Ekonomi-teknoloji haberleri (06.09.2021)

Yeşil enerji yatırımlarının önü açılsın

2050 yılında karbon-nötr bir ekonomiye ulaşmayı hedefleyen Avrupa Birliği’nin (AB), çeşitli çalışmalar yürüttüğü sektörlerin başında enerji sektörü geliyor.

“Eğer sera gazı emisyonlarını azaltmak istiyorsak, enerji sektöründeki sera gazı salınımlarını azaltmalıyız ve yenilebilir enerji kaynaklarından enerji üretimine yönelmemiz gerekiyor.” diyen Ege İhracatçı Birlikleri, AB’de Yeşil Mutabakat için sektörleri desteklemeye yönelik uygulanan kapsamlı yatırım planının benzerinin Türkiye’de de uygulanmasını, özellikle enerjide yeşil yatırımların önünün açılmasını ve desteklenmesini istiyor.

Karbon salınımlarındaki en büyük payı enerji kaynaklı emisyonların oluşturduğunu açıklayan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Avrupa Yeşil Anlaşması’nın temel öncelikli alanlarından birinin enerji olduğunu vurguluyor.

“Avrupa Komisyonu, ilk etapta Şubat 2015’te, gelecekteki potansiyel iklim değişikliği politikalarına uygun olacak şekilde Enerji Birliği adı altında bir strateji açıkladı. 2030 yılında enerji kaynaklarının yüzde 32’sini yenilenebilir enerjiye dönüştürmek isteyen AB, Yenilebilir Enerji Direktifiyle yol haritasını ortaya koydu. Ayrıca, Elektrik Piyasaları Regülasyonuyla da, elektrik piyasalarında yenilenebilir enerjiye daha büyük bir pay ayıracak ve sınır aşırı enerji altyapılarının geliştirilmesiyle AB genelinde entegre bir enerji piyasası kurulmasını hedefleniyor. Tüm bunlara ek olarak, binaların enerji performansını arttırmak için de Bina Enerji Performansı Direktifi de yayımladı. Yönetsel düzenlemelerle de, üye ülkelerden 2021-2030 yılları arasında 10 yıllık Ulusal Enerji ve İklim Planı hazırlamaları bekleniyor.”

Düşük karbon yakıtlar, binalarda enerji tasarrufu, kaynakların çeşitlendirilmesi, enerji depolanması

AB Komisyonu’nun, yeşil dönüşüm kapsamında 2030 ve 2050 hedeflerini belirlediğini anlatan Eskinazi, bu hedefler doğrultusunda strateji ve regülasyonların yanında alınan iki temel aksiyonu; akıllı sektör entegrasyonu ve açık deniz – yenilenebilir enerji olarak açıklıyor.

“Akıllı sektör entegrasyonu stratejisiyle; elektrik, gaz, binalar, endüstri ve ulaşım gibi çeşitli enerji sektörleri, karbon salınımlarını azaltmak amacıyla entegre edilecek. Fosil yakıtların kullanımı, yenilenebilir elektrik enerjisi ile yer değiştirecek ve elektrifikasyonun mümkün olmadığı alanlarda düşük karbon yakıtlar kullanılacak. Açık deniz ve yenilenebilir enerji stratejisine göre de; açık denizde bulunan rüzgârın kuvveti, gelgit veya dalgaların hareketiyle birlikte ortaya çıkan enerjinin, modern teknolojilerle birlikte kullanıma sunulması planlanıyor. Yeşil Mutabakat ile birlikte tüm enerji tedarik zincirlerinde, temiz enerjinin ulaşımını kolaylaştırmak ve binalardaki enerji tasarrufunu artırmak adına dijitalleşme teşvik edilecek. Enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi kadar, üretilen enerjinin depolanması da önemli bir konu. Bataryalar için Stratejik Aksiyon Planı ile enerji depolama kapasitesinin arttırılması planlanıyor.”

Karbon emisyonlarının yüzde 87,4’ü enerji sektöründen

Jak Eskinazi, Yeşil Anlaşma’ya uyumda geç kalınması durumunda AB’nin sınırda karbon mekanizmasıyla Türkiye’nin karşılaşacağı maliyetin yaklaşık yıllık 1,8 milyar euro olabileceğini paylaştı.

“Özellikle, çimento, otomotiv, makine, demir-çelik ve tekstil gibi sektörler daha çok etkilenecek. Avrupa Birliği bir yandan üye ülkelerin emisyonları düşürmeyi hedefliyor, diğer taraftan da Birlik dışından ithal edilen ürünlerin karbon içeriğine göre “sınırda karbon düzenlemesi” mekanizmasıyla vergilendirilmesini amaçlıyor. Bu yolla, AB sınırları içerisinde karbon maliyetiyle iş yapan şirketlerin rekabetçiliği korunmuş olacak ve AB ülkeleri aynı zamanda karbon vergisi gibi ekstra bir geliri de kendilerine yaratmış olacaklar. Toplam CO2 emisyonlarının 2019 yılında yüzde 87,4’ü enerji sektöründen, yüzde 34,6’sı elektrik ve ısı üretiminden, yüzde 12,3’ü endüstriyel işlemler ve ürün kullanımı sektöründen, yüzde 0,3’ü ise tarım ve atık sektörlerinden kaynaklanıyor.”

Yenilenebilir enerji ve atıklardan elde edilen elektrik üretimi; yüzde 14,7

Eskinazi, sanayi sektörünün elektrik tüketiminde birinci sırayı koruduğunu hatırlatarak, “Kömür, sıvı yakıt ve doğalgazdan (fosil yakıtlar) üretilen elektrik, toplam üretimimizin yüzde 56,1’ine tekabül ediyor. Hidroelektrikten elde edilen elektrik yüzde 29,2. Yenilenebilir enerji ve atıklardan elde edilen elektrik üretimimiz geçen on yılda on kattan fazla artış göstermiş ama buna rağmen yenilebilir enerjiden elektrik üretimimiz, toplam elektrik üretimimizdeki payı yüzde 14,7 seviyelerine kadar anca gelebilmiştir. Hala elektrik üretimimiz önemli derecede fosil yakıtlara bağlı. 2019 yılında sanayi sektörünün kullandığı elektrik toplam tüketimin yüzde 45 ile birinci sırayı alırken, ticaret sektörü yüzde 19,3, meskenler yüzde 21,8, resmi daireler yüzde 5,3, aydınlatma yüzde 2 ve diğer sektörler yüzde 6,6 olmuştur. Sanayi sektörünün en önemli aktörü olan ihracatçımız son dönemde elektrik maliyetleriyle de mücadele ediyor.” dedi.

Yeşil yatırım teşvikleri genişletilip, öncelikli yatırım alanı olmalı

Jak Eskinazi’ye göre ihracatçılar, yenilebilir enerji kaynaklarından kendi elektriğini üretmesi ve enerji tasarrufu sağlamasıyla hem Yeşil Mutabakat’a uyum sürecini hızlandıracak, karbon vergisinden daha az etkilenecek hem de elektrik maliyetlerini düşürme imkanı sağlamasına yardımcı olacak.

“İhracatçılarımız, bir an önce sürdürebilirlik ve karbon yönetimine başlamak zorunda. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Verimlilik Artırıcı Projeler ve Gönüllü Anlaşmalar adı altında 2 alt program uyguluyor. Her iki alt program için başvuru yapmak isteyen işletmelerin sahip olması gereken ön şartlardan biri son 3 yıla ait yıllık toplam enerji tüketimleri ortalamasının asgari 500 TEP olması. 500 TEP enerji tüketimi şartından dolayı çoğu firma bu teşvikten yararlanamıyor. 500 TEP şartının 250 TEP’e düşürülmesi ve böylelikle daha çok firmanın ve projenin desteklenmesinin önünün açılması yerinde olacaktır. Yenilebilir enerji kaynaklarından enerji üretilmeli, firmaların yapacakları yatırımlarla paralel yatırım teşvikleri genişletilmeli, öncelikli yatırım konuları ihracatçıların beklentileri kapsamında genişletilmeli.”

Enerji projelerine özel bir destek mevzuatı çıkarılmalı

İhracatçılarımızın yenilenebilir enerji konusunda yapacakları yatırımların öncelikli yatırım olarak değerlendirilip, 5’inci Bölge teşviklerinden yararlandırılması konusunda gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiğinin altını çizen Eskinazi şöyle devam etti:

“Ticaret Bakanlığı’nın yürütücüsü olduğu destek mekanizmaları içerisinde; ihracatçı firmalarımızın gerek enerji verimliliğini sağlamak adına gerçekleştirecekleri harcamalar, gerek de fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanma kapsamında işletmelerinde gerçekleştirecekleri enerji projelerinin desteklenmesi kapsamında herhangi bir destek mekanizması maalesef yok. İhracatçılarımızın yeşil enerji harcamalarının desteklenmesi kapsamında yapacakları danışmanlık, eğitim, makine/ekipman ve yazılım vs. harcamalarının desteklenmesini için özel bir destek mevzuatının çıkarılması yerinde olacaktır. İhracatçıların Ticaret Bakanlığı’ndan bu konuda ciddi beklentileri var.”

Türkiye’nin toplam sera gazı emisyonu istatistikleri ne durumda?

En son yayımlanan TÜİK verilerine göre; Türkiye’nin toplam sera gazı emisyonu 2019 yılında 506,1 Mt CO2 eşdeğeri oldu. Sera gazı envanteri sonuçlarına göre, 2019 yılı toplam sera gazı emisyonu bir önceki yıla göre %3,1 azalarak 506,1 milyon ton (Mt) CO2 eşdeğeri (eşd.) olarak hesaplanmıştır. Kişi başı toplam sera gazı emisyonu ise 1990 yılında 4 ton CO2 eşd., 2018 yılında 6,4 ton CO2 eşd. ve 2019 yılında 6,1 ton CO2 eşd. olarak hesaplanmıştır. Görüleceği üzere, ülkemizde üretimdeki ve nüfustaki artışa paralel olarak sera gazı emisyonları yıllar içinde ciddi artış göstermiştir.

İnternetin Hızı, E-Ticaret’in Hızına Yetişemiyor

E-Ticarette site açılma hızı konusunda müşteri beklentileri 3 saniyeye kadar düştü.

Türkiye’nin ilk para iadeli alışveriş sitesi Avantajix.com’un bin üyesi arasında düzenlediği ankete göre, açılma hızı 1-3 saniye arasında olan alışveriş sitelerini terk etme oranı sıfıra yakın.

Açılma hızı 4-7 saniye olan dijital pazarlar ise daha başlangıçta müşterilerinin yüzde 53’ünü kaybediyor.

8 saniye ve üstü açılma hızına sahip sitelerin, müşteri tutma ihtimalleri de yüzde 10’lara kadar düşüyor.

İNTERNET KULLANIM ORANI YÜZDE 80

Avantajix.com’un kurucu ortağı Güçlü Kayral, Türkiye’de 16-64 yaş grubundaki yetişkin bireylerin internet kullanım oranının yüzde 80 olduğunu söyledi.

Bu rakamın yüzde 60 olan dünya ortalamasının üzerinde olduğuna dikkati çeken Kayral, “Ülkemizde internet kullanımı dünya ortalamasının üzerinde ama hala gelişmiş ülkelerin çok gerisindedir. Birçok gelişmiş ülkede yüzde 99’lık oran yakalanmış durumda. İnternet kullanım oranı arttıkça, e-ticaret ekosistemine katılan müşteri sayısı da aynı oranda artacaktır” diye konuştu.

İNTERNET HIZINDA DÜNYA ORTALAMASININ GERİSİNDEYİZ

Türkiye’de alışveriş sitelerinin en büyük sorununun internet bağlantı hızlarının düşüklüğü olduğunun altını çizen Güçlü Kayral, şu bilgileri verdi:

“E-ticaret sitelerinin açılma hızı konusunda müşteri beklentileri hayli yükseldi. Avantajix.com’un anketinde müşteri beklentisinin 3 saniyeye kadar düştüğünü belirledik. Gelişmiş ülkelerde yapılan araştırmalarda da aynı sonuçlar çıkıyor. Türk tüketici, gelişmiş ülke tüketicisi gibi hıza büyük önem veriyor. Hız düşüklüğü alışveriş sitelerinden olduğu kadar, müşterilerin internete bağlanma hızından da kaynaklanabiliyor. Maalesef Türkiye’de internet bağlantı hızları dünya ortalamasının çok gerisinde kaldı.

Global sosyal medya ajansı We Are Social’ın Temmuz 2021 raporuna göre, Türkiye’de mobil internet bağlantı hızı ortalaması 48.28 Mbps. Dünya ortalaması ise 55,34 Mbps. E-Ticaret devlerinden

Çin’de mobil internet bağlantı hızı ortalaması 159,47 Mbps, ABD’de ise 88,08 Mbps.

Sabit internet bağlantı hızında durum daha da vahim. 2021 Temmuz’un da dünya ortalaması 106.61 Mbps’ye kadar yükselirken, Türkiye’de sabit internetin hızı sadece 38,03 Mbps. Neredeyse dünya ortalamasının 3’te bir hızına sahibiz. ABD bu rakam 195,55 Mbps, Çin’de ise 184,28 Mbps.”

ALTYAPI GÜÇLENDİRMELİ

E-Ticaret sektörünün zor şartlar altında büyük işler başardığını savunan Güçlü Kayral, “E-Ticaret pazarı, Türkiye’nin büyüme hızının çok üzerinde gelişiyor. 2020’de pazar yüzde 66 büyüyerek 226 milyar TL’ye yükseldi. E-ticaret ekosistemine dahil olan site sayısı 68 binden 256 bine yükseldi. Yıllık sipariş adedi 3 milyara yaklaştı. Bunlar çok önemli rakamlar. Devletin de alt yapıyı güçlendirerek, e-ticaret sektörünün gelişmesine katkı sağlaması gerekir” dedi.

Avrupa Yeşil Mutabakatı Avrupa Komisyonu ve özel sektör perspektifinden ele alınacak
TÜSİAD 7 Eylül tarihinde TÜSİAD Avrupa Komisyonu ve Özel Sektör Perspektifinden Avrupa Yeşil Mutabakatı başlıklı bir webinar düzenleyecek. Webinarın açılış konuşmalarını TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Küresel İlişkiler ve AB Yuvarlak Masa Başkanı B. Can Yücaoğlu ve Ticaret Bakan Yardımcısı Mustafa Tuzcu gerçekleştirecek. Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans Kabinesinde Kıdemli Diplomatik Uzman olarak görev yapan Anthony Agotha toplantının ana tema konuşmasını yapacak.
Etkinlik kapsamında ayrıca, yatırımcı ve iş dünyası açışından Türkiye’nin yeşil dönüşüm ihtiyacının değerlendirileceği bir panel yer alacak. TÜSİAD Çevre ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu ve Yeşil Mutabakat Görev Gücü Başkanı Fatih Özkadı’nın moderatörlüğünü üstleneceği panele BusinessEurope Genel Direktör Yardımcısı Alexandre Affre, Turcas Petrol A.Ş. Operasyon Direktörü Arkın Akbay, Unilever Türkiye Sürdürülebilirlik ve Kurumsal İletişim Direktörü ve Yönetim Kurulu Üyesi Ebru Şenel Erim ve VNO İklim ve Enerji Politikaları Kıdemli Uzmanı Frits De Groot konuşmacı olarak katılacak.

TotalEnergies, Le Mans 24 Saat Yarışları ve FIA Dünya Dayanıklılık Şampiyonası’nda (WEC) %100 yenilenebilir yakıtını tanıtacak

Motor sporları yarışları için %100 yenilenebilir yakıt geliştiren TotalEnergies, bu ürününü 2022 Le Mans 24 Saat Yarışları’nı da kapsayan, FIA Dünya Dayanıklılık Şampiyonası’nın (WEC) önümüzdeki sezonunda ve Avrupa Le Mans Serisi’nde (ELMS) görücüye çıkarmayı planlıyor.

Yarışlar, inovasyon için önemli bir itici güç oluşturuyor: dayanıklılık yarışlarında karşılaşılan yarış süresi ve uzun mesafeler gibi ekstrem koşul ve zorluklar, daha yüksek performanslı yakıtların geliştirilmesine olan talebi sürekli olarak artırıyor. Ancak bu yakıtlar geliştirilirken, günümüzde enerji ve çevresel konulardaki değişimin getirdiği yeni zorlukların da göz önünde bulundurulması gerekiyor.

Biyoetanol bazlı* üretilerek TotalEnergies tarafından satışa sunulacak olan bu %100 yenilenebilir yakıtın üretiminde Fransız tarım endüstrisinden gelen şarap küspesi ve TotalEnergies’in Lyon (Fransa) yakınlarındaki Feyzin rafinerisinde, yine döngüsel ekonominin sağladığı hammaddeden üretilen Etil Tersiyer Bütil Eter (ETBE) kullanılacak. Yakıtın, yarış arabalarının CO2 emisyonlarında en az %65 gibi kayda değer bir azalma sağlaması bekleniyor.

“Excellium Racing 100” olarak adlandırılan bu yakıt, dayanıklılık yarışları ve motor sporları enerji geçişinde ilgili tüm aktörler için yeni bir sayfa açacak. Bir yarış yakıtı için gerekli tüm niteliklere sahip olacak şekilde tasarlanan Excellium Racing 100, TotalEnergies Katkı Maddeleri ve Yakıt Çözümleri’nin uzmanlığından yararlanarak hem otomobil üreticilerinin gereksinimlerini hem de sürdürülebilir yakıtlara yönelik en güncel FIA Dünya Dayanıklılık Şampiyonası kriterlerini karşılayacak. Aynı ekibin, hâlihazırda %10 oranında gelişmiş biyoetanol içeren ve bu yıl 2021 Le Mans 24 Saat Yarışları’nda kullanılan “Excellium Endurance” yakıtını tasarlamış olması da diğer önemli gelişme.

TotalEnergies Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Patrick Pouyanné, bu gelişmeyle ilgili olarak, “Amacımız, enerji geçişinde önemli bir aktör olmak ve tüm toplumla birlikte 2050 yılına kadar net sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşmak” ifadelerini kullandı. “Sürdürülebilir sıvı yakıtlar, elektrik, bataryalar, hibridizasyon, hidrojen… TotalEnergies, stratejisini motor sporlarına uygulayarak müşterilerinin ve iş ortaklarının gelişimini de destekliyor. Gelişmiş biyoyakıtlar, CO2 emisyonlarının hızlıca azaltılması için ulaşım sektörüne destek olma konusunda yadsınamaz bir rol oynuyor. 2022 gibi yakın bir zamanda motor yarışlarında kullanıma sunulacak olan bu %100 yenilenebilir yakıt, buna mükemmel bir örnek teşkil ediyor. Bizler TotalEnergies olarak geniş kapsamlı bir enerji şirketine dönüştükçe, yarış pistleri bizim için hiç olmadığı kadar belirgin bir biçimde açık hava laboratuvarları haline geldi.”

FIA Başkanı Jean Todt, konuyla ilgili şunları söyledi: “Dayanıklılık yarışları, doğası gereği her zaman mükemmel bir araştırma ve geliştirme platformu görevi görmüştür ve FIA Dünya Dayanıklılık Şampiyonası’nın %100 sürdürülebilir yakıta geçmesi önemli bir kilometre taşıdır. FIA’nın ana hedefi, motor sporları disiplinlerinden oluşan portföyünde sürdürülebilir enerji kaynaklarının kullanılmasını sağlayarak CO₂ emisyonu azaltımının yolunu açmaktır. Bu hedefimiz, ‘Yarıştan Yola’ stratejimizin yanı sıra FIA’nın ‘Amaç Odaklılık’ bakışıyla da mükemmel bir şekilde örtüşmektedir.”

Automobile Club de l’Ouest Başkanı Pierre Fillon ise şu açıklamalarda bulundu: “Son birkaç yılda sosyal ve çevresel konularda artan farkındalık, motor yarışları dünyasını da bu konular üzerinde derinlemesine düşünmeye itti. Le Mans 24 Saat Yarışları, 1923’teki ilk yarıştan bu yana inovasyon için sık sık başvurulan bir deney alanı olmuştur. Bu heyecan verici yeni gelişme de kuruluş ilkelerimizle mükemmel bir şekilde uyuşmaktadır. Uzun süreli iş ortağımız TotalEnergies, uzmanlığını sürdürülebilir çözümler geliştirmeye yönlendiriyor. Bu yeni ve tamamen yenilenebilir yakıt, kurumsal sosyal sorumluluk konusuna tüm kalbimizle olan bağlılığımızı kanıtlar niteliktedir. Sürdürülebilir kalkınma söz konusu olduğunda, sürdürülebilir mobilite için üzerimize düşeni yapma sözümüzü yerine getirerek sorumluluk almaya devam ediyoruz.”

FIA WEC & ELMS CEO’su Frédéric Lequien ise şu yorumlarda bulundu: “TotalEnergies’in başkalarına örnek olması ve %100 yenilenebilir bir yakıt yaratması son derece cesaretlendirici bir davranış. WEC ve ELMS’in, TotalEnergies’in yeni ve çığır açan Excellium Racing 100 yakıtını denemesi için ideal bir platform olduğuna inancım tam. Dayanıklılık yarışları, yolla ilgili tüm ürünler için nihai bir test niteliğindedir ve TotalEnergies’in, bu yeni son teknoloji ürününün lansmanına yardımcı olması için şampiyonalarımızı ve Le Mans’ı seçmesi bizi çok memnun etti.”

TotalEnergies, 2018’den beri, Le Mans 24 Saat Yarışları’nın yaratıcısı ve organizatörü Automobile Club de l’Ouest’in (A.C.O.) iş ortağı ve resmi yakıt tedarikçisidir. TotalEnergies, ACO ile ortak değerleri paylaşmaktadır: öncü ruh ve performansa olan bağlılık. Le Mans 24 Saat Yarışları, ilk gününden bu yana, otomotiv geliştirme alanı için birçok konuda bir laboratuvar vazifesi görmüştür: güvenlik, motor teknolojisi ve yakıtlardaki evrim, aerodinamik, yakıt tüketiminin azaltılması, hibridizasyon…

%100 yenilenebilir bir yakıtın yakında piyasaya sürülecek olması, TotalEnergies ve ACO’nun yeni enerjilerin teşviki konusundaki bu ortaklığını pekiştirecektir. ACO H24 Yarış takımının hidrojen ortağı TotalEnergies, katıldığı yarışta Mission H24’e destek olmak amacıyla, ilk mobil hidrojen dolum istasyonunu tasarlamış ve inşa etmiştir.

* Söz konusu biyoetanol veya gelişmiş etanol, tarımsal bir yan üründür. Şarap tortusu ve üzüm posası gibi, şarap endüstrisinden gelen artıklardan üretilir. Birkaç adımın ardından (endüstriyel fermantasyon, damıtma ve sonrasında dehidrasyon), bu baz daha sonra, kendisi de etanolden üretilen ayrı bir yan ürün olan ETBE (Etil Tersiyer Bütil Eter) ve TotalEnergies’in geliştirdiği Excellium teknolojisiyle üretilen çeşitli performans katkı maddeleri ile harmanlanır.

Şirketlerin devamlılığı için DDoS korumasının önemi
Dijitale doğan işletmelerin sayıları gittikçe artıyor ve bunların çoğunun operasyonları bilgi teknolojileri altyapı ve uygulamalarına yüzde 100 bağımlı olarak kurgulanmış durumda. Bu durum işletmeleri siber saldırı riskiyle çok daha fazla karşı karşıya getiriyor. Bugün en çok konuşulan siber saldırılardan bir tanesini  DDoS saldırıları oluşturuyor. Premier DC Veri Merkezi ve Sadece Hosting Yönetim Kurulu Danışmanı Sadi Abalı, işletmelerin DDoS koruması olmadan operasyonlarını sürdürebilmelerinin çok  mümkün olmadığını belirtiyor.
DDoS (Distributed Denial of Service), saldırının hizmet alıcısının başarısızlığına neden olmayı amaçlayan bir bilgisayar saldırısı türüdür. DDoS saldırılar, pek çok farklı kaynaktan tek bir hedefe odaklanan, hedef sunucunun, ağın ya da hizmetin trafik akışını bozmayı hedefler. Hedef sunucu kaynakları yetersiz kalmasından dolayı kullanıcılara artık hizmet veremez ve erişilemez duruma getirir.
DDoS’tan nasıl korunulur?
DDoS saldırılarının hedefi olmak, hazırlıksız olduğunuzda çözüm üretmek açısından oldukça zordur. Farklı çözüm yöntemleriyle servis sürekliliğini sağlayabilmek için yüzde 100 çözüm garantisi günümüz koşullarında sağlanamasa da saldırılardan en az seviyede etkilenmenin yöntemleri bulunuyor.
DDoS saldırılarında kullanılan binlerce botnet, “zombi ağı” üzerinden ele geçirilmiş olan milyonlarca IP adresi ile yüksek boyutta trafik ürettiğinden, ekonomik çözümler sağlamak oldukça güçtür. Bu saldırılardan korunmak için yüzbinlerce dolara mal olan özel network ekipmanlarına ihtiyaç duyuluyor. Ayrıca, büyük saldırıların gelişini destekleyen network altyapısına ihtiyaç bulunuyor.
DDoS saldırıları temel olarak trafik tüketimine dayalı saldırılar ve sunucu kaynaklarının tüketimine dayalı saldırılar olmak üzere iki ana gruba ayrılıyor.
Anti-DDoS Hizmeti Nasıl Sağlanır?
PremierDC (SH), Anti-DDoS servisini Layer 3/4 saldırılarını kapsayacak şekilde hizmet veriyor. Hizmet alınması durumunda, IP trafiği DDoS saldırılarına karşı korunmak için trafiğe özel donanımlar ve yazılımlar kullanılarak hazırlanmış olan DDoS Mitigation servisine yönlendirilerek kötü amaçlı üretilmiş trafik filtrelenip sunucuya temiz trafiğin gelmesi sağlanıyor. Bu yönlendirme işlemi kullanıcının tercihine göre sürekli olarak (inline) ya da atak sırasında (on demand) yapılabiliyor.
Dijitale doğan işletmelerin sayılarının gittikçe arttığını belirten Premier DC Veri Merkezi ve Sadece Hosting Yönetim Kurulu Danışmanı Sadi Abalı, “Bu işletmelerin çoğunun operasyonları bilgi teknolojileri altyapı ve uygulamalarına yüzde 100 bağımlı olarak kurgulanmış durumda. Bu durumda nasıl oluyor da hâlâ DDoS koruması olmadan, bir firewall veya web uygulamaları firewall (WAF), veri tabanı güvenlik koruması olmadan operasyonlarını sürdürebiliyorlar anlamak mümkün değil. Hâlâ çok sayıda şirket kredi kartı bilgilerini, kişisel bilgileri ve iletişim bilgilerini şifrelemeden, maskelemeden veri tabanlarında tutabiliyor. Tüm işletmelere tavsiyem, çok acil olarak bilgi güvenliği konusunda kendilerini kapsamlı bir şekilde şirket içi ve şirket dışı siber risklere karşı denetlettirmeleri ve çıkan sonuçlara göre de gereken önlemleri çok hızlı bir şekilde almalarıdır. Kendi bilgi güvenliği ekipleri olan şirketlerin dahi dışarıdan bir gözle bu denetimleri yaptırması çok ama çok önemli” dedi.