Ekonomi-teknoloji (firma) haberleri (14.09.2020)

E-Ticarete 1,5 Milyon Yeni Müşteri

Gençler ve çalışan kadınların yoğun ilgisiyle sürekli büyüyen online alışveriş sektörü, son bir yılda yaklaşık 1,5 milyon yeni müşteri kazandı.

TÜİK’in Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması’na göre, 2019 yılında yüzde 34,1 olan, internet üzerinden mal ve hizmet siparişi veren ya da satın alanların oranı 2020 yılında yüzde 36,5’e yükseldi.

500’ü aşkın sanal mağazadan alışveriş yapanlara nakit para ödeyen Avantajix.com’un kurucu ortağı Güçlü Kayral, araştırmanın 16-74 yaş grubundaki 60 milyon kişi üzerinde yapıldığını anımsatarak, “Yüzde 2,4’lük artış 1 milyon 440 bin kişiyi kapsıyor. TUİK’in yüzdelik rakamlarını kişi sayısına çevirirsek, 2019 yılında 20 milyon 460 bin olan e-ticaret müşterisi sayısının 2020’de 21 milyon 900 bine yükseldiği ortaya çıkıyor. Sanal alışveriş müşterilerinin 12 milyon 80 binini erkekler, 9 milyon 820 binini de kadınlar oluşturuyor” dedi.

Kadın Kozmetiğe, Erkek Yemeğe Para Harcadı

TÜİK’in, Türk tüketicilerin internette satın aldıkları ürün ve hizmetleri de araştırdığını kaydeden Kayral, kadın ve erkeklerin en fazla giyim için harcama yaptıklarının ortaya çıktığını söyledi.

Araştırmaya göre, internet üzerinden en fazla sipariş verilen ya da satın alınan ürün grupları; kadınlarda yüzde 68,5; erkeklere ise yüzde 54,2 ile giyim, ayakkabı ve aksesuar oldu.

Kadınlarda giyimi yüzde 31,5’le kozmetik, güzellik ve sağlık ürünleri, yüzde 30,2 ile basılı kitap, dergi, gazete izledi.

Erkekler ise giyimden sonra en fazla yüzde 24,1 ile online yemeğe, yüzde 22,5 ile de basılı kitap, dergi ve gazeteye para harcadı.

Araştırmanın en dikkat çekici yönü ise uzun yıllardır online harcamalarda ilk sırayı alan cep telefonu, bilgisayar, elektronik eşya satın alımlarının, 2020 yılında ilk üç harcama kalemi içerisinde yer almaması oldu.

İnternetten Alışverişin Avantajları

Güçlü Kayral, avantajlarından dolayı her yıl e-ticaret müşteri sayısının önemli sayıda arttığına da dikkati çekerek, şunları söyledi:

“2011’de 5 milyon 40 bin olan internetten alışveriş yapanların sayısı bugün 21 milyon 900 bine yükselmiş durumda. Özellikle çalışan kadınlar ve gençlerin alışveriş alışkanlıklarında dijital alışveriş lehine önemli bir değişim yaşanıyor. Günün 24 saati, dünyanın her yerinden alışveriş yapabiliyorlar. Çarşı, pazar gezmek yerine aradığı ürünün en uygun fiyatlısını birkaç saniye içinde karşılaştırma sitelerinde bulabiliyor; tatilini ve katılacağı etkinlikleri, fırsat sitelerini kullanarak çok ucuza getirebiliyor; ayrıca tüm bu alışverişlerini de Avantajix.com gibi alışveriş yaptıkça para veren siteler üzerinden geçerek ekstra kazançlar sağlıyorlar.”

Ağustos ayında kırtasiye ve kitap harcamaları 2 kat arttı
Uzaktan eğitimin ağustos ayı sonunda başlamasıyla birlikte kitap ve kırtasiye harcamaları da bu yıl bir ay erken yapıldı. Pandemiden dolayı online alışverişlerde yükseliş devam ederken, ağustos ayında internetten yapılan kitap ve kırtasiye alışverişleri geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 126 artış gösterdi.
Pandemi nedeniyle okullar fiziki olarak açılmasa da uzaktan eğitimin başlamasıyla birlikte okula dönüş hazırlıkları bu yıl öne çekildi. BDDK tarafından 2016’da yetkilendirilen, Türk mühendisler tarafından geliştirilen ödeme kuruluşu PayTR’nin verilerine göre ağustos ayında kitap ve kırtasiye kategorisinde internetten alışveriş hacmi, geçen yılın aynı dönemine göre iki kat artış gösterdi. PayTR’nin verilerine göre söz konusu dönemde internetten yapılan kitap ve kırtasiye alışverişleri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 126 artarken, bu yılın mart-haziran aylarını kapsayan pandemi dönemine göre de yüzde 44 artış yaşandı.
Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan PayTR Genel Müdürü Tarık Tombul, şunları söyledi: “31 Ağustos’ta uzaktan eğitimin başlayacağının duyurulmasını takiben, normalde eylül ayında kırtasiye ve kitap kategorilerinde görülen hareketlilik bu yıl bir ay erken başladı. Yine bu dönemde özellikle temmuz ve ağustos aylarında online eğitim kategorisinde yer alan işletmelerden de yoğun başvuru aldık. Günlük 12 başvuru aldığımız günler oldu. Pandemi süreciyle birlikte tüketicilerin internetten alışverişe yöneldiğini gözlemliyoruz. Bu rakamlar bizlere hayatımızın artık pek çok alanında harcamaların dijital ortama kaydığını gösteriyor.”

DOĞU AKDENİZ’DEKİ GERİLİM HAKKANİYET TEMELİNDE ÇÖZÜLMELİDİR
Doğu Akdeniz’de artan gerilim, hakkaniyet temelinde barışçıl bir sonuca ulaşmak için tüm tarafların ivedilikle önkoşulsuz olarak müzakerelere başlama gereğini ortaya koymaktadır.
Doğu Akdeniz’deki bölgesel anlaşmazlık enerji kaynakları sorunu olmanın ötesinde, doğal kaynaklar üzerinde egemenlik ve deniz yetki alanının sınırlandırılması temelinde stratejik bir sorundur.  Bölgedeki enerji kaynakları siyasi sürtüşme ve gerilim kaynağı olarak değil, çok taraflı işbirliği için bir fırsat olarak kullanılmalıdır.
Hakkaniyetli bir çözüm bulmak ve Doğu Akdeniz’i barış ve refah bölgesi haline getirmek için gerilimi azaltmak, tek taraflı eylemlerden kaçınmak, diyalog ve ön koşulsuz müzakereleri başlatmak ihtiyacı vardır.  Doğu Akdeniz’de barışçıl ve uzun vadeli çözüm tüm kıyı devletlerin katılımını gerektirmektedir. “Akdeniz Barışının” (Pax Mediterranea) Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarları dikkate alınmadan başarılamayacağı açıktır.
Temeli Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’na dayanan Avrupa entegrasyonunun tarihi, işbirliğine dayalı ekonomik ilişkiler geliştirilerek anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözülebileceğini göstermiş ve uzun vadeli, sürdürülebilir işbirliklerine ulaşılabileceğini kanıtlamıştır. Aynı yaklaşım Doğu Akdeniz’de de izlenmelidir.
Ege Denizi’nde uzun süredir devam eden ikili anlaşmazlıklar ile Doğu-Akdeniz’deki çok taraflı anlaşmazlıklar ayrı konular olarak değil, bir bütün olarak ele alınmalıdır
Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi’nde uzun yıllardır çözülmemiş anlaşmazlıklar, Güney Kıbrıs’ın 2004’te Annan planını reddetmesine rağmen, adada kapsamlı bir çözüme ulaşılmadan AB üyeliğine kabul edilmesi, bugün Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusu ve doğal kaynakların hakkaniyetli paylaşımı sorunları birbirlerini doğrudan etkilemektedir.
Bu konular ivedilikle başlatılacak bir diyalog süreci çerçevesinde ele alınmalıdır. Bu sürecin ilk adımı olarak da Türkiye ile Yunanistan arasında 2016 yılında kesintiye uğrayan ön keşif görüşmelerinin- anlamlı bir ilerleme sağlamak üzere, herhangi bir ön koşul olmaksızın- yeniden başlatılması gerekmektedir. Üzerinde uzlaşı sağlanamayan tüm ihtilaflar uluslararası hukuk temelinde çözülebilir.
AB sorunun değil, çözümün parçası olmalıdır
Avrupa Birliği’ni mevcut anlaşmazlığın çözümünde daha aktif ve tarafsız bir rol üstlenmeye davet ediyoruz. AB hem üye hem de aday ülkeler için adil ve hakkaniyet temelinde çözüm yönünde etkili liderlik gösterme fırsatına sahiptir.  Bu yaklaşım AB’nin stratejik çıkarlarıyla da uyumludur.
AB’nin dayanışma ilkesi ikili hukuki ihtilafların özel şartlarını ve uluslararası hukuku gölgelememelidir. Üyelik statüsü nedeniyle taraflardan birine koşulsuz destek vermek AB’yi hem adil ve güvenilir bir arabulucu olmaktan yoksun bırakır, hem de çözümden ziyade sorunun parçası haline getirir.
AB Dönem Başkanı Almanya’nın yapıcı arabuluculuk yaklaşımını ve Türkiye ile Yunanistan heyetleri arasında Temmuz ayında Berlin’de yapılan toplantının gerçekleşmesinde gösterilen çabayı destekliyor ve takdir ediyoruz. Bu girişimin uluslararası toplum tarafından daha fazla desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz.
Yaptırımlar veya askeri gerilimin tırmandırılması tehdidi ters etki yaratır ve yalnızca gerginliğin artmasına sebep olur. Gerilimi tırmandırma tehdidinin bir müzakere aracı olarak kullanılmasından kaçınılmalıdır. Mevcut durumdan çıkabilmek için Kıbrıs Türk halkını da içeren kapsayıcı çok-taraflı diplomasi gereklidir. Bu çerçevede, doğal kaynaklara hakkaniyetli erişimi tartışmak için Kuzey Kıbrıs’ın ortak komite kurma önerisi yeniden değerlendirilmeli ve desteklenmelidir.
Türkiye’nin Avrupa Birliği entegrasyon sürecinin etkin olarak işletilmesi gerekmektedir
Mevcut anlaşmazlık Türkiye ve Yunanistan arasındaki uzun zamandır çözülmemiş deniz hukuku sorunlarının, Güney Kıbrıs tarafından reddedilen BM Annan Barış Planı gibi kaçırılan fırsatların sonucudur. Türkiye’nin AB’ye entegrasyonu kapsamında politika yakınsama sürecinin kesintiye uğraması da bu unsurlar arasında önemli bir yere sahiptir.
Doğu Akdeniz’deki tırmanış siyasi anlaşmazlıkların çaresinin “uzaklaş(tır)ma” politikası olamayacağını bir kez daha göstermektedir. Yaptırımlar ve dışlayıcı politikalar güvensizliğin artmasına sebep olarak daha fazla hasara yol açacak; bölgede sürdürülebilir barış, istikrar ve ekonomik refahın sağlanmasına yönelik Avrupa idealleri ve hedefleriyle çelişecektir.
Türkiye-AB arasında köklü bağlar ve bu bağların sosyo-ekonomik kalkınma ve hukukun üstünlüğü üzerinde derin etkileri bulunmaktadır. Bu durum dikkate alındığında üyelik perspektifi içermeyen bir Türkiye-AB ilişkisi modeli Türk iş dünyası nazarında sürdürülebilir değildir. Doğu Akdeniz’de hakkaniyetli çözüme yönelik atılacak somut adımlar Türkiye-AB ilişkilerinin canlandırılmasını sağlayacak ve Türkiye’nin AB uyumuna yönelik reform sürecine ivme kazandıracaktır.
Sorunların üstesinden gelmek için ileri görüşlü politikalar izleme zamanıdır
COVID-19 krizinin sürdüğü bir dönemde hepimizin ortak sorumluluğu, tabii ve fikrî kaynaklarımızı uzun süredir devam eden sorunları aşacak ve barış ve refah kaynaklarına dönüştürecek ileri görüşlü politikalar uygulamak için kullanmaktır.
Brüksel, Ankara, Atina, Berlin ve Paris başta olmak üzere tüm Avrupa başkentleri, öncelikle NATO içerisindeki ittifak ruhunu koruyarak, yenilikçi, hakkaniyetli ve karşılıklı yarar sağlayan çözümlerle zorluk ve anlaşmazlıkları aşmak için diplomatik bilgelikten yararlanmalı, mevcut tüm olumlu imkanlarını kullanmalıdır.

A+ Belgeli Efekt Boyalarla Estetik Hijyenle Buluşuyor

Güçlü teknolojik alt yapısı, yürüttüğü Ar-Ge çalışmaları, tasarım vizyonu, inovatif ürün gamı ve yenilikçi koleksiyonları ile dekoratif efekt boya uygulamalarında boya  sektörüne yön veren SAN DECO, Türkiye’de A+ belgeli tek boya üreticisi olarak hijyen konusunda da liderlik yapıyor. SAN DECO zararlı uçucu bileşenler ve toksik maddeler içermeyen ürün gruplarıyla sağlıktan ödün vermeyen bir estetik sunuyor.

Dekoratif efekt boya alanındaki uzmanlığı ile iç mekanlar için yenilikçi uygulamalar ve yaratıcı çözümler geliştiren San Deco, pandemi süresince hassasiyetin arttığı hijyen konusunda A ve A+ belgeli ürünlerini kullanıcıların beğenisine sunuyor.

San Deco Yurt İçi Satış Müdürü Murat ONUR, San Deco’nun Türkiye’de A+ belgeli ürünlere sahip tek efekt boya üreticisi olarak tüketici sağlığı ve sürdürülebilir çevre hassasiyetiyle üretimlerine devam ettiğini söyledi. Pandemi döneminde evlerin, yaşam alanlarının odak noktası haline geldiğini belirten ONUR, sağlıklı çevreler için ideal bir çözüm olan A+  belgeli San Deco ürünlerin niteliklerini şöyle aktardı:

“ISO 16000 standart serisine göre VOC (Uçucu Organik Bileşikler) emisyon testlerinin sonuçlarına dayanarak (A +, A, B, C) emisyon sınıflarına sahip ürünleri tanımlayan belgelerden A+, ürünün çok düşük hatta neredeyse hiç tehlikeli uçucu bileşen içermediğini ifade eder. Bu kriter kapsamında, yapı ve dekorasyon malzemelerinin insan sağlığına zararlı etkileri karşısında, çevreye saygılı ve iç mekanlarda sağlıklı bir yaşam alanına katkıda bulunan, neredeyse hiç emisyonu olmayan yapı malzemelerine A+ olarak işareti verilebiliyor. San Deco olarak Ar-Ge çalışmalarımızın ürünü olan A ve A+ belgeli ürün gruplarımızla, özellikle pandemi döneminde yüksek iç mekan kalitesi sağlayacak, aynı zamanda birbirinden farklı efekt dokularıyla benzeri olmayan özel doku ve desenler sunan uygulamalar yapıyoruz.”

ONUR, yurt içi ve yurt dışında, evlerin yanı sıra büyük şirketler, ofisler, eğitim kurumları, oteller, ulaşım tesisleri vb. tüm sosyal donatı ve yaşam alanlarında San Deco’nun hava kalitesini koruyan çevre dostu efekt boyalarının büyük ilgi görmeye devam ettiğini belirterek, çevre dostu yaratıcı boya uygulamalarının başta mimarlar ve uygulamacılar olmak üzere estetik arayışında olan tüm kesimlerce tercih edildiğini aktardı.

Dünya genelinde çevre hassasiyeti ile estetiği bir araya getiren efekt boyalara ilginin hızla arttığına işaret eden Murat ONUR, bir Türk markası olarak San Deco’nun yurt dışında efekt boya alanında sahip olduğu gücü Türkiye’ye taşımakta olduklarını ve efekt boya alanındaki öncü uygulamalara devam ederek bu niş alanı çok daha geniş kitlelerle buluşturacaklarını sözlerine ekledi.

San Deco’nun Türk boya sektöründe bir ilk olan A+ belgeli efekt, iç cephe ve astar ürün grupları, kanserojen, mutajen ve üreme için toksik maddeleri içermiyor ve iç hava kalitesine etki bakımından en iyi sınıfta yer alıyor. Ürünler bu özellikleriyle tüm mekanlar için sağlık ve estetiği birarada sunarak güvenli bir iç hava kalitesini garanti ediyor.

Ananas Woodworking’in Yeni Mobilya Koleksiyonu “Docia” İlhamını Doğadan Alıyor…

Endüstri ürünleri tasarımcıları, teknikerler ve teknik el becerisi yüksek marangozlardan oluşan ekibiyle tasarım ve üretim becerisi yüksek bir ahşap atölyesi olarak hizmet veren Ananas Woodworking, doğadaki “dokya” adı verilen kaya formlarından aldığı ilhamla biçimlenen ve iddiası sadeliğinde olan yeni mobilya koleksiyonu “Docia”yı sundu.

Endüstri ürünleri tasarımcıları Çağdaş Cantürk ve Altuğ Toprak liderliğinde İzmir’de kurulan, genç ve dinamik ekibi ile faaliyet alanlarını günden güne genişleten Ananas Woodworking, yeni mobilya serisi “Docia”yı tanıttı. Endüstriyelleşmenin etkisiyle kaybolmakta olan ahşap el işçiliği ve yerel üretim tekniklerinin sürdürülmesine katkıda bulunmayı hedefleyen Ananas Woodworking’in doğada bulunan ve “dokya” adı verilen kaya formlarından ilham alarak tasarladığı ürün grubu, sade çizgileri ile minimalist bir iddia ortaya koyuyor. Malzeme kullanımında tercih edilen Anadolu meşe ise serinin cazibesini en üst noktaya taşıyor.

Yoğun el işçiliği taşıyan “Docia” serisi; tek ayaklı bir masa, mekanın her noktasında konumlandırılabilecek geniş depolama alanları barındıran bir tv ünitesi ve sehpalardan oluşuyor. Tıpkı zaman içerisinde şiddetli sağanaklar ve kuvvetli rüzgarların gevşek yapılı kayaları aşındırmasıyla ortaya çıkan “dokya” formları gibi heybetli ve sağlam bir duruşa sahip olan ürünlerdeki her bir çıta birer taşıyıcı görevi üstleniyor. Tablalarda ise olabildiğince masif blok etkisi yaratılmaya çalışılmış. Yüksek kalite organik yağ uygulanmış Docia masa, meşe ağacı tabla ve etrafı birbirinden bağımsız çıtalardla biçimlenen çember ayaklardan oluşuyor.

TV ünitesinde ise kapak ve gövdede tekrarlı meşe çıtalarla oluşturulan ritmi mobilyanın arka kısmına da taşıyan tasarımcılar, bu şekilde ürünün sadece duvara dayalı olarak değil mekanın ortasında da kullanılabilmesini sağlamış. Böylece tv ünitesi hem mekanı bölme hem de yüksek depolama imkanı sunuyor. Docia orta sehpa ise yaşam alanlarını tanımlı hale getirmenin yanında, ergonomik tasarımıyla kullanım kolaylığı sağlıyor. Benzer niteliklerdeki yan sehpa ise hafifliği sayesinde kolayca taşınabiliyor. Seri içerisinde yer alan ürünler bir araya geldiklerinde ise tıpkı doğadaki kaya oluşumları gibi farklı yüksekliklerdeki organik yapıları andırıyor. Ağacın doğallığı göz önünde bulundurulduğunda, Docia ürünlerinin farklı desenlere ve dokulara sahip olması da kaçınılmaz oluyor.

Mobilya tasarımlarında en kuru ve en dayanıklı ağaçları işleyen Ananas Woodworking, ürünlerin korunmasını ahşap üzerine uygulanan %100 organik ve çevre dostu yağlar ile sağlıyor. Aynı zamanda EN 71-3 (oyuncak güvenliği) standardına sahip olan yağlar, uçucu bileşenler ve formaldehit gibi zararlı kimyasallar içermiyor. Kullanılan yüzey yağı aynı zamanda gıda ile temas edebilecek yüzeyler için sözkonusu olan ve Avrupa’daki yasal gerekliliklere tam uyum sağlayan Eurofins “Fit For Food” sertifikasına da sahip. Yağlarla bitişi yapılan Docia serisi mobilyalara kolayca bakım yapılabiliyor. Yüzey üzerine zımpara işleminden sonra tekrar yağlama rahatlıkla uygulanabiliyor. Bu sayede zamanla kullanıma bağlı oluşacak hatalar, izler ve lekeler kaybedilebiliyor; ürünler uzun ömürlü ve dayanıklı yapılarıyla nesiller boyu kullanılabiliyor.

TCL MOVETIME 40SX Akıllı Aile Saati Türkiye’de satışa çıktı
Dünyanın en çok satan tüketici elektroniği markalarından ve öncü teknoloji şirketlerinden biri olan TCL, MOVETIME 40SX Akıllı Aile Saati’nin Türkiye’de satışa çıktığını duyurdu.
Kullanıcılar, MOVETIME Akıllı Aile Saati ile aile büyüklerinin önemli şeyleri asla unutmadığından emin oluyor. TCL Connect uygulaması üzerinden uzaktan alarm ayarlayarak ilaç saati, doktor randevusu veya diğer aktiviteler hatırlatılabiliyor. MOVETIME Akıllı Aile Saaati, içindeki hareket sensörü sayesinde kullanan aile büyüklerinin ne kadar süre hareketsiz kaldığını anlayabiliyor ve sevdikleri, onlara hareket etmeyi hatırlatabiliyor.
MOVETIME Akıllı Aile Saati özel konumlandırıcı uygulaması sayesinde kullanıcılar aile büyüklerinin güvende olduğunu bilebiliyor. Google haritalarından ve hassas coğrafi konumdan faydalanan saat, kullanıcıların aile büyüğü düştüğünde, kendisini iyi hissetmediğinde veya yolunu kaybettiğinde onlara kolayca ulaşmasını sağlıyor. Ayrıca özelleştirilebilir güvenli bölgeler belirleyerek bu alandan çıkıldığında bildirim gönderiyor ve konum geçmişiyle nerede oldukları takip edilebiliyor. Aile büyükleri, olası bir acil durumda önceden ayarlanan numaralara anında yardım mesajı göndermek için MOVETIME’ın güç tuşuna üç saniye basması yeterli oluyor.
Bu saat ile kullanıcılar, dahili kamerası ve 4.5G bağlantısı sayesinde aile büyükleriyle iletişime geçebiliyor. Bireysel sohbetlerde veya grup sohbetlerinde sesli mesajlar, resimler ve emojiler ile iletişim gün boyunca devam ediyor.
Saat, adım, yakılan kalorileri ve yürünen mesafeyi kaydederek ailedeki yaşı ilerlemiş bireylerinin aktif ve sağlıklı kalmasına yardımcı oluyor. Kullanıcılar TCL Connect uygulaması ile aile büyüklerinin etkinliklerini kolayca görüntüleyebiliyor, onlara destek verebiliyor ve motive edebiliyor. Aynı zamanda uyku monitörü ile uyanma zamanlarını, uyku süresini, uyku döngüsünü, derin uyku ve hafif uykudaki zamanlarını izleyip onların dinlendiğinden emin olabiliyor.

Pfizer Türkiye’ye Covid-19 çalışmalarından dolayı iki ödül birden
Pfizer Türkiye Eğitim departmanının The Stevie Awards For Great Employers, EMEA / Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Bölgesi ‘En İyi İşveren’ kategorisinde bronz ödülünü kazanmasının ardından şimdi de Pfizer Türkiye bünyesinde kurulan Esenlik ve Gelişim Takımı pandemi döneminde çalışanların sağlığı, esenliği ve refahı için geliştirdiği stratejilerle ve aldığı aksiyonlarla Stevie ödüllerinden biri olan International Business Awards ‘En Örnek İşveren’kategorisinde bronz, ‘En Değerli Kurumsal İnisiyatifler’ kategorisinde gümüş ödülün sahibi oldu.
Pfizer Esenlik ve Gelişim Takımı, Covid-19 pandemisinin Türkiye’yi de etkisi altına aldığı ilk günlerde çalışanların sağlığı, refahı ve esenliği için kuruldu. Takım, ‘En Örnek İşveren’ kategorisindeki ödülü Pfizer çalışanlarının sahip olduğu hakları bu dönemde aynı şekilde, hatta daha da genişletilen imkânlarla korumaya devam ettiği çalışmalarıyla aldı. ‘En Değerli Kurumsal İnisiyatifler kategorisindeki ödülü ise “Önde Gelen İşveren” olma misyonu doğrultusunda, çalışanlara keyifli ve esnek bir çalışma ortamını pandemi döneminde de yarattığı çalışmalarıyla sahip oldu.
Pfizer Türkiye İK Lideri Serra Uluışık, şunları söyledi: “Dünyanın en saygın ödüllerinden biri olan Stevie Ödülleri’nin International Business Awards ayağında iki kategoride birden ödül almak şirketimiz adına çok gurur verici. Covid-19 salgınının başından bugüne çalışanların sağlığı, refahı ve esenliğine odaklanan bir çalışma ortamı yaratmak ve bu ortamı sürdürülebilir kılmak önceliğimiz. “Önde Gelen İşveren” olma misyonumuz doğrultusunda, çalışanlarımıza keyifli ve esnek bir çalışma ortamını pandemi öncesinde de yaratıyorduk. Bu nedenle pandemi döneminde evden çalışmaya da hızlı adapte olduk. Başta Esenlik ve Gelişim Takımımız olmak üzere; İnsan Kaynakları, Kurumsal İletişim, pandemi döneminde kurulan Medikal Destek ve Kriz Yönetim Takımlarımızı, çalışanlarımızın bu dönemdeki farklılaşan ihtiyaçlarına cevap verebildikleri için gönülden tebrik ediyorum.”

SEN TÜRKÜLER SÖYLE!

Türkü dinlemeyi ve söylemeyi seviyorsan “Sen Türküler Söyle” albümlerimizde seslendireceğin bir türkü ile sen de yer alabilirsin.
En iyi yorumladığını düşündüğün türkü veya türkülerin stüdyo kaydını gönder! Kınay Production tarafından düzenlenen proje Türküleri seven genç nesilin sesini müzik severlere ulaştırmayı amaçlamaktadır.Projeye Son başvuru tarihi 30 Kasım. Detaylı bilgiye https://www.senturkulersoyle.com web sayfasından edinilebilir.

SALİH DİNÇEL “HAYYAM“ DEDİ HAYYAM RUBAİLERİNE YAPTIĞI BESTELERİ TELEFONA KAYDETTİ,ALBÜM OLDU

Salih Dinçel’in 4.müzik çalışması ve ilk uzunçası “Hayyam” müzik piyasasındaki yerini aldı. 2018 yılında telefona kaydettiği besteleri usta müzisyen Şuayip Yeltan’a dinletmesiyle kayıtlar başladı ve 1,5 yıl süren albüm düzenlemeleri Kınay Production etiketiyle 19 Eylül günü yayınlanacak. Albümdeki şarkıları oluşturan sözler İranlı ünlü filozof ve matematikçi Ömer Hayyam’a, müzikler Salih Dinçel’e, düzenlemeler ise Şuayip Yeltan’a ait.

BU BENİM KENDİMİ TAM ANLAMIYLA TEMSİL ETTİĞİM İLK ALBÜMÜM Albümün tematik bir dünya albümü olduğunu belirten Dinçel: “ Hayyam’ın yaşam sevinci içeren, dünya hayatına dönük farkındalık yarattığını düşündüğüm rubailerini yaşatmak istedik. Albümün tamamı dinleyicide tek ve bütün bir duygu yansıtacak.

Hayalim ise bu albümün bir gün tiyatro, dizi veya filmlerde yer alıp izleyicilerle buluşmasıdır“ dedi.Salih Dinçel, telefonda hatıra olarak kalacağını düşündüğü bu bestelerin albüm olmasını ise düzenlemeleri yapan Şuayip Yeltan’ın evrensel müzik dünyasının gücüne bağladığını belirtti. Dinçel’e göre bu albüm kendisini tam anlamıyla temsil ettiği ilk albüm olma özelliğini taşıyor.

HAYYAM, KARACAOĞLAN, AŞIK VEYSEL, ORHAN VELİ’Yİ YAŞATACAĞIM

Hayyam rubailerine beste yapmakta çok zorlanmadığını belirten Dinçel, ağırlığı ve derinliği olansözlere beste yapmanın daha rahat olduğunu, söz yazmanın zor ve derin bir iş olduğunu, kendini söz yazmada yetkin görene kadar ustaların sözlerine yaptığı bestelere albümlerinde yer vermeye devam edeceğini söyledi.

LANSMAN İNTERNET KONSERİYLE OLACAK

Albümün lansmanının ise pandemi dolayıs