Ekonomi-teknoloji haberleri (03.09.2021)

Yeni nesil polis faaliyetlerine teknoloji yön veriyor
Avrupa’nın tamamında ülkelerin TETRA radyoları kullanan acil hizmet ağları, yeni ve özel 4G/5G ağlara geçiş yapıyor. Bu geçiş ile birlikte halihazırda kullanılan belirli uygulamaları iyileştirmek ve birçok yeni uygulamayı da geliştirilmek mümkün oluyor. Bir araya geldiğinde bu gelişmeler polislerin gerçekleştirdiği faaliyetleri ve mobil bilişim cihazlarını kullanabilecekleri yeni alanlar açıyor.
TETRA, önemli iletişimler için uzun süre boyunca son derece başarılı ve güvenilir ağ sundu ancak Panasonic TOUGHBOOK, verileri çok daha hızlı olan 4G/5G ağlarında kullanma imkanı sayesinde polis memurlarının araçlarındaki ve sokaklardaki imkanlarını ve etkinliğini artırıyor.
Yeni yüksek hız ve veri ağı polis güçlerine nasıl yardımcı oluyor?
Yeni iletişim ağları, devriye arabalarının mobilizasyonu ve bakımı konusunda gelişmiş fırsatlar sunuyor. Örneğin AVLS’nin (Otomatik Araç Konumlandırma Sistemi) sunduğu imkanlar, araçların daha iyi yönlendirilmesi için önemli ölçüde geliştirilecek. Araçtan gelen telematik gerçek zamanlı olacak ve destek ekiplerinin araç sağlığını ve performansını izleyebilmesini sağlayacak. Böylece sorunlar ortaya çıkmadan önce yapılan proaktif bakım planlaması iyileşecek ve araçların kullanım dışı kaldığı süreyi en aza indirecek. Başka bir deyişle kullanım sürelerini de en üst düzeye çıkaracak.
Vücuda takılan kameralar gibi cihazlar, yüz tanıma ve ANPR sistemleri iyileştirilecek. Veriyi gerçek zamanlı gönderme ve kullanma özelliği, memurların ağın sınırında merkezi olarak tutulan bilgilere erişerek daha fazla işi daha hızlı yapmasını sağlarken, daha hızlı yanıt alabilmek için destek ekiplerine sahada neler olup bittiğini eksiksiz bir şekilde aktarabilecek.
Memurlar ve araçlar tarafından kullanılan tüm ekipmanları neredeyse gerçek zamanlı olarak takip edebilme özelliği, kayıp ekipmanlarda zamandan ve maliyetten tasarruf sağlayacak. Memurların istasyondan uzaktayken merkezi sistemlere veya halka açık internete bağlanmasını sağlamak için araç içinde ve çevresinde mobil WiFi’ın kapsama alanı genişletilecek. Bu genişletilmiş ve güvenilir bağlantı, polis memurlarının hareket halindeyken teknoloji sistemlerine erişmesini ve sistemlerin yönetimini daha hızlı tamamlamalarını sağlayarak sahada daha fazla zaman kazanmalarına yardımcı olacak. UK ESN gibi acil durum ağları ve 4G/5G ticari ağlar geliştikçe bu deneyim daha da güvenilir ve sorunsuz hale geliyor.
Mobil bilişim cihazlarını ve Bluetooth gibi iletişim bağlantılarını kullanabilen memurlar dronlar gibi birçok diğer özel sistemlere ve hatta EKG monitörleri gibi tıbbi ekipmanlara bağlanabilecek ve ağ üzerinden hayati bilgileri paylaşabilecek.
Yeni nesil mobil bilişim cihazlarına ve 4G/5G araç bağlantı platformlarına teknoloji yatırımı yapmanın tam zamanı. Birleşik Krallık’taki ESN gibi yeni acil durum ağları için onaylı ve test edilmiş çözümler seçen polis kuvvetleri, mevcut olduğunda yeni ağa geçmek için SIM’i değiştirerek bu ağlardan ve sundukları teknolojik gelişmelerden yararlanmaya hazır oluyor.

TZOB’den, Ağustos Ayı Üretici Market Fiyatları

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ağustos ayı üretici market fiyatları, sertifikalı tohum ve yer fıstığı konularında yaşanan gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Ağustos ayı üretici ve market arasındaki fiyatlarındaki değişimi değerlendiren Bayraktar, üretici ile market arasındaki fiyat farklarının 3 katı aştığını belirtti.

Marul ve sivri biberin 3,3 kat, maydanozun 3,1 kat, elma ve patlıcanın 3 kat, kabağın 2,8 kat fazlaya tüketiciye satıldığını vurgulayan Bayraktar, “Üreticide 1 lira 45 kuruş olan marul 4 lira 83 kuruşa, 1 lira 95 kuruş olan sivribiber 6 lira 44 kuruşa, 69 kuruş olan maydanoz 2 lira 16 kuruşa, 2 lira 20 kuruş olan elma 6 lira 65 kuruşa, 2 lira olan patlıcan 5 lira 99 kuruşa, 2 lira 20 kuruş olan kabak 6 lira 11 kuruşa tüketiciye satılmaktadır” dedi.

Ağustos ayında üretici ve market arasındaki en fazla fiyat farkının yüzde 233,10 ile marulda yaşandığına dikkati çeken Bayraktar, fiyat farkının sivri biber de yüzde 230,26, maydanozda yüzde 213,04, elmada yüzde 202,27, patlıcan da 199,50 olduğunu bildirdi.

Bayraktar, ağustos ayında markette 26, üreticide 18 üründe fiyat artışı; markette 15, üreticide 8 üründe fiyat düşüşü olduğunu; üreticide 5 ürünün fiyatının değişmediğini bildirdi.

 “Markette en fazla fiyat artışı salatalıkta, en fazla fiyat düşüşü ise tavuk etinde görüldü”

Ağustos ayında markette en fazla fiyat artışının yüzde 69,07 ile salatalıkta görüldüğünü bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:

“Salatalıktaki fiyat artışını yüzde 55,09 ile yeşil fasulye, yüzde 41,76 ile kabak, yüzde 41,61 ile limon, yüzde 36,76 ile patlıcan, yüzde 29,14 ile marul, yüzde 20 ile maydanoz takip etti.

Markette en fazla fiyat düşüşü yüzde 23,06 ile tavuk etinde görüldü. Tavuk etini yüzde 16,92 ile zeytinyağı, yüzde 14,26 ile domates, yüzde 9,95 ile pirinç, yüzde 9,09 ile ayçiçek yağı izledi.”

“Üreticide en fazla fiyat düşüşü kuru soğanda, en fazla fiyat artışı ise salatalıkta oldu”

Ağustos ayında üreticide en fazla fiyat düşüşünün yüzde 41,88 ile kuru soğanda olduğunu belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:

“Kuru soğandaki fiyat düşüşlerini yüzde 29,63 ile havuç, yüzde 17,02 ile sivri biber, yüzde 16,67 ile ıspanak, yüzde 14 ile yeşil soğan, yüzde 7,66 ile domates, yüzde 0,16 ile kuzu eti ve yüzde 0,07 ile dana eti izledi.

Elma, kuru fasulye, pirinç, kuru kayısı, kuru üzüm fiyatında bir değişim meydana gelmezken, üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 95,71 ile salatalıkta görüldü.

Salatalıktaki fiyat artışını yüzde 63,93 ile patlıcan, yüzde 56,03 ile kabak, yüzde 38,40 ile yeşil fasulye, yüzde 36,54 ile patates, yüzde 34,64 ile nohut, yüzde 23,08 ile şeftali, yüzde 22,45 ile kuru incir, yüzde 21,65 ile limon, yüzde 15 ile maydanoz, yüzde 14,81 ile yumurta, yüzde 13,36 ile kırmızı mercimek, yüzde 8,71 ile yeşil mercimek, yüzde 6,62 ile marul, yüzde 6,12 ile fındık içi, yüzde 4,60 ile antepfıstığı, yüzde 1,36 ile süt, yüzde 0,52 ile zeytinyağı takip etti.”

“Hasatların başlaması, talebin azalması, sıcaklık, kuraklık gibi sebeplerle fiyatlarda değişimler görülmüştür”

TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar fiyat değişimlerinin gerekçelerini ise şöyle açıkladı:

“Ağustos ayında fiyatı en fazla düşen ürün kuru soğan olmuştur. Kuru soğanda fiyat düşüşü Amasya Bölgesi’nde hasadın başlamasıyla birlikte artan arzdan kaynaklanmıştır. Havuçtaki fiyat düşüşü ise, yaz aylarında havuca olan talebin azalması ve halen üreticinin elinde ve depolarda ürünün olması nedeniyle havuç fiyatları geçen aya göre gerilemiştir. Ispanak ve yeşil soğandaki fiyat düşüşü aşırı sıcaklar nedeniyle kalite kaybından kaynaklanmaktadır. Sivribiber ve domateste arz fazlalığı fiyatların düşmesine sebep oldu.

Fiyatı artan ürünlere baktığımızda salatalık, patlıcan, kabak, yeşil fasulye gibi ürünlerde hasat edilen ürün miktarındaki azalma fiyatı etkilemiştir. Baklagiller grubundaki nohut, kırmızı ve yeşil mercimekte kuraklıktan dolayı verinde yaşanan düşüş fiyat artışında rol oynadı. Şeftalide, güneş yanıklıklarından kaynaklanan sorunlar nedeniyle kaliteli ürün arzındaki azalma fiyat artışlarına sebep olmuştur. Kuru incirdeki fiyat artışı, bir önceki sezon ile kıyaslama yapılması ve yaşanan kuraklık nedeniyle rekolte düşüşünden kaynaklanmaktadır.

Patateste geçen yıl ürünün üreticinin elinde kalması sebebiyle bu yıl ekim alanındaki daralma fiyat artışına sebep olmuştur. Limondaki fiyat artışına depolardaki ürünlerin azalması ve erkenci limon hasadına yeni izin verilmesi neden olmuştur. Yumurtada ki fiyat artışı üreticilerin uzun süre maliyetinin altında yumurta satmak zorunda kalması nedeniyle birçok üreticinin sektörden ayrılması ve üretimin azalmasından kaynaklanmıştır. Marul ve yeşil soğanda hasat edilen ürün miktarındaki azalma fiyata artış olarak yansımıştır.”

  “Sertifikalı buğday tohumluğuna yapılan zamdan vazgeçilmeli”

TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, sertifikalı tohum konusunda da yaptığı açıklamada, tarımsal üretimde ürünün ekiminden hasat dönemine kadar geçen süre boyunca girdi kullanımının zorunluluğuna dikkat çekerek, artan girdi fiyatlarıyla ilgili şu bilgileri verdi:

“Tarımsal üretimde başta sertifikalı tohumluk olmak üzere girdi kullanımı ürün arzını belirleyen en önemli unsurdur. Dolayısıyla girdi kullanımı üretim maliyetini, teknolojik gelişmeyi, rekabet edilebilirliği önemli ölçüde etkilemektedir.

Gıda arzına olan ihtiyacın daha da arttığı günümüzde tohumun önemi de her geçen gün artmaktadır. Temel üretim girdisi olan kaliteli tohumluk, verimliliğe etkisi fazla olan girdilerin başında gelmektedir. Bu nedenle yüksek vasıflı tohumun zamanında ve uygun fiyatla çiftçilere ulaştırılması üretimin artırılması için gereklidir.”

 “Tohumluk fiyatları yüzde 40 ile yüzde 63 arttı”

Tarım İşletmeler Genel Müdürlüğü’nün (TİGEM) 2021 yılı serin iklim tahılları sertifikalı tohum fiyatlarını açıkladığını hatırlatan Bayraktar, tohum fiyatlarına ilişkin açıklamasını şöyle sürdürdü:

 “TİGEM açıkladığı fiyatlara göre makarnalık buğday fiyatları 3 bin 500 TL/ton, ekmeklik buğday ve yulaf tohumluk fiyatı 3 bin 300 TL/ton, arpa ve tritikale tohumluk fiyatı ise 3 bin 250 TL/ton’dur. Geçen yıla göre; makarnalık buğday tohumluk fiyatında yüzde 40, ekmeklik buğday tohumluk fiyatında yüzde 43,5, arpa tohumluk fiyatında yüzde 62,5, tritikale tohumluk fiyatında yüzde 54,8, yulaf tohumluk fiyatında ise yüzde 57,2’lik bir artış yaşanmıştır.

Buğday tohumluğundaki bu artışlar şüphesiz özel sektörde de karşılığını bulacaktır. Üretici sertifikalı tohumu kullanmayı istese bile fiyatlarından dolayı kullanamayacaktır.

İklim şartları tarımsal üretimde rekolteyi etkileyen en önemli unsurlardan biridir. Ancak rekoltenin düşmesinde tek sebep değişen iklim koşulları değildir. Önemli etkenlerden biri de üretici fiyatlarının düşük olması nedeniyle üreticinin fazla gelir getiren diğer ürünlere yönelmesi veya üretimden uzaklaşmasıdır.

Bu yüzden TİGEM açıklamış olduğu 2021 yılı tohumluk fiyatlarını yeniden gözden geçirmeli ve bu yıl yaşanan ve üretimi olumsuz etkileyen kuraklık koşullarını göz önüne alarak fiyatları artırmamalıdır. Yüzde 63’lere varan artışlarla çiftçinin sertifikalı tohum kullanması mümkün değildir. Arpa tohumundaki yaşanan artışlar ise zaten büyük darboğaz yaşayan hayvancılarımızı olumsuz etkileyecektir.

Bu yıl yaşanan kuraklık nedeniyle hem ülkemiz hem de çiftçilerimiz oldukça zor günler geçirmektedir. Buğdayda 2021 rekolte tahminimiz 18 milyon tonun altında olup, ülkemiz iç tüketimi ise 19-20 milyon ton seviyelerindedir. Bu durum hem tarım hem de buğday ekim alanlarımızdaki azalmayla birlikte buğday ithalatımızda artışa sebep olacaktır.

Yaşanan tüm bu olumsuzluklar tarım politikalarımızı gözden geçirmemiz gerektiğini çok net göstermektedir. Politikaları gözden geçirmeye başlamadan önce de sertifikalı tohum fiyatlarındaki artışlardan vazgeçmeli ve zor şartlar altında üretime devam eden çiftçilerimize destek olmalıyız.”

“Sertifikalı buğday tohumu üretimimiz artıyor ama yeterli değil”

TZOB Genel Başkanı Bayraktar, “Son 15 yılda sertifikalı buğday tohum üretimimiz 212 bin tondan 501 bin tona çıkmıştır” diyerek bu artışın da halen ülkemiz için yeterli bir artış olmadığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sertifikalı buğday tohumunun dağıtım miktarı 205 bin tondan 485 bin tona yükselmiştir. Dekara ortalama 25 kilogram ekim normuyla ve 3 yılda bir sertifikalı tohumun yenilendiğini kabul edersek; yeni Tohumculuk Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 2006 yılında 8,48 milyon hektar olan buğday ekim alanı için 707 bin ton olan sertifikalı buğday tohum ihtiyacının 212 bin ton üretimle ancak yüzde 30’unu karşılayabiliyorken, 2020 yılında 6,92 milyon hektarlık ekim alanı için 577 bin ton olan sertifikalı tohum ihtiyacının 501 bin ton sertifikalı tohum üretimiyle yüzde 87’si karşılanmıştır.

Bu artışa tohumlukta Ar-Ge çalışmalarındaki olumlu gelişmeler ve sertifikalı tohum satışı yapan firma sayısındaki artışların etkisi olmuştur. Ancak ekim alanlarının ve üreticinin alım gücünün azalması gibi gerçekler buğday üretimini olumsuz etkilemektedir.

Toplam sertifikalı tohum üretim miktarımız ve sertifikalı buğday tohum üretim miktarımızda gelişmelerin sonucunu alabilmek için üreticilerimizin sertifikalı tohum kullanımının daha da artırılması gerekir.”

 “Sertifikalı tohum fiyatları dayanılabilir düzeyde olmalı”

Bayraktar, “Kuraklığın etkisini azaltmada tohumun öneminin bilinciyle üretim maliyetlerinin düşürülmesi, sertifikalı tohum kullanımının artırılması ve tarımda sürdürülebilirliğin sağlanması için TİGEM’in açıkladığı 2021 yılı sertifikalı tohum fiyatları ekim dönemi başlamadan revize edilerek geçen yılla aynı seviyede tutulmalıdır” vurgusu yaparak, şu bilgileri verdi:

“Bu yıl kuraklıktan dolayı kar elde edemeyen üreticilerimizin tohum alma gücü zayıflamıştır. Bu durum rekoltede ve kalitede kayıplara neden olabilecektir. Üretimde verim ve kalitenin artırılması için sertifikalı tohum kullanımına verilen destekler artırılmalı ve üretici teşvik edilmelidir.

Sertifikalı tohum fiyatları olabildiğince düşük tutulmalıdır. Buğday üreticilerimiz, üç yılda bir tohum yenilemek suretiyle bile olsa oldukça iyi bir noktaya gelmiş olan sertifikalı tohum kullanımından uzaklaştırılmamalıdır.

Daha yüksek vasıflı çeşitlere ait sertifikalı tohum üretimini kamu-özel sektör işbirliğiyle artırarak ve çiftçimize her türlü desteği vererek, ülkemiz tarım sektörü için buğday ithalatını mümkün olduğu kadar aşağı seviyelere çekmeli ve ihracatçı ülkeler arasında hak ettiğimiz yeri almalıyız.”

 “Çok zengin besin değeriyle çok faydalı bir yiyecek: Yer fıstığı”

TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yerfıstığı konusunda da bir açıklama yaptı. Doğanın insanlığa sunduğu güzelliklerden biri olan yer fıstığının içinde bulunan yüzde 45-55 yağ, yüzde 20-25 protein, yüzde 16-18 karbonhidratın yanı sıra fosfor ve vitaminler açısından da zengin olması nedeniyle besin değeri oldukça yüksek bir yiyecek olduğunu vurgulayan Bayraktar, yer fıstığıyla ilgili açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Yer fıstığı, ülkemizde genel olarak kabuklu ya da iç halinde kavrularak tüketilir. Çerezlik kalitesi iyi olmayan taneler yağ sanayisinde değerlendirilir. Ayrıca pasta, çikolata, vb. ürünlerin yapımında da kullanılır. Yağı yemeklik olarak katı ve sıvı halde kullanıldığı gibi balık konserveciliğinde, bisküvi, pasta, şekerleme ve sabun yapımında da kullanılır. Danelerinden ise fıstık ezmesi yapılır. Yer fıstığının hayvan beslemede de önemi büyüktür.

2000-2010 yılları arasında kişi başına yer fıstığı tüketimi yılda ortalama 1 kilogramın altında iken 2010’dan itibaren artarak 2020 yılında 2 kilogramın üzerine çıkmıştır. 10 yıl önceki dünya ortalaması 1,4 kilogramın altında olan kişi başına yer fıstığı tüketimi 2018’de 1,9 kilogramın olan dünya ortalamasının üstüne çıkarak 174 ülke arasında 46’ncı sıraya yükselmiştir.

Ülkemizde, yer fıstığı sapları yeşil yem olarak doğrudan, kurutularak balyalanıp kışın hayvan yemi olarak da kullanılır. Meyve kabuklarının bir kısmı sunta yapımında kullanılsa da çoğunlukla yem sanayinde katkı maddesi olarak değerlendirilir.

Yer fıstığı toplam yağlı tohumlar üretiminden yüzde 5,9 pay almaktadır. Son on yılda yer fıstığı üretiminde önemli artışlar görülmüştür. 2015 yılında 148 bin ton olan üretim 2020 yılında yüzde 54 artarak 216 bin tona ulaşmıştır.

Ülkemizde 18 ilimizde yer fıstığı üretimi yapılmaktadır. Türkiye yer fıstığı üretiminin yüzde 77,3’ü Adana ve Osmaniye illerinde yapılmaktadır. Adana 113 bin 460 ton üretim ile ilk sırada yer alırken, Osmaniye’de 53 bin 554 ton üretim ile ikinci sıradadır. Bu illerimizi, Şırnak, Hatay, Antalya, Kahramanmaraş, Aydın, Gaziantep ve Mersin illeri takip etmektedir.”

“Yer fıstığı üretimi daha da yaygınlaştırılmalı”

“Ülkemizde çerezlik olarak tüketilen yer fıstığında ithalat son yıllarda artarak 2020 yılında 14 bin 538 tona ulaşmış ve 20 milyon dolar gelir elde edilmiştir. Yer fıstığı ihracatı ise oldukça azdır” bilgisini paylaşan TZOB Genel Başkanı Bayraktar, yer fıstığı üretiminin daha da yaygınlaştırılması gerektiğinin altını çizdi. Bayraktar şöyle devam etti:

“Yer fıstığı üretimi Türkiye’de genel olarak Akdeniz ikliminin hâkim olduğu Akdeniz ve Ege bölgelerinin sulanabilen kıyı ovalarında yapılmaktadır. GAP Bölgesinde yapılan araştırma çalışmaları sonucunda bölgenin sulamaya açılmasıyla birlikte yer fıstığı yetiştiriciliği yönünden büyük bir potansiyel olacağı tespit edilmiştir. Bu bölgede önemli bir baklagil ve yağ bitkisi olan yer fıstığının da yerini alması beklenmektedir.

Yer fıstığı hasat ve harmanında çok işçilik istemesi, iklim ve toprak yönünden seçici olmasından dolayı ekim alanı fazla değildir. Ülkemizde yer fıstığı fiyatlarının yüksek olması nedeniyle, bitkisel yağ sanayine girememekte ve tamamına yakını çerezlik olarak tüketilmektedir.

Üretilen yerfıstıklarında hasat sonrasında aflatoksin oluşumu önemli bir sorun teşkil etmektedir. Zira aflatoksin insan sağlığı açısından zararlı olup ürünün ekonomik değerini 2-3 kat azaltmaktadır. Özellikle ikinci üründe aflatoksine karşı modern kurutma tesislerine ihtiyaç vardır.

Öte yandan Osmaniye ilinde yetişen yer fıstığının, coğrafi işaret uygulamasının altında yer alan ‘menşe işareti’ bünyesinde ‘Osmaniye Yer fıstığı’ adıyla ürün işaretlenmesi yapılmıştır. Bu sayede Osmaniye Yer fıstığı etiketi taşıyan ürünün sadece Osmaniye ili sınırları dâhilinde yetiştirilebileceği güvence altına alınmıştır. Bu durum, verimi, kalitesi ve lezzeti bakımından da aranan bir çeşit olan Osmaniye Yer fıstığı için önemli bir kazanımdır.”

-“Yer fıstığında müdahale alımları yapılmalı, bu ürün prim desteği kapsamına alınmalıdır”

“Üreticilerden gelen önemli taleplerden birinin, yer fıstığının da Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafından müdahale alımı kapsamına alınmasıdır. Ülkemizin yağlı tohumlar ithalatı çok fazladır. Yağ açığının kapatılması için yağlık yer fıstığı üretimi de prim desteği kapsamına alınmalıdır. Bir diğer beklenti ise yeşil aksamının hayvan besleme açısından değerli olması nedeniyle hayvansal üretimde kullanıldığı için yer fıstığına da yem bitkisi desteği verilmesidir” diye konuştu.

“Fiyatlar maliyetteki artışı karşılamazsa üretici borçtan kurtulamaz”

“Son bir yılda DAP gübre fiyatı yüzde 155, üre gübresi fiyatı yüzde 130, bazı zirai ilaçlar yüzde 60, elektrik fiyatları yüzde 56 artarak girdi fiyatları rekor kırdı.

Odalarımızdan alınan bilgiler ışığında, 2021 yılı ürün maliyeti kilogramda 7 lira 60 kuruştur. Genel olarak üreticinin fiyat beklentisi ise 10-12 lira olmakla birlikte bazı üreticiler geçen yılki fiyat olan 15 lirayı dikkate alarak, beklentilerini 16-17 lira olarak belirtmiştir.

Yer fıstığı hasadı eylül ayında başlayacaktır. Sürekli kredi kullanmaktan başka çaresi olmayan yer fıstığı üreticileri, üretim masrafı ve emeklerinin karşılığını doğru düzgün alabilmek için ürünlerini değeri fiyatından satmayı beklemektedir.”

Mobil bilişim ve 4G/5G cihaz ağı teknolojilerine yatırım yaparken neleri göz önünde bulundurmak gerekiyor?
Yeni ağlar için onaylanmış en dayanıklı cihazları ve ağ çözümlerini değerlendirirken mobil bilişim iş ortağıyla birlikte çalışmak çok önemli. Panasonic TOUGHBOOK gibi bir iş ortağıyla çalışan kurumlar, mobil cihaz yükseltmelerini ve 4G/5G araç ağını tek bir çözüm olarak ele alabiliyor. Böylece her aşama genel olarak tek bir süreç haline geliyor ve kurulumlar da basitleşiyor. Bu sayede hem zamandan hem de maliyetten tasarruf ediliyor.

Etki Yatırımı Danışma Kurulu’nun Başkanı Şafak Müderrisgil: “Etki yatırımı modeli, sosyal ve çevresel katma değer sağlayan yapısıyla ön plana çıkıyor”

Etki Yatırımı Danışma Kurulu Başkanı Şafak Müderrisgil, Uluslararası İzmir İş Günleri’nde yaptığı konuşmada, Yeşil Mutabakat kapsamında, etki yatırımı modelinin sosyal ve çevresel katma değer sağlayan yapısıyla ön plana çıktığını belirtti.

İzmir Enternasyonal Fuarı kapsamında düzenlenen Uluslararası İzmir İş Günleri, “Ticaret ve Lojistik Ekseninde Döngüsel Ekonomi ve Yeşil Mutabakat” konusuyla 2-3 Eylül tarihlerinde online olarak gerçekleşti.

Etkinlikte konuşmacı olarak yer alan EYDK Başkanı Şafak Müderrisgil, şunları söyledi: “2015 yılından bu yana dünyada kıtlaşan kaynaklar, maruz kalınan küresel krizler ve riskler nedeniyle paydaş ekonomisine geçişin hazırlıkları yapılmaktaydı. Bugün geldiğimiz noktada, artık bir yatırım yapmak için ister kamu ister özel sektör olalım, yaptığımız yatırımın finansal getirisi kadar, yarattığımız toplumsal ve çevresel katma değer “etki” de o denli önemli. Sosyal ve çevresel katma değeri olmayan yatırımlar yeni paradigma içinde sürdürülebilir kabul edilmiyor. Yeşil Mutabakat kapsamında, etki yatırımı modeli sosyal ve çevresel katma değer sağlayan yapısıyla ön plana çıkıyor.”

“Yatırım yapmanın kuralları yeniden yazılıyor”

Konvansiyonel bir yatırımda hedefin, finansal kâr elde etmek ve riski yönetmek olduğunu söyleyen Müderrisgil, “Ancak kapımıza dayanan küresel krizler ve kıtlaşan kaynaklar artık bizi salt kâr amaçlı yatırım yapmaktan alıkoyuyor. Yatırım yapmanın kuralları yeniden yazılıyor. Sadece finansal getirinin hedeflendiği yatırımlardan, sosyal ve çevresel katma değerin de yatırımın içinde gerçekleştirildiği yatırım modellerine geçiyoruz. Kâr maksimizasyonu ile birlikte etki maksimizasyonunu hedefliyoruz” dedi.

Demsa Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mimar Hüseyin Demir kimdir?

Araştırmacı Yazar Dr. Mimar Hüseyin Demir olarak bilinen Demsa Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mimar Hüseyin Demir kimdir?

6 dil bilen Demsa Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mimar Hüseyin Demir, Uluslararası gayrimenkul hukuku, enerji hukuku uzmanı ve yeni nesil akaryakıt istasyonları kurulumu konusunda Avrupa ve Türkiye’de sayılı mimarlar arasına adını yazdırmıştır.

Sayısız firmanın ve iş adamının bugünlere gelmesinin mimarı ve hamisi olmuş!

Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde üst düzey önemli ve kritik görevler ifa eden DemsaHolding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mimar Hüseyin Demir, ‘1990’larda ekseriyeti İstanbul başta olmak üzereevinden, köyünden ayrılıp yurdun çeşitli bölgelerine göç etmek zorunda kalan akrabası, hemşerilerinden oluşan sayıları 6 bine yakın insanı, farklı farklı ticaret sektöründe iş kurdurmuş ve işlerde başarılı olmaları için gerekli desteği sürekli sağlayarak bugün neredeyse her sektörde başarılı işlere imza atan sayısız firmanın ve iş adamının bugünlere gelmesinin mimarı ve hamisi konumundadır.‘

Rusya’yı hazır giyim, Avrupa’yı çikolata ile fet etmiş!

Demsa Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mimar Hüseyin Demir,’ Hazır giyim sektöründe Putin’in danışmanlarından Kadoşkin’in kardeşi olan Rus ortağı ile birlikte, Demsa Grup “Expose ve Big Twins” markalarıyla kurdukları mağazalar Moskova’dan St. Petersburg’a, Kazan’dan Ufa’ya, Samara’dan Rostov’a kadar Rusya Federasyonu’nun önemli şehirlerinde 200’e yakın satış noktasına ulaşmış ve Bulgaristan’da ortak fabrika kurmuştur. Pelit pastanecilik gıda ve sanayi A.Ş’nin üretim partnerliği aracılığıyla Demsa holding markası olan ‘’Van der Valk İstanbul 1965’ markasıyla ürettiği çikolataları Avrupa ülkelerine ihraç etmektedir. Bugün ‘’Van der Valk İstanbul 1965’ markalı çikolatalar her geçen gün Avrupa pazarında adından çikolatacıya çikolata satan olarak daha fazla söz ettirmektedir.’

Kazançlı yatırımların yol gösteren danışmanı olarak adını, ticaret dünyasına altın harflerle yazdırmıştır.

Demsa Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mimar Hüseyin Demir,’Uzun yıllar Global finans çevreleri, Dünya ölçeğinde mega şirketler ve para baronlarının Türkiye’de Gayrimenkul, İnşaat, Enerji, Turizm, Lojistik, Gıda, Sağlık, Tekstil, Teknoloji ve akaryakıt istasyonları gibi sektörlerde akıllı, kazançlı ve sürdürülebilir yatırımlar yapmalarına zemin, koordinasyon ve danışmanlık hizmetleri vermesi ile adını kazançlı yatırımın yol göstericisi olarak, ticaret dünyasına altın harflerle yazdırmıştır. ‘

Başarının tesadüf olmadığının ispatı konumunda bulunulan Demsa Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mimar Hüseyin Demir,’Demsa Holding bünyesinde bulunan şirketlerinden; Demsa Akaryakıt ve Enerji şirketi ile İstanbul olmak üzere büyük şirketlerdeki akaryakıt istasyonları alım-satım kiralama ve istasyonlarla ilgili komple ruhsat aşamasından bitimine kadar inşaatları ve yurtdışında özellikle dağıtım şirketlerine gemi bazında akaryakıt temini , yurt içinde ise birçok akaryakıt istasyonu ve toptan akaryakıt temini hizmeti vermektedir. Demsa Lojistik şirketiyle, İstanbul ve ülke çapında İngiltere, Hollanda, Almanya, Bulgaristan, Romanya, Rusya, Azerbaycan, Ukrayna, Dubai ülkelerine kara hava ve deniz yoluyla lojistik ve taşıma hizmetinin yanı sıra bünyesinde bulundurduğu profesyonel gümrük ekibiyle de işlerini takip etmektedir. Dem ofis şirketiyle, ticaret sektörünün ihtiyaçlarına çözüm üreterek Beyazıt Meydanı’nın tam merkezinde, tarihi kapalı çarşı, Sultan Ahmet ve Laleli lokasyonlarına yürüme mesafesinde ticari yaşamın merkezinde Hazır ofis, Sanal Ofis ve Ortak ofis çözümleri için prestijli çözümler geliştirmiştir.’

Ticari sıkıntıların çözüm kapısı olmuş.

‘Demsa Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mimar Hüseyin Demir, Gerek yurt dışındaki güçlü bağlantıları gerekse de yurt içinde ki gücü, ticari sıkıntı yaşayan kişilerin kurtuluş kapısı olmuştur. Arap baharı ile çalkalanan ülkelerde iş yapan iş adamları veya firmaların o günlerde yaşadığı ticari kayıpların ve sıkıntıların çözüm adresi olarak 100’lerce firmanın alacaklarının tahsilini güçlü bağlantıları aracılığıyla gerçekleştirmiş ve Rusya, Avrupa, Ortadoğu ve Amerika ülkeleri başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde şahıslardan alacağını alamayan, devletlerden alacağını alamayan veya farklı sorun ve sıkıntı yaşamış olan sayısız kişinin hakkını güçlü bağlantıları sayesinde tahsil edip  ve iş adamlarını batmaktan kurtarmıştır. Yurt içinde de bu şekilde birçok sorunu çözüme kavuşturmuştur. ‘

Medyada Araştırmacı yazar kimliğiyle de tanınan Demsa Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mimar Hüseyin Demir, Toplumsal konular başta olmak üzere birçok konuda medyaya yansıyan haber ve köşe yazısı mevcuttur.

ŠKODA KODIAQ, Yenilenen Yüzüyle  Showroomlarda

ŠKODA, SUV atağını başlatan ilk model olan ve kısa zamanda global ölçekte büyük başarı elde eden KODIAQ modelini yenilenen haliyle Türkiye pazarında satışa sundu.

Yeni yüzü ile daha dinamik ve özgüvenli bir tasarıma kavuşan ve ŠKODA’nın güncel tasarım diline uyum sağlayan KODIAQ, lansmana özel 455.000 TL’den başlayan fiyatlarla ŠKODA showroomlarında yerini aldı.

Yenilenen ŠKODA KODIAQ‘ta, üstün verimli EVO motor ailesi ile yüksek performans ve düşük yakıt tüketimi bir arada sunuluyor. Dizel ve benzinli motor seçeneklerine sahip KODIAQ’ta güç aralığı 150 HP’den 245 HP’ye uzanıyor. Ülkemizde giriş seviyesi olarak sunulacak 1.5 TSI 150 HP motor, 7 ileri DSG şanzımanla kombine ediliyor. Ürün gamının en üst seviyesinde ise 2.0 TSI 245 PS kombinasyonuyla RS versiyonu yer alıyor.

2019 ve 2020 yıllarını segmentinde lider olarak tamamlayan KODIAQ; yeni karizmatik tasarımı, zenginleştirilmiş donanım özellikleri, sahip olduğu verimli motorları ve teknolojisi ile markanın D-SUV segmentindeki başarısını artırarak devam ettirmeyi hedefliyor.

Norm Holding, Ford Otosan ile Türkiye’nin En Büyük Tedarik Anlaşmasını Yaptı

Türkiye’nin en büyük bağlantı elemanları üreticisi Norm Holding, Türkiye’nin ticari araç lideri Ford Otosan tarafından üretilecek dünyanın en çok tercih edilen ticari araç modeli Transit Ailesi’nin tüm bağlantı elemanlarını temin edecek. Sözleşme kapsamında Norm Holding, Ford Otosan tarafından üretilecek Transit ailesindeki her bir araç için 417 parça bağlantı elemanı tedarik edecek.

10 yıl sürecek sözleşme kapsamında Norm Holding, Ford Otosan’a; Ar&Ge, Üretim, Tedarik Zinciri Yönetimi, Mühendislik ve Müşteri Hizmetleri Destekleri de vererek “Hizmet Sağlayıcı Firma” da olacak. Norm, bu kapsamda 24 uzmandan oluşan ve yalnızca Ford Otosan’a hizmet verecek yeni bir ekip kuruyor.

Yapılan bu anlaşma sayesinde “FSP” (Full Service Provider) unvanını almaya da hak kazanan Norm Holding, Türkiye’de bu unvanı alan ilk yerli firma olarak dünyanın önde gelen otomotiv firmalarının geleceği şekillendiren projelerinde bağlantı elemanı tedarikçisi olma yolunda büyük avantaj elde etti.

“Dünyanın da en büyük projelerinden bir tanesi”

Norm Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Uysal, bu anlaşmanın gerek marka gerekse de Türk ekonomisi için büyük önem taşıdığını belirterek “Türkiye’de üretim yapıp bu ürünleri dünya pazarlarına taşıyan bu iki firmanın işbirliği dünyanın sayılı projelerinden biri. Böylesine kapsamlı işbirliği Norm Holding olarak AR-GE yatırımlarına verdiğimiz önemin somut bir göstergesi. Bağlantı elemanları sektörünün en önemli teknolojik trendlerine yönelik alternatif tasarımlar geliştiriyor, rekabet gücümüzü her geçen gün daha da artırıyoruz. Ulusal ve uluslararası üniversiteler, AR-GE ve tasarım merkezleri, araştırma kurumları ve firmalar ile işbirlikleri kurarak bilimsel ve teknolojik bilgi birikimimizi sürekli geliştiriyoruz“ dedi.

Toyota Yeni Yaris Cross ile SUV Konforu Yaşanacak

Toyota, SUV ve B segmentindeki bilgi birikimi ile zengin mühendislik deneyimlerini bir araya getiren Yaris Cross modelinin test sürüşünü gerçekleştirdi. Konsept aşamasından itibaren Avrupalı kullanıcıların beklentilerine göre tasarlanan Yaris Cross, üstün pratikliği, yüksek güvenlik standartlarını, dördüncü jenerasyon hibrit teknolojisini, eşsiz SUV özellikleriyle buluştururken popüler Yaris hatchback modelinin iddiasını daha da ileriye taşıyor.

2025 hedefinde kilit noktada

Yaris Cross, Toyota’nın Fransa’daki Valenciennes fabrikasında üretilecek. 400 milyon Euro yatırımla birlikte bu fabrikada Yaris ve Yaris Cross modellerinin üretimi aynı hatta gerçekleştirilecek.

Yaris hatchback ve GR Yaris’ten oluşan ailenin genişlemesini sağlayan Yaris Cross, GA-B platformu üzerine yapıldı. Bu sayede Yaris hatchback’in güçlü yanlarını taşıyan yeni araç, eğlenceli bir sürüş, dinamik bir performans, yakıt verimliliği, düşük emisyon ve şehir içinde yüksek manevra kabiliyeti sunmaya hazırlanıyor. Yaris Cross modelinde Toyota’nın Akıllı Dört Tekerlekten Çekiş Sistemi AWD-i de sunulacak.

Avrupa’da büyüyen B segmenti SUV modelleri arasında güçlü bir konumda olacak Yaris Cross, Toyota’nın büyümesine de önemli katkı sağlayacak. 2025’te Avrupa’da yıllık 1.5 milyonluk satışlara erişmesini destekleyecek Yaris Cross, aynı zamanda hatchback modellerden geçiş yapmak isteyen kullanıcılara da hitap edecek.

Toyota’nın SUV tasarım dilini taşıyor

Toyota markasının SUV tasarım diliyle tasarlanan Yaris Cross, aynı zamanda “Rahat, Hızlı, Akıllı” tasarım temasıyla birlikte üretildi. Günlük aktivitelere kolayca uyum sağlayan ideal bir partner olarak gösterilen Yaris Cross, şehir içi SUV tasarımını yeniden hayal ederek rakiplerinden ayrılan daha cesur bir tasarım ortaya koydu.

Yaris Cross etkileyici ve kompakt tasarımının ardında konforlu ve büyük bir yaşam alanı da sunuyor. Aracın içerisindeki teknolojik kabin, her şeye kolay ulaşılacak şekilde tasarlandı. Sürüş modu seçim düğmeleri ve dört çeker sürüş modu dahil olmak üzere tüm bu kontroller vites kolunun hemen önüne konumlandırılarak pratik bir kullanım hedeflendi. Yüksek oturma pozisyonu sürücüye daha iyi bir görüş açısı sağlarken koltuk ve direksiyon tasarımı, konfor ve araç ile güçlü bir bağlantı oluşturacak şekilde yapıldı. Bununla birlikte 18 inç büyüklüğe kadar tercih edilebilen jantlar ise aracın güçlü SUV duruşunun altını çiziyor.

Yaris Cross, Yaris hatchback ile karşılaştırıldığında 1,595 mm ile 95 mm daha yüksek, 1,765 mm ile 20 mm daha geniş ve 4,180 mm ile 240 mm daha uzun ölçülere sahip. 2,560 mm ile aynı aks aralığına sahip yeni model, 170 mm ile 25 mm daha fazla sürüş yüksekliği sayesinde eşsiz SUV görünümünü daha ileriye taşıyor. Koltuklar normal konumundayken 397 litre bagaj hacmine sahip Yaris Cross, arka koltuklar katlandığında 1,097 litre hacim sunuyor.

1.5 litre hibrit ve benzinli seçenekleri olacak

Toyota’nın yeni SUV modeli Yaris Cross, üç silindirli 1.5 litre hibrit ve 1.5 litre benzinli motor seçenekleriyle tercih edilebilecek. Toyota’nın dördüncü nesil hibrit teknolojisine sahip olan Yaris Cross yüksek verimlilik ve yüksek performansı bir arada sunacak. Yaris Cross’un hibrit versiyonu 116 HP güç ile birlikte WLTP çevrimine göre 4.4-5.0 lt/100 km yakıt tüketimi ve 100-114 g/km CO2 emisyon gerçekleştiriyor.

1.5 litre benzinli motorla da sunulacak Yaris Cross, CVT şanzıman veya altı ileri manuel şanzımanla eşleştirilebilecek. Üç silindirli benzinli motorun maksimum gücü 125 HP ve maksimum torku 153 Nm olacak.

Toyota Teammate Akıllı Park sistemi ile daha kolay park

Yaris Cross, Toyota’nın yarı otonom park sistemi ile de tercih edilebilecek. Aracın Panoramik Görüntü Monitörü ve Akıllı Sonarlarını kullanan sistem, rakip sistemlere göre daha hızlı çalışarak öne çıkıyor. Gündüz ve gece kullanılabilen akıllı park özelliği, aracın direksiyonunu, frenini geri geri ve paralel park manevralarında kontrol ediyor. Böylece dar park alanları dahil olmak üzere akıcı bir şekilde park edilebilmesini sağlıyor. Hafıza özelliği ise sık kullanılan park alanlarını kayıt ederek park etme işini kolaylaştırıyor.

UİB’TEN AĞUSTOS AYINDA 2,5 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT…

Türkiye’nin Genel Sekreterlik bazında en fazla ihracat gerçekleştiren ikinci birliği olan Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB), Ağustos ayında yüzde 51 artışla 2 milyar 492 milyon 830 bin 701 dolarlık ihracat rakamına ulaştı. UİB çatısı altında yer alan 5 birlik de Ağustos ayını ihracat artışıyla kapattı.

UİB’in Ağustos 2021 ihracat rakamları açıklandı. Ağustos ayındaki ihracatı geçen yıl aynı aya göre yüzde 51 artışla 2 milyar 492 milyon 830 bin 701 dolar olan UİB’in, geriye dönük 12 aylık dönemdeki ihracat tutarı ise 31,3 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Rakamları değerlendiren UİB Koordinatör Başkanı Baran Çelik, ekonomideki toparlanmanın sürdüğünü, Türk ihracatçısının 2021 yılı boyunca koşullar fark etmeksizin sergilediği performansın bunda büyük etkisi olduğunu söyledi.

Başkan Çelik, “Ülkemiz ekonomisi pandemi sonrası hızlı toparlanmasını sürdürüyor. Geçtiğimiz günlerde açıklanan 2021 yılı ikinci çeyreğine ilişkin büyüme rakamının beklentilerin üzerinde olması ve ihracat rakamları bunun en büyük göstergesi. Bu olumlu tablonun sürdürülmesi ve kalıcı hale gelmesi çok önemli. Yılsonunda hedeflediğimiz ihracat ve büyüme rakamlarına ulaşacağımıza inanıyoruz. Bu tabloda emeği geçen herkesi tebrik ediyorum” diyerek sözlerini noktaladı.

OİB’in ihracatı Ağustos ayında 2,1 milyar dolar

Ağustos ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 59’luk bir artışla 2 milyar 82 milyon dolarlık ihracat gerçekleştiren Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği’nin (OİB), geriye dönük 12 aylık performansı ise 26 milyar 130 milyon dolar olarak açıklandı.

 UTİB ihracatı Ağustos’ta 107 milyon dolar

Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği de (UTİB) Ağustos ayında, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 37 artışla 107 milyon 270 bin dolar ihracata imza attı. UTİB’in geriye dönük 12 aylık dönemdeki ihracatı ise 1 milyar 248 milyon dolar seviyelerinde gerçekleşti.

UHKİB’ten 77,5 milyon dolarlık ihracat

Ağustos ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 11 artışla 77 milyon 459 bin dolar ihracat gerçekleştiren Uludağ Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği’nin (UHKİB), geriye dönük 12 aylık ihracatı ise 901 milyon 130 bin dolar olarak açıklandı.

UMSMİB’in ihracatı 23,2 milyon dolar

Ağustos ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 45’lik bir artışla 23 milyon 287 bin dolar ihracat yapan Uludağ Meyve Sebze Mamulleri İhracatçıları Birliği (UMSMİB), geriye dönük 12 aylık dönemde ise 225,4 milyon dolar ihracat gerçekleştirmiş oldu.

UYMSİB’ten Ağustos’ta 12 milyon dolar ihracat

Ağustos ayında 12 milyon 44 bin dolar ihracat gerçekleştiren Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği (UYMSİB), geriye dönük 12 aylık dönemdeyse 152,6 milyon dolar seviyelerinde dış satışa imza attı.

Öte yandan UİB üzerinden ihracat kaydı yapılan ve ‘diğer’ başlığı altında listelenen sektörlerin Ağustos ayı ihracatı 190,4 milyon dolar olurken, geriye dönük 12 aylık dönemdeki ihracat rakamı ise 2,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiş oldu.

Adform FLOW, Red Dot’tan İletişim Tasarımı ödülü aldı

Adform FLOW, tasarım dünyasının Oscar’ı olarak kabul edilen Red Dot Tasarım Ödülleri’nde üstün tasarım ve yenilik özellikleri ile “Arayüz ve Kullanıcı Deneyimi” kategorisinde ödül kazandı.

Modern pazarlamanın gereksinimlerini 360 derece hizmet çatısıyla sağlayan, dünyanın en büyük bağımsız reklam teknolojileri platformu Adform FLOW, Red Dot Tasarım Ödülleri’nden olağanüstü iletişim tasarımı hizmetleri nedeniyle Arayüz ve Kullanıcı Deneyimi kategorisinde prestijli bir ödül ile döndü.

Red Dot Tasarım Ödülleri jürisi, Adform FLOW’u yarışmanın yol gösterici ilkesi olan “iyi tasarım ve yaratıcılık arayışı”na uygun bir şekilde fikir, biçim ve etki açısından mükemmel olarak değerlendirdi. Göz önünde bulundurulan diğer faktörler arasında özgünlük ve yaratıcılık, tasarım kalitesi ve yenilikçiliğin yanı sıra anlaşılabilirlik ve duygusal anlam da yer aldı.

Bu ödül; Adform’un, teknolojiye müşteri odaklı yaklaşımının ve reklam teknolojisi ekosistemindeki karmaşıklığı azaltma konusundaki misyonunun bir anlamda kanıtı niteliğini taşıyor. Adform, yapay zekaya dayalı önerilerle kampanya iş akışları boyunca kullanıcılara rehberlik eden sezgisel bir platform tasarlayarak, müşterilere kampanya yaşam döngüsüne bütünsel bir genel bakış sunuyor ve kampanya süreçlerini en kolay biçimde optimize etmelerine yardımcı oluyor.

Adform CTO’su Jochen Schlosser; “Adform olarak misyonumuz, UX’in daha akıcı hale geldiği, insan yönlendirmesinin ve makine otomasyonunun bir sol ve sağ el gibi, sorunsuz bir şekilde işlediği, ekosistemimizdeki tüm iş akışlarının birlikte çalışarak süreci daha da kolaylaştıran bir ‘Artırılmış Zekâ’ seviyesine ulaşmaktır. Adform FLOW vizyonunu gerçekleştirme konusundaki başarılı çalışmaları nedeniyle farklı departmanlardan tüm ekip arkadaşlarımı Red Dot’ta kazandığımız ödülden dolayı kutluyorum” dedi.

Red Dot Kurucusu ve CEO’su Prof. Dr. Peter Zec: “Günümüz dünyasında, özellikle mevcut koşullarda, markaların ve şirketlerin başarısı için dijital çözümler son derece önemli. Red Dot Ödülleri: Markalar ve İletişim Tasarımı 2021 için jürimiz, bu alanda yalnızca en iyi projeleri değerlendirerek ödül verdiler. Ödül kazananlardan Adform, sunduğu yenilikçi hizmetler ile kalıpların dışında düşünen bir şirket olduğunu kanıtlıyor. Kriz zamanlarında çevik bir şekilde nasıl tepki vereceklerini iyi biliyorlar ve yeni tasarım yaklaşımları için bir itici güç olarak karmaşayı kullanıyorlar. Böylece önemli zorlukların üstesinden gelirken aynı zamanda toplumun dönüşümüne değerli katkılar yapıyorlar” şeklinde konuştu.

Demir sektörü Ağustos ayında da lider konumunu koruyor

 Ege İhracatçı Birlikleri, Ağustos ayında yüzde 44 artışla 1 milyar 453 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi.

2021 Ocak-Ağustos döneminde ise yüzde 28 ivmeyle 10 milyar 339 milyon doları Türkiye’ye kazandıran EİB, son 1 yıllık dönemde yüzde 20 artışla 15 milyar 265 milyon dolara ulaştı.

Sektörler arasında her ay en fazla ihracat rakamına ulaşan Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği, Ağustos ayında da yeni bir rekora imza atarak ihracatını yüzde 165 ivmeyle 239 milyon dolara çıkardı.

Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği ise yüzde 1’lik artışla 128 milyon dolarla en fazla ihracat yapan ikinci Birlik olarak kayıtlara geçti.

Tarım ve Gıda Birlikleri arasında en fazla ihracat gerçekleştiren Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği, Ağustos ayında yüzde 43 artışla 114 milyon dolar ihracat gerçekleştirerek üçüncülüğe adını yazdırdı.

Ege Maden İhracatçıları Birliği ise Ağustos’ta yüzde 50 sıçramayla 103 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi.

Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği ise Ağustos ayında yüzde 12 artışla 96 milyon doları, Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği yüzde 26 artışla 63 milyon doları Türkiye’ye kazandırdı.

Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği’nin Ağustos ayı ihracatı yüzde 38 artışla 62 milyon dolara yükseldi.

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği’nin ihracatı Ağustos ayında yüzde 38 yükselişle 61 milyon dolara ilerlerken, Ege Tütün İhracatçıları Birliği’nin ihracatı 57 milyon dolara ulaştı.

Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği’nin ihracatı yüzde 60 artışla 28 milyon dolara çıktı.

Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği ise yüzde 71 artışla, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği yüzde 103 artışla 17 milyon dolar ihracat yapma başarısı gösterdi.

Sanayi sektöründen 874 milyon dolarlık, Tarım sektöründen 475 milyon dolarlık ihracat

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Ağustos ayında 11 Birliğin ihracatını artırdığını, bir Birliğin ise geçtiğimiz dönemki performansının gerisinde kaldığını açıkladı.

“Ağustos ayında Tarım Birliklerimizin ihracatı yüzde 24 ilerleme başarısı göstererek 475 milyon dolara, Sanayi Birliklerimizin ihracatı ise yüzde 57 ilerlemeyle 874 milyon dolara ulaştı. Madencilik sektörümüzün ihracatı ise yüzde 50 artışla 103 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Demir Birliğimiz ikinci kez 200 milyon doları geçerek rekor tazeledi. Maden Birliğimiz ise ihracatını 100 milyon dolar bandına oturtmuş durumda. EİB olarak son aylarda gösterdiğimiz ihracat performansı her ay 1,5 milyar dolar seviyesinde ihracat yapabileceğimizi ve 2022 yılı için belirlediğimiz 18 milyar doların ne kadar gerçekçi bir hedef olduğu ortaya koyuyor. Haziran ayında yüzde 51 artışla 1,5 milyar dolar barajını aşmıştık. Ağustos ayı rakamımız hem EİB tarihindeki en yüksek Ağustos ayı rakamı hem de 2021 yılı aylık bazda Haziran ayından sonraki ulaştığımız en yüksek ihracatımız.”

EİB, Ağustos ayında 141 ülke ve bölgeye ihracatını artırdı

Ağustos ayına ülkeler bazında değinen Jak Eskinazi, EİB’nin 185 farklı ihraç pazarına ulaşarak 141 ülke ve bölgeye ihracatını artırmayı başardığını sözlerine ekledi.

“Avrupa Birliği’ne ihracatımız yüzde 26 ivmeyle 618 milyon dolar, diğer Avrupa ülkelerine ihracatımız ise yüzde 54 artışla 129 milyon dolar olarak gerçekleşti. Böylelikle Avrupa kıtasının toplam ihracatımızdaki payı yüzde 51’e ulaştı. Afrika ülkelerine yüzde 84, Asya ve Okyanusya ülkelerine yüzde 96 artışlar yaşadık. Amerika ülkelerine yüzde 63 yükselişle 169 milyon dolarlık, Orta Doğu ülkelerine yüzde 31 artışla 160 milyon dolarlık, Eski Doğu Bloku ülkelerine 67 milyon dolarlık, Türk Cumhuriyetlerine yüzde 141 artışla 27 milyon dolarlık ihracatımız var.”

Eskinazi, Ege İhracatçı Birlikleri’nin ihracatında ilk 20’de yer alan ülkeleri ise şu sözlerle değerlendirdi:

“Almanya’ya yüzde 30, Birleşik Krallık’a yüzde 57, İtalya’ya yüzde 47, ABD’ye yüzde 62, Rusya’ya yüzde 34, İsrail’e yüzde 50 ihracat artışları yaşadık. Hong Kong yüzde 1270 ile astronomik artışın yaşandığı pazarlar arasında. Mısır ve Azerbaycan’a ihracatımızda ise yüzde 200’leri aşan yükselişler yaşadık. Hedef pazarımız Çin’e de ihracatımızı yüzde 55 ilerlettik.”

Ege Bölgesi illerinin ihracat rakamı Ağustos ayında 2 milyar 465 milyon dolara ulaştı. Türkiye geneli en fazla ihracat yapan iller sıralamasında yer alan İzmir, Ağustos ayında 1 milyar 331 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi.

Manisa 435 milyon dolar, Denizli 401 milyon dolar, Muğla 63 milyon dolar, Balıkesir 65 milyon dolar, Aydın 71 milyon dolar, Kütahya 39 milyon dolar, Afyonkarahisar 33 milyon dolar, Uşak 27 milyon dolar ihracat yaptı.

Havucum.com’un yeni anketine katılanların yüzde 73’ü zorunlu araç sigortasını, yüzde 66’sı da DASK sigortasını yaptırıyor.
Gelişen teknolojiler sayesinde araştırma dünyasında öne çıkan online anketlerin daha fazla kişiyle, daha kısa sürede ve daha az maliyetle yapılmasını sağlayan Havucum.com, sigortalarla ilgili gerçekleştirdiği araştırmanın sonuçlarını paylaştı.
Hayatta yaşanabilecek birçok soruna karşı finansal koruma sunan sigortalar, bireylerin mali planlamalarında önemli rol oynayabiliyor. Online anketlerle daha geniş bir kitleye ulaşarak araştırmaların daha kısa sürede ve daha az maliyetle gerçekleşmesini sağlayan Havucum.com da bu sebeple sigorta konusunda tüketicilerin davranışlarıyla ilgili anket gerçekleştirdi. Ankete göre katılımcıların yüzde 73’ü zorunlu trafik sigortasını yaptırırken aracı olup da zorunlu trafik sigortasını yaptırmayı düşünmeyenler ise yüzde 3’lük bir kesimi oluşturuyor. Trafik sigortasını yaptırmayanların yüzde 97’si bu sigortayı özel aracı olmadığı için yapmadığını söylüyor.
Kamu ve özel sigorta şirketleri arasında neredeyse eşit bir dağılım var
Katılımcıların yüzde 42’si kamu, yüzde 58’i özel sigorta şirketine bağlı olduğunu belirtirken, tamamlayıcı sağlık sigortası olanların oranı ise yüzde 44’e ulaştı. Katılımcıların yüzde 66’sı zorunlu sigortalar arasında bulunan DASK sigortasını yaptırdığını belirtiyor.
Araştırmanın ardından kasko yaptıranların oranının yüzde 49 ve ev sigortası yaptıranların oranının da yüzde 52 olduğu ortaya çıktı. Katılımcılara ev sigortası yaptırmama nedeni sorulduğunda ise yüzde 60’ı kendine ait bir evi olmadığını, yüzde 33’ü sigorta yaptırmayı düşünmediğini, yüzde 7’si ise ekonomik koşulları el vermediği için sigorta yaptıramadığını paylaşıyor.
Araştırmada sigorta poliçelerine ayrılan bütçe de yer alıyor
Katılımcılara yıllık poliçe maliyeti sorulduğunda ise yüzde 39’u 0-2.000TL arası, yüzde 37’si 2.001- 5.000TL arası ve yüzde 17’si 5.001-10.000 TL arası olduğunu belirtirken, yüzde 7’lik bir kesim de poliçe maliyetinin 10.000 TL’den fazla olduğunu aktarıyor.
Yeni araştırmanın bulgularıyla ilgili görüşlerini aktaran Havucum.com Kurucu Ortağı Deniz Alpay, “Emek vererek, çalışarak, yeri geldiğinde detaylı planlamalar yaparak satın alınan konut, araç gibi varlıklar neredeyse herkes için fazlasıyla önemli. Öte yandan talihsiz durumlar da hayatın bir parçası. Sigortalar işte bu gibi durumlarda maddi zararı en az seviyeye indirmek için var. Dolayısıyla zorunlulara ek olarak gerekli diğer sigortaları yaptırmak da çok önemli. Anketten çıkan sonuçlara göre tüketicilerde bu bilincin olduğu görülüyor ancak yine de bu alanda atılması gereken adımlar bulunuyor” dedi.

Tatilin Bitişiyle Birlikte TCL ile Organize Olma Zamanı Başlıyor
Öğrencilerin, çalışanların ve ailelerin organize olması ve yeni zorlukların üstesinden gelmesi gerektiği için okulun veya işin ilk günü birçok kişi için çok önemli oluyor. TCL’in ekran teknolojisindeki uzmanlığı sayesinde uygun fiyata sahip birçok ürün kategorisinde kullanıcılar birinci sınıf akıllı deneyimlere kolayca ulaşabiliyor.
TCL 20 SERİSİ UYGUN MALİYETLİ AKILLI TELEFONLAR
Akıllı telefonlar, planlamanın sağlanmasından sahadaki görüntülü görüşmelere katılmaya kadar yaşamın ve eğitimin tüm alanlarında gün geçtikçe daha fazla kullanılıyor. TCL 20 Serisi, güçlü performansı ve uygun fiyatı bir araya getirerek kullanıcılara gelişmiş görüntüleme, üstün performans ve pil ömrü sunuyor. TCL 20 Serisi’nde HDR10 sertifikalı olan ve DXOMARK’ta üst sıralarda yer alan TCL 20 Pro 5G modeli yer alıyor.
TCL 20 Serisi akıllı telefonların tamamı, birçok göz bakım modu da dahil olmak üzere TÜV Rheinland Düşük Mavi Işık sertifikasına sahip. Buna ek olarak TCL 20L+ ürününde TÜV Rheinland sertifikalı Dairesel Polarizasyon Ekran teknolojisi bulunuyor ve tüketiciler bu sayede güneş gözlüklerini çıkarmak zorunda kalmadan ekranlarını rahatça kullanabiliyor.
Bağımsız üçüncü taraf test laboratuvarı DXOMARK, kısa süre önce TCL 20 Pro 5G’yi test etti ve 89 ekran derecelendirmesi verdi. Laboratuvar ayrıca NXTVISION’daki gelişmelerin güç verdiği üst segmentteki en iyi kamera seçeneklerinden biri olduğunu belirtti. TCL 20 Pro 5G, bu özelliğiyle bazıları iki kat daha pahalı olan en iyi mobil rakiplerle yarışıyor.
TCL 20 Serisi’nin tamamı ayrıca Google™ tarafından Android Enterprise Recommended cihazlar olarak onaylanmış bulunuyor. Bu sertifika, kurumlara ve bireylere TCL cihazlarının düzenli bir şekilde zamanında sunulacak Android güvenlik yamaları ve garanti verilen büyük güncellemeler aracılığıyla Google’ın sıkı kurumsal gereksinimlerini karşıladığını güvence altına alıyor.
İŞ, EĞLENCE VE EĞİTİMDE ÜSTÜN AVANTAJLAR
TCL’in tablet serisi, uzaktan eğitim alanları ve ailelerini göz önünde bulundurarak verimliliği, yaratıcılığı ve aile korumasını artırmak için üstün güçle tasarlandı.
Ebeveynler TCL TAB 10S’nin çocuklarının online dünyada geçirdiği zamanı yönetmelerine yardımcı olacak önemli özelliklerden faydalanabiliyor. Öğrencilerin ders ve dinlenme zamanını yönetme seçeneğinin yanı sıra cihazda kullanılan üçüncü parti uygulamaları kontrol etme imkanı sunan bu özellikler, ebeveynler için bağımsız bir kontrol arayüzü ve uzaktan kontrol fırsatı sunuyor. 10.1 inç ekrana, sekiz çekirdekli hızlı  bir işlemciye ve 8000mAh kapasiteli büyük bir bataryaya sahip TCL TAB 10S, 8 saat boyunca video oynatabiliyor ve 2 hafta boyunca bekleme modunda durabiliyor. TCL TAB 10S aynı zamanda kolay bir kullanım için Pasif Kalem ile birlikte geliyor.
Android Enterprise Recommended cihazlar arasında yer alan TCL TAB 10S ve TCL 10 TAB MAX, hem şirketlere hem de bireylere TCL cihazlarının Google’ın sıkı kurumsal gereksinimlerini karşıladığını garanti ediyor.
GELİŞMİŞ HİBRİT AKTİF GÜRÜLTÜ ENGELLEME
TCL MOVEAUDIO S600 kulakiçi kulaklıklar, işe gidip gelirken gürültüyü iptal etmek veya çevresini duyabilmek için ortam gürültüsünü duymak isteyen kullanıcılara yılın dört mevsiminde eşlik eden harika bir araç.
Hibrit Aktif Gürültü Engelleme ve Şeffaflık Modu sayesinde her kullanıcı mükemmel şekilde optimize edilmiş bir ses deneyimi yaşıyor. TCL’nin MOVEAUDIO S600 Kablosuz Kulaklıkları, en gürültülü yerlerde bile net bir şekilde duymanız veya iletişim kurmanız gerektiğinde tüm beklentileri karşılayabiliyor. Eko gürültü engellemeyi etkinleştirmek için her bir kulaklıkta bulunan üç dahili mikrofon sayesinde etkileyici ses ve kristal netliğinde aramalar mümkün hale geliyor. Şeffaflık Modu, sesi duraklatmak gerektiğinde kulaklıkları çıkarmadan kullanıcının çevresindeki ortamı duyabilmesini sağlıyor.
Tek bir şarjla 8 saate kadar müzik çalma ve şarj kutusunu kullanırken 32 saat pil ömrü ile kullanıcılar en sevdiği şarkıların keyfini çıkarabiliyor.

TÜRKİYE GENELİNDE 7 AYLIK TURİST 12 MİLYONA YAKLAŞTI, ANTALYA’YA GELEN TURİST SAYISI 8 AYDA GEÇEN YILIN TAMAMINI AŞTI.

Bu yılın Ocak-Temmuz aylarını kapsayan yedi aylık döneminde Türkiye’ye yurt dışından toplam ziyaretçi sayısı 11,9 milyon olarak gerçekleşti. Buna göre gelen yabancı ziyaretçi sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 85 oranında arttı. 2020 yılının yedi aylık döneminde Türkiye’ye gelen yabancı ziyaretçi sayısı 5.440.406 kişi olmuştu. Rusya’dan gelenler geçen yıla göre yüzde 366 arttı.Antalya’ya gelenlerin yarısı Rus turistlerden oluşuyor. Geçen yılı yaklaşık 3,5 milyon turistle kapatan Antalya, bu rakamı Ağustos ayında aştı. Yıl başından bu yana Antalya’ya gelen turist sayısı 4.5 milyonu geçti. Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü verilerine göre, kentteki turizm hareketliliği özellikle Ağustos’ta arttı. 1-15 Ağustos döneminde Antalya’ya yaklaşık 1 milyon ziyaretçi geldi. Bu sayı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 200’ ün üzerinde artışa karşılık geliyor.

TURİZMDE FORMÜL DEĞİŞTİ!

Fiyatla talep yaratma dönemi bitti, güvenli turizm ana unsur oldu. Pandemi sürecinin turizm sektörünün ana temellerini değiştirdiği belirtiliyor. Covid-19 sonrası hızlı bir değişim yaşanacağını söyleyen AKTOB Başkanı Erkan Yağcı, “Fiyatla talep yaratma dönemi sona erdi. Artık güvenli turizm talebin ana unsuru oldu” diyor.

FUARCILIK SEKTÖRÜ SEZONA HIZLI BAŞLADI

Pandemi sürecinde durgun zamanlar yaşayan fuarcılık sektörü Ağustos ayında açılan fuarlarla birlikte sezona hızlı bir giriş yaptı. Eylül ayı itibariyle de Türkiye’yi yoğun bir fuar takvimi beklediğini söylemek doğru olur. Gerçekleştirilen fuarlardaki katılımcı ve ziyaretçi yoğunluğu da gözlerden kaçmadı. Böyle devam ederse sektörün eski günlerine dönmesi uzun zaman almayacak.

32. ULUSLARARASI HOTEL EQUIPMENT FUARI VE 28. ULUSLARARASI FOOD PRODUCT FUARI

Turizm sezonun iyi geçmesi fuarcılık sektörünün toparlanması ile fuarlarımıza olan talepler giderek artmaya devam ediyor. Güvenli turizmin, güvenli fuar ve organizasyonların üzerinde durulmasıyla yeni bir anlayış hayatımıza girmiş bulunmakta. Bu sürece adapte olmakla birlikte bundan sonra ki süreçte yeni ihtiyaç listeleri ile karşılaşılmakta. Yeni sezon hazırlıkları yapılırken fuarımızda sergilenecek olan yeni ve mevcut koşullara göre güncellenmiş olan ürünler büyük ilgi görecek. HO-RE-CA sektörünün en büyük buluşma noktası olan fuarlarımızda yeni sezonun temelleri Anfaş’ ta atılacak. Sizlerde bu büyük buluşmada çok geçmeden yerinizi almayı unutmayın.

Çekirdeksiz kuru üzümde gerçekçi rekolte ve politikalara ihtiyaç var

Türkiye’nin üretim ve ihracatında dünya lideri olduğu, her yıl ortalama 500 milyon dolar döviz geliri elde edilen çekirdeksiz kuru üzümde yeni sezona girilmesine rağmen, rekoltenin ve fiyatların açıklanmamış olması sektöre ve ülkemize büyük zarar veriyor.

Çekirdeksiz kuru üzümdeki belirsiz ortamın ortadan kaldırılması talebinde bulunan Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, Türkiye’nin çekirdeksiz kuru üzümde dünya ihracatının yüzde 36’sını tek başına yaptığını, çekirdeksiz kuru üzümün Türkiye’nin ihracatta prestij bir ürünü olduğunu, kuru üzümde dünya piyasalarında oyun kurucu bir ülke olan Türkiye’nin belirsizlik nedeniyle pazar ve pozisyon kaybı yaşayabileceği endişesini taşıdıklarını dile getirdi.

2020-21 sezonunda Türkiye’nin çekirdeksiz kuru üzüm ihracatının miktar bazında yüzde 9’luk düşüşle 248 bin ton’dan 226 bin ton’a, tutar bazında ise yüzde 15’lik kayıpla 510 milyon dolardan 434 milyon dolara indiği bilgisini paylaşan Celep, “TMO tarafından piyasadan ÇKÜ alımı yapılması, ürünümüzün dünya pazarlarında hak ettiği değerden satılabilmesi ve ihracatımızın sürdürülebilir bir şekilde arttırılması açısından üreticimize ve ihracatımıza önemli katkı sağlamıştır. Ancak önümüzdeki dönemde, ülkemizin pazar kaybının daha da derinleşmemesi, mevcut pazarlarımızın korunması ve ülkemiz ihracatının olumsuz etkilenmemesi açısından alım ve fiyat politikasının sezon başlamadan daha erken bir dönemde açıklanması, sektörün önünü görmesine yardımcı olacak, sektör dinamikleri gereği önceden yapılabilecek satın almalar ve satışlardan dolayı sektörün zarar görmesinin önüne geçecektir. Bu doğrultuda, yeni bağların dikilmesi ve mevcut bağ alanlarının artmasıyla önümüzdeki dönemde bizi bekleyen daha büyük rekolte ve stokların sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi ve 270 bin tonluk ihracat hedefine ulaşılması için belirlenecek politikalar büyük önem taşımaktadır. 1 milyon 100 bin dekar alanda 60 bin civarında üreticimizin geçimini sağladığı, çekirdeksiz kuru üzüm ihracatındaki gerilemeye dur diyebilmemiz için sektördeki belirsizliklerin ortadan kaldırılması gerekiyor. Yeni dikilen bağ alanları her geçen yıl artıyor ve Türkiye bu büyük üretimi doğru strateji ve politikalarla dünya pazarlarına sunmak zorunda. Dünyanın en önemli kuru üzüm üretici ve ihracatçısı olan ülkemizin dünya pazarlarında sahip olduğu yeri koruması, üreticimizin de ihracatçımızın en büyük arzusu. Bu nedenle, bu büyük mahsülü en doğru şekilde pazarlayabilmek ve ülkemize net döviz girdisi sağlayabilmek için herkesin önünü görmesi gerekiyor. İhracat sezonunun başladığı bu döneme kadar rekoltenin ve beklenen alım politikasının açıklanmamış olması, spekülasyonlara ve diğer ülkelerin pazarda güçlenmesine sebep oluyor. Uzun yıllardır verilen büyük gayretlerle dünya lideri haline geldiğimiz çekirdeksiz kuru üzümde rakiplerimizi güçlendirebilecek adımlardan uzak durmalıyız” diye konuştu.

Çekirdeksiz kuru üzüm ihracatçılarının beklentilerini ve sektörün ihtiyaç duyduğu hususları Tarım ve Orman Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Toprak Mahsulleri Ofisi’ne resmi yazıyla ilettiklerini de dillendiren Celep sözlerini şöyle sürdürdü: “Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Toprak Mahsulleri Ofisi aracılığıyla piyasada yönlendirici olma görevini geçtiğimiz yıllarda başarılı bir şekilde yerine getirdi.  TMO’nun yönlendirici olmasına devam etmesi, alım ve fiyat politikasını sezon başlamadan açıklaması ülkemiz ve sektörümüz açısından önem taşıyor. İhracatta izlenebilirlik çok önemli. Bu yüzden hammadde takip edilebilir olmalı. Resmi rekolte rakamları ve sezon sonundaki tescil rakamlarının birbirine yakın olması ve rekoltenin doğru tahmin edilmesi, ülkemizin güvenilirliğini ve itibarını etkileyen en önemli konu. Bu nedenle, rekolte tespit çalışmalarının tüm paydaşların yer alacağı Komisyonlar tarafından çok daha titizlikle ve doğruya yakın sonuç verecek şekilde yapılması, TMO alımlarında ürün kalitesi ve gıda güvenliğinin göz önünde bulundurulacağı bir alım politikası izlemesi ve doğru stratejilerin belirlenebilmesi için rekoltenin ve fiyat/alım politikalarının zamanında açıklanması tüm sektörümüzün beklentisidir.

ENERJİ YÖNETİMİ İLE YÜZDE 40’A KADAR TASARRUF MÜMKÜN

UTİB’in Ekolojik Tekstiller UR-GE Projesi kapsamındaki eğitiminde verimlilik ve temiz üretimin, firmalara sağladığı getiriler anlatıldı. Enerji yönetimi ile firmaların, üretim maliyetlerini yüzde 40’a kadar düşürebilecekleri mesajı verildi.

Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği’nin (UTİB), Ticaret Bakanlığı desteği ile Ur-Ge Tebliği çerçevesinde yürüttüğü, en çevreci ve en katma değerli üretimin gerçekleşmesi adına başlatılan ‘Ekolojik Tekstiller Ur-Ge Projesi’ kapsamında 7’nci eğitim programı tamamlandı. Çevrimiçi olarak gerçekleştirilen ‘Verimlilik ve Temiz Üretim’ başlıklı eğitimde, Bursa Teknoloji Koordinasyon ve Ar-Ge Merkezi (BUTEKOM) Eğitmenleri Canpolat Çakal Işıl Hasdemir ve Cemil Sevinç enerji yönetimi, verimlilik ve temiz üretim konularında proje paydaşlarının neler yapması gerektiğini aktardı.

ÖNCE İSRAFI ORTADAN KALDIRMALIYIZ’

Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı firmaların süratle dikkate alması gerektiğini vurgulayan BUTEKOM Eğitmeni Canpolat Çakal, “Bu mutabakat, 2050’de sera gazlarının net emisyon değerinin sıfırlanması hedeflerine ulaşmak için yeni stratejileri içeriyor. Bizim de sanayideki dönüşümü süratle tamamlamamız lazım. Önce israfları ortadan kaldıracağız, yani yalınlaşacağız. Sonrasında ise enerjimizi verimli yöneteceğiz ve çevre yönetim sistemiyle Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın getirdiği yöntemlerle çalışmalarımızı tamamlamayıp sürdürülebilirlik yolunda hızla mesafe kat etmeliyiz. Yakın zamanda Avrupa Yeşil Mutabakat Eylem Planı, Ticaret Bakanlığı tarafından yayınlandı. Bununla ilgili Bakanlığımız, 9 yöntem tarif etti. Bunları dikkate alarak çalışmalara başlamamız gerekiyor” dedi.

‘DOĞAYA KARŞI SORUMLUYUZ’

Temiz üretimin, daha az kimyasal kullanılarak enerji verimliliği ve oluşan atıkların azaltılması gibi unsurları içerdiğini dile getiren BUTEKOM Eğitmeni Işıl Hasdemir de “Ekonomik amaçla yapılan her türlü faaliyette temiz üretim ilkelerine göre üretim yapmak, doğaya karşı en büyük sorumluluktur. Temiz üretim uygulamalarını gerçekleştiren tekstil firmaları birçok alanda fayda sağlayacaktır. Temiz üretim gerçekleştiren firmaların kazanımları kaynak kullanımında verimlilik üretim ve atık maliyetlerinde azalma, çevresel yasa, yönetmelik ve ilgili ulusal stratejilere uyum, uluslararası markaların ilgili beklentilerinin karşılaması, marka değerinin artırılması, ulusal ve uluslararası finansal kuruluşların ilgili finans ve olanaklarından yararlanılabilme, endüstri 4.0 ve dijitalleşme süreçlerine uyum olarak özetlenebilir” diye konuştu.

‘GEREKSİZ TÜKETİM ÖNLENMELİ’

Enerji yönetim sistemleri hakkında proje paydaşlarını bilgilendiren BUTEKOM Eğitmeni Cemil Sevinç ise “Enerji yönetim sistemleri; kuruluşların enerji verimliliği, kullanımı, tüketimi ve yoğunluğunu içeren enerji performansını geliştirmek için gerekli sistemleri ve prosesleri kurmalarına yardımcı oluyor. Enerji yönetimi; ürün kalitesi, güvenlik veya çevresel duyarlılıklardan fedakârlık yapmadan, gereksiz enerji tüketiminin önlenmesi, maliyetlerinin azaltılması, çevrenin korunması ve enerjinin verimli kullanımı doğrultusunda yapılandırılmış disiplinler arası bir çalışma alanını kapsamaktadır. Bu durum ülkemizde de hayatımızın vazgeçilmezi olan enerjinin, kanunlar çerçevesinde düzenlemesini zorunlu kılmaktadır. İyi bir enerji yönetimi ile firmalar yüzde 5 ila 40 arasında enerji tasarrufu sağlayabilir” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin öncü blokzincir teknoloji şirketi Bitci.com dünyanın en büyük motokros şampiyonası MXGP’nin taraftar token sponsoru oldu
Spor dünyasının üst düzey organizasyonlarına yaptığı yatırımlarla dikkat çeken Türk kripto para platformu Bitci.com, dünyanın en büyük motokros şampiyonası MXGP’nin 5 Eylül’deki MXGP of Turkey ve 8 Eylül’deki MXGP of Afyon yarışlarının isim sponsoru olduğunu açıkladı. Afyon’da gerçekleşecek yarışlar, Bitci.com ve MXGP arasındaki resmi global taraftar token ve NFT sponsorluğunun da başlangıç noktası olacak.
Türkiye’nin öncü blokzincir teknoloji şirketi Bitci.com, sporun her döneme kattığı dönüştürücü etkinin inancıyla, değerli spor organizasyonlarına yatırımlarını sürdürüyor. Dünyada 50’nin üzerinde yayıncı tarafından 180’in üzerinde ülkede yayınlanacak MXGP’nin Türkiye’de düzenlenecek MXGP of Turkey ve MXGP of Afyon yarışlarının isim sponsoru olan Bitci.com, motor sporları tutkunlarının yanı sıra, kripto para piyasası yatırımcılarını da heyecanlandırarak, MXGP’nin resmi taraftar token sponsoru olduğunu açıkladı. Spordaki rekabet ruhunun ortaya çıkardığı kazanma arzusunun büyük renk katacağı Bitci.com ve MXGP iş birliği kapsamında yatırımcılar, her zamankinden daha büyük bir heyecanla yarışları takip edecek.
Geçtiğimiz dönemde MotoGP ve McLaren gibi motor sporları dünyasının iki büyük değeriyle yapılan sponsorlukları açıklayan Bitci.com, 7 Eylül’de MXGP Taraftar Token’larının piyasaya arz edileceğini duyurdu. Blokzincir teknolojisini MXGP’nin derin NFT havuzu ile güçlendirecek Bitci.com, blokzincir endüstrisindeki güvenli hizmetleriyle sporseverlere güçlü ve sürdürülebilir bir değer sunmayı hedefliyor.
Bitci.com CEO’su Onur Altan Tan, “Blokzincir endüstrisi, yeni dünya düzenini ve alışkanlıklarını anlatan sürdürülebilirlik ve dijital dönüşüm gibi kavramlarla aynı paralelde yaygınlaşmaya devam ediyor. Bitci.com olarak, tarihin her döneminde değişim ve dönüşüme ışık tutan sporun gücünü yaptığımız çok kıymetli iş birlikleriyle kullanarak, dünyanın dönüşümüne katkı sunmak için çalışıyoruz. Bugün dijital geleceğe doğru bir adım daha atıp, dünyanın en büyük motokros şampiyonası olan MXGP organizasyonu ile değerli bir iş birliğine imza atmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Türk kripto para platformu Bitci.com olarak, üst düzey organizasyonlarda ülkemizi en iyi şekilde temsil etmeye ve fark yaratmaya devam edeceğiz.” dedi.

Rekolte kaybını önlemek için Akdeniz Meyve Sineği ile bölgesel mücadele çağrısı 

Narenciye sezonuna çok az bir süre kala özellikle erkenci satsuma hasadından yaklaşık iki ay önce görünmeye başlayan Akdeniz Meyve Sineği gerekli önlemler alınmazsa kısa süre içinde onlarca dönüm narenciye bahçesindeki meyvelerde geri dönüşü mümkün olmayan zararlara neden oluyor.

‘Akdeniz Meyve Sineği Mücadelesi (AMS) Ulusal Eylem Planı’ sürecine dahil olan kurumlardan biri olarak çalışmalarını hızlandıran Ege İhracatçı Birlikleri, bölgesel mücadele çağrısında bulundu.

Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Uçak, Ege İhracatçı Birlikleri tarafından Akdeniz Meyve Sineği Mücadelesi (AMS) Ulusal Eylem Planı kapsamında gerçekleştirilen toplantılara katılım sağlandığını, üreticilerle görüşmelerde AMS mücadelesi hakkında bilgilendirmelerde bulunulduğunu söyleyerek EİB’nin faaliyetlerini şöyle özetledi:

“Üye firmaların teknik personellerine AMS zararının öneminden bahsedildi. AMS ile ilgili ve zararı konusunda afiş ve broşürler hazırlanarak, ilgili İl/İlçe Tarım ve Orman Müdürlükleri ile üreticilerin bulunduğu mahallelere bu görseller asıldı ve dağıtıldı. İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, Manisa İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü tarafından yürütülen ‘Ari Alan Projesi’ süresince AMS tuzakları verilerek destek olundu. Ayrıca, AMS ile mücadelenin daha etkili olması için Muğla İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından ‘Akdeniz Meyve Sineği İzleme Projesi’ne de destek olunacak.”

Bir yıllık emeği birkaç gün içinde yok edebilecek bir zararlı

Hayrettin Uçak, “Akdeniz Meyve Sineği üreticilerimizin bir yıllık emeklerini birkaç gün içinde yok edebilecek bir zararlı. Sektörümüz bakımından, geçmiş yıllarda bu zararlının neden olduğu çok ciddi zararlar yaşadık. 2018 yılında Rusya’nın Akdeniz Meyve Sineği görüldüğü iddiası ile 500 tonun üzerinde mandarinimizi geri göndermesi bunlardan birisi. Daha toplanmadan zararlı nedeniyle bahçede dökülen, tüketime uygun olmaması nedeniyle ağaçlarda kalan veya işletmelerde seçme, boylama bantlarından çöpe ayrılan onlarca ton narenciyede önemli bir kayıp oluşturuyor.” diye konuştu.

Eylül ayının ilk haftası; zararlının görülmeye başladığı günler

Akdeniz Meyve Sineği ile mücadelenin son derece basit ve mümkün olduğunu dile getiren Hayrettin Uçak topyekün mücadele gerektiğinin altını şu sözlerle çiziyor:

“Bu canlı uçabilen ve kısa sürelerde yüzlerce metreyi aşabilen, ömrü boyunca 300 kadar yumurta bırakarak hızlı bir şekilde popülasyonunu artıran bir canlı. Bu da zararlı ile mücadelenin bireysel ya da bir bahçede yapılmasının mümkün olmadığını yapılsa bile başarı şansının düşük olduğunu ortaya koyuyor. Bir üreticimiz kendi bahçesinde ne kadar önlem alırsa alsın komşu bahçesi önlem almadıysa bu zararlıya karşı mücadelede yapabileceği fazla bir şey yok. Bu nedenle topyekûn, bölgesel bir mücadele gerekiyor. Eylül ayının ilk haftası zararlının görülmeye başladığı günlerdir. İlk günden önlem almaya başlamamız önemli.”

Bahçemizdeki bozuk ürünleri çıkaralım, tuzakları kullanalım

Uçak, “Alınacak önlemler zor gibi görünen ama son derece basit. Öncelikle bahçelerimizde zararlının konukçusu olabileceği yere düşmüş veya dalında çürük, çatlak, bozuk meyve olmamalıdır. Bu tip çürük, çatlak ve bozuk meyveleri bahçemizden toplayıp, çöp torbalarının içerisine koyduktan sonra, ağzı bağlanarak uygun olan çöp alanlarına atmalıyız. Eylül ayının ilk iki haftasında, çevre ve insan sağlığı bakımından en etkili ve en yaygın mücadele yöntemi olan biyoteknik mücadele tuzaklarını asmaya başlamalıyız. Geçmiş yıllarda başarısını gördüğümüz tuzakları bu yıl daha etkin kullanmamız gerekiyor.” dedi.

Birlikte başarıya ulaşma şansımız daha yüksek

Uçak, önceki yıla göre ciddi rekolte kaybının olduğu İzmir narenciye bölgelerinde rekoltenin daha da aşağılara düşmemesi adına tuzaklama işleminin hemen, topyekûn başlatılması ve kısa sürede bitirilmesi görüşünde.

“İster tek kullanımlık tuzaklar, ister geçmiş yıllarda birçok üreticimizin uyguladığı denenmiş ve başarıya ulaşmış olan çevre ve insan sağlığına zararsız karışımlarla hazırlanan tuzaklar olsun; birlikte ve her bahçede topyekün kullanılmaya başlansın. O zaman bu zararlı ile mücadelede başarıya ulaşma şansımız daha yüksek olacaktır. Unutmamalıyız ki tuzaklar ve içindeki karışımlar meyve ile temas etmediği için pestisit kalıntısına neden olmayacak. Devletimizin Akdeniz Meyve Sineği ile mücadelede kullanılan ürüne ruhsatlı tuzaklar için de desteği oluğunu da belirtmek isterim. İhracatçımız ve üreticimiz adına; Tarım ve Orman Bakanlığımıza, İl/İlçe Tarım ve Orman Müdürlüklerimize özverili çalışmalarından ve desteklerinden dolayı teşekkürlerimi sunuyorum. İhracatta toleransı sıfır olan Akdeniz Meyve Sineği ile tüm üreticilerimizin verdiği topyekün mücadele kapsamında zararının önüne geçeceğine inanıyorum.”

Kuru incirin ilk gemisi 6 Ekim’de yola çıkacak

 Türkiye’nin üretim ve ihracatında dünya lideri olduğu kuru incirin, 2021/22 sezonunda “ilk gemi tarihi” olarak da bilinen ilk ihracat tarihini belirlemek için İhracatçı Birliklerine üye kuru incir ihracatçısı firmalar, Ticaret Bakanlığı ve TİM temsilcileri, Kuru İncir Danışma Niteliğinde Genel Kurul Toplantısında online olarak bir araya geldi.

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, “Ülkemizin en önemli tarımsal ihraç ürünlerinden biri olan kuru incirde ürünün olgunlaşma dönemi ve iklim koşulları da baz alınarak 2021 sezonunun ilk yükleme tarihinin 6 Ekim 2021 olarak Ticaret Bakanlığı onayına sunulmasına karar verildi. Toplantıda alınan ve Kuru Meyve Sektör Kurulu tarafından onaylanan bu tarih, Ticaret Bakanlığı’ndan alınacak onay sonrasında resmiyet kazanacak ve yürürlüğe geçecek.” dedi.

Kuru incir ihracatının 2020 sezon başı olan 30 Eylül 2020’den 28 Ağustos 2021 tarihine kadar önceki sezonun aynı dönemine göre miktarda yüzde 2 artışla 67,2 bin ton, değerde yüzde 4 artışla 241 milyon dolar olarak gerçekleştiği bilgisini paylaşan Celep sözlerine şöyle devam etti:

“Bu ürün yılında en fazla ihracat gerçekleştirdiğimiz ilk 5 ülke; Almanya, ABD, Fransa, İtalya ve İsviçre oldu. Tarım ve Orman Bakanlığımızca Aydın ve İzmir illerinde geçtiğimiz haftalarda kuru incir rekolte saha çalışmaları tamamlandı. Resmi açıklamanın önümüzdeki günlerde Tarım ve Orman Bakanımız Sayın Bekir Pakdemirli tarafından yapılmasını bekliyoruz.”

Toplantıda aynı zamanda Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği teknik ekibinden ve bazı sektör paydaşlarının üretim bölgelerindeki gözlemlerinden edinilen bilgilere göre; Temmuz sonu-Ağustos başında meydana gelen aşırı sıcakların bazı bölgelerde ağaçlarda gazelleme gibi sorunlara yol açması ve verime olası olumsuz etkileri de ele alındı.

BugBounter’a göre CISO’ların 2022 ajandasında yer alması gereken bazı öncelikleri var
Siber saldırganların sıkça saldırı gerçekleştirdiği günümüzde CISO’ların üçüncü taraf şirketlerden oluşabilecek riskleri en aza indirmesi, fidye yazılımlarına karşı savunmayı güçlendirmesi, dijital dönüşüm çalışmalarının temposunu artırması gibi birçok görevi bulunuyor. BugBounter, CISO’ların dijitalleşme ile siber saldırıların arttığı bu dönemde göz önünde bulundurması gereken konuları sıralıyor.
Şirketlerin güvenlik açıklarını bulma ve doğrulama ihtiyacını bünyesindeki 1.000 bağımsız araştırmacıyla hızlı ve güvenilir bir şekilde karşılayan BugBounter.com, şirketlerini her yönden gelen siber tehditlere karşı koruması gereken CISO’ların dikkat etmesi gereken konuları ele alıyor.
Güvenliğin temel ögelerinden uzaklaşmamak gerekiyor
Şirketler güvenliğin temel alanlarına öncelik vermeye devam ediyor. Temel alanlar arasında varlık yönetimi, yama, güvenlik açığı yönetimi ve yapılandırmasını sorunsuz bir şekilde gerçekleştirmenin yanı sıra çalışanlara ve yazılım ekiplerine güvenlik bilincini artıracak eğitimleri sunmak gibi konular yer alıyor.
Üçüncü taraf risklerin tespit edilmesi ve en aza indirilmesi çok önemli
Yaşanan örneklerinden ötürü üçüncü taraflardan oluşabilecek riskler CISO’ların ajandasında üst sıralarda yer alıyor. Son dönemde farklı sektörlerde tanıklık ettiğimiz ifşa olan müşteri verileri gibi, tedarikçi güvenliği özel dikkat gerektiriyor. Üçüncü taraf şirketler üzerinden başarıya ulaşan saldırılar, CISO’ların şirketlerinde kullanılan tüm teknolojileri anlaması gerektiğini ve riskleri en başarılı şekilde azaltacak stratejileri geliştirmesi gerektiğini gözler önüne seriyor.
Hız kesmeden artan fidye yazılımları CISO’ların odağında
2021’in sadece ilk 6 ayında rekorlar kıran fidye yazılımları, CISO’ları dikkatli davranmaya itiyor. CISO’lar üçüncü taraf güvenlik ve uyumluluk değerlendirmelerinin yanı sıra önde gelen küresel siber güvenlik uzmanlarını dahil ederek harici testler üzerinden şirketin güvenlik yapısını denetliyor. En kritik tedarikçilerinin yaşayacağı fidye saldırılarından kendi şirketlerinin de etkileneceği gerçeği, konuya daha geniş perspektiften bakılması gerektiğini ortaya koyuyor.
Ekiplerin bilgi birikimi ve çevikliği artırılıyor
CISO’lar çevikliğini artırırken güvenlik yapılarını sürekli testlerle dayanıklı tutmak ve günümüzün dijital dünyasına uyum sağlamak için kendilerini ve ekiplerini eğitiyor. Böylece tüm siber güvenlik ekibi farklı yapılara sahip tehditlere karşı gereken esnekliği gösterebiliyor. Senede bir veya birkaç kez yapılan rutin sızma testlerinin bugünün dinamik ihtiyacını karşılamadığı görülüyor. Ayrıca pandemiyle birlikte ofansif siber güvenlik pozisyonlarında farkı yeteneklerdeki kişilere duyulan ihtiyaç da artıyor. Bu ihtiyacın, kurumun güvenlik ekiplerinin yoğun ve sürekli artan iş gündemleri arasında karşılanması her geçen gün zorlaşıyor. Bu yüzden CISO’lar da halihazırda rekabetin yüksek olduğu bir alanda yetenek avantajına sahibi olabilmek için daha yaratıcı iş modellerini dikkate alıyor.
BugBounter Kurucu Ortağı Murat Lostar, konuyla ilgili şunları söyledi: “CISO’lar, pandemiyle birlikte gözle görülür derecede artan siber saldırılara karşı şirketlerin savunma mekanizmasında en kritik rollerden birine sahip. Önceliklerini güncelleyerek doğru şekilde belirlemesi ve tehditlere göre doğru savunmalar geliştirmesi, şirketlerin olası bir siber saldırıya karşı göstereceği performansta belirleyici rol oynuyor. Bu noktada CISO’ların dikkat etmesi gereken birçok şey olduğu gibi kullanabileceği de birçok yöntem bulunuyor. En etkili yöntemlerden birisi olan bug bounty (ödül avcılığı) programları da CISO’ların sistemlerini olası bir sızmaya karşı en uygun maliyetle, en yetenekli kişilere sürekli denetletmesine imkan sağlıyor. CISO’lar, BugBounter’ın ülkemizde öncülük ettiği bu sistem sayesinde sadece varlığı deneyimli ekipler tarafından kanıtlanmış güvenlik açıkları için ücret ödeyerek bütçeyi verimli yönetiyor. Bu sayede güvenlik testleri için ayrılan zaman ve bütçe, yanlış bilgilerle (false positive / false negative) ve hipotez raporlarla boşa gitmiyor. Ek olarak şirketler vereceği ödülü, programın takvimini ve kapsamını kendi her an belirleyebildiği için sistemlerinin güvenliğini o anki bütçelerine ve iş planlarına uygun olarak kontrol ettirebiliyor. Platformun bağımsız siber güvenlik araştırmacıları, buldukları zafiyetleri raporladıktan sonra yetkili ekiplerimiz kısa sürede doğrulama süreçlerini tamamlıyor, önemine göre derecelendiriyor ve şirketin belirlediği güvenlik ekiplerine iletiyor. Giderilen açıkların kontrolü de yine aynı uzmanlarca gerçekleştiriliyor.”

Zeytin ve zeytinyağı ihracatının liderleri ödüllerine kavuştu

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği, 2020 yılında EZZİB’ten en çok ihracat gerçekleştiren üç firmayı ziyaret ederek, ödüllerini verdi.

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er, pandemi nedeniyle geçen sene ödül töreni yapamadıklarını bu yüzden ilk üç firmayı ziyaret ederek kutladıklarını ve ödüllerini takdim ettiklerini söyledi.

“2020 yılında sektör olarak 271 milyon dolarlık zeytin ve zeytinyağı ihracatı gerçekleştirdik. İhracatımıza 38 milyon dolarla en fazla katkı sağlayan üç üyemizi yerlerinde ziyaret ederek ödüllendirdik. Ödül alan firmalarımızı göstermiş oldukları başarılarından dolayı kutluyorum. Aynı zamanda 271 milyon dolarlık ihracatımızda payı olan tüm üyelerimizi de yürekten tebrik ediyorum. Türkiye’nin 2002 sonrasında zeytin ağacı varlığı 90 milyondan 180 milyona yükseldi. Bu ağaçlar verimli hale geldiğinde Tarım ve Orman Bakanlığı yıllık 650 bin ton zeytinyağı ve 1 milyon 200 bin ton sofralık zeytin rekoltesi bekliyor. Bu üretimin katma değere dönüşmesi için ihracat, hayati öneme sahip.”

Türkiye’deki tek İhracatçı Birliği olarak 1,5 milyar dolar ihracat hedefine ulaşmak için tanıtım ve pazarlama faaliyetlerini sürdüreceklerini açıklayan Davut Er sözlerine şöyle devam etti:

“En büyük zeytinyağı ithalatçısı olan ABD, son yıllarda zeytinyağı tüketimi hızla artan Avustralya ve Japonya önemli hedef ülkelerimiz arasında. Türk vatandaşlarımızın yoğun olduğu Almanya ise sofralık zeytin ithalatında, tüketimin çok yoğun olduğu Bulgaristan ve Romanya da tanıtım çalışmalarında hedef ülke olarak ağırlık verdiğimiz pazarların başında geliyor. Çin zaten Ege İhracatçı Birlikleri olarak bizim için öncelikli hedef pazar durumunda. Hindistan’da rekabet gücümüzün artması için ilave destek ve eylem planı gerektiği gibi aynı şekilde Birleşik Krallık için de gıda ürünlerine yönelik ayrı bir eylem planı hazırlanması ve hedef ülke olarak belirlenmesi önem arz ediyor. Birleşik Arap Emirlikleri, Irak, İran, Suudi Arabistan, Rusya da hem zeytinyağı hem sofralık zeytinde ağırlık ve önem verdiğimiz hedef pazarlarımız.”

1 Eylül 2020 sezon başından 31 Temmuz 2021’e kadar olan süreçte sofralık zeytin ihracatı 72 bin 901 ton karşılığında yüzde 1,6 artışla 125 milyon dolara yükseldi. 1 Kasım 2020’de başlayan zeytinyağı sezonundan 31 Temmuz 2021’e kadar olan süreçte ise 32 bin 682 ton zeytinyağı ihracatı karşılığında yüzde 6 ilerlemeyle 96 milyon dolara imza atıldı.

Zeytinyağı ihracatında yüzde 18’lik artışla 33 milyon dolarla ABD, sofralık zeytin ihracatında ise 36 milyon dolarla Almanya ilk sırada yer aldı.

Ödül alan ilk üç firma sırasıyla;

1) VERDE YAĞ BESİN MADDELERİ SAN. VE TİC.ANONİM ŞİRKETİ

2) SAVOLA GIDA SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ

3) SURTAŞ İŞLETMECİLİK İNŞAAT SAN.VE NAKLİYAT LTD. ŞTİ.

Türkiye ekonomisi ihracatla büyüyor

 Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), bu yılın ikinci çeyreğine ilişkin gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) sonuçlarını açıkladı. Türkiye ekonomisi 2021’in ikinci çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21,7 büyüdü.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “Türkiye ekonomisi; geçen yıl pandemi nedeniyle yaşanan küçülmenin getirdiği etki, kapanmanın sona ermesi, turizmin canlanması kısaca normalleşmeyle birlikte gelen toparlanmayla ve en önemlisi ihracatın artmasıyla birlikte ikinci çeyrekte yüzde 21,7 büyüdü. Hizmetler sektörü yüzde 45,8; sanayi üretimi yüzde 41 arttı. 1’inci çeyrek için yüzde 7,2 büyüme açıklanmıştı. İmalat PMI Endeksi Haziran’da yüzde 51,3 seviyesindeydi, Temmuz ayında yüksek seyir devam etti ve yüzde 54 seviyesine yükseldi. Pandeminin ağır dönemini geçtiğimiz için bu olumlu etki artarak daha da devam edecektir.”

Büyüme rakamlarının en büyük itici gücü ve destekçisinin ihracat olduğunun altını çizen Eskinazi mal ve hizmet ihracatının büyümeye katkısının 10,8 puan olduğunu, son 12 ayda ülke geneli ihracatta 200 milyar dolar sınırının aşıldığını hatırlattı.

“Ege İhracatçı Birlikleri olarak 2021 yılında; Şubat ayında yüzde 16, Mart ayında yüzde 18, Nisan ayında yüzde 68, Mayıs ayında yüzde 54, Haziran’da yüzde 51, Temmuz’da ise yüzde 4 ihracat artışları yaşadık. İhracatımız yılbaşından bu yana geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 40 artarak 8,5 milyar dolara ulaştı. Son 12 aylık periyottaki ihracatımızı 15 milyar dolara çıkararak 2021 yılı sonu hedefimizi 5 ay önce yakaladık. 2021 yılı sonu hedefimiz 16 milyar dolara doğru ilerliyoruz. Ağustos ihracatımızda da yeni bir rekor kırarak bir önceki döneme göre yüzde 42 ilerlemeyle 1 milyar 453 milyon dolar ihracat gerçekleştirdik. Hem büyümede hem yatırımlarda hem de istihdamda ülkemize hizmet etmeye, katkı vermeye devam edeceğiz.”