Ekonomi-teknoloji haberleri (01.03.2021)

Kilim Mobilya yurtdışındaki en büyük pazarı ABD’de Amazon ile anlaştı

Amazon da ‘Bir Kilim Yeter’ dedi…

 Dört üretim tesisinin yanı sıra yurt içinde 176, yurt dışında ise 31 mağazası bulunan, ayrıca 44 ülkeye ihracat yapan Türkiye’nin önemli mobilya markası Kilim, dünyanın en büyük e-ticaret sitelerinden Amazon’da da ürünleriyle yer almaya başladı. Kilim Mobilya Genel Müdürü Cihat Şahin, toplam satışları içinde ihracat oranını yüzde 45 olarak açıklarken, en büyük pazarlarının yüzde 28 ile ABD’de olduğunu ifade etti. Şahin, Amazon’a girme gerekçelerini şöyle anlattı: “40 milyon dolarlık mobilya ithalatıyla öne çıkan ABD pazarında tam bir hâkimiyet kurabilmek için mutlaka ve kesinlikle Amazon’da da olmanız gerekiyor. Bundan ötürü ABD’deki gücümüzü Amazon’a da taşıdık.”

 Geliştirdiği ev mobilyaları ile kendini Türkiye’nin en önemli ve ihracatı en yüksek markaları arasında konumlandıran Kilim, pandemi ile birlikte öne çıkan mobilyada e-ticaret trendin de güçlü yer almak için harekete geçti. Kilimmobilya.com altyapısını yenileyen ve pandemi öncesine göre site üzerinden satışlarını yüzde 10 oranında arttıran marka, yurt dışındaki en önemli pazarı olan Amerika’da da Amazon ile anlaştı.

ABD’de partnerleri aracılığı ile mobilya centerlarda ürünlerinin tanıtım ve satışını gerçekleştiren Kilim Mobilya, Amazon’da da ürünlerini satışa çıkardı.

Anlaşma kapsamında oturma odasından salon takımına, yatak odasından yemek takımına, oturma grubundan panellere, ev tekstilinden aksesuarlara kadar çok geniş bir yelpazedeki ürünlerini Amazon üzerinden ABD’li tüketicilerle buluşturacak olan Kilim, bu iş birliğiyle ABD pazarındaki ciro oranını yüzde 20 artırmayı hedefliyor.

“Hedefimiz ABD pazarında derinleşmek”

Sağlıklı, güvenilir ve estetik yönü güçlü mobilya anlaşışı ile Kayseri’den Türkiye ve dünyaya üretim yaptıklarını söyleyen Kilim Mobilya Genel Müdürü Cihat Şahin, “Bugün bir evin bütün ihtiyaçları düşünülerek tasarlanan mobilyalarımız yurt içinde 176 mağazada satışa sunuyoruz. Yanı sıra yurt dışında 31 mağazamız bulunuyor ve ayrıca 44 ülkeye de ihracat yapıyoruz. Bu ülkelerde de oradaki paydaşlarımız vasıtasıyla evleri süslüyoruz. ABD’ye en çok oturma grubu ve kanepe satışı yapıyoruz. 40 milyar dolarlık mobilya ithalatıyla herkesin dikkatini çeken pazarda büyümek ve tam bir hakimiyet için e-ticaret teknolojisini son derece etkin kullanmak gerekiyor. Ülkenin tamanına hitap etmek ve pazarda Türk algısı ile hakimiyeti oluşturmak için Amazon’da mutlaka olmamız gerekiyordu. Orada da mağazamızı açtık ve altı aydır faaliyetlerimizi yürütüyoruz” dedi.

E-ticaret kapsamında yaptıkları çalışmalara yoğunlaşacaklarının sinyallerini de veren Şahin, ABD’de Amazon.com’da satışına başlamanın markanın tanıtımına ciddi katkı sağladığını da kaydetti. Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü; “Kilim olarak ürettiğimiz mobilyanın yüzde 45’ini ihraç ediyoruz ve ABD’nin bu ihraçtan aldığı oran ise yüzde 28. Yani ABD pazarı bizim için çok önemli. Bu pazarda satış hacmimizi artırmak istiyoruz. Türk mobilyasının ABD’de daha çok konuşulması için Amazon’da olmak gerek. Eğer Amazon’da olmazsanız ABD pazarına yüzde 100 hakim olamazsınız.”

 Türkiye’de de e-ticaret tarafına ağırlık verdiklerini söyleyen Şahin, 2019 yılına göre 2020’de online satışlarda yüzde 10’luk bir artış yakaladıklarını belirterek, buradaki yatırımların devam edeceğini bildirdi.

Aon’un araştırması şirketler için “yeni daha iyi” dönemini tanımlıyor
100’ün üzerinde şirketin vaka çalışmalarına dayanan analizler COVID-19 sonrasındaki dönemde şirketlerin risk yönetim önceliklerini ortaya koydu. Şirketlerin odaklanacağı dört alan “yetersiz hizmet alanlara hitap eden çözümler üretmek”, “yeni dalgalanmalara hazırlıklı olmak”, “dayanıklı bir işgücü kurmak” ve “sermayeye erişimi yeniden biçimlendirmek” olarak sıralanıyor.
Risk, emeklilik ve sağlık konularında profesyonel hizmetler sunan Aon, dünyanın önde gelen 100’ün üzerinde şirketin deneyimlerini analiz ederek iş dünyası için COVID-19 sonrasındaki “yeni daha iyi” dönemini tanımlayan bir rapor hazırladı. COVID-19 salgını ile birlikte gelişen risklerin incelendiği raporda toplum ve ekonomiye dair çalışma, seyahat ve toplanma olmak üzere üç boyutu inceleniyor.
Raporla ilgili açıklamalarda bulunan Aon Türkiye Eş CEO’su Selda Oknas Tanbay, şunları söyledi: “Araştırmamızın en önemli ve şaşırtıcı olmayan neticesi katılımcıların büyük çoğunluğunun salgının getirdiği risklere karşı hazırlıksız olduğuydu. Şirketlerin ancak yarısından azı pandemiye tam manasıyla hazırlıklı oldukları görüşünü paylaştı. Pandemi bu hazırlıksız ortamda şirket yöneticilerini hem hızlı düşünmeye hem de hızlı karar almaya mecbur etti. Tedarik zincirleri aksarken, durmalar ve hastalıklar sebebiyle işgücünün azalması ile birlikte şirketlerin yönetmesi gereken risklerin boyutları da değişti. Biz bu dönemin kısıtlamalarından olumsuz etkilenmek yerine risk ve müşteri odaklı bir şirket olarak müşterilerimize ulaşıp, onların katılımıyla bir araştırma yaptık ve ‘yeni daha iyi’ yi tanımlayarak proaktif bir yaklaşımı tercih ettik. Bu dönemin etkilerinden alınacak dersler, kurumsal performansa yepyeni bakış açılarıyla bakmamızı sağlayabilir.”
Araştırmada pandemi döneminde organizasyonlarını daha etkin yöneten şirketlerin odaklandığı önemli kurumsal davranış değişikliklerine yer veriliyor. Risklere karşı etkili olan bu dört davranış değişimi “risk değerlendirme yöntemlerinde değişim”, “organizasyon şemasına farklı bir bakış açısıyla yaklaşmak”, “yeni iletişim hatları kurmak” ve “çalışan sağlığı programlarının yeniden gözden geçirilmesi” olarak sıralanıyor.
Aon’un şirketlerle yaptığı görüşmede en çok öne çıkan konulardan biri “çalışma düzeni” oldu. Analiz sürecine katılan şirketlerde eski çalışma düzenine dönüşün mümkün olmadığı görüşü ağırlık kazanırken, şirketlerin pandemi sonrasındaki düzendeki önceliklerinin “yetersiz hizmet alanlarına hitap etmek”, “istikrarsızlığın yeni biçimlerini yönetmek”, “dayanıklı bir işgücü oluşturmak” ve “sermayeye erişime yeni bakış açıları kazandırmak” olmak üzere dört ana başlıkta şekilleneceği vurgulanıyor. Pandemi, yetersiz hizmet alan endüstrileri, ekonomi, topluluk ve bireylerin zayıflıklarını ortaya çıkarırken, iş liderleri de önümüzdeki dönemde farklı paydaşların desteğiyle bu yetersizliklerin yarattıkları etkileri azaltacak çözümlere ve stratejilere yönelecekler.
Şirketler dalgalı denizde uzun vadeli risk stratejilerine odaklanacak
Şirketler “yeni daha iyi” döneminde pandemiye ilişkin mevcut risklerin yanı sıra karmaşık bir geleceğin uzun vadeli risklerinin yönetim stratejilerine odaklanacak. Uzun vadeli riskleri şekillendirense iş dünyasının yaşadığı değişimlere eşlik eden harici faktörler olacak. Söz konusu dönemde şirketlerin normale dönüşe odaklanmaktan ziyade istikrarsızlığın yeni biçimlerini daha yenilikçi çözümlerle yönetmeye yöneleceği belirtiliyor. Aon’un Ağustos 2020’de 800 liderin katılımıyla yaptığı bir araştırmada liderlerin yüzde 67’sinden fazlası pandeminin geleceğe ilişkin düşüncelerini değiştirmek zorunda bırakan yeni risk ve maruziyetleri açığa çıkardığını kaydetmişti.
Yeni döneme uyum seviyesini dayanıklı işgücü belirleyecek
Pandemi sonrasındaki dönemin içerdiği değişimler, işgücü yaklaşımlarına yenilikçi bakış açıları kazandırıyor. Yaşanacak değişimlere uyum gösterebilen, buna bağlı stresi yönetebilen ve belirsizlik ortamında üretkenliği koruyabilen bir işgücü oluşturmak günümüzün en önemli sorunları arasında yer alıyor. Pandemi döneminde çalışan sağlığı ve mutluluğuna olan odağını artıran şirketler önümüzdeki dönemde arka plan, deneyim ve düşünme açısından daha çeşitli bir işgücü oluşturmaya yönelecekler. Aon’un yaptığı bir araştırmaya katılanların yüzde 86’sı yeni dönemin gerektirdiği çevik işgücü yaklaşımına adapte olabilmek için çeşitliliği yüksek bir işgücü ve kapsayıcı çalışma kültürünün kritik önemde olacağını belirtiyor.
Fikri mülkiyetin önemi artıyor
Pandemi şirketleri sermayelerine erişim imkanları oluşturma konusunda daha yaratıcı olmaya teşvik ederken, fikri mülkiyet ve diğer soyut varlıklar şirketlerin kaynakları arasındaki önemlerini artırdılar. Soyut varlıklarının yönetimi için somut varlıkları kadar kapsamlı stratejilere ve araçlara sahip olmayan şirketlerin yeni daha iyi dönemindeki fırsatları kaçırabileceği belirtiliyor. Bu yolculukta veri ve gelişmiş analitiğin kritik önemde olacağı vurgulanırken sermayelerini varlıklarının potansiyeline göre ölçekleyebilen şirketlerin güçleneceği ifade ediliyor. Aon’un yaptığı bir araştırmada COVID-19 gibi risklere karşı hazırlıklı olduğunu düşünen liderlerin yüzde 79’u önümüzdeki beş yılın potansiyel risklerine hazırlıklı olabilmek için kaynak yatırımları yapma eğiliminde olduklarını belirtiyor.

MICRO FOCUS JAGUAR RACING’İN RESMİ TEKNİK İŞ ORTAĞI OLDU

Micro Focus, Jaguar Racing’in resmi Dijital Dönüşüm, İş Esnekliği ve Analitik iş ortağı oldu. Micro Focus, siber dayanıklılık sağlamak üzere Jaguar’ın hız ve güvenlik değerlendirmelerine içgörüler sunmak için Vertica gelişmiş analitik ve makine öğrenimini sağlayacak ve “Yüksek Teknoloji, Düşük Drama” vaadini yerine getirecek. Jaguar Racing, ABB FIA Formula E Dünya Şampiyonası’nın yedinci sezonu kapsamında 26-27 Şubat 2021’de Driyah sokaklarında gerçekleştirilecek elektrikli araç yarışlarıyla pistlere dönüyor.

Jaguar Racing, ABB FIA Formula E Dünya Şampiyonası’nın 7. sezonunda ışıklar yeşile dönmeden önce dünyanın en büyük kurumsal yazılım sağlayıcılarından biri olan Micro Focus’la iş birliğine gittiğini duyurdu.

Micro Focus, ekibin resmi dijital dönüşüm, iş esnekliği ve analitik iş ortağı olarak, Jaguar Racing’in yarış pistinde daha fazla puan almasına, podyuma çıkmasına ve galibiyet etmesine destek sağlayacak.

İngiltere merkezli yazılım şirketi, dünya genelinde 40 binden fazla müşterisine yarış pistinde olduğu gibi şirketlerin yönetim ofisinde kazanmanın en önemli unsurlarından olan; sonuçların hızlandırılması, dönüşümün basitleştirilmesi, esnekliğin güçlendirilmesi ve zamanında analiz yapılıp harekete geçilmesi alanlarında destek oluyor.

Micro Focus, başlangıç olarak Jaguar’ın maksimum hızda başarılı sonuçlar elde etmesi için Vertica ürün grubundaki teknolojilerle yüksek performanslı gelişmiş analitik ve makine öğrenimi sunacak.

Ekibin siber güvenlik duruşundaki olası riskleri ve boşlukları belirlemesine yardımcı olmak için siber dayanıklılık değerlendirme atölye çalışması da düzenleyecek olan Micro Focus, aynı zamanda ekibin yazılım geliştirmesini hızlandırmaya yardımcı olacak araçları ve desteği sunmayı planlıyor.

GKN Automotive, Dow, Viessmann, Castrol ve Resmi Tedarikçiler Alpinestars ve DR1VA’yı içeren lider kadrosuyla Jaguar Racing tarafından duyurulan en son iş ortağı ise Micro Focus oldu.

Jaguar Racing Takım Direktörü James Barclay:Dünyanın önde gelen yazılım sağlayıcısı Micro Focus’un ABB FIA Formula E Dünya Şampiyonası’nın 7. sezonunda Jaguar Racing’e katıldığını duyurmaktan son derece mutluluk duyuyoruz. Birlikte çalışmaktan ve yazılım alanında uzman bilgi birikimleriyle pistte harika sonuçlar elde etmekten büyük heyecan duyuyoruz. Şampiyonanın ilk yarışında ışıkların yeşile dönmesine sadece birkaç gün kaldı ve birlikte başarıya ulaşmak için sabırsızlanıyoruz.”

Micro Focus CMO’su Eric Varness: “Micro Focus’un Jaguar Racing ile güçlerini birleştirmesi pragmatizm, tutarlılık ve inovasyon ile karakterize edilen aynı performansı paylaşan benzer fikirlere sahip kuruluşların doğal bir uyumudur. Sonuç sağlamaya yönelik “Yüksek Teknoloji, Düşük Drama” yaklaşımımız hız, çeviklik ve her yerde çok daha iyi performansa dönüşecek içgörüler dahil olmak üzere bir dizi sinerji sağlayacak. Dünya genelinde 40 bin müşterimiz mart ayında düzenleyeceğimiz en önemli müşteri etkinliğimiz Micro Focus Universe’de açılış konuşmacısı olarak ağırlayacağımız Jaguar Racing Ekip Direktörü James Barclay’in kendisinden iş ortaklığımız hakkında daha fazlasını duymayı heyecanla bekliyor. ”

Jaguar Racing, 26 – 27 Şubat tarihlerinde ABB FIA Formula E Dünya Şampiyonasının ilk iki turunda Diriyah sokaklarında yarışacak.

Türkiye İhracat Katkı Endeksi 2020 yılı son çeyrek sonuçları açıklandı İnşaat Seramikleri 2020’yi de zirvede tamamladı

Mart 2021Türkiye Seramik Federasyonu desteği ile ekonomistler tarafından hazırlanan ‘Türkiye İhracat Katkı Endeksi’nin 2020 yılı son çeyrek verileri açıklandı. Endekse göre İnşaat Seramikleri, zorlu geçen 2020’yi, 20 sektör arasında aldığı 47,20 puanla zirvede tamamladı. Endekste ikinci sırayı 12,08 puan ile giyim eşyaları ve 7,36 puan ile mobilya sektörü takip etti.

Geçtiğimiz yıl başlayan Covid-19 salgınının tüm dünyayla birlikte ülkemiz dış ticaretini de olumsuz etkilemesi, 2020 yılı dünya mal ticaretinin yüzde 7 daralmasına sebep oldu.  Buna paralel olarak Türkiye’nin ihracatı da yüzde 6,9 oranda geriledi. İnşaat seramikleri ihracatı ise bu gerilemeye rağmen artış göstermeye devam etti ve ihracatını artıran az sayıdaki sektörden biri oldu. Türkiye’de sanayi sektörlerinin ihracata katkısını ölçmek amacıyla Türkiye Seramik Federasyonu desteğiyle uzmanlar tarafından hazırlanan ‘Türkiye İhracat Katkı Endeksi’nin 2020 yılı dördüncü çeyrek sonuçlarına göre; inşaat seramikleri ve sanayi ürünleri sektörü geçtiğimiz yılı en yüksek katkı puanıyla kapatan sektörler oldu.

En yüksek ihracat katkı oranını 47,2 ile İnşaat Seramikleri gerçekleştirdi

İnşaat seramiklerinde ihracat katkı oranı son sekiz çeyrek dönemde sınırlı bir gerileme gösterse de, 2020 yılının son çeyreğinde 47,2 oranla ihracata net katkısı en yüksek sektör oldu. İnşaat seramikleri, 2019 yılının son çeyreğini de 55,56 ile kapatarak ihracat katkısı en yüksek sektör olmuştu. İnşaat seramikleri ihracatı 2020 yılında yüzde 11,8 artış gösterdi ve 1 milyar dolar seviyesini aşarak 1,05 milyar dolara ulaştı.

Seramik kaplama malzemeleri ihracatı ise değer olarak yüzde 16,8 artarak 777 milyon dolara yükseldi ve miktar olarak da 17,4 artış göstererek, 2,45 milyon tona ulaştı. Seramik sağlık gereçleri ihracatı miktar olarak 2019 ile aynı seviyede kalarak 164.750 ton oldu ve 269 milyon dolar ihracatla yerini korudu. Seramik sağlık gereçleri ihracat birim fiyatı 2020 yılında 1,63 dolar/kg’, seramik kaplama malzemeleri 0,32 dolar/kg kalarak, değişiklik göstermedi.

Giyim eşyaları sektörü ikinci, mobilya sektörü üçüncü oldu

Dördüncü çeyrek itibariyle 20 sanayi kolu içinde ihracat katkı oranı pozitif olan sektör sayısı 13 oldu. İnşaat seramiklerini takiben en yüksek katkı oranına sahip iki sektör 12,08 ile giyim eşyaları ve 7,36 ile mobilya sektörü oldu. İki sektörün de katkı oranı bir önceki yılın son çeyreğine göre artış gösterdi. En yüksek ihracat gerçekleştiren motorlu kara taşıtları sanayinin

katkı oranı son çeyrekte 1,1’e ve gıda ürünleri 2,28’e inerken, tekstil ürünleri katkı oranı 3,49’a çıktı. Endekse göre, 7 sanayi kolunun ihracat katkı oranları dördüncü çeyrekte negatif oldu. En yüksek negatif oran 0,19 ile elektronik ve bilgisayar sanayinde yaşandı.

 Erdem Çenesiz: “Pandemiye rağmen bir önceki yılın ihracatını geçtik”

Endeks verilerini değerlendiren Türkiye Seramik Federasyonu Başkanı Erdem Çenesiz, “2020 yılında başlayan salgın her alanda etkisini gösterdiği gibi Türkiye’nin dış ticareti ile birlikte Türkiye ihracat katkı endeksi sonuçlarını da etkiledi. Haziran ayı itibarıyla toparlanmaya başladık. Dış pazar taleplerinin artmasıyla birlikte iç pazarda da destekleyici tedbirlerin artması yılın ikinci yarısı itibarıyla sektörümüzün bir önceki yıl rakamlarına ulaşmasını sağladı. Nisan ve Mayıs aylarında yaşanan düşüş, yılın ikinci yarısındaki ihracat artışıyla giderildi. 2020 yılının son ayı ile beraber pandeminin tüm olumsuz etkilerine rağmen, seramik sektörü 2020 yılını ihracatta yüzde 6,6’lık bir artışla kapattı. 2019 yılında 1 milyar 225 milyon dolar olan seramik ihracatımızı, 2020 yılı sonunda toplamda 1.3 milyar dolar ihracatla tamamladık. Pandemiye rağmen ihracat hedeflerimizi yakaladık ve 2019’dan daha fazla ihracat yaptık. Seramik sektörü, yıllar itibariyle Türkiye İhracat Katkı Endeksi’ndeki mutlak katkısını artırmaya devam ediyor.” dedi.

“2021’de de büyümenin temelinde ihracat olacak”

Asıl güçlerini ihracattan aldıklarını belirten Çenesiz; “Pandeminin Türk seramik sektörüne faydası olduğunu söyleyebiliriz. Uzakdoğu’da üretilen ürünlerin tedariğinde ve lojistiğinde Türkiye’ye göre dezavantajlı olması özellikle Avrupa’nın tüketimini Türkiye’den tedarik etmeyi önemsemesine sebep oldu. Tedarik zinciri içerisinde Türkiye’ye doğru ciddi bir kayma var. Amerika ve Kanada pazarında da çok hızlı büyüyoruz. Bu ülkelerin, Uzakdoğu’dan tedarik ettiği ürünleri, tarifelerdeki değişikliklerden dolayı Türkiye’den tedarik etme meyli pandeminin etkisiyle daha da arttı. 2020 yılında ABD’ye bir önceki yıla göre yüzde 43 daha fazla kaplama seramik ihraç eder hale geldik. 2021 yılında da minimum yüzde 5’lik bir büyüme bekliyoruz. Bu büyümenin en büyük kısmının yine ihracattan geleceğini öngörüyoruz. Türk seramik sektörü dünyada önemli bir oyuncu. İhracatın lokomotif sektörlerinden biriyiz. Amacımız, başta Amerika pazarı olmak üzere ihracat yaptığımız ülkelerde daha da güçlenmek ve yeni pazarlar keşfederek dünya lideri olmak.” dedi.

Yaş meyve sebze sektöründen tarladan çatala gıda güvenliği için küresel çağrı 

Birleşmiş Milletler, Gıda ve Tarım Örgütü-FAO tarafından 2021 yılı “Uluslararası Meyve ve Sebze Yılı” olarak ilan edildi. FAO verilerine göre Türkiye dünya sebze üretiminde dördüncü, meyve üretiminde ise beşinci sırada yer alıyor.

Tarım Gazetecileri ve Yazarları Derneği (TAGYAD), yaş meyve sebze sektörünün temsilcilerini, meyve ve sebze insan sağlığı açısından taşıdığı önemin yanı sıra, sektörün tüm dünyada ve Türkiye’de sahip olduğu ekonomik değere dikkat çekmek için bir araya getirdi.

Ege Yaş Meyve ve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, Uluslararası Meyve ve Sebze Yılı‘nda uluslararası bir manifesto hazırlanması gerektiğini vurguluyor.

“Meyve ve sebzelerin insan sağlığı ve vücut direncine etkileri uluslararası bir platformda net bir şekilde ortaya konulmalı ve ana hatları ile meyve ve sebzelerin etkileri ve insan sağlığı için gerekliliği, günlük tüketim önerileri uluslararası bir manifesto hazırlanarak yayınlamalı. Doğru bilinen yanlışlar, yanlış bilinen doğrular düzeltilmeli. İnsanların bir daha unutmaması, unutmaya başladığı zaman açıp okuması için uluslararası imza altına alınmış bir manifesto olmalı. Hazırlanan manifesto da mümkün olunabilecek her platformda dile getirilerek tüm insanlık arasında yaygınlaştırılmalı.”

Tarım alanları korunmalı, betonlaşmaması için önlemler alınmalı

Meyve, sebzeler ve insanlığın ihtiyacı olan tüm gıdaların nasıl üretildiği, nasıl dağıtıldığı ve tüketildiğini uluslararası bir masada düşünülmesi ve konuşulması gerektiğini söyleyen Hayrettin Uçak, “Bu masadan çıkacak sonucun uluslararası ortak akıl olmalı.” diyor.

“Bu masanın görevi, gıdanın üretiminden tüketimine kadar geçen süredeki hataların tespit edilmesi ve ortadan kaldırılması için gerekli önlemlerin alınması olmalı. Dünya üzerindeki verimli tarım arazilerinin korunması, bu alanların sanayiye ve konut yapımına kaymaması, betonlaşmaması için önlemler alınmalı. Tüm insanların sağlıklı yaşamı için, gerekli gıdaya ulaşmasındaki tüm engeller ortadan kaldırılmalı ve dirençli, sağlıklı bir dünya için çalışılmalıdır. Sağlıklı beslenmenin, gıdanın hayatımızdaki en temel ihtiyaç olduğu, tarımın gıdanın insanlar için, ülkeler için ne kadar stratejik bir öneme sahip olduğu bir kere daha hatırlandı.”

2020’de taze meyve sebze ihracatında yüzde 21, mamulde yüzde 8’lik artış 

Uçak, tarım sektörünün pandemi sürecini, geçtiğimiz yılın Mart-Mayıs aylarında devletin aldığı tedbirlerin de katkısıyla avantaja çevirerek, bazı tarım-gıda sektörlerinin ihracatında %25-35 oranlarında artışlar yaşandığını açıkladı.

“2020 yılında Türkiye geneli taze meyve sebze ihracatımızda 2019’a kıyasla %21 artış yakaladık ve 2 milyar 700 milyon ihracat yapma başarısı gösterdik. Meyve sebze mamullerinde ise yine aynı dönemimiz bir önceki yıla göre %8’lik bir artışla 1 milyar 540 milyon dolarlık bir ihracat getirisi sağlandı. Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği olarak 2020 yılında taze meyve sebzede 346 milyon dolar, meyve sebze mamullerinde ise 693 milyon dolar olmak üzere toplam 1 milyar 40 milyon dolarlık ihracat yaptık. 2020 yılı hedefimiz olan 1 milyar dolar ihracatı hedefini de aşmış olduk.”

Dikili Tarım İhtisas OSB ihracata 1 milyar dolar katkı sağlayacak

Hayrettin Uçak, “Dikili Tarım İhtisas OSB’si bölgemiz, üreticilerimiz, ihracatçı firmalarımız için önemli bir avantaj yaratacak. Tarım İhtisas OSB’lerin devreye girmesi ile birlikte, Ege Bölgesi’nden yapılan tarım ürünleri ihracatının Türkiye tarım ürünleri toplam ihracatına 1 milyar dolarlık ilave bir katkı sağlayacağını düşünüyorum. Dikili’de jeotermal seracılık, 2900 dönüm üzerine faaliyet gösterecek. Burada sadece domates değil, çilek, şeftali, kayısı, nektarin, erik başta olmak üzere tropikal meyveler gibi katma değerli ürünler üretilip ihraç edilecek.” diye konuştu.

Gıda güvenliği için “Kullandığımız Pestisitleri Biliyoruz” projesi

Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği’nin 2021 yılında “Gıda Güvenliği”ne dikkati çekmek amacıyla başlattığı ‘Kullandığımız Pestisitleri Biliyoruz’ projesine de değinen Uçak sözlerini şöyle devam etti:

“Proje, ihracat miktarının yoğun olduğu ‘çekirdeksiz sofralık üzüm, kiraz, nar, şeftali, mandalina, çilek, domates, hıyar ve asma yaprağı’ ürünlerine yönelik pestisitlerin üretici aşamasında analiz edilmesiyle ilgili. Bu ürünlerin, üretiminin yoğun olarak gerçekleştiği bölgelerden belirli sayılarda numune toplayarak, akredite olmuş laboratuvarlarda analizi gerçekleştirileceğiz. Analiz sonrası çıkan sonuçlarda, hangi üründe hangi pestisitlerin ne kadar kullanıldığını belirlenecek. Bu sonuçlara göre en büyük pazarımız olan Avrupa Birliği ve Rusya ile 83 milyon vatandaşımızın sağlığı için istenilen MRL (Maksimum Rezidü Limiti) değerlerinin sağlanmasında ne ölçüde başarı sağlandığı, yasaklı olan pestisitlerin kullanılıp kullanılmadığını öğrenebilecek ve bu konuda hem üreticilerimize hem de ihracatçılarımıza gerekli bilgilendirmelerde bulunacağız.”

Üretici bilinçlendirilmeli

Uçak, birçok üründe hasat sırasında yüzde 30’lara varan oranlarda kayıplar yaşandığını üreticilere her ürünün hasadı öncesinde bilgilendirme yapılması gerektiğinin de altını çizdi.

“Bu konudaki farkındalık son dönemde biraz daha arttı, bu da sevindirici bir gelişme. İsrafın ve kayıpların önlenmesi amaçlı proje çağrıları artmaya başladı, kurum ve kuruluşların konuya ilgisi ve farkındalığı gözle görülür bir şekilde arttı. Bizim de Ege İhracatçı Birlikleri olarak bu alanda desteklediğimiz projeler var. Bu konuda teknolojiyi yanımıza almak önemli, ama asıl önemli olan eğitim ve bilinçlendirme.”

TAGYAD Başkanı İsmail Uğural, “Tarım Gazetecileri ve Yazarları Derneği (TAGYAD) olarak gerek dünyada gerekse Türkiye’de meyve ve sebze sektörünün artan öneminin farkındayız. Bu çerçevede ülkemizde sektörün önde gelen temsilcileri ile bir araya geldik. Bundan sonra da her vesile ile meyve ve sebze sektörünü desteklemeye devam edeceğiz.” dedi.

Türkiye Yaş Meyve ve Sebze İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Ali Kavak, İstanbul Yaş Meyve ve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Melisa Tokgöz Mutlu, Akdeniz Yaş Meyve ve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Nejdat Sin de sektöre dair değerlendirmelerde bulundu.

TOYOTA’DAN “EZBER BOZAN”ÇILGIN BAHAR KAMPANYASI 

Toyota, kaçırılmayacak indirimler ve “0” finansman oranıyla “çılgın” bir kampanya başlattı… Stoklarla sınırlı olacak kampanyanın ilk haftasında tüm Toyota plazalarda çalışma saatleri akşam 8’e kadar uzatıldı… Corolla modelleri 181 bin 250 TL’den başlayan fiyatlarla satışa sunulacak.

2021 yılının ilk çeyreğine hızlı bir giriş yapan Toyota, 1 Mart tarihinde başlayan kampanyasıyla ezberleri bozuyor. Büyük indirim avantajlarıyla dolu ve çok seçenekli “Çılgın Bahar Kampanyası” ile Toyota Corolla Sedan modelleri peşin ödemelerde 181 bin 250 TL’den başlayan fiyatlar veya 12 aya kadar “0” finansman oranıyla satışa sunuluyor. Kampanya kapsamında diğer Toyota modellerinde de indirimler yer alırken, Toyota plazalara gelenler onlarca “inanılmaz” sürpriz fiyat teklifleri de alabilecekler. Stoklarla sınırlı olan bu kampanyaya özel olarak tüm Toyota plazalar ilk hafta saat 20:00’a kadar açık olacak.

Bozkurt; “Toyota Sahibi Olmak İçin Büyük Fırsat”

Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış A.Ş. CEO’su Ali Haydar Bozkurt, Toyota’nın bugüne kadar olan en cazip kampanyalarından birini daha hayata geçirdiklerini belirterek “Marka olarak daha önce de müşterilerimiz yararına büyük ses getiren çok sayıda özel kampanya yapmıştık. Baharın gelişi ve herkesin morale ihtiyacı olduğunu düşündüğümüz bu günlerde “Çılgın Bahar Kampanyası” ile herkesin dilediği Toyota modeline kavuşmasını hedefliyoruz. Müşterilerimize; teknolojisi, donanımları, sürüş keyfi, ikinci el değeri ve çevreci özellikleriyle öne çıkan modellerimize sahip olmak için büyük bir fırsat sunuyoruz. Böylelikle daha çok kişi Toyota kalitesi ile buluşacak ve Toyota sevdalısı olacak” dedi.

“Filolar da çevreci araçlara yöneldi”

Ocak ayına rekor satışla başladıklarını, Şubat ayında da hedeflerine ulaştıklarını kaydeden Bozkurt “Avrupa emisyon normlarına uygun koşulları taşıdığımız için Toyota olarak avantajlı konumdayız. Özellikle filolarını karbon ayak izini azaltmak amacıyla çevreci araçlarla değiştirmek isteyen kurumlardan büyük talepler alıyoruz. Şu an sadece filo için 28 bin adet sipariş almış durumdayız. Bu yıl CDV modelimiz olan Proace City’nin de ürün gamına katılmasıyla tüm segmentlerin yüzde 75’ine hitap ederken, hafif ticari araç pazarında iddiamızı daha da güçlü bir şekilde ortaya koyacağız. Tüm bu veriler ışığında bu yıl düşmesini beklediğimiz pazara rağmen Toyota olarak pazar payımızı artıracağımızı ve daha fazla araç satacağımızı öngörüyorum” şeklinde konuştu.

“Çılgın Bahar Kampanyası” Toyota Sahibi Yapacak

Bahara yeni bir Toyota ile girmek için müşterilerine avantajlar dünyasının kapısını aralayan kampanyada, dünyanın en çok satılan modeli olan Corolla sedan versiyonları 181 bin 250 TL’lik başlangıç fiyatıyla tüm dikkatleri üzerine topluyor. Peşin ödeme yapmak yerine taksitle bir Corolla’ya sahip olmak isteyenlere ise 12 ay 0 finansman oranı seçeneği de sunuluyor. Stoklarla sınırlı bu özel kampanya süresince birçok modelde de indirimler veya “0” finansman oranı seçenekleri yer alırken, bazı Toyota modellerinde de sürpriz avantajlar bulunuyor.

Toyota, “Çılgın Bahar Kampanyası” ile hayalleri kurulan bir otomobile sahip olmak isteyenleri Türkiye’ye yayılmış Toyota Plazalara bekliyor.

TOYOTA GAZOO Racing, Finlandiya Arctic Rallisi’nin Ardından Şampiyona Liderliğini Devam Ettiriyor

TOYOTA GAZOO Racing, FIA Dünya Ralli Şampiyonası’nın ikinci yarışında kar ve buzla kaplı etaplardan oluşan Finlandiya Arctic Rallisi’nde mücadele etti. Takımın genç pilotu Uçan Finli Kalle Rovanperä, yarışı ikinci sırada tamamlayarak WRC Pilotlar Şampiyonası’na liderlik eden en genç sürücü unvanını elde etti.

Kendi evindeki yarışta başarılı bir performans ortaya koyan Rovanperä,  aynı zamanda Yaris WRC ile rallinin sonundaki Güç Etabı’nda da en hızlı zamanı elde ederek ekstra puanlar kazandı.

20 yaşındaki Rovanperä ve Co-pilotu Jonne Halttunen, rallinin başından sonuna kadar tempoyu belirleyen isimlerden biri oldu ve ralliyi liderden sadece 17.5 saniye fark ile ikinci bitirdi. Böylece Rovanperä, WRC kariyerinin en iyi sonucunu elde etti.

TOYOTA GAZOO Racing ralli takımından Elfyn Evans da ralliyi beşinci sırada tamamlarken, takım arkadaşı Sébastien Ogier yaşadığı sorunların ardından klasmanda 20. sırayı aldı. Güç Etabı’nda ise dezavantajlı yol pozisyonuna karşın 1 puan kazanmayı başardı.

Bu sonuçlarla birlikte Kalle Rovanperä Pilotlar Şampiyonası’nda liderliği alırken, Toyota ise Markalar Şampiyonası’nda liderliğini sürdürdü.

TGR WRC Challenge Programı pilotu Takamoto Katsuta, son etapta altıncı sırayı alarak Monte Carlo’daki gibi bir kez daha kariyerinin en iyi sonucunu elde etti.

Finlandiya Arctic Rallisi’ni değerlendiren takım kaptanı Jari-Matti Latvala, Rovanperä’nın yüksek performansının altını çizerken, “Hala iki şampiyonaya da liderlik ediyoruz. Bu durumdan memnun olmalıyız ama elbette daha fazlasını istiyorduk. Takımın kendi evindeki rallisi olduğundan dolayı burada kazanmayı hedefliyorduk.” diye konuştu.

WRC’nin yeni lideri Kalle Rovanperä ise ikinci sırayı almasından dolayı oldukça memnun olduğunu ifade ederek, “Son derece zor bir hafta sonu oldu. Gerçekten çok zorladık ve her zaman optimum tempomuzda değildik ama sürekli olarak mücadelenin içerisinde yer aldık. Güç Etabı’nda da sahip olduğumuz herşeyi ortaya koyduk ve buradan gerçekten iyi puanlar aldık. Şampiyonaya ilk kez liderlik etmek ve bu pozisyonda olmak gerçekten güzel. Sonraki yarış benim için farklı olacak, artık tempomuzu korumamız ve istikrarlı olmamız gerek” dedi.

2021 WRC sezonunda üçüncü ayak, takvimde bir başka tamamen yeni yarış olan Hırvatistan Rallisi olacak. 22-25 Nisan tarihlerindeki ralli, başkent Zagreb’in etrafındaki asfalt etaplarda gerçekleştirilecek.

OİB’DEN 7 MİLYAR  DOLARLIK OTOMOTİV PAZARINA SAHİP GÜNEY AFRİKA’YA DİJİTAL TİCARET ATAĞI

 Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB), hedef ülkelerde ihracatı artırmak üzere düzenlediği Otomotiv Dijital Sektörel Ticaret Heyeti programlarına yılda 7 milyar dolarlık ithalatı ve 500 bin adetlik iç pazar büyüklüğü ile Afrika kıtasının en büyük otomotiv pazarı olan Güney Afrika ile devam ediyor. OİB’in Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) desteği ile düzenlediği Güney Afrika Otomotiv Dijital Sektörel Ticaret Heyeti programı, OİB Başkanı Baran Çelik, TİM Başkanı İsmail Gülle ve T.C. Pretorya Büyükelçisi Elif Çomoğlu Ülgen’in açılış konuşmalarıyla başladı.

Programın açılışında konuşan OİB Başkanı Baran Çelik, “Güney Afrika Cumhuriyeti Afrika kıtasının en büyük motorlu araç üreticisi ve ülkede çok sayıda otomotiv firmasının yatırımı bulunmakta. 600 bin adedin üzerinde üretim rakamı ile Güney Afrika Cumhuriyeti hem binek otomobiller hem de ticari araçlarda önemli bir üretici konumunda yer alıyor. Biz önümüzdeki dönemde Türkiye ile Güney Afrika Cumhuriyeti sektör temsilcileri arasındaki işbirliğinin daha da güçleneceğine ve karşılıklı ticaretin de giderek artacağına inanıyoruz” dedi.

Türkiye’den 20, Güney Afrika’dan 40, toplam 60 firma

OİB olarak pandemi döneminde yurtdışına yönelik fuar ve heyet etkinliklerini iptal etmek zorunda kaldıklarını ancak dijital etkinliklere yöneldiklerini söyleyen Çelik, “Bu kapsamda, 2020 yılında Meksika, Almanya ve Birleşik Krallığa yönelik gerçekleştirdiğimiz Dijital Sektörel Ticaret Heyeti programlarımıza, 2021 yılında Vietnam ve Tayland ile başladık. Bugün ise Güney Afrika Cumhuriyeti ile devam ediyoruz. Açılışını yaptığımız ve 2-5 Mart tarihleri arasında yapılacak online ikili iş görüşmeleri ile devam edecek etkinliklerimize Türkiye’den 20, Güney Afrika’dan 40 olmak üzere toplam 60 firma katılım sağlıyor. 2021 yılının bir bölümünde daha dijital fuar ve ticaret heyeti organizasyonlarımız devam edecek. Bu dönemde dijital heyet ve fuarlar konusunda oldukça deneyim kazandık.  Pandemi bitse bile artık bazı heyet ve fuarların online olarak yapılmaya devam edileceğini düşünüyoruz” dedi.

Güney Afrika ihracatında otomotiv öne çıkıyor

Güney Afrika ile Türkiye arasındaki ihracata da değinen OİB Başkanı Baran Çelik, “Türkiye’nin Güney Afrika Cumhuriyetine toplamda 500 milyon doların üzerinde seyreden ihracatında otomotiv endüstrisi öne çıkıyor. 2020 yılı öncesinde 100 milyon doların üzerinde seyreden otomotiv ihracatımız 2020 yılında pandemi etkisiyle 64 milyon dolara geriledi. Otomotiv ihracatımız tedarik endüstrisi ağırlıklı olmakla birlikte ülke binek otomobiller ve ticari araçlarda da Afrika kıtasındaki önemli pazarlarımız arasında yer alıyor” diye konuştu.

“Alternatif pazarların önemi kriz dönemlerinde ortaya çıktı”

“Otomotiv endüstrimiz açısından ihracatımızdan yüzde 75 pay alan AB ülkelerinin önemi yadsınamaz ancak alternatif pazarların önemi özellikle kriz dönemlerinde daha fazla ortaya çıkıyor” diyen Çelik, sözlerini şöyle noktaladı: “Güney Afrika Cumhuriyeti Afrika kıtasının en büyük motorlu araç üreticisi ve ülkede çok sayıda otomotiv firmasının yatırımı bulunmakta. 600 bin adedin üzerinde üretim rakamı ile Güney Afrika Cumhuriyeti hem binek otomobiller hem de ticari araçlarda önemli bir üretici konumunda yer alıyor. Diğer taraftan, Güney Afrika’nın iç pazar büyüklüğü de 500 bin adedin üzerinde seyrediyor ve ülke yine Afrika kıtasının en büyük pazarı konumunda yer alıyor. Ülkenin 7 milyar doların üzerinde otomotiv ithalatı da bulunuyor. Biz bu dijital ticaret heyeti programıyla önümüzdeki dönemde Türkiye ile Güney Afrika Cumhuriyeti sektör temsilcileri arasındaki işbirliğinin daha da güçleneceğine ve karşılıklı ticaretin de giderek artacağına inanıyoruz.”

“Rakamlar potansiyeli ortaya koymakta”

TİM Başkanı İsmail Gülle de, Türkiye’nin 2019 yılında 16 milyar 945 milyon dolar ihracat hacmiyle Afrika’nın toplam ithalatında yüzde 3’lük bir pay alarak kıtanın en büyük onuncu tedarikçisi olduğunu ifade etti. Konuşmasında Afrika kıtası ile ilgili önemli rakamları dinleyicilerle paylaşan Gülle, bu rakamların Türkiye Afrika ilişkilerindeki potansiyeli net bir şekilde ortaya koyduğuna vurgu yaptı.

Gülle şunları söyledi: “Türkiye 2020 yılında Sahra Altı Afrika Bölgesi’ne bir önceki yıla göre yüzde 4,1 artışla 6 milyar dolarlık bir ihracat gerçekleştirdi. 2020 yılında Güney Afrika’ya ihracatımız binde 7 artışla 573 milyon dolar olarak gerçekleşti. Afrika’ya ihracatımızda öne çıkan sektörlerimizi incelediğimizde çelik, kimyevi maddeleri hububat ve otomotiv endüstrisi gelmektedir. Afrika ülkelerine otomotiv sektöründeki ihracatımız 2020 yılında pandemi kaynaklı tüm olumsuzluklara rağmen 1 milyar 434 milyon dolara ulaştı. Bu ihracatın 64 milyon doları Güney Afrika Cumhuriyeti’ne yapıldı. Tüm bu rakamlar otomotiv sektöründe Türkiye-Afrika ilişkilerinde ciddi bir potansiyeli ve gelişme ivmesi olduğunu göstermektedir. Bugün açılışını yaptığımız bu dijital ticari heyeti programının bu ilişkileri daha derinleştireceğine ve geliştireceğine yürekten inanıyoruz.”

“Güney Afrika’da 7 küresel otomotiv markası var”

T.C. Pretorya Büyükelçisi Elif Çomoğlu Ülgen ise yaptığı sunumda şunları söyledi: “Oluşturduğu katma değer, istihdama olan katkısı ve üretim zincirindeki ekonomik aktiviteyi tetikleme gücü göz önünde bulundurulduğunda otomotiv sektörü Güney Afrika Cumhuriyeti’nin önem verdiği bir alan. Otomotiv sektörü Güney Afrika Cumhuriyeti imalat sanayi içerisinde payı en yüksek olan ve ülkede katma değeri en fazla oluşturan sektör. Sektörün ülkenin toplum gayri safi yurtiçi hasılası içindeki payı 2019 yılında yüzde 6,4, toplam imalat sanayi üretimi içindeki katkısı ise yüzde 27,6’ya tekabül ediyor. Ülke ihracatının yüzde 15,5’i de otomotiv sektörü tarafından yapılmakta. Şu anda ülkede 7 küresel otomotiv markasının faaliyeti var. Bu kapsamda 2035 yılına kadar sektörün yol haritasını çizen Otomotiv Sektörü Ana Planı 1 Temmuz 2021 tarihinde yürürlüğe girecek.”

Program, 5 Mart’ta sona erecek…

Dijital sektörel ticaret heyetinin açılış programında,  T.C. Pretorya Ticaret Müşaviri Işıl Demet Karakurt, NAACAM Yöneticisi Renai Moothilal ve Africa House Genel Müdürü Liz Whithouse da Güney Afrika otomotiv endüstrisine dair bilgilendirme sunumu gerçekleştirdi.

Türk ve Güney Afrikalı otomotiv firmaları arasında yapılacak online ikili iş görüşmeleri, 5 Mart Cuma günü sona erecek.

UTİB, ‘DEĞİŞİMİN LİDERİ’ OLMAYA DEVAM EDİYOR, TRENDLERİ TAKİP EDEN UTİB, DEĞİŞİMİN LİDERİ

Yeni trendler hakkında tekstil sektörünü bilgilendirmek amacıyla TC. Ticaret Bakanlığı ve Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) ile WGSN ortaklığında organize edilen ‘Trend Takibi ve Analizi Eğitimi’ online olarak gerçekleştirildi. Dijitalleşmenin trendlere etkisinin konuşulduğu eğitimde doğal, otantik ve az etkili tasarımlara yönelen ilgiye dikkati çekildi.

Ticaret Bakanlığı desteği ile Ekolojik Tekstiller Ur-Ge Projesi kapsamında gerçekleştirilen dördüncü eğitim faaliyeti olan seminere Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Taşdelen Engin, WGSN Live Trend Departmanı Direktörü Kim Mannino ve UTİB üyesi tekstil firmaları katıldı.

‘EKOLOJİK ÜRETİM, ÖNCELİĞİMİZ’

UTİB Başkanı Pınar Taşdelen Engin, Türkiye tekstil sektöründe UTİB’in 2020 yılını 1 milyar doların üzerinde ihracat değeri ile tamamladığını belirterek “Türkiye tekstil sektörü, sadece pazar çeşitlendiren değil aynı zamanda ürün çeşitlendiren bir konuma da yükseldi. Bunun en önemli nedenlerinden biri de Ar-Ge tasarım ve inovasyon kültürünün çalışmalarımızla yaygınlaşması oldu. UTİB olarak da öncelikli hedefimiz katma değeri yüksek ürünlerle ihracatımızı arttırmak” dedi. Sürdürülebilirlik ve çevre dostu üretim anlayışının her geçen gün daha fazla ülkeler ve tüketiciler tarafından desteklendiğini söyleyen Engin, “UTİB olarak, ev tekstil ve giyimlik kumaşlar sektörümüzün ekolojik üretime, çevre dostu ve küresel normlara uygun olması ile dış ticaret gelirlerimizi arttırmamızın mümkün olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle kurguladığımız ve devam ettiğimiz Ur-Ge projesi kapsamında, tekstil sektörümüzün son yıllarda önem kazanan ve yüksek getiri sağlayan ekolojik ve sürdürülebilir üretime yönelmesini sağlayacağız. Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Döngüsel Ekonomi Yaklaşımı’na uyum konularında sektörümüzü ve firmamızı destekleyeceğiz. UTİB olarak değişimi yakalamak konusunda liderlerden biri olduk ve olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

‘KONFORLU ÜRÜNLER ÖN PLANDA’

Pandeminin ve dijitalleşmenin etkisiyle tekstil ve konfeksiyon sektöründe sürdürülebilirlik etkilerinin arttığını ifade eden Kim Maninno da birçok marka ve şirketin tekstil atıklarını yeni ürünlere dönüştürmek için geri dönüşümü üretim faaliyetlerine dahil etmeye çalıştıklarını söyledi. Yeni trendlere konforlu ve sürdürülebilir ürünlerin damga vuracağını altını çizen Mannino, “Yeni jenerasyon, organik ve sürdürülebilir ürünleri tercih ediyor. ‘Ölü stok’ olarak adlandırdığımız artan kumaşları yeni ürünlere ekleyerek değerlendirebiliriz. İlkbahar/yaz 2021-2022 sezonunda konforlu, doğal renkli ve tekrar kullanılabilir ürünler ön planda olacak” ifadelerini kullandı.

Türkiye, Çin’den sonra dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ekonomisi

BM, Dünya Ekonomik Durumu ve Beklentiler Raporu’na göre; gelişmiş ülkelerin ekonomileri geçen sene yüzde 5,6 küçülürken, gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri yüzde 2,5 daraldı. Pandemi dünya ekonomisinde geçen sene yüzde 4,3 küçülmeye neden oldu.

Türkiye ekonomisi, dünyanın pandemi kriziyle geçirdiği 2020 yılını yüzde 1,8’lik büyümeyle geride bıraktı.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Türkiye’nin üçüncü çeyrekte yüzde 6,7’lik büyüme oranıyla G20 ve OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülkelerden biri olduğunu hatırlatarak şöyle devam etti.

“Türkiye ekonomisi son çeyrekte de yüzde 5,9 büyüyerek, küresel salgınla mücadeleyle geçen 2020 yılını yüzde 1,8’lik büyüme oranıyla tamamladı. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin bir araya geldiği G20 ülkeleri arasında sadece Türkiye yüzde 1,8’lik ve Çin yüzde 2,3’lük büyüme oranıyla diğer ülkeler arasında pozitif olarak öne çıktı. Ülkemiz 2020 yılında Çin’in ardından dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ekonomisi oldu. Büyümenin gerçekleştiği kalemler de önemli. Tarım sektöründe yüzde 4,8, sanayi de yüzde 2 artış söz konusu. Uluslararası derecelendirme kuruluşlarının Türkiye ekonomisini analizine göre beklentiler de büyümenin 2020 ve önümüzdeki yıllar için hız kazanacağı yönündeydi.”

Eskinazi, Türkiye’nin 2020 yılında pandemi koşullarına rağmen 169,5 milyar dolar ihracat gerçekleştirdiğine değinerek, bu yılın ilk ayında da 15,5 milyar dolarla tüm zamanların en yüksek Ocak ayı ihracat rakamına ulaşıldığını sözlerine ekledi.

“IMF, Türkiye ekonomisinin 2021’de yüzde 6 oranında büyümesini öngörüyor. Bütün gelişmiş ülke ekonomileri resesyon gerçeğiyle yüz yüze gelirken Türkiye’yle ilgili pozitif büyüme beklentisinde ihracat sektörünün payı büyük. Büyüme rakamlarının en büyük itici gücü ve destekçisi ihracat olmuştur. Pandemide devreye alınan birçok tedbir ve destekle, ticarette geliştirdiğimiz yeni yöntemlerle, dijitalleşme hamlelerimizle ülkemizi dünyadan ayrıştıracak bu pozitif büyüme verisine ulaştık. Hedefimiz yüksek hızlı büyüme değil, yüksek kaliteli sürdürülebilir bir ekonomik büyüme. Türkiye, fiyat istikrarı ve finansal istikrar mücadelesini sürdürürken, üretim ve ihracatı arttırmaya dayalı büyüme stratejilerini, reform adımlarıyla destekledikçe önümüzdeki dönemde bu standardı yakalayabilir. Böylelikle doğrudan yatırımlar ve uluslararası ticaretteki gelişimin önünü daha da açılacak ve artacaktır.” dedi.

Türkiye ekonomisinin 2020 yılındaki performansı şöyle oldu:

-İlk çeyrek: Yüzde 4,5 büyüme

-İkinci çeyrek: Yüzde 9,9 daralma

-Üçüncü çeyrek: Yüzde 6,7 büyüme

-Dördüncü çeyrek: Yüzde 5,9 büyüme

Pandemide, Avrupa’da yeni kamyon satışları %27,3 azalırken, Türkiye’de yeni kamyon satışları %122,9 arttı

Pandemi’nin negatif etkisiyle birlikte Avrupa’da 16 ton üzeri kamyon ve çekici satışları, 2020’de bir önceki yıla kıyasla %27,3’lük düşüşle 198 bin 352 adet olarak gerçekleşti. Ağır ticari araç pazarı, Almanya’da %26, Fransa’da %25,8, İspanya’da %22,1 daraldı.

Türkiye’de, Ağır Ticari Araçlar Derneği (TAİD) verilerine göre, 2020 sonunda 16 ton üzeri ağır ticari araç pazarındaki satışlar 7 bin 300 adetten, 16 bin 270’e yükselerek, bir önceki yıla göre %122,9 oranında arttı. Semi-Treyler araç pazarı ise, bir önceki yılın aynı dönemine göre %197 artışla 7 bin 231 adete ulaştı. Kısaca, 2020’de Avrupa’da yeni kamyon ve çekici satışları %27,3 azalırken, Türkiye’de yeni kamyon ve çekici satışları %122,9 arttı.

Pandemiye rağmen Türk kamyon pazarındaki olumlu gelişmelerin lojistik sektörüne umut verdiğini kaydeden TTT Global Group Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Akın Arslan, şunları söyledi: “Ülkemizde her gün ortalama 450 bin kamyon FTL taşıma gerçekleşiyor. 1.2 milyonu aşkın SRC belgeli kamyon şoförü, ekmeğini buradan yiyor. Türk kamyon pazarının kendine has dinamikleri, pandemide de kendisini gösterdi. Küresel kamyon üreticileri de, Türkiye pazarının ne kadar dinamik ve vazgeçilmez bir pazar olduğunu bir kez daha görmüş oldular. 100 milyar dolarlık Türk lojistik sektörü 2021 yılına umutla girdi. Türk lojistik sektörü, Tırport ile uçtan uça dijital dönüşümünü sağlarsa ve doğru yatırımlarla desteklenirse, 2030 yılında 1 trilyon dolara ulaşabilir” dedi.

Günde 450 bin FTL taşımanın yapıldığı Türkiye’de, kamyonların %95’i şahıslara ait

Türkiye’nin, Avrupa’nın en büyük kamyon pazarına sahip olduğunun altını çizen TTT Global Group Başkanı Dr. Akın Arslan, şunları anlattı:

Ülkemiz, yollardaki 850 bini aşkın kamyonu, 1.2 Milyon SRC belgeli kamyoncusu, 8 bine yakın irili ufaklı nakliye firması ve günlük 450 bin kamyon taşıma trafiği ile Avrupa’nın en büyük kamyon pazarı konumundadır. Türkiye’de kamyonların %95’i şahıslara aittir. Nitekim, 10 yıl önce lojistik firmalarındaki özmal oranı %40’lardayken, bugün bu oran %10’ların altına düşmüştür. Birçok büyük lojistik firmasının özmal kamyonu hiç yoktur. Türkiye’nin en büyük iş hacmine sahip 10 lojistik firmasının ortalama özmal oranı ise, %20’nin altındadır. Gittikçe ağırlaşan ekonomik şartlar, kontrat lojistiği yapan lojistik firmalarını son 10 yıl içinde hızla özmaldan kaçırmıştır. Çünkü, sıfır bir kamyona yaklaşık 100-120 bin Euro yatırım yapılıyor. Navlun fiyatlarının bıçak sırtında olduğu, dönüş yükünün her zaman sorun olarak pusuda beklediği Türkiye’de, kamyon yatırımı yapan birisinin, yatırım geri dönüş süresi 10 yılı geçiyor. Artacak amortisman ve bakım maliyetleri nedeniyle, bu sabredilemeyecek kadar uzun bir süre oluyor. Bu nedenle de, ülkemizdeki kamyonların %95’i şahıslara ait ve 1 milyonu aşkın aile ekmeğini buradan kazanıyor” diye konuştu.

Türkiye’de yollardaki kamyonların %65’i, 11 yaşın üzerinde

Geçtiğimiz yıl olduğu gibi, bu yıl kamyon satışlarında artışın devam edeceğini ve bunun nedenlerinden birisinin de kamyonları yenilemek olduğunu ifade eden TTT Global Başkanı Dr. Akın Arslan, konuşmasına şöyle devam etti:

2021 Ocak ayı verilerine göre, Türkiye’de trafiğe kayıtlı 3 milyon 938 bin 732 kamyonet, 859 bin 670 kamyon bulunuyor. Bunların sadece %14,8’i 0-5 yaş aralığındadır. 2021 başı itibariyle Türkiye’de yollardaki kamyonların %65’i, kamyonetlerin ise %51’i, 11 yaş ve üzerindedir. Oysa, Avrupa Birliği ve İngiltere’deki kamyonların %61’i, 0-5 yaş aralığındadır. Almanya’daki kamyonların ise %82’si, 5 yaşından gençtir. Hızla gelişen çevresel hassasiyetler Türkiye’deki kamyon ve kamyonetlerin yaş gruplarını, Avrupa ile kıyasladığımızda, riskli boyuta getirebilir. Önümüzdeki dönemde, Türkiye’deki kamyonların yenilenmesi sürecinin hızlanacağını ve yeni kamyon pazarındaki satış hacminin artarak devam edeceğini söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.