Ekonomi-teknoloji-magazin-yaşam haberleri

Türkiye Dünyadaki En Önemli Oyunculardan Biri

Türkiye’de MDF endüstrisi, imalat sanayi içinde ileri teknoloji ve işletmecilik uygulamalarında yapılan yatırımlar ile en çok gelişim gösteren sektörlerden biri haline geldi. MDF üretiminde Avrupa’da 1. sırada dünya’da ise 2. sıradayız.

“’Wood based panel industry’ olarak bilinen ağaç bazlı levha sektörü, ormandan başlayıp, mobilyaya dönüşümü ile katma değeri en yüksek sektörler arasında yer alıyor.” diyen Çamsan Ordu Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Poyraz, sektörler ilgili sözlerine şu şekilde devam etti: “Türkiye levha sektörü gösterdiği gelişme potansiyeli ve başarılarıyla dünya sıralamasında kendini ispatladı. Dünyanın en büyük 2. levha üreticisi olarak rüştünü ispat eden bu sektörde yapılan her türlü yatırım ve faaliyet, sektörün gelişimi ile birlikte ülke ekonomisinin hedeflerine ulaşmasında ve cari açığın azaltılmasına büyük katkı sağlıyor.

Yüksek katma değerli olması nedeniyle MDF sektörü, Türkiye ekonomik hedeflerine ulaşmasında, cari açığı azaltmasında katkısı inkâr edilemeyecek kadar önemli.

MDF, yonga levha, OSB, laminat parke, kapı yüzeyi, kontrplak ağırlıklı ürünler olarak bilinen ağaç bazlı levha sektörü raporlarına bakıldığında, Medium Density Fiberboard (MDF) pazarının büyüklüğü 2020 yılında tahmini US$26.4 milyar iken 2027 yılına kadar bu rakamın US$50.2 milyar olması bekleniyor.  Sektörde özellikle Asya’da çok hızlı bir büyüme görülüyor. U.S. Pazarındaki tahmin edilen hacmin 7.1 milyar USD iken, dünyanın ikinci büyük ekonomisine sahip Çin’de 10.6 milyar USD olması beklenmektedir. Çin’deki yıllık bileşik büyüme oranının %12.8 olması tahmin ediliyor.

Ülkemizde de ekonomik gelişmelere ve nüfus artışına bağlı olarak birçok üretim sektöründe olduğu gibi, ağaç bazlı levha üretimi sektöründe de son yıllarda önemli kapasite artışları görülüyor. Türkiye’deki kurulu MDF üretim kapasitesi, 6.8 milyon m₃ civarında. 2027 yılına kadar Türkiye’deki pazarın tahmini büyüme oranının %8 olacağını öngörüyoruz. MDF’nin Hem  Yüksek katma değerli olması hem de işlenmesi kolay ve hesaplı olması nedeniyle MDF sektörü, Türkiye ekonomik hedeflerine ulaşmasında, cari açığı azaltmasında katkısı inkâr edilemeyecek kadar önemli.”

MDF’yi Türkiye ile buluşturan ve MDF denilince akla ilk gelen firma olan Çamsan Ordu, üretime geçtiği 1984 yılından bu yana sektörün lider oyuncularından biri.

Çevreye zarar vermeden üretim yapacak olan MDF3 tesisinin açılışının Mart 2021 olacağını duyuran Çamsan Ordu, bu yeni tesisi ile üretim kapasitesini iki buçuk katına, ihracat kapasitesini ise üç katına çıkarmayı hedefliyor. Çamsan Ordu A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Poyraz yatırımlarının 2021 yılında artarak devam edeceğini ve Pazar paylarını büyüteceklerini açıkladı.

Tarım ve gıda ihracatında önemli düşüş

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Dış Ticaret Verileri baz alınarak Agrimetre tarafından hazırlanan TGDF Dijital Veri Paneli’ne göre 2020 yılının ilk 11 ayında tarım, gıda ve içecek sektörü 18,6 milyar dolar ihracat, 14,3 milyar dolar ithalat gerçekleştirdi. 01 ile 24 fasılları arasındaki tüm GTIP kalemleri ile 29. ve 35. fasıllardan seçili ürünlerin dahil edildiği hesaplamalara göre, 2020’nin ilk 11 ayında sektörün dış ticaret dengesi, önceki yılın aynı dönemine kıyasla %16 arttı. Kasım ayında ihracattaki düşüş dikkat çekti.

Genel Ticaret Sistemine (GTS) göre yayınlanan dış ticaret verilerine göre ihracat 2020 yılı ilk 11 ayında önceki yılın aynı dönemine göre %4 oranında artarken, ithalat %1 arttı. Yılın ilk 6 ayında ithalat önceki yılın aynı dönemine göre %7,6 oranında artış göstermişti. Bu da 2020 yılının ilk yarısına kıyasla ilerleyen dönemde ithalatın yavaşladığını gösterdi.

Aylık bazda bakıldığında Kasım ayında ithalat bir önceki yılın aynı ayına göre %9,4 artışla 1,4 milyar dolara yükseldi, aylık ihracat ise %3,8 düşerek 1,9 milyar dolara geriledi.

Kasım ayında, aylık ithalattaki önemli artış dikkat çekerken ihracatın düşmesi, dış ticaret dengesini yılın önceki dönemlerine kıyasla daha düşük bir seviyeye çekti.
Dış ticaret dengesi gerilese de geçen yıla göre halen yüksek

2020’nin ilk 11 ayında sektörün dış ticaret dengesi, önceki yılın aynı dönemine kıyasla %16’lık önemli bir artışla 4,26 milyar dolara yükseldi.

2020’nin ilk 7 ayında sektörün dış ticaret dengesi önceki yılın aynı dönemine göre %11,6 artışla 2,11 milyar dolara yükselmiş, 10. ay itibariyle önceki yılın aynı dönemine kıyasla %26,4’lük önemli bir artışla 3,77 milyar dolara ulaşmıştı. Yaz aylarında hızla yükselen dış ticaret dengesinin, yıl sonuna doğru azalması dikkat çekti .

İhracat birim değeri 2020 yılının ilk 11 ayında bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla %3,5’lik bir artışla 1.018 dolar/ton, ithalat birim değeri %4,5’lik bir artışla 491 dolar/ton olarak gerçekleşti.
Dış ticarette en yüksek hacimli ürünler

2020 yılı ilk 11 ayında ihracatta öne çıkan ürünler sırasıyla Fındık İçi, Un ve Makarna olurken bu ürünler toplam ihracatın yaklaşık %13,9’unu oluşturdu.

En çok ithal edilen ürünler ise sırasıyla Buğday, Soya Fasulyesi ve Ayçiçeği Yağı oldu. Bu 3 ürün, toplam ithalatın yaklaşık %23,8’ini, neredeyse 4’te 1’ini oluşturdu.

2020 Kasım ayında en çok ihraç edilen ürünler Mandalina, Fındık içi ve Buğday Unu olarak sıralanırken, en çok ithal edilen ürünler Buğday, Soya Fasulyesi ve Sığır oldu.
En çok ihracat yapan sektörler

2020 yılı ilk 11 ayındaki dış ticaret verileri sektörlere göre incelendiğinde Sert Kabuklu Meyveler, Yaş Meyve, Şeker ve Şekerli Mamuller, Bitkisel Yağ ve Kuru Meyve/Sebze Sektörleri en fazla ihracat yapan sektörler olarak sıralandı. Toplam ihracatın %43,4’ü bu 5 sektör tarafından gerçekleştirildi.

Hayvan Yemi, Bitkisel Yağ, Un, Nişasta ve Kakao-Çikolata sektörleri ise aynı dönemde en çok ithalat yapan sektörler olarak sıralandı. Toplam ithalatın %65,1’i bu 5 sektör tarafından gerçekleştirildi. Bu oran, ihracatın az sayıda sektörde yoğunlaştığını gösterdi. Tek başına Hayvan Yemi Sektörü, 3,4 milyar dolarlık hacim ile toplam ithalatın %23,7’sini, yani neredeyse 4’te 1’ini oluşturdu.
İhracatın arttığı ve azaldığı sektörler

2020 yılı ilk 11 ayında, geçen yılın aynı dönemine göre ihracatını değer olarak en fazla arttıran sektörler Yaş Meyve (344 milyon dolar artış) ve Bitkisel Yağ (272 milyon dolar artış) sektörleri olurken, bunları Makarna (145 milyon dolar artış), Baklagil (131 milyon dolar artış) ve Meyve Suyu (68 milyon dolar artış) Sektörleri izledi.

2020 yılının 9. ayı itibariyle önceki yıla göre 211 milyon dolar artış kaydedilen Sert Kabuklu Meyveler Sektörü ihracatında, Ekim ve Kasım ayında önemli bir düşüş yaşandı. Sektörün ihracatı 2020 yılının ilk 11 ayında, geçtiğimiz yılın aynı dönemine kıyasla 57 milyon dolar geriledi.

2020 yılında ihracatın en çok gerilediği sektörler ise Un Sektörü (107 milyon dolar düşüş), Kuru Meyve/Sebze Sektörü (63 milyon dolar düşüş), Sert Kabuklu Meyveler Sektörü (57 milyon dolar düşüş), Yumurtacılık (46 milyon dolar düşüş) ve Beyaz Et (44 milyon dolar düşüş) sektörleri oldu.

Geçen yılın aynı dönemine göre 2020’nin ilk 11 ayında ithalatı en çok artan sektörler 230 milyon dolar artış ile Bitkisel Yağ, 154 milyon dolar artış ile Baklagil, 64 milyon dolar artış ile Kakao ve Çikolata, 47 milyon dolar artışla Şeker ve Şekerli Mamuller ve 33 milyon dolar artışla Pirinç Değirmenciliği sektörleri oldu. Önceki yılın aynı dönemine kıyasla 2020’nin ilk 11 ayında Baklagil Sektörü ithalatı %44,8 artış gösterdi.

İthalatın en çok düştüğü sektörler Canlı Hayvan Ticareti (255 milyon dolar düşüş), Hayvan Yemi (106 milyon dolar düşüş), Tütün ve Mamülleri (87 milyon dolar düşüş), Sebze (69 milyon dolar düşüş) ve Nişasta (54 milyon dolar düşüş) sektörleri oldu.

Özellikle Hayvan Ticareti Sektörü ithalatındaki 255 milyon dolarlık gerileme, ülke ekonomisi açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendirildi.
Dış ticarette öne çıkan ülkeler

2020 yılı ilk 11 ayına ait dış ticaret verileri ülkeler bazında incelendiğinde en çok ihracat yaptığımız ilk üç ülke 2.6 milyar dolar ile Irak, 1.5 milyar dolar ile Almanya ve 1.2 milyon dolar ile Rusya şeklinde sıralandı.

Bu 3 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatımızın %28,6’sını oluşturdu. Ülkelere göre en çok ihraç ettiğimiz ürünler Irak için un, tavuk eti, gofret ve waffle; Almanya için ambalajlı fındık, fındık içi ve kiraz; Rusya içinse mandalina, şeftali ve palm yağı oldu.

Ülke bazında ithalat verileri incelendiğinde, 2020 yılı ilk 11 ayında en fazla ithalat yaptığımız ülkeler 2.8 milyar dolar ile Rusya, 1.3 milyar dolar ile Brezilya ve 0,9 milyar dolar ile Ukrayna oldu. Rusya, Brezilya ve Ukrayna’dan yapılan ithalat toplam ithalatın %35’ini oluşturdu.

Yılın ilk 7 ayında Ukrayna en çok ithalat yaptığımız 3. ülkeyken, Ağustos – Eylül döneminde 4. sıraya gerilemiş, yerini ABD’de kaptırmıştı. Kasım ayında Ukrayna tekrar 3. sıraya yükseldi.

Rusya’dan yapılan ithalatta öne çıkan ürünler buğday, ayçiçeği yağı ve ayçiçeği olurken; Brezilya’dan soya fasulyesi, kahve, tütün; Ukrayna’dan yapılan ithalatta soya fasulyesi, buğday ve dane mısır ürünleri öne çıktı.

Alya Halı Özgün Zarafetiyle Baş Döndürüyor

 Çağdaş dekorasyon anlayışına yepyeni bir soluk getiren Enza Home, Alya Halı ile minimal şıklığı ve zarafetiyle her mekana uyum sağlıyor.

Zamansız tasarımlarıyla yaşam alanlarında fark yaratan Enza Home’un halı koleksiyonuna yeni eklenen Alya Halı, kullanıldığı her mekana özgün bir zarafet katıyor. Yenilikçi tasarımıyla göz alan Alya Halı, açıktan koyuya gri renk geçişleriyle dengeli bir şıklık yaratırken, kullanışlı yapısıyla de öne çıkıyor. Metrekarede 650 bin vuruş tekniğiyle dokunan Alya Halı’nın 1.20 x 1.80, 1.60 x 2.30 ve 2.00 x 2.90 olmak üzere üç farklı boy alternatifi bulunuyor.

PaybyMe, 2020 yılında yurt dışı işlemlerinde yüzde 69’luk büyüme gerçekleştirdi

Tüm dünyada internet işletmeleri için yeni nesil ödeme yöntemleri sunan PaybyMe, 2020 yılında büyüyen yurt içi işlemlerinin yanı sıra yurt dışı işlemlerinde de yüzde 69’luk bir büyüme gerçekleştirdi. İşlem adetlerine bakıldığında ise en çok tercih edilen sektörler; elektronik ürünler ve oyunlar (oyun içi satın alımlar), giyim ve ayakkabı ile sağlık ve kozmetik ürünleri oldu.

Pandemi, finans ve teknoloji hizmetlerde pek çok yeniliğin yaşanmasını sağladı. Bir yandan dijital dönüşüm hızlanırken, yeni çözümler üretmeyi de zorunlu hale getirdi. Hız, güvenilirlik ve global erişim unsurları daha da önem kazandı. Söz konusu gelişmelerin paralelinde ise müşteriler; yeni teknolojileri hızlı ve sorunsuz bir şekilde entegre edebilecek, kısacası ihtiyaçlarına maksimum verimlilikte yanıt verebilecek ödeme sağlayıcıları (PSP) aramaya başladılar.

Temassız ödeme, e-para ve dijital cüzdanlarla sektörün yeni bir boyuta taşındığını söyleyen PaybyMe’nin Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Kaan Meşeci; “Nakit olmayan işlemler incelendiğinde geçtiğimiz dönemde en yüksek büyüme oranı yüzde 25’lik bir hacimle Asya-Pasifik (APAC) ülkelerinde gerçekleştirildi. Bu hızlı yükselişi; akıllı telefonların pazara giriş hızındaki artış, e-ticaretin popülaritesinin daha da artması, dijital cüzdanların yaygınlaşması ve gelişen QR kodlu ödeme sistemleri gibi etkenler destekledi. AB üyesi ülkelerde büyüme yüzde 12 oranında gerçekleşirken, AB üyesi olmayan ülkelerde ve MENA’da yüzde 19, LATAM’da yüzde 8, Kuzey Amerika’da ise yüzde 6’lık oranda büyüme gerçekleşti. Son olarak dünya geneline baktığımızda 2014-2019 arası yıllık büyüme oranı yüzde 12.5 iken, 2018-2019 yılları arası bu oran yüzde 14.1 oldu” dedi.

Müşteri portföyünde çeşitlilik arttı

Hızlı ve pratik entegrasyonlarıyla, global veya lokal ödeme çözümlerine ihtiyaç duyan organizasyonları, giderek daha da karmaşık hale gelen saldırı ve sahtekarlıklardan koruduklarını söyleyen Meşeci; “Deneyim ve uzmanlığımızın yanı sıra gelişmiş altyapımız sayesinde başarılı işlem oranlarını yukarı taşıyoruz. Portföyümüzde ağırlıklı olarak global ödeme alan firmalar olsa da, 2020 hedeflerimizin ana başlıklarından biri de Türkiye’de yerleşik firmalara yurt içi tahsilatları hususunda hizmet vermekti. Pandemi ve arkasından gelen dijitalleşme süreci hedeflerimize ulaşmamızı hızlandırırken, müşteri portföyümüzdeki çeşitliliğin artışı konusunda da etkin oldular” dedi.

Yurt dışı işlemlerinde yüzde 69’luk büyüme

2018 ve 2019 yıllarını karşılaştırdıklarında büyüme oranlarının yüzde 385 olduğunu söyleyen Meşeci; “2018’de yaptığımız teknolojik yatırımlar, tüketici deneyimlerini izleyen yapay zeka sistemimizdeki geliştirmeler ve güçlü ekibimizle bu büyümeyi gerçekleştirdiğimizin farkındayız. 2020 yılına girdiğimizde ise pandemi ve dijitalleşme süreçlerindeki hızlanma, farklı sektörlere girişimizi hızlandırdı. Avrupa’daki birçok PSP firmasına Türkiye ve MENA bölgesinde alternatif ödeme altyapımızı kullandırarak, 10 yıllık tecrübemiz ışığında müşterilerine hizmet vermelerini sağlamaya devam ettik. Mevcut müşterilerimize ek, yeni katılan müşterilerimizle beraber 2019’a kıyasla büyüyen yurt içi işlemlerimize ilaveten, yurt dışı işlemlerimizde de yüzde 69’luk büyüme gerçekleştirdik. İşlem adetlerine baktığımızda ise en çok tercih edilen sektörler; elektronik ürünler ve oyunlar (oyun içi satın alımlar), giyim ve ayakkabı ile sağlık ve kozmetik ürünleri oldu. Yıl sonu kampanyalarının etkisiyle aralık ayı büyümemize diğer aylara nazaran daha fazla katkıda bulundu” şeklinde konuştu.

PaybyMe olarak 2021 yılında da yeniliklerle birlikte büyüyeceklerini dile getiren Meşeci, “Tüketici deneyimlerini geliştirirken, hız ve güvenlikteki başarısını perçinleyen; sürekli inovasyonu hedefleyerek “Kimlik Doğrulama” ve “Digital ID” gibi fark yaratan girişimlere devam eden; geleneksel ödeme metotlarının (banka ve kredi kartı) yanı sıra halihazırda zengin alternatif ödeme metotları (mobil ödeme, operatör ücretlendirmeleri, kart saklama, abonelik sistemi, bayi tahsilat sistemi, pazaryeri ödeme çözümü, link ile ödeme alma) ile kumbarasını daha da doldurmaya devam eden; iş gücünü bu doğrultuda yetiştiren ve yarattığı istihdamı büyütmeyi hedefleyen; ülkesine döviz kazandırmaya devam eden bir şirket olmaya devam edeceğiz” dedi.

İÇ MEKANLARDA 2021 KIŞ DEKORASYON TRENDLERİ

2021 kışı; tüm dünyayı etkisi altına alan hastalık sebebiyle, daha çok iç mekanlarda geçiyor. Evlerinde bolca vakit geçirmek durumunda kalan bir çok kişi trendler ışığında  yenilikler ve değişiklikler yapmaya yöneliyor. Tutadojora Mimarlık Kurucusu İç Mimar Özlem Algül iç mekanlarda 2021 kış dekorasyon trendileri hakkında bilgi verdi.

Mekanlarda moda ve trend olan; stili, renkleri, dokuları, desenleri, formları ile yaşam alanlarımıza bazen bilinçli bazen de “moda” olan olarak yer bulur ve kullanıcı ile buluşur.
2020 yılı, mimarlık tanımındaki “gerçek imkan ve ihtiyaçlar” cümlesini bize çokça hissettiren bir yıl olmakla beraber 2021 ve sonrası için mekanların stillerini de değiştirdi. Artık daha uzun planlamaya dahil olan evler içinde fonksiyonla birlikte, estetiğin de önemi fark edildi.

Doğadan gelen renkler artık daha çok evin içinde

Değişimin en kolay yollarından biri mekanın rengini  değiştirmektir. Bir çok boya markası renk skalalarını değiştirdi ve içine doğadan gelen renklerin tonlarını dahil etti. Parlak ve vurucu renkler  kendini pastel tonlara bıraktı. O çok sevdiğiniz ağacın yeşilinin  huzurlu tonu, gökyüzünden mavinin en sakini, güneşin ışıltısının en doğal sarısı, turuncusu; artık duvarlarda, mobilyaların renklerinde, tekstil ürünlerinde, objelerde, çiçeğin saksısında  yer buluyor. Bu kış da her daim sevilen  beyazın varlığı, siyahın derinliği de renklerin içinde  yerini almaya devam ediyor.

İç mekanlarda bohem etkinin yükselişiyle hasır detaylar evimizde

Bohemi kullanılan malzeme ve formları ile minimalizm etkisini de içinde barındıran iki farklı stilin bir araya gelmesi olarak tanımlayabiliriz. Kolaylıkla mekana yerleşir ve o zıtlık estetik olarak yerini bulur. Kullanılan malzemenin cinsi de bu stilin etkisini ortaya koyar. Etnik ve kültürel işçiliği de içinde barındırır.
Hasır sepetler;  örgü duvar süsleri, istifleme kutuları, avize, aplik başlıkları, yatak başlıkları, dolap kapakları, hasır sandalyeler, halılar, kilimler stilize edilmiş formları kullanıldığında bohem stilin etkisi hissettirir.

Çerçeveler bu kış her yerde

Çerçeveler anılar toplayan, sevdiğimiz imajı içine alan ya da sevdiğimiz ressamların tablolarını yerleştirdiğimiz, aynanın dekoratif parçası olarak çıtalama tekniği ile bir araya gelen  yerleşme düzeni (çoklu ve farklı boyutlarda), renk seçimleri ile bohem etkiyi yaşam alanlarınıza yerleştirmek için tercih edilen düzenlemeler arasında.

Duvar kağıtlarında etnik desenler revaçta

Duvar kağıtları etnik desenleri, motifleri ile bohem etkiyi yansıtmak için kullanım tercihlerleri arasında. Yenilikçi yaşam alanları felsefesini de içinde barındıran mandalalar  enerjisi ile duvarları süslerken hareket enerjisi yayıyor.

Neoklasik etkiler evlerde

Neoklasik, Yunan ve Antik Yunan etkilerini formlarını içinde barındırırken sade çizgisi ile vurgu yapan formların içinde barok ve rokoko formlar da barındırıyor. Etkisi geçmişe gönderme yaparken antikalar ile uyumu, modernin içindeki güçlü etkisi ile yer buluyor .

Aynaların vurucu etkisi

Ayna mekana derinlik etkisi katan, tasarımı ile dekorasyonun tamamlayıcı ve çarpıcı elemanları arasında. Büyüklüğü, çerçevelerinin klasik formu ile modern dizayn edilmiş mekanlarda bile tercih ediliyor.

Duvar çıtaları kullanmak çok trend

Formları ile klasik etki yaratan, kullanım amacına göre duvarlarda, mobilyalar üzerinde yerleşimi ile çok trend. Duvarlardaki ayırıcı etkisi kendi başına tasarım etkisi yaratırken oluşturdukları alanın içleri de sergileme yapmak istediğiniz  tablolar, aydınlatma elemanları, dekoratif duvar aksesuarlar gibi parçaların vurucu etkisini arttırıyor.

Farklılık getirmek isteyenler kulplardan başlayabilir

Kulplar bu kış kendilerini göstererek form, renk, desen, malzemeleri ile ayrıntıdaki önemli tamamlayıcı detay haline geliyor. Çok modern çizgideki mobilyanızda bu şekilde fark oluşturmak mümkün.

2020 yeni dünya düzeninin tohumuydu

Dünyanın en büyük krizlerinden birinin yaşandığı 2020 yılında, küresel ekonomi zor bir dönemden geçti.

Ancak yaşanan tüm güçlüklere rağmen Türkiye, üçüncü çeyrekte yüzde 6,7’lik büyüme oranıyla G20 ve OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülkelerden biri oldu.

Pandemide devreye alınan birçok tedbir ve destekle, ticarette geliştirdiğimiz yeni yöntemlerle, dijitalleşme hamlelerimizle ülkemizi dünyadan ayrıştıracak bu pozitif büyüme verisine ulaştık.

Sanal fuarlarımız, sanal ticaret heyetlerimiz sonucunda pek çok yeni iş birliğine imza attık.

Firmalarımız İspanya’dan Güney Afrika’ya kadar dünyanın birçok ülkesinden yabancı alıcılarla görüşerek, hem zamandan hem bütçeden tasarruf ederek, yıllardır toplayamadıkları kartvizitleri üç-dört günde topladı.

Bu kriz ortamında dünyanın en büyük katılımcı nüfusuna sahip ve gelişme potansiyeli en yüksek ülkelerinin RCEP anlaşmasıyla oluşturduğu serbest ticaret bloğu, bizim için büyük bir fırsat olabilir.

RCEP’e imza atan 15 ülkeden 3 tanesi ile STA’mız var ancak diğer ülkelerle de müzakereleri hızlandırmalıyız.

1980’li yıllardan beri İzmir’in “Serbest Şehir” ilan edilmesi çeşitli taraflar tarafından ısrarla dile getiriliyor. Artık İzmir’in potansiyelinin ve stratejik konumunun farkına varıp, harekete geçmeliyiz.

İzmir “Serbest Şehir” olduğu takdirde bu ülkelerin yatırımlarını çekeceği gibi, İzmir Limanları da RCEP ülkeleri için Batı’ya açılma kapısı olabilir. Bu da ülke ekonomisine ciddi oranda katkı sağlar.

Önümüzdeki süreçte yüksek hızlı büyüme değil, yüksek kaliteli sürdürülebilir bir ekonomik büyüme standardını yakalamalıyız.

Bunun için en başta bugün karşımızda yüzleşmemiz ve acilen önlem almamız gereken bir konu duruyor.

İklim krizi, küresel bir sorun ve küresel bir çözüm gerekli. Her yıl atmosfere 10 gigaton karbon salıyoruz. Bu da 27 bin Empire State binasına eşit.

İnsanlığın bir şansının olmasını istiyorsak küresel ekosistemi canlandırmalıyız. Geleceğimiz, doğayla yaşama tercihimize göre şekillenecek.

Yeni bir yön belirlememiz lazım. Dünya ticareti artık insan hakları, çevre, dijitalleşme üzerine şekilleniyor. Bütün ülkelerin iklim krizi ve dijitalleşme diplomasileri devam ediyor.

Dünya Ekonomik Forumu’nda, G20 zirvesinde, Çin’in 2021-2025 yıllarını kapsayacak olan 14. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda, 173 devlet ve hükümet başkanının katıldığı online düzenlenen BM’nin kuruluşunun 75. yıldönümünde ve daha birçok önemli zirvede altı çizilen konular; sürdürülebilir kalkınma, çevre, insan hakları, teknoloji transferi kısacası “köklü yenilikler”.Pandemi zaten ihtiyacımız olan daha adil, daha güvenli, daha şeffaf yeni bir ekonomik modelin ortaya çıkışına zemin hazırladı.

Bu değişimin yaşanacağını IMF Başkanı Kristalina Georgieva’nın “Bugün yeni bir Bretton Woods anındayız” sözlerinden ve Dünya Ekonomik Forumu’nun kurucusu Klaus Schwab’ın “Pandemi, dünyamızı yeniden tasarlamak ve yeniden başlatmak için bir fırsat sunuyor.” sözlerinden okuyabiliriz.

2020 yeni dünya düzeninin tohumuydu. O tohumun sonuçları 2021 ve sonraki yıllarda karşımıza çıkacak.

Dijitalleşme, blockchain teknolojisi hem dünya ekonomisinin hem iklim krizinin geleceği olabilir.

Her ülkeye ait bir karbon ayak izinin olacağı bir dönem bizi bekliyor. Sanayi altyapımız çok güçlü ancak dünya ticareti artık her ülkenin istediği gibi sanayi üretemeyeceği, ekolojik standartlara bağlı bir sürece giriyor.

Sürdürülebilir ekonomik büyüme, çevreci yaklaşım ve dijitalleşmeyle mümkün. Ülkemizin ekonomisiyle ilgili yapılacak düzenlemeler ve girişimler bu unsurlardan bağımsız planlanamaz.

Sanayi stratejimizde, orta ve uzun vadeli kalkınma planlarımızda iklim değişikliği, yeşil dönüşüm yatırımları, yenilenebilir enerji politikaları, temiz enerji teknolojileri, blockchain teknolojisi, dijitalleşme yer almalı.

Firmaların dijitalleşme oranı ne kadar fazlaysa cirosu bir o kadar artıyor. Blockchain teknolojisi marka değerini artırıyor.

Çünkü ürünlerin raflara gelene kadarki geçen tüm sürecini tüketici de gördüğü için bu şeffaflık, güvenilirliği de beraberinde getiriyor.

Aynı zamanda tedarik zinciri takibini kolaylaştırdığı için siparişten üretime kadar bütün süreçler kontrol altında ilerletiliyor.

Böylece atıklar minimize ediliyor, gıda israfı önleniyor, zaman ve kaynak tasarrufuyla imalat maliyetlerine etki ederek döngüsel ekonomiye direk katkı sağlıyor.

Blockchain teknolojisi, e-ticaretin yükselişi, dijital ödeme yöntemlerinin yaygınlaşmasıyla firmalarımızın her geçen gün artan rekabet ortamı içerisinde istikrarlı bir şekilde ilerleyebilmesi için de şart.

Dünyanın her yerinde, her saatinde hızlı destek verilmesini, dijital davranış verilerinden yararlanarak talep tahmininin iyileştirilmesini, böylece müşterilere en doğru ve kişiselleştirilmiş, ürünler ve hizmetler sunulmasını sağlıyor.

Döngüsel ekonomi yol haritası oluşturulmalı ve bu yol haritası inovasyon fonlarıyla desteklenmeli.

Finlandiya, döngüsel ekonomi uygulamasında öncü ve bu modele geçtiğinden beri yılda 2-3 milyar euro değer yaratıyor.

Ülkemizin geleceği, dünya ekonomisinin geleceği, ekonomik büyümede istikrarın sağlanması, yeniden dönüşümü esas alan döngüsel ekonomiyi güçlendirecek yeni sürdürülebilir bir eylem stratejisi ve bir reform paketiyle mümkündür.

Sadece ticaret de değil. Ulaşımdan, turizme kadar birçok sektörde, kendi yaşamımızı da değiştirecek, çevre ve blockchain teknolojisinin entegre edildiği girişimlere tanıklık etmeye başladık.

İsveç 2023’te dünyanın ilk nakitsiz toplumu olmayı hedefliyor. Artık dünyanın birçok ülkesinde otobüs biletleri, vergi ödemeleri kripto para ile gerçekleşiyor.

Bankalar sunduğu kredi kartlarıyla kullanıcılarının karbon ayak izini takip edebiliyor ve karbon emisyon bütçesini aştıklarında kartlarını bloke ediyor.

Turizm de artık buna göre şekil alıyor. Müşterilerin karbon ayak iziyle doğru orantılı para ödemesi gerçekleştireceği ekolojik oteller kuruluyor.

Türkiye’nin çok güçlü ama tam anlamıyla kullanılmayan yönleri var. Örneğin pandemide sağlık sistemi ve ekipmanlarının yeterliliği, ürün ve hizmetlere erişebilme yönümüzle çok iyi bir kriz yönetimi sergiledik.

Dünyada teknolojiyi satın alma ve kullanma oranı en yüksek olan ülkelerden biriyiz. OECD’nin 2019 raporuna göre internet, mobil internet ve sosyal medyada günlük ortalama geçirilen saate bakıldığında üçüncü sıradayız.

Ama teknoloji üretmede gerideyiz. Bizim avantajımız adaptasyonumuzun yüksek olması. OECD ülkeleri içerisinde Ar-Ge için ayırdığımız bütçeyle diğer birçok üye ülkenin gerisindeyiz.

Özellikle teknoloji altyapı alanlarında gençleri gözeten yatırım programları oluşturabiliriz. Ekonomi, hukuk ve demokraside başlattığımız seferberliğe dijitalleşme, inovasyon ve iklim seferberliğini de eklemeliyiz.

Toplum 5.0, kaynakların akılcı yöntemlerle kullanıldığı, gelecek nesillerin hak ve yararlarını gözeten faydacı etik ilkelerine uygun bir yaşam kalitesini odağına alır.

Ülke ekonomisini ileriye taşıyacak hamleler yapmak tüm siyasi ve ekonomik aktörlerin ortak sorumluluğudur.

Günümüzde tartışmaların merkezinde artık şu sorular yer almalı;

Yeşil yeni düzende üretim ve bilişim teknolojileri, hızla gelişirken dijitalleşme ve çevre politikamız yeterli mi? Türkiye’nin bu sürece katılması ve uzun ömürlü pozisyon alması için Ar-Ge harcamalarını ne kadar artırması gerekiyor? Artırırsa bu ülkelerle rekabet etmek için yeterli olacak mı? İnovasyon ve katma değeri yüksek ürün Ar-Ge’ye destek verildiği takdirde gelişmez mi? Döngüsel ekonomi zaten bir sistem inovasyonu değil mi?

Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Öz, 2021 yılında büyüme odaklı çalışmalarımız devam edecek”

Lidya Grup açısından geçtiğimiz yılı ve bu yılı değerlendiren Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Öz, şunları söyledi: Dijital baskı sektöründe, Xerox, Epson, Efi global markalarının Türkiye distribütörlüğünü yapıyoruz. Bu dönemde pazara sunduğumuz markamız olan Sutec, 2020 yılına damga vurmuş ve 2021 yılı büyüme hedefleri içinde önemli yer tutmaktadır. Temsil ettiğimiz markalar, bilgi birikimimiz, tecrübemiz, organizasyon yapımız ve finansal gücümüz ile Türkiye’de lideriz ve Avrupa’nın bu alanda faaliyet gösteren sayılı birkaç firmasından birisiyiz. Geçtiğimiz yıl tüm dünyayı sarsan pandemiyle karşı karşıya kaldık ve bu yıl da sorun devam ediyor. Ancak, ülkemizde ve globalde şartlar ne olursa olsun, Lidya Grup olarak daima büyüme hedefli çalışmaktayız. Gayretlerimizin sonuçlarını da almaktayız. Geçtiğimiz yıl ilk çeyrekte ekipman satışında %40’lık bir büyüme gerçekleştirdik. İkinci ve üçüncü çeyreklerde pandemi koşulları tüm sektörleri durma noktasına getirdi. 2020 yılının son üç ayında ise mükemmel sonuçlar alarak inanmanın ve doğru hedef koymanın sonuçlarını almış olduk. Bu rüzgarı 2021 yılında da sürdürme kararlılığındayız” dedi.

Ekosistemimize liderlik ettik, müşterilerimize finansal destek sağlamaya devam ettik

Lidya Grup’un krizler sırasında sağduyulu, sakin ve güven veren olduğunun altını çizen Bekir Öz, iş ortakları ve müşterileri dahil tüm ekosisteme liderlik ettiklerini belirterek, şunları kaydetti: Zor zamanlarda toplumu ve ekosistemini sarıp sarmalayan Lidya Grup’un aralarında bulunduğu güçlü şirketler, çevresindekilerin zorlukları aşarak güçlü kalabilmelerine destek olurlar, yol gösterirler, ilham verirler. Geçtiğimiz yıl pandemiyle birlikte müşterilerimizden gelen talepler sırasında, ilave finansman destekleri sağlayarak ödemelerinin bazılarını erteleyerek, desteğimizi verdik ve vermeye devam ediyoruz. Servis operasyonlarımıza aralıksız devam ettik, ediyoruz ve özellikle üretici olan müşterilerimizin karantina dönemlerinde aksaklık yaşamasına asla müsaade etmedik. Önceliğimiz çalışanlarımızın ve müşterilerimizin sağlığı oldu ve gerekli güvenlik tedbirlerini en üst düzeyde alarak, servis hizmetlerimizi kesintisiz sürdürüyoruz. Aynı zamanda pandemide, müşterilerimize ve pazara yaklaşımımız nedeniyle, diğer global markaların dikkatlerini çekmeyi sürdürüyoruz. Bu gibi global krizlerin yaşandığı dönemlerde, güvenilirliği ve sürekliliği olan firmalar, piyasaların yeniden açılmasıyla, yeni fırsatları da yakalayacaktır. Lidya Grup olarak masamızdan, iş ortaklığı yapmak isteyen global markaların teklifleri eksik olmuyor. Önümüzdeki günlerde, yeni iş ortaklıklarını ve yeni fırsatları değerlendiriyor olacağız” diye konuştu.

Yeni ürün grupları üzerinde çalışıyoruz

Geçtiğimiz yıl yeni ürün grupları üzerinde çalışmalar yaptıklarını ifade eden Bekir Öz, konuşmasına şöyle devam etti: “Lidya Grup olarak, geçtiğimiz yıl pazarın daralması ve iş hacimlerindeki düşüşlerden müşterilerimizin daha az etkilenmesi ve satış kanallarının gelişmesine yardımcı olmak amacıyla, yeni ürün grubu üzerinde çalıştık. Burada dikkat edilen konu, ürün grubunun müşterilerimizin makine parkında farklılık yaratması ve daha makul maliyetler ile sahip olunacak konfigürasyon özelliğinde olmasıydı. Bu doğrultuda Sutec markası ile inkjet geniş format baskı makinalarını pazara sunduk. 90×60, 75×90, 110×150, 150×130 ve 3.20×2.0 gibi farklı baskı alanına sahip ürün gamı ile çok yönlü üretim kapasitesi fırsatını sunmuş olduk. Ayrıca, ülkemiz açısından önemli ve pazar dinamikleri farklı olan tekstil baskı sektörüne, yüksek kalitede baskı imkanı sağlayan Sutec dijital tekstil makinalarını bu yıl pazara sunuyoruz. Bu çalışmalar ile Lidya Grup olarak, tüm medya ve materyallere baskı yapma imkanını müşterilerimize sağlarken, güçlü bölgesel yapılanma modelimiz ile satış sonrası hizmet standartlarımızı daha da yukarıya çektik. Geçtiğimiz yıl, 28-29 Şubat tarihlerinde Antalya bölgemizde başarılı bir lansmana imza attık. Ardından 7-11 Eylül tarihlerinde İzmir bölgemizde pandemi nedeniyle, randevulu, tedbirli ve kişiye özel teknoloji günlerini gerçekleştirdik. 2021 yılında da, teknoloji günleri etkinliklerine imza atmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

2020’nin en yüksek ihracat artışı yaş meyve sebze sektörünün

 Aralık ayında yüzde 14 artışla ihracatını 1 milyar 257 milyon dolara taşıyan Ege İhracatçı Birlikleri, 2020 yılını 13 milyar 4 milyon dolarlık ihracat rakamıyla geride bıraktı.

EİB üyelerinin 2020 yılında tarım ihracatı yüzde 4 artışla 5 milyar dolara, sanayi ihracatı ise 7 milyar dolara ulaştı. Ege Bölgesi’nin ihracatı ise 2020 yılında 19,6 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Aralık’ın artış rekortmeni tekstil, 2020’nin artış rekortmeni yaş meyve

Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği, yüzde 67’lik ihracat artışıyla 28 milyon 648 bin dolar döviz geliri elde ederek, Aralık ayında ihracatını en fazla artıran birlik oldu.

Yaş meyve sebze ihracatı 2020’de yüzde 28 artışla 346 milyon dolar tutarında gerçekleşirken, meyve sebze mamulleri ihracatı ise yüzde 12 artışla 693 milyon dolara yükseldi. Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği 1 milyar 39 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirerek, 17’lik artışla 2020 yılının artış rekortmeni oldu. EYMSİB’in Aralık ayı ihracatı ise 106 milyon dolar.

İhracat şampiyonu hazır giyim-konfeksiyon ve demir-demirdışı metaller

Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği ve Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği 2020 yılında Türkiye’ye 1,3 milyar doları kazandırarak zirveye ortak oldu. Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği’nin Aralık ayı ihracatı 129 milyon dolar, Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği’nin Aralık ayı ihracatı ise yüzde 14 artışla 112 milyon dolar.

Su ürünleri ve hayvansal mamuller ihracatında 1 milyar dolara ramak kaldı

Aralık ayında yüzde 33’lük ihracat yükselişiyle 103 milyon dolarlık ihracat yapan Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği 2020 yılında ihracatını yüzde 4 artışla 984 milyon dolara taşıdı.

Ege Maden İhracatçıları Birliği, pandemi 2019 yılı Aralık ayında en büyük ihraç pazarı Çin’de ortaya çıkınca pandeminin etkilerinin en erken hisseden birlik olmuştu. 2020 yılında 931 milyon dolarlık ihracata imza atan Ege Maden İhracatçıları Birliği’nin Aralık ayı ihracatı ise 77 milyon dolar.

Tütün ihracatı yılı başa baş kapattı

Türkiye’nin geleneksel ihraç ürünlerinden tütünde 2020 yılı, 2019 ile başa baş geride bırakıldı. Ege Tütün İhracatçıları Birliği’nin 2020 ihracatı 884 milyon dolar olarak kayıtlara geçti. Aralık ayı ihracatı ise yüzde 24 yükselişle 96 milyon dolar.

Aralık ayında 69 milyon dolarlık ihracat rakamına ulaşan Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği ise 2020’de 846 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi.

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği’nin ihracatı 645 milyon dolara ulaştı. Aralık ayında ise 56 milyon doları Türkiye’ye kazandırdı.

Hububat bakliyat yağlı tohumlar ihracatı 500 milyon doları aştı

EİB bünyesinde 2019 yılını ihracat artış rekortmeni olarak geride bırakan Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği ihracatını 2020’de yüzde 14’lük artışla 505 milyon dolara taşıdı. Böylelikle 2020 yılı için belirlediği 500 milyon dolar ihracat hedefini aşmış oldu. Aralık ayı ihracatı ise yüzde 25 yükselişle 45 milyon dolar.

Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği’nin ihracatı ise yüzde 6 artış göstererek 240 milyon dolarla 2020 yılını geride bıraktı.

Yüzde 8’lik ihracat artışıyla Aralık ayında 17 milyon dolarlık döviz geliri elde eden Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği 2020’de 159 milyon dolarlık ihracat rakamına ulaştı.

Deri sektörü dijitalleşme atağıyla pandemiye damga vurdu

Türkiye’nin ve dünyanın ayakkabı, çanta, deri saraciye ve deri konfeksiyon sektörlerine yönelik ilk dijital fuarı Shoedex2020 ile pandemiye damga vuran Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği ise 2020’de 129 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi. Aralık’ta ise yüzde 3’lük yükselişle 12 milyon dolarlık ihracatı Türkiye’ye kazandırdı.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “Pandeminin dünya ekonomisini ağır bir şekilde sarstığı 2020, bir tarafta ticaret savaşlarının devam ettiği diğer tarafta ise 15 Asya-Pasifik ülkesinin RCEP anlaşmasıyla oluşturduğu serbest ticaret bloğu ile tedarik zincirleri için yeni önlemlerin alındığı, iklim krizi diplomasilerinin sıklaştığı, AB-Çin arasındaki yeni yatırım anlaşmasının yapıldığı birçok önemli gelişmeye sahne oldu. Brexit sürecinin sona ermesi ve Türkiye-Birleşik Krallık arasında ticaretimizin devamlılığını sağlayan STA’nın imzalanması da ikili ilişkilerimizde yeni bir dönemin kapısını araladı. Bütün bu gelişmeler bize gösteriyor ki mevcut pazarları korumak ve büyütmek kadar rekabetin her geçen gün değiştiği yeni pazarlara girmek de doğru bir stratejiyle mümkün. Artık değişim, reform ve yenilenme zamanı.” dedi.

EİB’in 2021 yılı hedefi 15 milyar dolar ihracat

Ege İhracatçı Birlikleri’nin en zorlu koşullar altında dijitalleşmede gösterdiği güçlü performansla yeni kanallar yaratarak, yeni iş birlikleriyle 2020 yılını geride bıraktığını söyleyen Eskinazi şöyle devam etti:

“Pandeminin etkili olduğu 2020 yılında EİB’nin ihracatındaki düşüş yüzde 2 ile sınırlı kaldı. Özellikle Aralık ayı EİB bünyesindeki 12 ihracatçı birliğinden 11 tanesinin ihracatını artırdığı, tarım sektörlerinde yüzde 16, sanayi sektörlerinde ise yüzde 14 gibi yükselişlerin yaşandığı bir aydı. 2020’de hem tarım hem sanayi sektörlerimizle gerçekleştirdiğimiz sanal fuarlarla, sanal sektörel ticaret heyetleriyle Türkiye’de ve dünyada ilklere imza atarak farkındalık yaratan yeniliklere öncü olduk. 2020 yılında ihracatçılarımız 216 farklı ihracat pazarına ulaşmayı başardı. 2020 için belirlediğimiz 15 milyar dolar ihracat hedefine, 2021 yılında dijitalleşme, lojistik, Ar-Ge, yeşil üretim, tasarım, inovasyon eksenli ihracat stratejimizle ulaşacağız.”

Ege Bölgesi’nin ihracatı 19,6 milyar dolar oldu

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin açıkladığı 2020 yılı iller bazında ihracat tablosundan yapılan derlemeye göre Ege Bölgesi illerinin 2020 yılı ihracat rakamı 19 milyar 624 milyon dolar oldu. Ege Bölgesi illerinin 2019 yılındaki ihracatı ise; 20 milyar 89 milyon dolardı. 2020 yılında Türkiye’nin ihracatı yüzde 5,8 kan kaybı yaşarken, Ege Bölgesi’nin ihracatındaki düşüş yüzde 2,2 ile sınırlı kaldı.

İzmir, 9 milyar 534 milyon dolarlık ihracatla Türkiye genelinde dördüncü, Ege Bölgesi illeri arasında birinci sırada yer aldı. Manisa 4 milyar 180 milyon dolarlık ihracatla Ege Bölgesi’nde İzmir’i takibini sürdürürken, Türkiye sıralamasında sekizinci sıradaki yerini korudu.

Denizli 2019 yılında 3 milyar 185 milyon dolar olan ihracatını 2020 yılında 3 milyar 191 milyon dolara taşırken, Aydın’da 2019 yılında 653 milyon dolar olan ihracatını 2020 yılında 660 milyon dolara geliştirdi.

Balıkesir 2019 yılında 585 milyon dolar ihracat yapmışken, 2020 yılında 617 milyon dolarlık ihracata imza attı. 2020 yılında ihracatını arttıran bir diğer Ege Bölgesi ili Muğla oldu. Muğla 2019 yılında 554 milyon dolar dövizi Türkiye’ye kazandırmışken, 2020 yılında yüzde 7’lik artışla 592 milyon dolara taşıdı.

Doğal taş ve yumurta sektörlerinin ihracatta lokomotif olduğu Afyonkarahisar’ın ihracatı 2020 yılında 40 milyon dolar geriledi. 2019 yılında 363 milyon dolar ihracat gerçekleştiren Afyon, 2020 yılında yüzde 11’lik düşüşle 323 milyon dolara geriledi.

Kütahya, 2019 yılında 277 milyon dolar olan ihracatını 285 milyon dolara taşırken, Uşak’ın ihracatı 248 milyon dolardan, 240 milyon dolara indi.

UİB’den pandemi yılında 27 milyar dolar ihracat

Türkiye’nin Genel Sekreterlik bazında en fazla ihracat yapan ikinci birliği olan Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB), Covid-19 gölgesinde geçen 2020 yılının son ayında yüzde 13 artışla yaklaşık 3 milyar dolar ihracata imza attı. Aralık ayında UİB bünyesindeki beş birliğin tamamı ihracatını artırmayı başardı. Bununla birlikte UİB’in 2020 yılı ihracatı pandemi nedeniyle bir önceki seneye kıyasla yüzde 15 azalarak 26,8 milyar dolar oldu.

UİB Koordinatör Başkanı Baran Çelik, “İhracatçılarımız pandemi döneminde üstün performans sergilemeye ve ülke ekonomisine önemli katkılar sağlamaya devam etti. Ülkemizin üretim ve ihracat üslerinden Bursa’mıza ve ülkemizin tüm ihracatçılarına gösterdikleri üstün gayret ve fedakârlık için minnettarız. İhracata, istihdama ve katma değerli üretime daha fazla yoğunlaşarak hedeflerimiz doğrultusunda çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi.

Çelik: “UİB’in en fazla ihracat yaptığı ilk 10 ülkenin sekizi AB üyesi. Pandemi nedeniyle Avrupa’da ülke pazarlarının kapanması, ihracatı olumsuz etkileyen temel faktör oldu. Aşı tedavisinin olumlu sonuçlanmasıyla 2019 yılında gerçekleştirdiğimiz başarılı ihracat rakamlarına bu yıl tekrar ulaşmayı hedefliyoruz. AB yanında Kuzey Afrika Ülkeleri, ABD, Rusya ve Ortadoğu Ülkeleri başlıca alternatif pazarlar olmayı sürdürecek.”

Türkiye’nin Genel Sekreterlik bazında en fazla ihracat yapan ikinci birliği olan Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB), Covid-19 gölgesinde geçen 2020 yılının son ayında bir önceki senenin aynı dönemine göre yüzde 13 artışla yaklaşık 3 milyar dolar ihracata imza attı. Aralık ayında UİB bünyesindeki beş birliğin tamamı ihracatını artırmayı başardı. Bununla birlikte UİB’in 2020 yılı ihracatı pandeminin olumsuz etkisiyle bir önceki seneye kıyasla yüzde 15 azalarak 26,8 milyar dolar oldu.

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin “Türkiye’nin ilk 1000 İhracatçısı-2019” listesinde 88 üye firma ile yer alan UİB, tüm bu olumsuz koşullara rağmen 2020 yılında Türkiye’nin en çok ihracat yapan ikinci Genel Sekreterliği unvanını korudu. UİB’in pandemi döneminde ihracatı artırmak ve rekabet gücünü korumak amacıyla düzenlediği 51 farklı eğitim ve webinar programlarına katılan binlerce firma temsilcisi, bu sayede Meksika, Güney Kore, Arjantin, Uruguay, Paraguay, Belarus, Fas ve İran gibi ülkelere ihracatı artırma şansı yakaladı. UİB, bu yıl ise bir yeniliğe imza atarak eğitimler için web sitesi ve UİB Akademi olarak gerek duyurular gerekse üyelerin eğitim önerileri için portal da oluşturacak.

UİB Koordinatör Başkanı Baran Çelik, “İhracatçı sektörlerimiz pandemi nedeniyle hiç beklemediği bir sınavdan geçti. Bu süreçte firmalarımız sorumluluk bilinciyle ihracatı artırmak için üstün performans sergilemeye ve ülke ekonomisine önemli katkılar sağlamaya devam etti. Ülkemizin üretim ve ihracat üslerinden Bursa’mıza ve ülkemizin tüm ihracatçılarına gösterdikleri üstün gayret ve fedakârlık için minnettarız, kendilerine teşekkür ederim. İhracata, istihdama ve katma değerli üretime daha fazla yoğunlaşarak hedeflerimiz doğrultusunda çalışmalarımızı sürdüreceğiz” diye konuştu.
UİB ihracatından en büyük payı AB ülkelerinin aldığını, en fazla ihracat yapılan ilk 10 ülkenin 8’inin AB üyesi ülkeler olduğunu söyleyen Çelik “AB’nin de pandeminin dünyadaki merkezine dönüşmesi ve bunun sonucunda ülke pazarlarında kapanmalar yaşanması, birlik ihracatımızı olumsuz etkileyen temel faktör oldu. Bu yıl aşı tedavisinde hedeflenen sonuçlara ulaşılmasıyla, geçen senenin kayıplarını telafi etmeyi ve 2019 yılında gerçekleştirdiğimiz başarılı ihracat rakamlarına tekrar ulaşmayı hedefliyoruz. Bu yıl, AB ülkelerinin yanında yine Kuzey Afrika Ülkeleri, ABD, Rusya ve Ortadoğu Ülkeleri başlıca alternatif pazarlarımız olmaya devam edecek” dedi.

 OİB, son aylardaki artışını aralıkta da sürdürdü
UİB bünyesindeki en büyük birlik olan Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB), geçen yılın son aylarındaki artış grafiğini bozmadı ve aralık ayında da bir önceki senenin aynı dönemine göre yüzde 10 artışla 2,5 milyar dolar ihracata imza attı. Bununla birlikte pandemi nedeniyle OİB’in 2020 yılı ihracatı, geçen seneye kıyasla yüzde 17 azalışla 22,6 milyar dolar oldu.

OİB, geçen yıl Covid-19 salgınının olumsuz etkilerini en aza  indirmek için faaliyetlerini dijital ortamda sürdüren birlikler arasında öne çıktı. Salgının yayılmasını önlemek amacıyla heyet gezisi, fuar gibi yüz yüze tüm organizasyonlarını iptal eden OİB, haziran ayından itibaren belli periyodlarda Meksika, Birleşik Krallık ve Almanya’ya yönelik Dijital Sektörel Ticaret Heyetleri düzenledi. İhracatın lideri otomotiv sektörünün en büyük organizasyonu olan Otomotivin Geleceği Tasarım Yarışması’nı 27 Ekim tarihinde online olarak gerçekleştiren OİB, Türkiye’nin otomotiv endüstrisinde yaşanan dijital dönüşümün bir parçası olmasına ve elektrikli araçlarda öncü olmasına katkı sunacak yarışmada dereceye girenlere toplam 250 bin TL ödül dağıttı. Rusya Adam Smith Konferansı’na katılarak etkili sunumlara imza atan OİB, aralık ayında Türkiye’nin ilk 3D otomotiv fuarı olan Auto Expo Türkiye Dijital Fuarı’nı da gerçekleştirdi. Fuarda Türkiye’nin önde gelen 55 otomotiv firması 3D ürünlerini sergiledi. Bu yılın bir bölümünde daha etkinliklerine dijital ortamda devam etmeyi planlayan OİB, aşı tedavisinin başlaması ve İngiltere ile imzalanan serbest ticaret anlaşmasının firmalara motivasyon unsuru olmasının da etkisiyle AB başta olmak üzere tüm hedef pazarlara geçen yıldan daha iyi bir ihracat yapmayı hedefliyor.

UTİB’in Aralık ayı ihracatı yüzde 5 arttı
Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB), aralık ayında yüzde 5 artışla 101,5 milyon dolar ihracata imza attı. UTİB’in 2020 yılı tamamındaki ihracatı ise bir önceki senenin aynı dönemine göre yüzde 15 azalışla 1 milyar dolar oldu.

Pandemi yılında ihracatta kayıp yaşamamak için dijital ortamda fuar katılımları, eğitim seminerleri, UR-Ge Projeleri, ticaret ve alım heyetleri düzenleyen UTİB, bunların yanı sıra genç tasarımcıların ve yeni girişimcilerin sektöre katılmalarını teşvik ederek sürdürülebilir üretim ve ihracat artışını hedefleyen Türkiye Ev Tekstili Tasarım Yarışması ve Techxtile Start_Up Challenge gibi çok önemli etkinliklere imza attı.

UTİB, bu yıl da Avrupa kıtasının en büyük tekstil üreticisi olan Türkiye’nin, orta ve uzun vadede özellikle ABD, AB, Bağımsız Devletler Topluluğu, Orta Doğu ve diğer ülkelerden gelecek taleplerle pandemiyi mümkün olduğunca az hasarla atlatmasına ve bölgesinin ticarette en güçlü aktörü olmaya devam etmesine katkı sunmayı planlıyor. Pazar çeşitlendirmesini son derece başarılı bir şekilde gerçekleştiren UTİB, ABD seçimlerinin de sonuçlanmasıyla etkisiyle dış ticarette canlanmayı ve böylece ihracatını artırmayı hedefliyor.

UHKİB’den pandemiye rağmen ihracatta yüzde 8 artış
Uludağ Hazır giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği’nin (UHKİB) aralık ayı ihracatı yüzde 56 artışla 75 milyon dolar olurken, 2020 yılı ihracatı da bir önceki senenin aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 8 artışla 738,2 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Pandemi nedeniyle ilk çeyrekte durağan bir görünüm sergileyen UHKİB ihracatı, ikinci çeyrekten itibaren maske vb. kişisel koruyucu ekipmanlar başta olmak üzere çeşitli ürünlere yönelik kademeli artan talepler ve Avrupalı hazır giyim şirketlerinden gelen yeni siparişlerle ihracatta toparlanma sağladı. Ana pazarları arasında Almanya, Birleşik Krallık, Hollanda ve ABD olan UHKİB, bu pazarlara yüzde 199’a varan oranlarda artışlar kaydederek moralleri yükseltti.

Dünyadaki yenilikleri yakından takip eden, Türkiye’nin moda, tasarım ve marka konusunda dünyada bir çekim merkezi olması amacıyla başta Endüstri 4.0 olmak üzere pek çok konuda yaptığı çalışmalarla da dikkat çeken UHKİB, Techxtile Start Up Challenge etkinliği ile hali hazırda güçlü olan sektörü geleceğe güvenle taşımayı planlıyor.

UMSMİB’in ihracatı aralıkta yüzde 41 arttı

Uludağ Meyve Sebze Mamulleri İhracatçıları Birliği (UMSMİB), aralık ayında bir önceki senenin aynı dönemine göre yüzde 41 artışla 19 milyon dolar ihracat gerçekleştirirken, 2020 yılının tamamında ise bir önceki seneye kıyasla yüzde 20 artışla 189,4 milyon dolar ihracata imza attı. Özellikle AB Ülkelerinde mart ayının başından bu yana tüm şiddetiyle hissedilen küresel salgın,

Türkiye dahil olmak üzere tüm dünyadan gıdaya olan talebi artırarak sektörün ihracatına olumlu yansıdı. Sektörün mal grupları bazında ön plana çıkan ürünleri arasında; Gazlı Sular-Maden Suları-Gazozlar, Sebze Meyve Bitki Parçaları Konserveleri, Sirkeli, Dondurulmuş Sebzeler, Turunçgil Konserveleri, Dondurulmuş Meyveler, Bira, Karışık Haldeki Meyve ve Sebze Suları, Sular Buz ve Kar ve Diğer Meyve Suları, patates konserveleri ve domates salçası yer aldı. UMSMİB’in en önemli ihracat pazarları arasında ise başta Almanya olmak üzere Hollanda, Amerika Birleşik Devletleri, Irak, Birleşik Krallık, Yunanistan, Bulgaristan, İsrail, Fransa ve Çin bulunuyor.  UMSMİB üyesi ihracatçı firmalarının uluslararası alanda kabul gören kalite standartlarına sahip olması, birliğin en büyük pazarı olan AB’ye olan ihracat başarısında önemli faktör oldu. AB Ülkeleri, birliğin bu yıl da en önemli pazarları arasında yer alırken, Orta Doğu Ülkelerinin de ihracatta öne çıkması planlanıyor.

UYMSİB’ten aralıkta yüzde 39 artış

Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği (UYMSİB) de aralık ayında bir önceki senenin aynı dönemine göre yüzde 39 artışla 10 milyon dolar ihracat yaparken, 2020 yılının tamamında ise bir önceki seneye kıyasla yüzde 13 artışla 146,2 milyon dolar ihracata imza attı. Geçen yıl 80’den fazla ülkeye ihracat yapan UYMSİB, ihracatının neredeyse yarısını ise Almanya’ya gerçekleştirdi. Birlik ihracatında Almanya’yı sırasıyla Hollanda, Rusya Federasyonu, Birleşik Krallık, Fransa ve Romanya takip etti. Geçen yıl en fazla ihracat yapılan ürün grubu; “Kiraz, Vişne” olurken, bunu sırasıyla “Siyah Zeytin”, “İncir”, “Biber” ve “Armut”, “Yeşil zeytin” ve “Şeftali” ürünleri izledi. Birlik ihracatında en büyük paya sahip AB Ülkeleri bu yıl da en önemli pazar olarak görülürken, diğer önemli pazarlar arasında Rusya, İskandinav Ülkeleri, Uzakdoğu ülkeleri yer alıyor. UYMSİB, gıdaya olan talep artışının sürmesinin yanında, Rusya pazarının genişletilmesi, Hindistan, Malezya, Singapur, Çin gibi Uzakdoğu ülkelerine ihracatın önündeki karantina engellerinin giderilmesi ve nakliye düzenlemeleri gibi bir dizi adımlarla ihracatını bu yıl da artırmayı planlıyor.

UİB bünyesinde “diğer birlikler” adı altında aralık ayında gerçekleşen ihracat bir önceki seneye göre yüzde 35 artışla 248 milyon dolar olurken, 2020 yılının tamamında ise ihracat geçen seneye göre yüzde 9 azalarak 2,1 milyar dolar oldu.

100 milyar Dolarlık Türk lojistik sektörü 2021’e umutla girdi

Her gün yaklaşık 450 bin kamyon FTL (Tam Kamyon Yük) taşımanın yapıldığı Türkiye’de, yollardaki kamyon sayısı 856 bin civarında. 1,2 Milyon SRC Belgeli kamyon şoförü, ekmeğini doğrudan kamyonundan yiyor. Mal taşımalarının %90’ının karayollarıyla yapıldığı ülkemizde, nakliye sektöründe bir günde dönen navlun ücreti 1 milyar TL’nin üzerindedir. 2020 yılında pandemi sırasında lojistik sektörü hareketli günler yaşadı. 100 milyar dolarlık Türk lojistik sektörü 2021’e umutlarla girdi.

Lojistik sektörü hareketli günler geçiriyor

Geçtiğimiz yıl pandemide Türk lojistik sektörünün oldukça hareketli olduğunu kaydeden TTT Global Group Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Akın Arslan, şunları söyledi:

Geçtiğimiz yıl, Avrupa’nın hemen yanında önemli bir üretim üssü konumunda olan Türkiye, gıda ve hijyen başta olmak üzere artan iç pazar ve dış pazar talebiyle birlikte lojistik performansında ciddi bir yükseliş ivmesi yakaladı. Aynı zamanda toplam perakende pazarı içinde e-ticaretin, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de son bir yıl içinde büyük atak yaparak 2 kattan fazla büyümesi ve %15’lere ulaşması, lojistik sektörünü hem FTL, hem de kargo trafiği anlamında oldukça hareketlendirdi. Binlerce şubesi olan perakende zincirleri, sanal mağazalara ve evlere servise odaklandı. Evler, ofis-eve dönüştükçe tüketimi de tetikledi. Türkiye’de e-ticaret kanalları geçen yıla oranla %150, sanal market alışverişi %250’lerin üzerinde büyüdü ve 5 yılda beklenen e-ticaret pazarındaki büyüme sadece 11 ayda gerçekleşti. Tüm bu gelişmeler neticesinde pandemide lojistik sektörü hareketli günler geçiriyor. 2021’de Türkiye’deki karayolu taşımalarda önemli bir artış bekleniyor. e- Ticaretin bir önceki yıla göre katlanarak büyümesi bu artışı tetikleyecektir. Artık üreticiler, müşterilerine gönderdikleri malların tüm taşıma yolculuğunu anbean izlemek, indirme-bindirme süreçlerinde gerçek-zamanlı, konum-tabanlı hakim olmak, canlı rapor alabilmek istiyorlar. Yükleri teslim ettikleri kamyoncuların güvenilirliğini teyit etmeyi bekliyorlar. Nakliye sürecinde problem olmadan haberdar olabilmeyi ve ön alabilmeyi bekliyorlar. Bu noktada, arttırılmış zeka ile desteklenen dijital çözümleriyle dünyanın dikkatlerini üzerine çeken Türk lojistik teknolojileri startup’ı TIRPORT, ülkemizde ve globalde lojistik sektörünün uçtan uca dijital dönüşümüne liderlik ediyor” dedi.

30 yılda dünya ticareti 2 kat büyüyecek, mal üretimi 40 trilyon doları bulacak

Dünyada lojistik endüstrisinin ne kadar hayati bir önem taşıdığının pandemide bir kez daha gözlendiğini anlatan TTT Global Başkanı Dr. Akın Arslan, konuşmasına şöyle devam etti:

Dünya, Covid-19’a hazırlıksız yakalandı. Hayatın eve sığabilmesi için birilerinin üretim yapmaya devam etmesi ve kamyonların yollarda olmasının kaçınılmazlığı görüldü. Dünya Ticaret Örgütü (WTO) verilerine göre; küresel mal üretimi 2019’da %2.8 düşüşle 18.9 trilyon dolar civarında gerçekleşmişti. 2020’de bu rakam bir miktar daha düşüşle 18 trilyon dolar civarında seyretti. Dünya ekonomisinin 2021’de yeniden yükselişe geçmesi ve %5 büyümesi bekleniyor. Dünyanın bir yerinde üretilen mal, uluslararası ticaret koşullarında ortalama 6.500-7.000 kilometre yol yaparak müşterisine ulaşabiliyor. Önümüzdeki yıllarda nitelikli pazarlara erişim çok daha önemli hale gelecek. 30 yıl içinde Dünya ticaretinin en az 2 kat büyümesi ve mal üretiminin 40 trilyon doları bulması bekleniyor. Dünyada gerçekleşen ticaretin 1/3’ü bir şekilde lojistik ile ilgilidir. Ürettiğiniz malları, müşterinin beklentilerine uygun şartlarda ona zamanında ulaştıramazsanız üretmenizin anlamı kalmaz. Tedarik sisteminin temel dayanacağı tedarikin sürekliliği ve sürdürülebilirliğidir. Ticaretin %99’u lojistiktir. Uluslararası ticarette lojistik maliyetler (nakliye ve depolama dahil) ürün maliyetinin bazen %60’ına kadar yükselebilir. Birçok üründe %20-25’ler seviyesindedir. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde lojistik sektörü hayati önemini daha da arttıracaktır. Nitekim, sadece Covid-19 aşılarının bile dünyaya dağıtımı tek başına sektörde büyük bir heyecan yaratmıştır. Covis-19 aşıları, 1 trilyon dolara varan yeni bir ticari hareketlenmenin önünü açmıştır, bunun içinde soğuk zincir depolama ve nakliye giderleri %40’lara yakın gerçekleşecektir” şeklinde konuştu.

MİMARLIK VE DİJİTAL DÜNYA: HER ŞEY YOLUNDA MI?

Türkiye’nin önde gelen mimarlık ve mühendislik şirketlerinden Pergel Grup, dijital transformasyonla birlikte değişen mimarlık anlayışını değerlendirdi.

Türkiye’nin önde gelen mimarlık ve mühendislik şirketlerinden Pergel Grup’un 23 yıllık tecrübesi  global ve lokal büyük şirketlerin idari bina, endüstriyel tesis projelerinden sergi sarayları, eğitim kurumları ve alışveriş merkezlerinin büyük projelerine kadar uzanan hizmetlerinin sonucunda oluşuyor.Pergel Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ebru Evman, şirketin trend gelişimi, yapım sistem mükemmelliği, müşteri memnuniyeti gibi üst düzey süreçlerinden sorumlu. Ebru Evman, gelişen ve değişen dijital dünyanın mimarlık üzerindeki etkilerini değerlendirdi:

 “Dijitalleşmenin  günlük hayatımızdan eğitim yaşamımıza, iş modellerimizden iletişimin her türlüsüne derin bir yayılma gösterdiği günümüzün dünyasında mimarlık da bu dönüşümden elbette faydalanıyor. Dijital transformasyonun mimarlıktaki etkisini 2 şekilde ele almak isterim:

İlki yaratım sürecindeki dijitalleşme. Elinde kağıt kalemle tasarım yapan mimarlar yerlerini yavaş yavaş dijital-hazır genç mimarlara bırakıyor. Zaten yeni nesil tasarım ve yapım süreçlerini direkt bilgisayar programlarından öğreniyorlar. Özellikle tüm dünyada BIM (Building Information Modelling- Yapı Bilgi Modellemesi) ‘in gelişimi ile birlikte veri hesaplamalarının ve algoritmaların basitleşmesi söz konusu oluyor ve mimarların sınırsızca form ve metot geliştirebilmesine olanak sağlıyor. BIM ile  3 boyutlu modellerin ötesine geçilerek tüm yapının ölçü ve bileşenleri belirlenebiliyor; zaman ve bütçe yönetimi kolaylıkla yapılabiliyor. Tüm dünyada ve Türkiye’de birçok projede her geçen gün BIM kullanımı artıyor. RIBA (Royal Institute of British Architect)’nın Microsoft ile birlikte yaptırdığı bir araştırmaya göre, 2030 yılına kadar mimarlık şirketlerinin %83’ünün bu dijital dönüşüme ayak uyduracağı ön görülüyor. Öbür taraftan, bu dijitalleşmeye tam inanmayan bir grup da mevcut. Veri girişini yapan yine insan olduğu müddetçe mimarların kendilerini proses ve malzeme açısından geliştirmeye devam etmeleri gerekiyor.Aksi taktirde,kötü kalitede bir bilgi girişinin iyi kalitede bir çıktı vermesi tabi ki beklenemez. Ayrıca, elle dokunulan, bizzat görülen ve hissedilen ürün numunelerinin müşterilerin vazgeçilmezi olduğu bir dünyada, tamamen dijitalleşme söz konusu olamayacaktır.

Bizim Pergel Grup olarak görüşümüz tam da bu noktada şekilleniyor. Türk iş dünyasının  ve yöneticilerinin yetki hiyerarşisi içerisinde olması ve görerek- dokunarak onay vermesi gibi sebeplerle BIM  bir süre daha sadece çok büyük projelerde kullanıcaktır. Hibrid sistemin kurulması gerekecektir. Bu da bir süre daha genç mimarlara dijitalleşme yolunda kendilerini geliştirirken geleneksel iş modellerinde uzmanlaşarak bu birikimlerini dijitale aktarmak için süre tanıyacaktır.

Dijitalleşmenin kendini gösterdiği diğer nokta ise ulaşılabilirlik. Dünya çapında örneklerin bizzat gidilerek incelendiği, detayların kütüphanelerde öğrenildiği çağ yerini oturduğun yerden anahtar kelimelerle her türlü örneğe ulaşmaya bıraktı. Bunun kültürel ve mesleki açıdan beslenme konusundaki faydaları apaçık ortada görünmekle birlikte; yaratıcılığı gölgelemesi ve ulaşılabilirliğin ulaşılanı değersizleştirmesi gibi tehlikeler de barındırmaktadır. Genç mimarların bu anlamda yine yukarıda bahsettiğim “kalitesiz girdi kalitesiz çıktı” prensibini unutmamaları ve çok dikkatli olmaları gerekmektedir.”

Papara ‘Yılın Fintech Şirketi’ seçildi

Türkiye’nin lider fintech şirketi Papara, bu yıl 1 milyona yakın oy kullanılan Webrazzi Ödülleri 2020’de ‘Yılın Fintech Şirketi’ seçilerek

zirvedeki konumunu perçinledi. Papara ‘Yılın Girişimi’ kategorisinde ikinci sırada yer alırken, Papara Kurucusu ve CEO’su Ahmed Faruk Karslı da

‘Yılın Girişimcisi’ listesine adını yazdırdı.

Kullanıcılarının finansal işlemlerini özgürce, zaman sınırlaması olmadan, ücretsiz ve anında gerçekleştirmesini sağlayan Papara, adeta kabına sığmadığı 2020 yılını zirvede tamamladı. Kurulduğu 2016 yılından bu yana katlanarak büyüyen, geçtiğimiz yıl kullanıcı bazında yüzde 100’lük büyümeyle 6 milyonu aşkın kullanıcıya ulaşan, her iki haftada bir yayınladığı yeni bir özellikle taşları yerinden oynatan Papara’nın bu başarısı kamuoyundan da beklenen takdiri gördü. Papara, bu yıl 1 milyona yakın oy kullanılan Webrazzi Ödülleri 2020’de ‘Yılın Fintech Şirketi’ seçilerek zirvedeki konumunu perçinledi. Papara ‘Yılın Girişimi’ kategorisinde ikinci sırada yer alırken, Papara Kurucusu ve CEO’su Ahmed Faruk Karslı da ‘Yılın Girişimcisi’ listesinde üçüncü sıraya adını yazdırdı.

“Hedeflerimize koşuyoruz”

Papara Kurucusu ve CEO’su Ahmed Faruk Karslı, Webrazzi okurlarının gösterdiği büyük ilginin kendilerini gelecekteki projeler için motive ettiğini belirterek, “Üç kategoride de zirvede ya da ilk 3’te yer almaktan dolayı mutluyuz. Biz kullanıcılarımıza en mükemmelini sunmak amacıyla kendimizi sürekli geliştirmeye devam ediyoruz. Yalnızca bu yıl içinde uygulama ve kart tasarımlarımızı yayınlamanın yanında sanal kart, döviz işlemleri, fatura ödemeleri, İstanbulKart yüklemeleri, bölüştür özelliği, QR ile ödeme, düzenli ödemeler, harcama takibi grafikleri ve bütçe yönetimi araçları gibi konularda 20 yeni özellik ekledik. Cashback ile daha çok marka ile anlaşma yaparak kullanıcılarımızın harcarken kazanmasını sağladık. Kısaca biz hedefimize yürümek yerine koşuyoruz, bunun takdirini kamuoyundan görmek de ayrıca mutluluk verici…” diye konuştu.

Gözünü yurt dışına dikti

Papara’nın bundan sonra oyun alanını Türkiye sınırları dışına taşıyacağını dile getiren Karslı, sözlerine şöyle devam etti: “Kullanıcılarımıza ilk olarak Türkiye, daha sonra da global hisse senedi piyasalarına erişim imkânı tanıyacağız. Yılın ilk çeyreğinde sigorta ürünlerimiz geliyor. Diğer bir yeniliğimiz olarak kullanıcılarımıza Papara üzerinden kredi kullanabilme imkânını da 2021’in ilk yarısında sunmayı planlıyoruz. 2021 içerisinde alacağımız lisans ile birlikte Avrupa’nın tamamında hizmet vermeye başlayacağız. Özellikle Orta Avrupa’daki Türkleri ücretsiz para transferi hizmeti ile tanıştıracağız. Bu yıl 200 milyon liralık yatırım yapmayı ve yılsonunda 10 milyon kullanıcıya ulaşmayı hedefliyoruz. Nihai hedefimiz ise Türkiye’den çıkan bir fintech startup’ı olarak 5 yıl içinde bölgenin en büyük finans uygulaması olmak.”

KRİTİK EŞİĞİ ATLAMALIYIZ

Anadolu Aslanları İşadamları Derneği Kayseri(ASKON) başkanı Ali Özcan 2020’ye ilişkin ihracat verilerini değerlendirdi. Özcan, ticarette son adımı atmakta zorluk yaşandığını belirtti.

ASKON Kayseri başkanı Ali Özcan, Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM)açıkladığı bilgilerin ekonomi için ilk incelenmesi gereken veriler olduğunu belirtti. Ali Özcan, “Pandemi etkisi tüm Dünya’yı olduğu gibi ülkemizi ve özelde de Kayserimizi etkiledi. Bu süreç bize gösterdi ki sürdürülebilirlik, geri dönüşüm ve hijyen bundan sonraki senelerin temel değerleri olacak. Bunu yapan firmalar bir seviye daha atlayacak. Bunu ülkemizde iyi uygulayan firmalar mevcut. Ancak Anadolu’ya bunu yaymamız gerekiyor. TİM verileri ışığında bir plan çizilmeli. Genel başkanımız Sayın Orhan Aydın’ın belirttiği gibi topyekûn bir kalkınma modeli ortaya koymalıyız. Bizler için İstanbul, Trabzon, Şırnak birdir. Gelişmişliği ortaya koymamız için Anadolu’ya ağırlık verilmesi gerekiyor.” dedi.

Ali Özcan, “Kayseri verilerine baktığımızda güzel bir artışın olduğunu görüyoruz. Ancak bu artış bizi diğer illerin önüne taşıyacak seviyede değil. Görünmeyen bir eşik var ve biz orada takılıp kalmışız. Bu kritik eşiği atlarsak ekonomideki hak ettiğimiz yeri alacağımızı düşünüyorum. Eskiden Kayseri denince akla ticaret, mobilya, sucuk, pastırma  gelirdi. Bunlar son dönemde tartışılan meseleler oldu. Bizim buradan kendimizi ispat etmiş bir şekilde çıkacağımıza inanıyorum. Kayseri’de bir ortaklık kültürü vardı ki birçok büyük kuruluş bu şekilde başlamıştı. Bu kültürü yeniden yaygın hale getirmeliyiz. Bunun gibi yeniden güçlü bir Kayseri gerçeğini ortaya koyacak projeler üretmemiz gerekiyor. Potansiyelimiz olduğu aşikar. Bu gücü artık yansıtmanın vakti geldi.” şeklinde konuştu.