Ekonomi-teknoloji-magazin-yaşam, haberleri (06.07.2021)

İç Anadolu bölgesinde işe alım beklentisi yüzde 12 arttı
ManpowerGroup İstihdama Genel Bakış Araştırması’na göre 2021’in üçüncü çeyreğine yönelik net istihdam görünümü +%11’i gösteriyor. Araştırma kapsamındaki beş bölgenin dördünde işverenler, 2021’in üçüncü çeyreği boyunca personel sayısının artmasını bekliyor. Araştırmada, İç Anadolu bölgesindeki işverenler +%8 istihdam görünümü sunuyor.  İç Anadolu bölgesinde işe alım beklentileri bir yıl öncesine kıyasla yüzde 12 artmış görünüyor.
ManpowerGroup İstihdama Genel Bakış Araştırması’nda İç Anadolu bölgesindeki işverenlerin istihdam görünümleri +%8 olarak ölçülürken, en güçlü istihdam piyasasının beklendiği bölge +%11 ile Karadeniz bölgesi oldu. Marmara bölgesi +%7, Ege bölgesi +%9, Akdeniz bölgesi ise +%0 istihdam görünümü sunuyor.

MVA İstihdam Görünümü (%)
KARADENİZ +%11
EGE +%9
İÇ ANADOLU +%8
MARMARA +%7
AKDENİZ %0

Bir önceki çeyreğe kıyasla araştırma kapsamındaki tüm bölgelerde işe alım beklentileri zayıflamış görünüyor. Akdeniz bölgesindeki işverenler bir 2021’in ikinci çeyreğine kıyasla yüzde 7 puan daha zayıf istihdam beklentisi bildirirken, Ege bölgesindeki işverenlerin istihdam beklentileri de yüzde 5 puan azalmış görünüyor. Marmara ve Karadeniz bölgelerinde de bir önceki çeyreğe kıyasla sırasıyla yüzde 3 ve yüzde 2 puan zayıflama görünüyor.
COVID-19 etkilerinin istihdam piyasası üzerindeki etkisinin hissedilmeye başlandığı, bir önceki yılın aynı dönemi ile kıyaslandığında araştırma kapsamındaki tüm bölgelerde işe alım beklentisi yükselmiş bulunuyor. En dikkat çekici yükseliş yüzde 14 puan artışla Akdeniz bölgesinden gelirken, İç Anadolu ve Marmara bölgelerinde de işe alım beklentileri bir yıl öncesine kıyasla yüzde 12 ve yüzde 11 puan artmış görünüyor. Ege bölgesindeki işverenler bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 4 puan daha düşük işe alım beklentisi bildirirken, Karadeniz bölgesindeki işverenler işe alım beklentilerindeki istikrarı koruyor.
ManpowerGroup İstihdama Genel Bakış Araştırması, Türk işverenlerin 2021’in üçüncü çeyreğine yönelik olarak iyimser seviyede işe alım beklentilerine sahip olduğunu ortaya koydu. COVID-19 salgınının şartları altında 860 Türk işverenin görüşlerine baş vurularak yapılan araştırmanın verilerine göre Türk işverenlerin yüzde 18’i 2021’in üçüncü çeyreğinde istihdam artışı beklerken, yüzde 7’si azalma öngörüyor ve yüzde 63’ü ise değişiklik olmayacağını tahmin ediyor. 2021’in üçüncü çeyreğine yönelik net istihdam görünümü ise +%11’i gösteriyor. Mevsimsel verilerden arındırılmış görünüm ise +%7 olarak ölçülüyor. İşe alım planları 2021’in ikinci çeyreğine kıyasla yüzde 4 puan zayıflarken, COVID-19’un işe alım beklentileri üzerindeki ilk etkisini sergilediği geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 9 puan artmış bulunuyor.
ManpowerGroup Türkiye Genel Müdürü Feyza Narlı, Türkiye’nin 2021 üçüncü çeyrek istihdam görünümü hakkında şunları söyledi: “COVID-19 pandemisinin işverenlerin planları üzerindeki etkisini ilk olarak hissettirdiği günlerden bu yana tam olarak bir yıl geçti. Bir yıl önceki duruma kıyasla araştırma kapsamında analiz edilen tüm sektörlerde işe alım planlarının güçlenmiş olmasından mutluluk duyuyoruz. İyimser bir aşılama takviminin devreye girmesiyle birlikte sektörlerin genelinden daha iyimser işe alım planlarını duyacağımıza inanıyoruz.”
2021’in üçüncü çeyreği için en yüksek istihdam artışı beklentisi ilaç sektöründe
ManpowerGroup İstihdama Genel Bakış Araştırması verilerine göre, araştırma kapsamındaki sekiz sektörün yedisinde işverenler Temmuz-Eylül arasını kapsayan dönemde işe alım seviyelerinde artış beklentisine sahip. İşverenlerin en güçlü işe alım beklentileri bildirdiği sektör +%20 istihdam görünümüyle İlaç sektörü olurken, bunu istihdam görünümünün +%19 olarak ölçüldüğü Üretim sektörü takip ediyor. Finans ve Kurumsal Hizmetler sektörü +%12 ile istikrarlı bir işe alım beklentisi sergilerken, Diğer Hizmetler sektöründeki işverenler +%9’luk bir istihdam görünümü bildiriyor. Diğer Üretim sektörü işverenleri +%6 istihdam görünümü ile ılımlı bir istihdam beklentisi bildirirken Toptan & Perakende Ticaret ile Restoran & Otelcilik sektörlerindeki istihdam görünümleri +%5 ile +%3 olarak sıralanıyor. Bununla birlikte İnşaat sektöründeki işverenler, -%5 istihdam görünümüyle işe alımlarda azalma beklentisi sergiliyor.

MVA[1] İstihdam Görünümü (%)
İLAÇ +%20
ÜRETİM +%19
FİNANS VE KURUMSAL HİZMETLER +%12
DİĞER HİZMETLER +%9
DİĞER ÜRETİM +%6
TOPTAN VE PERAKENDE TİCARET +%5
RESTORAN & OTELCİLİK +%3
İNŞAAT -%5

Yılın bir önceki çeyreğiyle kıyasla işe alım beklentilerinin sekiz sektörün beşinde zayıfladığı görülüyor. En çok göze çarpan düşüşler arasında yüzde 10 puan ile İnşaat sektörü öne çıkarken, Toptan ve Perakende Ticaret sektöründe yüzde 6’lık düşüş dikkat çekiyor. Üretim sektöründe işe alım planları söz konusu dönemde yüzde 5 puan düşüş sergilerken, Diğer Üretim sektöründe de yüzde 4 puanlık azalma görülüyor.  Bununla birlikte Diğer Hizmetler ve Restoran & Otelcilik sektörlerindeki işe alım beklentilerinde yüzde 4’er puanlık artış dikkat çekiyor.Önceki yılın aynı dönemine kıyasla sekiz sektörün dördünde işe alım beklentileri yükselmiş görünüyor. En dikkat çekici yükseliş yüzde 20 puan artışla Üretim sektöründe yaşanırken, Diğer Hizmetler ve İlaç sektörlerinde sırasıyla yüzde 16 ve yüzde 15 puanlık artış görülüyor. İşe alım beklentileri Restoran & Otelcilik sektöründe yüzde 10 puan güçlenirken, İnşaat ve Diğer Üretim sektörlerinde işe alım beklentileri yüzde 7’şer puan artmış görünüyor.
Büyük ölçekli şirketlerdeki işverenler 2021’in üçüncü çeyreğine yönelik sağlıklı işe alım beklentilerine sahip
2021’in üçüncü çeyreğine yönelik olarak dört işletme kategorisinin üçünde işe alımlarda artış bekleniyor.  Veriler mevsimsel verilerden arındırıldığında büyük şirket işverenleri +%23 istihdam görünümü ile en güçlü istihdam piyasası görünümünü bildirirken, Orta ölçekli şirketlerdeki işverenler +%9, Küçük ölçekli işverenler ise +%5’lik istihdam görünümü sergiliyor. Mikro ölçekli şirketlerdeki işverenlerin istihdam görünümleri ise -%6 olarak ölçülüyor.
Önceki çeyrekle karşılaştırıldığında araştırma kapsamındaki dört işletme kategorisinden üçünde işe alım beklentileri zayıflamış görünüyor. Mikro ölçekli işverenlerin istihdam görünümü yüzde 11 puan azalırken, Orta ölçekli işverenlerde de yüzde 6 puan azalış gözlemleniyor. Küçük ölçekli işverenlerin görünümleri ise bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 5 puan azalırken, büyük ölçekli işverenlerin işe alım beklentisi yüzde 6 puan artmış görünüyor.

Geçen yılın aynı dönemiyle kıyaslandığında Büyük ölçekli işletmelerdeki işverenler yüzde 24 puan artışla işe alım beklentilerini ciddi oranda artırırken, Küçük ve Orta ölçekli işletmelerdeki yükselişler yüzde 13 ve 12 puan olarak sıralanıyor. Bununla birlikte Mikro ölçekli işletmelerdeki işe alım beklentisi geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 7 puan azalmış görünüyor.

ÇIKIŞ YOLU GELİŞEN SEKTÖRLER

Ticarette gelişim devam ediyor. Konuya ilişkin açıklama yapan Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON)Kayseri Başkanı Ali Özcan yükselen değerlere değindi.

Ali Özcan, “İhracat rakamları açıklanmaya devam ediyor. Haziran ayına baktığımızda Kayseri’nin bir önceki aya oranla %30 civarında bir artış yakaladığını görüyoruz. Buradaki gelişimi doğru okumak önemli. Bu gelişim Kayseri için çıkış yolu olmalı. Evet, mobilya, inşaat verilerimiz önemli. Bizim temel direklerimiz bunlar. Bunlar olduğu sürece bir seviyeden aşağıya düşmeyiz. Ancak esas gelişim noktamız elektrik-elektronik ürünler, iklimlendirme sanayisi, tekstil ürünleri ve madencilik ürünleri. Bu alanlarda %60 ve üzeri değişim görülüyor. Bu hareketlilik Kayseri’de sanayi gelişimini sağladı. Farklılaşmanın sanayiyi nasıl etkilediğini görmemiz gerekiyor. Yan sanayisi ile birlikte gelişen bir ticari hacim görüyoruz. Bu yatırımların devamı gelmeli. Sezonluk olarak kalmamalı ve desteklenmeli” şeklinde konuştu.

ASKON Kayseri Başkanı Ali Özcan, “Kayseri’nin yarıştığı illere bakarak yorum yapmak gerekir. Tekil olarak kendimizi görmemiz mümkün değil. Gelişimlerin hangi oranda olduğu, hangi sektörlerde olduğuna bakmamız gerekiyor. Sektör bazlı baktığımızda savunma sanayi ürünleri, gıda sektörü, otomotiv yan sanayi ürünleri birçok ilde almış başını gitmiş durumda. İllerde her ürünü bulmak mümkün duruma geliyor. Bu çeşitlilik sağlanmış durumda. Demek ki acaba olur mu demek yerine yatırıma geçmeliyiz. Çıkışımızı gelişen sektörlerde aramamız gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

UMSMİB, 2019-2020 YILI İHRACATIN YILDIZLARI’NA ÖDÜLLERİNİ VERDİ

Uludağ Meyve Sebze Mamulleri İhracatçıları Birliği (UMSMİB), 2019-2020 yılının en başarılı ihracatçı firmalarını ödüllendirdi.

UMSMİB tarafından, 2019 İhracatın Yıldızları Ödülleri kapsamında platin, altın, gümüş ve bronz olmak üzere 4 kategoride toplam 77 firmaya, 55 ödül ve 22 ihracat başarı sertifikası verildi. 2020 İhracatın Yıldızları Ödülleri’nde ise yine 4 kategoride olmak üzere toplam 76 firmaya 54 ödül ve 22 ihracat başarı sertifikası verildi.

UMSMİB’in 2019 Platin İhracat Ödülleri’nde ilk beşte olan firmalar Erbak Uludağ, Anadolu Efes, Elite Naturel, Frigo-Pak ve Penguen olurken; 2020 Platin İhracat Ödülleri’nde ise ilk beşte sırasıyla, Erbak Uludağ, Penguen, Anadolu Efes, Elite Naturel ve Frigo-Pak yer aldı. 2019-2020 yıllarında başarı gösteren firmalara ödüller pandemi sebebiyle kargo yoluyla gönderildi.

Başkan Kamiloğlu’ndan kutlama…

Ödül alan firmaları kutlayan UMSMİB Yönetim Kurulu Başkanı Özkan Kamiloğlu, “Türkiye’de meyve sebze mamulleri sektöründe faaliyet gösteren firmalarda üretilen işlenmiş gıda ürünleri uluslararası alanda da kabul gören kalite standartlarına sahiptir ve bu rekabette bize büyük avantaj sağlamaktadır. Türkiye’nin kendi kendini doyurabilecek ve ihracatta başarılı rakamlara imza atabilecek potansiyele sahip olduğunu her fırsatta söylüyoruz. Birliğimiz bünyesinde yer alan firmalarımız da şartlar ne olursa olsun sorumluluk alarak çalışmalarını sürdürmekte ve ülkemizin tarım üretimine ve ekonomisine katkı sağlamaktadır. Bu vesile ile ödül alan tüm firmalarımızı canı gönülden tebrik ediyorum” dedi.

Türk otomotivi ve 15 milyar dolarlık Latin Amerika pazarı dijital temasta

 Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB), Latin Amerika’da Brezilya ve Arjantin’e olan 120 milyon dolarlık otomotiv ihracatını artırmak üzere otomotiv sektörel ticaret heyeti düzenliyor. Toplamda 15 milyar dolarlık otomotiv ithalatı yapan iki ülkeye yönelik 5-9 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirilen heyete Türkiye’den 20 otomotiv firması katılıyor.

OİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Orhan Sabuncu, “Brezilya’ya geçen yıl 100 milyon dolar, Arjantin’i ise 20 milyon dolar otomotiv ihracatımız var. Geçen yıl Türk otomotiv sektörü, pandemiye rağmen Brezilya’ya değer bazında artış kaydetti. Brezilya ve Arjantin için ürünlerimiz, AB Ülkelerine göre fiyat avantajına sahip. Bu konuda farkındalığı artırtmalıyız” dedi.

 Türkiye otomotiv endüstrisi, Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği liderliğinde hedef pazarlarda ihracatı artırmak üzere çalışmalarını sürdürüyor. OİB’in bu anlamda pandemi döneminden itibaren online olarak düzenlediği Otomotiv Sektörel Ticaret Heyeti programları, Brezilya ve Arjantin ile devam ediyor. OİB’in Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) iş birliğiyle  5-9 Temmuz tarihleri arasında düzenlediği Brezilya-Arjantin Otomotiv Dijital Sektörel Ticaret Heyeti programı, Türkiye’den 20 firmanın katılımı ile gerçekleştiriliyor.

Brezilya-Arjantin Otomotiv Dijital Sektörel Ticaret Heyeti programının açılışı ise düzenlenen webinar programı ile yapıldı. OİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Orhan Sabuncu ev sahipliğinde düzenlenen programın açılışına, TİM Başkanı İsmail Gülle, T.C. Buenos Aires Büyükelçisi Şefik Vural Altay ve T.C. Brazilya Büyükelçisi Murat Yavuz Ateş katıldı. Programda ayrıca Buenos Aires Ticaret Müşaviri Biray Kuş ve Sao Paulo Ticaret Müşaviri Cansu Dinçer Zeybek de bilgilendirme sunumu yaptı. Program dahilinde, otomotiv sektörü ve genel ekonomik durum hakkında webinarlar, Brezilya ve Arjantin’deki firmalar ile Türk katılımcı şirketler arasında online ikili iş görüşmeler düzenleniyor.

Otomotivde bu yılki hedef 30 milyar dolar

OİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Orhan Sabuncu, konuşmasında Türkiye’nin dünya otomotiv endüstrisinde güçlü bir oyuncu olduğunun altını çizerek “Katma değerli üretim yaparak rekabetçiliğimizi korumak ve dünyanın dört bir tarafında etkimizi daha da güçlendirmek istiyoruz. Kurulu kapasitesi yıllık 2 milyon adet olan ve son 15 yıldır sektörel bazda ihracat şampiyonu olan endüstrimiz, bize cesaret veriyor. Bu yıl hedefimiz tekrar 30 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşmak olacak” dedi.

Brezilya ve Arjantin önemli ticaret rotası

Konuşmasında pandeminin etkileri atlatmaya başlarken, bu kez de yarı iletken çip krizi, hammadde tedarikinde yaşanan sorunlar, emtia fiyatlarının yükselmesi gibi yeni problemlerin karşılarına çıktığını vurgulayan Orhan Sabuncu “Bunlara bağlı olarak Avrupa pazarında toparlanmanın yavaş ilerlemesi de bizi etkiliyor. Bu etkinin en önemli nedenlerinden biri, geleneksel olarak ihracatımızdan en büyük payı AB Ülkelerinin almasıdır. Bu durum bize ihracat pazarlarımızı çeşitlendirmenin önemini bir kez daha gösterdi. Brezilya ve Arjantin bu açıdan bizim için fırsatlar barındırıyor. Bu ülkeler sektörümüz için de önemli ticaret rotaları” vurgusunda bulundu.

Türkiye’nin iki ülkeyle ekonomik ilişkilerinin, firmaların ve kurumların işbirliğine giderek ortak üretim ve pazarlama yapmaları halinde büyük bir potansiyel taşıdığının altını çizen Orhan Sabuncu “Geçen yıl Brezilya’ya Türkiye’den toplam ihracatımız 560 milyon dolar, Arjantin’e ise 145 milyon dolar olmuştu. Amacımız; sektörümüzün de katkısıyla, ülkemiz ve bu iki ülke arasındaki ihracat potansiyelini gerçekleştirmek ve bu rakamları yükseltmek olmalı. Dünyanın yükselen ekonomilerinden biri olan Brezilya 200 milyonu aşkın nüfusa sahip ve 2020 yılı motorlu araç tescillerine göre dünyanın en büyük 7. otomobil pazarı. Geçen yıl sadece otomotiv sektöründen yaklaşık 10 milyar dolar ithalat yaptı” dedi.

İki ülkeye ihracat 120 milyon dolar

Pandeminin olumsuz etkisine rağmen Brezilya’nın, geçen yıl Türk otomotiv sektörünün değer bazında ihracat artışı yaşadığı ülkelerden biri olduğunun altını çizen Sabuncu “şöyle konuştu:

“Brezilya’ya 2020 yılında bir önceki seneye göre yüzde 30 artışla 100 milyon dolar ihracat gerçekleştirdik. Aynı zamanda Brezilya’nın Ticaret Bakanlığımız tarafından 2021 yılı hedef ülkeleri arasında olması da çok önemli. Arjantin ise Brezilya’nın ardından Güney Amerika’nın ikinci büyük motorlu araçlar pazarına sahip. 2020 yılında toplam sektör ithalatı yaklaşık 5 milyar dolar olmuş. Sektörümüzün ihracatı ise 20 milyon dolar. Bu ülkeler için ürünlerimiz, AB Ülkelerine göre fiyat avantajına sahip ve bu konudaki farkındalığı arttırmamız önem taşıyor” dedi.

 OİB’in yedinci dijital sektörel ticaret heyeti

OİB liderliğinde sektörün pandeminin olumsuz etkilerini en aza indirmek için yoğun çaba harcadığını da belirten Orhan Sabuncu “Aynı zamanda sektörümüzün içinde bulunduğu dönüşümü anlamak ve hızlı şekilde yanıt vermek istiyoruz. Bu ortamda bir yandan zor şartlara karşı hazır olduğumuzu diğer yandan dijitalleşen dünyaya başarılı bir şekilde uyum sağladığımızı gerçekleştirdiğimiz online etkinliklerle kanıtlıyoruz. Bu zamana kadar, Meksika, Almanya, Birleşik Krallık, Vietnam-Tayland, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu’na yönelik Dijital Sektörel Ticaret Heyetleri düzenledik. Brezilya Arjantin organizasyonumuz ile bu yılın dördüncü, toplamda yedinci Dijital Sektörel Ticaret Heyeti programımızı gerçekleştiriyoruz” hatırlatmasında bulundu.

“Güney Amerika önemsediğimiz bir pazar”

TİM Başkanı İsmail Gülle de, Brezilya ve Arjantin pazarlarının Güney Amerika’da en çok önem verdikleri pazarların başında geldiğini ifade etti. Gülle, “Bu önü açık ve dinamik pazarlar toplam 250 milyonluk bir nüfusla da ciddi bir potansiyeli ve hızla gelişen bir orta sınıfı bünyesinde barındırıyor. Brezilya’nın 160 milyar dolara yakın ithalatında ülkemizin aldığı pay yalnızca 717 milyon dolar seviyesinde. Otomotiv sektörü özelinde ise Brezilya’ya ihracatımız 2020 yılında önceki yıla oranla yüzde 48 artışla 100 milyon seviyesinde gerçekleşti. 2021’de bu rakamı geçeceğimizi düşünüyoruz” dedi.

Arjantin ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Gülle, sözlerini şöyle tamamladı: “Arjantin’in 42 milyar dolarlık toplam ithalatından yalnızca 196 milyon dolarlık bir pay alıyoruz. Arjantin’in toplam otomotiv ithalatı ise geçen yıl 6,3 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2020 yılında ihracatçılarımız Arjantin’e 19,5 milyon dolarlık bir otomotiv ihracatı gerçekleştirdi. Bu yıl şimdiden bu rakamı geçtik. Rakamlar oldukça net. Önümüzde 2 potansiyelli ülke var. Nokta atışı doğru ürün ve doğru sektörlerle hedeflerimize doğru emin adımlarla ilerlemeye ve bu ülkelerden alacağımız payı artırmak için çalışmaya devam etmeliyiz.”

Sabuncu ve Gülle’nin ardından T.C. Buenos Aires Büyükelçisi Şefik Vural Altay ve T.C. Brazilya Büyükelçisi Murat Yavuz Ateş ülkeleriyle ilgili sunumlar gerçekleştirdi.

“Bırakmam Seni” Diyen 25 Bin Beşiktaş Taraftarı “Kartal Pençesinde” Dijital Tribünde Yerini Aldı

Dünyanın dört bir yanından Beşiktaş taraftarları, fotoğraflarını sisteme yükleyerek ilk dijital taraftar portalı olan ‘’Kartal Pençesi’nde’’ yer alıyor.

“Biz 11 arkadaşız lakin arkamız daha var” dizeleri ile yola çıkan Beşiktaş’ın  “Bırakmam Seni”  kampanyasına yoğun ilgi gösteren Beşiktaş taraftarları, kampanya çalışmalarından birisi olan Kartal Pençesinde de yerlerini almaya devam ediyorlar.

Tüm dünyadan Beşiktaş taraftarlarının kulüplerine özel Kartal Pençesi hareketi fotoğrafları ile katıldıkları en kapsamlı ilk dijital proje olan  “Kartal Pençesi”, ilk ve benzersiz bir “Taraftar Hareketi” olarak tanımlanıyor.

Kulübün sanal ortam üzerinde başlattığı  “Kartal Pençesi” projesi ile bütün Beşiktaş Sevdalıları, fotoğrafları ile aynı platformda yer alabilirken oluşturulan sanal tribünde de yerini alarak takımını yalnız bırakmadıklarını gösteriyorlar.

Bugüne kadar 25 Bin Beşiktaş sevdalısının Kartal Pençesi fotoğrafını yüklediği dijital platform aynı zamanda “Kartal’ı çağır” bölümünde teknolojinin yardımı ile stat ve futbolcuların 3 boyutlu olarak Beşiktaş taraftarının yanına gelerek fotoğraf çektirdikleri ilk deneyim çalışmasını oluşturuyor.

Büyük Beşiktaş Taraftarının birlik ve beraberliğini pekiştirmek amacıyla oluşturulan “Gücüne Güç Katmaya Geldik“ sloganıyla hayata geçen “Kartal Pençesi”ne katılmak ise  çok kolay. ”BIRAKMAM yazıp 1903”e sms mesajı gönderip gelen kod ile yalnızca “Kartal Pençesi” pozuyla çekilmiş fotoğrafınız isteme yüklenebiliyor.

“Kartal Pençesi” Taraftarına çeşitli avantajları da beraberinde getiriyor

Taraftara sunulan çeşitli avantajlar dünyasının da kapısını açan bu büyük tribününde yer alanlar ilk olarak 2020-2021 Süper Lig Şampiyonluğu’nu getiren Beşiktaş Kırmızı Formaya

% 30 indirimli olarak sahip oldular.

BJK Dernekleri arasında tatlı rekabetin adı: “Kartal Pençesi”

“Kartal Pençesi”ne katılırken aynı zamanda kendi aralarında da tatlı bir rekabet oluşturan BJK Dernekleri, üyeleri olmayan BJK Sevdalılarına da ulaşarak büyük tribünde yer almalarını sağlıyorlar.

Dernekler tarafından “Bırakmam” yazılarak 1903’e gönderilen toplu sms’ler ve sonrasında gönderilen “Kartal Pençesi” katılım kodları yine o şehirdeki taraftarlara hediye ediliyor. Taraftarlar için çok kıymetli bir hediye olan toplu sms gönderimi, Derneklerin tatlı rekabetine ayrı bir renk katıyor.

Marble İzmir Uluslararası Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı için geri sayım başladı

İZFAŞ’ın düzenlediği dünya doğal taş sektörünün en önemli buluşmalarından MARBLE İZMİR- Uluslararası Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı, 25-28 Ağustos 2021 tarihleri arasında ülkemiz ve dünya doğaltaş sektöründen birçok firma ve profesyoneli buluşturacak.

87 kişinin katıldığı Fuar Danışma kurulunda alınan kararlara uygun olarak fuarın açılacağını söyleyen Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Mevlüt Kaya sözlerine şöyle devam etti:

“Danışma kurulu toplantısı sonrasında sektörümüzden gelen talepler doğrultusunda yaklaşık 2 aydan bu yana çalışmalarımız devam ediyor. 30 Haziran’da sektörü temsilen TÜMMER, TMD, EİB, İMİB Başkanları; İZFAŞ Genel Müdürü Canan Karaosmanoğlu Alıcı ve ekibi bir toplantı gerçekleştirdi ve sektörün Marble 2021 ile ilgili görüşlerini, taleplerini iletti. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer’in de destek vermesiyle Marble 2021’e katılmak istemeyen firmalarımızın, 2022 yılında mevcut yerlerinin korunacağı yönünde karar alındı.”

Alım heyetleri için çalışmalar yoğun bir şekilde sürüyor

Mevlüt Kaya, alınan kararların 2 Temmuz’da İZFAŞ Genel Müdürü Canan Karaosmanoğlu Alıcı başkanlığında, TÜMMER, TMD, EİB, İMİB başkanlarının da katılımıyla basına açık yapılan çevrimiçi toplantıda açıklandığını söyledi.

“Ulusal ve uluslararası ziyaretçi sayısıyla dünyanın ilk üç doğaltaş ve teknolojileri fuarı arasında yer alan ve 25-28 Ağustos’ta kapılarını 26’ıncı kez açacak olan Marble her yönü ile hazır. Katılımcı ve ziyaretçiler için salgın önlemleri alındı. Alım heyetleri için İZFAŞ ile birlikte İhracatçı Birliklerimiz yoğun bir şekilde çalışmalarını sürdürüyor. Tüm bu koşullara rağmen Marble 2021’e katılmayı tercih etmeyen firmaların 2022 yılı yer hakları korunacak.”

Marble 2021’e katılım beklenilenden çok daha verimli geçecek

Kaya, “Son dönemlerde özellikle gelişmiş ülkelerden, işlenmiş doğal taşlarımıza olan talebin artması, aşılama sürecinin bu ülkelerde ve ülkemizde hız kazanması Marble 2021 katılımı için bizleri umutlandırıyor. Çin, ABD ve İtalya’da bu yıl içerisinde gerçekleşen, gerçekleşecek olan doğal taş fuarları da göz önüne alındığında doğal taşın ana vatanı olan Türkiye’de düzenlenecek olan Marble 2021 fuarının sektörümüze dinamizm katacağına, sektörümüz ve ülkemiz prestiji olan Marble 2021’e katılımın beklenilenden çok daha verimli geçeceğine olan inancımız tam.” dedi.

EYÜPSULTAN’DA HES KODLU ANAHTARLIK DAĞITILIYOR

Eyüpsultan’da vatandaşlara HES kodların karekoda dönüştürülüp yazıldığı anahtarlıklar dağıtılıyor.

Şimdilik sadece Eyüpsultan Camii Meydanı ve Rami Meydanı’na kurulan noktalardan anahtarlıklar temin ediliyor.

Dağıtım noktalarına kurulan bilgisayarlarla HES kodları, karekod haline getiriliyor ve anahtarlıklara yerleştirilip vatandaşlara teslim ediliyor.

Seyahatlerde, kamu kurum ve kuruluşları, pazar yerleri ve alışveriş merkezleri gibi yerlerde akıllı cep telefonu olmayan ya da uygulamayı kullanmakta zorlanan vatandaşlarımız için karekodlu anahtarlıklar pratik çözüm oluyor.

Geçtiğimiz hafta başlayan HES Kodlu anahtarlık hizmetinden iki günde 9 bin vatandaşımız yararlandı ve memnuniyetlerini dile getirdiler.

ANKAmall’A EN ÇEVRECİ ALIŞVERİŞ MERKEZİ ÖDÜLÜ

ANKAmall, gerçekleştirdiği çevre dostu çalışmalardan ötürü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ‘’En Çevreci Alışveriş Merkezi’’ Ödülü’ne layık görüldü.

ECE Türkiye tarafından yönetilen, Türkiye’nin önde gelen alışveriş merkezlerinden ANKAmall, çevre konularındaki duyarlılığı ve yenilikçi çalışmalarıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen ‘’En Çevreci Alışveriş Merkezi’’ ödülünü almaya hak kazandı.

Sürdürülebilir Bir Çevre için Trijenerasyon Sistemi

Türkiye’nin en büyük alışveriş merkezlerinden biri olarak elektrik enerjisi üretiminden sıfır atık projesine kadar birçok çalışma gerçekleştiren ve sürdürülebilir bir çevre hedefiyle çok önemli faaliyetleri hayata geçiren ANKAmall, 2016 yılında devreye aldıkları trijenerasyon sistemiyle elektrik üretirken, ısıtma ve soğutma da elde ediyor. Bu sistemde yerinde doğalgaz ile yerinde elektrik enerjisi üretimi sağlanıyor; elektrik enerjisi üretilirken aynı zamanda o jeneratörün egzozundan dışarıya verdiği ısı ve bloğundaki sıcaklık kullanılarak binada ısıtma suyu elde ediliyor. Klima santrallerindeki içeri üflenen hava da ısıtılıyor; böylelikle kışın büyük bir enerji tasarrufu elde ediliyor. Ortaya çıkan ısı atmosfere atılmadan suyun ısınmasında da kullanılıyor. Trijenerasyondaki ikinci bir özellik de yine bu blok ve baca gazının ısısıyla soğutma sağlayan bir teknoloji olan absorbsiyon chiller makinesi ile egzoz gazındaki ısı soğutma enerjisine çevrilerek yazın binanın soğutulmasında kullanılıyor. ANKAmall yatırımcının desteğiyle kurulan bu sistem sayesinde hem elektriğin, hem de sıcak ve soğuk suyun büyük bir kısmı karşılanıyor.

Geri dönüşümle ‘’Atık Evi’’

Çevreci yaklaşımlarının ve sosyal sorumluluk projelerinin yanı sıra Başkentin sosyal hayatına da büyük bir katkı sağlayan ANKAmall’un geçtiğimiz dönemde gerçekleştirdiği Kırmızı Kış Festivali’nde kullanılan evlerden biri değerlendirilerek Atık Evi haline getirildi. Dönüştürülerek yeşile boyanan Atık Evi, çöpleri ayrıştırmak amacıyla büyük bir titizlikle kullanılıyor ve örnek olarak gösteriliyor. Yeni bir atık oluşturmak yerine yine var olan malzemenin kullanılmasıyla hayata geçirilen Atık Evi’nde atıklar da kağıt, plastik ve cam olarak ayrıştırılıyor; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın internet sitesine girişleri yapılarak kayıt altına alınıyor.

TEKSTİL SEKTÖRÜNÜN İKLİM KRİZİNE KARŞI SİLAHI SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

UTİB’in iki gün boyunca ‘Su ve Toprak’ ve ‘Hava ve Mesafeli Yakınlık’ temalarının işlendiği seminerine katılan ünlü Modacı Bahar Korçan, dünya genelinde 60 hasatlık toprak kaldığını belirterek tekstil başta olmak üzere tüm sektörlerin sürdürülebilirliğe odaklanması gerektiğini söyledi. Korçan, üretim yapılırken çevreye zarar vermeyecek yöntemlerin seçilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB), iklim krizi ve pandemi nedeniyle değişen üretim süreçlerinin hazır giyim ve ev tekstili sektörlerine etkileri ile ilgili çevrimiçi seminer gerçekleştirdi. İki gün olarak gerçekleştirilen ve ünlü Moda Tasarımcısı Bahar Korçan’ın sunumunu yaptığı seminerlerin ilk gününde ‘Su ve Toprak’ teması, ikinci gününde ise ‘Hava ve Mesafeli Yakınlık’ konusu işlendi. Seminerin açılışına, UTİB Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Taşdelen Engin de katıldı.

‘BU DÜNYA, BİZDEN SONRAKİ NESİLLERİN’

Seminerin, sektörün geleceği için stratejik önemde olduğunu belirten UTİB Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Taşdelen Engin, “Bahar Korçan, sürdürülebilirlik ve tüketmeden üretmeyi odağına alan bir değerli bir moda tasarımcımız. Bu sunum için en uygun kişinin kendisi olduğunu düşündük. Bugün içinde bulunduğumuz noktada anahtar kelimemiz, sürdürülebilirlik. Tekstilde ülke olarak Avrupa’nın en büyük üreticisi ve tedarikçisi konumundayız. İklim değişikliği alanında yapılabilecekleri yalnızca ticari kaygılarla gündemimize almamalıyız. Geleceğimizi kurtarmak için özenli davranmalı ve bu konuları gündemimizin ilk sırasına yazmalıyız. Unutmayalım ki bu dünya bizim değil, bizden sonraki nesillerin” diye konuştu.

‘TABİAT İLE İŞ BİRLİĞİ YAPMALIYIZ’

Moda Tasarımcısı Bahar Korçan da, sürdürülebilir tasarım ve üretim yapmak isteyen tasarımcılar ve UTİB vizyonunun aynı noktada buluşmasının çok kıymetli olduğunu belirterek, “Üretime başlarken seçilen malzemelerin çok önemli olduğunu bilmeliyiz. İnsanın doğayla ilişkisinin nerede bozulduğu, neden bozulduğu yönündeki sorulara yanıtlar bulmalıyız. Birleşmiş Milletler’in yayınladığı rapora göre, tüm dünyada 60 hasatlık toprak kaldı. Bu, çok korkutucu bir rakam. Çünkü toprak olmazsa hiçbir şey olmayacak. Tüm bunlar neden başımıza geldi diye düşünmek, hepimizin sorumluluğu. Tabiatın en önemli kuralı, iş birliğidir. Biz doğayla iş birliği içine girersek her şey düzelir. Şu an benimsenen tahrip edici anlayışı değiştirmemiz ve doğanın hassasiyetini anlamamız gerekiyor. Tekstil sektörü olarak da doğadan aldıklarımızı ona nasıl geri verebileceğimizi düşünmek zorundayız. Sürdürülebilirlik çok önemli bir kelime ve içinin boşaltılmaması gerekiyor. Son kullanıcıların farkındalığa erişmesini sağlamamız hayati önem arz ediyor” ifadelerini kullandı. Etkinlik sonunda Korçan, su ve toprak konusunda alanında uzman isimlerin çarpıcı açıklamalarının yer aldığı kısa filmleri izleterek katılımcıların sorularını yanıtladı.

‘ÜRETİMDE ÇEVRECİ POLİTİKALAR İZLENMELİ’

Seminerin ikinci gününde de UTİB üyelerinin yoğun katılımı eşliğinde sunum yapan Bahar Korçan, bilinçli üretim konusuna dikkat çekerek “Verimliliği ve sürdürülebilirliği vazgeçilmez kabul etmemiz gerekiyor. Kaynağı doğru kullanırsanız devamlılığınız olur ama üretim yapmamız için gerekli olan kaynakları düşüncesizce tükettiğimizde devamının gelmesi imkânsız. Günümüzde her üretici marka olmak istiyor ama bu yanlış bir strateji çünkü bir marka olmak demek köklerinizin sağlam bir amaç felsefesine dayanması demektir. Bir parçayı doğadan alıp üretim yapıyorsanız yerine mutlaka koymanız gereken şeyler olmalı. Neden çiziyorum diye düşünebilmeli tasarımcı. Bu çizdiğim nereye gidecek, gelişi ve yok oluşunu sorgulamalı. Yalnızca bir beyaz tişört üretilirken kullanılan su, bir kişinin 3 yıllık içme suyuna tekabül ediyor. Bunun duyarlılığı herkes tarafından benimsenmeli ve üretimde çevreci politikalar izlenmeli. Türk tekstil sektörü olarak bize çok fazla görev düşüyor. Bir kişinin bile bu değişimi göstermesi zincirleme bir reaksiyonla olumlu sonuçlar doğuracaktır” dedi. Hava kirliliği ve mesafeli yakınlık temasıyla ilgili olarak da alanında uzman isimlerin görüşlerinden derlenen filmi katılımcılara izleten Korçan, seminer sonunda soruları yanıtladı.

“YENİ AVRUPA BAUHAUS” HAREKETİ TÜRKİYE’DE BAŞLADI

AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Jurgen Schulz ve Ankara Buyuksehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, 5 Temmuz 2021 tarihinde, Ankara’daki Alman Büyükelçiliği’nde düzenlenen “Yeniligin Genc Ruhu” kapanış etkinliği ve sergisine katıldı.

Yeniligin Genc Ruhu, AB Bilgi Merkezleri Ağı ve Ankara AKS tarafından düzenlenen ve Türkiye’de Yeni Avrupa Bauhaus konsepti hakkında bir tartışma başlatmayı amaçlayan bir etkinliktir. Bauhaus’un dünü, bugünü ve geleceğini tartışmak üzere 28 Haziran – 5 Temmuz tarihleri ​​arasında 400’den fazla genç mimar hibrid seminer ve atölye çalışmalarına katıldılar. Konuşmacılar arasında Avrupa ve Türkiye’nin önde gelen mimarları da vardı. Mimarlar Ulf Meyer, Ali Artun, Merve Titiz Akman, Claire Kimball Johnson, And Akman ve Cem Dedekarginoğlu ile akademisyenler Bülent Batuman, Esin Boyacıoğlu, Zeynep Yasa Yaman ve Lale Özgenel sürdürülebilir bir gelecek inşa etme konusunda ilham verici konuşmalarla oturumlara katıldılar.
Bu vesileyle Büyükelçi Meyer-Landrut şunları söyledi: “Sürdürülebilirlik” ve “iklim kriziyle mücadele” konusunda başlatılan her bir girişimin Avrupa’nın ötesine yayılması gerektiğine inanıyorum. İklim değişikliğini azaltmanın ve iklim değişikliğine uyum sağlamanın çok önemli bir parçası olan sürdürülebilir binalar konusundaki bu girisimin dünyanın her yerinde teşvik edilmesi gerekiyor. Bu nedenle Türkiye’de genç, motivasyonu yukses ve vizyon sahibi insanların bu tutkuyu paylaştığını ve bu konu etrafında bir sohbet başlattığını görmek beni mutlu ediyor. Ankara AKS’in genç temsilcileri, bu ilham verici girişimi Yeni Avrupa Bauhaus çevresinde başlattı ve onların çabalarını desteklemekten memnuniyet duyuyorum” dedi.
Yeni Avrupa Bauhaus nedir?
Avrupa Komisyonu tarafından 2050 yılına kadar iklim-nötr olma hedefine ulaşma çabalarının bir parçası olarak konut, mimari, ulaşım, kentsel ve kırsal alanlarda sürdürülebilir bir yeşil dönüşüm için Ocak 2021’de başlatılan bir projedir. Sürdürülebilir bir gelecek hayal etmek ve inşa etmek için ortak bir çaba gerekiyor. Yaşadığımız yerlerin güzel, sürdürülebilir ve kapsayıcı yerlere dönüşümünü destekleyebilecek bir topluluk, bir hareket yaratmayı amaçlıyor. “Binalarımızı nasıl daha iyi ve geleceğe uygun hale getiririz?” sorusuna AB’nin cevabıdır.

CultureCIVIC: KÜLTÜR SANAT DESTEK PROGRAMI, ADAYLAR İÇİN BİLGİLENDİRME TOPLANTILARI DÜZENLİYOR: İLK TOPLANTI 12 TEMMUZ’DA!

Türkiye’de kültür ve sanat alanında faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarını, sanatçıları, inisiyatifleri ve aktivistleri desteklemeyi hedefleyen CultureCIVIC: Kültür Sanat Destek Programı’na başvurular başladı. Program kapsamında özellikle kariyerinin başındaki sanatçılara, yeni kültür oluşumlarına ve büyükşehirler dışında varlık gösteren aktörlere geniş bir yer ayıracak olan hibe programları için ilk açık çağrı, Yerel Projeler Hibe Programı için yapıldı. CultureCIVIC: Kültür Sanat Destek Programı yetkilileri, 12 Temmuz ve 11 Ağustos’ta adaylar için Zoom üzerinden iki bilgilendirme toplantısı düzenleyerek Yerel Projeler Hibe Programı’nı ve Başvuru Portalı’nı tanıtacak. Kontenjanın sınırlı olduğu Zoom üzerinden gerçekleşecek toplantılara katılmak isteyenlerin,  www.culture-civic.org  adresi üzerinden kayıt yaptırması gerekiyor.

Goethe-Institut Istanbul, Anadolu Kültür, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), Institut français Türkiye ve Danimarka Kültür Enstitüsü Türkiye ofisi ortaklığında, Türkiye Hollanda Büyükelçiliği iş birliğiyle gerçekleşen bir Avrupa Birliği projesi olan CultureCIVIC: Kültür Sanat Destek Programı, Türkiye’de kültür-sanat alanındaki sivil toplum çalışmalarını güçlendirmeyi amaçlıyor. Projenin faaliyetleri, Hibe Programları ve Kapasite Geliştirme Programı olmak üzere birbirini tamamlayan iki ana eksende yürütülecek ve farklı ihtiyaçlara yönelik dört ayrı hibe kategorisinde toplam 14 açık çağrı yapılacak.

Hibe programları kapsamındaki ilk açık çağrı ise Yerel Projeler Hibe Programı’nın ilk dönemi için yapıldı. Yerel Projeler Hibe Programı’na sergi, çevrimiçi ve matbu yayın, atölye-seminer-sempozyum, konser, performans, tiyatro prodüksiyonu, tüm sanat türlerinde eğitim programları, gazetecilik ve belgeselcilik faaliyetleri, koleksiyon ve arşivcilik faaliyetleri ile film prodüksiyonu projeleriyle başvurulabiliyor. 30 Haziran’da başlayan ilk dönem başvuruları, 30 Ağustos 2021 Pazartesi günü sona erecek. Adaylar programa, Hibe Başvuru Portalı üzerinden başvurabilirken koşullarla ilgili detaylı bilgilere de Başvuru Rehberi’nden ulaşılabiliyor.

Projeleriyle başvuru yapmayı düşünen adaylar için 12 Temmuz 2021 Pazartesi ve 11 Ağustos 2021 Çarşamba günleri saat 15.00’te, Zoom üzerinden çevrimiçi bilgilendirme toplantıları gerçekleştirilecek. CultureCIVIC: Kültür Sanat Destek Programı’nın tanıtımıyla başlayacak toplantılarda, Yerel Projeler Hibe Programı’yla ve Başvuru Portalı’nın kullanımıyla ilgili detaylı bilgiler aktarılacak. Toplantı sonunda katılımcılar, sorularını da proje yetkilileriyle paylaşma imkânı bulacak. Kontenjanın sınırlı olduğu toplantılara katılmak isteyenlerin,  www.culture-civic.org adresi üzerinden kayıt yaptırması gerekiyor.

HİBE PROGRAMLARI

CultureCIVIC: Kültür Sanat Destek Programı kapsamında özellikle kariyerinin başındaki sanatçılara, yeni kültür oluşumlarına ve büyükşehirler dışında varlık gösteren aktörlere geniş bir yer ayıracak olan hibe programları, Türkiye’nin farklı bölgelerinde kültür sanat alanında diyaloğun, iş birliğinin ve iletişimin geliştirilmesine katkıda bulunmayı hedefliyor. Başvuruda bulunan projeler değerlendirilirken hak temelli faaliyetleri destekleyen; farklı etnik, dinî, dilsel geçmişe sahip aktörleri bir araya getiren; cinsiyet eşitliği, LGBTİ+ hakları, sosyal uyum, insan hakları, ifade özgürlüğü ve çocuk hakları gibi konulara odaklanan faaliyetlere öncelik verilecek. “Yerel Projeler”, “Yapısal Destek”, “Kentler Arası Ağ Geliştirme” ve “Sanatsal Üretim” başlıklı dört farklı kategoride hayata geçirilecek hibe programları sanatçılara, kültür profesyonellerine, kültür kurumlarına finansman sağlayacak.

YEREL PROJELER HİBE PROGRAMI

Yerel Projeler Hibe Programı, Türkiye’nin daralan sivil alanında hoşgörü, ayrımcılık karşıtlığı, ifade özgürlüğü ve demokratik süreçlerin teşvik edilmesinde kültürel STK’lara, kültür operatörlerine ve aktivistlere fon sağlamayı ve alanın demokratikleşmesine katkıda bulunmayı amaçlıyor. Diyaloğu teşvik eden ve sosyal sorunları mercek altına alan kültürel projeleri kapsamlı ve esnek bir yapıda uygulamayı hedefleyen program, bu amaçla özellikle resmi olmayan yapıları odağına alacak. Geleneksel finansman kaynaklarına erişimi olmayan veya erişimi zor olan başvuru sahiplerine öncelik tanınacak programa İstanbul, Ankara ve İzmir dışındaki şehirlerden daha fazla katılım ve çeşitlilik için seçim kotası uygulanacak.

Panasonic, güvenlik ve endüstriyel tıbbi görüntüleme şirketlerini yeni i-PRO EMEA şirketine devrediyor
Panasonic Europe B.V. ve Panasonic System Communications Company Europe (PSCEU), şu anda PSCEU’nun bir parçası olan Avrupa Güvenlik ve Endüstriyel Tıbbi Görüntüleme (IMV) işletmelerini i-PRO EMEA B.V. (i-PRO EMEA) adlı yeni kurulan bağımsız bir şirkete devredeceğini duyurdu.
Bu yeni şirket, faaliyetlerine 1 Ekim 2021 tarihinde resmen başlayacak olup, Japonya merkezli Panasonic i-PRO Sensing Solutions Co., Ltd.’nin (PIPS) bir parçası olacak.
Tarihçe ve Arka Plan
Panasonic Connected Solutions Company’nin bir parçası olan Güvenlik ve IMV işletmeleri, güvenlik ve tıbbi ekipman geliştirme alanında yaklaşık 60 yıllık başarılı bir geçmişe sahip.
Ürün güvenilirliğinin yanı sıra olağanüstü görüntü kalitesi sunarak pazarın ihtiyaç ve gerekliliklerine cevap vermek için inovasyon ve teknoloji liderliği üzerine inşa edilen bu işletme, Avrupa pazarında yerleşik ve lider bir oyuncu konumunda yer alıyor.
PSCEU’nun stratejik odağı değişirken Panasonic ve PIPS, kurumu devretmeye ve i-PRO EMEA adlı yeni bir şirket kurmaya karar verdi. Buradaki Panasonic’in son 60 yılda inşa ettiği mirası genişletmek ve bu temelde ilerlemek amaçlanıyor.
Gelecek odaklı
PSCEU Genel Müdürü Hiroyuki Nishiuma, konuyla ilgili şunları söylüyor: “Panasonic, Avrupa’daki ortaklarıyla birlikte Güvenlik ve IMV şirketlerini büyütmeye devam ediyor. Ortaklarımızla birlikte yürütüğümüz yakın ve başarılı işbirliği için çok minnettarız. Sahip olduğumuz güçlü iş ortağı ağımız sayesinde mümkün olan Güvenlik ve IMV şirketlerinin başarısından dolayı çok mutluyum. PSCEU, global bir değişimin parçası olarak stratejik yönünü değiştirmeye başladığından bu yana Güvenlik ve IMV şirketlerimizi başarıyla sürdürecek ve günümüzde pazarın ve müşterilerin gerekliliklerine göre geliştirecek bir ortak şirket arayışındaydık. Bugüne kadar yürüttüğümüz işlerin gelecekte de aynı başarıya ulaşması için PIPS’nin en iyi seçim olduğuna inanıyoruz.”
Panasonic i-PRO Sensing Solutions Co., Ltd. Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Masato Nakao da “Avrupa’da yeni bir i-PRO tesisi kurduğumuz için çok mutluyuz. i-PRO EMEA’nın kurulması, i-PRO’nun global olarak daha da büyümesine yönelik atılan önemli ve büyük bir adım. ‘Ön saflardaki uzmanlar için gerçek anları yakalamak adına insan duyularını teknoloji aracılığıyla genişletmek’ olarak tanımlanabilecek toplumda var olma amacımız doğrultusunda bünyesinde çeşitli yenilikler barındıran ürünler geliştiriyoruz ve bunları müşterilerimize ulaştırıyoruz. Şirket logomuzda yer alan ‘Gerçeğin Gücü’ felsefesini hayata geçirmek amacıyla sadece düşüncemizde esnek ve çabalarımızda cesur olmaya değil, girişimlerimizde de samimi olmaya devam edeceğiz” diyor.
i-PRO EMEA’nın merkezi Amsterdam’da olacak ve faaliyetlerine 1 Ekim 2021 tarihinde başlayacak.
İşle ilgili bağlantılar henüz devam ettiğinden günlük işlemler Panasonic’ten i-PRO EMEA’ya geçiş sırasında her zamanki gibi yürütülmeye devam edecek.

TotalEnergies ve Uber, güçlerini birleştiriyor

TotalEnergies, elektrikli araçlara geçişi ve şarj istasyonlarına daha kolay erişimi desteklemek için Uber’le iş birliği yapıyor. İlk başta Fransa’ya yönelik ortaklığın, diğer Avrupa ülkelerine de yayılması planlanıyor.

TotalEnergies, şu anda Uber uygulamasını kullanan ve elektrikli veya prize takılabilen hibrit araçlarla donatılmış sürücülere, kendi servis istasyonlarında ve işlettiği elektrikli araç şarj istasyon ağlarında bulunan şarj noktalarına erişim hakkı sağlayan bir TotalEnergies kartı verecek. Sürücüler böylece 2021 yılının sonuna kadar Fransa’da 20 bin şarj noktasına ve 2025’e kadar 75 binden fazla şarj noktasına erişebilecek. Buna ek olarak, TotalEnergies ve Uber, sürücülerin alışkanlıklarına ve yolculuklarına dayalı olarak gelecekteki aktarma merkezleri ve şarj alanları için en uygun yerleri belirlemek üzere iş birliği yapacak.

Sürücüler ayrıca TotalEnergies sadakat programı olan “Club”a katılabilecek. Böylece elektrikli veya prize takılabilen hibrit araçlar için yol yardımı da dahil olmak üzere çok çeşitli hizmetleri içeren ücretsiz Club yardımından bir yıl boyunca yararlanabilecekler.

Son olarak, sürücüler, ister apartman dairelerinde ister müstakil evlerde yaşasınlar, evlerinde bir elektrik şarj noktası kurulumunu teşvik etmek üzere tasarlanmış, ücretsiz yönetim desteği de içeren bir ev içi hizmete yönelik kampanya teklifine ayrıcalıklı erişime sahip olacak.

TotalEnergies Marketing Fransa Genel Müdürü Guillaume Larroque konuyla ilgili “Sürücüleri ve bunun da ötesinde onların müşterilerini daha uygun maliyetli, daha güvenli ve erişilebilir elektrikli mobiliteye geçişlerinde desteklemek amacıyla yaptığımız bu iş birliğinden memnuniyet duyuyoruz. Taahhüdümüz, uyarlanmış bir şarj ağı garantisi ile onlara beklentilerini karşılayan hizmetler sunmak. Karbon nötr bir şirket olma ve mobilitenin dönüşümüne ve karbon emisyonlarının azaltılmasına doğru olan bu yolculuklarında şehirlere eşlik etme konusunda Uber ile aynı hedefe yönelik kararlılığa sahibiz” açıklamasında bulundu.

Uber Fransa Genel Müdürü Laureline Serieys ise şunları dile getirdi: “TotalEnergies ile gerçekleşen bu ortaklık, 2025 yılına kadar elektrikli araçların yüzde 50’sine ulaşma ve VTC (şoförlü turistik araç) sürücülerini elektrikli araçlara geçişlerinde destekleme taahhüdümüzün mihenk taşını oluşturuyor. Şirketin uzmanlığı ve şarj ağının kapsama alanı, sürücülerin karşılaşabileceği bazı engellerin ortadan kaldırılmasına yardımcı olacak ve onların elektrikli araçlara geçişi daha sorunsuz bir şekilde yapmalarına olanak sağlayacak.”

Pfizer Türkiye bir kez daha İnsana Saygı Ödülü’nün sahibi oldu
Kariyer.net İnsana Saygı Ödülleri sahiplerini buldu. Pfizer, Kariyer.net üzerinden aldığı yüksek başvuru ve platformdan gelen başvuruları cevaplama oranlarıyla bir kez daha ödüle layık görüldü.
İnsan kaynakları alanında yürütülen başarılı çalışmaları öne çıkarmak amacıyla verilen ”İnsana Saygı Ödülleri” sahiplerini buldu. Ödüller Türkiye genelinde adayların başvurularını en kısa sürede yanıtlayan, en çok istihdam yaratan ve en çok iş başvurusu yapılan firmalara verildi. Pfizer 2019 yılı içerisinde 89.206 başvuru alarak bu limitin çok üzerine çıktı. Pfizer yüksek başvuru rakamına rağmen yapılan başvurulara yüksek cevaplama başarısı da göstererek “İnsana Saygı Ödülü”ne layık görüldü.
Pfizer Türkiye İK Direktörü Seda Tamur Oğralı şunları söyledi: “Pfizer Türkiye olarak “pozisyona değil, Pfizer’e işe alım” yapıyoruz. Bu doğrultuda, adaylarımızı sadece başvurmuş oldukları pozisyon kapsamında değerlendirmiyor, lider olarak yetiştirilecekleri düşüncesiyle işe alıyoruz.
Pfizer’de çalışacak arkadaşlarımızda aradığımız en temel özellik öğrenme isteklerinin, becerilerinin ve odaklarının yüksek olmasıdır. Kişinin merakı, vizyonerliği ve iş yapma isteğiyle ilgileniyoruz. Bize başvuran adayların görüşme öncesinde şirketimizi araştırıp gelmesini önemsiyoruz. Görüşmeye gelen adayların yüzde 50’si Pfizer’in çalışmalarını araştırmış olarak geliyor. Bizler, insan faktörünün Pfizer’in başarısının temelini oluşturduğunun bilincindeyiz. Başarımızın en önemli faktörü olan insanı, işimizin her aşamasında ön plana çıkarmaktan ve böyle bir ödüle bir kez daha layık görülmekten gurur duyuyoruz.” dedi.

EFSANEVİ YATIRIMCI, “OMAHA KÂHİNİ” WARREN E. BUFFETT’DEN TEK KİTAP:HAYAT DENEN KARTOPU: İŞ DÜNYASINA MEKTUPLAR

 “Omaha Kâhini” lakabıyla bilinen efsanevi yatırımcı ve iş insanı Warren E. Buffett’ın 40 yıllık derin tecrübesini net ve dürüstçe aktaran oluşan Hayat Denen Kartopu: İş Dünyasına Mektuplar kitabı, Buffett’ın Berkshire hissedarlarına kırk yılı aşkın süredir yazdığı mektuplardan oluşuyor. Lawrence A. Cunningham’ın derlediği, ekonomi ve iş dünyası için bir külliyat niteliğindeki kitapta, bir yandan konular tematik şekilde toplanırken bir yandan da aynı konuların farklı yıllara yayılan çeşitli boyutları bir araya getiriliyor. Bugüne kadar Warren E. Buffett’ın elinden çıkmış tek kitap olan Hayat Denen Kartopu: İş Dünyasına Mektuplar, Epsilon logosuyla okurlara ulaşıyor.

Hayat Denen Kartopu: İş Dünyasına Mektuplar adlı kitapta Lawrence A. Cunningham, Warren E. Buffett’ın 40 yılı aşkın çalışma hayatında ortaklarına yazdığı mektupları derliyor. Efsanevi yatırımcı mektuplarında, Goethe’nin “Atalarından aldığını kendinin yap” düsturunu hatırlatır şekilde hocası Benjamin Graham’in temel prensiplerini kendi deneyim ve sezgileri ile geliştirip zenginleştirerek nasıl büyük başarılara imza attığını net ve dürüstçe anlatıyor. Mektuplarda yalnızca Buffett’ın temel yatırım prensipleri ve stratejileri değil; hatalar ve onlardan çıkardığı dersler, yönetişim ve teşvik ilkeleri, yatırımcılıkta disiplin ve akılcılığın önemi, iş ortaklarına ve profesyonellere bakış açısı, temel muhasebe ve makroekonomi meselelerini ele alış biçimi gibi pek çok önemli noktaya da değiniliyor.

Bugüne kadar Warren E. Buffett’ın elinden çıkmış tek kitap olma niteliğini taşıyan Hayat Denen Kartopu: İş Dünyasına Mektuplar, içerdiği olağanüstü dersler ve içgörülerle yatırımcılar kadar iş insanları ve profesyoneller için de eşsiz bir kaynak sunuyor. Hayat Denen Kartopu: İş Dünyasına Mektuplar, Epsilon logosuyla raflarda ve internet satış sitelerinde!

Üretimin Geleceği Kültürden ve Sosyolojiden Bağımsız Olamaz

Türkiye ve dünyada üretim sektörünün mevcut durumu değerlendirildiğinde verimlilik ve yatırım darboğazını aşmak için dijital dönüşümün bir gereklilik olduğu açık. Özellikle sanayicilerin dijital süreçler konusunda mevcut durumlarını belirlemesi ve gerekli altyapı ve insan kaynağını planlaması oldukça kritik bir öneme sahip. Türkiye’de üretimin geleceğini değerlendiren Doruk Yönetim Kurulu Üyesi ve ProManage Corporation Genel Müdürü Aylin Tülay Özden; devlet, üniversite, sanayi, şirket ve birey bazında tüm paydaşları kapsayan, eş güdümlü ve iyi tasarlanmış bir yaklaşımla başarılı bir dijital dönüşüm sürecine imza atabileceğimizi belirtti. Genç nüfusun çok yoğun olduğu Türkiye gibi ülkeler için tek başına robotlaşmanın doğru bir çözüm olamayacağına dikkat çeken Özden, bu bağlamda üretimin geleceğini kültürden ve sosyolojiden bağımsız olarak düşünemeyeceğimizin altını çizdi.

Üretimde dijitalleşmenin ulusal kalkınma ekseninde verimlilik, büyüme, istihdam ve yatırım potansiyeli açısından bir zorunluluk olduğunu ifade eden Doruk Yönetim Kurulu Üyesi ve ProManage Corporation Genel Müdürü Aylin Tülay Özden;sanayide dönüşüm için teknoloji ve yenilik kapasitesinin geliştirilmesi, nitelikli iş gücünün yetiştirilmesi, veri iletişim altyapısının güçlendirilmesinin yanı sıra çevresel, ekonomik ve sosyolojik faktörleri de dikkate alarak stratejik bir yol haritasının çizilmesi gerektiğini vurguladı.

“Endüstri 4.0’ı hayatımıza entegre ederken çok yönlü düşünmemiz şart”

Türkiye’nin dijital dönüşüm sürecindeki ilerlemesini değerlendiren Aylin Tülay Özden; “Biz sanayisi güçlü bir ülkeyiz. Elimizdeki kıymetli ve yetenekli nüfusumuzu üretim endüstrisine dâhil edecek formüller bulmalıyız. Hazır reçete dijitalleşme yaklaşımları her ülkeye uymuyor. Üretim ve gelirlerin devam etmesi için fabrikalarda kesintisiz bir iş gücünün bulunması gerekiyor. Örneğin, geçmişte Japonya ve Almanya gibi sanayisi gelişmiş ülkelerde yeterli insan kaynağını karşılamak için komşu ülkelerden işçilere ihtiyaç duyuluyordu. Teknolojinin ilerlemesiyle fiziksel olarak ağır ve tekrarlayan işlerde insanların yerine robotlar hâkim olmaya başladı. Endüstri 4.0’ın özellikle robotlaşma ve mekanikleşme boyutu Almanya ve Japonya gibi ülkelerde büyük bir öneme sahip. Ancak Türkiye ve Amerika örneğini ele alırsak bu iki pazarda çok sayıda genç var. Gençler, interneti çok yoğun kullanıyorlar ve şu anda büyük oranda internetten eğitim görüyorlar. Mobil uygulamalara, cep telefonlarına çok aşinalar ve dijital dünyada yaşıyorlar. Alışverişlerini dijital dünyada yapıyorlar, iletişimlerini ve sohbetlerini sanal alemde gerçekleştiriyorlar. Bu noktada, dünyada ve Türkiye’de genç nüfusun olduğu ama bu nüfusun sadece makinelerden, mekanik ve manuel operasyonlardan oluşan fabrikalarda çalışmak istemediği gerçeğini göz ardı edemeyiz. Fabrikalarımızda operasyonel işleyişte dijitalleşme arttıkça ve fabrikaların üretim, performans, süreçleri dijitalleşip, görselleştirme ile şeffaf, modern, yalın ortamlara döndükçe, genç nüfus ta bu oyunun bir parçası olma konusunda daha büyük bir heves duyacak. Önümüzde uzman işçi ve mühendisler tarafından yüksek performans ile yönetilen, tedarik zincirinde birbirine iletişim hatları ile bağlı modern diijital fabrikalar var ve onları mükemmel işletecek uzmanlara ihtiyacı var. dedi

“Tek başına robotlaşma genç nüfusu yoğun Türkiye için doğru bir çözüm olamaz”

Sanayisi güçlü bir ülke olarak genç nüfusumuzun fabrikalarda çalışması için yeni formüller geliştirmemiz gerektiğini vurgulayan Özden, gençlerden fabrikalardaki ürünlerin, sistemlerin ve işleyişin daha verimli olması, daha çok üretim yapılması ve daha nitelikli üretim yapılması konusunda değer elde etmemiz gerektiğine dikkat çekerek şunları söyledi: “Türkiye olarak gayrisafi milli hasılamızı artırmamız, dışarıya olan pek çok bağımlılığımızı azaltmamız ve ihracat miktarımızı katlamamız lazım. Tek başına robotlaşmanın Türkiye için doğru bir çözüm olduğunu düşünmüyorum. Bunu yaparsak sonrasında doğacak insan gücüne nasıl bir iş, nasıl bir gelir bulacağız, bu nasıl bir sosyal patlama yaratacak gibi konuların üzerinde çok ciddi şekilde düşünülmesi gerektiğine inanıyorum. Bu bağlamda, üretimin geleceğini kültürden ve sosyolojiden bağımsız olarak düşünemeyiz.”

Ülkemizin üretimde dijitalleşme düzeyi hızla artacak

Başarılı bir dijital dönüşüm için stratejik bir yaklaşımın uygulanması gerektiğini belirten Özden; “Toplum olarak yeniliklere çok açığız. İnternet ve cep telefonu kullanımında dünyada önde gelen ülkelerden biriyiz. Dolayısıyla dijitalleşmenin topluma yayılmasında kültürel olarak dünyadaki ileri ülkeler arasında olduğumuzu düşünüyorum. Endüstri 4.0 perspektifiyle üretimde dijital dönüşüm değerlendirildiğinde; bu süreçten ancak devlet, üniversite, sanayi, şirket ve birey bazında tüm paydaşları kapsayan, eş güdümlü ve iyi tasarlanmış bir yaklaşımla fayda sağlayabiliriz. Ülkemizdeki üreticilerin uzun yıllara dayanan deneyim ve kullanım tecrübesi bulunuyor. Genç nüfusa sahip Türkiye’nin dijitalleşme konusunda geleceğinin parlak olduğuna inanıyorum. Bu nedenle üretimde dijitalleşme düzeyimiz de hızla artacak” dedi.

“Nitelikli yazılımcıları Türkiye’de tutmalıyız”

Gerekli donanım ve teknolojik yeterlilik açısından ülkemizin Endüstri 4.0’a yeterli olduğunu ancak nitelikli yazılımcı eksikliğinin çok ciddi bir sorun teşkil ettiğini ifade eden Aylin Tülay Özden, “Sektörümüzün en önemli sorunlarından birinin nitelikli yazılımcı eksikliği olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemizde özellikle yazılım, teknoloji ve bilgisayar bilimlerine gönül veren gençlerimiz ve deneyimli uzmanlarımız, idealist ve uluslararası vizyona sahipler. Uygun teknolojik donanımlara sahip bir profesyonel, mekân fark etmeksizin yazılım ve internet teknolojileri alanında çalışabilir. Dolayısıyla, bizim ülkemizde de uluslararası standartlarda teknoloji ürünleri geliştirebilecek insan kaynağımız mevcut ve bu insan kaynağı yurt dışından talep görüyor. Ülkemizdeki ekonomik, çevresel ve sosyolojik koşulları iyileştirip donanımlı insanların yurt dışı değil Türkiye için çalışmalarını sağlamamız gerekiyor” diyerek sözlerini tamamladı.