Ekonomi-teknoloji-magazin, eğitim, kültür-sanat haberleri (08.12.2021)

Türkiye’nin kamu destekli ilk oyun kuluçka merkezi OGEM açıldı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Game Factory iş birliğiyle Türk oyun sektöründeki kamu destekli ilk kuluçka merkezi OGEM (Oyun Geliştirme Merkezi) hayata geçti. Oyun stüdyolarını globale taşımayı hedefleyen OGEM; oyun geliştiricilere teknik ekipmandan pazarlamaya, ofis desteğinden mentorluklara kadar çeşitli fırsatlar sunacak.

“Türk oyun sektöründen daha fazla unicorn çıkmasına katkıda bulunacağız”

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, genç girişimcilere daha fazla destek olabilmek adına girişim kuluçkası alanında en başarılı firmalardan olan Game Factory partnerliğinde OGEM’i kurduklarını söyledi.

“Son birkaç yılda oyun sektörü müthiş bir gelişme gösterdi. Mobil oyunların da etkisiyle adeta kartopu etkisiyle büyüyen sektör, ülkemizde de hızlı bir şekilde gelişmeye başladı. Yerli oyun şirketlerimizin başarıları hepimizi gururlandırdı. Bunun üzerine özellikle genç girişimcilere daha fazla destek olabilmek hedefiyle girişim kuluçkası ve eğitimi alanında en başarılı firmalardan olan Game Factory partnerliğinde İBB Oyun Geliştirme Merkezi OGEM’i kurduk. Burada beklentimiz Türkiye oyun sektöründen daha fazla yıldız, daha fazla unicorn çıkmasına katkıda bulunmak. Gençlerimizin hayallerine bir adım daha yaklaşabilmelerini sağlamak.”

“Oyun sektörünün gelişmesinde İstanbul’un lokomotif rol oynayacağını düşünüyoruz”

İmamoğlu, OGEM sayesinde Türkiye’yi oyun sektörünün ana merkezlerinden biri yapmak istediklerinin altını çizdi.

“Buradaki ana amacımız Türkiye’yi oyun sektörünün ana merkezlerinden biri yapmak, OGEM bünyesindeki stüdyolara onlarca kapı açabilmek. İstanbul’da başlayan bu yolculuğun ülkemize yayılacağını, Türkiye’de çoğu sektörde olduğu gibi oyun sektörünün gelişmesinde de İstanbul’un lokomotif rol oynayacağını düşünüyoruz.”

“Oyun sektörünün büyümesi için kamu iştirakleri ciddi önem taşıyor”

Oyun geliştiricilere özel kuluçka merkezi Game Factory’nin CEO’su Efe Küçük, oyun sektörünün gelişimi için kamu iş birliklerinin ve bölgesel desteklerin önemine dikkat çekti.

“Hızlı bir şekilde büyüyen oyun sektöründe kamu ve kamu iştiraklerinin aldığı bölgesel aksiyonlar çok ciddi bir önem taşıyor. Kalkınma ve sektör gelişimi hepimizin konuştuğu ortak konulardan birisi. İBB’nin OGEM için verdiği destek ve vizyonlu iş birliği ile artık Game Factory olarak çok daha fazla girişimciye erişebilecek ve destek verebileceğiz.”

Oyun geliştiriciler Haliç’in kıyısında buluşacak

OGEM’e seçilen ekipler, 12 ay sürecek olan kuluçka destekleri kapsamında Haliç manzaralı fiziksel ofis imkanına sahip olacak. İstanbul’u Avrupa’nın oyun başkenti yapmayı hedefleyen İBB, OGEM sayesinde oyun geliştiricilerin bir arada olduğu ve birbirleriyle deneyimlerini paylaşabilecekleri bir ekosistem oluşturacak.

Türk geliştiriciler, yeni nesil ekipmanlarla dünya standartlarını yakalayacak

Yüksek bütçeli oyunlarda kullanılan mocap (hareket yakalama) gibi teknolojiler, OGEM’de oyun geliştiricilerin kullanımına sunulacak. Ayrıca ekipler tamamen işlerine odaklanabilsinler diye ihtiyaç duyacakları bilgisayar gibi ekipmanlar da tahsis edilecek. Böylelikle geliştiriciler, herhangi bir teknik sorun ve bütçe problemi yaşamadan hayalleri için çabalayacak.

Sektör profesyonelleri OGEM’de eğitim verecek

Google, Game Factory, Funmoth Games, Masomo, Bahçeşehir Üniversitesi, WePlay gibi kurumlar tarafından OGEM ekiplerine özel eğitimler verilecek. Yazılımdan tasarıma, ürün yönetiminden topluluk yönetimine, yatırımcı ilişkilerinden finansmana kadar geniş bir yelpazede eğitimlerin verileceği OGEM’de; oyun geliştiriciler nitelikli bir eğitim alma fırsatına sahip olacak.

Alanında uzman mentorlar, oyun geliştiricileriyle bir araya gelecek

Oyun geliştiriciler; yazılım, tasarım, pazarlama, iletişim, strateji, ekip yönetimi gibi ihtiyaç duydukları her alanda Game Factory’nin mentorları sayesinde sorunlarını çözüme ulaştıracak. Ayrıca Avrupa’nın oyun başkenti konumuna gelmeyi hedefleyen OGEM’de, düzenli olarak sektörel buluşmalar ve etkinlikler de gerçekleştirilecek.

Türk oyun geliştiriciler, oyunlarını dünyayla paylaşacak

Oyunların üretilebilmesi için ihtiyaç duyulan tüm destekleri sağlayacak olan OGEM, oyunların yayınlanma sürecinde de ekiplerin yanında olacak. Yüksek reklam bütçeleriyle birlikte yayınlanacak olan oyunlar sayesinde ekipler işlerini ticarileştirecek ve oyunlarından gelir elde edecek.

Başvurular açıldı

İBB ve Game Factory iş birliğiyle hayata geçen Türkiye’nin kamu destekli ilk oyun kuluçkası OGEM’in başvuruları ogem.istanbul/kayit-ol adresinden açıldı. Oyun geliştiren her seviyeden ekibin başvuru yapabileceği OGEM’e bireysel oyun geliştiriciler de oradaki ekiplere dahil olmak için başvuru yapabiliyor. Fiziksel ofis alanı, mentorluklar, eğitimler ve çok daha fazla destekten faydalanmak için hemen OGEM’e başvurun!

Türk Eğitim Derneği Adana Temsilciliği hizmete girdi “Eğitimde fırsat eşitliği” ilkesiyle 1928 yılından bu yana on binlerce öğrenciye yuva olan ve projeleriyle çok sayıda öğrenci ve öğretmene destek olan Türk Eğitim Derneği, Türkiye genelindeki temsilciliklerine bir yenisini daha ekleyerek TED Adana Temsilciliğini faaliyete geçirdi. TED, temsilciliğinin öncesinde Adana’da; bir öğrenci yurdu (TED Adana Bekir Sapmaz Öğrenci Yurdu) ve TED Adana Koleji ile hizmet veriyordu. TED Adana Temsilciliği, 07 Aralık 2021’de, hayırsever Bekir Sapmaz tarafından TED’e bağışlanan iş merkezinde düzenlenen törenle açıldı. Törene, TED Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Selçuk Börekçi, Genel Saymanı Sami Türkoğlu ve Yönetim Kurulu Üyesi Önder Aytekin’in yanı sıra TED Adana Temsilcisi Esra Saatçı, TED Genel Merkez yetkilileri, Adana’da bulunan burslu öğrenciler ve TED Gönüllüleri katıldı. TED Adana Temsilciliği; İstanbul, Kayseri ve İzmir’den sonra TED’in yurt içindeki dördüncü temsilciliği oldu. Türk Eğitim Derneği’nin yurt dışında ayrıca Washington DC ve Londra’da da temsilcilikleri bulunuyor. Temsilcilikler, Türk Eğitim Derneği’nin sivil toplum faaliyetlerini yaygınlaştırmak ve imkânları kısıtlı ama başarılı çocukları destekleyen TED Burs Fonu’na kaynak yaratmak üzere çalışmalar yapıyor.

Halk Kültüründe Sağlık Uluslararası Sempozyumu başlıyor

Kapadokya Üniversitesi, Motif Vakfı iş birliğiyle “Halk Kültüründe Sağlık Uluslararası Sempozyumu” düzenleyecek.

9-11 Aralık 2021 tarihlerinde Kapadokya Üniversitesi Mustafapaşa Yerleşkesi Oktay Sinanoğlu Binası’nda yapılacak sempozyumda, Covid-19 küresel salgınıyla bir kez daha önemini ispatlayan “Sağlık” konusunun halk kültüründeki tüm yansımalarını tespit etmek ve bu konuda geleceğe bilgi aktarımı yapılması amaçlanıyor.

Sempozyum hakkında detaylar için; https://kapadokya.edu.tr/etkinlikler/halk-kulturunde-saglik-uluslararasi-sempozyumu

Sempozyum programı için: https://www.issscongress.com/kongre/5/halk-kulturunde-saglik-uluslararasi-sempozyumu

Zeytinyağı ihracatında bu yıl hedef 50 bin ton

Türkiye’de tüm zeytin ve zeytinyağı ihracatçılarının çatı kuruluşu Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği, iklim krizini ve buna karşı yeni bir ekonomik büyüme stratejisi sunan Avrupa Birliği (AB) Yeşil Mutabakat sürecinin sektöre etkilerini İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Tarım: Zeytinin Geleceği Çalıştayı’nda ele aldı.

Dünya Gazetesi Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım moderatörlüğünde “İklim değişikliği ve zeytincilik sektörüne etkileri” başlıklı birinci oturum; Ticaret Bakanlığı İhracat Genel Müdür Yardımcısı Musa Demir, Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Kooperatifleri Birliği Genel Müdürü S. Güngör Şarman, FAO Türkiye Temsilci Yrd. Dr. Ayşegül Selışık, İstanbul Bilgi Üniversitesi DTÖ Kürsüsü Başkanı Dr. N. Pınar Artıran, Global Compact Türkiye Genel Sekreteri Melda Çele’nin katılımıyla gerçekleşti.

“İklim değişikliği ve sürdürülebilirlik ekseninde Türkiye ekonomisi” başlıklı ikinci oturumda ise Ayvansaray Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emre Alkin, sürdürülebilir ekonomiyle ilgili öngörülerini paylaştı.

Ticaret Bakanlığı, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve sektörde faaliyet gösteren paydaşların katılımlarıyla düzenlenen çalıştayda 2020 yılında en çok ambalajlı zeytin ve zeytinyağı ihracatı yapan ihracatçılara yönelik ödül töreni de düzenlendi.

Ticaret Bakanlığı İhracat Genel Müdür Yardımcısı Musa Demir, uluslararası iklim değişikliği süreci ve Türkiye’nin iklim politikası, emisyon yoğun sektörlerde ihracat, karbon kaçağı, sınırda karbon düzenlemeleri, AB Yeşil Mutabakatı, zeytinyağında dünya üretimi ve Türkiye’nin zeytinyağı ihracatını değerlendirdi.

Gülle: Sektörümüzün ihracatı 270 milyon dolara ulaştı

Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle, “2021/22 sezonu için 235 bin ton zeytinyağı rekoltesi bekleniyor. Bu alanda geçtiğimiz yıla göre yüzde 32’lik bir artış var. Sektörümüzün yılın ilk 11 ayındaki ihracatı, Geçtiğimiz yıla göre yüzde 12 artışla 270 milyon dolara ulaştı. En çok ihracat gerçekleştirdiğimiz ilk 3 ülke, 52 milyon dolarla ABD, 38 milyon dolarla Almanya ve 28 milyon dolarla Irak oldu. Son 10 yıldır en fazla üretim yapan İspanya, İtalya ve Yunanistan’ı küresel iklim değişikliği oldukça etkiliyor. Belli bölgelerde artık var-yok yılları söz konusu. Bizim ülkemizde ise, üretim noktasında makas giderek daralıyor. Bu, son derece ümit verici bir gelişme.” dedi.

Zeytinyağı ihracatımızda bu yıl 50 bin tonu hedefliyoruz

Gülle, İspanya’nın 1 milyon 403 bin ton üretimle birinci, İtalya 371 bin ton ile ikinci sırada, Türkiye’nin ise üretimde bu ülkelerin ardından üçüncülükte yarıştığını anlattı.

“Diğer ülkelerin rekoltesinde yaşanan bu düşüşler, ülkemiz için ciddi bir fırsat sağlıyor. Zeytin kültürünün olmadığı bir ülkeye, sıfırdan ürün satmak zorlukları olan bir süreç. Ancak bugün geldiğimiz konumda tedarik sıkıntısı yaşanan bu ülkelerden ürün alan pazarlara erişme imkanına sahibiz. Zeytinyağı ihracatımızda bu yıl 50 bin tonu hedefliyoruz. İhracatçılarımızın mümkün olduğunca dökme zeytinyağı ihracatı yerine, ambalajlı ve markalı ihracata yönelmelerini istiyoruz. Türkiye, İtalya ve Yunanistan gibi pazarları, dikili ağaç sayısında geride bıraktı. Bu zenginliği, katma değere dönüştürmemiz gerekiyor.” dedi.

Yeşil dönüşüm eylem planları

TİM tarihinde ilk kez İklim Değişikliği Komitesini kurduklarından bahseden Gülle, TİM Kadın Konseyi bünyesinde de “Sürdürülebilirlik ve İklim” başlıklarında alt çalışma komiteleri oluşturduklarını sözlerine ekledi.

“İhracatçılarımıza, TİM ve birlik çalışanlarımıza yönelik İklim değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlik alanında teknik eğitimler verdik. Sınırda karbon uygulamaları ve yeşil dönüşüm süreçleri ile ilgili ulusal ve uluslararası birçok proje hazırladık. Bununla beraber, İhracatçılarımızın sektörel sorularını yanıtlamak amacıyla ALO TİM bünyesinde Yeşil Hat oluşturduk. Sürdürülebilirlik Eylem Planı çerçevesinde “İklim Sohbetleri” serisine de başladık. Geçtiğimiz Haziran ayında TİM Sürdürülebilirlik Eylem Planı yol haritamızı kamuoyu ile paylaştık. Sektörel eylem planlarının hazırlanmasına yönelik çalışmalarımız devam ediyor.”

Türkiye zeytin ağacı varlığında dünyada ikinci

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Davut Er, “Dünya zeytin ağaç varlığı bakımından, İspanya 330 milyon ağaç varlığıyla ilk sırada yer almaktadır. Ülkemiz 193 milyon ağaç varlığıyla 2’inci sırada yer almasına rağmen, sofralık zeytin üretiminde yıllara göre 2’inci ve 3’üncü sıralarda, zeytinyağında ise 3’üncü ve 5’inci Sıralarda yer almaktadır. Buradan anlaşılacağı üzere ağaç başına verimlilikte rakip üretici ülkelerin gerisinde kalmaktayız. Ülke olarak bizim dünya zeytin ve zeytinyağı ticaretinde daha fazla söz sahibi olmamız ve ihracatta sürekliliği sağlamamızın yolu üretim artışından ve istikrarlı üretimden geçmektedir.” dedi.

Ağaç varlığımız 300 milyona ulaştırılmalı

Zeytin ağaçlarının ağırlıklı olarak kıraç topraklarda yetişen, kuraklığa dayanıklı bir bitki olduğundan bahseden Er, ülkedeki zeytinliklerin büyük bir kısmının sulama altyapısından yoksun olduğunu vurguladı.

“Ağaç başına verimi artırabilmek için, damla ve basınçlı sulama sistemleri kurulmalı ve elektrik harcamaları, mazot ve gübre gibi çiftçilere yönelik destekler artırılmalıdır. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre ülkemizde 193 milyon zeytin ağacı bulunmaktadır. Ülkemiz ağaç varlığının en az 300 milyona ulaştırılması için Tarım ve Orman Bakanlığımızca fidan ve dikim desteklerinin sürdürülmesini istiyoruz. Ancak zeytin ağaç varlığı artırılırken, ihracat sektörümüzün ihtiyaçları da gözetilmeli, doğru çeşitlerin, doğru yörelerde dikimi desteklenmelidir.”

Çiftçinin girdi maliyetleri düşürülmeli, ürün fiyatları uyumlu hale getirilmeli

Davut Er, “Manisa-Uslu, Domat ve Çelebi, Aydın-Memecik ve Çelebi, Bursa-Gemlik, Nizip-Kilis, Hatay-Savrani yağlık gibi türlerin desteklenmesi ile hem ihracatımızın iri taneli zeytin ihtiyacı, hem de yağlık zeytin ihtiyacımız doğru çeşitlerle karşılanmış olacaktır. Üreticimizin en büyük sorunu fiyat gibi görülsede, esas sıkıntı üretimdeki girdi maliyetlerinin yüksekliği ve bunun sonucunda ürün fiyatının yüksek oluşmasıdır. Sektör olarak beklentimiz, çiftçinin girdi maliyetlerinin düşürülmesi ve sonuç olarak ürün fiyatlarının rakip üretici ülkelerle uyumlu hale getirilmesidir. Bu sayede, hem iç piyasada tüketici uygun fiyata sağlıklı zeytin ve zeytinyağına erişebilecek, hem de ihracatçımız dünya piyasalarına sunmak üzere sürdürülebilir markalar yaratabilecektir.” dedi.

Ambalajlı yüksek katma değerli zeytin zeytinyağı ihracatı vurgusu

İhracatçıya sağlanan desteklerin arttırılması ve ambalajlı prina yağı ihracatına da destek sağlanması gerektiğine değinen Er, sektör olarak öncelikli hedeflerinin zeytin ve zeytinyağının ihracatının ambalajlı ve sürdürülebilir şekilde devamının sağlanması olduğunun altını çizdi.

“Ülkemiz zeytinyağı üreten ülkeler arasında kişi başına en az tüketen ülke konumundadır. Toplam tüketimimiz 140-150 bin ton civarında tahmin edilmektedir. Kişi başı tüketim 2 kg’ın altındadır. Üretici ülkelerden Yunanistan, İtalya, İspanya gibi ülkelerde kişi başına zeytinyağı tüketimi ise 10-15 kg arasında değişmektedir. Sektör olarak hedefimiz Türkiye’deki zeytinyağı tüketimini kısa vadede 5 kg seviyesine çıkarmak olup, bu hedefe ulaşılabilmesi için zeytinyağında %8 olan KDV oranının %1’e indirilmesi tüketimin arıtılması için önem arz etmektedir.”

Hedef 1 milyar dolar

2020/21 ihraç sezonunda sofralık zeytin ihracatının 88,5 bin ton ve 150 milyon dolar, zeytinyağı ihracatının 45 bin ton ve 135 milyon dolar olarak gerçekleştiğini açıklayarak sözlerini şöyle noktaladı:

“Son iki sezonda en fazla ihracat yaptığımız ülkeler Sofralık zeytinde; Almanya, Irak, Romanya, ABD ve Bulgaristan olurken, Zeytinyağında ise ABD, İspanya Japonya İran ve Suudi Arabistan şeklinde sıralanıyor. Önümüzdeki yıllarda, üretici ve ihracatçılarımızın daha fazla desteklenmesi ve beklediğimiz üretim artışının gerçekleşmesiyle birlikte ihracatımızın ilk fırsatta 1 milyar dolara ulaşması hedeflenmektedir. Yönetim Kurulu olarak, zeytin ve zeytinyağımızı kutulu, ambalajlı ve yüksek katma değerli ihraç edebilmek için tüm gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz.”

2020 yılında en çok ambalajlı zeytin ve zeytinyağı ihracatı yapan firmalar;

AMBALAJLI ZEYTİN SIRALAMA

1 EKER GIDA NAK.İNŞ.SAN.TİC.LTD. ŞTİ.

2 MAROLİ GIDA SANAYİ VE DIŞ TİCARET A.Ş

3 YUNUSLAR TARIM ÜR. GIDA İNŞ. TUR. NAK. SAN. VE DIŞ TİC. LTD. ŞTİ

4 ZER YAĞ SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

5 GÜNKAR İNŞAAT GIDA TEKSTİL NAK. İTH. İHR. SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ

6 TOPRAK ZEYTİN ZEYTİNYAĞI GIDA TARIM ÜR. HAY. SAN.İ VE TİC. LTD. ŞTİ.

7 AYDONA GIDA İNŞ. NAK.OTO.SAN.İÇ VE DIŞ TİC.LTD.ŞTİ.

8 AGME GIDA SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ

9 SALTAY DIŞ TİC.LTD.ŞTİ.

10 ALRAYYAN GIDA İÇ VE DIŞ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ

AMBALAJLI ZEYTİNYAĞI SIRLAMA

1 SAVOLA GIDA SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

2 KOZMOPOLİTAN GIDA SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

3 YONCA GIDA SANAYİ İŞLETMELERİ İÇ VE DIŞ TİCARET A.Ş.

4 VERDE YAĞ BESİN MADDELERİ SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

5 ALHATOĞLU ZEYTİNCİLİK GIDA SANAYİ VE TİCARET LTD.ŞTİ.

6 TİCARET VE SANAYİ KONTUVARI TÜRK A.Ş.

7 ZER YAĞ SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

8 KÜÇÜKBAY YAĞ VE DETERJAN SANAYİ A.Ş.

9 POYRAZ ZEYTİNYAĞI TARIM SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

10 A.KUARTET GIDA PAZARLAMA İÇ VE DIŞ TİCARET LTD.ŞTİ.

İlaç sektörünün en beğenileni yine Pfizer21 yıldır düzenlenen “İş Dünyasının En Beğenilen Şirketleri Araştırması” bu yıl da Capital Dergisi öncülüğünde Zenna Araştırma ve Danışmanlık firmasıyla 1980 yöneticinin katılımıyla gerçekleştirildi.  Araştırmanın başladığı yıllardan bugüne adını listeye üst sıralardan yazdırmayı başaran Pfizer Türkiye, bu yıl da ismini birincilikte korudu ve yine “En Beğenilen İlaç Şirketi” oldu.Capital Dergisi’nin 21 yıldır gelenekselleşen “İş Dünyasının En Beğenilen Şirketleri Araştırması” sonuçları açıklandı. Farklı sektörlerden birden fazla şirketin ödüllendirildiği araştırmada Pfizer Türkiye, bu yıl da ilaç sektörünün en beğenilen şirketi seçildi.Pfizer Türkiye Genel Müdürü M. Cem Açık Pfizer Türkiye’nin elde ettiği birincilikle ilgili şunları söyledi: “En beğenilen şirket olmamızın temelinde hastaların hayatını değiştiren çığır açan yenilikler amacımız yer alıyor. Pfizer’de bizler bilimi ve global kaynaklarımızı, insanlara yaşamlarını uzatan ve anlamlı biçimde iyileştiren tedaviler sunmak için kullanıyoruz ve her zaman ‘Bilim Kazanacak’ diyoruz. Şirket değerlerini paylaşan güçlü ekibimiz sayesinde de hedeflerimize her yıl daha fazla ulaşmanın mutluluğunu ve gururunu yaşıyoruz. Pfizer olarak faaliyet gösterdiğimiz tüm ülkelerde, toplumun, ekonominin gelişmesine ve refahın artmasına katkı sağlamayı en önemli sorumluluklarımızdan biri olarak görüyoruz.”

PANDEMİ SONRASINDA HİBRİT ÇALIŞMA MODELİ VE İŞ HAYATINDA DİJİTALLEŞMENİN ZORUNLULUĞU

Berat SÜPHANDAĞ-Artı365 Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı

Pandemiyle birlikte iş hayatımıza giren yeniliklerden biri de koşullara göre hem ofisten hem de evden çalışılan “hibrit çalışma modeli” oldu. Dönem dönem yaşadığımız tam kapanmalar sona erdikten sonra birçok firma ya evden çalışmaya devam etti ya da kendi koşullarına uygun olarak çalışanlarını hibrit modele yönlendirdi.

Aslında bilgisayar, akıllı telefon gibi teknolojik iletişim araçlarının gelişmesiyle pandemi öncesinde de şirketler dijitalleşme noktasında önemli adımlar atmıştı. Özellikle video konferansların pratik ve yaygın bir şekilde kullanılabilir olması uzaktan çalışmaya zemin hazırlayan en önemli etken oldu. Ayrıca akıllı telefonlar vasıtasıyla çalışanlar mesai sonrasında da iş takibi yapıp, mesai saatleri içerisinde sosyal medyada vakit geçirmeye başladılar. Bu da ev ve ofis kavramlarının birbirine karıştığını gösterdi. Fakat dijitalleşmeye atılan bu adım pandemi nedeniyle o kadar hızlı oldu ki altyapı eksikliği ve yeterli tecrübeye sahip olamamaktan dolayı birçok olumsuzluk yaşandı. Özellikle çalışan anneler bu süreçte epey zorlandılar. Bu süreçte her dört çalışan anneden biri işi bırakmayı düşündüğünü belirtti.

Ortaya çıkan bir diğer sorun ise çalışanların performans değerlendirmeleriyle ilgili yaşadıkları sorundur. Yüz yüze çalışmada yöneticiler ve patronlar tarafından daha kolay değerlendirileceğini düşünen çalışanlar, uzaktan çalışmada terfi gibi konularda kaygı duyduklarını belirtmektedirler.

Bazı olumsuzluklara rağmen yapılan anketler çalışanların ve işverenlerin esnek çalışma ya da hibrit çalışma modelini benimsediklerini gösterdi. Yapılan bir ankette çalışanlara evde ya da ofiste çalışma tercihleri sorulduğunda yüzde 56’sı ofiste, yüzde 44’ü ise evde çalışmak istediğini belirtti. Hibrit çalışma modeli seçeneği sorulduğunda ise yüzde 67 gibi bir çoğunluk olumlu yanıt verdi.

Çalışanların yanı sıra işverenler de hibrit çalışma modeline olumlu bakmaktadırlar. Şimdiden birçok firmanın uzun vadede bu modelle çalışacaklarını duyurmaları bunun önemli bir kanıtıdır.

Hal böyleyken bu yeni süreçte şirketler eski alışkanlıklarını terk ederek gelişen teknolojiyle birlikte yeni çalışma tarzlarına ayak uydurmalıdır.

Hibrit çalışma ile çalışma saatlerinin tespiti personel yönetimi ve süreçlerin takibi kolay olmamaktaydı. Bu anlamda insan kaynakları süreçleri de dijital ortamla bütünleşmek zorunda kalmıştır. İzin süreçleri ve diğer tüm işlemlerini insan kaynakları ile birebir yürütmek zorunda iken dijitalleşme ile çalışanlar yöneticileriyle internet erişimlerinin olduğu her yerde mobil üzerinden veya bilgisayarları ile rahatlıkla iletişime geçebilme imkânı sağlanmış oldu. Personeller insan kaynakları birimine evlerinden de rahatlıkla ulaşabilme kolaylığına erişmişlerdir.

Geleneksel süreçleri benimsemiş şirketler bu dönemde zorlansa da artık dijital çağda bu döngünün içerisine yavaş yavaş adapte olmak zorunda kalmış ve bu durumu benimsemeye başlamıştır.

Bilindiği gibi insan kaynakları, şirketler için evrak sirkülasyonunun çok olduğu, onay mekanizmasının işlediği, maaş hesaplarının ve ödemelerinin yapıldığı, eğitim ve performans alanlarının yürütüldüğü çok kapsamlı bir birimdir. Bu süreçler hem insan gücü gerektirmekte hem de resmi süreçlerin fazla olması sebebiyle takibin devamlı ve sistematik bir şekilde yapılmasını gerektirmekteydi. Dijital süreçlerde artık personel izin taleplerini, avans taleplerini, eğitim beklentilerini rahatlıkla belirtebilmektedir. Aynı zamanda insan kaynakları birimi de süregelen işlerini personeller ile birlikte entegre olarak talep edebilecek, doküman arşivlemelerini, personellere sunacağı olay bildirimlerini, maaş hesaplamalarını, mesai saatlerinin hesaplamalarını hatta SGK işlemlerini dahi sistem üzerinden gerçekleştirebilmektedir.

Buradan da anlaşıldığı üzere Covid-19 ‘un iş hayatına olan etkileri ile birlikte yeni çalışma şekilleri oluşmaya başlamıştır. Evden çalışma ile hibrit modeli aslında insan kaynaklarının da bu anlamda gelişmesini sağlamıştır. Günümüzde artık bu sürece geçip benimseyen birçok şirket bulunmakta. Zamanla bu süreci benimsemeyen şirket kalmayacak ve artık dijital çağ bizim ana kaynağımız olacaktır.

Şirket içerisinde bulunan tüm departmanlar dijitalleşerek iş yapma eğilimlerini artıracak ve verimlilik en üst seviyelere ulaşabilecektir.

Bu noktada güçlü dijital altyapısıyla hizmete sunduğumuz HERO’nun getirdiği avantajlardan bahsedebiliriz. Gündelik işlerimizin çoğunu web ya da mobil uygulamalar sayesinde yaptığımız gerçeğinden yola çıkarak, şirketlerin tüm karmaşık iş süreçlerini rahatlatacak ve tek bir platformdan yönetilmesini sağlayacak bir uygulama geliştirdik. Hem insan kaynakları yöneticileri hem departman yöneticileri ve çalışanları bu uygulamayı kullanarak izin, avans, performans değerlendirme, bordrolama gibi konuları kolaylıkla takip edip onay sürecini işletebilecekler.

Sonuç olarak pandemiyle birlikte hızla gelişen uzaktan çalışma, hibrit çalışma gibi modelleri desteklemesi açısından yenilikçi bir projeye imza attığımız söyleyebiliriz.

BÜYÜK PANDA ve KÜÇÜK EJDERHA,YOLUNU KAYBEDEN YEDİDEN YETMİŞE HERKES İÇİNDOKUNAKLI ÇİZİMLER EŞLİĞİNDE SICACIK BİR HİKÂYE…

James Norbury, tuhaf ama sevimli bir ikilinin dostluk ve yol hikâyesini yazıp resmettiği Büyük Panda ve Küçük Ejderha ile yediden yetmişe, yolunu kaybeden herkesin elinden tutmayı ümit ediyor. Norbury, yaşamının en güç dönemlerinde yeniden doğrulmasını sağlayan Budist felsefenin güçlü maneviyatı ışığında, eşsiz bir yol hikâyesi anlatıyor. Benzersiz suluboya çizimlerinin, hayatta gerçekten önemli olan küçük şeylere ışık tutan, kısa ama çok derin cümlelerin eşlik ettiği Büyük Panda ve Küçük Ejderha, Epsilon logosuyla raflarda yerini aldı.

 Yazar ve çizer James Norbury, kendisi için ömürlük bir deneyimin doruk noktasını temsil eden Büyük Panda ve Küçük Ejderha’yı yolunu kaybeden herkese ithaf ediyor. Yayımlandığı ilk günden bu yana çok ilgi gören, alıntıları ve illüstrasyonları sıklıkla sosyal medyada paylaşılan kitabı Türkiye’deki okurlara Epsilon ulaştırıyor. Büyük Panda ve Küçük Ejderha’nın çevirisi ise Epsilon’un yayın yönetmeni Aslı Tunç’un imzasını taşıyor.

Büyük Panda ve Küçük Ejderha adeta, yaşama, sevgiye, dostluğa, yolculuğa, kaybolmaya ve yeni yollar bulmaya, ilişkilere, hayatın güzelliklerini fark edebilmeye dair bir rehber… Zor günlerinde yolunu aydınlatan Budist felsefeden aldığı ilhamla başkalarına yardım etmek üzere yola çıkan James Norbury kitabın sonsözünde, güçlü ve dönüştürücü fikirleri insanlara basit ve erişilebilir şekilde ulaştırabilmek için resim çizmeye karar verdiğini ifade ediyor. Norbury’nin benzersiz suluboya çizimleri, Büyük Panda ile Küçük Ejderha’nın kısa ama anlamlı diyaloglarına eşlik ediyor.

Onlar, soğuk mevsimlerin sisi etraflarını sararken yere uzanıp parıldayan yıldızlara bakarak uykuya dalan iki dost. Nihayet bahar kapıyı çaldığında, sıcacık bir günün doğuşunu izlerken kendilerini bekleyenin bambaşka bir yolculuk olduğunu anlarlar. Büyük Panda ve Küçük Ejderha’nın dört mevsim süren büyüleyici serüveni işte böyle başlar. Yol zaman zaman çetin virajlarıyla baş döndürse de her kayboluşun yeni bir keşfe kapı araladığını fark edip ândaki mutluluğu yakalamayı başaracaklardır. Çok geçmeden her ikisinin de farkına varacağı gibi bu kıymetli yol arkadaşlığı, yaşamı olanca zorluğu ve belirsizliğiyle göğüsleyip sevmeyi öğretecek gerçek bir armağandır.

Oğuzhan liste başı…

Çıkardığı şarkılar dinlenme rekorları kıran single albümlerine bir yenisini daha ekleyen Oğuzhan Koç, liste başı olmanın mutluluğunu yaşıyor…

Oğuzhan Koç, geçen hafta müzikseverlerle buluşturduğu söz ve müziği kendisine ve Çağrı Telkıvıran’a düzenlemesi yine Çağrı Telkıvıran‘a ait olan yeni şarkısı “Aşkın Mevsimi” ile Spotify New Music Friday, Türkçe Pop listelerine 1 numaradan giriş yaptı. Koç’un yeni single’ı YouTube Trendlerde de uzun süre 1 numaraya kaldı.

‘Aşk Mevsimi’ adlı şarkısına olumlu tepkiler alan Oğuzhan Koç, yeni şarkısı için Üç adam ve sevgilisi Demet Özdemir’in onayı olmadan asla müzikseverlere sunmam. Onlar benim uğurum’ dedi.

Sağlık Harcamaları İstatistikleri, Toplam sağlık harcaması 249 milyar 932 milyon TL olarak gerçekleşti