hilti yangın durdurucu ürünlerin yangına karşı korunmadan daha fazlası için tasarlandığını dile getiren Soydemir, sözlerini şöyle tamamladı; “Hilti uzmanlığıyla geliştirilen yangın durdurucu teknolojilerimiz aynı zamanda yapı akustiğini yükseltiyor ve ses çıkabilecek boşlukları tıkıyor. Borulama sistemlerinin hareketi, yapısal sehim ve titreşim gibi durumlarda maksimum performans göstererek olası riskleri minimize ediyor. Küfe karşı dayanıklı yapısı sayesinde binaları pas ve küfe karşı koruyor. Bu durum özellikle hastanelerin tasarımına büyük oranda yardımcı oluyor. Uluslararası yangın güvenliği standartlarına uygun olan, kolay kurulum ve kontrol imkanı tanıyan yangın ürünlerimiz aynı zamanda LEED ve BREEAM sertifikasyonu için gerekli sürdürülebilirliği ve yeşil yapı kriterlerini sağlıyor.”

“Tavuk eti üreticisi bu fiyatlarla kışı geçiremez, fiyatlar acilen üretici lehine revize edilmelidir”

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kanatlı sektörüne ilişkin yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi.

Kanatlı sektöründe, 412 damızlık ve kuluçkahane, 7 bin 807 ticari etlik, 2 bin 837 ticari yumurtacı olmak üzere toplam 10 bin 992 işletme ve 20 bin 222 kümeste üretim yapıldığını belirten Bayraktar, sektörde yaklaşık 500 bin kişi (üretici, çiftçi, esnaf, ilaç, yem, yan sanayi, nakliye, pazarlama dâhil) istihdam edildiğini, öte yandan 2 milyon kişinin de buradan geçimini sağladığını belirtti.

“Tavuk eti üreticisi artan girdi maliyetlerini karşılayamıyor”

Sektörün yıllık cirosunun 5 buçuk milyar lira civarında olduğunu, 2020 yılı kanatlı eti ve ürünleri ihracatının ise 511 milyon dolar civarında seyrettiğini belirten Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Broiler üretiminde bir tarafta sayıları 18 civarında olan entegre firmalar, diğer tarafta ise o entegre firmalara fason üretim gerçekleştiren sayıları 14 bin civarındaki irili ufaklı yetiştirici işletmeler yer almaktadır. Yani bir taraf işin üretim ayağını oluştururken, diğer taraf tedarik, kesim, pazarlama ve finans ayağını oluşturmaktadır.

Son 1,5-2 yılda gerek Irak pazarında yaşanan sorunlar gerekse pandemiye bağlı talep daralması sektörü sıkıntıya soktu. Son günlerde pandemi yasaklarında serbestleşmenin sağlanması, yaz ayıyla birlikte mangal sezonunun açılması, turizmin hareketlenmesi marketlerde tavuk eti ürünlerinin fiyatlarında artışa neden olmuştur.

Firmalar ve market satışlarının hareketlenmesine rağmen, üreticilerimiz istedikleri gelirleri elde edememektedir. Üstelik birçok üretici kuş gribinde bile bu kadar kötü bir dönem geçirmediklerini söylemektedir.

Son dönemde; üreticiler artan girdi (altlık, kömür, elektrik ve işçilik) maliyetlerini karşılamakta güçlük çekmektedir. Tavuk etindeki fiyat artışlarından üreticiler yeterli payı alamamaktadır.

Üreticilerin sahibi oldukları kümesler ve tesisler her geçen gün eskimekte, varlıkları değersizleşmektedir. Örneğin 5 milyonluk yatırımla kurulan bir kümes en az 10 yılda kendini amorti etmesi gerekirken, elde edilen gelire göre bu 25 yıla kadar yükselmiştir.

Birçok kümes yüksek maliyet ve sürdürülemez gelir nedeniyle borçlarını ödeyememiş, işletmesini kapatmış veya borç karşılığı bankaya vermek zorunda kalmıştır. Ayakta kalmaya çalışan işletmeler ise bu şekilde daha fazla devam edemeyeceklerini söylemektedir. Bu durum sektöre yeni işletmelerin girmesini de engellemektedir. Birçok girişimci sektörde karlılık olmadığı için yatırım yapmaktan vazgeçmişlerdir. Sektörün üretici ayağında ciddi bir kriz vardır ve buna acil çözüm üretilemezse üretimde tehlikeli durumla yüzleşmek zorunda kalınabilecektir.

Üretim ayağında bu kadar sorun yaşanırken, tüketicinin de makul fiyatlarla tavuk eti alması gün geçtikçe zorlaşmaktadır.”

“Tavuk eti üretimi bir önceki yıla göre yüzde 7,1 azaldı”

Türkiye İstatistik Kurumu Temmuz 2021 verilerinin de tavuk eti üretiminde yaşanan bu sorunları teyit ettiğini belirten TZOB Genel Başkanı Bayraktar, “Verilere göre kanatlı eti üretimi Temmuz ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 7,1 azaldı. Ocak-Temmuz dönemindeki azalma ise yüzde 2,2 olarak gerçekleşti” dedi.

“Üreticilerin bu fiyatlarla bu kışı geçirmesi mümkün görünmemektedir. Ocak ayı beklenmeden fiyatlar üretici lehine revize edilmelidir”

Sorunların böyle devam etmesi durumunda hem üretim hem tüketim hem de ihracat ayağında ciddi sorunlar yaşanacağını belirten Bayraktar, üreticilerin beklentilerini şöyle açıkladı:

“Üreticinin tavuk başına alacağı ücret sürdürülebilir seviyeye getirilmelidir. Üreticilerin bu fiyatlarla kışı geçirmesi mümkün görünmemektedir. Ocak ayı beklenmeden fiyatlar acilen üretici lehine revize edilmelidir. Sözleşmede belirlenen üretici fiyatları, şeffaf bir şekilde üreticiye sürdürülebilir bir gelir sağlayacak, performansa dayalı belli bir metodolojiye bağlı olarak belirlenmelidir. Bu konuda paydaşlarca oluşturulacak komisyonca bir çalışma yapılmalıdır. Üretici örgütleri aktif hale getirilmeli, daha fazla üreticinin örgüte üye olması için teşvik edici politikalar hayata geçirilmelidir. Son günlerde yaşanan kalifiye eleman sıkıntısına çözüm bulunmalıdır. Sektör masaya yatırılmalı, üretim, pazarlama, dış ticaret olmak üzere kısa, orta ve uzun vadeli atılacak adımlar belirlenmeli, bu adımlar titizlikle takip edilmelidir.”

1.İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali Başlıyor!

KLASİK MÜZİĞİN KALBİ YARIN İSTANBUL’DA ATACAK.

Bu yıl ilki düzenlenecek olan 1. İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali’nin açılışı 21 Eylül Salı günü ( Yarın ) Cemal Reşit Rey Konser Salonun’ da Lucas&Arthur Jussen kardeşlerin piyano resitaliyle gerçekleşiyor.

Jussen kardeşler 2011’de ilk Concertgebouw Genç yetenek Ödülü’nü kazanırken, 2013 yılında da Mecklenburg-Vorpommen Festivali Seyirci Ödülüne layık görüldüler. Dallas Senfoni, Hong Kong Filarmoni, Londra Oda, MDR Senfoni ve Şangay senfoni gibi takdir gören uluslararası birçok orkestrada yer alan yetenekli kardeşlerin müziği ruhumuzu okşayacak.

1. İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali Ülkemizde klasik müziğin gelişmesi ve genç sanatçıların yeni mecralar bulabilmesi için geniş imkân sağlıyor. Boğaziçili sosyal girişimciler ve genç sanatçılar tarafından yaklaşık iki yıl süren çalışmalar sonucu hayata geçirilen festivalin teması “Doğa ve İstanbul” olarak belirlendi.

‘Müzik, doğayı iyileştirecek’ ve ‘Gençler, İstanbul’u iyileştirecek’ sloganlarıyla yola çıkan festival kapsamında düzenlenecek masterclass’lar ile usta sanatçılar, genç yıldızlarla buluşacak ve deneyimlerini aktaracak.

21 Eylül Salı günü açılışı gerçekleşecek olan 1. İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali, usta müzisyenlerle, Türkiye’nin genç yeteneklerini bir araya getirmeyi amaçlıyor. ‘Müzik doğayı iyileştirecek’ ve ‘Gençler İstanbul’u iyileştirecek’ sloganlarıyla yola çıkan festivalin teması da ‘doğa ve İstanbul’ olarak belirlendi.

Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenecek ve açılış konseri yarın olan festival 21 Eylül-2 Ekim 2021 tarihlerini kapsayacak. Festivalde, ana konserler, belgesel gösterimleri, gençlerin ustalarla bir araya geleceği ‘Gençler İstanbul’u iyileştirecek konserleri’ ve söyleşiler yer alacak.

GENÇLERDEN İSTANBUL’A HEDİYE

Boğaziçili genç sosyal girişimciler tarafından kurulan, Ülkemizin ilk ve tek uluslararası klasik müzik menajerlik şirketi olan LocksBridge kurucuları Duygu Esenkar , Onur Tahmaz ile Festival Direktörü Aycan Altungül ve Sanat Yönetmeni Nil Kocamangil tarafından hayata geçirilen festival, Türkiye’de klasik müziğin gelişmesini, sanatçıların yeni mecralar bulabilmesini hedefliyor.

Aycan Altungül festivali, “Gençlerden İstanbul’a hediye” ifadeleriyle tanımlıyor. Festivalin manifestosunu birlikte kaleme alan Altungül, Kocamangil, Esenkar ve Tahmaz manifestoda, “Biz; müziğin iyileştirici gücüne inanan ve müzikte bulduğumuz gücü doğa için, İstanbul için en çok da gençler için paylaşmayı amaçlamış girişimcileriz” diyor. Genç girişimci ve sanatçılar; “İstanbul için söyleyecek sözü olan, yaşanılabilir bir dünya endişesi olan bireyler olarak; hayallerimizi, geleceğe dair umutlarımızı, heyecanımızı ve enerjimizi birleştirip İstanbul’a yeni bir festival kazandırmak için yola koyulduk. Festivalimiz boyunca siz sanatseverler ile birlikte Lucas & Arthur Jussen, Gary Hoffman, Svetlin Roussev, Caspar Frantz ve daha birçok usta sanatçının oda müziğinin zengin repertuvarından seçkileri seslendireceği konserlerde müziğin özüne doğru bir keşfe çıkacağız”.

İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali kurucu ortakları; Viyolonsel sanatçısı Nil Kocamangil, eğitmen Aycan Altungül, sosyal girişimciler Onur Tahmaz ve Duygu Esenkar olarak diyoruz ki; müzik doğayı, gençler İstanbul’u iyileştirecek. Festivalimiz ilk yılında, “İstanbul’a ve Doğaya Sorumluluk”u ele alıyor. İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali olarak, her yıl farklı bir tema özelinde gerçekleşecek ve müziğin yaşamla iç içe olduğunu hatırlatacak konserlerin yanı sıra, deneyimlerin paylaşılacağı söyleşiler, akademiler, belgesel gösterimleri ve gençlik konserlerimiz ile herkesi beraber dinlemeye, beraber izlemeye ve beraber konuşmaya davet ediyoruz” ifadelerini kullandılar.

“DAHA FAZLASINI ŞİMDİDEN HAYAL EDİYORUZ”

Türkiye’nin ilk uluslararası klasik müzik sanatçı menajerliği ajans ıLocksBridge, kurucularından Duygu Esenkar, “Küresel salgına rağmen festivali gerçekleştiriyor olmamız bizleri daha iyisini hayal etmeye zorluyor. Lucas&Arthur Jussen, Gary Hoffman, Caspar Frantz, Svetlin Roussev gibi usta sanatçıları bir araya getirmek, genç sanatçılarımıza yeni bir mecra kazandırmak çok değerli. İlkini gerçekleştirdiğimiz festivalimizin süreklilik arz etmesi, her yıl daha iyiye gitmesi yalnızca sanatseverler için değil, genç sanatçılarımızın için de büyük önem taşıyor” ifadelerini kullandı.

FESTİVAL PROGRAMINDA NELER VAR?

Festivalin açılış konseri 21 Eylül Salı günü Lucas&Arthur Jussen kardeşlerin piyano resitaliyle başlayacak. 23 Eylül Perşembe günü Gary Hoffman ve David Selig piyano, keman konçertosuyla sahne alacak. 26 Eylül Pazar günü Hellen Weiss, Gabriel Schwabe ve Caspar Frantz’dan piyanolu üçlü konser, 28 Eylül Salı günü Svetlin Roussev ve Elena Rozanova keman, piyano resitali, 29 Eylül Çarşamba Burak Bilgili, Gökhan Aybulus şan, piyano resitali ve kapanış konseri Borusan Quartet ve Nil Kocamangil ile 2 Ekim Cumartesi günü gerçekleşecek.

“Gençler İstanbul’u İyileştirecek” konserleri 22 Eylül Çarşamba ile 28 Eylül Salı günleri arasında her gün Cemal Reşit Rey Konser Salonu Habitat Parkı’nda ücretsiz olarak gerçekleşecek.

Festival kapsamında gerçekleşecek belgesel gösterimleri; 22 Eylül Çarşamba Lüfer-Boğazın Prensi, 24 Eylül Cuma Tarlabaşı-Tarlabaşı, 25 Eylül Cumartesi Osmanlı’dan

Cumhuriyet’e Çok Sesli Müzik ve 27 Eylül Pazartesi Kedi CRR Habitat Parkı’nda ücretsiz olarak izlenebilecek.

Festival Söyleşileri; 22 Eylül Çarşamba Sevtap Çapan ‘Edebiyatta İstanbul ve Boğaz’ hemen ardından Mert Gökalp ile İstanbul Boğazı ve Boğazın Prensi Lüfer üzerine söyleşi, 23 Eylül Perşembe Yekta Kopan ile Söyleşi, 24 Eylül Cuma Seda Özen ile ‘İstanbul’a Sorumluluk’ son olarak 27 Eylül Pazartesi ‘İstanbul’un Dört Ayaklıları’ ücretsiz olarak gerçekleşecek.

Akademi Kapanış Konserleri; 24 Eylül Cuma, ICFEMA Viyolonsel Akademisi Kapanış Konseri. 27 Eylül Pazartesi ICFEMA Piyano Akademisi Kapanış Konseri ve son olarak 30 Eylül Perşembe günü ICFEMA Keman Akademisi Kapanış Konseri Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda ücretsiz olarak gerçekleşecek.

TÜSİAD Küresel Siyaset Forumu “Hırs ve Değerler Arasında Yarış: Kapitalizm, Liberalizm ve Demokrasi”

TÜSİAD Küresel Siyaset Forumu “Hırs ve Değerler Arasında Yarış: Kapitalizm, Liberalizm ve Demokrasi” başlıklı webinarda Financial Times Baş Ekonomi Yorumcusu Martin Wolf’u ağırlayacak

Küresel düzeydeki siyasal dinamikleri ve dış politika konularını disiplinler arası bir bakışla ele almak amacıyla TÜSİAD bünyesinde kurulan TÜSİAD Küresel Siyaset Forumu, ilk toplantısında Financial Times Gazetesi Yazarı ve Baş Ekonomi Yorumcusu Martin Wolf’u ağırlayacak.  20 Eylül Pazartesi, 14:15’te gerçekleşecek “Hırs ve Değerler Arasında Yarış: Kapitalizm, Liberalizm ve Demokrasi” başlıklı webinarda Wolf, salgın sonrası dönemde ekonomi ve siyaset arasındaki ilişkiler hakkında değerlendirmelerde bulunacak.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski’nin açış mesajı ile başlayacak webinarın moderatörleri ise Küresel Siyaset Forumu Akademik Koordinatörü Prof. Dr. Evren Balta ile Akademik Danışma Kurulu Üyesi Soli Özel olacak.

Ayça Emine Küçük, Türkiye’nin en büyük dijital ödeme platformu olmaya aday Lidio’da Ürün Direktörlüğü görevini üstlendi
Ödeme sistemleri ekosisteminde ödeme servisleri ve ödeme araçları sağlayıcı kurum ve kuruluş entegrasyonları, sadakat programları, dijital ödeme doğrulama teknolojileri ve yeni nesil ödeme yöntemleri geliştirme alanlarında 10 yılı aşkın deneyim sahibi olan Ayça Emine Küçük, Lidio markasının Ürün Direktörü oldu.
2010 yılında Koç Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden mezun olan Ayça Emine Küçük, aynı yıl Garanti BBVA Teknoloji’de iş hayatına atıldı. Kurumdaki 9 yıllık görevi boyunca aralarında Garanti – BBVA birleşmesinin de bulunduğu pek çok projede yer aldı, Garanti BBVA Romanya’da ödeme ve doğrulama servislerinin geliştirilmesi projelerine liderlik etti.
Küçük, 2017 yılında Boğaziçi üniversitesi Executive MBA programına katıldı. 2019 yılında Bankalararası Kart Merkezi’nde Dijital Ödeme Sistemleri Yazılım Mimarı olarak çalışmaya başladı ve ardından hem global hem de yurtiçi dijital doğrulama ekosistemi projelerinde çeşitli liderlik görevleri üstlendi.
Avrupa’da ve Türkiye’de hizmet veren bankalar için gerçekleştirilen çok sayıda projede sorumluluk alan Küçük, bundan böyle kariyerini Türkiye’nin en büyük dijital ödeme platformu olmaya aday Lidio’da Ürün Direktörü olarak sürdürecek.
6493 sayılı kanun kapsamında TC. Merkez Bankası’na lisans başvurusunu gerçekleştiren Lidio,  Türkiye’nin en büyük işletmelerinin yıllardır kullandığı Mobilexpress platformunu yeni nesil servislerle herkesin erişimine açmayı planlıyor.

Serez Dondurmacısı, birbirinden özel lezzetleriyle kalpleri fethediyor, Belçika çikolatalı ve özel kremalı profiterol ile damakları çatlatıyor

Onu sadece top şeklindeki hamurun içine doldurulmuş özel krema ve üstü eritilmiş çikolata kaplı bir tatlı olarak tarif etmek yeterli kalmıyor. O, seveni için eşi bulunmaz bir lezzet… Çikolata ve kremanın mükemmel uyumunu sergileyen profiterol, en sevilen tatlılar arasında tahtını koruyor. Kurulduğu günden bu yana ürünlerinin kaliteli, doğal, taze ve besleyici olmasından ödün vermeyen Serez Dondurmacısı, üretim tesisinde özenle hazırladığı yüzde yüz katkısız özel kremalı ve Belçika çikolatalı profiterolleri ile gönülleri fethediyor.

Gurme tatlarıyla sektöre lezzetli bir soluk getiren Serez Dondurmacısı, sekiz kategoride 46 ayrı dondurma çeşidinin yanı sıra özel kremalı ve Belçika çikolatalı profiterolü ile de tatlı severlerin vazgeçilmezleri arasında yer alıyor.

Üretim tesisinde özenle hazırlanan profiterolleri tüketicilerin beğenisine sunan Serez Dondurmacısı’nın taze üretilen bu lezzetine hem şubelerden hem de Trendyol

Yemek, GetirYemek ve Yemeksepeti uygulamasından online olarak erişilebiliyor.

Birbirinden lezzetli Serez Dondurmacısı ürünlerine; İstanbul’da Kartal, Maltepe, Bostancı, Acıbadem, Kozyatağı, Ataşehir ve Bakırköy şubelerinin yanı sıra www.serezdondurmacisi.com, Trendyol Yemek, GetirYemek ve Yemeksepeti uygulamasından ulaşılabiliyor. Serez Dondurmacısı web sitesinden verilen siparişler için Türkiye’nin dört bir yanına gönderim yapılıyor.

KOP KÖSİP 2022 Çağrı Programı Başladı

Konya Ovası Projesi (KOP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, kısa adı KOP KÖSİP olan KOP Bölgesi Küçük Ölçekli Sulama İşleri Programı kapsamında 2022 yılı için proje tekliflerini almaya başladı. 15 Eylül-30 Kasım 2021 tarihleri arasında alınacak proje teklifleri proje.kop.gov.tr adresinden online olarak yapılabilecek.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı KOP İdaresi Başkanlığı Aksaray, Karaman, Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Nevşehir, Niğde ve Yozgat’tan oluşan KOP Bölgesinde; 2011 yılından bu yana sürdürdüğü Küçük Ölçekli Sulama İşleri desteklerine devam ediyor. KOP İdaresi, KOP KÖSİP kapsamında bir taraftan kırsaldan kente olan göçün durdurulması ve tersine göçün özendirilmesi, diğer taraftan ise mevcut su kaynaklarının tasarruflu kullanılabilmesi ve yeni sulu tarım alanları oluşturarak ürün çeşitliliği ve rekolte artışı ile gelir seviyesinin yükseltilmesini sağlamak amacıyla modern sulama sistemleri yatırımlarını destekliyor.

“2011-2021 Yılları Arasında 884 KOP KÖSİP Projesi Hayata Geçirildi”

KOP İdaresi’nin Küçük Ölçekli Sulama İşleri Programı kapsamında hayata geçirilen akıllı ve tasarruflu sulama sistemleriyle bölge tarımına can suyu olmaya devam ettiğini vurgulayan KOP İdaresi Başkan Mahmut Sami Şahin, 2011 yılından bu yana uygulayıcı kuruluşlarla iş birliği içinde 884 adet sulama projesinin hayata geçirildiğini ifade etti. Bölge tarımının sürdürülebilirliğini sağlayarak ülkenin gıda güvencesine ve çiftçilerimizin istihdama katkı sağlamak amacıyla yürütülen KOP KÖSİP hakkında bilgi veren Şahin şunları söyledi:

“Küçük Ölçekli Sulama İşleri Programı ile kuraklığın olumsuz etkilerinin azaltılması, sulamada etkinliğin ve üretimde verimliliğin artırılması amacıyla KOP Bölgesi illerinde bulunan yer üstü ve yer altı suları kullanılarak yapılan bitki ve hayvan yetiştiriciliğinde suyun etkin ve verimli kullanımının sağlanması amacıyla, sulama işletmeciliğinde etkinliği artırıcı ve üyeler arasında adaletli dağıtımı sağlayıcı otomasyon sistemlerinin kullanıldığı modern basınçlı sulama sistemlerine sahip yeni sulama alanlarının tarıma kazandırılması, su israfına sebep olan salma sulama şebekesine sahip eski sulama şebekelerinin, yine otomasyona sahip basınçlı modern sulama tesislerine dönüştürülmesi ve hayvan içme suyu tesislerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasını amaçlıyoruz.”

“KOP KÖSİP ile Bölgeye 877 Milyon TL’lik Dev Destek”

“KOP KÖSİP kapsamında 2011 yılından bugüne yaklaşık 877 milyon 600 bin TL ödenekle 884 proje hayata geçirilmiş olup; proje ile 36 bin hektar yeni sulama tesisi ve 95 bin hektar eski sulama tesisi rehabilitasyonu olmak üzere toplamda 131 bin hektar alan modern sulama sistemlerine kavuşturuldu. Ayrıca program kapsamında bölgemizde 58 adet Hayvan İçme Suyu (HİS) tesisi ile toplam 140 bin küçük ve büyükbaş hayvanın içme suyu ihtiyacı karşılandı. Kalkınmanın hızlanması için sadece KOP KÖSİP projeleri ile yeni sulama alanlarının sağlanması ve suyun tasarruflu kullanılmasıyla yetinilmedi, bu sulama alt yapısının üzerine çağın sunduğu imkânlar dâhilinde en yüksek katma değerin oluşturulması için bölgeyi kapsayan KOP TEYAP ve KOP Kırsal Kalkınma Programları uygulandı. Bu programlar doğrultusunda desteklenen projelerle özellikle arazinin parçalı olduğu dağlık-kırsal kesimde yaşayan insanımızın tasarruflu su kullanımına imkân sağlayan modern sulama sistemlerine kavuşması ve katma değeri yüksek ürünlere yönlendirilmesi ile birlikte bölgede ciddi bir tarımsal gelir ve istihdam artışı sağlandı. Bu vesile ile projelerin hazırlanmasından yürütülmesine emekleri bulunan tüm kamu kurum ve kuruluşlarımızın ilgili personeline, proje fikirlerinin oluşmasındaki katkılarından dolayı bölge Valilerimize ve bizlere bu projeleri uygulama imkânı sağlayan Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Mustafa Varank’a teşekkürlerimi iletiyorum.”

“Başvurular KOP Proje Havuzu Sisteminden Yapılacak”

2022 Yılı Mali Destek Programları kapsamında finansman desteği sağlanacak projeler için “KOP Proje Havuzu Sistemi” oluşturulduğuna dikkat çeken KOP Başkanı Şahin, “Kırsaldaki en ücra yerleşim yerlerine ulaşılarak, beşeri ve doğal sermayeden etkin faydanın sağlanmasıyla insanımızın refahı artırılarak korunmayı hedefliyoruz. Sulama projeleri için Aksaray, Karaman, Kırıkkale, Kırşehir, Niğde, Nevşehir, Yozgat İl Özel İdareleri ile Konya Büyükşehir Belediyesi ve Konya Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından başvuru yapılabiliyordu. Bu sene Devlet Su İşleri 4, 5, 12 ve 18. Bölge Müdürlüklerinin de katılımı ile proje havuzumuz daha da güçlenecek. Özellikle gölet ve kaplı sistem sulaması ile yeni modern sulama tesislerinin çoğaltılması, mevcut salma sulama yapılan açık kanal şebekelerin modern basınçlı sulama şebekelerine dönüştürülmesi ile mera hayvancılığının su ihtiyacının karşılanmasına yönelik projelere mali destek verilecek. 15 Eylül Çarşamba günü başlayan başvurular, 30 Kasım Salı günü mesai bitimine kadar proje.kop.gov.tr adresinden online olarak yapılabilecek.” diye konuştu.

Türkiye’nin kuru domates ihracatının yüzde 97’si Ege Bölgesi’nden yapıldı

Akdeniz mutfağının en önemli lezzetlerinden kuru domateste, Türkiye 100 milyon dolar ihracata koşuyor.

Kuru domates ihracatında dünya genelinde ilk beşte yer alan Türkiye, 2021 yılının Ocak -Ağustos döneminde kuru domates ihracatını yüzde 29’luk artışla 48 milyon dolardan, 62 milyon dolara taşıdı.

Anadolu topraklarında yetişen, Anadolu güneşinde kurutulan domatesler; makarnalardan salatalara, kahvaltılardan çorbalara, pilavlardan et, tavuk ve balığa kadar geniş bir yelpazedeki yemeklere lezzet veriyor.

Kuru domatesin aynı zamanda şifa deposu olduğunu dile getiren Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, Ege Bölgesi’nin kuru domates üretim ve ihracatında lider konumda olduğunun altını çizdi.

Türkiye’nin 2021 yılında yaptığı 62 milyon dolarlık kuru domates ihracatının 60 milyon dolarlık büyük diliminin Ege İhracatçı Birlikleri üyelerince yapıldığı bilgisini veren Uçak, “Anadolu topraklarında yetişen 15 milyon ton taze domateslerden elde edilen kuru domatesleri ABD’den İtalya’ya, Kanada’dan Almanya’ya, Brezilya’dan Japonya’ya 100’den fazla ülkeye ihraç ediyoruz. 2021 yılı sonunda kuru domates ihracatımızı 100 milyon doların üzerine çıkarmayı hedefliyoruz” şeklinde konuştu.

AB’ye ihracatta kotalı GTİP’e girmek istemiyoruz

Türkiye’nin kuru domates ihracatının yüzde 42’sinin Avrupa Birliği ülkelerine yapıldığına temas eden Başkan Uçak sözlerini şöyle sürdürdü: “Avrupa Birliği mevzuatına uyum çerçevesinde kuru domates ihracatında gümrük tarife istatistik pozisyonu (GTİP) değişikliği gündemde. GTİP değişikliği sonrasında AB’ye ihracatımız 8 bin 900 tonu geçtiği takdirde yüzde 14 gümrük vergisi gündeme gelecek. Bizim değerlendirmemize göre bu GTİP değişikliğine ihtiyaç yok. Kuru domates ihracatçıları olarak, Ticaret Bakanlığımızdan beklentimiz AB ile GTİP değişikliğine gidilmemesi konusunda müzakereler yapılması. Kuru domates ihracatında kullanılan tuz kuru domatese ayrı bir tat ya da aroma katmaktan öte, ürünü koruma amaçlı, bu nedenle GTİP değişikliğine gerek olmadığına inanıyoruz. Bu konuda Ticaret Bakanlığımızın eli güçlü. İhracatçılarımız beklentisine uygun bir sonuç elde edeceklerine inancımız tam.”

ABD ve İtalya ihracatta zirvede yer aldı

Türkiye, 2020 yılının Ocak – Ağustos döneminde 6,5 milyon dolarlık kuru domates ihraç ettiği ABD’ye 2021 yılının aynı döneminde yüzde 69’luk artışla 11 milyon 75 bin dolarlık kuru domates ihraç etti. ABD bu talebiyle İtalya’yı da geçerek Türk kuru domatesini en çok talep eden ülke oldu.

2021 yılının sekiz aylık döneminde Türkiye’den İtalya’ya yapılan kuru domates ihracatı yüzde 28’lik artışla 7,5 milyon dolardan, 9,6 milyon dolara çıkarken, Almanya 7 milyon dolarlık Türk kuru domatesi ithal etti.

İngiltere’ye 5,8 milyon dolarlık, Polonya’ya ise; 5,2 milyon dolarlık kuru domates ihraç ettik. Bu ülkeleri Hollanda, Belçika, Avustralya, Yunanistan ve Fransa izledi.

Kuru domates şifa deposu

Minerallerden zengin olan kuru domates, kalp sağlığını ve kemik dokusunu korurken, karaciğeri temizliyor, bağışıklığı güçlendiriyor. A, K ve C vitamini deposu olan kuru domate, Kanser savaşçısı antioksidan zengini, göz sağlığını korurken, demir yetersizliğine bağlı kansızlığı ve anemiyi önleme kabiliyetine sahip.

AstraZeneca Türkiye Sürdürülebilirlik Raporu Yayınlandı
Bilimi erişilebilir hale getirerek doğal kaynakları korumak, gelecek nesillere sağlıklı bir yaşam sunabilmek ve çalışmalarının çevre üzerindeki etkilerini en aza indirmek için yeni yaklaşımlar geliştiren AstraZeneca Türkiye, 2020 Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayınladı.
Global ‘Sıfır Karbon Taahhüdü’ stratejisiyle toplum, çevre ve iş için daha da iyisini yapma hedefiyle çalışmalarına devam eden AstraZeneca Türkiye, sağlık hizmetlerine erişim, çevre koruma, etik ve şeffaflık olarak 3 öncelik altında konumlandırılmış 16 öncelikli odak alanındaki sürdürülebilirlik güncellemelerini AstraZeneca Türkiye 2020 Sürdürülebilirlik Raporu’nda paylaştı.
Sağlık hizmetlerine erişim
Tüm insanların, yaşamı değiştiren tedavi ve tedbirleri içeren sürdürülebilir sağlık hizmetlerine erişebildiği bir gelecek için çalışan AstraZeneca’nın, erişim programları 25 milyondan fazla kişiye ve hasta destek programları da 10 milyondan fazla kişiye erişti.
Çevre koruma
Tüm faaliyet ve ürünlerinde çevresel etkiyi proaktif olarak yönetmek için küresel liderlik sergileyen kuruluşlardan biri olan AstraZeneca, 2015’ten bugüne sera gazı salınımını %60, su kullanımını %20 ve atık miktarını da %2 oranında azalttı. Global “Sıfır Karbon Taahhüdü” stratejisine katkıda bulunmak, doğayı korumak ve gelecek nesillere sağlıklı bir yaşam sunabilmek için AstraZeneca Türkiye, 2020 yılında gönüllülük esasına dayanan ‘Sıfır Karbon Çalışma Grubu’nu kurdu ve grubun çalışmalarıyla, dünyanın en itibarlı ödül organizasyonlarından biri olarak kabul edilen 2021 Stevie Uluslararası İş Ödülleri’nde ‘Yılın İletişim ve Halkla İlişkiler Kampanyası – İç İletişim’ kategorisinde Altın Ödül’e layık görüldü.
Etik ve şeffaflık
Faaliyet gösterdiği tüm ülkelerde pozitif toplumsal etki yaratmak ve etik davranışları teşvik etmeyi misyon edinen AstraZeneca Türkiye’nin yönetim kurulunun %50’si, orta ve üst düzey yönetim ekibinin ise %69’u kadınlardan oluşuyor. AstraZeneca Türkiye aynı zamanda, kurum içi ve kurum dışı cinsiyet eşitliği faaliyetleri ve politikaların başarısıyla beş kriterde ölçülen 2021 Bloomberg Cinsiyet Eşitliği Endeksi’ndeki 380 şirketten biri olarak endekste üçüncü kez yer aldı.
Sürdürülebilirliği şirket faaliyetlerinin merkezine konumlandıran AstraZeneca, hizmet verdiği tüm coğrafyalarda toplum sağlığını iyileştirmek, bilimi açık ve erişilebilir hale getirerek, doğal kaynaklara bağlılığını azaltmak ve etik iş uygulamalarını dürüstlükle sergilemek için sağlık ve refahı teşvik eden ortamlar yaratmaya çalışıyor. Bu kapsamda, 2020’de İsviçre’nin Davos kentinde gerçekleşen Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Yıllık Toplantısı’nda açıkladığı ‘Sıfır Karbon Taahhüdü’ stratejisiyle AstraZeneca, iklim değişikliğiyle mücadele ve sürdürülebilirlik kapsamındaki hedeflerini hızlandırarak yenilenebilir enerji üretimini iki katına çıkarmayı hedefliyor. Kurum, 2025’e kadar karbon salınımını sıfıra indirmek için hem elektrik hem de ısı tüketiminde yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanacak. AstraZeneca Türkiye de bu strateji doğrultusunda oluşturduğu Sıfır Karbon Çalışma Grubu ile çalışmalarına devam ediyor.
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan AstraZeneca Türkiye Ülke Başkanı Ecz. Serkan Barış “AstraZeneca olarak amacımız, hedeflerimizi karşılamanın ötesine geçip, değişen zamanı yakalamak için düşünce yapımızı ve uygulamalarımızı geliştirerek sürdürülebilirliği kurumumuzun her yönüne entegre etmek. Sürdürülebilirlik, faaliyetlerimizin merkezindeki en önemli bileşenlerden. Ürünlerimizin ve çözümlerimizin çevresel etkisini kontrol etmek de bu doğrultuda kilit önceliklerimiz arasında yer alıyor. Global stratejimize paralel şekilde; hizmet verdiğimiz coğrafyalarda toplum sağlığını iyileştirmek, bilimi açık ve erişilebilir hale getirerek, doğal kaynaklara bağlılığımızı azaltmak ve etik iş uygulamalarını dürüstlükle sergilemek için sağlık ve refahı teşvik eden ortamlar yaratmaya çalışıyoruz. Türkiye’deki sürdürülebilirlik faaliyetlerimizi kapsayan 2020 Sürdürülebilirlik Raporu’muzu paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz. AstraZeneca Türkiye olarak fark yaramak için toplum, çevre ve işimize katkı sağlamak amacı ile çalışmaya devam edeceğiz.” dedi.

Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi, Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi (YD-ÜFE) yıllık %30,81 arttı, aylık %0,92 azaldı
YD-ÜFE (2010=100) 2021 yılı Ağustos ayında bir önceki aya göre %0,92 düşüş, bir önceki yılın Aralık ayına göre %19,80, bir önceki yılın aynı ayına göre %30,81 ve on iki aylık ortalamalara göre %36,27 artış gösterdi.
Sanayinin iki ana sektöründen imalat yıllık %30,83 arttı
TUİK Kayseri Bölge Müdürlüğü verilerine göre; Sanayinin iki sektörünün yıllık değişimleri; madencilik ve taşocakçılığında %30,19, imalatta %30,83 artış olarak gerçekleşti.
Ana sanayi gruplarının yıllık değişimleri; ara malında %39,54, dayanıklı tüketim malında %31,63, dayanıksız tüketim malında %21,81, enerjide %103,23, sermaye malında %17,06 artış olarak gerçekleşti.
Sanayinin iki ana sektöründen imalat aylık %0,93 azaldı
Sanayinin iki sektörünün aylık değişimleri; madencilik ve taşocakçılığında %0,55, imalatta %0,93 azalış olarak gerçekleşti.
Ana sanayi gruplarının aylık değişimleri; ara malında %0,08, dayanıklı tüketim malında %0,13, dayanıksız tüketim malında %1,44, enerjide %1,24, sermaye malında %1,89 azalış olarak gerçekleşti.
Yıllık YD-ÜFE’ye göre 17 alt sektör daha düşük, 8 alt sektör daha yüksek değişim gösterdi
YD-ÜFE sektörlerinden diğer ulaşım araçları %13,60, temel eczacılık ürünleri ve müstahzarları %13,70, makine ve ekipmanlar (b.y.s.) %14,07 ile endekslerin en az arttığı alt sektörler oldu. Buna karşılık kok ve rafine petrol ürünleri %103,23, ana metaller %59,02, bilgisayarlar ile elektronik ve optik ürünler %43,89 ile endekslerin en fazla arttığı alt sektörler oldu.
Aylık YD-ÜFE’ye göre 15 alt sektör daha düşük, 10 alt sektör daha yüksek değişim gösterdi
YD-ÜFE sektörlerinden diğer ulaşım araçları %3,18, makine ve ekipmanlar (b.y.s.) %2,39, tütün ürünleri %2,35 ile endekslerin en çok azaldığı alt sektörler oldu. Buna karşılık ağaç ve mantar ürünleri (mobilya hariç) %2,49, ana metaller %1,80, metal cevherleri %0,36 ile endeksin en çok arttığı alt sektörler oldu.
Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi, Tarımsal girdi fiyat endeksi (Tarım-GFE) yıllık %29,38, aylık %1,98 arttı
Tarım-GFE’de (2015=100), 2021 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre %1,98, bir önceki yılın Aralık ayına göre %14,44, bir önceki yılın aynı ayına göre %29,38 ve on iki aylık ortalamalara göre %19,05 artış gerçekleşti.
Ana gruplarda bir önceki aya göre tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmet endeksinde %0,68, tarımda kullanılan mal ve hizmet endeksinde %2,20 artış gerçekleşti. Bir önceki yılın aynı ayına göre göre tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmet endeksinde %27,01, tarımda kullanılan mal ve hizmet endeksinde %29,78 artış gerçekleşti.
Yıllık en fazla artış %62,43 ile gübre ve toprak geliştiriciler alt grubunda oldu
Yıllık en fazla artış gösteren diğer alt gruplar ise %48,07 ile çiftlik binaları (ikamet amaçlı olmayanlar) ve %43,37 ile bina bakım masrafları oldu. Buna karşılık, yıllık en az artış gösteren alt gruplar ise %9,90 ile tohum ve dikim materyali, %12,23 ile tarımsal ilaçlar ve %18,79 ile malzemeler oldu.
Aylık en fazla artış %6,16 ile gübre ve toprak geliştiriciler alt grubunda oldu
Aylık en fazla artış gösteren diğer alt gruplar ise %3,79 ile enerji ve yağlar ve %3,10 ile bina bakım masrafları oldu. Buna karşılık, aylık en az artış gösteren alt gruplar ise %0,55 ile tohum ve dikim materyali ve %0,71 ile makine bakım masrafları oldu. Bir önceki aya göre azalış gösteren tek alt grup ise %0,44 ile malzemeler oldu.