Ekonomi-teknoloji haberleri (30.07.2021)

Kayseri’nin İhracatı İlk 6 Ayda Yüzde 51 Arttı

 Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) haziran ayı ihracat rakamlarını açıkladı. Açıklanan verilere göre haziran ayında Kayseri ihracatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 50,60 oranında artarken, bu artış yılın ilk 6 ayında yüzde 51,4 olarak gerçekleşti.

TÜİK ihracat verilerini değerlendiren Kayseri Sanayi Odası (KAYSO) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Büyüksimitci, “Haziran ayı ihracatımız, geçtiğimiz yılın aynı ayına göre yüzde 50,60 artışla, 320,1 milyon dolara ulaştı. 2021 yılı ilk altı aylık artışımız ise geçen yılın ilk altı ayına göre yüzde 51,40 oranında artarken, Türkiye’nin ihracatı aynı dönemde yaklaşık yüzde 40 oranında arttı. Rakamlarımızın artış hızının önceki aylarda olduğu bibi bu ayda Türkiye ortalamasının üzerinde oluşu bize moral verdi” dedi.

Mayıs ayında en çok ihracat yapan sektörlerin başında mobilya, elektrikli ev aletleri ve metal ürünler geldiğini açıklayan Başkan Büyüksimitci, ihracat yapılan ülkeler sıralamasında ise Almanya, ABD ve Irak’ın ilk üç sırayı aldığını, bununda ürün kalitesinin yükselmiş olduğunun bir göstergesi olduğunu söyledi.

İhracatta geçen yıl rekor kırdıklarını açıklayan Büyüksimitci, “Geçen yılı 2 milyar 600 milyon doların üzerinde bir rakamla kapattık. İnşallah bu yılda 3,5 milyar doları yakalamak için gayret gösteriyoruz. Bunu sağlamamız durumunda Türkiye’nin 7-7,5 büyüme beklentisine de çok ciddi katkı sağlamış olacağız. Pandeminin tüm olumsuzluklarına rağmen yakaladığımız pozitif ivmeyi çok önemsiyoruz. Sanayicilerimize ne kadar teşekkür ersek azdır. Bu zor zamanda ihracatımızı artırarak, ülkemiz ve şehrimiz ekonomisine katkı veren tüm sanayici, ihracatçı ve çalışanlarımızı tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum” diye konuştu.

Kayserigaz, altı aylık doğal gaz tüketim verilerini açıkladı

Kayserigaz, pandemi nedeniyle kısıtlamaların etkisinde geçen 2021 yılının ilk altı ayına ilişkin doğal gaz tüketim verilerini açıkladı. Konutlardaki doğal gaz tüketimi, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3,3 artış gösterirken, doğal gazın en çok tüketildiği ilçe Melikgazi oldu.

 Türkiye’nin en büyük doğrudan dış yatırımcısı olan SOCAR Türkiye’nin iştiraki Kayserigaz, pandemi ile mücadele kapsamında sokağa çıkma yasağı, kısmi kapanma gibi kısıtlamaların etkisinde geçen 2021 yılının ilk altı ayındaki doğal gaz tüketimine ilişkin verileri açıkladı. Pandemi döneminde de güvenli ve kesintisiz hizmet vermeyi sürdüren Kayserigaz, 2021 yılının ilk altı ayında 570 bini aşkın abonesine 411.5 milyon standart metreküp doğal gaz ulaştırdı.

KONUTLARDA EN ÇOK DOĞAL GAZ TÜKETİMİ ŞUBAT AYINDA GERÇEKLEŞTİ

Konut abonelerinin doğal gaz tüketimi, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3,3 artış göstererek, 289 milyon 589 bin standart metreküp olarak gerçekleşti. Resmi kurum ve sanayi kuruluşları gibi diğer tüketimler ise düşüş kaydetti. Konut haricindeki diğer tüketimler, 2021 yılının ilk altı ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 17 azalarak, 72 milyon 527 bin standart metreküp oldu. Yılın ilk altı ayında konutlarda en fazla doğal gaz tüketimi şubat ayında gerçekleşirken, doğal gazın en çok tüketildiği ilçe Melikgazi oldu.

Kayseri OSB Başkanı Nursaçan, Kayseri’nin dış ticaret fazlası vermeye devam ettiğini belirtti

“DIŞ TİCARETİN GÖZDE ŞEHRİ KAYSERİ”

Kayseri Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Nursaçan, TÜİK tarafından açıklanan 2021 yılının ilk 6 aylık dış ticaret rakamlarını değerlendirdi. İlk 6 ayda Kayseri’nin ithalatının iki katı ihracat yaptığını ifade eden Başkan Nursaçan, yılın ilk yarısında 850 milyon 854 bin dolarlık dış ticaret fazlası verildiğini belirtti.

Kayseri Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Nursaçan, Kayseri’nin dış ticaretin gözde illerinden olduğunu ifade ederek, Türkiye genelinde dış ticaret açığı söz konusuyken Kayseri’nin dış ticaret fazlası verdiğini kaydetti.

TÜİK verilerine göre 2021 yılı Haziran ayında Türkiye genelinde ihracat %46,9 artarken, Kayseri’deki artış oranının %50,60 olarak gerçekleştiğini dile getiren Başkan Tahir Nursaçan, “Kayseri’nin İhracatı Haziran’da geçen yılın aynı ayına göre yüzde 50,60 artarak 320 milyon 152 bin dolar olmuştur. Buna karşılık 161 milyon 563 bin dolarlık ithalat gerçekleştirdik. Yılın ilk yarısında ise ihracatımız yüzde 54,40 artarak 1 milyar 683 milyon 525 bin dolara yükselmiştir. Yılın ilk yarısındaki ithalatımız ise 832 milyon 671 bin dolar olmuştur. Bu rakamlar Kayseri’nin Türkiye genelinin aksine dış ticaret fazlası vermeye devam ettiğini göstermektedir” dedi.

Yılın ilk yarısındaki dış ticaret fazlamızın 850 milyon 854 bin dolara ulaştığını vurgulayan Kayseri OSB Başkanı Nursaçan, Kayseri’nin bu trendini sürdüreceğini ve ülkemizin dış ticarette de gözde illerinden birisi olmaya devam edeceğini sözlerine ekledi ve bu tabloyu oluşturan tüm sanayicileri tebrik etti.

Aşı kartı uygulaması ile tekrar kapanmaların önüne geçmek mümkün”

İzmir Ticaret Odası(İZTO) Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, İzmir Ticaret Borsası (İTB) Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli ve Ege İhracatçı Birlikleri(EİB) Koordinatör Başkan Jak Eskinazi, pandemi tedbirlerinin esnetilmesini takiben artan vaka sayılarının kontrol altına alınması için “Aşı Kartı” uygulamasının değerlendirilebileceğine yönelik ortak bir basın açıklaması yayınladılar.

Ortak basın açıklamasında; Covid-19 salgınının ülkemizde görülmeye başlamasından bu yana geçen sürede, başta restoran ve kafeler ile düğün, fuar organizasyonları ve kongreler olmak üzere, hizmet sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin ciddi ciro kayıpları yaşadığı belirtildi.

Açıklamada; “Bu süreçte; restoran ve kafeler 70 günden fazla tam kapanma yaşarken, yaklaşık 5 ay süresince sadece paket servis ile hizmet verebildi. Aynı şekilde, kuaför ve berberler yaklaşık 50 gün kepenk indirirken, spor salonları da toplamda 4 ay kapalı kaldı. Ayrıca etkinlik ve düğün salonları 15 ay boyunca sadece 2 ay açık kalabildiler. Özellikle hizmet sektörü gibi tekrar kapanmayı ticari olarak göğüsleyemeyecek durumda olan işletmeler için aşı kartı uygulamasının güçlü bir çözüm olacağına inanıyoruz” denildi.

Başkanlar; pandemi sürecinde alınan tam kapanma veya benzer kısıtlamaların, faal işletmelerin ciro kaybı yaşaması dışında, yeni kurulan firma sayılarında düşüşe yol açtığının altını çizerek, “Mart 2020-Nisan 2021 döneminde İzmir’de toptan ve perakende ticaret sektöründe kurulan firma sayısı, bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık %13 oranında azaldı. Bununla birlikte kültür, sanat ve eğlence sektöründe kurulan şirket sayıları da yaklaşık %20 geriledi” şeklinde bilgi verdiler.

Ortak basın duyurusunda; Covid-19 kaynaklı olarak kapanmalar hizmet sektöründe yaşanırken, sektöre mal tedarikinde bulunan farklı sektörlerdeki üreticilerin de, gerek iç ve gerekse dış pazarda kayıplarla karşı karşıya kaldıkları belirtildi. Açıklamada, “Yapılan anketler de bu durumu teyit etmektedir. İlk 6 ay içinde üreticilerin %52’sinin iç siparişlerinde, %43’ünün de dış pazar siparişlerinde farklı oranlarda azalma gerçekleştiğini gördük. Üretimleri aynen devam eden sanayicimizin oranı %54 iken, farklı oranlarda üretimleri azalanların oranı da %45’tir” denildi.

Pandemi sürecinden en çok etkilenen bir diğer sektörün eğitim olduğunu ifade eden Başkanlar,
“1,5 yıl boyunca tam zamanlı yüz yüze eğitim verilemedi. Geleceğimizin en büyük teminatı olan çocuklarımızın eğitimini her ne kadar online olarak sürdürsek de sınıf içi eğitim ile elde edilen verimliliğe ulaşılamadı. Açıklanan YKS sonuçları da bunu teyit ediyor. Öte yandan, teknolojik altyapı ve bilgisayar sahipliğinin de bazı bölgelerde çok düşük olması, burada yaşayan öğrencilerimizin online eğitime ulaşabilmesini engelledi. Aşı kartının eğitimde de uygulanmaya başlanmasıyla, öğrencilerimiz yeniden sınıflarına dönerek daha fazla zaman kaybetmeden eğitimlerine yüzyüze devam edebilecekler. Mart 2020-Nisan 2021 döneminde eğitim sektöründe kurulan firma sayısında bir önceki yılın aynı dönemine göre %43 gerileme yaşandışeklinde konuştular.

“AŞIYA ERİŞİMDEKİ AVANTAJIMIZI DAHA ETKİN DEĞERLENDİRMELİYİZ”

Ortak basın açıklamasında, “Bu sonuçlar da bize göstermektedir ki, henüz pandemi öncesi performansa ulaşamadık. Bu nedenle, virüse karşı zafer kazanabilmemiz için istenilen seviyede toplumun aşılanması hedefine ulaşılması büyük önem taşıyor.  Aşıya karşı olan zihniyet karşısında da, aşı kartının devreye alınmasıyla birlikte, gerek kamu hizmetlerinden gerekse kamuya açık alanlardaki hizmetlerden kısıtlı yararlanması sağlanabilir. Ancak bu şekilde eski normal düzenimize geri dönebiliriz. Aksi takdirde, aşılanmayan bir kesim toplum sağlığının tümünü riske atarken olası kapanmalar ile gerek hizmet, gerek tarım gerekse de reel sektör ve dolayısıyla da toplum zarar görmeye devam edecektir” denildi.

Dünyanın birçok yerinde aşıya erişimde sıkıntı yaşanırken, Türkiye’nin bu konuda önemli bir avantaja sahip olduğunun da belirtildiği ortak açıklamada aşı kartı uygulaması ile bu avantajın daha etkin bir şekilde değerlendirilerek, pandemi boyunca uygulanan zorunlu kısıtlamaların ve kapanmaların tekrarının önüne geçilebileceği vurgulandı.

İZTO, EBSO, İTB ve EİB Başkanları tarafından yapılan ortak duyuruda, aşı kartı uygulaması ile sadece ticari hayatın değil, sosyal ve kültürel yaşamın da normalleşeceğinin altı çizilirken, “Aşı kartı uygulamasına Fransa, İtalya ve Yunanistan gibi bazı Avrupa ülkelerinde başlandı. Pek çoğunun da gündeminde. Biz de aşı olma bilincinin yaygınlaştırılması, bu doğrultuda aşı olan vatandaşlarımız ile işletmelerimizin korunması ve kapanmaların tekrarlanmaması adına ‘Aşı Kartı’ uygulamasının ülkemizde başlatılmasını destekliyoruz” denildi.

Sağlık sektörüne yönelik siber saldırılar dünyanın dört bir yanında hala devam ediyor

COVID-19 pandemisiyle birlikte tüm dünyanın yakından takip ettiği sağlık sektörü, son zamanlarda hacker’ların en gelişmiş tehditlerinin hedefi oluyor. BugBounter da sağlık sektöründeki paydaşların bu saldırılara neden maruz kaldığına ve siber savunmanın nasıl geliştirilebileceğine dair detayları paylaşıyor.
Şirketlerin güvenlik açıklarını bulma ve doğrulama ihtiyacını bünyesindeki 900 bağımsız araştırmacıyla hızlı ve güvenilir bir şekilde karşılayan BugBounter.com, siber saldırganların halihazırda hedef aldığı ancak tüm dünyayı derinden etkileyen pandemiyle birlikte öncelik haline getirdiği sağlık sektörüne yapılan saldırılara dikkat çekiyor. BugBounter, aynı zamanda yapılan saldırıların nedenlerine ve çözüm yöntemlerine de ışık tutuyor.
Elektronik kayıtlar saldırı alanlarını artırıyor
Siber saldırganlar, hassas kişisel veriler sıklıkla kullanıldığı için sağlık sektörünü hedef alıyor. Bu veriler elektronik ortama aktarıldığında ise hacker’lar için önemli fırsatlar açığa çıkıyor. Son yıllarda elektronik sağlık kayıtlarının artması ve sağlık merkezlerinde kullanılan cihazların da ağ bağlantısı özelliği kazanmasıyla birlikte fidye yazılımlarında ve veri çalma amacıyla yapılan saldırılarda önemli artış gözlemleniyor. Başarıyla gerçekleşen saldırılar da bir ülkenin sağlık sisteminin veya bir hastanenin verdiği hizmetin tamamen aksamasına yol açabiliyor.
Yamalanmayan sistemler ve geleneksel cihazlar hacker’lara kapı açıyor
Sağlık cihazlarının maliyeti ve sağlık kurumunu koruyacak gelişmiş bir BT sistemini oluşturmanın zorluğu gibi sebepler, bütçelerde önemli yük yaratabiliyor. Cihazları yenilemek de her zaman mümkün olmadığı için bir cihaz uzun süre kullanılabiliyor. Bu yüzden eski kalan cihazların yazılımları için gereken yamalar oluşturulmuyor ve bu da cihazları siber saldırıya açık hale getiriyor. Yapılan araştırmalara göre hastanelerdeki medikal görüntüleme ekipmanlarının yüzde 83’ü Windows işletim sisteminin yamalanmayan bir versiyonunu kullanıyor ve sıkça sömürülen açıklara karşı yamalanmıyor.
Üçüncü parti firmalar üzerinden siber saldırıya uğrama riski bulunuyor
Sağlık kurumları da klinikler, laboratuvarlar ve yazılım sağlayıcıları gibi üçüncü parti firmalarla çalışabiliyor. Bu durumda kurumun kendisi siber saldırılara karşı son derece dayanıklı olsa bile sistemlerine entegre olan dış yazılım üzerinden siber saldırı gerçekleştiğinde üçüncü parti firmalar hassas verilere erişebildiği için ilgili kurum da fazlasıyla etkilenebiliyor.
Sistemlerin çalışır durumda olması çok önemli
Kullanılan sistemlerin faaliyetine her an devam edebilmesi tüm şirketler için hayati öneme sahip ancak sağlık sektöründe elektronik kayıtlara ve klinik sistemlerine erişebiliyor olmak kritik bir konumda bulunuyor. Bu sistemlere erişimde yaşanabilecek herhangi bir aksama, sunulan sağlık hizmetine de engel olabiliyor ve böyle bir durumda hastaların sağlığı risk altına giriyor.
BugBounter Kurucu Ortağı Murat Lostar, konuyla ilgili şunları söyledi: “Sağlık sistemlerine yönelik saldırılar pandemi bittiğinde bile yavaşlayacak gibi görünmüyor. Bu yüzden sağlık kuruluşlarının da hacker’lara karşı sağlam bir duruş sergilemesi gerekiyor. Bunun için de siber güvenliğe yaptıkları yatırımları artırmaları fazlasıyla önemli. Mikro segmentasyon, zamanında yama oluşturma, yazılım güncellemeleri, güvenli veri yedeklemeleri ve detaylı erişim kontrolleri gibi önlemler için büyük kaynaklara sahip olan geniş BT ekibi gerekiyor. Ancak sağlık kurumlarının bu noktada desteğe ihtiyacı olabiliyor. Bug bounty programları ise sistemlerini en uygun maliyetle denetletmek isteyen kurumların sıkça tercih ettiği yöntemler arasında yer alıyor çünkü sadece varlığı kanıtlanmış bir güvenlik açığı için ücret ödeniyor. Ayrılan zaman ve bütçe, yanlış bilgilerle ve hipotez raporlarla boşa gitmiyor. Aynı zamanda kurumlar ödülleri ve zaman aralığını kendi belirlediği için sistemlerinin güvenliğini kendi bütçelerine ve iş planlarına uygun olarak kontrol ettirebiliyor. Platformumuza kayıtlı olan bağımsız siber güvenlik araştırmacıları buldukları zafiyetleri raporladıktan sonra yetkili ekiplerimiz bu zafiyetleri kısa sürede doğruluyor, derecelendiriyor ve şirketin belirlediği güvenlik ekiplerine iletiyor.”

 TOYOTA “OLİMPİK RUHUNU” TOKYO OLİMPİYATLARI’NA TAŞIYOR

 Toyota, pandemi nedeniyle bir yıllık gecikme ile başlayan Tokyo 2020 Yaz Olimpiyat Oyunları’nda mobilite kavramının temelini oluşturan “Start Your Impossible-Mobilsen Özgürsün” global kampanyası ile ‘olimpik ruha’ desteğini bir kez daha gösterdi. Bir otomotiv şirketinden mobilite şirketine dönüşme yolunda hızla yol alan Toyota, bu dönüşümün işlevsel ilk örneklerini resmi partneri olduğu Tokyo Olimpiyatları’nda sunmaya başladı.  Toyota, seyircisiz olarak düzenlenen olimpiyatlarda ülkelerin sporcu, teknik kadro ve idarecilerden oluşan kafilelerine; otonom araçlardan yakıt hücreli otobüslere, robotlara, taksilere elektrikli yürüme araçlarına kadar 3700’den fazla mobilite ürünleriyle hizmet veriyor. Bu hizmet, oyunların ardından başlayacak Paralimpik Oyunlarında da devam edecek.

7’den 70’e herkesin özgürce hareket ettiği bir dünya için başlatılan Toyota’nın global kampanyası “Start Your Impossible”, tüm atletler gibi Olimpik ve Paralimpik atletlerinin alçakgönüllülük, çok çalışma ve asla pes etmeyen değerlerine işaret ediyor. Toyota’nın daha kapsayıcı ve sürdürülebilir toplum yaratmak adına uzun dönemli mobilite projesinin bir parçası olarak da dikkat çeken kampanyası, herkesin imkansızlıklarla mücadele edebileceğine de vurgu yapıyor. Mobilitenin yalnızca otomobillerden oluşmadığına dikkat çekerek hareket kabiliyetinin her insanın hakkı olduğuna inanan Toyota, geliştirdiği “mobilite” teknolojileriyle ve çözümleriyle insanların özgürce hareket etmelerini ve hayatlarını kolaylaştırmayı da hedefliyor.

 Türkiye’de de Kampanyalar Yapılıyor

Olimpiyat Oyunları’nın başlamasıyla birlikte Türkiye’de de Toyota tarafından çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Toyota’nın “mobilite” çözümleri ve vizyonu temelinde yapılan iletişimlerle, TV ve dijital mecralarda olimpiyat ruhuna vurgu yapan programlar yayınlanıyor ve bu programlarda “tutku, kardeşlik, saygı ve özgürlük” temaları aktarılıyor. Ayrıca bu yayınlarda 2020 Tokyo Olimpiyatları ve Paralimpik Oyunlar’a hazırlanan Türk sporcuların hikayelerine de yer veriliyor.

Lexus Yenilikçi Tasarım Arayışıyla 2022 Tasarım Ödülleri Başvuruları’nı Almaya Başladı

Lexus, geleceğin tasarımcılarını desteklemek adına düzenlediği Lexus Tasarım Ödülleri’nde 2022 başvurularını kabul etmeye başladı. 10. kez gerçekleştirilecek prestijli ödüller, daha iyi bir yarın için yenilikçi tasarımları ortaya çıkarmayı hedefliyor.

2022 Lexus Tasarım Ödülleri için başvurular, 10 Ekim 2021 tarihine kadar LexusDesignAward.com adresinde online olarak gerçekleştirilecek.

2013 yılında uluslararası tasarım yarışması, yeni nesil tasarımcıları desteklemek üzere başlatıldı. 10. kez yapılacak Lexus Tasarım Ödülleri, her geçen yıl evrimleşerek daha iyi yarınlara önderlik eden bir platform olarak yoluna devam ediyor.

Katılımcılar, Lexus’un sunduğu imkanlarla birlikte yeteneklerini uluslararası alanda sergileme fırsatı buluyorlar. Her katılımcıdan tasarımlarını “İhtiyaçları Önceden Bilmek,” Yenilikçilik” ve “Cazibe” olmak üzere Lexus markasının üç ana prensibiyle birleştirmesi bekleniyor.

Yeni tasarımların, geleceğin toplumunun karşı karşıya olduğu küresel zorlukları öngörmesi, herkesin mutluluğunu artırırken aynı zamanda sürdürülebilir bir geleceğe katkı sağlayacak şekilde hayal edilmesi isteniyor.

Lexus, bu yarışmayla birlikte farklı koşullarda insanlar ve toplumlar için gerçekten daha parlak bir gelecek yaratabilecek çözümlerle kesişen büyüleyici tasarımları öne çıkarmayı hedefliyor.

Dünya çapında gelen tasarım başvurularının tamamlanmasının ardından seçkin jüri komitesi, tüm başvuruları inceleyerek 2022’nin başında altı finalist seçecek. Bu finalistler, dünyanın önde gelen tasarımcılarından dördü ile tanışıp onlardan rehberlik alma gibi paha biçilmez bir fırsatın sahibi olacaklar. Farklı geçmişlere ve uzmanlıklara sahip bu danışmanların kişisel rehberliği, finalistlerin fikirlerinin potansiyelini ortaya çıkaran prototipler oluşturmalarına yardımcı olacak.

Finalistlerin yapacakları prototiplerin geliştirilmesi için Lexus bütçesini finalist başına 3 milyon JPY’ye çıkardı (yaklaşık 23 bin Euro). 2022’nin bahar aylarında altı finalist jüriye son tasarımlarını sunarken burada Grand Prix ödülünü kazanan tasarım da seçilecek.

Lexus, sonbahar aylarında 2022 Lexus Tasarım Ödülleri’nin jüri komite üyelerini ve danışmanlarını da açıklayacak.

ŠKODA Elektrikli Araçlarında da Güvenlikten Ödün Vermiyor

Elektrikli otomobiller tüm dünyada kademeli olarak daha fazla tercih edilmeye başlanırken ŠKODA, tüm modellerinde olduğu gibi elektrikli araçlarında da üst düzey güvenlik sunma geleneğini sürdürüyor. ŠKODA’nın Avrupa pazarında sunmaya başladığı ve her geçen gün daha fazla müşteri tarafından tercih edilen ŠKODA iV elektrikli araçları, maksimum güvenlik için her koşulda yasal gerekliliklerin ötesine geçen kapsamlı testlerden geçiriliyor.

Elektrikli araçlarda içten yanmalı motora sahip araçlardan farklı olarak yüksek voltajlı bataryalar da bulunduğu için ŠKODA’nın iV elektrikli araçları en başından itibaren üst düzey güvenlik sağlayacak şekilde geliştirildi.

Bu sayede ŠKODA’nın bataryalı elektrikli araçları, bir kaza anında benzinli ve dizel motorlu ŠKODA’lar gibi güvenli hale getirildi. ŠKODA’nın elektrikli SUV modeli ENYAQ iV üst düzey güvenlik kapasitesini Euro NCAP 5 yıldız alarak da kanıtladı. Elektrikli SUV modeli, yetişkin yaya ve çocuk yolcu korumasında Avrupa’nın referans çarpışma testlerinde şimdiye kadarki en yüksek sonuna imza atmayı başardı. ENYAQ iV’nin iyi bir şekilde korunan yüksek voltajlı bataryası ise kaza sırasında riski hiç artırmayacak şekilde konumlandırıldı. Ayrıca kaza araştırma ve yangın güvenliği uzmanları tarafından da ENYAQ iV’nin konvansiyonel motorlu araçlar kadar yüksek güvenliğe sahip olduğu onaylandı.

ŠKODA’dan akıllıca tasarım çözümleri

ŠKODA, tüm otomobillerinde olduğu gibi elektrikli araçlarında da tasarımları en ince detaylarına kadar düşündü. Kaza sırasında riski daha aza indirmek adına gövde altına yerleştirilen batarya paketi, aynı zamanda su geçirmez ve sağlam bir muhafazaya yerleştirildi.

Kaza durumunda da yüksek güvenliği sağlaması adına gelişmiş güvenlik sistemleri de devreye alınıyor. Bataryanın sıcaklığı, şarj durumu ve diğer parametreler sürekli olarak izlenirken, yüksek voltaj sistemi de, arıza ya da kaza durumunda milisaniyeler içinde batarya bağlantısını keserek araç içerisindekiler için bir tehlike oluşmasını engelliyor.

Vertiv’den veri merkezi yatırımlarında dikkat edilmesi gereken noktalar

Bugün pek çok konuda olduğu gibi veri merkezlerinde dijital altyapıları destekleyen kritik altyapı çözümlerinde ne düzeyde hizmet alınması gerektiğine dair doğru kararı vermek için sayısız seçenek mevcut. Bir yanda hiçbir şeyi şansa bırakmak istemeyen kullanıcılar için, düzenli önleyici bakım, 7/24 acil hizmet, güç ekipmanı için bir dizi uygulama (IR taramaları, anahtarlama donanımı bakımı ve birincil ve ikincil devre kesici testi) ve hassas soğutma üniteleri için soğutma optimizasyonu hizmetleri bulunuyor. Diğer yanda ise sadece bir sorun ortaya çıktığında acil hizmet sunan seçenekler yer alıyor. Bunun yanı sıra ihtiyaca göre kişiselleştirilebilecek veri merkezi altyapı hizmetleri de söz konusu.

Bu kararı alırken dikkat edilmesi gereken üç unsur var: Hizmetin değerini anlamak, risk faktörünü ortaya koymak ve bir ekipman arızası meydana geldiği zaman karşılaşılacak sonuçları hesaplamak.

Vertiv, veri merkezleri için doğru hizmet paketini seçmede yardımcı olacak üç önemli soruya yanıt arıyor.

1- Veri merkezleri altyapı çözümleri hangi değeri sağlıyor?

Vertiv’in yaptığı da dahil olmak üzere birçok çalışma, önleyici bakım hizmet programlarının yetkin teknisyenler tarafından uygulandığında; UPS üniteleri, UPS pilleri, güç dağıtım ekipmanları ve hassas soğutma üniteleri veri merkezi ekipmanlarının maksimum güvenilirliğini sağladığını ortaya koyuyor. Düzenli önleyici bakım, sorunlar oluşmadan veya maliyetli arızalara yol açan büyük problemlere dönüşmeden önce sistematik incelemeler ve tespitlerle arızaların başlangıç aşamasındayken düzeltilmesini sağlıyor.

Vertiv’in analizine göre yılda iki kez önleyici bakım hizmeti alan Kesintisiz Güç Kaynağı (UPS) Üniteleri için Arızalar Arasında Ortalama Sürenin (MTBF), bu hizmeti hiç almayan makinelere göre 23 kat daha yüksek olduğunu belirten Vertiv Türkiye ve Orta Asya Veri Merkezi Çözümleri ve Kanal Satış Müdürü Hakan Yaran, “Bu durum söz konusu ekipman güvenilirliği olduğunda alınan kısıtlı bir hizmetin bile çok önemli bir işlevi olduğunu gösteriyor. Düzenli hizmet, kritik uygulamaların çalışır durumda kalmasını sağlamanın ötesinde, aynı zamanda ekipmanın ömrünü uzatıyor, enerji verimliliğini artırıyor ve en yüksek performansın ortaya koyulmasını garantiliyor. Tüm bu faydalar hizmet maliyetinin karşılığını vermenin ötesinde kalıcı bir değer sunuyor” diyor.

2- Risk faktörü nedir?

Düzenli hizmet her zaman bir değer taşır, fakat böylesi bir hizmeti almak ne kadar kritik? Başka bir ifadeyle, ekipmanların arızalanma ihtimali nedir? Çoğu güç ve hassas soğutma ekipmanı son derece güvenilir bir teknolojiyle üretilse de tüm ekipmanlar, üretici şirkete göre değişmekle birlikte belli bir ömre sahip bileşenler içerir. Hizmet ziyaretleri, ekipmanı iyi koşullarda çalışır durumda tutmak için bu bileşenlerin denetimleri, testleri, ölçümleri ve ayarlarının yanı sıra ihtiyaç duyulduğunda parça değişimini ve temizlik uygulamalarını içerir.

Önleyici bakım ziyaretlerinin ne sıklıkta gerçekleşmesi gerektiğine karar vermenin de önemli bir nokta olarak karşımıza çıktığına dikkat çeken Hakan Yaran sözlerini şöyle sürdürüyor: “Üreticilerin bu konudaki tavsiyelerinin yanında ekipmanın yaşı, içinde bulunduğu durum da bu kararı alırken göz önünde bulundurulması gereken etkenler arasında yer alıyor. Aynı zamanda uygulama, kurulum tasarımı ve çalışma koşulları da değerlendirilmesi gereken diğer etkenler olarak göze çarpıyor. Örneğin, güç kalitesinin sürekli düşük olduğu zorlu ortamlarda çalışan eski ekipmanlar daha büyük arıza riski taşır ve çoğu zaman üreticinin tavsiyesinden daha fazla bakım gerektirebilir.”

3- Hangi düzeydeki riskler tolere edilebilir?

Başarısızlık riskinin yüksek, düşük ya da ikisinin arasında bir yerde olup olmadığına karar verdikten sonraki adım dijital altyapı sistem arızasının sonuçlarını tartmaktır. Eğer sistem çökerse neler olacağını öngörmek gerekir. Böyle bir olay sadece çalışanların dosyalarına erişememesi ve belki bir iki gün iş kaybı yaşanmasından öte yüz binlerce dolar gelir kaybına neden olan ve marka prestijine zarar veren bir felaket olarak değerlendirilecektir. “Başarısızlığın sonuçları ne kadar büyükse, onu önlemek de o kadar önemli hale gelir ve bu durumda hizmete yatırım yapmayı daha fazla düşünmek gerekir” diyen Yaran,

“Eğer veri merkezlerinde aynı işlevi gören birden fazla ekipman varsa ya da çift veri merkezi bulunuyorsa bir ekipmanın arızalanması ya da tüm veri merkezinin çökmesi durumunda zararın boyutu daha az olacaktır. Bu, elbette alınacak hizmetin önemli olmadığı anlamına gelmiyor. Fakat bu gibi koşullarda servis ziyaretleri daha uzun aralıklarla gerçekleşebilir” diye konuşuyor.

Doğru ya da Yanlış Cevap Yoktur- Önemli Olan Konfordur

Güç ve hassas soğutma ekipmanları dahil olmak üzere veri merkezi kritik altyapısı için düzenli hizmet, birçok yönden bir işletme için çok değerli olabilir. Vertiv’in üreticilerin tavsiyelerini yerine getirmek, bileşenlerin profesyonel olarak test edilmesini ve belirtildiği şekilde değiştirilmesini sağlamak için yetkin teknisyenlerle çalışılmasını önerdiğini açıklayan Vertiv Türkiye ve Orta Asya Veri Merkezi Çözümleri ve Kanal Satış Müdürü Hakan Yaran, “Dahası yüksek kalitede altyapı hizmeti almak kuruluşların misyonu, müşteri memnuniyeti ve işin süregelen başarısı için önemli olan uygunluk, performans ve verimlilik düzeylerine ulaşılmasında kilit öneme sahiptir” diyor.

Orman yangınlarına müdahale için uçak filomuzu genişletmeliyiz

Türkiye son günlerde tarihinin en büyük orman yangınlarıyla karşı karşıya. Türkiye’nin dört bir tarafında çıkan orman yangınları Türkiye’nin akciğerlerini yakarken, Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi’den, “Yanan ormanlarımızı imece usülü tekrar yeşertelim, orman yangınlarına karşı uçak ve helikopter filomuzu genişletelim” çağrısı geldi.

Yaşanan durumu “Ciğerlerimiz yanıyor” diye özetleyen Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, orman yangınlarının aynı anda farklı noktalarda çıkmasından dolayı suikast şüphesine de temas etti. Eskinazi, “Türkiye eli kolu bağlı yaşananları izleyecek noktada değil. Yetkililer gerekli soruşturmaları yaparak gerçeği ortaya çıkaracaktır. Ormanlarımızın daha korunaklı alanlar olması gerektiği bu süreçte daha net bir şekilde görüldü. Valiliklerimizce ormanlarımızın varlığını koruyacak tedbirlerin açıklanıyor olmasından mutluyuz. Ormanlarımızın korunması için sürekli ve bütüncül çözümler geliştirmeliyiz” diye konuştu.

Uçak ve helikopter filomuzu genişletmeliyiz

Orman yangınlarına anında ve etkin müdahale için uçak filomuzu genişletmemiz gerektiğinin ortaya çıktığına da işaret eden Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, 783 bin 532 kilometrekarelik yüzölçümüne sahip olan Türkiye’nin güçlü bir devlet olduğunu ormanlarında çıkması muhtemel yangınlara müdahale edecek uçak ve helikopter filosunu güçlendirmesi gerektiğine dikkati çekti.

Türkiye’nin farklı noktalarındaki orman yangınlarının kontrol altına alınması için insan üstü çaba gösteren ekiplere de teşekkür eden EİB Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, yangınlarda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diledi.

ÜRETİM DURAKLAMA RİSKİ YOK

Üretim hattınızın duraklama riskini azaltırken aynı zamanda verimliliğini artırabilirsiniz.

İmalatta en önemli konu; maksimum verimlilik sağlamaktır. Günümüzde, şirketler rekabet edebilmek için yüksek performanslı üretim hatlarına sahip olmak zorundalar.

Üretim hattında yanıp sönen kırmızı ışıkların görülmesi ve makine alarmları fabrikalardaki en korkulu senaryolardır. Bir üretim hattında arıza ve arıza kaynaklı plansız duruşlar maliyeti yüksek kayıplara neden olur. Etiketleme sistem seçiminin fabrikanın üretim hattı ve ürünlere uygun olması üretim duruşlarını ortadan kaldırıyor, tecrübeli tedarikçilerle çalışmak ve servis hizmeti almak ise fabrikalar için önemini koruyor.

DURMAYAN FABRİKALAR İÇİN TASARLANDI

Novexx Solutions XLS 2xx etiketleme sistemleri durmayan fabrikalar için tasarlandı. Ardışık modda çalıştırılan iki etiketleyici birbiri arkasına yerleştiriliyor. Etiketleyicilerden yalnızca biri çalışırken diğer gerektiğinde devreye girmesi için Standby komutunda hazırda bekliyor.

Etkin olarak çalışan etiketleyici, etiket rulosunun sonuna geldiğinde veya bir arıza meydana gelirse kapanıyor. Bu durumda diğer etiketleyici görevi devralarak etiketleme işlemine devam ediyor.

Bu şekilde tüm ürünlerin etiketlemesi üretim hattını durdurmadan devam ediyor. Operatörlerin de yeni etiket malzemesini yerleştirmesi ve küçük arızaların yeterli giderilmesi için zamanı oluyor.

Etiketleme çözümlerinde uzmanlığını kanıtlamış olan Almanya merkezli Novexx Solutions her kapasitedeki ihtiyaca yönelik olarak fabrikalara etiketleme çözümleri sunuyor.

GÜÇ AKTARIM ÜRÜNLERİNİ KARŞILAŞTIRIRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

Güç aktarım ürünleri seçerken ürünün ömrü önem arz etmektedir. Ürünlerin ömrünü etkileyen etkenlerin başında ise yanlış kullanım ve bakımların doğru yapılmaması gelmektedir.

Güç aktarım ürün pazarında ürün çeşitliliği dikkat çekiyor. Ürün pazarının yüzde 40’ını Avrupa oluştururken Yüzde 35’i yerli, yüzde 25’i ise Uzakdoğu menşeilidir. Avrupa orijinli ürünlerin marka bilinirliğinin yüksek olması nedeniyle Uzakdoğu ürünleri arasında fiyat farkı dikkat çekmektedir. Bu noktada tercih yaparken önemli olan ürünün ömrüdür.

EĞİTİMLERLE ÜRÜN DAHA DOĞRU KULLANILIYOR

Güç aktarım ürünlerinde ürünün ömrünü yanlış kullanım ve bakımlarının doğru yapılmaması etkili oluyor. Ürünün menşeinin ürün ömrüne etkisi ise doğru kullanım ile karşılaştırıldığında ihmal edilebilecek seviyededir. Doğru kullanım için yapılması gereken, güç aktarım ürün kullanımı ve bakım uygulamaları hakkında firmaların ilgili mühendis, teknisyen, ustabaşı gibi tüm teknik personelini konu ile ilgili uygulamalı eğitimlerle bilgilendirmektir. Güç aktarım eğitimleri ve ürünleri ile sanayi kuruluşlarının verimliliğini sürekli artırmaya yönelik alt yapıya sahip olmak içinse tedarikçi firmanın finansal ve lojistik yapısının güçlü olması gerekmektedir.

FARKLI ÖZELLİKLERE SAHİP ÜRÜNLERİ BİR ARAYA GETİRİYOR

Silkar Endaş, ürün karşılaştırma için farklı özellik ve fiyattaki güç aktarım ürünlerinin satış ve eğitimini eşzamanlı olarak sunuyor. Rulman konusunda FAG & INA, NSK, KG, GBM, HRB, MGM gibi bir çok markanın temsilciliğini yapıyor. Ayrıca rulmanın ömrünü etkileyen yağlama, sızdırmazlık, sökme-takma ve güç aktarım; zincir, kayış, kaplin, kasnak gibi ürün gruplarında OKS, SIMRIT, GARLOCK, FENIX, REXNORD, MEGADYNE, OPTIBELT markalarıyla Türkiye pazarında bulunmaktadır.

Z kuşağı ile Moda endüstrisini asgari ücret tutarındaki burs ve iş garantisi buluşturacak

 Yüksek Öğretim Kurumları Sınavına 2021 yılında 3 milyonun üzerinde genç girdi. Z kuşağının en başarılı gençlerinin Tekstil Mühendisliği’ni tercih etmesini isteyen Türk Moda Endüstrisi, olanaklarını gençlerin önüne serdi.

Z kuşağının Tekstil Mühendisliğini tercih etmesini isteyen Türk Moda Endüstrisi, daha katma değerli ihracat için Tekstil Mühendisliği’ni tercih edecek başarılı gençlere karşılıksız burs ve mezun olunca iş garantisi sunuyor.

“Tercihim Tekstil Mühendisliği” ismi verilen projeyle Z kuşağının tercihlerinde etkili olmak isteyen Moda Endüstrisi, geçen iki yılda ilk 80 bine giren 166 öğrencinin tekstil mühendisliğini tercih etmesini sağladı. Moda Endüstrisi, 2021 yılında meslek seçimi yapacak başarılı gençleri sektöre kazandırmak istiyor.

Proje İzmir’den başladı

2018 yılında “Modanın Mühendisleri” ismiyle projeye start veren, “Tekstilde Gelecek Var” mottosuyla gençleri Tekstil Mühendisliğini tercih etmeye davet eden, sonrasında projeyi Türk Moda Endüstrisi’nin projesi haline getiren Ege İhracatçı Birlikleri 2021 yılı üniversite sınavı sonuçlarının açıklanması sonrasında başarılı üniversite adayı gençleri, Tekstil Mühendisliği’ni tercih etmeye davet etti.

Tekstil sektörünü heyecanın, dinamizmin, yaratıcılığın, başarının, modanın, renklerin, ışıkların, podyumların hepsinin bir arada olduğu eşsiz bir sektör olarak tanımlayan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı ve Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı Jak Eskinazi, tekstil mühendisinin ürünün iplikten başlayıp mağazaya girene kadar bütün süreci yönettiğininin altını çizdi.

Sürdürülebilirliği birlikte kurgulayabiliriz

Bu yıl üniversitede tercih yapacak gençlere; “Tekstil mühendisliği kendi fikirlerinizi özgürce yansıtabileceğiniz çok geniş bir alana sahip” diyen Eskinazi, “Örme, dokuma, boyama, iplik, konfeksiyon alanları yanında, ARGE, imalat, satış, pazarlama, tekstil makinalarının hepsi tekstil mühendisliğinin ilgi alanlarına giriyor. İçine girildiğinde uzmanlık kazanılabilecek, kendi kabiliyetlerinize göre, isteklerinize göre uzmanlaşmanızın mümkün olduğu bir bölümde okuyacaksınız. Gençlerimiz çevre konusunda son derece hassas, geleceklerine sahip çıkıyorlar, sürdürülebilirliğe büyük önem veriyorlar. Bizde üretimlerimizi bu yönde dönüştürüyoruz. Bu çerçevede, hayata değer katmak isteyen, yaptığı çalışmalarla işine, kendine ve gelecek nesillere dokunmak isteyen herkesi tekstil mühendisliği bölümlerine davet ediyoruz. Tekstil sektöründe sürdürülebilirliği birlikte planlamak istiyoruz” şeklinde konuştu.

Sertbaş: “Hedeflerimize nitelikli iş gücüyle ulaşabileceğiz”

Türk Moda Endüstrisinin öncelik verdiği konuların başında inovasyon, tasarım, markalaşma ve üniversite-sanayi iş birliği başlıklarının geldiğinin altını çizen Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş, bu hedeflere nitelikli iş gücüyle ulaşılabileceğine dikkati çekti.

Tekstil ve Hazır giyim sektörlerinin yıllık 16 milyar dolar dış ticaret fazlası verdiğini, yıllık 26 milyar dolarlık ihracatla Türkiye’nin ihracatının yüzde 15’ine imza atttığını ifade eden Sertbaş, “Avrupa Birliği ülkelerine hazır giyim ihracatında ülkemiz, Çin ve Bangladeş’in ardından 3’üncü sırada yer alıyor. İstihdam açısından değerlendirdiğimizde, perakende sektörü dahil 2 milyonu aşkın çalışanımız var. Kadın istihdamında ise yüzde 50’ye ulaşıyoruz. Euromonitor’dan alınan bilgilere göre, 2030 yılına kadar Türkiye’nin hazır giyim sektörü yıllık ortalama yüzde 6,8 büyüyecek ve 2030 yılında 53 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşacak. Özetle sektörümüz, üretim ve istihdamdaki büyük ağırlığıyla, sürekli büyüyen ve pozitif yönde ayrışan, Türk ekonomisinin lokomotif sektörlerinden birisi konumunda. Tekstil ve hazır giyim sektörü son derece dinamik bir sektör. Fuar organizasyonları, sektörel ticaret heyetleri gibi sık sık seyahatler var olan, sürekli yeni insanlarla tanışılan çok renkli bir sektör. Yaratıcı fikirlerin özgürce hayata geçirilmesine olanak sağlayan eşsiz bir sektörde iş garantisi veren bir projeye başarılı gençlerimizi dahil etmek istiyoruz. Böylelikle öğrencilerimizin mezun olduklarında işleri hazır olacak” diye konuştu.

Proje kapsamında, İlk 20 bine giren öğrenciler Tekstil Mühendisliğini ilk beş tercihleri arasında yazmaları halinde net asgari ücret tutarında, 20-50 bin arasındaki öğrenciler asgari ücretin yüzde 70’i, 50-80 bin arasındaki öğrenciler asgari ücretin yüzde 50’si kadar burs almaya hak kazanıyor.

Burs fonunu, Ticaret Bakanlığı’nın onayıyla Tekstil ve Hazır Giyim İhracatçıları Birlikleri ve Tekstil Sanayii İşverenler Sendikası finanse ediyor.

2019 yılında start alan “Tercihim Tekstil Mühendisliği Projesi”nde ilk yıl 92 öğrenci burs almaya hak kazanırken, ikinci yıl burs kazanan isimlere 74 öğrenci ilave oldu. Türkiye’de 14 üniversitede tekstil mühendisliği bölümü yer alıyor. Bu proje ile Tekstil mühendisliği bölümünün doluluk oranları yüzde 42’den yüzde 86’ya çıktı ve bölümün tercih edilme oranı yüzde 208 arttı.

Temassız devrime kadın tasarımcılar damga vurdu

 Ticaret Bakanlığı’nın desteğiyle Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği’nin bu sene 16’ıncısını düzenlediği EİB Moda Tasarım Yarışması’nda finale kalan 10 tasarımcı seçildi.

Ülke genelinde kadın istihdamında yüzde 50’lik oranla açık ara lider konumda olan hazır giyim ve konfeksiyon sektöründe finale kalan ilk 10 tasarımın 8’ini kadınlar oluşturdu.

Ege İhracatçı Birlikleri’nde bir araya gelen deneyimli tasarımcılardan oluşan ön jüri tüm başvurulardan ilk 20 tasarımcıyı seçerken, ikinci elemede; Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş, EHKİB Sosyal Organizasyonlar ve Yarışma Komitesi Başkanı Tuğba Hazar, EİB Moda Tasarım Yarışması Mentörü Moda Tasarımcısı Özlem Erkan, EİB Moda Tasarım Yarışması Komite üyeleri Gülberk Örün ve Serhat Işık’tan oluşan jüri; 20 tasarımcıyla mülakat yaparak finale kalan 10 tasarımcıyı seçti.

Haziran ayında sektör olarak hem Türkiye’de hem bölgede Cumhuriyet tarihinin ihracat rekorunu kırdıklarını söyleyen Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş sözlerine şöyle devam etti:

“Türkiye geneli Haziran ayı ihracatımız 2020 yılına göre yüzde 34 artarak 1,8 milyar dolar olarak gerçekleşirken, EHKİB Haziran ayı ihracatımız ise yüzde 26 artarak 131 milyon dolar oldu. Birlik olarak 2021’in ilk yarısında geçen seneye göre yüzde 31 artışla 690 milyon dolar ihracat gerçekleştirdik. 2014 yılındaki ulaştığımız 1 milyar 407 milyon dolar ihracatımız, şu ana kadarki en yüksek rakamımızdı. Son 1 yıllık dönemde 1 milyar 470 milyon dolar ihracat gerçekleştirerek bu eşiği aştık. 2021 yılı 1,5 milyar dolar ihracat hedefimize ulaşarak, tarihimizde bir ilke imza atacağız. 2021’in ilk yarısında EHKİB olarak ihracat birim fiyatımız 16,2 dolardan 17,7 dolara yükseldi. Türbülanslı ve belirsizliklerle dolu bir dönemde; tasarım ile yakaladığımız bu başarı, katma değerli ihracatın en güzel örneği.”

Katma değeri yüksek ekonomiyi çağın ötesinde düşünen tasarımcılar kuracak

Yarışmacıların bu sene ilk kez İlkbahar-Yaz / Kadın ve Erkek koleksiyonu hazırladığını anlatan EHKİB Sosyal Organizasyonlar ve Yarışma Komitesi Başkanı Tuğba Hazar, yarışmaya yoğun başvuru olduğunu açıkladı.

“Bu sene 16’ıncısını düzenlediğimiz yarışmamızda, karşımızda motivasyonu son derece güçlü bir kitle bulduk. Yarışmacılarımızın her biri 4’er tasarım sundu. Temamız pandeminin yarattığı akımlardan biri olan contact-less/temassız fikriyle üretilen her tasarımda; kültürel ve zihinsel barikatları, modern toplumun baskıcı ve hiyerarşik kodlarını kaldıran bambaşka perspektifleri inceledik. İlk 10’u belirlemekte gerçekten zorlandık. Değerlendirme sürecimiz jürimiz tarafından titizlikle yapıldı. Katma değeri yüksek ekonomiyi çağın ötesinde düşünen tasarımcıların kuracağı bir gelecek inşa ediyoruz. Pandemi koşullarının uygun olması halinde sonbaharda fiziki düzenlenmesi planlanan final defilesinde 10 finalist şampiyonluk için yarışacak.”

Hububat bakliyat ve yağlı tohumlar ihracatı yılın ilk yarısında yüzde 17 arttı

Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliğimizin 2020 yılı Ocak-Haziran dönemi ihracatı 265 milyon dolarken, 2021 yılında yüzde 17 artışla 309 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.

Birliğimizin ihracatında bitkisel yağ lokomotif konumunda. Üyelerimiz bitkisel yağ ihracatçıları 168 milyon dolar ihracata imza atarak, Birliğin ihracatından yüzde 54 pay aldı.

140 ülkeye gönderdiğimiz, 2020 yılında 981 milyon dolar rakamına ilerleyen bitkisel yağ ihracatımızın 2021 yılı sonunda 1 milyar 250 milyon dolara ulaşmasını bekliyoruz.

Değirmencilik ürünleri, yağlı tohumlar, şekerleme, unlu mamuller ihracatımızda öne çıkan diğer sektörlerimiz oldu.

Ocak-Haziran döneminde yüzde 66 ivmeyle 32 milyon dolarlık çikolatalı şekercilik mamulleri, yüzde 1 ilerlemeyle 23 milyon dolarlık yağlı tohumlar, yüzde 6 artışla 21 milyon dolarlık küspeler ve hayvan yemleri ve yüzde 40 yükselişle 16 milyon dolarlık hububattan mamul ürün satıldı.

Altı ayda en çok ihracat gerçekleştirilen ilk 5 ülke sırasıyla; 38 milyon dolarla Libya, 26 milyon dolarla Yemen, 18 milyon dolarla Tunus, 15 milyon dolarla Cezayir ve 14 milyon dolarla Almanya’dır.

2021 yılı Ocak-Haziran döneminde ihracatta en çok artış gösteren 3 ülke sırasıyla, Mozambik, Brezilya ve Suriye oldu.

Türkiye geneli olarak baktığımızda Orta Doğu, ABD, Afrika başta olmak üzere 203 ülkeye ihracat gerçekleştirmekteyiz. Ege özelinde ise 150 ülkeye ihracat yapıyoruz.

2021 yılı için 550 milyon dolar ihracat hedefimiz var. Hububat bakliyat ve yağlı tohumlar sektörü, geniş ürün gamı ile ülkemizin gıda ihracatını sırtlayan lokomotif sektörlerden biri.

Türkiye’nin gıda ihracatının yüzde 41’i sektörümüze ait. Ülkemizin 2020 yılındaki 18 milyar dolarlık gıda ihracatının 7,3 milyar dolarlık kısmını sektörümüz gerçekleştirdi.

6 Gıda Birliğimiz paydaşlığında iki senedir başarıyla yürüttüğümüz ve Ticaret Bakanlığı’nca desteklenen “TURQUALITY Proje”mizle ABD’de gıda ürünlerimizin tanıtımına devam ediyoruz.

Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri Tadım Etkinliği, Mayıs ayında Vegas Üniversitesi (UNLV-University of Nevada-Las Vegas / Las Vegas) mutfak laboratuvarında gerçekleşti.

ABD’nin yaklaşık 2,6 trilyon dolarlık ithalatının 160 milyar dolarlık kısmını gıda ürünleri oluşturuyor. Bizim 2020’de ABD’ye Türkiye geneli gıda ihracatımız 970 milyon dolar seviyesindeydi.

2023 yılında bu rakamı 1,5 milyar dolara çıkarmayı istiyoruz. ABD pazarında güçlü olduğumuz gıda sektörlerimizin başında 373 milyon dolarlık ihracatla hububat bakliyat yağlı tohumlar ve mamulleri geliyor. Sektörümüz ABD’ye gıda ihracatının yüzde 38’ini gerçekleştiriyor.

Sektör özelinde Türkiye geneli ABD’ye ihracatımız son 3 yılda yüzde 43 arttı. Ege’den ABD’ye yapılan ihracatımızda ise son 3 senede yüzde 61 yükseliş kaydettik.

Bunun yanı sıra Ege Bölgesi’nin geleneksel ihraç ürünlerinden haşhaş tohumu ihracatında en büyük ihraç pazarı Hindistan pazarında 2 yıldır yaşanan tıkanıklığın giderilmesi için Ticaret Bakanımız Sayın Dr. Mehmet Muş’tan destek sözü aldık.

Hindistan’ın haşhaş tohumu ithalatının açılması için Ticaret Bakanlığımız nezdinde girişimlerimizden olumlu sonuçlar elde edeceğimize inanıyoruz.

Sorunun ivedilikle çözülmesi halinde 18-20 bin ton haşhaş tohumu ihraç ederek 65-70 milyon dolar civarında dövizi ülkemize kazandırabilecek noktadayız.

Dünyanın en büyük etki hızlandırma programı Accelerate2030’a katılmaya hak kazanan 15 girişim belli oldu
Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda çözüm geliştiren, ileri aşama pozitif etki odaklı girişimlere yönelik hızlandırma programı Accelerate2030’a katılacak 15 girişim seçildi.
GIZ, Türkiye Girişimcilik Vakfı, Impact Hub Istanbul ve UNDP Türkiye iş birliğinde Türkiye’de bu yıl üçüncü kez hayata geçirilen Accelerate2030 programında ilk aşama tamamlandı.
Fikir üretme aşamasının ötesine geçmiş ve toplumsal veya çevresel problemlerin çözümüne aracılık eden, halihazırda işleyen bir ürün veya hizmete sahip ileri aşama girişimleri hedefleyen program kapsamında, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları üzerinde azami seviyede etki yaratma potansiyeline sahip 15 girişim seçildi.
Algae Biodiesel, Anadolu Meraları, CraveHome, ecording, EVREKA, Genz Biotechnology, iFarm Agri tech, Laska, Macerita, moritoys, Nivogo, Oleatex, Sanad, SOYL-GEL ve This Is Mana olmak üzere seçilen 15 girişimin üçünü göçmenlere ait girişimler oluşturuyor.
Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ve/veya göçmen sorunlarının çözümüne katkı sağlamayı hedefleyen girişimlerin alanları ise şöyle:
Algae Biodiesel, karbon negatif biyoyakıt üretmek için atık su ve baca gazını kullanıyor.
Anadolu Meraları, 2014 yılından bu yana onarıcı tarım ve bütünsel yönetimin öncü ve yenilikçi lideri.
Cravehome, sertifikalı yerel ev aşçılarıyla kullanıcıları bir araya getiren online bir ev yapımı yemek siparişi ve teslimat platformu.
Ecording, küresel iklim krizine karşı sürdürülebilir ve yenilikçi çevre teknolojileri geliştiren bir sosyal girişimdir.
Evreka, akıllı çözümler geliştirerek dünyadaki atık operasyonlarını yönetme biçimini yeniden şekillendiren global bir SaaS şirketi.
Genz, erken hastalık tespiti ve kişiselleştirilmiş tedavi için yeni ve erişilebilir bakım testi çözümleri geliştiren bir biyoteknoloji şirketi.
iFarm, topraksız tarım alanlarını kontrol etmek ve izlemek için akıllı bir sistem kiti sağlıyor.
Laska, yenilikçi, çevre dostu ve sürdürülebilir üretim yaklaşımlarıyla ömrü biten lastikleri yenilenebilir yakıt ve karbon siyahı olan farklı hammaddeler olarak ekonomiye kazandırıyor.
Macerita, insanların 3B haritalardaki açık alanları keşfedebileceği ve çevrimiçi sınıflar aracılığıyla açık hava etkinliklerini öğrenebilecekleri bir keşif platformu. Moritoys, yeni nesil oyuncaklar ve okul öncesi çocuklar için oyun ürün ve hizmetleri tasarlıyor.
Nivogo, perakende zincirlerinin ve markaların bir sebepten (müşteri iadesi, defolu ürün, üretim hatası, teşhir vb.) satıştan çekerek atıklaştırdığı ürünleri onlar adına yenileyerek tekrar “satılabilir” hale getiren ve bu ürünlerin satışını kendi satış kanallarında veya marka ortaklarının uygun gördüğü yerlerde gerçekleştiren bir sosyal girişim.
OleaTex, bitki tabanlı atıklardan üretilen yüzde 100 vegan ve sürdürülebilir deri üretiyor.
Sanad, göçmen kadınlara Arapça konuşan psikologlarla bağlantı kurma şansı veriyor.
SOYL-GEL, bitkilere kontrollü su salınımını sağlayan bir hidrojel üretiyor.
This Is Mana, tekstil perakendecisi markalara, kendi atıklarından yeni ürünler tasarlayarak üretim ve tasarım desteği sağlıyor.
Bu yıl 20’den fazla ülkede gerçekleştirilen ve dünyanın en büyük etki ölçeklendirme programı olan Accelerate2030, girişimler için uzman eğitimleri ve kapasite güçlendirme etkinlikleri içeren altı aylık bir hızlandırma yolculuğundan oluşuyor. Ayrıca Accelerate2030, katılımcılarına programa dahil olan kurumsal şirketler ve kamuyla iş ortaklıkları geliştirebilecekleri bir altyapı sunuyor. Bu yolculuğu tamamlayan beş girişim, İsviçre’nin Cenevre kentinde gerçekleşecek programın finaline katılmaya hak kazanıyor.

HABASİT’TEN GIDAYA ÖZEL KONVEYÖR BANT ÇÖZÜMLERİ

Konveyör bant üreticisi Habasit, beyaz et sektörünün kendine özgü zorluklarını ve imkanlarını iyi bilmesi sayesinde sürecin tamamı için eksiksiz çözüm sunabiliyor.

Gıda sektörüne yönelik geniş ürün gamıyla müşterilerine destek veren konveyör bant üreticisi Habasit, beyaz et sektörünün kendine özgü zorluklarını ve imkanlarını iyi bilmesi sayesinde burada da en uygun çözümleri sunuyor.

Habasit, paketlenmemiş çiğ et ya da yemeye hazır paket ürünlerinde, sürecin tamamı için eksiksiz çözüm sunabiliyor.

MALİYETLERİ DÜŞÜRÜYOR, KONTAMİNASYON RİSKİNİ AZALTIYOR

HabasitLINK® plastik modüler bant grubundan Super HyCLEAN®, beyaz et üretimindeki süreçler göz önünde bulundurularak tasarlandı. Ürün, makina üreticileri ve son kullanıcıların sektörde artan ihtiyaçlarına yönelik yeni çözümler aradıkları bir dönemde geliştirildi.

Ürünün hijyenik tasarımı, maksimum sağlık hizmet standartlarını destekliyor. Yeni plastik modüler kayışda; köşeler, menteşeler ve çubuklar gibi bakteri üremesine uygun yerlerin aksine, çok az çukurlu ve plastik modüller arasında içinde artık birikebilecek boşluklar bulunmuyor.

Yapısı itibarıyla hızlı, rahat ve etkili bir temizliğe imkan veren modüler bant, böylece temizlik maliyetlerinin düşmesine, bununla bağlantılı olarak su gibi doğal kaynakların daha az kullanılmasını sağlarken, çapraz kontaminasyon riskini büyük oranda azaltıyor.

BİRKAÇ SANİYEDE ÇIKARTILIP TAKILIYOR

Firmanın ürün yelpazesi, HabasitLINK modüler bantlar için özel olarak tasarlanan patentli, hızlı kayış açma sistemi Habasit Saniclip’i de içeriyor.

Özellikle beyaz et sanayisi gibi bant temizliğinin sıklıkla yapılması gereken uygulamalarda, kolay pim montajı ve demontajı için önemli bir araç olarak öne çıkıyor. Klips, ilave bir alet ya da araca gereksinim duymayarak birkaç saniye içinde rahatlıkla sökülüp takılabiliyor.

Her iki ürün birlikte kullanıldığı takdirde, kapsamlı ve kusursuz bir temizliğin ortaya çıkmasını sağlıyor.

OPTİMAL HİJYENE OLANAK SAĞLIYOR

Firmanın söz konusu sektörde sunduğu ürünlerden Habasit® Cleandrive, kompleks beyaz et uygulamalarında optimal hijyene olanak tanıyor.

Özel bir termoplastik poliüretan (TPU) formüle ve hijyenik tasarıma sahip bant, gıda işleme için ideal bir kombinasyon sunuyor.

TPU formülün hidroliz ve mikrop direnci yeteneği sayesinde mikrop oluşumunun önüne geçiliyor ve her gün sıcak su ve sert kimyasallarla yıkanmaktan kaynaklanan malzemedeki bozulmalara ve yıpranmalara karşı dayanıklı hale getiriyor.

“SEKTÖRDEKİ FABRİKALARIN HER NOKTASINA UYGUN ÜRÜNLERİMİZ VAR”

Beyaz et tesislerinde kırmızı et tesislerinden çok daha fazla katma değerli süreç olduğuna dikkat çeken Habasit Türkiye Gıda Sektör Yöneticisi Yöneticisi Özgür Cavlı, “Süpermarkete gidin ve etrafınızda ne kadar tavuk ürünü olduğuna bir bakın. Dilimlenmiş, nugget, pane olan/olmayan, kesilmiş/kesilmemiş, pişirilmiş, kemiksiz, marine, baharatlı… Beyaz et için süreç çok daha karmaşık ve Habasit, fabrikanın her noktasında var olabilecek kadar geniş bir ürün yelpazesine sahip.” diyor.

“GELECEK İÇİN TOPLUM 5.0 KAVRAMINI BENİMSEMELİYİZ”

Halıcı Group CEO’su ve Toplum 5.0 Akademi Başkanı Dr. Hüseyin Halıcı, geleceğin insan temelli olarak dijital dönüşüm önderliğinde tasarlanması gerektiğini dile getirdi.

Halıcı Group CEO’su ve Toplum 5.0 Akademi Başkanı Dr. Hüseyin Halıcı, Toros Üniversitesi Endüstri Mühendisliği ve Verimlilik Topluluğu tarafından organize edilen “ZİRVETOR’21” etkinliğine katılarak sanayide dijital dönüşüm Endüstri 4.0, sanayinin haricindeki dijital dönüşüm ve Toplum 5.0 ile ilgili bilgiler verdi, öğrencilerin sorularını yanıtladı.

“İNSANLIĞIN HEDEFİ YAŞAMAYA GELDİĞİ BİR DÜNYA KURMAK”

Yapay zekayı; sistem, makina veya robotun insana benzer yapıda davranması olarak nitelendiren Dr. Halıcı, kavramın ilk çıkışının 1950’lere dayandığını, ancak dijital dönüşüm ya da Endüstri 4.0 ile birlikte insandan bağımsız yapı sayesinde gündeme geldiğini belirtti.

Yapay zekanın otomotivden sanata, basın yayından tıp sektörüne kadar her alana gireceğini aktaran Dr. Halıcı, gelecekte insanlığın en büyük hedefinin, sadece yaşamaya geldiği bir dünya kurmak olacağını söyledi.

Dr. Halıcı, böyle bir dünyada her şeyin insandan bağımsız olarak gerçekleştirilmesinin önemine işaret ederek, yapay zekanın en önemli rolü oynayacağını ve insanların değil insanların yaptığı işlerin yerini alacağını vurguladı.

“NASIL EĞİTİRSEK ÖYLE YETİŞİR”

Yapay zekadan değil, onu kötüye kullanan insanlardan korkulması gerektiğini kaydeden Dr. Halıcı, “Yapay zeka çocuğa benzer. Nasıl eğitirsek, öyle yetişir.” dedi.

Zekadan ziyade aklı ön plana çıkardığını ve bunu “akıl, zekanın insanlık yararına kullanılmasıdır” diye açıklayan Dr. Halıcı, sözlerine şöyle devam etti:

“Hepimiz yazılım kullanıyoruz, burada kötü amaçlı virüsler var. Bunlar kendiliğinden oluşmuyor, bunları yazan insanlar var. O virüsleri yazan insanlar, virüslerin zarar verdiği sistemleri yazan insanlardan belki daha da zekiler. Ancak sadece zarar vermek amaçlı bunu yapıyorlar ve suç da işliyorlar. Neden? Çünkü akıllarını insanlığın yararına değil, zararına kullanıyorlar. O yüzden unutmamalıyız; zekamızı insanlık yararına kullandığımız sürece akıllıyız.”

“GELECEK İÇİN TOPLUM 5.0 DİYORUM ÇÜNKÜ…”

Geleceğin insan temelli olarak dijital dönüşüm önderliğinde tasarlanması gerektiğini söyleyen Dr. Halıcı, “Bu sebeple Toplum 5.0 diyorum. Dijital dönüşüm-insan iş birliği yaparak bir sistem tasarlamamız gerekiyor. Toplum 5.0 kavramı da bu işin insansız olmaması gerektiğini anlatıyor.” diyerek sözlerini noktaladı.

Mobilya kağıt ve orman ürünleri ihracatı 385 milyon dolara ulaştı

Ege Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliğimizin 2021 yılı Ocak-Haziran dönemi ihracatı yüzde 20 artışla 385 milyon dolar olarak gerçekleşti.

2021 yılının ilk yarısında 202 milyon dolar kağıt ve mamulleri, yüzde 42 artışla 105 milyon dolar mobilya, yüzde 15 artışla 55 milyon dolar odun dışı orman ürünleri, 23 milyon dolar ahşap mamulleri ihraç ettik.

Odun dışı orman ürünlerinde en çok ihracat gerçekleştirilen ilk 5 ürün sırasıyla; 27 milyon dolarla dünya üretiminin yaklaşık yüzde 70’ini yaptığımız kekik, 14 milyon dolarla dünya üretiminin yüzde 90’ından fazlasını ürettiğimiz defne yaprağı, 3 milyon dolarla ada çayı, 2 milyon dolarla meyan kökü, 1 milyon dolarda tıbbi bitkiler ve biberiyedir.

Defne ve kekik ihracatında ülkemiz dünya lideri ve Türkiye’nin odundışı orman ürünleri ihracatının yüzde 55’i Birliğimizce yapılıyor.

Odun dışı orman ürünleri ihracatımızdaki ilk üç ülke; 8 milyon dolarla ABD, 6 milyon dolarla Almanya, 2 milyon dolarla Çin.

2021 yılı Ocak-Haziran döneminde mobilya ürünlerinde en çok ihracat gerçekleştirilen ilk sıradaki ülkeler; 10 milyon dolarla Almanya, 9 milyon dolarla Hollanda ve İsrail.

Kağıt ve mamulleri ihracatında ise 21 milyon dolarla İran, 20 milyon dolarla Mısır, 14 milyon dolarla İngiltere lider pazarlar.

Türkiye genelinde 220, Ege Bölgesinde 180 ülkeye ihracat yapıyoruz. 2021 yılında Birlik olarak 755 milyon dolar, Türkiye genelinde ise 7 milyar dolar ihracat hedefimiz var.

Mobilya sektörümüz ise 2020 yılında 2,8 milyar dolar dış ticaret fazlası veren ender sektörlerimizden biri. Ege bölgesi olarak Türkiye ortalamasına göre yüzde 20 daha katma değerli ürün ihraç ediyoruz ve ihracat birim fiyatlarımızı artırmak için çalışıyoruz.

Sahip oldukları değerlere özen gösteren bir ülke olmak zincirin ilk halkasıdır.

Başka bir deyişle, dünyada “önemli ülke” olmak değil, gücünü; tasarım, Ar-Ge, markalaşma ve inovasyondan alan “değerli ülke” olmak, sürecin başlangıç noktasıdır.

Bu yüzden bu sene Ticaret Bakanlığı’nın desteğiyle Birliğimiz ve Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği, Ege Maden İhracatçıları Birliği ile birlikte, Türkiye’de bir ilke imza atarak mobilya, tekstil ve doğal taşın bir arada kullanıldığı “Ezber Bozan Tasarım Yarışma”mızı düzenliyoruz.

Yarışmamız 1000’e yakın başvuru aldı ve EİB tarihinde tasarım yarışmaları içinde en yüksek başvuru sayısına biz ulaştık.

Türkiye dışında İngiltere, Hindistan, Irak, Macaristan, KKTC’deki üniversitelerden öğrenciler de yarışmaya tasarımlarını gönderdi. Önümüzdeki süreçte yarışmamızın finalini gerçekleştireceğiz.

Türkiye, küresel mobilya ihracatında sekizinci sıraya kadar yükseldi. Sektör olarak ilk hedefimiz dünya mobilya ihracatında ilk 5 ülke arasına girmek.

Mobilya sektöründe yeni Ur-Ge Projemiz ‘Aegean Furniture’ da projenin ihtiyaç analizi süreci tamamlandı. Danışmanlık aldığımız firma tarafından eğitim başlıkları ve içerikleri belirlendi.

“İhracata Yönelik Pazarlama ve Satış Becerilerinin Geliştirilmesi” konulu ilk eğitim, Karasal Danışmanlık Firması tarafından 11 Ağustos 2021 tarihinde tüm gün (8 saat) sürecek olup, Birliğimiz Hizmet Binasında gerçekleştirilecek.

Aynı zamanda 2021 yılı içerisinde ABD, Fas ve Dubai’ye sektörel ticaret heyeti organizasyonları düzenleyeceğiz.

Türk gıda ürünlerinin tanıtımını yaptığımız TURQUALITY Projemiz ile sektörümüzü ABD’de daha etkin bir şekilde tanıtarak marka değerimizi ve bu sayede katma değerimizi artırmayı hedefliyoruz.

TURQUALITY Projemiz kapsamında düzenlediğimiz tanıtım etkinlikleriyle dünyanın farklı noktalarından takipçi sayısı 1 milyonu aşan dört influencerı (sosyal medya fenomeni) İzmir’e davet ederek gastronomi turu düzenledik.

Özellikle ABD yıllık 2,2 milyar dolar baharat ithal eden büyük bir pazar. Türkiye’nin ABD’ye yıllık 55 milyon dolar olan baharat ihracatını orta vadede iki katına çıkarmak istiyoruz.

ABD’nin baharat ithalatında 10’uncu büyük tedarikçiyiz. Bu tanıtım çalışmalarıyla hedefimiz, adımızı ilk beşe yazdırmak.

Ticaret Bakanlığı’nın destekleriyle 32’incisi düzenlenen Modeko Uluslararası İzmir Mobilya Fuarı’na alım heyetleri, hibrit söyleşiler ve tasarım yarışmalarıyla katılım sağlayarak desteğimizi bu sene de sürdürdük.

Öte yandan dijitalleşme ve e-ticaretle ilgili çalışmalarımız da devam ediyor.

Dünya Bankası’nın ‘Perakendenin Geleceği’ raporunda, global e-ticaret hacminin 4,2 trilyon dolara ulaştığı belirtiliyor. Ve küresel e-ticaret pazarının dinamikleri gün geçtikçe değişiyor.

Birliğimiz koordinasyonunda İzmir Kalkınma Ajansı desteği ile yürütülen MOBINT- Mobilya Sektörünün İhracat Kapasitesinin Ölçeklendirilmesi ve Rekabet Gücünün Artırılması Projesi ile mobilya sektöründe ihracat odaklı rekabet edebilirlik ve sürdürülebilir kurumsal modellerin oluşturulmasını amaçlıyoruz.

İhracatın önündeki ana engellerden dijitalleşme, tasarım, Ar-Ge kültürüne dair stratejilerin belirlenmesi, rekabette iş birliği stratejilerinin ve kültürünün geliştirilmesine katkı sunulması amacıyla projeye katılacak 14 mobilya üreticisinin kurumsal ve yönetsel yapılarının analiz edilerek iyileştirme yol haritaları çıkarıldı ve katılımcı firmalarımızla paylaşıldı.

Aynı zamanda mobilya sektöründe yer alan firmalarımızın e-ihracat yolculuğunda hangi aşamada olduklarını tespit edebilmeleri ve odaklanma alanlarını belirleyebilmeleri için kurumsallaşma ve E-ihracat Uygulama Rehberi oluşturuldu.

Bu doğrultuda, EİB tarafından yapılması planlanan e-portal yönetim modelinin, e-portal aşamaları ve bu platformun iş modeli geliştirilerek hem yazılımsal hem de tasarımsal yapısı belirlendi.

Geleneksel satın alma eğilimlerinde kökten bir kırılım yaşanan bu dönemde, katma değeri yüksek ekonomiyi; zamanı efektife eden, emek ve zihin faaliyetlerini, değerli ürün ve hizmet ortaya çıkarmak için kullananlar oluşturacaktır. Biz bu yolda ilerliyoruz.

Zeytin ve zeytinyağı ihracatı 2021’in ilk yarısında 136 milyon dolara ulaştı 

Türkiye’nin geleneksel ihraç ürünlerinden zeytin ve zeytinyağında 2021 yılının ilk yarısında 136 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirildi.

Zeytin ve zeytinyağı ihracatımız 2020 yılının aynı dönemine göre yüzde 3’lük bir kayıp yaşadı.

Türkiye, 2021 yılının ilk yarısında 10 milyar 100 milyon dolarlık gıda ürünleri ihraç ederken, zeytin ve zeytinyağı sektörümüz gıda ihracatımızın yüzde 1,3’lük kısmını yaptı.

Zeytin ve zeytinyağı ihracatımızın alt kalemlerine bakıldığında, en büyük payı miktar bazında yüzde 8 artışla 44 bin ton, tutar bazında ise yüzde 5 artış ile 77 milyon dolar ihracat ile sofralık zeytin alıyor.

Sofralık zeytini yaklaşık 55 milyon dolar ihracat ile zeytinyağı ve yaklaşık 4 milyon dolar ihracat ile prina yağı izlemektedir.

2020-21 sezonunda 300 milyon doları ülkemize kazandırmayı hedefliyoruz.

Türkiye geneli zeytin, zeytinyağı ve prina yağı sektöründe en fazla ihracat gerçekleştirilen ülke Almanya olmuştur. Almanya’yı ABD, Irak, Romanya ve İspanya takip etmektedir.

İhracatımızda değer olarak en fazla artış gösteren ülkeler ise İspanya, İran ve Avustralya.

Birliğimiz 2021 yılının Ocak – Haziran döneminde 79 milyon dolarlık ihracatla Ege Bölgesi’nin tarım ihracatına katkı sağladı.

Yıllık 400 bin tona ulaşan zeytinyağı tüketiminin, 391 bin tonluk büyük dilimini ithalatla karşılayan ABD, dünya genelinde zeytinyağı ihracatında en hızlı genişleme sağlayabileceğimiz birkaç ülkeden biri olarak bizim için öne çıkıyor.

2019-20 sezonunda 33,5 milyon dolarlık tutarla Türkiye’nin zeytinyağı ihracatında yüzde 30’luk pay ile açık ara birinci sırada yer alan ABD’ye, 2021 yılı Ocak-Haziran döneminde 20 milyon dolarlık zeytin ve zeytinyağı ihraç etmeyi başardık.

Hedefimiz büyük potansiyel arz eden bu pazardan daha fazla pay almak olduğu için Şubat ayında Ticaret Bakanlığı desteğiyle yürüttüğümüz Turquality Projemiz kapsamında ABD pazarında gıda sektöründeki öncü ithalatçılara, otel ve restoranların satın alma direktörlerine zeytinyağımızı Hibrit Tadım etkinliğiyle tanıttık.

Türk zeytinyağı, özellikle Covid-19 virüsüne karşı bağışıklık sisteminin güçlenmesinde oynadığı önemli rol sebebiyle dikkatleri üzerine çekti.

UNLV (University of Nevada-Las Vegas / Las Vegas Üniversitesi) ve Caesars Entertainment ortaklığında kurulan yenilikçi turizm teknolojileri ve mutfak laboratuvarı bulunan Black Fire İnovasyon Merkezi’nin mutfak etkinlik alanında tadım ve tanıtım etkinliği gerçekleştirilen Türk Zeytin ve Zeytinyağları katılımcılardan büyük beğeni topladı.

2021 yılında Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği olarak, İtalya’da EVO IOOC ve Lodo Guide, Japonya’da Japan Olive Oil Prize ve Olive Japan, İngiltere’de London IOOC ve ABD’de NYIOOC World Olive Oil Competition yarışmalar başta olmak üzere, 10’un üzerinde uluslararası yarışmaya ürün gönderimi konusunda üyelerimize destek verdik.

150’den fazla firmanın toplamda 500’e yakın zeytinyağı numunesinin yurtdışındaki bu yarışmalara gönderimine aracılık ettik ve şu ana kadar sonuçları açıklanan yarışmalarda Türk zeytinyağları 298 ödül kazandı.

ABD’de New York’da düzenlenen NYIOOC World Olive Oil Competition yarışmasında Türk firmaları toplam 44 ödül kazandı.

Firmalarımız, İtalya’da düzenlenen EVO-IOOC zeytinyağı yarışmasında 68, Japonya’da gerçekleştirilen JOOP yarışmasında 70, Olive Japan yarışmasında ise 33 adet ödülü, London IOOC yarışmasın da ise 83 ödülü Türkiye’ye getirdi.

Verdiğimiz desteğin meyvelerini topluyor olmaktan dolayı son derece mutluyuz. Ödül alan firmalarımızın göstermiş oldukları başarılarından ve Türk zeytinyağının tanıtımına sağladıkları katkılardan dolayı tebrik ediyoruz.

Sanal ticaret heyetleri ve sanal fuarlar ile üyelerimize bu ortamda da tanıtım ve pazarlama konusunda destek olmaya devam ediyoruz. Normalleşmeyle birlikte fiziksel faaliyetlerimize de ağırlık verdik.

Türkiye’nin en büyük, Avrupa’nın dört büyük tarım fuarından biri olan AgroExpo Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Fuarı’nda düzenlediğimiz “Alım Heyeti Organizasyonu” yüzden fazla ikili iş görüşmesine sahne oldu.

Fuara Bahreyn, Bulgaristan, Hırvatistan, Kamerun, Kırgıziksan, Moritanya, Moldova ve Nijer’den ithalatçılar katıldı.

Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre yeni dikim ağaçlarımızın verimli hale gelmesiyle birlikte sofralık zeytin rekoltemiz 1 milyon 200 bin tona, zeytinyağı rekoltemiz ise 650 bin tona ulaşması hedeflenmektedir.

Bu rekoltelere ulaştığımız takdirde sofralık zeytinde dünya birinciliği Türkiye’nin olurken, zeytinyağında da ikinci sıraya ülkemizin adı yazılacaktır.

Böylelikle Türkiye, üretimde bu seviyelere ulaştığı takdirde ihracatta da dünya genelinde fiyat yapıcı konuma gelecektir.

Hedefimiz zeytinyağı ve sofralık zeytin ihracatında hedefimiz ambalajlı ürün ihracatını arttırmak ve 2025’te 1.5 milyar dolar dövizi ülkemize kazandıracak konuma gelmek.

Klasik bisikletler Zaxe ve Byqee iş birliği ile elektrikli bisikletlere dönüşüyor

Klasik bisikletleri birkaç dakika içinde tek şarj ile 45 kilometreye varan menzilli elektrikli bisiklete dönüştüren kitler start-up Byqee tarafından tasarlanıp, Zaxe yazıcılarında üretiliyor. Türkiye’de spor ve eğlence amaçlarının yanında ulaşım için kullanılmaya başlayan bisikletler, elektrikli dönüşümle beraber ucuz ve çevreci araçlar haline geliyor. Zaxe Genel Müdürü Emre Akıncı “Bisikletlerin dönüşümünü sağlamak bizim için çok önemli. Sadece sürüş için gereken parçaları değil sepetten telefon tutucuya kadar birçok gerekli aksesuarı da 3D yazıcılarla üretiyoruz” dedi.

Ulaşım konusunda çevreci ve ekonomik çözümler, her geçen gün etki alanını genişletiyor. Bu noktada ilk tercih ise elektrikli bisikletlerden yana. Fakat fabrikada üretilmiş elektrikli bisikletler standart yapıları nedeniyle bisiklet tutkunları tarafından tercih edilmiyor. O ürünler yılda 40 milyon dolarlık bir hacimle Türkiye’nin ihracat karnesine yazılıyor. Bisikletini elektriklendirmek isteyenlerin ilk başvurduğu adres ise Byqee’un ürettiği elektrikli bisiklet setleri. Türkiye’nin yerli ve milli 3D yazıcı üreticisi Zaxe, bisikletleri kısa sürede elektrikli bisiklete dönüştüren setler üreten Byqee ile iş birliğine giderek, bu dönüşüm setlerini üretiyor. Yine bisikletlerde kullanılan telefon tutacağından sepet ve mataraya kadar birçok parça da yine Zaxe tarafından hazırlanıyor.

Her yıl 420 bin klasik bisiklet üretiliyor

Dünyada ulaşım, karbon salınımı nedeniyle küresel ısınma sorunu ve Covid-19’un kalabalık alanlarda bulaşması sebepleriyle daha bireyselleşti. Türkiye’de geçmiş yıllarda spor ve eğlence amacıyla kullanılan bisiklet, bugün hem ekonomik hem de çevresel etkileri nedeniyle en çok tercih edilen ulaşım araçlarından birine dönüştü. Öyle ki bisiklet fabrikaları tüketicilerden gelen talepleri karşılayabilmek için ek mesailere başladı. Bu ortamda bir start-up Byqee tüketicilere sunduğu dakikalar içinde klasik bisikletleri elektrikli ulaşım aracına dönüştüren kitleriyle büyük fark yarattı. Tek şarjla 45 kilometre menzile kadar ulaşım sağlayan bir elektrikli bisiklet için gereken kritik parçalar ise Zaxe 3D yerli yazıcı tarafından üretilmeye başlandı. Türkiye’nin bisiklet üretim potansiyelinden söz eden Zaxe Genel Müdürü Emre Akıncı, “Yaşadığımız son günlerde oluşan ulaşım sorununa en ideal çözüm elektrikli bisikletlerden geliyor” dedi. Türkiye’nin bisiklet ekonomisi hakkında bilgi veren Akıncı “Ülkemizdeki bisiklet üretimi yıllık 400-420 bin adet civarında. 2021’in ilk 5 ayındaki bisiklet ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 93,6 arttı. Türkiye’de üretilen bisikletlerin yüzde 70’i ihracata, yüzde 30’u da iç tüketime gidiyor. Byqee’nin Zaxe 3D yazıcı ile ürettiği elektrikli dönüşüm kitleri ile normal bisikletler birkaç dakika içinde 45 kilometre menzile kadar yol yapabilen bir elektrikli ulaşım aracına dönüşüyor. Dünyada otomobil yolculuklarının yüzde 40’nın 5 kilometre ve altındaki mesafelere gitmek için yapıldığını düşündüğümüzde, Byqee ile çalışmamız sadece ekonomiye değil, çevreye de önemli bir katkı sağlıyor” bilgisini verdi.

Ülke ekonomisine katkı sağlıyor

Bisikletlerin hazırlanan dönüşüm setleriyle 3 saatten başlayan şarj ile birlikte kilometrelerce yol alan çevreye duyarlı ve ekonomik bir ulaşım aracı haline geldiğini anlatan Emre Akıncı “3D yazıcıların dünyayı değiştireceğini biliyoruz. Bunun bir parçasını da bisikletlerden başlatmak bizim için çok önemli. Yerli bir şirket olan Zaxe ile yine ülkemizden çıkan bir start-up olan Byqee’un güçlerini birleştirmesi, başta İstanbul olmak üzere hemen her büyük şehrinde trafik ve ulaşım sorunlarının yaşandığı Türkiye’de önemli bir ihtiyacı karşılayacak. Daha şimdiden Byqee’nin dönüşüm setlerine, tüketicilerden büyük bir ilgi var. Kuşkusu bunda Covid-19 ile başlayan bisiklet ile ulaşım ihtiyacının ve tutkusunun da payı büyük. Türkiye klasik bisikletlerin elektrikli bisiklete dönüşümü konusunda büyük bir ivme yakalayacak ve inancımız o ki, yakın gelecekte klasik bisikletlerin çoğu elektrikli bisiklete dönüşecek. Sadece ülkemizdeki bisikletlerin dönüşümü değil, hazır setlerle beraber bu ürünlerin ihracını da gerçekleştirip ülke ekonomisine önemli katkılar sağlayacağız. Biz de en az 2021’in ilk 5 ayında 55 milyon dolara ulaşan bisiklet ihracatı kadar önemli rakamları sağlayarak, ülke ekonomisini geliştireceğiz” şeklinde konuştu.

Birçok aksesuar üretiliyor

Sadece bisikletlerin elektrikli dönüşümü için değil, bisikletler için gereken aksesuarları da hayata geçirmek için 3D yazıcıların gece gündüz çalıştığını anlatan Emre Akıncı şu bilgileri verdi:

“Yaptığımız çalışmalar yalnızca Byqee ile birlikte dönüşüm seti oluşturmakla kalmadı. Ayrıca Zaxe 3D yazıcılar ile bastığımız bisiklet aksesuarları sayesinde bisikleti daha konforlu ve hoş bir hale getirdik. Zaxe Z1 yazıcıyı kullanarak, bisiklet aksesuarları bastık. Bu tasarımları hali hazırda var olan modellerin yer aldığı thingiverse.com ve myminifactory.com adlı sitelerden aldık. Telefon ve matara tutacağı, jant süsü ve sepet gibi parçaları da hayata geçirdik. 20 adet jant süsünü 4’lü olarak 6 saat 25 dakikada ürettik. “Jant süslerini Zaxe ABS yeşil, Zaxe ABS sarı ve Zaxe ABS kırmızı filamentleri ile bastık. Telefon ve matara tutacaklarını da Zaxe Z1 yazıcımız ile Zaxe ABS siyah filament kullanarak ürettik. 6 parçadan oluşan telefon tutacağının baskı süresi 4 saat 54 dakika, matara tutacağının baskı süresi ise 5 buçuk saat sürdü. Bisikletin ön yüzünde bulunan sepetin parçalarını ise toplam 35 saatte bastık. Daha sonra birleştirip, rötuşlardan sonra kullanılabilir hale getirdik. Filament olarak ise Zaxe ABS Beyaz ve Zaxe ABS Mavi kullandık.”

LEGOLAND® Discovery Centre İstanbul, altıncı yaş gününü MINILAND’deki Çin Seddi minyatürünün açılışıyla kutluyor
Dünyanın en ünlü eğlence merkezlerinden LEGOLAND® Discovery Centre, İstanbul’daki altıncı yaş gününü kutlamaya hazırlanıyor. 31 Temmuz Cumartesi günü gerçekleşecek kutlamada, İstanbul’un ve dünyanın en önemli yapılarının minyatürlerinin yer aldığı MINILAND’de Çin Seddi minyatürü ilk kez ziyarete açılacak. Ayrıca eğlenceli atölyeler ve LEGO® pasta seramonisine katılma fırsatı yakalayacak olan ziyaretçiler, LEGO® mağazasındaki seçili ürünlerde indirim fırsatlarına da sahip olacak.
3-10 yaş arası çocuklu aileler için eğlenceli ve öğretici aktiviteler sunan LEGOLAND® Discovery Centre İstanbul, altıncı yaş gününü kutluyor. 31 Temmuz Cumartesi günü gerçekleşecek kutlama kapsamında, hem yerel hem dünyadan önemli yapıların sergilendiği MINILAND’de Çin Seddi minyatürü ilk kez ziyaretçilerle buluşacak.
Tasarımı ve yapımı LEGOLAND® Discovery Centre Model Yapım Uzmanı Deniz Can Doğan’a ait olan, 3 metre uzunluğundaki Çin Seddi minyatürü için yaklaşık 100 bin LEGO® parçası kullanıldı. Yapımı 220 saat süren minyatür, Çin’deki LEGOLAND® Discovery Centre’dan sonra dünyadaki ilk Çin Seddi modeli olma özelliğini taşıyor.
Model Yapım Uzmanı Deniz Can Doğan’la eğlenceli atölyeler ve LEGO® pasta seramonisinin de düzenleneceği altıncı yaş günü kutlamaları çerçevesinde ayrıca, LEGO® tutkunlarına özel mağazada tüm ürünlerde yüzde 15 indirim olacak.
Yerli ve dünyaca ünlü 25 yapı ziyaretçileri bekliyor
Çin Seddi minyatürüyle birlikte MINILAND’de 15’i yerli 10’u dünyaca ünlü yapıların modelleri olmak üzere toplamda 25 yapı yer alıyor. LEGOLAND® Discovery Centre İstanbul, orijinalinin 90’a bir ölçeğiyle toplam 250 saat çalışmayla hazırlanan İstanbul’un abide yapısı Dolmabahçe Sarayı ve Saat Kulesi’nin yanında Topkapı Sarayı, Aya Sofya ve Boğaziçi Köprüsü, Tac Mahal, Eyfel Kulesi, Big Ben, Kolezyum, Özgürlük Heykeli, Mısır Piramitleri gibi yapıların LEGO® parçalarından inşa edilmiş versiyonlarını görme ve bu yapılara entegre edilmiş oyunlar ve bilgi yarışmalarıyla hem eğlenme hem de bu önemli yapılarla ilgili bilgileri öğrenme fırsatı sunuyor.

UTİB, NEW YORK’A ÇİFTE ÇIKARMA YAPTI

 Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB), Tekstil sektörünün hedef pazarı ABD’ye çifte çıkarma yaptı. 20-21 Temmuz 2021 tarihleri arasında, İTHİB iş birliği ile New York’ta düzenlenen Premiere Vision New York fuarına 14 firma ile milli katılım organizasyonu gerçekleştiren UTİB, 20-22 Temmuz tarihleri arasında yine New York’da yapılan “Texworld New York City 2021 Hibrit Fuarı”na da 24 firma ile katıldı.

Premiere Vision New York fuarına bireysel katılım yapan 4 firma ile birlikte iki fuarda Türkiye’den önde gelen 42 firma ürünlerini New York’tan dünya pazarının beğenisine sundular. Pandemi öncesinde yurt dışı fuarlara en fazla katılım gösteren birlik olma özelliğini taşıyan UTİB, pandemi sürecinde ağırlık verdiği dijital etkinliklerle de Türk ürünlerinin uluslararası pazarlarda boy göstermesini sağlamayı sürdürdü.

 Kumaş, aksesuar, deri, hazır giyim ve tasarım ürünlerinin sergilendiği Premiere Vision New York’un yılda iki kez düzenlendiğini belirten UTİB Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Taşdelen Engin, “Temmuz ayında 41’incisi düzenlenen fuarda; 14’ü UTİB’in milli katılım organizasyonu, 4’ü de bireysel olmak üzere toplam 18 firma ile yer aldık. ABD Türk Tekstil sektörünün çok önem verdiği bir pazar ve her geçen yıl bu ülkeye ihracatımızı artırıyoruz. Dünyanın önemli alıcılarının da yakından takip etmesi ABD fuarlarının bizim için önemini daha da artırdı” dedi.

DİJİTAL FUARDA DA YERİMİZİ ALDIK

New York’ta her yıl olduğu gibi bu yıl da aynı tarihlerde düzenlenen Texworld New York fuarının bu kez dijital ortamda gerçekleştirildiğini belirten UTİB Başkanı Engin, “UTİB olarak biz de firma organizasyonlarını dijital ortama göre organize ettik. Ülkemizden tekstil, hazır giyim ve ev tekstili alanında faaliyet gösteren toplam 24 firmamız bu fuarda ürünlerini sergilediler. 12 firmamız fuarın dijital bölümünde yer alırken, hibrit versiyonuna ise yine 12 Türk firması katıldı. Bu yıl pandemi nedeniyle ilk kez denenen yöntemle 11 ülkeden, 200’e yakın firma fuarda yer aldı. Dünyanın önemli alıcılarının takip ettiği her iki fuardan firmalarımızın ciddi geri dönüşler aldı. Bu fuarın artılarını önümüzdeki dönemlerde göreceğiz” dedi.

Giyimlik kumaş, hazır giyim ve ev Tekstili ürünleri başlığı altında 200’e yakın firmanın yer aldığı fuarı 4 binin üzerinde ziyaretçi takip etti. Starrett Lehigh’da düzenlenen fuarda bu yıl pandemi koşulları nedeniyle firmalar stand açmadılar. Ancak, katılımcıların dijital ortamda veya hibrit olmak üzere iki farklı yöntemle ürünlerinin sergiledikleri fuar ziyaretçilere açık yapıldı.

Fuara dijital ortamda katılan firmalar online olarak ürünlerini sergilerken, alıcılarla yine dijital ortamda ikili görüşmeler yapabildiler. Fuara hibrit ortamda katılan firmaların gönderdikleri numuneler fuar organizatörleri tarafından oluşturulan sergi alanlarında sergilenirken, firmalar yine fuar organizatörünün sağladığı altyapı ile alıcılarla online ortamda görüşmeler yaptılar.

PREMİERE VİSİON FUARI’NA TÜRKİYE’DEN KATILAN FİRMALAR:

ALMODO ALTUNLAR TEKSTİL SANAYİ VE TİC. A.Ş

ALTINYILDIZ TEKSTİL VE KONFEKSİYON A.Ş.

ANTİK DANTEL SANAYİ TİCARET A.Ş.

CAN TEKSTİL ENTEGRE TES.VE TARIM ÜRÜNLERI SAN. TİC.

CONFETTİ TEKSTİL SANAYİ VE TİCARET A.Ş

KİMTEKS TEKSTİL

KIVANÇ TEKSTİL SAN VE TİC. A.Ş

KOTONTEKS

MARSALA DOKUMA BOYA SANAYİ TİC.A.Ş.

OGUZ TEKSTİL SAN. VE TİC. A.Ş.

OR-BEY TEKSTİL TİC. VE SAN. LTD. ŞTİ.

ÖZEL TEKSTİL İNŞ. SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.

PALMİYE DOKUMA İPLİK TEKSTİL SANAYİ VE TİCARET A.Ş

YÜNSA YÜNLÜ SANAYİ VE TİC. A.Ş.

Texworld Fuarı’na Türkiye’den katılacak firmalar:

Giyimlik Kumaş:

AKRİDA TEKSTİL SAN. İÇ ve DIŞ TİC. LTD. ŞTİ.

BEZTAŞ TEKSTİL TİC. VE SAN. LTD. ŞTİ

C VE C TURİZM OTEL DOĞAL ÜRÜNLER SAN. TİC LTD ŞTİ (LED SCARVES)

ELISSA STAMPA TEKSTİL SAN. LTD. ŞTİ

İLAY DIŞ TİC. A.Ş.

İPEKER TEKSTİL TİCARET VE SANAYİ A.Ş.

KORTEKS MENSUCAT SAN. VE TİC. A.Ş

MER FABRIC TEKSTİL SANAYİ VE TİC. LTD. ŞTİ

SARCAN TEKSTİL MAKİNA METAL ve DOĞRAMA SAN.TİC. LTD. ŞTİ.

SEÇEN TEKSTİL SAN. ve TİC.A.Ş.

TEZYAPARLAR TEKSTİL SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ

ZEYNAR  MENSUCAT SAN. ve TİC. A.Ş.

Ev Tekstili:

BARİNE TEKSTİL SAN. İÇ ve DIŞ TİC. A.Ş.

BAYKONUR TEKSTİL BASKI BOYA SAN. TİC. LTD. ŞTİ.

BURSALI TEKSTİL SAN.ve TİC. A.Ş.

CHEMA TEKSTİL PAZ.SAN.ve TİC. LTD. ŞTİ.

DOK-SAN DENİZLİ DOKUMA SAN.ve TİC. A.Ş.

KAÇAR TEKSTİL TURİZM YAT.İN.SAN.ve TİC. İŞL. A.Ş.

KOBE TEKSTİL SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ.

OFER DIŞ TİCARET LTD. ŞTİ

RAVENA DUVAR KAĞITLARI A.Ş.

TEKSİM TEKSTİL SAN. ve TİC. A.Ş.

TRL TEKSTİL SAN.ve TİC. LTD. ŞTİ.

URAL MEDİKAL TİCARET PAZARLAMA A.Ş.

Madencilik sektörü 2021 yılının ilk yarısında 52 artışla 2,8 milyar doları Türkiye’ye kazandırdı

Türkiye’nin petrolü madenlerdir. Dünyadaki 90 çeşit madenin 77 tanesi ülkemizde bulunuyor. Dünya metal maden rezervlerinin yüzde 0.4’ü, endüstriyel ham madde rezervlerinin yüzde 2.5’i, kömür rezervlerinin yüzde 1.0’i ve jeotermal potansiyelinin yüzde 0.8’ine sahibiz.

“Sürdürülebilir Madencilik” mottosuyla, “İnadına üretim, inadına ihracat” sloganıyla üretmeye ve ihraç etmeye devam edeceğiz.

Covid-19 virüsü en büyük ihraç pazarımız Çin’de ortaya çıktığı için pandemiden en çok etkilenen sektörlerin başında gelmemize rağmen 2020 yılında, 4,3 milyar dolar döviz kazandırdık.

4,3 milyar dolar ihracata ek olarak, ülke ekonomisine tüm sektörlere de hammadde sağlayan bir sektör olduğumuz için iç pazarla birlikte 40 milyar dolarlık bir değer oluşturarak ülke ekonomisine GSYİH’nın yüzde 5’i oranında katkı sağladık.

Sağladığımız ekonomik büyüklüğün yüzde 90’dan fazlası yerli girdiden oluşuyor, yani katma değeri ülkemize kalıyor. Türkiye’de yaşayan 83 milyon insanın sahibi olduğu madenlerin kiracısı olduklarının bilinciyle hareket ediyoruz.

Türkiye’nin en önemli öz kaynaklarından biri olan madenleri, 150 bin kişilik madenci ordusuyla yeryüzüne çıkarıp, “Sürdürülebilir Madencilik” mottosuyla ekonomiye kazandırırken, 2 milyon insanımızın madencilik sektöründen geçinmesini sağlarken, sadece 83 milyon insanımıza değil, 8 milyarlık dünya insanlarının hayatlarının kolaylaştırılmasına katkı sağlıyoruz. Bu çerçevede de 2020 yılında 200 ülke ve serbest bölgeye Türk madenlerinin ihracatını gerçekleştirdik.

Yine 2020 yılında Fiziksel organizasyon yapamadığımız için tüm etkinliklerimizi online platformlar üzerinden gerçekleştirdik. URGE doğaltaş kümelerimizde yer alan firmalarımıza gerçekleştirdiğimiz dijital eğitim yanı sıra, 2020 yılı Kasım ayında Vietnam’a yönelik sanal sektörel doğaltaş ticaret heyetini, Şubat 2021’de ise Ortadoğu ülkelerine yönelik sanal sektör doğaltaş ticaret heyetini organize ettik.

Türkiye’nin maden sektöründeki rekabet gücünü artırıp, madenlerden aldığı verimi yükseltebilmesi için iyi yetişmiş nitelikli mühendislere ihtiyacımız var. Bu amaçla da Maden Sektör Kurulu (EMİB, İMİB ve BAİB) olarak YÖK ile imzaladığımız protokol çerçevesinde 2020-2021 yılında maden mühendisliği, jeoloji mühendisliği ve cevher hazırlama mühendisliği seçen ve belirli bir sıralamada olan öğrencilere burs vermeye başladık.

Türkiye’nin başarılı 80 bin öğrencisinden 146’sı ilk 5 tercihini bu bölümlerden yana kullandı ve yerleşti. Bu öğrencilere asgari ücrete varan miktarlarda burs almaya hak kazandı. Aramıza yeni katılan bu öğrencilerimizin, gençlerimizin sektörlerimiz adına en donanımlı şekilde bölümlerinden mezun olmalarını sağlayıp fabrikalarımızda, kendi açacakları fabrikalarda ya da işletmelerde başlattığımız bu reform hareketini hızlandırmalarını umut ediyoruz.

Pandemi sürecinde devlet tarafından yapılan birçok yapılandırmalardan yararlandık. Bildiğiniz üzere 2020 yılında Mart ayı içerisinde Birliğimizin de girişimleri sonucunda Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından madencilik sektörünün ekonomik istikrar kalkanı tedbirleri kapsamına alınmasını sağladık.

Diğer taraftan Türk Eximbank’tan alınan kredilerin vadelerinin uzatılmasına ilişkin taleplerle ilgili üyelerimiz ve Eximbank arasında köprü görevi gördük. Diğer madencilik kurumları ve tüm Sivil Toplum Kuruluşlarımız ile tek ses olmamızın gücünü bu kurumlardan istediğimiz taleplerde hissediyoruz. Çoğunluk bir kararda birleştiği zaman bu oy birliğine dönüşüyor ve inanılmaz bir sinerji yaratıyoruz.

Avrupa Birliği’nin Türkiye Cumhuriyeti Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte yürüttüğü projeler kapsamında “Madenlerde İş Sağlığı ve Güvenliğini Geliştirme Projesi” başvurusu kabul edilerek resmi onay aldı ve şu an proje faaliyetlerine hız kesmeden devam ediyoruz. Aralık ayında sözleşmesini imzaladığımız bu proje ile madenlerde gerçekleşen iş kazalarını önemli ölçüde engelleyebileceğini düşünüyoruz.

2021 yılı Ocak- Haziran dönemine baktığımızda ise toplam maden ihracatımız bir önceki senenin aynı dönemine göre yüzde 52 artışla 2,8 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu artışın en büyük sebebi metalik cevherler ve doğaltaş ihracatımızda meydana gelen artıştan kaynaklanmaktadır.

Bildiğiniz üzere 2020 yılının ilk yarısında ihracatımız neredeyse durma noktasına gelmişti. Anca tüm dünyada da normalleşme sürecinin başlamasıyla ihracatımız tekrardan yakalamış olduğu artış trendine geri döndü.

Bu dönemde metalik cevherlerde; demir cevheri başta olmak üzere kurşun bakır, çinko, krom ; endüstriyel hammaddelerde   feldspat, doğaltaş ürünlerinde ise hem blok hem işlenmiş doğaltaş ürünlerimiz artıyor.

İsteyene işlenmiş ürün, isteyene blok mermer satıyoruz. Türkiye’nin zengin renk ve desen zenginliği bizi dünya pazarlarında avantajlı kılıyor. Konteyner bulma sıkıntısına ve navlun fiyatlarındaki artışa rağmen başarılı bir yıl geçiriyoruz. Doğaltaş için 2021 yılı sonu için belirlediğimiz 2 milyar dolar hedefine emin adımlarla ilerliyoruz.

Bildiğiniz üzere Dünyada madencilik sektöründe 20 milyar dolarlık bir pazar var. Bu pazardan payımızı artırmak, sadece daha çok ürün satmakla mümkün değil. Bunun yanında katma değerli ürün satmamız lazım. Bunun içinde gece gündüz çalışıyoruz.

ANTALYA’ YA GELEN TURİST SAYISINDA REKOR

Kısıtlamaların ve uçuş yasaklarının kalkmasının ardından Turizmin Başkenti Antalya günden güne turist sayısında rekorlar kırmaya devam ediyor.  Ziyarete gelen turist sayısı 25 Temmuz itibariyle 3 milyonu geçti. Geçen senenin aynı dönemlerine göre yüzde 300 – 350 seviyelerinde artış yaşandı. Antalya’ya ziyaretçi girişi pandemi öncesi günlerdeki sayıya ulaştı. Bir günde inen uçak ve gelen turist sayısında dönemin rekoru kırıldı. Antalya havaalanına her 6 dakikada bir uçak iniyor. 17 Temmuz günü Antalya havaalanına 105’i Rusya, 68’i Almanya’dan olmak üzere toplam 386 uçak indi.  Ziyaretçilerin çoğunluğu Rusya, Almanya, Ukrayna, İngiltere ve Polonya gibi ülkelerden oluşmakta, yani Rusya pazarının kısa sürede zirveyi aldığını söylemek yanlış olmaz. Bu sayının Ağustos’a kadar daha çok artacağı artık kaçınılmaz.  Bayram döneminde de otellerde tam anlamıyla boş yer kalmadı.

Buna bağlı olarak turizm sektörüne hizmet veren firmalar uzun zamandır yaşayamadıkları bir yoğunlukla karşılaştılar. Özellikle otellere hizmet veren firmalar ürün yetiştirmekte ve yoğun talebi karşılamakta zorlandılar. Bu yoğunluktan oldukça memnun olan firmalar ekonomik anlamda hızlı bir kalkınma yaşamaktalar ve yoğunluğun devamını umut etmekteler.  Bu zaman içerisinde turizm sektöründeki hızlı toparlanma birçok sektöründe beraberinde hareketlenmesine ticaretin ivme kazanmasına katkı sağlıyor. Yaşanan gelişmelere bağlı olarak firmaların fuarımıza olan talepleri de hızlı bir şekilde artışa geçti ve bu hızlanma satışlarımıza olumlu bir şekilde yansıdı. Buna bağlı olarak doluluklarımızda ciddi bir artış gerçekleşti. Bu noktada 18 – 21 Ocak 2022 tarihleri arasında gerçekleşecek olan Anfaş 32. Uluslararası Hotel Equipment Fuarı ve 28. Uluslararası Food Product Fuarı HO-RE-CA sektörünün tek çatı altında buluşması, önümüzdeki sezon hazırlıklarının ve ihtiyaçlarının karşılanması adına, büyük bir önem taşıyor. Sizde zaman kaybetmeden bu organizasyonda yerinizi almayı unutmayın. Gerekli tüm tedbirlerin en üst düzeyde uygulandığı “Güvenli Turizmin Başkenti” Antalya “Güvenli Fuar ve Organizasyon” sertifikasına sahip olan Anfaş Antalya Fuarcılık İşletme ve Yatırım A.Ş. tarafından düzenlenen sektörün en büyük fuarlarına ev sahipliği yapacak.

TotalEnergies’den Türkiye’de madeni yağlarda sahteciliğin önüne geçmek için büyük teknolojik adım

Motor yağlarında sahtecilik son yıllarda çok fazla karşılaşılan bir durum haline geldi. Üretici firmalara gelen müşteri şikayetleri sonucu tespit edilen sahte ürün sayısında artış görülüyor. Sahte motor yağlarının, ambalajlarının orijinal motor yağlarına olan yüksek benzerliğinden dolayı son kullanıcılar nezdinde tespit edilmesi oldukça zor. Bu sahte motor yağlarının belirsiz ve kontrolsüz içerikleri nedeniyle, görevlerini yerine getirmemeleri riski bulunuyor. TotalEnergies ve ELF yeni ambalajlarında sunduğu güvenli karekod (safe QR) teknolojisi ve özel süper mühürlü (superseal) kapakları ile ürünlerin orijinalliğini güvence altına alıyor.

TotalEnergies ve ELF, sahteciliği önlemek amacıyla yaptığı çalışmalar sonucu geliştirdiği, gizli güvenlik katmanına sahip kriptolu QR kod sayesinde hızlı ve kolay orijinallik kontrolüne olanak tanıyor. TotalEnergies ve ELF markalı motor yağlarının etiketlerinde bulunan QR kod ile son kullanıcılar, artık ürünün orijinal olup olmadığını anlayabilecek. Bunun için Google Play Store veya AppStore’dan “TotalEnergies ACF” mobil uygulamasını ücretsiz olarak indirmeleri ve uygulama üzerinden ürün etiketinde yer alan QR kodunu okutarak orijinalliğini sorgulamaları yeterli. Teknolojinin en önemli özelliklerinden biri de karekodun içine entegre edilen fiziksel gizli güvenlik katmanının kopyalanamıyor olması.

TotalEnergies ve ELF, aynı zamanda ambalajlarında kullandığı geliştirilmiş kapak teknolojisiyle de kullanıcılara ürün orijinalliğinden emin olma kolaylığı sunuyor. Yüksek güvenlikli “superseal” kapakların özelliği, ürünün kapağı açıldıktan sonra alttaki “superseal” adı verilen mühürlü kısım çekilip koparıldığında mührün tekrar kullanılamayacak şekilde açılmış olması. Böylece orijinal bidonların kötü niyetlerle yeniden kullanımının önüne geçilmiş oluyor. “Superseal” kapaklar Türkiye’de üretilen ürünlerin tamamında kullanılıyor.

TotalEnergies, sahte ürün alımının önüne geçmek için son kullanıcılara ürünleri, yetkili servis noktalarından, yetkili distribütörlerin dağıtım yaptığı özel servis ve yedek parça satış noktalarından, TotalEnergies akaryakıt istasyonlarından veya uzman servis merkezlerinden tedarik etmelerini ve satın alınan ürünlerin orijinal olup olmadığını TotalEnergies ACF mobil uygulaması ile mutlaka kontrol etmelerini öneriyor.

Total Turkey Pazarlama ve Teknoloji Direktörü Fırat Dokur, konuyla ilgili olarak “Motor yağlarında taklit ürünler günümüzde çok fazla karşılaşılan bir durum. Çözüm olarak servisler ve son kullanıcılar için ürünlerin orijinalliğini kolayca sorgulayabilecekleri QR kod teknolojisini geliştirdik. Aynı zamanda geliştirilmiş kapak teknolojisi ile ürünlerin orijinalliğini güvence altına alıyoruz. Bu sayede sahteciliği önlemek anlamında çok büyük ve etkili bir adım atmış olduk. Madeni yağ sektöründe orijinallik kontrolü için güvenli QR kod uygulaması ve yüksek güvenlikli “superseal” kapaklar ilk kez TotalEnergies ve ELF tarafından kullanılmaya başlandı. Sektörde önemli bir soruna yenilikçi bir çözüm getirdiğimizi ve hem araç servisleri hem de son kullanıcılara büyük bir rahatlık ve kalite güvencesi sağladığımızı belirtmekten mutluluk duyuyoruz” dedi.

Sahte yağ kullanımı, araç ve kullanıcısı için birçok problemi beraberinde getiriyor

Uygun teknik spesifikasyonlara ve ekipmanın gerektirdiği teknolojiye sahip olmayan sahte motor yağları, silindirler ve pistonlar başta olmak üzere motorun tüm hareketli parçalarında tamiri mümkün olmayan hasarlar oluşturarak motor ömrüne doğrudan etki edebiliyor.

Gerekli katkı paketi kullanılmadığı durumlarda yeterli temizleme ve mekanik parça koruması yapılamaması, motor içerisinde oluşan kurumun temizlenememesi ve motor aksamına yapışarak işleyişi bozması, uygun olmayan yağ viskozitesi nedeniyle eksik yağlamanın meydana gelmesi, standartlar dışında ürünlerin kullanılması sonucu motor emisyon değerlerinin dışına çıkılması ve bu amaçla sistemde yer alan filtre, katalizör vb aksamın fonksiyonlarının kesintiye uğraması ve arızalanabilmesi gibi sorunlar “sahte yağ ve vasıfsız ürün kullanımı” sonucu ortaya çıkabilecek sorunlardan yanlızca bazıları.

Bu tip durumlar yalnızca aracın performansını düşürmekle kalmayıp, yüksek emisyon oranlarıyla çevreye zarar verilmesine yol açtığından, motora, kullanıcıya, çevreye ve en nihayetinde de ülke ekonomisine önemli zararlar verebiliyor. Bunların da ötesinde, sahte motor yağlarının kullanılması sonucu oluşabilecek olumsuz durumlar, kazalar, patlamalar veya yangın gibi sürüş ve insan güvenliğini tehdit edecek daha büyük tehlikeleri de arz edebiliyor.

Taze incir ihracatında hedef 75 milyon dolar

Türkiye’nin üretim ve ihracatında dünya lideri olduğu, İngiliz Kraliyet Ailesinin sofralarını süsleyen Bursa Siyahı ve Sarılop çeşidi taze incirin ihracat yolculuğu başlıyor. 2020 yılında taze incir ihracatından 60 milyon dolar döviz kazanan Türkiye, 2021 yılında 75 milyon dolar ihracat hedefliyor.

Sarılop taze incirin dünyanın dört bir tarafına ihracat seferi 28 Temmuz’da başlarken, Bursa Siyahı ise; 30 Temmuz’da dünya’nın dört bir tarafına lezzet yolculuğuna çıkacak.

İhracatta aslan payı Bursa Siyahının

Türkiye’nin taze incir ihracatının 2019 yılında 48,8 milyon dolar iken 2020 yılında yüzde 22’lik artışla 60 milyon 4 bin dolara tırmandığını belirten Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, Bursa siyahı taze incirinin 2020 yılında Türkiye’ye 48 milyon 881 bin dolarlık döviz kazandırdığını, Sarılop taze incir ihracatından ise; 11 milyon 123 milyon dolar döviz elde edildiğini kaydetti.

Bursa Siyahı ilaç gibi

Siyah incirin sağlık açısından önemli faydaları olduğunu, bu nedenle dünya genelinde büyük bir popülariteye sahip olduğunu ifade eden Uçak, “Taze siyah incir kanın pıhtılaşmasını engelleyerek kalp krizi riskini azaltıyor, ciltteki yaraların çabuk kapanmasını sağlıyor, kansızlığı önlüyor. Enerji kaynağı olan taze siyah incir astım, öksürük ve soğuk algınlığını tedavi edici özellikler taşıyor, kabızlığı giderirken, kandaki kolesterol seviyesinin dengelenmesine yardımcı oluyor. Bursa Siyahı Taze İncir yüzyıllardır alternatif tıpta ilaç yerine kullanılıyor” diye konuştu.

En çok Almanlar tercih etti

2020 yılında 42 ülkeye 60 milyon doların üzerinde taze incir ihraç ettiklerini anlatan Uçak, 2021 yılı rekoltesi ve kalitesinin ihracat için son derece uygun olduğunu, rekoltede yüzde 10 civarında artış beklediklerini, taze incir ihracat hedeflerinin 75 milyon dolar olduğunun altını çizdi. Uçak, sözlerini şöyle tamamladı: “Bursa siyahında Almanya, 17 milyon 160 bin dolarlık tutarla ilk sırada yer alırken, Avusturya 6 milyon dolarlık Bursa siyahı taze incir aldı. Hollanda ise; 4,7 milyon dolarlık Bursa siyahı tercih etti. Sarılop taze incir ihracatında da Almanya 3 milyon 555 bin dolarlık tutarla birinci ülke oldu.”

“Bursa Siyahı ve Sarılop Çeşidi Taze İncir Kesim ve İhraç Tarihlerini Belirleme Komisyonu”nda  Ticaret Bakanlığı Ege Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdürlüğü başkanlığında; Aydın İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, Aydın Ziraat Odası, Buharkent Ziraat Odası, Aydın Ticaret Denetmenliği Grup Başkanlığı, İncir Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, İzmir Zirai Karantina Müdürlüğü ekipleri görev aldı. Aydın ili ve ilçelerindeki emsal teşkil edecek bahçelerde yapılan incelemeler sonucunda, Sarılop çeşidi taze incirin, 27 Temmuz 2021 tarihinde kesimine, 28/07/2021 tarihinde ihracatına, Siyah taze incirin ise, 29 Temmuz 2021 tarihinde kesimine, 30 Temmuz 2021 tarihinde ihracatına karar verildi.

Ayakkabı sektörü pandemi sonrasına ayak bastı 

 Pandemiden en çok etkilenen sektörlerden olan ayakkabı ve saraciye sektörleri Covit-19 virüsünün aşısının bulunması ve normalleşme adımlarının atılması sonrasında dünyadaki en prestijli buluşma adresi “Expo Riva Schuh & Garda Bags Fuarı”na 67 firmayla fiziki olarak katıldı.

18-20 Temmuz 2021 tarihlerinde gerçekleşen “Expo Riva Schuh & Garda Bags Fuarı”nda Türkiye Milli Katılım Organizasyonu Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği tarafından gerçekleştirildi.

Türk ayakkabı sektörünün 2021 yılında pandeminin yaralarını sarmaya başladığını dile getiren Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Erkan Zandar, pandemi sonrasında dünya genelinde bir toparlanma ve talep artışı olduğunu, “Expo Riva Schuh & Garda Bags Fuarı”nın bu süreci hızlandırdığını ifade etti.

Ayakkabı sektörü olarak, 2021 yılı için 1 milyar dolar ihracat hedeflediklerini anlatan Zandar, “Pandemi sürecinde Türkiye’nin ilk sanal fuarını düzenledik, pandeminin etkilerini azaltma konusunda büyük bir çaba gösterdik. Normalleşme sürecinde de ilk fiziki fuarımız Expo Riva Schuh & Garda Bags Fuarı oldu. Fuarda ithalatçılardan yoğun ilgi gördük. Katılan firmalarımızın büyük çoğunluğu ihracat bağlantılarıyla döndü” diye konuştu.   Fuara katılan 400 firmadan 67 tanesinin Türk firması olması çok etkili oldu. Gelen alıcılar az katılım yüzünden vakitlerini yeni üretici bulmak için kullandı. Sektörün öncü fuarı olan Expo Riva Schuh & Garda Bags Fuarı’nda Türk firmalarının mevcudiyetinin süreklilik arz etmesi çok önemli. Önümüzdeki fuarda Milli Katılım çatısı altında en az 30 firma olmasını bekliyoruz. Ege İhracatçı Birlikleri  başarılı organizasyonu ve yoğun ilgisi ile tüm  katılımcılardan tam not aldı” şeklinde konuştu.

Deri sektörünün ihracatının yüzde 77’si ayakkabı ve saraciye sektörlerinden

2021 yılının Ocak – Haziran döneminde Türk deri sektörü olarak 793 milyon dolarlık ihracat yaptıkları bilgisini veren Zandar sözlerini şöyle sürdürdü; “İhracatımızın 506 milyon dolarlık kısmını ayakkabı sektörü yaparken, saraciye ürünleri ihracatımız 105 milyon dolar oldu. İki sektör, 2021 yılının ilk yarısında 611 milyon dolarlık ihracat rakamına ulaştı. Avrupa’daki zincir mağazaların satın almacılarıyla “Expo Riva Schuh & Garda Bags Fuarı”nda verimli ikili görüşmeler yaptık.”

Türk deri sektörü 2021 yılının Ocak – Haziran döneminde İtalya’ya yüzde 5’lik artışla 42 milyon 311 bin dolarlık ihracat yaptı. İtalya, Türk deri sektörünün en fazla ihracat yaptığı dördüncü ülke olurken, ayakkabı sektörü 16,4 milyon dolarlık ihracatla ilk sırada yer aldı. Türkiye, İtalya’ya 15 milyon dolarlık deri post, 5,4 milyon dolarlık saraciye ve 5,3 milyon dolarlık deri kürk ihraç etti.

“Expo Riva Schuh & Garda Bags Fuarı”na, Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği’nin Türkiye Milli Katılım Organizasyonu ile şu firmalar katıldı;

Adnan Ayakkabı Çanta ve Deri Mam. San. Tic. Ltd. Şti. -İZMİR

Deka Ayakkabı Deri Tekstil ve İnş. San. Tic. Ltd. Şti. -İSTANBUL

Derinkoç Ayakkabı ve Çanta San. Tic. Ltd. Şti. -İZMİR

Ekrem Uyanık Ayakkabı Deri Ürünlerİ Tekstil Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. -KONYA

Elde Deri ve Mamulleri Turizm İnş. Teks. Pzrl. Dağ. San. ve Tic. A.Ş. -MANİSA

Fatih Ayakkabıcılık San. Tic. Ltd. Şti. -İSTANBUL

Gençler Deri Mamulleri Ayakkabı San. ve Tic. A.Ş. -İZMİR

İlhanlar Ayakkabı ve Deri Ürünleri San. Tic. Ltd. Şti. -İSTANBUL

Kipa Ayakkabıcılık San. Tic. A.Ş. -İZMİR

On-ar Ayakkabı Kalıp San. Tic. Ltd. Şti. -İZMİR

Özarpa Ayakkabıcılık San. ve Tic. Ltd. Şti. -KONYA