Ekonomi-teknoloji haberleri (04.03.2021)

Otomotiv ihracatı şubatta2,5 milyar dolar oldu

Türkiye ihracatının üst üste 15 yıldır lider sektörü olan otomotiv endüstrisi, şubat ayında Covid-19 salgını öncesindeki aylık ihracat ortalamasını yakalamayı başardı. Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) verilerine göre Türkiye otomotiv endüstrisinin ihracatı şubat ayında geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 0,7 artışla 2,5 milyar dolar oldu.  Tedarik endüstrisi ve eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar ihracatı çift haneli artarken, Birleşik Krallık’a yüzde 37, Fas’a yüzde 65 artış kaydedildi.

 OİB Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, “Doğrudan 300 bin kişiye istihdam sağlayan ve son 15 yılın üst üste ihracat şampiyonu olan sektörümüzle bu yıl 30 milyar dolar ihracat yapmayı hedefliyoruz. Geçen ay gerçekleştirdiğimiz 2,5 milyar dolar ihracatla pandemi öncesindeki aylık ihracat ortalamasını yakalamamız, hedefimize ulaşma yolunda bizlere moral oldu” dedi.

 Geçen yıl pandemiye rağmen sektörel bazda üst üste 15.ihracat şampiyonluğuna ulaşan otomotiv endüstrisi, şubat ayında da Covid-19 salgını öncesindeki aylık ihracat ortalamasını yakaladı. Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) verilerine göre Türkiye otomotiv endüstrisinin ihracatı şubat ayında geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 0,7 artışla 2,5 milyar dolar oldu. Türkiye’nin toplam ihracatında ilk sırada yer alan sektörün payı da yüzde 17,4 oldu. Endüstrinin 2021 yılının ilk iki aylık ihracatı ise geçen seneye kıyasla yüzde 2 azalarak 4 milyar 802  milyon dolar oldu.

OİB Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, “Doğrudan 300 bin kişiye istihdam sağlayan ve son 15 yılın üst üste ihracat şampiyonu olan sektörümüzle bu yıl 30 milyar dolar ihracat yapmayı hedefliyoruz. Geçen ay gerçekleştirdiğimiz 2,5 milyar dolar ihracatla pandemi öncesindeki aylık ihracat ortalamasını yakalamamız, hedefimize ulaşma yolunda bizlere moral oldu. Şubatta tedarik endüstrisi ve eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar ihracatımız çift haneli artarken, Birleşik Krallık’a yüzde 37, Slovenya’ya yüzde 20, Fas’a yüzde 65 artış kaydettik” diye konuştu.

Tedarik endüstrisi ihracatı yüzde 13 arttı
Şubatta yüzde 13 artışla 957 milyon dolar ihracat gerçekleştiren tedarik endüstrisi, en büyük ürün grubunu oluşturdu. Binek otomobil ihracatı şubatta yüzde 19 azalarak 876 milyon dolar, Eşya Taşımaya Mahsus Motorlu Taşıtlar ihracatı yüzde 45,5 artarak 527 milyon dolar, Otobüs-Minibüs-Midibüs ihracatı da yüzde 53 azalarak 68 milyon dolar oldu.

Tedarik endüstrisinde en fazla ihracat yapılan ülke olan Almanya’ya yüzde 24 artış görülürken, yine önemli pazarlardan İtalya’ya yüzde 28, Fransa’ya yüzde 14, ABD’ye yüzde 18, Rusya’ya yüzde 52, İspanya’ya yüzde 37, Polonya’ya yüzde 22 artış, Romanya’ya ise yüzde 47 ve Slovenya’ya yüzde 46 ihracat düşüşü oldu.

Binek otomobillerde önemli pazarlardan Fransa’ya yüzde 6, İtalya’ya yüzde 20, Birleşik Krallık’a yüzde 22, Almanya’ya yüzde 34, Belçika’ya yüzde 39 ihracat düşüşü görülürken, Slovenya’ya yüzde 55, Fas’a da yüzde 125 ihracat artışı yaşandı.

Eşya Taşımaya Mahsus Motorlu Taşıtlar ihracatında ise Birleşik Krallık’a yüzde 253, Fransa’ya yüzde 65, Belçika’ya yüzde 75, Slovenya’ya yüzde 69 artış, ABD’ye yüzde 36 ve Hollanda’ya da yüzde 79 ihracat düşüşü yaşandı.

Otobüs Minibüs Midibüs ürün grubunda ise en fazla ihracat yapılan ülke olan Almanya’ya yüzde 32, yine önemli pazarlardan Fransa’ya yüzde 63, İtalya’ya da yüzde 33 düşüş görüldü.

Diğer ürün grupları arasında yer alan Çekiciler ihracatı ise şubatta yüzde 80 artarak 80 milyon dolar oldu.

Fransa’ya ihracat yüzde 7 arttı
Endüstrisinin en büyük pazarı olan Almanya’ya şubatta 348 milyon dolar ihracat yapılırken, yüzde 7 oranında artışla 302 milyon dolar ihracat yapılan Fransa ikinci büyük pazar oldu. Üçüncü büyük pazar Birleşik Krallık’a ihracat yüzde 37 artışla 277 milyon dolar olurken, bu ülkeye olan artışta eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlardaki yüzde 253 artış etkili oldu. Yine şubatta Slovenya’ya ihracat yüzde 20,  Fas’a yüzde 65, Rusya’ya yüzde 12 artarken, ABD’ye ise yüzde 14, Romanya’ya yüzde 37, Hollanda’ya yüzde 32 ve İsrail’e yüzde 32 düşüş yaşandı. Fas’a olan artışta binek otomobiller ihracatındaki yüzde 125 artış etkili olurken, ABD’ye yönelik azalışta ise binek otomobiller ve eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar ihracatındaki düşüş etki yaptı.

AB’ye ihracat yüzde 2 düştü
Ülke grubu bazında Avrupa Birliği Ülkelerine ihracat şubatta yüzde 2 düşüşle 1 milyar 670 milyon dolar olurken, AB ülkeleri ihracattan yüzde 66 pay aldı. Birleşik Krallık’ın Diğer Avrupa Ülkeler arasında yer alması ile bu ülke grubunun payı yüzde 12’ye yükseldi. Diğer Avrupa Ülkelerine yönelik ihracat ise yüzde 23, Afrika Ülkelerine de yüzde 13 arttı.

EKONOMİDE DOĞRU KONUMLANMAK ÖNEMLİ

Anadolu Aslanları İşadamları Derneği(ASKON) Kayseri iş dünyasına ait şubat ayı verileri değerlendirdi. Başkan vekili Alperen Murat gelişen ekonomide doğru yerde konumlanmak gerektiğini belirtti.

ASKON Kayseri Başkan Vekili Alperen Murat, “Ekonomiye tek bir günle değerlendirmek mümkün değil. Haftalık, aylık, yıllık ve uzun vadeli hesaplamalara bakmak gerekir. Örneğin Kayseri’de geçen senenin aynı ayında pandemi koşulları henüz başlamamışken şimdiki rakamlara yaklaşılmamıştı. İhracat rakamlarına baktığımızda geçen seneye oranla %18’lik bir artış varken bir önceki ay olan ocağa göre %5.6’lık bir artış görüyoruz.  Gelişme eğrisine bakınca gidişat memnuniyet verici. Türkiye geneli olarak ise bir önceki aya oranla %7.5 civarında bir artış gördük. Bu da Kayseri’nin alması gereken yol anlamında bir değer belirtiyor. Ekonomide doğru konumlanmak önemlidir. Doğru hamleleri doğru zamanda yapmak mühimdir. Bu bizim hedeflerimiz doğrultusunda önemli olacaktır.” dedi.

Alperen Murat, “Normalleşme adımları ekonomiyi olumlu anlamda etkileyecektir. Belirsizlik ortamının kalkması iş dünyası ve bilhassa yatırımcı için önemlidir. Yeni normalleşme ile ekonomi verilerinde de canlılık görülecektir. Şurası muhakkak ki eskiden ekonomi başşehri olarak bilinen Kayseri için ticari anlamda güncellemelerin ve yeni model ekonomiye uyum sağlamanın zamanı gelmiştir” şeklinde konuştu.

Canovate Group CTO’su Kıvanç İlal, Fiber optik altyapı, hayati ve stratejik bir yatırımdır”

Hızla gelişen 5G teknolojisi, nesnelerin interneti (IoT), endüstri 4.0 uygulamalarının altyapısı tamamen fiber optik temelli altyapıya dayanıyor. Son dönemlerde gündemde olan uzaktan eğitim, e-ticaret, uzaktan çalışma, akıllı şehirler, yapay zeka, makineden makineye iletişim, otonom sürüşlü arabalar, ticari drone uygulamaları gibi yaşantımızı tümüyle değiştirecek uygulamalar için fiber optik altyapı gerekiyor.

Uzun mesafelerde daha yüksek hız ve daha yüksek bant genişliği sinyallerini taşımak için fiber optiğin en ideal çözüm olduğunun altını çizen Canovate Group CTO’su Kıvanç İlal, şunları söyledi:

Teknoloji sürekli gelişiyor. Nesnelerin interneti, akıllı şehirler, 5G teknolojisi, endüstri 4.0 uygulamaları gibi daha fazla yüksek hız ve veri yoğunluğuna olan talep artmaya devam ettikçe, fiber optik kablo tüm bu yeni hizmetleri etkinleştirmek için 100 Gbit’e kadar hız ve bakır kablodan kat kat daha fazla bant genişliği imkanı sunuyor. Bundan dolayı, çağın ve teknolojinin gerisinde kalmamak için güçlü ve çeşitlendirilmiş bir fiber optik altyapı, tüm ülkeler ve kurumlar için hayati ve stratejik bir yatırımdır. Geleceğin iletişim otobanı, fiber optik altyapı olacaktır” dedi.

Fiber optik altyapı %30 oranında maliyet avantajı sunuyor

Fiber optik altyapısı hakkında bilgiler veren Canovate Group CTO’su Kıvanç İlal, konuşmasına şöyle devam etti:

Fiber optik network altyapısının doğrudan kullanıcı masasına kadar taşınmasına, ‘’Fiber To The Desk (FTTD)’’ deniliyor. Daha geniş kapsamda, kullanıcının network bağlantısı için çalışma masasından son noktaya kadar, bakır ethernet kablosu yerine, fiber optik kablo kullanılması anlamına geliyor. Çünkü, halihazırda kullandığımız bakır kablo sistemler, 5G teknolojisi, nesnelerin interneti gibi yeni uygulamaları istenilen performansta desteklememektedir ve bakır kablo kullanılarak yapılan yatırımlar 3-4 sene içinde yetersiz kalacaktır ve bu sistemlerin yeniden fiber altyapı ile yenilenme ihtiyacı doğacaktır. Örnek olarak, eski bakır altyapı ile 40 dakikada indirebileceğimiz bir filmi, fiber altyapı ile desteklenen 5G altyapısı ile 30-40 saniyede indirmemiz mümkün olmaktadır. Fiber optik kablo, saniyede yüzlerce gigabit data iletme kapasitesiyle, diğer kablo türlerinden çok daha yüksek veri hızlarını desteklemektedir. Aynı zamanda, fiber optik altyapı, diğer altyapılara göre %20-30 oranında maliyet avantajı sunuyor. Enerji kullanımını da azaltan çevre dostu bir teknolojidir” diye konuştu.

Fiber optik sayesinde, “veri güvenliği ve siber güvenlik” sağlanıyor

Günümüzde veri güvenliği ve siber güvenliğin son derece önemli olduğu kaydeden Canovate Group CTO’su Kıvanç İlal, şunları anlattı:

Bilindiği üzere, son yıllarda ülkeler arasında yoğun istihbarat ve sanayi casusluğu savaşları gerçekleşebiliyor Fiber optik kablonun en önemli özelliği, siber güvenlik anlamında son derece güvenli, veri hırsızlığına imkan vermemesi ve elektro-manyetik alanlardan hiç etkilenmemesidir. Çünkü fiber kablolar, elektriksel değil, optik sinyalde veri aktarmaktadır. Bundan dolayı “Fiber To The Desk (FTTD)” çözümleri, veri ve siber güvenliğe ihtiyaç duyan kurumlar için en güvenli seçenektir. Özellikle bu konu, bakanlıklar, güvenlik kurumları, finansal işletmeler ve veri güvenliğine ihtiyaç duyan tüm kuruluşlar için hayati derecede önem teşkil ediyor. Bu kurumların yanı sıra, iş merkezleri, plazalar, akıllı fabrikalar, hastaneler, üniversiteler ve yüksek yoğunlukta kullanıcısı olan tüm işletmeler için, en yüksek veri hızını en ekonomik bir şekilde sağlayan fiber optik teknolojisi tercih ediliyor. Dünyada fiber optik altyapısının %90’lara yaklaştığı ülkeler arasında Güney Kore, Japonya, Singapur gibi ülkeleri söyleyebiliriz. Ülkemizde ise, önemli operatörler evlere kadar fiber uygulamalarına 8-9 sene önce başladılar ve toplumun ancak %10,8 oranında fiber optik altyapıyla yüksek hızlı erişimi sağlamaktadırlar. Çağın ve teknolojinin gerisinde kalmamak için fiber optik yatırımları artacaktır. Nitekim pandemi nedeniyle, online eğitim, e-ticaret satışları, uzaktan çalışma ve online yaşam kültüründe yaşadığımız büyük değişim ve bu alanlarda yaşanan talep patlamasıyla, 2021 yılı ve önümüzdeki yıllarda yaşanacak yüksek veri hızı ve kapasitesi ihtiyacı ile fiber optik alanında yatırımlar ivmelenerek, artarak devam edecektir” şeklinde konuştu.

Döngüsel ekonomi yeni iş fırsatları yaratacak

Döngüsel Ekonomi Haftası, Hedefler için İş Dünyası Platformu (B4G), DCube Döngüsel Ekonomi Kooperatifi (DCube) ve İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye) iş birliğinde 1-5 Mart 2021 tarihlerinde düzenleniyor.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Döngüsel Ekonomi Haftası’nın 3’üncü gününde moda sektörü oturumunun moderatörlüğünü yaptı.

SKD Proje Danışmanı Ferda Ulutaş İşevi, Mud Jeans Kurumsal Sosyal Sorumluluk Yöneticisi Laura Vicaria, Orta Anadolu Direktörü Sedef Uncu Akı, Raqha Kurucusu Gözde Taşkın da döngüselliği nasıl ele aldıkları konusunda deneyim ve görüşlerini paylaştı.

Modanın yeni hikayesinin artık sürdürülebilir olmanın bir adım ötesine döngüselliğe doğru ilerlediğini söyleyen Eskinazi, sektörün bir dönüşüm gerçekleştirip döngüsel bir modele geçişinin kaçınılmaz olduğu görüşünde.

“Kaynaklarımızın sınırlı olması, hammaddelere erişimimizin azalması, ancak bunlara karşılık nüfusun hızla artması, küreselleşme ve iklim değişikliği gibi riskler bize sürdürülebilirliğin ve döngüsel ekonomi modelinin önemini hatırlatıyor. Küresel emisyonların %45’i ürün bazlı. Ürünlerle ilgili emisyonlar Avrupa Birliği 2050 hedefleri çerçevesinde büyük oranda döngüsel ekonomi ile azaltılabilir. Tekstil ve hazır giyim sektörü Avrupa’nın ikinci büyük toprak kullanıcısı, kişi başı yıllık 104 metreküp ile Avrupa’nın beşinci büyük su kullanıcısı. Ayrıca küresel sera gazı emisyonlarının büyük bir kısmından sorumlu. Küresel olarak tekstilin sadece yüzde 1’i geri dönüştürülerek, yeni ürünlerin yapımında kullanılıyor. Plastikten sonra tekstil ve hazır giyim de döngüsel ekonomi modelinde öncelikli sektörler arasında.”

Döngüsel Ekonomi Modeli iş dünyası için bir fırsat

Jak Eskinazi’ye göre tekstil ve hazır giyimde döngüsellik, çevreye zararlı malzeme kullanımının aşamalı olarak terkedilmesi, kıyafetlerin kullanım ömrünün uzatılması, geri dönüşümün radikal seviyede geliştirilmesi, kaynakların etkin kullanılması ve yenilenebilir girdi kullanımın arttırılmasıyla sağlanabilir.

“İhracatımızın büyük bir çoğunluğunu gerçekleştirdiğimiz Avrupa Birliği’nin döngüsel ekonomi için eylem planı çerçevesinde tekstil ve hazır giyim ihracatçılarına, sürdürülebilir moda tasarımıyla ilgili kapasite geliştirilmesi konusunda çalışmalarını hızlandırmalarını öneriyorum. BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına hizmet eden Döngüsel Ekonomi Modeli iş dünyası için daha fazla fırsat ve yeni iş imkanı, karın maksimize edilmesi, iklim değişikliği ile etkin mücadele, temiz ürün üretimi, sürdürülebilir üretim ve tüketim alışkanlıkları, yeşil satın alma ve tedarik zinciri, sıfır atık yaklaşımı ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına erişim için bir imkandır.”

Bir sistemin çıktısı başka bir sistemin girdisi olabilir

Eskinazi, “Döngüsel ekonomi, kıt kaynakların verimli kullanımı ve iş birliklerini teşvik etme vizyonu ve geleceğin ekonomisine Türkiye’deki işletmeleri hazırlaması açısından oldukça önemli. İşletmelerin yanı sıra tüketiciler de artık satın aldıkları ürünlerde şeffaflık, sürdürülebilirlik ve döngüsellik arıyor. Döngüselliği sağlamanın önemli aşamalarından biri tüketici sonrası atık yönetimi. Her yıl yaklaşık 80-100 milyon ton arası hazır giyim üretimi gerçekleşiyor ve üretilen bu giysilerin büyük çoğunluğu maalesef çöpe gidiyor. Ancak, döngüsel ekonomi modelinin en güzel yanlarından biri bu modelde atıklarımız da değerli. Bir sistemin çıktısı başka bir sistemin girdisi olabilir. İşletmelerimizin başarılı olabilmesi ve başarının sürdürülebilir olabilmesi için bu yaklaşımları benimsemeleri artık bir zorunluluk.” dedi.

Dayanıklılık, geri dönüşüm, azaltmak, yeniden kullanım ve tamirat

Jak Eskinazi, döngüsel ekonomi konusunda muhtemel düzenlemelerin üretici üzerindeki sorumluluğu artıracağını sözlerine ekledi.

“Firmalar döngüsel iş modellerini hızla öncelikli gündemleri arasına almalı. Döngüsel ekonomi modelini 5 kelime ile özetlemek istiyorum. Dayanıklılık, geri dönüşüm, azaltmak, yeniden kullanım ve tamirat. Yani ürünlerin kullanım ömrünü uzatmak, ürünlerin efektif bir şekilde geri dönüştürülmesi sağlamak, tüketim düzeyini azaltmak, yeniden kullanılması ya da paylaşılmasını sağlamak ve tamirat süreçlerini desteklemek. Gelecek nesiller için sorumluluğumuz olan iklim değişikliği ile mücadele konusunda hepimiz elimizi taşın altına koymalı ve atık yönetimi stratejilerimizi gelişen teknolojiler ışığında iyileştirmeliyiz. Tüketici sonrası atıklar konusunda bütün tekstil ve hazır giyim işletmeleri olarak çalışmalarımızı hızlandırmalıyız. Sürdürülebilir moda anlayışını benimsemeli, su tüketiminin çok olduğu denim üretiminde geri dönüşümün öneminin farkında olmalıyız.”

Kuru incir ihracatı 42 bin tonu aştı

Cennet meyvesi olarak tanımlanan kuru incirden 2020/21 sezonunda elde edilen ihracat geliri yüzde 2’lik artışla 158 milyon dolara ulaştı.

Türkiye’nin üretim ve ihracatında dünya lideri olduğu geleneksel ihraç ürünlerinden kuru incirde sevindirici bir diğer gelişme ise ortalama ihraç fiyatının artışında yaşandı. Bütün Kuru incir, 2019/20 sezonunda ortalama 4 bin 30 dolara ihraç edilmişken, 2020/21 sezonunda 4 bin 245 dolara müşteri buldu.

Ege İhracatçı Birlikleri verilerine göre; Türkiye 30 Eylül 2020 tarihinde başlayan 2020/21 sezonunda 27 Şubat 2021 tarihine kadar geçen sürede 158 milyon dolarlık kuru incir ihraç etmeyi başardı. 2019/20 sezonunun aynı döneminde Türkiye’nin kuru incir ihracatı 155 milyon dolar olmuştu.

Türkiye, 2019/20 sezonunda 26 Eylül 2019 – 27 Şubat 2020 döneminde 43 bin 415 ton kuru incir ihraç etmişken, 2020/21 sezonunda 42 bin 707 ton kuru incirin dış satımını gerçekleştirdi.

2020/21 sezonunda Türkiye’nin kuru incir rekolte tahmininin 85 bin ton olduğu bilgisini veren Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, 2019/20 sezonunda 90 bin ton olan kuru incir rekolte tahminindeki düşüşe rağmen ihracat rakamlarında gerileme yaşamadıklarını, bütün kuru incirde ortalama ihraç fiyatında da dolar bazında yüzde 5’lik artış sağladıklarını kaydetti.

Kuru inciri ‘Prestij ürün’ olarak tanımlayan Celep, “Tarım ve Orman Bakanlığımız, ihracatçılarımız ve üreticilerimiz kuru incirin daha katma değerli ihraç edilmesi için güç birliği yapıyoruz. Dünya genelinde emtia fiyatlarında artış var. Dünya Sağlık Örgütü, kuru inciri sağlıklı gıdalar listesine almış durumda. Kuru incir, pandemi döneminde insan vücudunda bağışıklık sistemini güçlendiren gıda maddelerinin başında geliyor. Mevcut şartlar kuru incirimize talebi arttırıyor ve kuru incir ihraç fiyatlarındaki artışın da sürmesini bekliyoruz” diye konuştu.

 Kuru inciri en çok Almanya, Fransa ve ABD talep etti

2020/21 sezonunun başladığı 30 Eylül 2020 tarihinden 27 Şubat 2021 tarihine kadar geçen sürede Türkiye’den en çok kuru incir talebi Almanya’dan geldi. Almanya’ya yüzde 9’luk artışla 24 milyon 163 bin dolarlık kuru incir ihraç edildi.

Fransa ise; geçen sezon 20 milyon 799 bin dolar olan Türk kuru inciri ithalatını yüzde 8’lik artışla 22 milyon 522 bin dolara taşıdı.

Ege İhracatçı Birlikleri’nin Ticaret Bakanlığı desteğiyle ABD’de sürdürdüğü TURQUALITY Projesi kapsamında kuru meyve ürünleriyle ilgili yaptığı Hibrit Tadım etkinliği meyvelerini vermeye başladı. Türkiye’den ABD’ye yapılan kuru incir ihracatı 2020/21 sezonunda yüzde 19’luk artışla 15,9 milyon dolardan 18,9 milyon dolara yükseldi.