Ekonomi, sağlık, politik, magazin haberler (05.05.2019)

Türkiye’de Instagram, Facebook’u geçti

Araştırmaya göre, Türkiye’de sosyal medya platformları arasında ençok Youtube kulanılıyor.

Instagram ile Whatsapp, iki ve üçüncü sırayı paylaşırken, geçen yıl 1 milyon kullanıcı kaybeden Facebook dördüncü sıraya geriledi.

Türkiye’de sosyal medya platformlarınınkullanma sıklığına yönelik araştırmada, Instagram’ın Facebook’u geçtiğibelirlendi.

İngiltere merkezli global sosyal medyaajansı We Are Social ve Hootsuite’nin “Dijital Türkiye 2019” araştırmasınagöre, Türkiye’de en çok kullanılan sosyal medya platformu yüzde 92’lik oranlaYoutube.

Her 100 internet kullanıcısından 84’ününtercihi olan Instagram ikinci, Whatsapp da yüzde 83’lük oranla üçüncü sıradayer alıyor.

Geçen yıl 1 milyon kullanıcı kaybedenFacebook ise yüzde 82 ile dördüncü sıraya geriledi.

İlk 10 sırada yer alan diğer sosyal medya platformları ise şu şekilde sıralanıyor:

Twitter (yüzde 58), Facebook Messenger(yüzde 57), Skype (yüzde 31), Snapchat (yüzde 31), Linkedin (yüzde 30),Pinterest (yüzde 28).

Geçen yılki araştırmada ilk 10 sıralaması Youtube, Facebook, Whatshapp, Instagram, Facebook Messenger, Twitter, Google+,Skype, Snapchat ve Linkedin şeklindeydi.

500’ü aşkın sanal mağazadan alışverişyapanlara nakit para ödeyen Avantajix.com’un kurucu ortağı Güçlü Kayral, Facebook’ungüç kaybetse de 43 milyon abonesiyle hala Türkiye’deki en büyük sosyal medyaplatformu olduğunu anımsattı.

Instagram’a olan ilginin ise Facebook’agöre daha sade bir arayüz olması; görselliğin öne çıkması ve cep telefonlarındandaha rahat kullanılması nedeniyle arttığını söyleyen Kayral, sonuçta ikiplatformun da Facebook’a ait olması nedeniyle bu farklılıkların bir şirketstratejisi olarak göründüğünün de altını çizdi.

Dijital Türkiye 2019 araştırmasına göre,Türkiye’de 52 milyon kişinin her gün 2 saat 46 dakikalarını sosyal medyaplatformlarında geçirdiklerini anlatan Kayral, şunları söyledi:

“Sosyal medyaya ilgi bu kadar yüksekolunca, bu insanlar, e-ticaret sektörünün öncelikli hedef kitlesi haline geldi.Aynı araştırmaya göre, Türkiye’de 39 milyon kişi e-ticaret müşterisi. Yani halagünün 2 saat 46 dakikasını sosyal medyada geçirip e-ticaret müşterisi olmayan 13 milyonluk bir kitle var. Dijital vitrinlere bakmakla yetinen 13 milyonu, online alışverişin avantajlarını anlatarak sosyal medya aracılığıyla dükkanlaraçekmeyi başarırsak Bilişim Sanayicileri Derneği’ne (TÜBİSAD) göre halen 60 milyar lira olan e-ticaret pazar büyüklüğü 100 milyarı rahatlıkla aşar.”

Kayral, zaman ve yer sınırlamasının olmamasının internetten alışverişin en önemli avantajı olduğunu vurgulayarak, “Ayrıcaçok geniş ürün yelpazesine tek tıkla ulaşılıyor. Sadece Avantajix.com üzerinden10 milyona yakın ürüne ulaşmak, yapılan her alışveriş karşılığında da nakit para kazanmak mümkün” diye konuştu.

Türkiye’nin en köklü ilaç firmalarından Santa Farma 75’inci yılını kutluyor 
Kurulduğu günden itibaren sağlığa sağlıklı hizmeti kesintisiz sunma misyonuyla büyüyen,Türkiye’nin en köklü ve güçlü yerli ilaç firmaları arasında yer alan Santa Farma, 75’inci yılını kutluyor. Hem Türkiye’de hem de dünyada yenilikçi çözümlerle sağlığa erişimi artırmak hedefiyle ilerleyen şirket, yeni ve modern tesisi aracılığıyla dünyanın önde gelen ilaç firmalarının ürünlerinin Türkiye’de üretilmesini sağlamayı hedefliyor.
1944 yılında kurulan, bugün 10 ayrı terapötik kategoride ve bu kategorilerin altında 50 ayrı pazarda toplam 73 ürünle faaliyet gösteren Türkiye’nin en köklü ilaç firması Santa Farma 75’inci yaşını kutluyor. Şirketin 2019 yılında öncelikli hedefleri arasında, hem yerel hem de küresel olma hedefi doğrultusunda mevcut ürün portföyünün değerlendirilmesi, yeni ürünlerle fark yaratmak, yeni coğrafyalara açılmak ve yerel deneyimlerini küresel ölçeğe taşımak bulunuyor.
Yaptığı yatırımlar sonucunda yerli üretimde kendini stratejik ortak olarak konumlandıran Santa Farma, son teknoloji ürünü araçlarla donatılan üretim tesisi ve titiz yaklaşım sergileyen ekibiyle, Türkiye ilaç üretim sektöründe fark yaratan firmalarla ortaklık yapıyor. Şirketin hedefi, yeni ve modern tesisi aracılığıyla dünyanın önde gelen ilaç firmalarının ürünlerinin Türkiye’de üretilmesini sağlamak.
İhracat alanında kendisini yeni pazarlara taşıyan iş ortağı sayısını da hızla artıran şirketin, 80’inci yaşını kutlayacağı 2024 yılı için belirlediği hedeflerin başında ise Türk ilaç şirketleri arasında ihracat şampiyonu olmak geliyor. Diğer şampiyonluk alanı ise ilaç sektöründe Türkiye’nin en beğenilen ilaç şirketi konumuna gelmek. Santa Farma, 75’inci yılı ile hızlandırdığı kültürel dönüşümüyle 2024’e doğru ilerlerken, kurumsallaşma ile aile firması dengesini optimum şekilde koruyan, çalışanları için önde gelen bir işveren markası olmak için çalışmalarını sürdürüyor.
Tek vardiyada 150 milyon kutu üretim kapasitesi
Şirketin 2015 yılı sonunda 150 milyon avronun üzerinde bir yatırımla hizmete açılan üretim tesisi, tek vardiyada 150 milyon kutu üretim kapasitesine sahip. Haziran 2015’te T.C. Sağlık Bakanlığından üretim izni ve GMP (İyi Üretim Koşulları) onay belgesini alan şirket, 2016 yılında da EU-GMP (Avrupa Birliği İyi Üretim Koşullarına Uygunluk) sertifikasını ve Temmuz 2017’de ISO 9001:2015, ISO 14001:2015 ve OHSAS 18001:2007 belgelerini aldı.
Yaklaşık 3 bin m2’lik dört kat üzerine kurulu bir alanda faaliyet gösteren Santa Farma Ar-Ge merkezinde ise tam zamanlı 45 kişi çalışıyor. Bir önceki yıla göre Ar-Ge’ye yaklaşık yüzde 21 daha fazla yatırım yapan ve 2018 yılında cirosunun yaklaşık yüzde 2’sini Ar-Ge faaliyetlerine ayıran Santa Farma, Ar-Ge çalışmalarıyla toplum ihtiyaçlarına cevap verebilecek, ülke ekonomisine katkıda bulunabilecek stratejik ürünler geliştirmeyi hedefliyor.
“Temel değerimiz: Sağlığa sağlıklı hizmet”
İlaç sektörünün yenilik ve farklılık dinamikleri üzerine kurulu olduğunu ve ülke ekonomisi açısından da son derece stratejik bir sektör olduğunu belirten Santa Farma Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Erol Kiresepi; “Herhangi bir terapötik alanda ilk jenerik olabilmek sektörümüz ve ülkemiz için çok değerli. İlaç sektöründe ülkemizi gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarabilmek için Ar-Ge ve inovasyona daha fazla önem vermemizin gerekliliği kaçınılmazdır. Santa Farma olarak, Türkiye’nin küresel bir ilaç Ar-Ge ve üretim merkezi olma hedefine yönelik bir vizyon ortaya koyduk. Tüm yatırım ve hamlelerimizi buna göre planladık. Dilovası GEBKİM OSB’de 80 bin metrekare alana yayılmış üretim tesisi ve Ar-Ge merkezi yatırımımızın arkasında da bu yatıyor. İhracata dayalı büyüme stratejimizin en önemli parçalarından biri bu büyük yatırımları hayata geçirmekti” dedi.

Türkiye’nin En İyi İşvereni üst üste ikinci kez GittiGidiyor oldu
Türkiye’nin öncü e-ticaret sitesi GittiGidiyor, Great Place to Work Enstitüsü tarafından açıklanan “Türkiye’nin En İyi İşverenleri” listesinde geçen yılın ardından tekrar birincilik ödülünün sahibi oldu. 50-250 çalışan kategorisinde üst üste ikinci kez ilk sırayı alan GittiGidiyor, işyerinde çeşitlilik politikası ve uygulamalarıyla fark yarattığı için Diversity Özel Ödülü’ne de layık görüldü.
Her yıl 60’tan fazla ülkede 8 bine yakın işletme ve 20 milyondan fazla çalışanı temsil eden analizlerle dünyanın en geniş kapsamlı kurum kültürü araştırmasını yapan Great Place to Work (GPTW) Enstitüsü, “Türkiye’nin En İyi İşverenleri 2019” listesini açıkladı. Bu yıl 7’ncisi açıklanan, farklı sektör ve çalışan sayısı kategorilerinde 179 şirketin katıldığı değerlendirmenin sonucunda, Türkiye’nin öncü e-ticaret sitesi GittiGidiyor 2018’in ardından üst üste ikinci kez 50-250 çalışan kategorisinde birinci oldu.
Çeşitlilik politikasıyla fark yaratan GittiGidiyor, Diversity Özel Ödülü’nün de sahibi
Great Place to Work Enstitüsü, “En İyi İşverenler” listesinin yanı sıra 6 kategoride verilen özel ödüllerin sahiplerini açıkladı. “Türkiye’nin En İyi İşvereni” seçilen GittiGidiyor, iş yerinde çeşitlilik politikası ve başarılı uygulamalarıyla fark yaratarak son dört yılda üçüncü kez Diversity Özel Ödülü’nü kazandı. GittiGidiyor, aynı zamanda İşveren Markası Özel Ödülü’nde üçüncülük, Best Workplaces for Women Özel Ödülü’nde ikincilik elde ederken; sağladığı sürdürülebilir başarıyla beş yıl üst üste “En iyi İşverenler” listesinde yer alarak “5. Yıl Özel Başarı Ödülü”nü almaya da hak kazandı.
“Eşitlik, çeşitlilik ve güven kültürü kurumsal kimliğimizin temeli”
Elde ettikleri başarıyı değerlendiren GittiGidiyor Genel Müdürü ve eBay MENA Bölge Direktörü Öget Kantarcı, “Eşitlik, çeşitlilik ve güven kültürü kurumsal kimliğimizin temelini oluşturan değerler arasında yer alıyor. Biz her şeyden önce çalışanlarımızın kendilerini geliştirebilmeleri hedefiyle destekleyici bir iş ortamı ve herkesin farklılıklarıyla eşit olabildiği bir çalışma kültürü yaratmak için bu değerleri rehberimiz olarak benimsiyoruz” dedi. Güven duygusu olmadan çalışanların kendilerini iyi hissettikleri, huzurlu bir ortam yaratmanın zor olduğunu belirten Kantarcı, şöyle devam etti: “GittiGidiyor’un sürdürülebilir başarısının temelinde daima en iyiyi hedefleyen, mutlu çalışanlar var.  Her yıl, Great Place to Work Enstitüsü gibi prestijli bir kurum tarafından ödüllendirilmek bizlere gurur veriyor.”
eBay Gelişmekte Olan Avrupa Ülkeleri ve GittiGidiyor Çalışan Deneyimi (İnsan Kaynakları) Direktörü Murat Yüksel ise şöyle konuştu: “Bizler için çalışanlarımızın memnuniyeti, başarımızın en önemli göstergesi. Çünkü biliyoruz ki kurumları başarılı kılan da çalışanlarının özverili emekleri.  Bu bakış açısıyla GittiGidiyor’da attığımız her adımda, ‘insan odaklı’ bir yaklaşım sergiliyoruz.” GittiGidiyor’u başarıya ulaştıran yolda güven kültürünün olmazsa olmazlardan olduğunu vurgulayan Yüksel, “Yalnız yaptığımız işe değil, insana da değer veren yaklaşımımız en büyük güvencemiz. Kurumuna ve birbirine inanan bir ekip olarak her zaman bir adım önde olacağız” diye konuştu.

LOFT VE ALEYNA TİLKİ’DEN YİNE ÇOK İDDİALI BİR REKLAM FİLMİ!

Şarkıları, klipleri ve güçlü yorumuyla adından sıkça söz ettiren,  Türk Pop Müziği’nin en başarılı yeteneklerinden Aleyna Tilki; jean modasına kült parçalarıyla yön veren LOFT’un ikinci kez reklam yüzü oldu!

Kendine özgü tasarladığı buz mavisi rengi ve çift dikişli paça tasarımlarıyla Jean modasına yön veren LOFT; İlkbahar & Yaz 2019 koleksiyonunun reklam kampanyası için başarılı sanatçı Aleyna Tilki ile yeniden iddialı bir reklam filmine imza attı.

LOFT’tan gelen cesaret!

LOFT ’un ikinci kez reklam yüzü olan Aleyna Tilki, cesur sahnelerin yer aldığı 2019 reklam filminde sıra dışı maceralarıyla cesareti ön plana taşıyor. 2019 İlkbahar – Yaz koleksiyonuyla içinden gelen enerjiyi ve devinimi İstanbul sokaklarında seyirciye aktaran Tilki, reklam filmi boyunca farklı zaman dilimlerinde ve farklı mekânlarda LOFT ’un İlkbahar – Yaz modasına yön verecek ürünlerini sergiliyor.

Buz gibi denize daldı!

Serin geçen Nisan ayının başlarında deniz sahnesi çekimlerini dublör kullanmadan gerçekleştiren Aleyna Tilki, buz gibi suya girdi, trafiğe kapatılan Galata Köprüsü’nü at üzerinde geçti. Birbirinden dikkat çekici; özgürlüğü, gücü, özgün olmayı cesaretle birleştiren karelerin yer aldığı reklam filminde Aleyna Tilki ile LOFT’ un uyumu yine göz kamaştırdı.

Günler süren ve sekiz farklı mekan kullanılarak çekilen LOFT X Aleyna reklam filmi yılın en iddialı projesi olarak dikkatleri çekiyor.

KOP KÖSİP 2019 Yılı Projeleri Masaya Yatırıldı 8 Yılda 744 Projeyle 118 Bin Hektar Alan Sulu Tarıma Açıldı.

 Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı Konya Ovası Projesi (KOP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının, 2011-2018 yılları arasında Küçük Ölçekli Sulama İşleri Programı (KOP KÖSİP) kapsamında 681 Milyon TL’lik kaynakla finanse ettiği 744 sulama projesiyle bölge genelindeki 118 bin hektar alan sulu tarıma açıldı.

Aksaray, Karaman, Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Nevşehir, Niğde ve Yozgat’tan oluşan KOP Bölgesinde uygulanan KOP KÖSİP uygulamaları 2019 yılı proje değerlendirme toplantısı Konya’da gerçekleştirildi. KOP Başkanı İhsan Bostancı’nın başkanlığında düzenlenen ve iki gün süren ‘2019 Yılında Uygulanması Teklif Edilecek Projeler’, ‘Proje Usul ve Esasları’ ve ‘Proje Hazırlama Rehberleri’ bilgilendirme toplantısına Aksaray İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Ramazan Altundağ, Niğde İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Ali Nebol, Konya İl Tarım ve Orman Müdürü Seyfettin Baydar, Konya Büyükşehir Belediyesi Kırsal Hizmetler ve Koordinasyon Dairesi Başkanı Mustafa Yazlık ile Karaman, Kırıkkale, Kırşehir, Nevşehir ve Yozgat illerinden KÖSİP uygulayıcı kuruluş temsilcileri katıldı.

KOP İdaresi olarak, 2011-2018 yılları arasında 744 sulama projesine finansman desteği sağlandığını ve karşılığında tüm bölge illerinde toplam 118 bin hektar alanın sulu tarıma kavuşturulduğuna değinen KOP Başkanı İhsan Bostancı, Küçük Ölçekli Sulama İşleri Programı kapsamında uygulanan sulama projelerinin özellikle kırsal-dağlık alandaki vatandaşlara can suyu olmaya devam ettiğini belirterek şunları söyledi:

“681 Milyon TL Kaynakla 118 Bin Hektar Alan Sulu Tarıma Açıldı”

“KOP Bölgesinin öncelikleri arasında yer alan tarım ve sulamaya özel bir önem veriyoruz. Bölgemiz için stratejik öneme sahip konuların başında gelen kuraklıkla mücadele, sulamada etkinliğin ve üretimde verimliliğin artırılması amacıyla mevcut sulama sistemlerinin rehabilitesi ve basınçlı sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması amacıyla başkanlığımızca yürütülen KOP KÖSİP, KOP illeri Valilikleri İl Özel İdareleri ile Konya Büyükşehir Belediyesi ve Konya Tarım ve Orman İl Müdürlüğümüz işbirliğiyle başarıyla uygulanıyor. 2011-2018 yılları arasında KOP KÖSİP kapsamında Aksaray, Karaman, Niğde, Konya, Nevşehir, Yozgat, Kırıkkale ve Kırşehir illerinde toplam 744 sulama projesi hayata geçirilmiş ve toplamda 681 milyon liralık bir kaynak aktarılmıştır. Hayata geçirilen projeler sayesinde 33,6 bin hektarı yeni, 84,4 bin hektarı rehabilitasyon olmak üzere toplamda 118 bin hektarlık geniş bir alanın modern sulama sistemlerine kavuşturulmuştur. Uygulanan projelerle özellikle gelir seviyesi düşük kırsal-dağlık alanlarda çiftçilerimizin modern sulama imkânına kavuşması, katma değeri yüksek meyve ve sebze üretimine yönlendirilmesi sağlanmıştır. KÖSİP’in uygulandığı bölgelerde sulama problemi çözülerek, yöre halkının gelir seviyesi önemli ölçüde artmış, yoğun göçlerin yaşandığı köylerde göç durma noktasına gelmiş ve hatta bazı köylerde ise köylere geriye dönüşlerin yaşandığı gözlenmiştir.”

İki gün süren toplantılarda, 2018 yılında uygulanan projelerin son durumları, 2019 yılında desteklenmesi muhtemel projeler ile bu projelere ilişkin Usul ve Esaslar ile Proje Hazırlama Rehberi hakkında ayrıntılı bilgiler verildiğine dikkat çeken Başkan Bostancı; “Bütün projelerimizde olduğu gibi KÖSİP’in uygulanmasında katkı ve desteklerini esirgemeyen Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Mustafa Varank başta olmak üzere, projelerin uygulamalarında gösterdikleri hassasiyetten dolayı KOP illerimizin Valililerine, İl Özel İdare Genel Sekreterlerimize, Belediye Başkanlarımıza, İl Müdürlüklerimize ve personellerine çok teşekkür ediyorum.” diye konuştu.

İki gün süren toplantılarda, KOP İdaresi tarafından 2019 yılında desteklenmesi muhtemel projelere ilişkin uygulama, teknik ve mali prosedürleri içeren Usul ve Esaslar ile proje üretimi, projelerin uygulanması ile ilgili sorun, çözüm ve önerileri hakkında uygulayıcı kuruluşlarla bilgi alışverişlerinde bulunuldu.

Türk Eğitim Derneği’nden eğitime destek çağrısı
Türkiye’nin eğitim alanındaki en köklü sivil toplum kuruluşu olan Türk Eğitim Derneği, ekranlara gelecek zorunlu yayın çalışmasıyla kamuoyunu başarılı ama maddi imkanları olmayan öğrencilerin eğitimine destek olmaya çağırıyor.
Büyük Önder Atatürk’ün öncülüğünde kurulan Türk Eğitim Derneği, “eğitimde fırsat eşitliği” misyonu doğrultusunda 1928 yılından bu yana on binlerce imkânı olmayan, başarılı gence burs olanağı sağladı.
Cumhuriyet değerlerini sonsuza kadar yaşatacak nesiller yetiştirmek için var gücüyle çalışan Türk Eğitim Derneği (TED), ekranlara gelecek zorunlu yayın çalışmasıyla “eğitim değiştirir” diyerek, kamuoyuna, maddi imkansızlıklar yüzünden aydınlık bir gelecekten mahrum kalan çocuklara destek çağrısında bulunuyor.
Burs verdiği öğrencilere sadece maddi destek sağlamakla kalmayıp, öğrencilerin üniversite sonuna kadar tüm eğitim masraflarını karşılayan Türk Eğitim Derneği’nde öğrenciler eğitim hayatı boyunca destekleniyor, gelişimleri uzmanlar aracılığıyla izleniyor.
Tam Eğitim Bursu
Türkiye genelinde yapılan merkezi sınav ve sonrasında gerçekleştirilen mülakatlarla (ev ziyaretleri) öğrencilerin seçildiği Tam Eğitim Bursu (TEB) ile sadece okul ücretleri değil; cep harçlığı, servis, yemek, kitap-kırtasiye, kıyafet, yatılı ise pansiyon giderleri olmak üzere tüm eğitim masrafları karşılanmaktadır.
Sisteme girmeye hak kazanarak TED Okullarında eğitim gören ve mezun olan öğrencilerin, üniversite eğitimleri boyunca da bursları devam etmektedir. Ayrıca, üniversite öğrencilerinin staj ve kariyer takiplerinin yapıldığı sistemde, mezun öğrencilerin işe yerleşme süreçleri de desteklenmekte ve izlenmektedir. TED Burs Sistemi’nden bugüne kadar yaklaşık 50.000 öğrenci faydalanmıştır.
Tam Destek Bursu
Resmi liselerde eğitim gören maddi olanakları kısıtlı fakat akademik olarak başarılı öğrencilere sağlanan burstur. Öğrencilerin akademik ve psiko-sosyal takibinin yanı sıra, sosyal ve kültürel gelişimlerini destekleyecek nitelikte etkinlikler yapılmaktadır.
Tam Destek Bursu kapsamında;
  • Öğrencinin Liselere Geçiş Sınavından almış olduğu puan göz önünde bulundurularak mülakat aşamasına geçişi değerlendirilir.
  • Türk Eğitim Derneği tarafından mülakatı olumlu değerlendirilen adaylar burs kapsamına alınır.
  • Öğrencilere kitap-kırtasiye, giyim ve cep harçlığı desteği verilir.
  • Akademik desteğin yanında öğrencilere alanında uzman eğitimciler tarafından belirlenen spor ve sanat eğitimleri verilir.
  • Tam Destek Bursu kapsamında yapılacak tüm etkinliklerde öğrencilerin ulaşımı için ücretsiz servis hizmeti sağlanır.
  • Öğrencilerin burs kapsamında bulundukları süre boyunca kültür sanat etkinliklerine (bale, tiyatro, opera, konser vb.) katılımları sağlanır.
  • Alanında uzman kişiler tarafınca verilen seminerler ile öğrencilerin kişisel gelişimleri desteklenir.
  • Tam Destek Bursu kapsamına alınan engelli öğrenciler yukarıda bahsi geçen tüm olanaklardan yararlanır ve buna ek olarak öğrencilere ayrıcalıklı bir servis hizmeti sağlanır.

Destekleme Bursu
Derneğin kuruluşundan bu yana süregelen bir burs sistemi olup ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite öğrencilerinin, cep harçlıklarının karşılanmasına yöneliktir. Türk Eğitim Derneği doğal afetler, terör saldırıları ve maden faciaları gibi olaylardan etkilenen çocukların da hep yanında olmaktadır.

Panasonic’in dayanıklı mobil çözümleri 14. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’nda
Panasonic’in askeri standartlara sahip TOUGHBOOK cihazları, 14. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı IDEF’19’da boy gösterdi. Zorlu mekanlarda faaliyet gösteren savunma sanayiinin mobil bilişim ihtiyaçlarına özel tasarlanan dayanıklı ürünler, her anda ve her koşulda yüksek performans sunuyor.
Panasonic, zorlu şartlara karşı dünyanın en prestijli standartlarına ve sertifikalarına sahip TOUGHBOOK ile savunma sanayiinin kesintisiz mobil çalışma ihtiyacına yönelik çözümler sunuyor. Panasonic Kurumsal Mobil Çözümler, askeri dayanıklılık standartlarına sahip TOUGHBOOK 14. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı IDEF’19’da sektörün beğenisine sundu. Etkinlikte Panasonic’in hem donanım hem de yazılım güvenliği sağlayan TOUGHBOOK serisi ürünleri, askeri mobil bilişim ihtiyaçlarına yönelik yapılandırmalarıyla tanıtıldı.
Panasonic’in TOUGHBOOK markası altında sunduğu mobil çözümleri, modeline bağlı olarak çeşitli IP direnç standartlarıyla suya, toza, titreşimlere ve belirli yüksekliklerden düşmeye dayanıklı olmanın yanı sıra -10 ile +50 veya -29 ile +60 derece arasındaki sıcaklık koşullarında verimli bir şekilde çalışabiliyor. Panasonic’in üçüncü taraf firmalarla gerçekleştirdiği işbirlikleri sonucunda yüksek bilgi güvenliği yazılımları ve uygulamalarıyla güçlendirdiği tam dayanıklı mobil bilişim ürünleri, “askeriye standardı” olarak da bilinen MIL-STD 810G sertifikasına sahip.
Zorlu koşullarda verimlilikten ödün vermiyor
Panasonic TOUGHBOOK zorlu arazi koşullarında bile kullanılabilmesi, uzun batarya ömrü, toz ve suya karşı dayanıklılığı sayesinde savunma sanayii paydaşlarının mobil ve kesintisiz çalışma avantajlarından faydalanabilmesini sağlıyor. Cihazlar, sunduğu tüm yüksek performanslı özelliklere rağmen hafif yapılarıyla ve güneş ışığı altında dahi görülebilen, yağmurlu havada ve eldivenle bile kullanılabilen ekranlarıyla dünyanın birçok ülkesindeki savunma sanayii paydaşları tarafından tercih ediliyor.
Panasonic Türkiye Kurumsal Mobil Çözümler İtalya, Doğu Avrupa ve Türkiye’den Sorumlu Bölge Müdürü Ali Oktay Ortakaya savunma sanayiinin mobil çalışma ihtiyacı hakkında, “Panasonic olarak, güçlü bir savunma sanayii için kullanılan cihazların da bir o kadar güçlü olması gerektiğine inanıyoruz. Pazar lideri olduğumuz dayanıklı mobil çözümler alanında dünyanın en prestijli askeri standartlarına ve dayanıklılık sertifikalarına sahip en yeni ve en gelişmiş ürünlerimizi savunma sanayii paydaşlarına bir kere daha tanıtmaktan mutluluk duyuyoruz. Tüm dünyayı etkileyen dijital dönüşümle hayatımıza dahil olan en önemli ihtiyaçlardan biri olan mobil çalışma yaklaşımının savunma sanayiimizde de yer alması için çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz” dedi.
Savunma sektörüne her şeyin en iyisini sunuyor: Panasonic TOUGHBOOK CF-33
Panasonic TOUGHBOOK CF-33, kullanıldığı alan fark etmeksizin, yüksek performans sunuyor. Intel® Core™ i5-7300U vPro™ işlemci teknolojili ürün (3MB Intel® Smart Cache, 2.6GHz’den 3.5 GHz’e kadar, Intel® Turbo Boost Teknolojisi); 8GB RAM (proje bazlı 4 GB veya 16GB), 256GB SSD ile benzersiz bir mobil araç haline geliyor.
İkisi bir arada ayrılabilir bir PC olan CF-33, IP65 derecesi ve MIL-STD 810G seviyesindeki dayanıklılığı ile hem geleneksel TOUGHBOOK tasarım mirasını devam ettiriyor hem de dış mekanda ve zorlu şartlarda kullanım için daha da elverişli hale geliyor. Dizüstü modunda yalnızca 2,76kg ağırlığındaki CF-33, her zamankinden daha mobil şartlara sahip. Yalnızca tabletin ağırlığı ise 1,53 kg.
Verimlilik ve pil ömründe zirvede: Panasonic TOUGHPAD FZ-G1 
Intel® Core™ i5-7300U vPro işlemciye (2.6GHz’den 3.5 GHz’e (Turbo Boost ile), 3MB Intel® Smart Cache) ve Intel® HD Graphics 60 ekrana sahip TOUGHPAD FZ-G1, cihazı kapatmadan batarya değiştirme imkanının yanı sıra 14 saate kadar pil çalıştırma ömrü sunuyor. Windows 10 Pro işletim sistemine sahip Panasonic FZ-G1 tablet 10,1 inç ekran boyutuna sahip. 1920 x 1200 piksel çözünürlükle birlikte 10 parmak kapasitif dokunmatik ekran sunan FZ-G1, bağlantı noktası çoğaltıcı, harici anten bağlantısı ve opsiyonel FLIR termal görüntüleme gibi yapılandırma seçenekleriyle savunma sektörü için kesintisiz ve sorunsuz kullanım sunuyor.
TPM (TCG V2.0 uyumlu Güvenilir Platform Modülü) ve entegre donanım güvenlik kilit yuvasıyla donatılan FZ-G1, IP65 derecesi ve MIL-STD 810G seviyesindeki dayanıklılığının yanı sıra 180 cm’ye kadar yüksekliklerden düşmeye de dayanabiliyor. Ayrıca -29 ile +60 derece arasında da verimli bir şekilde çalışabiliyor.
Boyutuyla her şey göz önünde: Panasonic TOUGHBOOK CF-54
Intel® Core™ i5-7300U vPro™ işlemciye (2.6 GHz’den 3.5 GHz’e (Turbo Boost ile), 3 MB Intel® Smart Cache) ve Windows 10 Pro işletim sistemine sahip Panasonic TOUGHBOOK CF-54, Giriş, Orta ve Premium modelleriyle savunma sanayiinin karşısına çıkıyor. Giriş modelinde 4GB RAM (maks. 16GB) ve 500GB HDD, orta modelinde 4GB RAM (maks. 16GB) ve 256GB SSD, premium modelinde ise 8GB RAM (maks. 16GB) ve 256GB SSD bulunuyor. 14” Active Matrix (TFT) ekranla donatılan CF-54, giriş modelinde 1366 ×768 çözünürlüğe sahip HD ekranla, orta modelinde 1920 ×1080 çözünürlüğe sahip FullHD IPS ekranla, premium modelinde de 1920 ×1080 çözünürlüğe sahip FullHD IPS ekranla birlikte geliyor. Tüm modellerde 10 parmak kapasitif dokunmatik ekran da (1,000cd/m²’ye kadar) bulunuyor.
IP51 derecesine ve MIL-STD 810G sertifikasına sahip CF-54, 76 cm’ye kadar yüksekliklerden düşmeye dayanabiliyor ve -10 ile +50 derece aralığında sorunsuz çalışabiliyor.
Savunma sektörüne özel çok yönlü tasarım: Panasonic TOUGHBOOK CF-20
Panasonic TOUGHBOOK CF-20, sürekli üstün performans temin eden en yeni teknolojilerden. Intel® Core™ i5-7Y57 vPro™ işlemci teknolojili ürün (4MB önbellek, 1.2GHz’den 3.3 GHz’e Intel® Turbo Boost ile), güncel teknolojisi sayesinde daha düşük güç tüketimiyle daha yüksek performans sunuyor. CF-20, fansız tasarımından, Intel® HD Graphics 615, 8GB RAM, 256GB SSD ve bütün içeriklerine sahip Windows 10 Pro işletim sisteminden güç alıyor. Eldivenle kullanıma uygun dokunmatik ekran, özel askeri amaçlar için üretilen Araç Montaj Haznesi ve Masaüstü Giriş Replikatörü ile Panasonic TOUGHBOOK CF-20, tabletin dizüstü bilgisayardan ayrılmasıyla çok daha mobil bir kullanım sunuyor.
Panasonic TOUGHBOOK CF-20, magnezyum alaşıma sahip kasasının yanı sıra IP65 ve MIL-STD 810G seviyesindeki dayanıklılığına karşın dizüstü modunda yalnızca 1,89kg ağırlığındaki TOUGHBOOK, her zamankinden daha mobil şartlara sahip. Yalnızca 950g ağırlığındaki ayrılabilen tablet, standart 2kg’lık ağırlığının altında olmasıyla benzerlerinden ayrılıyor.

Kapadokya Üniversitesi Özbekistan’da Temaslarda Bulundu

Kapadokya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Ali Karasar ve beraberindeki heyet Özbekistan’ın Başkenti Taşkent’i ziyaret ederek bir dizi temaslarda bulundu.

Türkiye Cumhuriyeti Taşkent Büyükelçisi M. Süreyya Er’i makamında ziyaret eden Kapadokya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Ali Karasar ve Kapadokya Üniversitesi Uluslararası Ofis Direktörü Elif Benveniste, üniversitenin Orta Asya coğrafyasındaki faaliyetleri hakkında bilgiler verdikten sonra Taşkent Eğitim Müşaviri Ali Eyüpkoca ile de görüşerek Özbekistan’daki yükseköğretim kurumları hakkında bilgiler aldı.

Özbekistan Milli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Avazjon Marahimov ve yardımcısı Prof. Dr. Rasul Rahmonov ile de görüşmelerde bulunan Rektör Prof. Dr. Hasan Ali Karasar ve beraberindeki heyet, ikili iş birliği sahaları ve araştırma konularında senkronizasyonun ele alındığı bir toplantı gerçekleştirdi.

Deri ve Deri mamulleri ihracatına ‘Sektör Temsilcisi’ dopingi

Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği (EDDMİB), 2018 yılında Türkiye’ye 1.6 milyar dolardan fazla döviz kazandıran Deri ve Deri Mamulleri sektöründe daha fazla ihracat için çalışmalarını sürdürüyor. Geçtiğimiz yıl Yeni Yönetim Kurulu ile birlikte göreve başlayan sektör temsilcilerinin de katkısı ile gelecek yıl yeni pazarlar hedefleniyor.
Çalışmalarımızın meyvelerini almaya başlıyoruz
EDDMİB 2018 yılı Olağan Mali Genel Kurulu’nda konuşan Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Zandar, yeni yönetim olarak göreve geldiklerinden sonraki 1 yıllık dönemde ihracatı artırmak amacı ile birçok faaliyet gerçekleştirdiklerini ve bunun meyvelerini almaya başladıklarını belirtti.
Yeni Pazar Arayışları
“Alt sektörlere yönelik arama konferanslarından, sektörlerimizde verimlilik çalışmalarına kadar birçok faaliyette bulunduk. Yurtdışında ise Ağustos ve Şubat aylarında Moskova EuroShoes fuarlarına katıldık. Ocak ayında ise ExpoRivaSchuh Fuarı’nda yer aldık. 2019 yılında planladığımız deri konfeksiyon ve saraciye sektörlerine yönelik Ticaret Heyetimizin ön çalışmasını başlattık ve Hollanda’ya bir ön heyet gönderdik. Güney Kore’ye gerçekleştirdiğimiz ziyaretin notlarını üyelerimiz ile paylaştık. İhracatımızı artırmak ve yeni pazarlar bulmak için çalışmalarımız tüm hızıyla sürüyor.” şeklinde sözlerini sürdürdü.
Sektörlerin taleplerine ve sorunlarına hızlı çözüm
Geçtiğimiz yıl göreve geldikten sonra EDDMİB organizasyonu içerisinde sektörlere özel konulara eğilen, sorunları çözüme kavuşturmak için çalışan sektör temsilcilikleri oluşturulduğunu ifade eden Zandar, belirlenen temsilcilerin Ayakkabı, Deri Grubu, Konfeksiyon ve Saraciye olmak üzere 4 ayrı sektörde faaliyet gösterdiğini belirtti. Böylece, sektörlerin taleplerine ve sorunlarına daha hızlı çözüm bulduklarını dile getirdi.
Deri konfeksiyon grubuna yönelik İzmir’de yerleşik olan firmalarımıza yerinde ziyaretlerde bulunulduğunu, taleplerin ve bilgileri güncellendiğini aktaran Zandar, önümüzdeki aylarda Ayakkabı, Saraciye ve Tabakhanelere yönelik olarak faaliyetler düzenlenerek, tüm üyelere yerinde ziyaretler gerçekleştirileceğinin müjdesini verdi.

Genel Kurul toplantısının ardından Ayakkabı Sektör Temsilcilisi Erkan Onmuş, Deri Grubu Sektör Temsilcisi Mehmet Sepici, Konfeksiyon Sektör Temsilcilisi Selahattin Güven, Saraciye Sektör Temsilcisi ise Halil Gündoğdu kürsüye gelerek, toplantıya katılan Genel Kurul Delegeleri ve üyeleri dinledi, talepler ve beklentiler ile ilgili notlar aldı.

KOAH hastalarının zatürreye bağlı ölüm riski daha fazla

Türk Toraks Derneği Solunum Sistemi Enfeksiyonları Çalışma Grubu Yürütme Kurulu Üyesi ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı’ nda görevli Prof. Dr. Abdullah Sayıner de bu konu kapsamında özellikle KOAH hastaları için zatürre riskinin çok fazla olduğundan ve bağışıklanmanın öneminden bahsetti.
Aşı haftası kapsamında zatürre hastalığına karşı önlem almanın önemini vurgulayan Prof. Dr. Abdullah Sayıner, KOAH (Kronik Obstruktif Akciğer Hastalığı) gibi kronik hastalığı olanların  zatürreye  sebep olan pnömokok bakterisinden korunmaları gerektiğini söyledi. Kalıcı bir akciğer hasarıyla seyreden bir hastalık olan KOAH hastalarında zatürre, yüzde 50-200 oranında daha yüksek olasılıkla ölüme neden oluyor.
Hastalıklardan en etkili korunma yolu aşılanma
Birçok enfeksiyon hastalığında olduğu gibi zatürreden en önemli korunma yönteminin aşılanma olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Abdullah Sayıner, bağışıklama konusunda önemli bilgiler paylaştı: “Bağışıklama, bağışıklık sisteminin çeşitli mikropları daha kolay tanımasının sağlanması ve önceden o mikroplara karşı savunma sisteminin hazır hale getirilmesidir. Bağışıklık sistemimiz, mikropla bir kez tanıştıktan sonra nasıl bir yapısı olduğunu anlar ve belleğinde gerekli hazırlıkları yapar, dolayısıyla ikinci ya da üçüncü kez karşılaşılacak olursa mikrobun vücutta ilerlemesine, çoğalmasına izin vermeyen bir savunma yanıtı oluşturulmuş olur. Bu aşının içindeki o mikroba özgü, küçücük, sıklıkla protein içeren parça mikrobun tamamı olmadığı için kendi başına hastalık yapamaz. Yalnızca vücudun o mikrobu daha sonra tanımasını sağlar.”
Zatürrenin oluşması için iki koşul gerekli
Akciğerlerin enfeksiyonu ya da iltihabı olarak bilinen zatürrenin oluşması için iki koşul olması gerektiğinden bahseden Prof. Dr. Abdullah Sayıner, bu iki koşulu şöyle açıkladı: “Zatürre oluşturan koşullardan biri yüksek miktarda mikroba maruz kalmaktır. Mikropların normal şartlarda akciğerlere inmesi, solunum yollarındaki öksürük gibi savunma mekanizmalarıyla çok zordur. Buna karşılık, birinin yüzümüze öksürmesinde olduğu gibi yüksek miktarda mikroba maruz kalındığında ya da savunma mekanizmalarımızda bozulma olduğunda, mikrop, akciğerlere ulaşabilir. Örneğin sigara içenlerde, solunum yollarının yüzeyindeki hasar nedeniyle, mikroplar daha kolay tutunabilir ve akciğerden temizlenmeleri daha güç olur. Ya da daha genel anlamda bağışıklığın baskılandığı kanser tedavisi, kortizon kullanımı gibi durumlarda vücut, mikroplara karşı yeterli savunmayı oluşturamaz. Bu durumlarda mikropların akciğere yerleşip orada çoğalması ve iltihap oluşturması mümkün olabilir.”
Zatürreden korunmak mümkün
Zatürrenin iki şekilde önlenebilen bir hastalık olduğundan bahseden Prof. Dr. Abdullah Sayıner, bu korunma yollarını şöyle açıkladı: “Zatürreyi oluşmadan önlemenin ilk yolu, sağlıklı bir yaşam için yapılması gerekenlere uymamız; olabildiğince tozdan, dumandan, mikroplu ortamlardan kendimizi korumamız ve iyi beslenmemizden geçer. İkinci yolu ise aşılanmaktır. Zatürreye yol açan mikroplardan ikisine karşı aşı bulunuyor. Birincisi grip aşısı, ikincisi de zatürreye en sık yol açan bakteri olan pnömokok aşısı. Dolayısıyla iki aşı da zatürreyi önlemede önemlidir. Grip virüsü her yıl şekil değiştirdiği için grip aşısını her yıl grip mevsiminden önce (Eylül-Kasım döneminde) yaptırmak gerekir. Pnömokok bakterisi içinse pnömokok aşısı ömür boyu koruma sağlamaktadır. Bu sebeple yalnız bir kez yaptırmak yeterlidir.”
KOAH hastalarının zatürreye bağlı ölüm riski daha fazla
Yalnızca sigara kullanımı durumunda bile zatürre gelişme riskinin yüzde 50-60 oranında arttığını belirtenProf. Dr. Abdullah Sayıner, KOAH hastalarının zatürre için çok daha büyük bir risk altında olduğundan bahsetti: “Kişide sigara dumanına uzun süre yüksek oranda maruz kalma sonucu oluşan akciğerin kalıcı olarak hasarlanması durumu olan KOAH hastalığı varsa, zatürre gelişme riski sağlıklı insana göre iki ila yedi kat daha yüksek oluyor. Zatürre gelişme durumunda ise KOAH hastaları, diğer insanlara göre yüzde 50 ile 200 oranında daha yüksek olasılıkla ölüm riski altındadır. Hem zatürre gelişme riski hem de gelişmesi durumunda ölüm riski daha fazla olduğu için KOAH hastalarının aşılanması çok büyük önem taşımaktadır. Sık sık bronşit benzeri durumlarla karşı karşıya kalan KOAH hastalarında bu dönemlerde nefes darlıkları, öksürük ve balgam çok artabilmektedir. Dolayısıyla bu iki aşının yapılması, KOAH hastalarının hem yaşam kalitelerini hem de yaşam tehditlerini önemli düzeyde etkileyen bu alevlenmelerin azalmasını sağlayacaktır.”
KOAH hastaları zatürre aşısına ücretsiz ulaşabilir
Sağlık Bakanlığı’nın girişimleriyle pnömokok aşısının toplu alımları yapılması sonucu aşıya ulaşmanın daha kolay olduğunu belirten Prof. Dr. Abdullah Sayıner, kişilerin aşıya ulaşma yollarından bahsetti: “Aile hekimleri, kendilerine başvuran ya da izledikleri zatürre için risk grubunda olan bireylere bu aşıyı ücretsiz olarak yapabiliyor. Bu risk grupları içerisinde 65 yaş ve üstü sağlıklı bireyler, kronik hastalığı olan diyabet ve böbrek hastaları ve KOAH hastaları gibi gruplar var. Bunun yanı sıra hastalar birçok üniversite ya da devlet hastanesindeki aşı polikliniklerinde de bu aşıları yaptırabilir.”
Aşıların daha sağlıklı ve uzun hayatlar sürmek için çok önemli olduğundan bahseden Prof. Dr. Abdullah Sayıner, aşıların zararlı olduğu algısının tamamen yanlış olduğunu vurguladı: “Her ne kadar çeşitli kaynaklarda aşıların zararları olabileceğine ilişkin savlar öne sürülüyorsa da bu tamamen yanlış bir algıdır. Şimdiye kadar aşıların genel olarak insanlara zararlı bir etkisi olduğuna ya da olacağına ilişkin elimizde kanıtlanmış bulgular yoktur. Aksine, aşılar sayesinde pek çok enfeksiyon hastalığı ortadan kaldırılmış ya da dünya için ciddi bir tehdit olmaktan çıkmıştır.”

OİB, otomotivde yılın yenilikçi tasarımlarını ödüllendirecek

 Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği’nin (OİB) sektörde katma değerli ürün ve teknolojileri geliştirmek amacıyla 9-10 Mayıs tarihlerinde Sabancı Üniversitesi’nde gerçekleştireceği Otomotivin Geleceği Tasarım Yarışması’nda ödüller, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın katılımıyla sahiplerini bulacak.

 “Otomotivde Dijital Dönüşüm” temasıyla düzenlenecek etkinlikte, başarılı proje sahipleri 250 bin TL ödül, yurtdışında eğitim ve İTÜ Çekirdek Erken Aşama Kuluçka Merkezinde projelerini geliştirme hakkı kazanacak.

Türkiye ekonomisinin 13 yıldır üst üste ihracat şampiyonu olan otomotiv sektöründe katma değerli ürün ve teknolojilerin geliştirilmesini amaçlayan Otomotivin Geleceği Tasarım Yarışması, 9-10 Mayıs tarihlerinde Sabancı Üniversitesi’nde gerçekleştirilecek. Türk otomotiv endüstrisinin tek koordinatör birliği olan Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) tarafından Ticaret Bakanlığı desteği ve Türkiye İhracatçılar Meclisi koordinatörlüğünde bu yıl 8. kez düzenlenecek olan yarışma, “Otomotivde Dijital Dönüşüm” temasıyla sektörün geleceğine ışık tutacak.

Yılın en yenilikçi tasarımlarına ödüllerin verileceği, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın katılımıyla gerçekleştirilecek olan etkinlikte, birbirinden başarılı konuklar teknoloji ve buna bağlı olarak gelişen mobilite kavramının otomotiv sektörüne yansımasını, dijitalleşmenin sebep olduğu hızlı gelişmeleri ve yenilikleri de paylaşacak.

İlk gün finalist sunumları ve ödüllerle renklenecek

Serdar Kuzuloğlu’nun sunumuyla düzenlenecek etkinliğin ilk günü olan 9 Mayıs’ta yarışmaya en çok proje gönderen Üniversite ve Ar-Ge Merkezi Ödülleri ile İNOVALİG ödülleri dağıtılacak. Bosch-Türkiye ve Ortadoğu Direktörü Steven Young “Otonom Araçlara Giden Yol ve Dijitalleşme” ve Sabancı Üniversitesi Finans Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Özgür Demirtaş da “Bilim, Ekonomi, Gelecek ve Blockchain” konulu birer konuşma yapacak. Ayrıca Türkiye’nin Otomotivde Dijital dönüşümü konulu panelin yanında, finalist projelerin girişimci sunumları ve oylamalar olacak. Otomotiv ve teknoloji şirketlerinden startup’lara, melek yatırımcılardan teknokentlere, üniversitelerden nihai tüketicilere kadar pek çok alandan temsilci bir araya gelerek iş birliği ekosistemine yönelik görüşme fırsatı da yakalayacak.

TOGG CEO’su Karakaş, Türkiye’nin Otomobili Projesi’ni anlatacak

Etkinliğin ikinci günü olan 10 Mayıs’ta ise yerli otomobil konusunda tüm gözlerin çevrildiği Türkiye’nin Otomobil Girişim Grubu (TOGG) CEO’su M. Gürcan Karakaş bir konuşma yapacak. “Türkiye’nin Otomobili Projesi ve Otomotiv Ekosisteminin Dönüşümü” konulu bir konferans verecek olan Gürcan Karakaş, yerli otomobil üretimi konusundaki detayları açıklayacak. Yine, Oyak Renault Genel Müdürü Antoine Aoun’in de konuşma yapacağı etkinliğin 2. Gününde, Levent Erden ve Serdar Kuzuloğu da “Girişimci Kafası” konulu bir sohbet gerçekleştirecek.

Toplam 250 bin TL para ödülü dağıtılacak

OİB’in, sürücüsüz, yapay zekaya sahip, birbiriyle bağlantılı ve elektrikli araçların kullanımının giderek yaygınlaştığı bir çağda Türkiye’nin sadece üretim değil, aynı zamanda Ar-Ge, Yenilik ve Tasarım Merkezi olma vizyonuyla imza attığı yarışmada, kazananlara toplam 250 bin TL ödül dağıtılacak. Yarışmanın birincisi 70 bin TL, ikincisi 60 bin TL, üçüncüsü 50 bin, dördüncüsü 40 bin TL ve beşincisi de 30 bin TL ödül alacak. Dereceye girenler Ticaret Bakanlığı desteğiyle iki yıl süresince yurtdışında eğitim görmeye hak kazanacak. OİB, ayrıca nakdi ödüllere ek olarak dereceye giren projelerin İTÜ ARI Teknokent iş birliğinde kuluçka merkezinde geliştirilmesine de destek olacak.

Nazik bir temizlik ve geliştirilmiş kişisel rahatlık

 Tasarımcı Christoph Behling tarafından yenilikçi teknoloji ile renove edilenGeberit AquaClean Sela, nazik ve samimi bir temizlik için kişisel rahatlığa önem vererek yeniden tasarlandı. Uzaktan kumandası ile istenilen fonksiyona kolayca ulaşılabilen her kullanımdan önce ve sonra kendi kendini temizleyen, anlık ısıtıcısı sayesinde istediğiniz zaman suyunu ısıtan akıllı klozet AquaClean Sela, kullanıcısını bambaşka bir deneyimle tanıştırıyor.

 İsviçreli sıhhi tesisat devi Geberit, AquaClean Sela’yı zamansız ve minimalist bir tasarımla renove ederek bir kez daha piyasaya sürdü. Tasarımcı Christoph Behling tarafından yeniden tasarlanan yeni akıllı klozet Sela, hemen hemen her banyo ortamına uyan zarif ve şık tasarımıyla banyoları bir sanat eserine dönüştürüyor. Nazik, samimi bir temizlik ve geliştirilmiş kişisel rahatlık duygusuyla tasarımını daha da güçlendiren yeni nesil ürün, en yüksek kalite standartlarını bir arada sunuyor. Tasarımına eklediği WhirlSpray taharet teknolojisine ek olarak sesiz deşarj sağlayan TurboFlush teknolojisiyle de Sela, mükemmel hijyenin ismi oluyor.

Kuru üzüm ihracatı 365 milyon dolara ulaştı

Türkiye’nin geleneksel ihraç ürünlerinden çekirdeksiz kuru üzümde başarılı bir sezon yaşanıyor. Ortalama ihraç fiyatı 2 bin doları aşan kuru üzüm ihracatı yüzde 20’lik artışla 365 milyon dolara ulaştı.

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Birol Celep, 1 Eylül 2018 tarihinde başlayan 2018-19 sezonunda, kuru üzüm ihracatının 20 Nisan tarihi itibariyle geçtiğimiz sezonun aynı dönemine göre miktar bazında yüzde3’lük azalışa karşılık, değer bazında yüzde 20’lik artışla 365 milyon dolara ulaştığını dile getirdi.

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği’nin Ege İhracatçı Birlikleri’nde 2018 yılı olağan mali genel kurul toplantısında konuşan Celep, Kuru incir ihracatının yüzde 20’lik azalışla 180 milyon dolar, kuru kayısı ihracatının ise; yüzde 4’lük gerilemeyle 193 milyon dolar olarak kayıtlara geçtiğini kaydetti.

Kuru meyve ihracatının yüzde 61’i Ege Bölgesi’nden

2018 yılında Türkiye Geneli Kuru Meyve ihracatını da özetleyen Celep, “Kuru meyve ihracatımız miktar bazında yüzde 4’lük artışla 510.588 ton, değer bazında ise yüzde 8,5 oranında artışla 1 milyar 388 milyon $ olarak gerçekleşti. Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği olarak 2018 yılında Türkiye geneli toplam kuru meyve ihracatının yüzde 61’ini gerçekleştirmiş bulunuyoruz” şeklinde konuştu.

TMO ile işbirliğinde kuru üzümün değerini arttırdık

Kuru meyve sektörünün üç ana ihraç ürünü çekirdeksiz kuru üzüm, kuru incir ve kuyu kayısı ihracatında ve üretiminde yaşanan sorunlara çözüm bulmak için Kuru üzüm, kuru incir ve kuru kayısı ürünleri için ürün Komiteleri kurdukları bilgisini veren Celep şöyle devam etti: “Komitelerimiz hem ticari hem de teknik seviyede toplantılar düzenledi. Lisanslı depoculuk sisteminin kurulması ve Toprak Mahsulleri Ofisi’nin kuru meyve alımı yapması için girişimlerde bulunduk. Tarım ve Orman Bakanımız Bekir Pakdemirli, TMO Genel Müdürü Ahmet Gürdal ve üreticiler ile yakın temas ve işbirliği halinde olmanın önemini her platformda dile getirerek üretici toplantıları düzenledik. Bu yürüttüğümüz çalışmalar sayesinde ürünümüze değer kattık. Hem yurtiçinde hem de yurtdışında yürütülen bilimsel projelere finansal ve teknik destek verdik. Tanıtım çalışmaları ve ticaret heyetleri düzenledik. Gıda güvenliği ile ilgili sorunların çözümü için yayım ve eğitim çalışmaları yaptık. Sektörümüzü ilgilendiren tüm toplantılara katıldık ve yurtdışı işbirliklerimiz sayesinde AB Komisyonu nezdinde yürütülen lobi faaliyetlerinde aktif rol aldık.”

“Çin, Özbekistan gibi rakip üretici ülkelerle rekabet edebilmek için kendi içimizde birlik olmayı başarmamız gerekiyor” uyarısında bulunan EKMİB Başkanı Birol Celep, “Sağlıklı gıdalara olan talebin ve tüketici beklentilerinin gün geçtikçe arttığı, diğer yandan, rekabetin daha da zorlaştığı günümüzde, kuru meyve ihracatının kurallarını değiştirmek ve bu kıymetli ürünlerimizi çok daha profesyonelce pazarlamak için tüm kaynaklarımızı seferber etmek ve bunları etkin kullanmak zorundayız. Dünyanın en büyük üzüm üreticisi ve ihracatçısı olarak üzüm piyasasına alıcıların değil bizlerin yön vereceği, kuru kayısımızın ve kuru incirimizin dünya piyasalarında hak ettiği değeri bulacağı bir sistemi kurabiliriz.Bunun için sektör paydaşları olarak bir arada olmalı, kısa-orta-uzun vadeli stratejilerimizi gözden geçirmeliyiz. Üniversite-sanayi işbirliğini sağladığımız, Ar-Ge, tasarım ve markalaşma gibi konularda adımlar attığımız zaman, inanıyorum ki; sürdürülebilir bir ihracat artışı yakalayacağız ve ürünlerimiz dünya pazarlarında çok daha kıymetli olacak.” diyerek sözlerini tamamladı.

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği’nin olağan mali genel kurul toplantısında 2019 yılı bütçesi ve iş programı da kabul edildi.

Hurda teşviğinde ÖTV matrahlarının 1 Mayıs 2019 tarihinde güncellenmesiyle ilgili OYDER Başkanı Murat Şahsuvaroğlu değerlendirme yaptı. 

 Sektörümüzün içinden geçtiği zor dönemde yapılan bu destek bizlere ümit olmaya devam ediyor.

Sektör dernekleri ile beraber Gelir İdaresi Başkanlığımız ile yaptığımız görüşmelerde sürekli dile getirdiğimiz hurda işlemlerindeki matrahların ÖTV ile eşitlenmesi talebimizin 1 Mayıs itibarı ile başlaması çok önemliydi.

Bu yılın ilk dört ayında bir önceki yıla göre %50’ye yakın kayıp yaşamış olan otomotiv sektörü bu desteklere çok ihtiyaç duymakta.

Tamamen yerli ve milli sermaye sahibi yetkili satıcılarımız şirketlerini ayakta tutmakta oldukça zorlanmaktalar, ancak hem ÖTV-KDV desteği hem de hurda teşvikinin devam ediyor olması otomotiv yetkili satıcılarımız için hayati öneme sahip.

Sektörümüz ihracatı ve istihdamı ile son derece kritik bir öneme sahip, amacımız sektör oyuncularının ayakta kalarak bu dönemi atlatabilmeleri. İnanıyoruz ki yılın ilerleyen dönemlerinde yeni destekler ile satışlar artacak ve yıl beklentilerin üzerinde bir rakam ile kapanacaktır.

Hükümetimizin desteği ve Gelir İdaresi Başkanlığımızın değerli Bürokratlarımızın kaleme aldığı tüm bu destekler için tüm taraflara meslektaşlarım adına teşekkür ediyorum.

ASİMDER BAŞKANI GÜLBEY, KARADENİZİ ERMENİLEŞTİREMESİNİZ…

Uluslararası Asılsız Ermeni İddialarıyla Mücadele Derneği ASİMDER Genel Başkanı Göksel Gülbey, 1 Mayıs işçi bayramı dünyanın her tarafında kutlandığını ancak Artvin’in Hopa ilçesinde bazı grupların düzenlediği mitingde 4 dilde ‘Türkçe, Lazca, Kürtçe ve Ermenice’ 1 Mayıs marşı okumalarına tepki göstererek, Ermenice okumakla Ermeni lobisine mesaj verildiğini iddia etti.

Ermeni lobisinin Karadeniz de yandaşlarını destekleyerek Hemşin Türklerini Ermenileştirmek peşinde olduklarını belirten ASİMDER Genel Başkanı Göksel Gülbey, “Yıllardır Karadeniz bölgesinde özellikle Hemşin Türklerinin üzerine faaliyet yapan Ermenistan Diaspora Bakanlığı ve Avrupa, Rusya’da yaşayan Ermeni lobisi bölgede kurulmuş faaliyet gösteren bazı sivil toplum kuruluşlarına destek vererek gizli planlar peşinde olduklarını defalarca açıkladık. Ermenice kitap, dergi ve videolar yayınlayarak bölgede yaşayan Hemşin Türklerini Müslümanlaşmış Ermeniler olarak gösterme peşinde olan kişiler ve gruplara hep sessiz kalınmıştır. Sadece bölgede yaşayan ve milli düşünceye sahip Hemşin Türklerinin oluşturduğu sivil düşünce platformunca tepki gösterilmiş oynanmak istenen gizli Ermeni lobisi oyunu bozulmuştur. 1 Mayıs işçi bayramı dünyanın her tarafında olduğu gibi Türkiyen’in de çeşitli şehirlerinde kutlanmıştır. Bunlardan biride Artvin’dir. Bu şehrin Hopa ilçesinde yapılan 1 Mayıs kutlamalarında 4 dilde ‘Türkçe, Lazca, Kürtçe ve Ermenice’ olarak 1 Mayıs marşını okumuşlardır” dedi.

Ermeni lobisine 1 Mayıs törenlerinde Hopa’dan mesaj verildiğini söyleyen Gülbey, “Artvin Hopa’da 1 Mayıs kutlamalarını düzenleyen tertip komitesi eğer böyle bir olayı yapmışsalar buna da devlet yetkilileri her hangi bir işlem yapmamışlarsa bölgeyi Ermeni lobisinin faaliyet alanına çevrilmesine az kalmıştır. ASİMDER Genel Merkezi olarak Karadeniz bölgesini ne terörü destekleyen Ermenistan’a nede Dünya’da Türkiye’yi sözde ermeni soykırımı yalanı ile kandıran Ermeni lobisine terk ettirmeyeceğiz” şeklinde konuştu.