Ekonomi-teknoloji haberleri (02.03.2022)

Deprem tehdidine karşı riskli yapılar acilen yenilenmeli

Deprem Haftası kapsamında kentsel dönüşümün ülkemiz için kritik önemine daha dikkat çeken Siltaş Yapı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Murat Özdemir, özellikle 2000 yılından önce yapılmış binaların çoğunun riskli bina sınıfına girdiğini belirterek güvensiz yapıların acilen yenilenmesi gerektiğini hatırlattı. Deprem tehdidine karşı kentsel dönüşümün en önemli çözüm olduğunun altını çizen Özdemir, bir binanın riskli sınıfta bulunduğuna işaret eden detayları da paylaştı.

Ülkemizin yüzölçümünün yüzde 92’si, nüfusunun yüzde 95’i, büyük sanayi merkezlerinin de yüzde 98’i ne yazık ki deprem kuşağında bulunuyor. Depremler, meydana getirdiği hasar ve can kaybı açısından ise Türkiye’de yaşanan afetler içerisinde birinci sırada yer alıyor. Olası bir deprem anında can ve mal güvenliğini sağlamak için binaların depreme karşı güvenli durumda bulunması hayati önem taşıyor.

“Depreme karşı en önemli gücümüz kentsel dönüşüm”

1-7 Mart Deprem Haftası kapsamında açıklamalarda bulunan Siltaş Yapı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Murat Özdemir, “Ülkemiz birinci derece deprem kuşağında bulunuyor. Bu sebeple her yıl büyüklü küçüklü pek çok deprem meydana geliyor. Bir doğa olayı olan depremi önlemek mümkün olmasa da zamanında alınacak önemlerle zararı, acıları ve kayıpları en aza indirmek elimizde. Kentsel dönüşüm bu anlamda en önemli gücümüz, umudumuz ve çaremiz durumunda. Deprem gerçeğine alışmanın, depreme rağmen güvenle yaşamanın ve yeni acıların önüne geçmenin tek yolu yapıların güvenliğini sağlamak. Bu anlamda kentsel dönüşüm seferberliğinin daha da hızlandırılması gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde Resmî Gazete’de yayımlanan karara göre riskli yapıların yenilenmesi için kullandırılacak kredi tutarları iki katına çıkarıldı. Bu adımı oldukça olumlu karşılamakla birlikte daha gidilecek çok yolumuzun olduğunu biliyoruz. Öncelikle yapı denetimlerine daha fazla ağırlık verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.” dedi.

“Ülkemizdeki yapıların yaklaşık 6,7 milyonu riskli sınıfta bulunuyor”

Türkiye’deki riskli yapıların durumuna dikkat çeken Murat Özdemir, sözlerine söyle devam etti: “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından geçtiğimiz yıl açıklanan verilere göre ülkemizde 17 milyon bina ve 28,6 milyon konut bulunuyor. Bu yapıların yaklaşık 6,7 milyonu riskli durumda. Riskli yapıların yaklaşık 1,5 milyonunun ise acil dönüşüme girmesi gerekiyor. İstanbul’da ise 1,2 milyon bina, 6,1 milyon konut ve 1,1 milyon iş yeri bulunuyor. Burada da yine riskli 1,5 milyon konut var. Bunlardan da 300 bininin acilen dönüştürülmesi gerekiyor. Ülkemizin yapı stoğunu güçlendirerek olası depremlerdeki can ve mal kayıplarının çok büyük oranda azaltılması mümkün.”

“Özellikle 2000 yılından önce yapılmış binaların çoğu riskli bina sınıfına giriyor”

Kentsel dönüşümün sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için vatandaşlara da büyük rol düştüğünü belirten Özdemir, oturulan binanın riskli sınıfta olup olmadığının nasıl anlaşılacağı konusunda bilgiler aktardı: “İnsanların büyük bir kısmı oturdukları binanın riskli yapı olup olmadığının ne yazık ki farkında değil. Kentsel dönüşümün olmadığı yerlerde oturanlar adım adım yaklaşan Marmara depremine hazırlıksız. Bu durum ülkemiz için çok büyük bir tehlike arz ediyor. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun’a göre riskli yapı; ekonomik ömrünü tamamlayarak teknik verilerle yıkılma ve ağır hasar görme riski tespit edilmiş olan yapılar olarak belirtiliyor. Bu doğrultuda özellikle 2000 yılından önce yapılmış binaların çoğu riskli bina sınıfına giriyor. Yapımında hazır beton kullanılmaması, bodrum katında rutubet olması, kolon ve kirişlerde paslanmalar ve çatlaklar bulunması, bodrum katlarında su izolasyonu olmaması, tadilatlar nedeniyle taşıyıcı kolon ve kirişlerin kesilmesi bir binanın riskli yapı olduğuna işaret ediyor. Özellikle bu olumsuz özelliklere sahip binalarda oturan vatandaşlarımızın, riskli yapıların hayati önem taşıdığını unutmayarak binalarını yenileme konusunda gerekli çalışmaları acilen başlatmalarını tavsiye ediyoruz.”

OYUN SEKTÖRÜ KENDİ MİRASINDAN BESLENİYOR

Son yıllarda adından oldukça fazla bahsettiren oyun sektörü, yaratıcılık anlamında sıkıntı yaşamıyor. Hayatın her alanından beslenen sektör, ayrıca kendi geçmişini de referans alarak özgün projeler ortaya çıkarabiliyor.

Her yaştan kullanıcıyı hedef alan oyun çalışmalarında özel bir alan olan çocuklara özgü içeriklerin de her geçen gün sayısını artıyor. Bu alanda uzmanlaşmış dünyada sınırlı sayıda firmalardan biri olan Mayadem de süreçlerini kurgularken kendi özgün içerikleri ile beraber sektörün mirasından da faydalanıyor.

Konu ile ilgili konuşan Mayadem CEO’su Uğur Tılıkoğlu; “Sürekli ve sık aralıklarla pazar araştırması yapan, bu alandaki ürünleri, oyun sektöründe ön plana çıkmış oyunları inceleyen, uzmanlarımızla birlikte birçok perspektiften değerlendirmeler yapan, detaylı raporlar ve makaleler hazırlayan bir firmayız. Bu alanda rakiplerimizden oldukça önde olduğumuzu düşünüyorum.

Oyun fikirleri, tüm bu araştırmalar sonucunda, ihtiyaçların da değerlendirilmesiyle ortaya çıkıyor ve genellikle oyun fikrimiz,5-10 arası anahtar kelime ve amaç üzerinde istişareler yapılarak ilerliyor. Burada çok basit şekilde, birkaç kısa paragraftan oluşan bir ana oyun fikri ortaya çıkıyor. Bu aşamada ilk olarak, oyun fikrimizin çocukların gelişiminde olumlu veya olumsuz ne tip sonuçlar ortaya çıkarabileceğini psikologlarımız ve çocuk gelişimi uzmanlarımız ile değerlendiriyoruz ve detaylı bir psikolojik analiz raporu hazırlıyoruz. Oyun fikrimizi olumlu sonuçlar üretecek şekilde geliştirdikten sonra ise projenin üretim süreçlerini başlatıyoruz.” şeklinde konuştu.Dijital taşımacılık platformu Saloodo! ve DHL Freight arasındaki iş birliği büyüyor!
Türkiye pazarında 2020 yılından bu yana faaliyetlerini sürdüren DHL’in dijital yük platformu olan Saloodo!,  DHL Freight Türkiye ile iş birliğini daha da genişletti. İş birliği ile karayolu taşımacılığı çözümüne bazı özellikler eklendi.
Dijital yük platformu olan Saloodo!, ilk etapta pilot olarak belirlenmiş taşıyıcılar ve nakliyeciler ile test edildi. Müşterilerin ve kullanıcıların bu dijital platforma oldukça olumlu tepki verdikleri ve kapsamlı şekilde kullandıkları sonuçlarına ulaşıldı.
Başarılı bir test aşaması ardından, Saloodo!, Türkiye pazarında da genişlemeyi hedefliyor. LTL ve FTL tüm yükler ve araç çeşitleri için, Türkiye’yi Avrupa kıtasına bağlayan imkanlar tüm müşterilerilere sunuluyor. Bu zamana kadar, Saloodo! platformu tarafından elleçlenecek yüklerin öncelikle DHL Freight tarafından rezervasyonunun alınması ve sonrasında Saloodo!’ya aktarılması gerekiyordu.  Yeni iş birliği ile birlikte, müşteriler artık yük siparişleri için nakliyecilere, platform üzerinden doğrudan rezervasyon geçebilecek. Göndericiler için bu, Türkiye’den Avrupa’ya veya Avrupa’dan Türkiye’ye olan yükleri için tamamen Saloodo!’ya güvenebilecekleri anlamına geliyor. Tek bir paletten, 20 tırlık bir konvoya kadar veya bir minivan yüklemesinden ısı kontrollü araçlara kadar her türlü yükü veya araç tipini sipariş etmek mümkün. Tüm yük organizasyonlarının DPDHL’den beklenilen kalite ve güvenilirlikte olması ile beraber, sürekli gelişen ve sezgileri güçlü dijital bir platform olan Saloodo! sayesinde lojistik sektörünün geleceğini gerçekleştirmek mümkün olacak.
“Güvenilir taşıyıcılara tek bir platformdan ulaşılmasını sağlıyoruz”
DHL Freight Türkiye Genel Müdürü A. Murat Kavrar iş birliği ile ilgili olarak ”’Taşımacılık sektörünün temelde birçok manuel adımdan oluştuğunu biliyoruz ve tam da bu noktada müşterilerimize yardımcı olduğumuzu düşünüyoruz. Saloodo!, siparişin verilmesinden teslimata kadar, uçtan uca tüm akışların kağıtsız ortamda iletildiği, şeffaflık ve verimlilik sağlayan, dijital bir çözüm. Bu sayede, KOBİ’lerden büyük kuruşlara kadar her ölçekteki göndericilerin;  Türkiye ve Avrupa’nın güvenilir taşıyıcılarına tek bir platformdan ulaşmasını sağlıyoruz. Bu platform, ayrıca nakliye firmalarının kapasitelerini optimize etmelerine ve daha fazla iş üretmelerine de yardımcı oluyor.” dedi.
Nakliyeciler için daha fazla iş, daha az trafik ve daha düşük karbon emisyonu
Kavrar, “Taşımacılık sektöründe hala gelişmeye açık çok alan var. Dünya Ekonomik Forumu’na göre, seferdeki tüm tırların %50’si gidiş veya dönüş yolculuklarında boş durumda seyrediyor ve yüklü tırların da doluluk oranı genellikle %50 ile %70 arasında. Bununla birlikte, en iyi senaryoda, sektör şu anda muhtemelen mevcut kapasitenin yalnızca %50’sini kullanabiliyor. Saloodo!’daki hedefimiz mevcut kaynakları daha iyi kullanarak sektör genelinde verimlilik oranını artırmak. Bu, nakliyeciler için daha fazla iş, daha az trafik ve daha düşük karbon emisyonu anlamına gelir ki göndericiler, nakliyeciler ve toplum için üçlü bir kazanımdır.” diyerek Saloodo!’nun göndericiler ve nakliyeciler için öneminin altını çizdi.

Kavrar, Saloodo!’nun ücretsiz olduğunu ve hizmetten faydalanmak için herhangi bir abonelik veya üstü kapalı hizmet ücreti ödemeniz gerekmediğini de ayrıca belirtti.

Rekabetçi fiyatlarla tam otomatik nakliye organizasyonu
Farklı ölçekteki tüm nakliyeciler ve göndericilerin ortak noktada buluştuğu Saloodo!’; göndericilere, yüklerini gerçekten rekabetçi fiyatlarla ve tam otomatik nakliye organizasyonu ile buluşturabilecekleri bir zemin sağlıyor. Aynı zamanda geniş bir taşıyıcı ağı ile de tanıştırıyor. Nakliyecilere ise katlanarak büyüyen bir yük havuzu imkânı ile beraber otomatik iş süreçlerine ve otomatik fiyatlandırma özelliğine (Fiyat Kartı Özelliği) ulaşma imkânı sunuyor. Bu da taşıyıcıların müşterileriyle ilişkilerini kurmakla meşgulken onlar için yük bulmak ve yeni iş kapatmak için Saloodo!’ya güvenebilecekleri anlamına geliyor.

ASEE Group’un 2021 yılı satış gelirleri 250 milyon euroyu aştı

27 banka ve 45.000’den fazla üye işyeri ile Türkiye’nin en büyük online ödeme ağını yöneten Payten Türkiye’nin bağlı bulunduğu Asseco South Eastern Europe (ASEE) Grup 2021 yılına ait finansal sonuçlarını açıkladı.

Avrupa’nın en büyük yazılım şirketleri arasında yer alan Asseco South Eastern Europe (ASEE) 2021 yılının tamamına ve dördüncü çeyreğine dair finansal sonuçlarını yayınladı. Yayınlanan sonuçlara göre şirket, dördüncü çeyrekte ve yılın tamamında 2020 yılının aynı dönemlerine kıyasla satış gelirlerinde sırasıyla yüzde 5 ve yüzde 9 artış kaydetti. Böylelikle şirketin satış gelirleri 2021’in 4. çeyreğinde 77,2 milyon euroya, 2021 yılının tamamında ise 250,5 milyon euroya yükseldi. ASEE Group’un 2022 yılı büyüme hedefi ise yüzde 13 olarak belirlendi.

2021’in 4. çeyreğindeki en büyük satış geliri artışı ödeme çözümlerinden elde edildi. Şirketin bu çözümlerdeki gelir artışı bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yaklaşık 5,1 milyon euro (yüzde 19) artışla 32 milyon euroya ulaştı. 2021’in tamamında ise ödeme çözümlerinin satış gelirleri 2020 yılına kıyasla 12,5 milyon euro (yüzde 12) artarak 115,3 milyon euro yükseldi.

ASEE Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Piotr Jelenski, finansal sonuçlarla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Payten dahil ASEE Group’un 2021’deki mali rakamlarında bir önceki yıla kıyasla yaşanan bu büyük artış, grubumuzun üç ana iş biriminin operasyonlarının büyümesinden ve ödeme çözümleri ile özel çözümlerimizdeki verimlilik artışından kaynaklandı. Bunların yanı sıra organik büyümemiz ve satın alımlar da ASEE Group’un daha iyi performans sergilemesine katkıda bulundu.”

Payten’in 2021 yılı satış gelirleri 115,3 euroya ulaştı

ASEE Group’un ödeme çözümleri markası ve Avrupa’nın lider ödeme sistemleri şirketlerinden olan Payten’deki satış gelirleri ise bir önceki yılın aynı dönemlerine göre dördüncü çeyrekte yüzde 19, yılın tamamında yüzde 12 arttı. Böylelikle Payten’in 4. çeyrek satış gelirleri 32

milyon euroya, 12 aylık satış gelirleri ise 115,3 milyon euroya yükseldi. Dördüncü çeyrekte, satış gelirleri POS ve ATM ile ilişkili hizmetlerden ve e-ticaretten kaynaklandı. Yılın tamamında 4,4 milyon euro ile satış gelirlerindeki en büyük artış POS ilişkili servislerden elde edildi. Payten’in 2022 yılı büyüme hedefi ise yüzde 9 olarak açıklandı.

Bankacılık çözümlerindeki satış gelirleri 51,5 milyon euroya yükseldi

Bankacılık çözümlerindeki 4. çeyrek satış gelirleri bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla 0,9 milyon euro (yüzde 7) artışla 15,2 milyon euroya ulaşırken yılın tamamını kapsayan satış gelirleri ise geçen yılın aynı dönemine kıyasla 5,1 milyon euro (yüzde 11) artışla 51,5 milyon euroya yükseldi. 4. çeyrekte ve 2021 yılının tamamında çok kanallı ve güvenlik çözümleri iş kollarından daha büyük satış gelirleri elde edildi.

Özel çözümler satış gelirleri 83,7 milyon euro oldu

2021 4. çeyreğinde özel çözümlerin satış gelirleri bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla 2,5 milyon (-yüzde 8) düşüşle 30,1 milyon euro olurken yılın tamamındaki satış gelirleri 2020 yılının tamamına göre 3,5 milyon euro (yüzde 4) artışla 83,7 milyon euroya yükseldi. 2021’in dördüncü çeyreğinde satış gelirlerinde görülen düşüş, üçüncü taraf altyapı ve çözüm iş kollarının satış gelirlerindeki düşüşünden kaynaklandı. Ancak bu düşüş, ASEE Group’a ait tescilli çözümlerin satış gelirlerinde yılın genelindeki artış ile kısmen telafi edildi.

Lidya Grup, Kongsberg Türkiye’nin yetkili distribütörü oldu

Dijital baskı sektörünün lideri Lidya Grup, dijital sonlandırmaya yönelik dünyada pazar lideri olan Kongsberg Hassas Kesim Sistemleri (Kongsberg PCS)’nın Türkiye yetkili distribütörü oldu. Kongsberg PCS, dünya çapında ambalaj, reklam ve açıkhava pazarlarına en sağlam ve güvenilir dijital kesim çözümleri sağlıyor. Lidya Grup, İstanbul, İzmir, İzmit, Antalya, Konya’daki kendi ofislerinden ve bayileri aracılığıyla Türkiye genelindeki tüm lokasyonlarda, Kongsberg dijital sonlandırma çözümlerini müşterilerinin kullanımına sunuyor.

Kongsberg dijital sonlandırma çözümlerine ülke genelinde erişilebilirlik sağlanacak

Lidya Grup ile yapılan iş birliğini değerlendiren Kongsberg PCS Bölge Satış Müdürü Judd Perring, şunları kaydetti:

Kongsberg dijital sonlandırma çözümlerine, artık her zamankinden daha fazla müşteri tarafından erişilebilmesini sağlamak için Lidya Grup ile çalışmaya heyecanla başlıyoruz. Lidya Grup Türkiye’deki farklı şehirlerdeki ofislerinden, tüm Türkiye’de faaliyet gösteriyor. Yaptığımız iş birliği ve dağıtım ortaklığı, iki şirketimizin bölgede benzeri görülmemiş bir satış ve hizmet düzeyi sunmasına olanak sağlayacaktır. Aynı zamanda, Lidya Grup’un İstanbul Avrupa Yakası’nda açılacak olan Demo Merkezinde, bir adet Kongsberg kesim cihazı yer alacak ve Türkiye’nin dört bir yanından ambalaj, reklam ve display üreticilerinin, etkileyici ürünümüzü çalışırken görmeleri mümkün olacaktır.” dedi.

Pazar lideri Kongsberg, endüstriyel yazıcı pazarında gücüne güç katacak

Kongsberg’in Türkiye yetkili distribütörü olduklarını anlatan Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Öz, şunları söyledi.

Endüstriyel dijital baskı makinesi alan her firmanın, mutlaka endüstriyel kesiciye ihtiyacı bulunuyor. Bugüne kadar bu alanda, Lidya standartlarını karşılayacak bir çözümü sunmadık. Şimdi, Kongsberg ile en iyisini sunuyoruz. Lidya Grup olarak temsil ettiğimiz Efi, Epson, Sutec dijital baskı makinelerini tamamlayacak ürün grubuna sahip olan Kongsberg’in ailemize katılmasıyla, dijital baskı makineleri sektöründe uçtan uca çözüm ve hizmet sunuyoruz. 20 yılı aşkın süredir edindiğimiz bilgi birikimimize, deneyimimize, operasyonel kaynaklarımıza ve finansal gücümüze, en son Kongsberg dijital sonlandırma teknolojisini eklemek, uçtan uca dijital baskı sunan lider grup olarak bölgemizde ve dünyada konumumuzu daha da güçlendirecektir. Endüstriyel kesici tarafında dünyada pazar lideri olan Kongsberg’in Türkiye yetkili distribütörü olmaktan Lidya Grup ailesi olarak büyük mutluluk ve gurur duyuyoruz.” dedi.

Çilekte pestisitle mücadeledeki başarı ihracatta rekor getirdi

Türkiye, 2021 yılında çilek ihracatında büyük bir başarıya imza attı. 2020 yılında 24,5 milyon dolarlık taze çilek ihraç etmişken, 2021 yılında yüzde 88’lik artışla 46,2 milyon dolarlık çilek ihracatına imza attı.

Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği’nin 2021 yılında hayata geçirdiği “Kullandığımız Pestisitleri Biliyoruz” isimli projenin 1.500 dekar çilek bahçelerinden numune alarak başladığı bilgisini veren Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, çilek ihracatındaki başarının temelinde üreticinin kalıntısız ürün yetiştirmesinin yattığını dile getirdi.

Türkiye’de en çok çilek üreten ikinci il konumundaki Aydın’da çileği marka olan Sultanhisar’da Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği tarafından düzenlenen “Çilek Sektörel Değerlendirme Toplantısı”nda konuşan Uçak, “Hepinizin de bildiği gibi ürünün ilaçlamasında doğru zamanda, doğru dozda, doğru alet ve ekipmanla, son ilaçlama ve hasat zamanı arasındaki süreye uygun, hedef organizmaya yönelik uygulamalar yapılması gerekiyor. Aksi takdirde yapılacak olan pestisit uygulamalarında hem insan ve çevre sağlığına zarar vermiş oluyoruz hem de ihracatımızın gerçekleşmesine engel oluyoruz. Bunu engellemek adına “Kullandığımız Pestisitleri Biliyoruz” isimli projemizde üretim alanlarından numuneler alarak pestisitlerin doğru kullanımını sağlıyoruz. Çilek ile ilgili aldığımız numunelerde kalıntı değerleri, en büyük ihraç pazarlarımız Avrupa Birliği, Rusya ve kendi vatandaşlarımızın tüketimi için Türkiye’nin limitlerine uyumlu çıktı. Zaten ihracatımızdaki başarı da bunun en önemli kanıtı. Bu yıl da projemize devam ederek bölgeyi incelemeye devam etmek istiyoruz. 2022 yılını tüm paydaşlar olarak “Pestisitle Mücadele Yılı” olarak görüyoruz ve bu konuda hem üreticinin hem de ihracatçını üzerine düşen görevleri yerine getirmesini bekliyoruz” şeklinde konuştu.

Ökdem: “Aydın çilek üretiminde 2’inci Sırada”

Aydın İl Tarım ve Orman Müdürü Ahmet Ökdem, Türkiye’nin yıllık 546 bin tonluk çilek üretimiyle dünyada beşinci sırada yer aldığını, Türkiye’de çilek üretiminde ikinci büyük il konumundaki Aydın’da çilek üretiminin Sultanhisar, Köşk ve Efeler’de yoğunlaştığını, bin 638 hektar alanda 66 bin ton üretim yaptıklarını kaydetti.

Aydın’da çilek üretiminin yüzde 47’sinin iyi tarım uygulamalarıyla üretildiği bilgisini veren Ökdem, Hastalık ve zararlılarla mücadele yönüyle sürekli sahadayız. Üreticilerimiz talep, istek ve gözlemlerimizi iletiyoruz. Çilek fidesi önemli bir eksiğimiz. Toplam 3 müteşebbisimizin izinlendirme çalışmasını yaptık. 700 bin adedini sertifika çalışması yürütecek. 2023 itibariyle bu rakamı 3 katına çıkarmayı hedefliyoruz. Hedefimiz Aydın’ımızı tarım başkenti yapmak” ifadelerine yer verdi.

Dilber: “2022 yılını Bitki Sağlığı Eğitim Yılı ilan ettik”

Tarım ve Orman Bakanlığı Bitki Sağlığı ve Karantina Daire Başkanı Dr. Ersin Dilber, Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli’nin katıldığı toplantıda, 2022 yılını bitkisel üretimde karşılaşılan pestisit kalıntıları nedeniyle, üretici, toptancı, ihracatçı, bayiler açısından 2022 yılını bitki sağlığında eğitim yılı olarak ilan ettiklerini, bu amaçla Mersin, Manisa ve Aydın’da üretici, ihracatçı, toptancı ve zirai ilaç bayileriyle bir araya geldiklerini ifade etti.

Arıcan: “380 tane ruhsatlı bitki koruma ürünü var”

Bitki Koruma Ürünleri Daire Başkanı Nesrin Çakır Arıcan, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ruhsat verdiği 380 tane bitki koruma ürünü olduğunu, 2015’ten beri bitki koruma ürünleri izlenebilirliğinin aktif olduğunu, 2018 yılında takip sistemi oluşturduklarını, ürün ruhsatlarında MRL değerlerini Avrupa Birliği limitleriyle aynı aldıklarını vurguladı. Arıcan, “Bitkisel mücadelede pestisit kalıntısı olmaması için etiket üzerindeki bilgilere göre hareket edilmesi gerekiyor. Bu şekilde hareket edildiğinde kalıntı oluşmaz. 380 bitki koruma ürünümüz yanında yeni çıkan zararlılarla mücadele için ihtiyaç halinde geçici kullanım izni veriyoruz” dedi.

Akaroğlu: “Coğrafi işaret üretici ile tüketici arasında ortak dil”

ADÜ Öğretim Üyesi Şebnem Nalan Akaroğlu, Sultanhisar çileğinin bir marka durumunda olduğunu, Sultanhisar’da iklim, toprak ve üretici bilgisinin çilekte kaliteyi artırdığına işaret etti.

Sultanhisar çileğinin coğrafi işaretli bir ürünler arasında yerini aldığını hatırlatan Akaroğlu, “Sultanhisar’da coğrafi işaret çileğin kalitesini garanti ediyor. Üretici ve tüketici arasında ortak bir dil oluşturuyor. Çilek 12 ay boyunca devam eden sürekli bir ürün. Fide konusu önemli. Sağlıklı fide ile üretim yapılması gerekir. Sertifikalı fide önemli. Üreticiler kendi fidelerini üretme yoluna gitmeli” dedi.

Çilek sektöründe 50 yılını geride bırakan işletmeci Nihat Özyiğit’te çilek yetiştiriciliği, hastalıklar ve sağlıklı fide üretimi konularında çiftçilere deneyimlerini aktardı.

Sultanhisar’daki “Çilek Sektörel Değerlendirme Toplantısı”na, Sultanhisar Kaymakamı Bahadır Güneş, Sultanhisar Belediye Başkanı Osman Yıldırımkaya, Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Cengiz Balık, Yönetim Kurulu üyeleri Türkmen Türkmenoğlu, H. Vural Güleç, Martin Sanford, çilek üreticileri, ihracatçıları, toptancıları, tüccarları, zirai ilaç bayileri katıldı.