Ekonomi-teknoloji haberleri (06.10.2020)

Tüketici Fiyat Endeksi, Eylül 2020 (TR72 Kayseri, Sivas, Yozgat)
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Kayseri Bölge Müdürlüğünden alınan verilere göre ülkemizde TÜFE’de (2003=100) 2020 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre %0,97, bir önceki yılın Aralık ayına göre %8,33, bir önceki yılın aynı ayına göre %11,75 ve on iki aylık ortalamalara göre %11,47 artış gerçekleşti.
Yıllık en düşük artış %0,68 ile alkollü içecekler ve tütün grubunda gerçekleşti
Bir önceki yılın aynı ayına göre artışın düşük olduğu diğer ana gruplar sırasıyla, %6,74 ile haberleşme, %6,91 ile giyim ve ayakkabı ve %7,55 ile eğitim oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, %25,17 ile çeşitli mal ve hizmetler, %15,09 ile sağlık ve %14,95 ile gıda ve alkolsüz içecekler oldu.
Aylık en yüksek azalış %0,07 ile eğitim grubunda oldu
Ana harcama grupları itibarıyla 2020 yılı Eylül ayında azalış gösteren diğer ana grup ise %0,03 ile giyim ve ayakkabı oldu. Buna karşılık, ana harcama grupları itibarıyla 2020 yılı Eylül ayında artışın yüksek olduğu gruplar ise sırasıyla, %3,02 ile ev eşyası, %1,84 ile ulaştırma ve %0,93 ile konut oldu.
Ülkemizde 2020 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre fiyatı en çok artan seçilmiş maddeler değişim oranlarıyla birlikte sırasıyla % 18,65 ile patlıcan, % 16,83 ile sivri biber, % 13,73 ile muz, % 13,44 ile dolmalık biber olurken; en çok düşüş gösteren seçilmiş maddeler değişim oranlarıyla birlikte sırasıyla % 22,07 ile limon ve % 19,13 ile yurtiçi bir hafta ve daha fazla süreli turlar oldu.
TÜİK Kayseri Bölge Müdürlüğünden alınan verilere göre Kayseri, Sivas ve Yozgat bölgesinde 2020 Eylül ayında Tüketici Fiyatları Endeksi’nde bir önceki aya göre % 0,6 artış, bir önceki yılın aralık ayına göre % 8,3 artış, bir önceki yılın aynı ayına göre % 11,88 artış ve on iki aylık ortalamalara göre ise % 11,78 artış gerçekleşmiştir.
Kayseri, Sivas ve Yozgat bölgesinde ana harcama grupları itibariyle 2020 Eylül ayında endekste yer alan gruplardan en fazla artış gösteren grup % 3,17 ile mobilya, ev aletleri ve ev bakım hizmetleri olurken, bunu % 1,66 ile ulaştırma, % 1,13 ile haberleşme ve % 1,06 ile konut, su, elektrik, gaz ve diğer yakıtlar takip etti. En çok düşüş olan grup ise % 2,37 ile eğitim oldu.
Kayseri, Sivas ve Yozgat bölgesinde 2020 Eylül ayında bir önceki aya göre fiyatı en çok artan seçilmiş maddeler değişim oranlarıyla birlikte sırasıyla % 19,64 ile kabak, % 17,73 ile muz ve % 11,47 ile sivri biber olurken, en çok düşüş gösteren seçilmiş maddeler değişim oranlarıyla birlikte sırasıyla % 28,09 ile limon ve % 11,82 ile kavun oldu.

KAYSERİ SMMM ODASI’NDAN BAŞKAN AKAY’A ZİYARET

 Kayseri Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası Başkanı Ali Yedikaya ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay’ı makamında ziyaret ederek, başlayan 2020-2021 Pancar Alım Kampanyası nedeniyle başarı ve hayırlı olsun dileklerinde bulundular.

Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay, Kayseri Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası’nın ilk üyelerinden bir tanesi olmaktan şeref duyduğunu ifade ederek, güzel temennilerde bulunan SMMM Odası Başkanı ve Yöneticilerine ziyaretlerinden dolayı teşekkür etti.

Tüketicilerin yatak tercihleri “Türkiye Yatak Markaları İmaj Araştırması” ile ölçüldü

Türk insanı ortopedik ve antibakteriyel özellikli yatak alıyor

Tüketicilerin, son yıllarda yatak seçiminde daha titiz davrandıkları, sağlıklı, hijyenik ve uyku kalitesini artıran ortopedik yatakları tercih ettiği araştırmalarla kanıtlandı. Satın alma davranışlarını titizlikle inceleyerek Ar-Ge’ye yatırım yapan Bambi’nin, ülke çapında yaptığı “Türkiye Yatak Markaları İmaj Araştırması”, Türk halkının günde 6-8 saat uyuduğunu ortaya koydu. Çift kişilik yatak alımına 2000-3.499 TL arasında bütçe ayırdığı saptandı. Kadınlarda yüzde 92,3, erkeklerde ise yüzde 91’lik oranla ortopedik özellikli yatakların tercih edildiği öne çıktı. Antibakteriyel yatak tercihi kadınlarda yüzde 69,9 olurken, erkeklerde bu oran yüzde 62,7 olarak belirlendi.

Türkiye’de yatak pazarı yıllık 4 milyon satışla 1 milyar dolarlık büyüklüğe ulaştı. Stres, yoğun iş temposu ve hastalıklara karşı bağışıklık sistemini güçlü tutma nedenleri karşısında tüketicilerin, son yıllarda yatak seçiminde daha titiz davrandığı, uyku kalitesini artıran, koku tutmayan, antibakteriyel ve ortopedik özellikli yatakları tercih ettiği araştırmalarla kanıtlandı. Türkiye yatak pazarının en önemli temsilcilerinden Bambi Yatak, Oscar Araştırma şirketi işbirliğiyle tüm Türkiye genelinde 1.397 denekle görüşülerek titizlikle hazırlanan “Türkiye Yatak Markaları İmaj Araştırması”, Türk halkının yatak satın alma tercihlerinin nabzını tuttu. Tüketici beklentilerini dikkate alarak ürün geliştirilmesine önem veren ve bu doğrultuda cironun yüzde 1’ini Ar-Ge ayıran Bambi’nin araştırması, çarpıcı sonuçları da ortaya koydu.

Erkekler terletmeyen yatak, kadınlar çift taraflı kullanım tercih ediyor

Araştırmaya göre, tüketici tercihlerinde erkeklerde yüzde 91, kadınlarda yüzde 92,3 ile ortopedik özellikli yataklar ön plana çıkıyor. Antibakteriyel özellikli yataklar ise kadınlarda yüzde 69,9 erkeklerde yüzde 62.7’lik oranla satın alma tercihinde ikinci sırada geliyor. Erkeklerin öncelikli tercihlerinde yumuşak olması, terletmemesi gelirken, kadınlarda kolay temizlenebilir olması ve çift taraflı kullanım özelliği öne çıkıyor. Uyku saatleri ve cinsiyet arasında anlamlı bir ilişki gözlenmeyen ve günlük ortalama 6-8 saatini uykuda geçiren Türk halkının yüzde 18,3 oranında orta sertlikte yatakları tercih ettiği belirlendi. Çift taraflı kullanım, koku tutmama özelliği, estetik görünüm, organik ve özellikli kumaş gibi nitelikler ise tercihlerde ortalama düzeylerde kaldı. Araştırma sonucunda ‘sert yataklar’ yüzde 3,3 ile son sırada yer aldı.

 Ne sıklıkla yatak değişiyor?

Türk insanının en fazla 3 ila 5 yıl içerisinde yatağını değiştirdiği belirlendi. Çift kişilik yatak alımında ideal fiyat 47,9 ile 2,000-3,499 TL bandındayken, her yüz kişiden 56,2’si ise 6,500 ve üzeri olan fiyatları rasyonel bulmadığını ifade etti. Tüketici tercihlerinde yatak konusunda uzmanlık algısı yüzde 36,2 ile birinci sırada yer aldı ve yüzde 22 ile tercihte etkili olan ithal markalar, uzmanlığın ardından geldi. Yerlilik ise yüzde 11 ile tercihlerde ortalama bir etken olarak ölçüldü.

TV reklamları tercihlere yön veriyor!

Tüketici, cinsiyet farkı olmaksızın satın alma aşamasında markaların mağazalarından bilgi almayı tercih ederken, TV ve internet reklamlarının bilgi edinme noktasında tercih edilmediği saptandı. Buna rağmen TV reklamlarının marka bilinirliği ve aksiyon çağrısı açısından hâlihazırdaki en etkin mecra olduğu ölçümleniyor.

Gıda sektörünün kalbi THE FOURCE’da atacak

Ege İhracatçı Birlikleri’nce gerçekleştirilecek ilk sanal gıda fuarı The Fource’un tanıtımı yapıldı. 23-27 Kasım 2020 tarihleri arasında düzenlenecek The Fource sanal gıda fuarı, pandemi süreciyle sekteye uğrayan ticari girişimleri çağın sağladığı imkanlarla canlandırarak dünyanın dört bir yanındaki gıda sektörü paydaşlarına erişim sağlayan, yeni nesil bilgi, ticaret ve uluslararası gıda sektörünün en kapsamlı dijital kaynağı olacak.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi “Dijitalleşme sürecinde en hızlı pozisyon alan ihracatçı birliği olduk. Türkiye’nin ilk sanal fuarı Shoedex2020 Ayakkabı ve Saraciye Fuarı’nı 1-4 Haziran 2020 tarihlerinde düzenlemiştik. Bu sefer gıda sektöründe Türkiye’nin ilk sanal fuarı THE FOURCE için çalışmalarımızı başlattık. THE FOURCE, dünyadaki değişimin hızına paralel olarak sektörün değişen ihtiyaçlarına en iyi biçimde hizmet verebilecek güçlü bir platform olacak” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin ve dünyanın ilk sanal gıda fuarı THE FOURCE için düzenlenen dijital basın toplantısında THE FOURCE tüm detaylarıyla tanıtıldı.

Covid-19 salgınının yaşamın her alanındaki köklü değişiklikleri de beraberinde getirdiğine değinen Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, ciddi biçimde sekteye uğrayan günlük hayatın yanı sıra küresel ticaretin de durma noktasına geldiğini ifade etti.

Küresel ölçekte yaşanılan bu salgının gıda ve tarım sektörlerinin ne kadar stratejik bir öneme sahip olduğunun farkına varılmasını sağladığına değinen Eskinazi “Pandemi sonrasında Türkiye’nin ihracatı 2020 Ocak-Eylül döneminde yüzde 10,9 düşerken, tarım ürünleri ihracatının aynı dönemde yüzde 4,8 artış gösterdi. Türkiye’nin ihracatını gıda ve tarım sektörlerinin ayakta tuttu. THE FOURCE, çağın sağladığı imkanlarla gıda ihracatımıza yeni bir açılım getirecek. Dünyanın dört bir yanındaki gıda sektörü paydaşlarına erişim sağlayan, yeni nesil bilgi, ticaret ve uluslararası gıda sektörünün en kapsamlı dijital kaynağı olacak” dedi.

Doğanın, doğal olanın kaynağı: THE FOURCE

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Birol Celep de fuarla ilgili şu bilgileri verdi: “Klasikleşmiş fuar yaklaşımlarını yıkmak ve kendine has, anlamlı, kalıcı ve çekici bir isim ile yeni nesil fuar anlayışını hissettirmeyi amaçlayarak belirlediğimiz THE FOURCE, gıda sektörünün temel taşı olan değerli ham maddelerin ve katma değerli gıda ürünlerinin kaynağı mottosunu birebir yansıtan bir isim oldu. Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin destekleriyle düzenleyeceğimiz bu ilk sanal gıda fuarımızın temasını Anadolu olarak seçtik. Ülkemizin kültürel açıdan eşsiz, verimli topraklara sahip 7 bölgesinden gelen değerli ham maddeleri, farklı lezzetleri ve katma değerli ürünlerini ABD, Çin, Almanya, İngiltere, Orta Doğu ülkeleri başta olmak üzere tüm dünyadan üreticileri, alıcıları, distribütörleri, perakendecileri, şefleri, restoran ve otel zincirlerini, kısacası gıda habitatında yer alan tüm oyuncuları buluşturacağız.”

Kuru meyve sektörünün ihracat performansını da özetleyen Başkan Celep, “Kuru meyve sektörümüz yıllık 1.5 milyar dolar ihracatı ülkemize kazandırıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlıklı ürünler listesinde yer alan kuru meyve sektörünün lokomotif ürünleri çekirdeksiz kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incirde, 2019/20 sezonunu 1 milyar 5 milyon dolar ihracat rakamıyla geride bıraktık. Kuru üzüm ihracatımız 510 milyon dolar olurken, kuru kayısı ihracatı 253 milyon dolara ulaştı. Kuru incir ihracatından elde ettiğimiz döviz miktarı ise; 241 milyon dolar şeklinde kayıtlara geçti. THE FOURCE Fuarı ile bağışıklık sistemini güçlendiren kuru meyve ürünlerinin ihracatının artacağına inanıyoruz” diye konuştu.

Terci: “İhracatta 600 milyon doları aştık”

Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mustafa Terci, pandemi döneminde en çok tercih edilen ürünlerin bitkisel yağlar, mercimek, nohut, fasulye, bezelye, bulgur, makarna ve un olduğunu belirtirken, Ocak – Eylül dönemi ihracat rakamlarının da yüzde 37,8’lik artışla yaklaşık 390 milyon dolara çıktığını, son bir yıllık ihracatlarının ise 600 milyon doları aştığını ifade etti. THE FOURCE fuarının yabancı alıcılara ulaşmak için çok önemli bir fırsat olduğunu belirten Terci “Fuarla birlikte ihracat rakamlarımızı daha yukarılara taşıyacağımıza inanıyoruz” dedi.

Yağcı; “Pandemi antioksidan ürünlere talebi arttırdı”

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Cahit Doğan Yağcı; pandemi döneminde antioksidan sağlıklı gıdaya olan talep artışının başta kekik, defne, adaçayı, biberiye gibi odun dışı orman ürünleri ihracatına olumlu etki ettiğine işaret etti. Yağcı “Ege Bölgesi odun dışı orman ürünleri ihracatında lider konumda. 2020 yılının Ocak – Eylül döneminde odun dışı orman ürünleri ihracatımız yüzde 19’luk artışla 97,7 milyon dolardan, 116 milyon 100 bin dolara yükseldi. En çok ihraç ettiğimiz ürünler ise kekik, defne, adaçayı oldu. THE FOURCE ile odundışı orman ürünleri ihracatında 2020 yılı sonunda 200 milyon doları hedefliyoruz. Kekiğin, antioksidan özelliği nedeniyle talep artışının devam edeceğini öngörüyoruz. Bu nedenle, Tarım ve Orman Bakanlığı ile işbirliği yaparak kekik üretim alanlarını genişletmek istiyoruz. İlk etapta 25 bin ton, sonrasında 40 bin ton kekik üretim altyapısına kavuşmak istiyoruz” şeklinde konuştu.

Girit: “1 milyar dolar ihracat hedefine THE FOURCE ile ulaşacağız”

Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit ise çipura, levrek ve alabalık ürünleri başta olmak üzere su ürünleri ihracatının yüzde 70’ini EİB’nin yaptığını belirterek; su ürünleri hayvansal ürünlerden tavuk, yumurta ve süt ürünlerinde pandemi döneminde ihracatın bir miktar azaldığını, bal ihracatının ise olumlu bir seyir izlediğini dile getirdi. Girit, Ocak – Eylül 2020 ihracatın yüzde 1.9 gerileyerek 702.8 milyon dolara düştüğünü belirtti. Girit, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gıda sektöründeki tüm oyuncuların bir araya geleceği THE FOURCE fuarı ile ürünlerimizi yeni restoranlara, otellere ve şeflere tanıtma fırsatı yakalayacağız. 2020 yılı sonundaki 1 milyar dolar ihracat hedefimize THE FOURCE Fuarı’nda yapacağımız ticari bağlantılarla ulaşacağımıza inanıyoruz.”

Uçak; “Pandemi gıdanın önemini hatırlattı”

“Pandeminin tarımın ne kadar önemli olduğunu hatırlattı” tespitinde bulunan Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, taze meyve sebze ve meyve sebze mamulleri sektörü olarak pandemi döneminde insan üstü bir gayretle üretime ve ihracata devam ettiklerini, bu sayede gıda krizi yaşanmadığını anlattı.

Taze meyve sebze ihracatında; limon, üzüm, portakal, mandalina, taze incir, çilek, kiraz, domates ürünlerinin, meyve sebze mamullerinde ise; turşu, konserveler, salça, kuru domates ve meyve sularının bu dönemde yoğun bir ilgi gördüğünü ifade eden Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, “Pandemi döneminde ürünlerimize olan ilgi sayesinde Ocak – Eylül döneminde ihracatımız yüzde 19’luk artışla 715 milyon dolara, son bir yıllık ihracatımız ise 1 milyar 3 milyon dolara tırmandı. 2020 yılı sonu için belirlediğimiz 1 milyar dolar ihracat hedefine 3 ay önce ulaştık. THE FOURCE yeni ülkelere açılmak için önemli bir fırsat sunacak. Fuar sırasında gerçekleştireceğimiz ikili görüşmeler ile yeni ülkelerin ihracat rotamıza eklenmesini bekliyoruz” diye konuştu.

Gündeş: “Yeni ülkelerin ihracat rotamıza eklenmesini bekliyoruz”

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı M. Kadri Gündeş;

Ege Bölgesi deyince akla ilk gelenlerin zeytin ve zeytinyağı olduğunu dile getirdi. Gündeş, “2019/2020 sezonu zeytin ihracatımız % 3’lük artışla 145 milyon, zeytinyağı ihracatımız ise 11 aylık dönemde sekteye uğrayarak 102.4 milyon dolara gerilese de THE FOURCE fuarı aracılığıyla hayata geçirilecek yeni iş birlikleri ile ihracatımızı artırmayı hedefliyoruz. Bu fuar özellikle ülkemizin zeytin ve zeytinyağı kalitesini tüm dünyaya duyurmak için çok önemli bir platform” dedi.

“Pandemiyle birlikte hayatımız baş döndürücü bir hızla dijitale kaydı” tespitinde bulunan Gündeş sözlerini şöyle tamamladı: “İş seyahatlerinin yapılamaz olduğu süreçte, biz ihracatçılar için dijital pazarlama bir zorunluluk halini aldı. E-ticaret tüketicinin de hoşuna gitti. Sanal ticaret heyetleri ve sanal fuarlar, HİBRİT Fuarlar bundan sonra hayatımızın bir parçası olacak. THE FOURCE bizlere bu yolculukta yeni pazarlar, yeni müşteriler kazandıracak. 1.5 milyar dolar ihracat hedefi olan Türk zeytin ve zeytinyağı sektörü dijital fuarlar ve sanal ticaret heyetleriyle bu hedefe ulaşacak. Fuar sırasında gerçekleştireceğimiz ikili görüşmeler ile yeni ülkelerin ihracat rotamıza eklenmesini bekliyoruz.”

Türkiye ve uluslararası gıda sektöründe iz bırakacak yeni nesil bir sanal gıda fuarı hedefiyle yola çıkan THE FOURCE’un tanıtım toplantısına Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Birol Celep ve Gıda Birlik Başkanları katıldı.

Ege’den yapılan gıda ihracatı 3 milyar 638 milyon dolara çıktı

Pandemi koşullarıyla birlikte tüketicilerin sağlıklı beslenmeye yönelmesi, sağlıklı gıdaya olan talebi artırırken, bu durum Türkiye’nin ve Ege Bölgesi’nin ihracat rakamlarına da yansıdı. Ege Bölgesi tarım ürünleri ihracatı ‘2020 yılının Ocak – Eylül döneminde yüzde 4,6 artışla 3 milyar 479 milyon dolardan 3 milyar 638 milyon dolara çıktı. Ege İhracatçı Birlikleri yıllık 5 milyar 80 milyon dolar seviyesindeki tarım ürünleri ihracatını önümüzdeki 5 yılın sonunda 10 milyar dolara taşımayı hedefliyor.

Evinize en uygun kombiyi nasıl seçersiniz?

Doğru kombi seçimi cep yakmıyor

Doğru kombi seçimi yüzde 30’a varan enerji ve yakıt tasarrufu sağlıyor

Kış mevsimi yaklaşıyor. Günümüzde soğuk havalardan korunmak üzere yaşam alanlarımızın vazgeçilmezi haline gelen kombilerin sezonu da açılıyor. Bazılarımız mevcut kombilerimizi bakımla güncellerken bazılarımız vadesi dolmuş cihazlarımızı yenileme yoluna gidiyoruz. Uzmanlar periyodik kombi bakımını her sezon olduğu gibi bul yıl da vurguluyor, yeni kombi alacaklar ise seçimleri için doğru kriterleri keşfetmeye çalışıyor.  İklimlendirme sektörünün güçlü oyuncusu E.C.A.’nın uzman kadrosu, ideal kombiyi yeni nesil teknoloji, sürdürülebilirlik, yüksek tasarruf, uzun ömür ve yaygın servis ağı nitelikleriyle tanımlarken boyut, sessizlik, kolay kullanım ve garanti sürelerini de önemli kıstaslar olarak öne çıkarıyor.

Kış mevsimi yaklaşırken tüketicilerin kombi arayışları da yavaş yavaş artıyor. Vadesi dolmuş cihazlarını yenileme yoluna giden tüketiciler, ideal seçim için doğru kriterleri arıyor. Günümüz kombi kullanıcılarının satın alma sürecinde ürünün yüksek tasarruflu ve uzun ömürlü olması, markanın güvenilirliği, kombi alanındaki uzmanlığı ve yaygın servis ağının olması ön plana çıkarken boyut, sessizlik, kolay kullanım ve garanti süreleri de tercihleri belirliyor. Elginkan Topluluğu çatısı altında 30 yılı aşkın süredir iklimlendirme sektörünün en güçlü markalarından biri olarak faaliyetlerini sürdüren E.C.A.’nın uzman kadrosu, kış aylarında faturaların cep yakmaması için kombi seçimindeki kıstaslar hakkında ipuçları veriyor.

Kapasite ve alan tipi ilişkisi

Kombi satın alırken dikkat edilmesi gereken unsurların başında metrekareye göre kombi seçimi geliyor. Yaşam alanlarınız için seçeceğiniz kombinin kapasitesinin alanın tipi, metrekaresi, baktığı cephe/yön gibi özellikler ile uyumlu olması gerekiyor. Örneğin alanınızın metrekaresine yeterli olmayan bir kapasitede satın aldığınız kombi, ısı verimi sağlamadığı gibi faturaların da şişmesine yol açıyor.

Çevre dostu teknolojilerle düşük gaz emisyonu

Energy-related Products yani Enerji ile İlişkili Ürünler Direktifi ErP, Avrupa Birliğine üye olan ülkelerde yürürlükte olan ve Türkiye’de 2018 senesinden bu yana uygulanmaya başlayan, enerji verimliliğine dayalı bir yönetmelik olarak tanımlanıyor. Bu direktif ile 2020 yılı için Avrupa Birliği hedefi olan yüzde 2o oranında yenilenebilir enerji kullanımının arttırılması, aynı oranda fosil enerji kaynak tüketiminin ve sera gazı emisyonlarının azaltılması hedefleniyor. Dünya genelinde geniş çaplı enerji ve doğalgaz tasarrufunun hedeflendiği ErP verimliliğine sahip yoğuşmalı kombiler, yüzde 30’a varan enerji ve yakıt tasarrufu sağlıyor. E.C.A. tarafından üretilen kombiler ErP yönetmeliğine uygunken, A enerji verimlilik sınıfıyla kullanıcısına yüksek tasarruf sağlayıp, gaz emisyon değerleriyle çevre dostu bir profil çiziyor. Her mekanda kullanılabilecek ürünleriyle E.C.A. yüksek yanma verimi sağlayarak yanma esnasında oluşan zararlı madde emisyonlarını azaltıyor ve otomatik purjörlü enerji verimli sirkülasyon pompasıyla daha az enerji tüketiyor.

Güçlü servis ağı ve fiyat dengesi

Bir kombi satın alınırken hesaplı olması, tüketici yararına bir durum gibi gözükebilir. Fakat, kombi gaz ile çalışan bir cihaz olduğundan dikkat etmemiz gereken en önemli unsurların başında, ürünün güçlü bir servis ağının var olması geliyor. Aradığınız anda hemen ulaşabileceğiniz, hızlı bir şekilde hizmet vererek probleminizi kısa sürede çözecek uygun fiyatlı bir servis hizmetinin olması ürün alımında geleceğe yapılan bir yatırım olarak düşünülmeli.  E.C.A. bu farkındalıkla 81 ilde 300’den fazla servis noktasıyla 7/24 hizmet veriyor. Öte yandan yeni nesil E.C.A. kombilerde kullanılan ve periyodik bakım zamanını hatırlatan akıllı teknolojiler, markanın aktif servis hizmetini teknolojiyle bütünleştiriyor.

E.C.A. ile yeni nesil kombi deneyimi

E.C.A., ürünlerinin küçük boyutları, üstün teknolojisi, yüksek tasarruf sağlaması ve sessizliğiyle farklı alım gücüne sahip tüketicilerin tamamına hitap ediyor.  Üstün emniyet sistemleriyle güvenli kullanım sağlayan E.C.A. yeni nesil kombiler, sessiz çalışma özelliğiyle de kullanıcısının rahatını ön planda tutuyor. Kullanım suyunda feed forward türbin sistemi ile sabit sıcaklıkta su alma imkanı, paslanmaz çelik eşanjör ile yüksek yanma verimi, akıllı ve ergonomik kontrol paneli gibi avantajlarla da ideal bir deneyim sunan E.C.A. kombiler, uzun garanti süreleriyle tüketicilerine yıllar boyunca konfor sağlıyor.

TechXtile Start-Up Challenge yeni girişimcileri bekliyor: Son Başvuru 20 Ekim 2020

TechXtile Start-Up Challenge yeni girişimcilere hayallerinin kapısını açıyor

UTİB Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Taşdelen Engin; “Girişimcilik ve yeni girişimciler, tüm dünyada ekonomilerin gelişebilmesi için bir çıkış kapısı olarak görülüyor. Türkiye’nin ileri teknolojiye sahip ülkelerle arasındaki farkı kapatabilmesi için tüm sektörlerde girişimcilik hareketini tabana yayması gerekiyor.”

Girişimcilere yeni ufuklar ve yol haritaları çizen TechXtile Start-Up Challenge Akıl Fikir Buluşmaları, Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği’nin (UTİB) öncülüğünde girişimcilere yeni ufuklar açan değerli isimlerin katılımıyla devam ediyor. Düzenlenen son yayında,20 Ekim tarihine kadar başvuru süreci devam eden TechXtile Start-Up Challenge Programı’nda kadın girişimciler için bu yıl özel bir ödül olduğunu anlatan UTİB Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Taşdelen Engin, tüm girişimci adaylarını programa davet etti.

Bir Fikrin mi Var Kurucusu Fuat Sami’nin moderatörlüğünde YouTube üzerinden yayınlanan TechXtile Start-Up Challenge Akıl Fikir Buluşmaları; UTİB Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Taşdelen Engin, Program Koordinatörü ve Ventures & Mentors League Ceo’su Ufuk Batum, Türkiye İş Bankası Girişimcilik Birim Müdürü Emre Ölçer ve TechXtile Start-Up Challenge 2019 Finalisti, Tuvis Yazılım kurucu ortaklarından Batuhan Şahin’in katılımları ile gerçekleştirildi.

Canlı yayında konuşan UTİB Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Taşdelen Engin, girişimcilik ve yeni girişimcilerin tüm dünyada ekonomilerin gelişebilmesi için bir çıkış kapısı olarak görüldüğünü belirtti. Türkiye’nin ileri teknolojiye sahip ülkelerle arasındaki farkı kapatabilmesi için tüm sektörlerde girişimcilik hareketini tabana yayması gerektiğini vurgulayan Pınar Taşdelen Engin, “Girişimciliğin yaygınlaşması ve bilinçli girişimcilerin her türlü sektörde yerlerini alabilmeleri için tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yıllarda girişimci destek programları artarak hayat buluyor. Biz de Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği olarak BTSO, Uludağ Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği, BEBKA ve BUTEKOM iş birliği ile TechXtile Start-Up Challenge isimli programımızı geçen yıl başlattık. Programımız tekstil alanında ihracatımıza katma değer kazandıracak ürünleri hayata geçirmek amacıyla başlatıldı. Bunun yanı sıra yeni teknoloji ve metotları üretim süreçlerine kazandırmak, yenilikçi ürünlerin tasarlanması ve yeni girişimci ve tasarımcıların teşvik edilmesi en önemli amaçlarımızdandır. Burada bir başka amacımız da üniversite ve sanayi iş birliğini güçlendirmek, aynı zamanda start-up ve sanayicilerimizi bir araya getirerek birlikte çalışmalarını sağlayabilmekti” dedi.

KÜRESEL PAZARDA SÖZ SAHİBİ OLMAK İSTİYORUZ

TechXtile Start-Up Challenge’ın tüm katılımcı girişimcilere ödül niteliğinde bir süreç olduğunu belirten Pınar Taşdelen Engin, “Türkiye tekstil ve konfeksiyon endüstrisi dünyadaki endüstrinin en önemli oyuncularından bir tanesi ve her geçen gün yükselen bir grafiğimiz var ama biz de artık bununla yetinmiyoruz ve teknolojinin tasarımla buluştuğu özel ürünlerle küresel pazarda söz sahibi olmak istiyoruz. Bu hedeflere ulaşabilmemiz için yenilikçi fikirler ve cesaretli girişimcilere ihtiyacımız var. İşte TechXtile Start-Up Challenge bunun için var ve girişimcilerimize diyoruz ki: “Proje sizden, destek bizden” şeklinde konuştu.

MEDİKAL VE KORUYUCU TEKSTİL ÜRÜNLERİ REVAÇTA

TechXtile Start-Up Challenge programına başlamadan önce sanayiciler ve AR-GE merkezleri ile bir araya gelerek onların ihtiyacı olan, geliştirilmesi gereken konuları belirlemeye çalıştıklarını anlatan Pınar Taşdelen Engin, “Bu yıl pandemi sürecinin de etkisi ile medikal ve koruyucu tekstiller konusunda sektörümüz ciddi çalışmalar yapıyor ve yapmaya da devam ediyor. Tabi ki pandemi sürecinde her ülke gibi bizler de bocaladık ancak daha sonra endüstrideki AR-GE merkezlerinin hemen çalışmaya başlaması ile ciddi bir başarıya imza attığımızı düşünüyorum. Koruyucu malzemeler, ev tekstili ürünleri bu dönemde öne çıkıyor ve dijitalleşme bu süreçte çok önemli. Bizler bu sayede organizasyonlarımızı aralıksız sürdürdük” dedi.

SON BAŞVURU 20 EKİM 2020

TechXtile Start-Up Challenge programının çıkış amaçlarından birinin girişimcileri potansiyel müşterileri ve birlikte iş yapabilecekleri üreticileri bir araya getirmek olduğunun altını çizen Pınar Taşdelen Engin, bu yıl son başvuru tarihi 20 Ekim olan programda kadın girişimcilerin ayrı bir yeri olacağını söyledi. Tekstil sektörünün kadın çalışanlar anlamında şanslı bir sektör olduğunu ancak kadınları sektörlerinde girişimci olarak da görmek istediklerini belirten Engin, şunları söyledi.

KADIN GİRİŞİMCİLERE ÖZEL PROJE

“Biz bu yıl TechXtile Start-Up Challenge programımızda özel bir proje gerçekleştiriyoruz. Buna göre jüri üyelerimize yatırımcı statüsünde TechCoin ismini verdiğimiz bir para birimini veriyoruz ve beğendikleri projelere yatırım yapmalarını istiyoruz. Tabi ki en fazla yatırım alan altı girişimcimiz finalistlerimiz oluyor. Bu yıl en fazla yatırımı olan kadın girişimcimize özel bir ödülümüz var. Biz bu programımızda direkt bir para ödülünü hiçbir zaman düşünmedik. Girişimcimizin neye ihtiyacı var, ona neler verirsek faydalı olur? Bu konuların üzerine gittik. Bunlar tabi ki eğitimler, mentorluklar, TÜBİTAK 1512 programına hazırlanma, TTO’lara girme gibi fırsatların yanı sıra bir girişimcinin en çok hoşuna gidebilecek şirket kurma, muhasebe ve ofis kirası desteği olduğunu gördük. Bir kadın girişimcimize bu yıl şirket kurma desteği, bir yıllık ofis kirası ve muhasebe desteği vereceğiz. Ayrıca girişimci olarak ARYA Kadın Platformu’na da yıllık üyeliğini sağlayacağız. Bunların çok önemli destekler olduğunu düşünüyorum ve tüm kadın ve tabi ki erkek girişimcilerimizi programımıza bekliyorum.”

Tırport, Avrupa’ya girmeye hazırlanıyor 

Türk lojistik sektörünün dijital dönüşümüne liderlik eden Tırport, lojistiğin tüm taraflarını akıllı telefonlarda buluşturan ve lojistik yönetimini Uberleştiren iş modeliyle, ülkemizdeki başarısının ardından yurtdışına açılıyor. Avrupa’nın önde gelen 3 dijital platformu arasında yer alan Tırport, devreye aldığı yeni teknolojilerle Türkiye’nin yanında yurtdışında da büyüyecek. Avrupa’da operasyon yönetim üssü olarak Hollanda’yı seçen Tırport, 2021 ilk yarısında Hollanda’da şirket kurarak, Avrupa’da 20’nin üzerinde ülkede faaliyete geçmeye hazırlanıyor.

Birçok Avrupalı dijital yük tedarikçisi, Tırport’un, uçtan uca lojistik operasyonu yönetimi, kamyoncu veritabanı yönetimi ve konum-tabanlı, gerçek-zamanlı yükleme ve boşaltma raporlama hizmetlerinden istifade edebilmek için Tırport’la işbirliği geliştirme arayışına girdi.

Hollanda, tarımın yanında dünyanın ilk 3 startup ekosistemi arasındadır

Avrupa’da operasyon yönetim üssü olarak Hollanda’yı tercih etmelerinin nedenlerini anlatan TTT Global Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Akın Arslan, şunları söyledi:

Dünya’nın bir numaralı tarım ülkesi olan Hollanda, aynı zamanda teknoloji firmalarına sağladığı eşsiz yatırım imkanlarıyla dünyadaki en önemli 3 startup ekosisteminden birisi konumundadır. Nitekim, 70 milyar Dolar marka değeriyle dünyanın en büyük online konaklama ve seyahat platformu Booking.com, yaklaşık 50 milyar Dolarlık dijital ödeme sistemi Adyen, toplam 100 milyar Doların üzerindeki değerleriyle yarı iletken endüstrisinin önemli oyuncuları arasında yer alan ASML ve NXP, son yıllarda sağlık teknolojisi yatırımlarıyla öne çıkan 60 milyar Dolarlık Philips ve 50 Milyar Euro’nun üzerinde yatırım bütçesiyle geleceğin teknolojilerine yatırım yapan Shell Ventures’ın Hollanda merkezli olması dikkatleri çekiyor. Bunların dışında KPMP, ING Bank ve dünyanın en büyük perakende tedarikçilerinden Unilever gibi çok uluslu küresel şirketler de Hollanda orijinlidir. Bulut bazlı veri transferi platformu Wetransfer, Açık kaynak (open source) projelerin oluşturabildiği, yönetilebildiği ve paylaşılabildiği GitLab ve günümüzde özellikle yapay zeka kodlamada ön plana çıkan Python’da Hollanda imzası taşıyor. Bu nedenle, Tırport olarak, Avrupa’da üs olarak Hollanda’yı tercih ediyoruz” dedi.

Tırport’un iş hacmi Pandemi öncesine göre 3 kat arttı

Tırport’un iş hacminin pandemi sırasında katlanarak arttığını ifade eden Dr. Akın Arslan, şunları kaydetti:

Tırport olarak sahip olduğumuz yüksek teknolojilerle, Pandemi’nin etkilerini minimize edecek dijital çözümleri devreye aldık ve son 8 ayda iş hacmimizi 3 kattan fazla artırdık. Geçtiğimiz aylarda, Afrika’da 7 ülkede faaliyete geçtik. Ayrıca, Avrupa’da üç lojistik teknolojisinden birisi konumuna geldik. Avrupa’daki dijital yük broker’larıyla geliştirdiğimiz işbirlikleriyle 2021 yılı içinde 20’nin üzerindeki Avrupa ülkesinde servis vermeye hazırlanıyoruz. Bu aksiyon ile, Avrupa’yı besleyen en önemli üretim üslerinden birisi konumunda olan Türkiye ile Avrupa arasındaki lojistik köprünün dijital platformu olmayı hedefliyoruz. Türkiye-Avrupa arasında, günlük 70 bin kamyona varan bir trafik var. Tırport, bu trafiğin tüm aktörlerini bir araya getirecek ve değer yaratacak ekosistem olmaya adaydır. Bir diğer konu, Türkiye’den Avrupa’ya giden bir TIR, dönüş yükü organizasyonu için ortalama 7-8 gün bekleyebiliyor. Tırport’un sahip olduğu teknolojiler ve Avrupa’da geliştirdiğimiz işbirlikleriyle, bu süreyi 3 günün altına indirmeyi ve lojistik firmalarına yılda en az 200 milyon Dolar’ın üzerinde tasarruf sağlatmayı da hedefliyoruz” diye konuştu. 

Ulusal siber sınırlar gerçek ülke sınırları kadar önemli

Fiziksel sınır ve kuralların ötesinde ortaya çıkan “Siber Uzay” kavramı, artık her ülke için büyük öneme sahip. Neredeyse tüm faaliyetlerin ve hizmetlerin dijital ortamda gerçekleştiği günümüzde siber güvenliğin önemi, özellikle pandemi dönemiyle birlikte daha fazla arttı. Yakın gelecekte petrolün yerini verinin alacağını söyleyen Procenne CEO’su Resul Yeşilyurt, ülkemizin siber uzaydaki sınırlarını korumak amacıyla gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini vurguladı. Devlet işleyişinde büyük bir değişim sağlayan dijitalleşmenin fırsatların yanı sıra riskleri de beraberinde getirdiğini söyleyen Yeşilyurt; son dönemde hükümetin gerçekleştirdiği çalışmaların gerek kamu gerekse özel sektörde siber güvenlik için önemli bir vizyon çizdiğine dikkat çekti ve Procenne olarak ülkemizde siber güvenlik alanında farkındalığın artması için çalıştıklarını belirtti.

Dünya, bilgi ekonomisine doğru evrilirken yakın gelecekte petrolün yerini verinin alması bekleniyor. Bu noktada birey ve kurumların bilgi gizliliğinin yanı sıra ülkelerin de milli dijital varlıklarının korunması hayati önem arz ediyor. Her türlü bilginin yerelde, yerli ve milli teknolojilere dayalı olarak korunması ve saklanmasının 21. yüzyılın siber Türkiye’si için çok önemli olduğunu vurgulayan Procenne CEO’su Resul Yeşilyurt, siber felaketlerle karşılaşmamak için önlemlerin alınması gerektiğini belirterek bu konuda son dönemde büyük atılımların yapıldığına dikkat çekti.

Ülkemizin varlığını ve bütünlüğünü korumak için siber güvenlik şart

Kurum ve işletmelerin çoğunlukla siber saldırı sonucunda farkındalıklarının arttığını söyleyen Yeşilyurt, devletlerin siber uzaydaki bilgilerinin korunmasının gerçek sınırların korunması kadar önemli olduğunu vurguladı ve sözlerine şöyle devam etti: “Fiziksel sınır ve kuralların ötesinde ortaya çıkan ‘Siber Uzay’ kavramı, artık her ülke için büyük öneme sahip. Neredeyse tüm faaliyetlerin ve hizmetlerin dijital ortamda gerçekleştiği günümüzde siber güvenliğin önemi özellikle pandemi dönemiyle birlikte daha fazla arttı. Yeni dünya düzeninde petrolün yerini verinin alacağı konusunda neredeyse herkes mutabık diyebiliriz. Ülkeler boyutunda siber güvenlik; yönetimsel, sosyolojik, yasal, politik ve askeri boyutlar gibi çok önemli noktaları içeriyor. Siber uzay kavramı, pek çok fırsat içermesinin yanı sıra devletler boyutu söz konusu olunca aynı oranda risk de içeriyor. Siber saldırılar, suçlar ve hatta siber savaşlar, artık her ülkenin sınırlarını koruması gerektiğini ortaya koyuyor. Bu riskler dâhilinde, ülkemizin ve vatandaşların varlığını ve bütünlüğünü korumak için siber uzay güvenliğinin sağlanması gerekiyor.”

Dijitalleşme devlet işleyişinde büyük bir dönüşüm sağlıyor

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artık çoğu vatandaşlık hizmetleri konusunda bilgi teknolojilerinin büyük avantaj sağladığını söyleyen Yeşilyurt; “Bilgi teknolojileri, özel sektörde olduğu gibi devlet işleyişinde de çok büyük değişimlere neden oluyor. Devlet ve kamu kurumlarının görevleri ve çalışma modelleri yeniden tanımlanıyor. Neredeyse tüm dünyada e-Devlet işleyişine gidiliyor. Abonelik yapmaktan yerleşim yeri belgesi teminine kadar basit işlemler için bile devlet daireleri tek tıkla vatandaşın cebine geliyor. Böylece hem devlet açısından hem de vatandaşlar açısından maliyet ve zaman tasarrufu sağlanırken aynı zamanda çalışanlar için iş verimi de artıyor. Ayrıca herkes için hızlı erişim ve daha fazla şeffaflık mümkün oluyor. Tüm bu faktörler, ekonomi açısından büyük bir avantaj sağlıyor. Bu gelişmeler devletin bilgilerinin yanı sıra vatandaşların bilgilerinin gizliliğinin de önemini net olarak ortaya koyuyor” dedi.

Türkiye’de siber güvenlik alanında önemli atılımlar gerçekleşiyor

Son dönemde hükümetin gerçekleştirdiği çalışmaların gerek kamu gerekse özel sektörde siber güvenlik için önemli bir vizyon çizdiğini söyleyen Resul Yeşilyurt, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yatırımcılar karar alırken artık dijitalleşme endeksinde başarılı kabul edilen ülkelere öncelik veriyor. Artan rekabet ortamında yerli müteşebbisini uluslararası pazarda öne çıkarmanın ya da en azından korumanın yolu da dijitalleşmeye yapılan yatırımdan geçiyor. Bugünün dünyasında birçok küçük üreticisini başarılı bir e-ticaret altyapısıyla dünyanın başka bir noktasındaki tedarikçiyle buluşturma konusundaki örnekler aşikâr ve bunların hepsi IT ve telekomünikasyon alanındaki yatırımlar sayesinde gerçekleşiyor. Son dönemde özel sektörün yanı sıra kamu sektöründe de siber güvenlik konusunda çok ciddi bir bilinçlenme süreci yaşanıyor. Bir ortak akıl platformu olarak tüm paydaşların fikir alışverişinde bulunabileceği ve iş birliği çalışmaları gerçekleştirebileceği Türkiye Siber Güvenlik Kümelenmesi faaliyete başladı. Buna ek olarak; Sayın Cumhurbaşkanımızın yayınladığı bilgi güvenliğine ilişkin kararname, dijital güvenlik konusunda bir milat niteliği taşıyor ve gerek kamu gerekse özel sektörde siber güvenlik için önemli bir vizyon çiziyor. Geçtiğimiz aylarda Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) bünyesinde açılan Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi (USOM), Türkiye’ye yönelik siber saldırıları anlık olarak tespit ederek engellemek üzere çalışıyor. USOM uzmanları; Türkiye’deki resmi, özel kurum ve kuruluşlarda yer alan siber olaylara müdahale ekipleriyle koordineli çalışıyor. Türkiye genelindeki internet altyapısına yönelik gerçekleştirilen siber saldırılar da burada anlık olarak belirlenerek bertaraf ediliyor. Yine yürürlüğe giren Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ile de dijital güvenlik bilincinin zorunlu kılındığı gözlemleniyor.”

“Ülkemizin siber güvenlik alanındaki farkındalığına eğitimle katkıda bulunuyoruz”

Her konuda olduğu gibi dijital güvenlik alanında da eğitim ve yetişmiş insan gücünün en önemli sermayeyi oluşturduğunu söyleyen Resul Yeşilyurt, sözlerini şöyle tamamladı: “Eğitime büyük önem veriyor ve bu noktada uzun vadeli çalışmalar yapıyoruz. Üniversitelerle devam eden iş birliklerimiz bulunuyor. Projelerimiz için akademisyenlerden danışmanlık alıyoruz. Çalışanlarımızın akademik ilerleyişini destekliyor ve çalışma saatleri konusunda esneklik tanıyoruz. Ar-Ge personelimizin yüzde 26’sı yüksek lisans, yüzde 5’i de doktora seviyesinde. Aynı zamanda iş başı eğitim programı uyguluyoruz. Aynı zamanda hâlihazırda eğitimine devam etmekte olan öğrencilerin de stajlarını şirketimizde gerçekleştirerek hem bu ihtiyaçlarını karşılamaya yardımcı oluyor hem de sektörde ihtiyaç duyulan nitelikli iş gücü için öğrencilerin bilinçlenmesine katkı sağlamaya çalışıyoruz. Savunma Sanayi Başkanlığı tarafından desteklenen, pek çok kamu kuruluşu, özel sektör ve akademi temsilcilerinin katılımlarıyla hayata geçirilen bir oluşum olan Türkiye Siber Güvenlik Kümelenmesi tarafından yürütülen Siber Küme’nin stajyer eşleştirme programına katılıyoruz. Yine Siber Küme’nin eğitimlerine eğitmen desteği sağlıyoruz. Önümüzdeki dönemde de alanında uzman çalışanlarımız tarafından dijital güvenlik gibi niş bir alanda uygulamalı eğitimler vermeye devam edeceğiz. Dijital güvenlik alanında nitelikli uzmanlar yetişmesinin önünü açmak için üniversite iş birlikleri üzerinde de çalışmalar yapıyoruz. BTK’nın 1 milyon yazılımcı projesinde ‘herkes için kriptoloji’ eğitimini hazırladık. Şirketimizden 8 eğitmen, 11 farklı konuda katkılarıyla bu eğitimin hazırlanmasını sağladı. Ülkemizde siber güvenlik alanında farkındalığın artması için önümüzde dönemde de çalışmalarımıza devam edeceğiz.”