Ekonomi haberleri(27.07.2020)

Dünya ticaretine açılan kapı: Lojistik merkezleri

Pandemi sonrası hedef ülkelerde kurulacak lojistik merkezleri 2023 yılı 226,6 milyar dolar ihracat hedefine giden yolda büyük bir rol oynayacak.

Egeli ihracatçılar lojistikte devreye alınacak yeni nesil çözümlerin hem ekonomiye ivme kazandıracağı hem de tedarik zincirini güçlendireceği görüşünde.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi’ye göre korumacılık önlemlerinin pandemiyle birlikte daha da artış gösterdiği bu dönemde lojistik sektöründe her yaşanan gelişme ihracatçıların ve hedef ülkelerle ikili ticaretin lehine olacak.

“Pandemi süresince tedarik zincirinin kırılmasıyla gördük ki global lojistik sistemleri hayati önem arz ediyor. Türkiye’nin dünya geneline hizmet sunan bir e-ticaret merkezi haline gelmesi yolundaki süreci hızlandıracak lojistik merkezlerine ve e-ticarette iş birliklerine ihtiyacımız var. Buna odaklanarak yeni nesil ticaret köprüleri oluşturmalıyız. Ticaret Bakanlığımızın İhracatçı Birlikleri ve lojistik sektörüyle bir araya gelerek hedef pazarlara erişimi kolaylaştıracak, var olan pazarların büyümesini sağlayacak lojistik merkezlerinin bir an önce hayata geçirilmesini istiyoruz. Tedarik üsleri, e-ihracatta hızlı teslimat ve iade maliyetlerinin azaltılmasında da büyük rol oynayacak. Dünyada ilk üçte yer alan Çinli e-ticaret platformuyla da gıda özelinde çok yakın bir zamanda yeni iş birliklerine imza atacağız. Türkiye’nin ilk sanal fuarını başlatan birlik olarak önümüzdeki dönemde de bir çok sanal heyet ve fuar projemiz var. Yurtdışında kurulacak tedarik üslerinin özellikle e-ihracat yapmayı hedefleyen B2B şirketlerimiz için ayrı bir önemi var.”

Hem ulaşım maliyetlerinde hem tedarikte avantaj

Özellikle lojistik anlamda stratejik noktaların seçilmesi gerektiğini vurgulayan Eskinazi, Chicago’yu örnek göstererek Orta Amerika’nın imalat sanayii, lojistik, kara taşımacılığı, depoculuk, demiryolları açısından gelişmiş bir merkezi olduğunu anlattı.

“Türk nüfusunun yoğun olduğu bölgelerin seçilmesi de bir başka stratejik hamle olabilir. Hangi sektörlerden ağırlıklı olarak talep geleceği, bu merkezlerde çalışmak isteyen firmaların sayısı, talep edilen hizmet türleri ve alanın büyüklüğü gibi konuları netleştirmek için üreticilerle temas kurulmalı, firmaların bakış açısı ve ön talepleri için görüş alışverişleri hızlandırılmalı. Lojistik merkezleri hem ulaşım maliyetlerinde hem de tedarikte sağladığı avantajlarla ihracatçılar için dönüm noktası olacak. Öte yandan Türk Ticaret Merkezleri’miz (TTM) ürünlerimizin tanıtılması, depolanması, lojistik ve finansal olarak hizmet vermek ve pazara girişlerini kolaylaştırmak için 7 ülkede faaliyet gösteriyor. TTM’ler ABD, İngiltere, Almanya, İtalya, Rusya, Kenya, BAE’de konumlanmış durumda. En son Dubai’de Ticaret Bakanlığı desteğiyle mobilya sektörüne yönelik bir TTM kuruldu.”

Türkiye lojistik merkezleriyle e-ticaret üssü olma yolunda

Depo, ofis, showroom, lojistik hizmetlerinin yanında satış ve servis desteği de vererek Türkiye’yi çekim merkezi haline getiren TTM’lerin ihracatçılar için bir fırsat olduğunu söyleyen Jak Eskinazi yurtdışı lojistik merkezlerinin daha büyük bir fırsat olduğunu sözlerine ekledi.

“Tedarik zincirinin kapsamının genişletilmesi adına bir sonraki açılımımızın lojistik merkezleri olması lazım. İlerleyen dönemde devlet kapsamına girdiğinde bizim için yurt dışındaki alıcılara daha kolay ulaşılıp, e-ticaretin etkinliğinin daha çok artırılacağı bir sıçrama tahtası olacak. Dünyanın en iyi ürününü de yapsanız eğer profesyonel bir servis ağınız yoksa ürününüzü satamazsınız. Türkiye’nin sürdürülebilir bir ihracat büyümesini yakalaması, 2023 yılındaki 226,6 milyar dolar hedefine ulaşabilmesi, ihraç ürünlerinin rekabet gücünün artırılması için lojistik sektörü ve altyapısının gelişmesi büyük önem taşıyor. Türkiye, taşımacılık sektöründeki yaklaşık 18 milyar dolar cirosuyla dünyada ilk 20 ülke arasında yer alıyor. Bu sistemleri e-ticarete entegre ederek dış ticaretteki lojistik etkinliğimizi artırabilir, maliyet yükünü azaltabilir, ürünlerin pazara ulaşım süresini kısaltabilir, hem e-ticaretten alınan payı hem de dünya pazarındaki konumumuzu güçlendirebiliriz.”

Pandemi döneminde taze meyve sebze ve mamulleri üretimi ve ihracatı fren yapmadı

Pandemi döneminde, tüm dünya ekonomileri küçülüp, birçok sektörde üretim ve ihracat rakamları gerilerken, taze meyve sebze ve meyve sebze mamulleri üretimi ve ihracatında yeni rekorlar kırıldı.

Türkiye, 2020 yılının ilk 6 aylık döneminde, taze meyve sebze ihracatında yüzde 38’lik artışla 1,1 milyar dolara ulaşırken, Meyve sebze mamulleri ihracatı yüzde 8’lik gelişimle 778 milyon dolara çıktı.

Yaş meyve sebze sektörü, pandemi döneminde üretiminin devam etmesinde ve ihracat rekorları kırmasında en büyük desteklerden birini kamu bürokratlarından gördü.

Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, pandemi döneminde sokağa çıkma kısıtlamasının uygulandığı dönemde yaş meyve sebze ve meyve sebze mamullerinin üretimi ve fabrikaların çalışmasına destek veren yaş meyve sebze üretiminin önemli merkezlerinden Kemalpaşa ve Selçuk’taki kamu bürokratlarına teşekkür ziyaretinde bulundu. Başkan Uçak, Kemalpaşa Kaymakamı Kemal Kızılkaya, Selçuk Kaymakamı Ekrem İnci ve Selçuk Tarım ve Orman İlçe Müdürü Mustafa Acargil’e teşekkür plaketi takdim etti.

Uçak: “1 milyar dolar ihracat hedefine emin adımlarla ilerliyoruz”

Pandeminin tüm yoğunluğuyla yaşandığı 2020 yılının ilk yarısında Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği’nin taze meyve sebze ihracatının yüzde 45’lik artışla 137 milyon dolara çıktığı bilgisini veren Başkan Uçak, meyve sebze mamulleri ihracatının ise; 296 milyon dolara ulaştığını, 2020 yılının ilk yarısında Türkiye’ye 433 milyon dolar döviz kazandırdıklarını, 2020 yılı sonu için belirledikleri 1 milyar dolar ihracat hedefine emin adımlarla ilerlediklerini, bu başarıda üretici ve ihracatçılar kadar katkı sahibi bir diğer kesimin kamu bürokratları olduğunu dile getirdi.

Ege Bölgesi’nde yaş meyve sebze üretiminde Kemalpaşa’nın kiraz başta olmak üzere pek çok yaş meyve sebze üretimiyle, Selçuk’un ise öne çıkan şeftali ve nektarin yanında diğer yaş meyve sebze ürünleriyle çok önemli bölgeler olduğunun altını çizen Uçak, “Pandemi döneminde sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu dönemde ürünlerimizin tarlada kalmaması, işletmelerimizin çalışması için yetki kullanan Kemalpaşa Kaymakamımız Kemal Kızılkaya, Selçuk Kaymakamımız Ekrem İnci ve Selçuk Tarım ve Orman İlçe Müdürümüz Mustafa Acargil’den büyük destek gördük. Bu destek sayesinde Kiraz ihracatında Cumhuriyet tarihimizin rekorunu kırdık ve şu ana kadar 212 milyon dolarlık döviz gelirini elde ettik. Sezon sonunda 250 milyon dolara ulaşmayı hedefliyoruz. Şeftali ve nektarin ihracatında ise 75 milyon dolara ulaştık. Değerli bürokratlarımıza bu başarılara destek oldukları için üreticilerimiz ve yaş meyve sebze ve meyve sebze mamulleri ihracatçılarımız adına teşekkür ettik, işbirliğimizin devamını istediğimizi ifade ettik” şeklinde konuştu.

Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, kamu bürokratları yanında Ege Bölgesi’nin önemli meyve sebze mamulleri ihracatçıları Fersan Fermantasyon Ürünleri San. ve Tic. A.Ş., Euro Gıda San. ve Tic. A.Ş., Çiçek Salamura San. Tic. A.Ş. ve Dimes Gıda San. ve Tic. A.Ş. firmalarını da ziyaret etti. Ziyaretlerde Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyeleri Sadık Demircan, Mehmet Kırıcı, Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Üyesi Aydın Elçiboğa, Ege İhracatçı Birlikleri Şefi Gökay Çelikli ve Ziraat Mühendisi Şükrü Ercan Başkan Uçak’a eşlik etti.

Siyah incir dünya pazarındaki yerini almaya hazırlanıyor

Ege’nin önemli tarımsal ürünlerinden siyah incir, başta Almanya, İngiltere, Hollanda, Fransa gibi Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın dört bir yanına ihraç ediliyor.

Kesim tarihi 29 Temmuz, ihracat tarihi ise 30 Temmuz olarak belirlenen siyah incirin raflara yolculuğuna sayılı günler kaldı.

Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak’a göre sektörün zarar görmemesi için üreticilerin ve ihracatçıların kesim ve ihraç tarihlerini dikkate alması gerekiyor.

“Üreticiler bu tarihlere göre ürün hasadını yapmalı, daha sonra ürünlerini ihracata göndermeli. Tüm üreticilerimizin sürdürülebilir bir ihracat için kesim tarihine uyarak, gıda güvenliğini ve insan sağlığını önceleyerek büyük bir duyarlılık ve hassasiyet içerisinde üretim yapması gerekiyor. Özellikle siyah incir hassas ve raf ömrü az bir ürün. Dolayısıyla taze olarak gittiği ülke pazarlarında kalite ve tüm özelliklerini koruyarak tüketilmesi gerekiyor. Bu durum yurt dışındaki talepleri etkileyen en önemli unsurlardan biri. 2019’da 20 bin 334 ton taze inciri 51 ülkeye ihraç ederek ülkemize 49 milyon dolar kazandırdık. Taze incir ihracatımızın 43 milyon 376 bin dolarlık kısmını siyah incir oluşturuyor. Siyah incir ihracatında 60 milyon dolara ulaşmayı hedefliyoruz.”

Siyah incir hava kargoyla uçuyor

Uçak, siyah incirin çoğunlukla Avrupa ülkelerine gönderildiğini, pazarı genişletme çalışmalarının devam ettiğini özellikle Uzak Doğu pazarındaki ihracat rakamlarını artırmak için yoğun mesai yaptıklarını sözlerine ekledi.

“Dünyanın en kaliteli inciri Türkiye’de yetişiyor. Geçtiğimiz sene 17 milyon dolarla Almanya, 5 milyon dolarla İngiltere ve Hollanda, 3 milyon dolarla Avusturya, 2 milyon dolarla Fransa, Rusya ve Hong Kong olmak üzere toplamda 45 ülkeye siyah incir gönderdik. İhracatımız 2019’da yüzde 22 artış gösterdi. 2018’de 14 bin 794 ton olan siyah incir ihracatımız 2019’da 17 bin 697 tona ulaştı. Önümüzdeki dönemde bunu 50 ülkeye çıkarmayı hedefliyoruz. İncirlerimiz en uzak destinasyonlardan bile talep görüyor. Hava kargoyla yapılan siyah incir ihracatımız 2019’da 1 milyon 124 bin dolara ulaştı. Sarı incirin ise kesim tarihi 25 Temmuz, ihracat tarihi 26 Temmuz. Sarı inciri geçen sene 35 ülkeye göndererek 5 milyon 569 bin dolar gelir sağladık. Bu yılki kalite ve verimden de son derece memnunuz.”

Sütten iki kat daha fazla kalsiyum içeriyor

Siyah incirin İngiliz Kraliyet ailesinin mutfağına kadar girdiğini söyleyen Uçak, “Yüzyıllardır alternatif tıpta ilaç yerine kullanılıyor. İçinde C vitamini dışında bütün vitaminler mevcut. Sütten iki kat daha fazla kalsiyum var. Balığın içinde yüksek miktarda bulunan omega-3 ve omega-6’yı bile içerisinde barındırıyor. Tam bir antioksidan deposu. Hücrelerin yenilenmesinden cilt ve kalp sağlığına, beyin ve sinir sisteminin sağlıklı çalışmasından bağışıklık sistemine kadar bin bir derde etki ediyor.” dedi.

Maden STK’larından pandemi sonrası sıkı mesai

2019’da 4,3 milyar dolar dövizi Türkiye’ye kazandıran madencilik, pandeminin en çok etkilediği sektörlerden biri oldu. Sektör son bir buçuk aydır çarkların dönmesiyle beraber toparlanma sürecine girdi.

Maden platformunda yer alan Sivil Toplum Kuruluşları’nın (STK) Başkanları, Ege Maden İhracatçıları Birliği ev sahipliğinde pandemi sürecinin etkilerini, sektörün beklentilerini, sorunlarını ve çözüm önerilerini konuşmak için masaya oturdu, birlik ve beraberliğe devam mesajı verdi.

Madenin tüm ihraç ürünlerinin ham maddesi olduğunun altını çizen Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı Mevlüt Kaya, STK Başkanları olarak sektöre güvenin artırılması ve madenciliğin insan hayatının her alanına dokunan bir sektör olduğunun vurgulanmasında görüş birliğine vardıklarını söyledi.

“Türkiye, Mart ayının sonlarına doğru pandemiyi hissetmeye başladı. Biz ise ihracatımızın %50’sini gerçekleştirdiğimiz Çin’in kitlenmesi nedeniyle bunu 3 ay öncesinden hissettik. Ciddi bir çaba göstererek en az hasarla bu süreci atlatmak için mücadele ettik. Aynı zamanda kısa çalışma ödeneği, kamu bankalarının çok düşük rakamlarla kredi olanakları, Eximbank’ın mevcut kredileri ötelemesi gibi destekler sektöre gerçekten nefes aldırdı. Son bir buçuk aydır çarkların yavaş yavaş dönmeye başlamasıyla pandemi döneminde yerli ve milli ürünlerin önemi daha çok fark edildi. Sektörümüzün daha da güçlü bir şekilde canlanması için, hedeflerimize daha sağlam adımlarla ulaşmak için takım ruhuyla hareket ederek yenilenmeli ve tazelenmeliyiz. Yeni normalle birlikte yeni bir atılım dönemine başlıyoruz. Çevreye duyarlı, dünya standartlarında madencilik yapabilen kapasitemiz, insan kaynağımız, teknolojimizle her bir insanımızın sesine kulak kabartarak dün olduğu gibi yarın da el ele omuz omuza çalışarak ortak akılla üretmek şiarımız olacak.”

Yeni maden kanunu çağrısı

Şu anda yürürlükte olan ve yıllar içinde yapılan onlarca değişiklik ile yıpranmış Maden Kanunu’nun her maddesinin madenciliğin önünde bir engel olarak durduğundan bahseden Kaya, sektörün önünü açacak ve büyütecek yeni bir maden kanunu çalışmalarının hız kazanmasını istediklerini söyledi.

“Ülkemiz yeraltı kaynaklarının, yer bilimleri öğretileri temelinde çevreye duyarlı bir şekilde üretilerek ekonomiye kazandırılması, istihdamın artırılması, kaynaklarımızı günümüz koşullarının yanı sıra gelecek nesillere de aktarılması öncelikli hedefimizdir.

Bu hedef doğrultusunda, hazırlanacak yeni Maden Kanunu Çalışmalarında tüm sektör STK’ları olarak imza altına aldığımız bir metin var;

√ Yeraltı kaynaklarımızın korunarak ruhsat güvencesinin sağlanması, Kanunun amaçları arasında yer almalı,

√ Medencilik sektöründen elde edilen devlet gelirinin artırılması için, sektörden alınan vergi ve devlet hakkının artırılması yerine, yatırım ve üretimi artıracak, istihdamı artıracak düzenlemeler olmalı,

√ Ruhsat düzenlendikten sonra, diğer kurum ve kuruluşlar tarafından getirilecek olası kısıtlamalar karşısında, Maden Kanununda, ruhsat hukukunu koruyan ve olası dış etkilere karşı ruhsat güvencesini kesin olarak sağlayan düzenlemeler sağlanmalı,

√ Maden üretimi ile doğrudan ilgisi olmayan, yükleme, tesis/fabrika maliyetleri, ihracat giderleri gibi kalemlerden Devlet hakkı alınması önlenmeli,

√ Uluslararası uygulamalarda olduğu gibi ulusal maden kaynak rezerv raporlama sisteminin, yatırımcının ihtiyacına bağlı olarak borsada işlemleri, banka kredisi gibi benzeri durumlarda işletilmesini sağlayarak zorunluluk olmaktan çıkarılmalı, dünya ülkelerindeki gibi gönüllülük esasında olmalı

√ Orman arazi izin bedellerine getirilen yüzde elli indirimin, bir defaya mahsus olmak üzere on yıl boyunca tüm ruhsatlara uygulanarak haksız rekabetin önüne geçilmeli,

√ Kanunun Uygulanmasına dair Yönetmeliğin, üretim teknolojisinden kullanım yerlerine kadar büyük farklılık gösteren maden grupları ve bentlerine göre ayrı ayrı düzenlenmeli,

√ Ruhsat ve izin işlemleri öngörülebilir sürede sonuçlandırılmalı, süreç şeffaf olmalı,

√ Vergi Borcu yoktur yazısı ve benzeri gibi belge eksikliklerinden dolayı uygulanan ruhsat iptallerinden vazgeçilmeli,

√ ETKB ve MAPEG yetkilerinin artırılarak tek merci tek izin ilkesi güçlendirilerek uygulamaya geçirilmeli,

√ Son yıllarda öngörülemez oranlarda artırılan Devlet hakkı, ruhsat bedeli, orman arazi izin bedeli gibi bedeller yabancı ülkeler baz alınarak makul seviyelere indirilmeli,

√ Valilik, Yerel Belediye ve Köy Tüzel kişiliklerine Devlet Hakkından pay verilerek madenciliğe sahip çıkılması sağlanmalı.”

Madenciliğe ceza, mali yaptırım, diğer bakanlıkların mevzuatı ve bürokrasiden başka bir yükümlülük getirmeyen mevcut Maden Kanunu’nun geçen 34 yıl içinde 4’ü köklü olmak üzere 23 kez değişikliğe uğradığını ifade eden Kaya yeni Kanun çalışmasının tüm bunlardan arındırılarak hazırlanmasının ülkemiz madenciliği için çok büyük öneme sahip olduğunu söyledi.

Ruhsat güvencesi şart

Mevlüt Kaya, ruhsat devri, rödövans, arama ve işletme ruhsatı, ruhsat temdidi, işletme izni gibi işlemlerin eskiden olduğu gibi MAPEG içinde sonuçlandırılması gerektiği görüşünde.

“Hangi kriterlere göre değerlendirildiği, ne kadar sürede izin verileceği, işlemlerle ilgili sonucun bilinmemesi belirsizliği de beraberinde getiriyor. Bu yüzden izin süreçlerinin öngörülebilir ve şeffaf olması lazım. Bir diğer önemli konu ise maden hakları ve ruhsat güvencesinin arttırılması. Yatırımcıyı koruyor ve yatırımcının ruhsat aldıktan sonra yapılan yasal değişikliklerden olumsuz etkilenmemesini sağlıyor. Ruhsat sahipleri ruhsatın alındığı tarihte geçerli olan yasal yükümlülüklerden sorumlu tutuluyor. Günümüzde ürün taahhüdüne girmiş, madene dayalı tesis kurmuş, yatırım yapmış ruhsat sahiplerinin ruhsat güvencesi yok. Bu durum madencilerin ve yatırımcıların sektörden uzaklaşmasına neden oluyor.”

Ruhsat bedeli ve devlet hakkı makul seviyelere çekilmeli

Maden Kanunu’na göre ruhsat sahiplerinden ruhsat bedeli adı altında yüksek bedeller talep edildiğini söyleyen Kaya, ruhsat bedeli ve devlet hakkının makul seviyelere çekilmesi taraftarı.

“2019’daki 7164 sayılı kanunla bu bedellerin hesaplanması karmaşık hale getirildi ve aşırı yükseltildi. Diğer taraftan da devlet hakkı ödemeleri ruhsat bedelle ilişkilendirilerek ruhsat sahibinin ödeyeceği devlet hakkı kat kat artırıldı. Yakın zamanda taleplerimizle ilgili olumlu gelişmelerin yaşanmasını temenni ediyoruz.”

Maden Platformu kimlerden oluşuyor?

Agrega Üreticileri Birliği, Altın Madencileri Derneği, Aydın Sanayi Odası, Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği, Çanakkale Madenciler Derneği, Ege Bölgesi Madenciler Derneği, Ege Maden İhracatçıları Birliği, İstanbul Maden İhracatçıları Birliği, Kireç Sanayicileri Derneği, Kömür Üreticileri Derneği, Seramik, Cam ve Çimento Ham maddeleri Üreticileri Birliği, T. Mermer Doğal taş ve Makinaları Üreticileri Birliği, Türkiye Madenciler Derneği, Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı.

Kadına Şiddeti Kınıyoruz

Türkiye’nin en büyük iş örgütleri arasında yer alan ve geçtiğimiz sene kadın erkek eşitliğine dikkat çekmek için adındaki işadamları ibaresini iş insanları olarak değiştiren Ege Genç İş İnsanları Derneği EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Aslan, son gelişmeler ışığında kadına yönelik şiddete ilişkin açıklamada bulundu. Kadına şiddetin vahşi bir yaklaşım olduğunu belirten Aslan, aile içi şiddetin de dikkat çekilmesi gereken önemli bir başlık olduğunu hatırlattı. Aile içinde kadının ekonomik statüsünün yükseltilerek birçok sorunun baştan toplumsal olarak bertaraf edilebileceğini vurguladı.

EGİAD Başkanı Aslan, “Kadına yönelik şiddet, insan haklarının en yaygın ihlallerinden biri olarak, sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel hayata katılan kadınları etkiliyor. Türkiye’de her 10 kadından 4’ü hayatları boyunca şiddetin en az bir formuyla karşı karşıya kalıyor. İş dünyası olarak kadına yönelik şiddet konusunda farkındalık yaratmayı ve kadınların iş dünyasına katılımını daha etkin ve verimli hale getirmek için destek mekanizmaları ve yöntemleri oluşturmayı hedefliyoruz. Kadınların iş dünyasında daha aktif rol almaları, yaşam standartlarını yükseltmeleri ve kadına yönelik şiddete son verilmesi için de iş dünyası olarak ortak projeler yürütmeyi planlıyoruz. Kadınların iş hayatında daha aktif olmalarının, ülkelerin gelişmişlik düzeyi üzerinde çok önemli etkileri olduğu artık herkes tarafından kabul ediliyor. Ancak biliyoruz ki kadınlara yönelik öncelikli çözülmesi gereken konulardan biri özellikle şiddettir. Böylesi vahşi bir yaklaşımı kınıyor, acil çözüm planlarının arkasında olduğumuzu vurguluyoruz” dedi.

Aslan sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Kadına yönelik aile içi şiddet, boyutu ve türleri değişmekle beraber tüm dünyada kadınların yaşadığı ortak ve önemli bir toplumsal sorundur. Kadına yönelik aile içi şiddet kadınları sadece fiziksel ve psikolojik olarak etkilememekte aynı zamanda hukuki, sosyal, siyasal ve ekonomik statülerinin gelişmesini de engellemektedir. Kadına yönelik aile içi şiddetin önlenebilmesine ilişkin vurgulanması gereken önemli bir husus kadının işgücüne katılımıyla ilgilidir. Kadının işgücüne katılımının aile içi şiddete etkisine ilişkin farklı bakış açıları olmakla birlikte bu konudaki ilk yaklaşım, kadın istihdamının şiddetten koruyucu etkilerine işaret etmektedir. Kadının işgücüne katılımıyla birlikte gelir elde etmesine bağlı olarak sağladığı ekonomik güç aile içindeki şiddeti azaltıcı etkiler yaratacaktır. Kadınların ekonomik hayata tam ve etkin olarak katılımı güçlü ekonomilerin inşası ve yaşam kalitesinin geliştirilmesi için son derece önemlidir. Kadınların mevcut durumları iyileştirilmeden kalkınma, sürdürülebilirlik ve insan haklarına yönelik hedeflere ulaşılmasına imkân bulunmamaktadır.”

Mandalina rekoltesi artacak, portakalda düşüş olacak

Kış aylarının vazgeçilmezi, doğal vitamin deposu, Covid-19’un panzehiri narenciye ürünlerinin Ege Bölgesi’ndeki rekoltesi 2020/21 sezonunda 434 bin 116 ton olarak tahmin edildi. Ege Bölgesi’nin 2019/20 sezonundaki Narenciye Rekolte Tahmini ise; 442 bin 349 ton idi.

Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği ile Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü işbirliğinde yapılan Ege Bölgesi Narenciye Rekoltesi’ne göre; Portakal 206 bin 534 ton ile Ege Bölgesi’nde lider ürün olurken, geçen sezona göre portakal rekoltesi yüzde 22 geriledi. Mandalina rekoltesi 2019 rekoltesine göre yüzde 25’lik artışla 154 bin 245 ton öngörülürken, limon rekoltesi yüzde 5’lik gelişimle 67 bin 666 ton bekleniyor. Greyfurt rekoltesi ise 5 bin 205 ton tahmin edildi. Greyfurt rekoltesinde yüzde 19 düşüş sözkonusu.

Pandemi narenciye ürünlerinin yıldızını parlatacak

Pandemi sürecinde; Narenciye ürünlerinin içerdiği besin maddeleri, vitamin ve mineral maddeler sebebiyle sağlık açısından önemini giderek artırdığı gerçeğini hatırlatan Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, bu durum karşısında ülkemizde dengeli bir üretim planlaması ile sahip olduğu ekolojik üstünlüğünü de kullanarak kaliteyi ön plana çıkarmak suretiyle uluslararası pazardaki yerini koruyup geliştirilebileceğinin altını çizdi.

Türkiye’nin üretim potansiyelimizi korumak ve geliştirmek için üretimin daha fazla desteklenmesi gerektiğine işaret eden Uçak, “Narenciye üretiminde kalitenin arttırılması için Akdeniz meyve sineği ve diğer zararlılarla mücadelede üreticiye verilen destekler bütçe olanakları çerçevesinde arttırılabilir. Pandemi sürecinde narenciye ürünlerine olan talep daha da artacak. 2019 yılında 755 milyon dolar olan narenciye ürünleri ihracatında 1 milyar dolara kolaylıkla ulaşabiliriz. Bunun için ürün kalitesinin artması kilit öneme sahip” diye konuştu.

Türkiye’nin portakal üretiminde dünya dokuzuncusu, mandalina üretiminde dünya üçüncüsü, limonda ise dünya altıncısı olduğunu anlatan Uçak, Greyfurt üretiminde de yedinci sırada yer aldığımızı ihracatta sürekliliğin sağlanabilmesi için üretimin devamlılığının sağlanması gerektiğinin altını çizdi.

Ege’de Narenciye’de aslan payı Muğla’nın

Ege Bölgesi’nde İzmir, Muğla, Aydın ve Balıkesir illerinde yapılan Narenciye Rekolte çalışmasına göre; 2020 yılı Ege Bölgesi Narenciye rekoltesinde aslan payını 260 bin 372 tonla Muğla aldı. Muğla’yı 108 bin 786 tonluk narenciye üretimiyle İzmir takip ederken, Aydın’ın 2020 yılı narenciye rekoltesi 57 bin 807 ton olarak öngörüldü. Balıkesir’in narenciye rekoltesi ise; 7 bin 201 ton olarak tahmin edildi.

Muğla, 170 bin 987 ton portakal, 66 bin 412 ton limon, 18 bin 68 ton mandalina ve 4 bin 770 ton greyfurt rekoltesi bekliyor.

İzmir’in narenciye rekoltesinde 108 bin 234 ton ile mandalina dominant ürün olurken, Aydın, 34 bin 932 ton portakal ve 21 bin 61 ton mandalina hasat edecek. Balıkesir’de de mandalina 6 bin 882 tonluk rekolteyle öne çıkan ürün oldu.

İhracatın yıldızı mandalina, lider Rusya

Türkiye, 2019 yılında narenciye ihracatından 755 milyon dolar döviz kazanırken, mandalina 347 milyon dolarlık döviz getirisinde öne çıktı. Limon ihracatından 245 milyon doları hanesine yazdıran Türkiye’nin portakal ihracatı 92 milyon dolar, greyfurt ihracatı ise; 72 milyon dolar olarak kayıtlara geçti.

Narenciye ihracatında Rusya Federasyonu 313 milyon dolarlık tutarla açık ara birinci sırada yer alırken, Ukrayna 90 milyon dolarlık Türk narenciye ürünleri tercih etti. Türk ihracatçılarının güçlü pazarlarından Irak’a yaptığı narenciye ihracatı 2019 yılında 76 milyon dolar gerçekleşti. Türkiye’nin narenciye ürünleri ihraç ettiği ülke sayısı ise 77 oldu.

Taze üzüm ihracatı 150 milyon doları geçti

Ege Bölgesi’nin önemli ihraç ürünlerinden, düşük şeker oranı ve mayhoş tadıyla diyabet hastalarının gözdesi çekirdeksiz Superior Seedless üzümünün ihracat yolculuğu 22 Temmuz 2020 Çarşamba günü başlıyor. Öte yandan Türkiye, 2019 yılında taze üzüm ihracatında 150,5 milyon dolar döviz elde etti.

Ege İhracatçı Birlikleri’nden yapılan yazılı açıklamaya göre; Ticaret Bakanlığı Batı Anadolu Bölge Müdürlüğü’nün başkanlık yaptığı, Tarım ve Orman Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü, İzmir Zirai Karantina, Müdürlüğü, Manisa Bağcılık Araştırma İstasyon Müdürlüğü, Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği, Tarım ve Orman Bakanlığı Alaşehir ve Sarıgöl İlçe Müdürlüklerinden uzmanlardan oluşan Hasat ve İhraç Tarihlerini Belirleme Komisyonu, Ege Bölgesi’nin önemli ihraç ürünlerinden “Superior Seedless Çeşidi Sofralık Üzüm” için Manisa iline bağlı Alaşehir, Salihli, Sarıgöl ilçeleri ve Denizli iline bağlı Buldan ilçesindeki muhtelif bağlarda incelemeler yaptı ve aldığı numuneleri Manisa Bağcılık ve Araştırma İstasyon Müdürlüğü Laboratuvarında analiz etti. Analizler sonucunda Superior Seedless Çeşidi Sofralık Üzümlerin, 21 Temmuz 2020 Salı gününden itibaren kesimine, 22 Temmuz 2020 tarihinden itibaren ihracatına izin verildi.

Taze üzüm ihracatı 150 milyon doları geçti

Türkiye’nin yaş üzüm ihracatının 2019 yılında, 2018 yılına göre yüzde 24’lük artışla 121,7 milyon dolardan, 150,5 milyon dolara yükseldiği bilgisini veren Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Uçak, Superior Seedless üzümünün en çok ihraç edilen üzüm çeşitlerinden biri olduğunu kaydetti.

2019 yılında yaş üzüm ihracatında 93 milyon dolarlık tutarla Sultani Üzümün aslan payını aldığını ifade eden Başkan Uçak, “Superior seedless üzümü ise 11,3 milyon dolarlık tutarla üzüm çeşitleri içerisinde üçüncü sırada yer aldı. Superior üzümü düşük şeker oranı, mayhoş tadı nedeniyle şekeri düzenlemede faydalı, özellikle diyabet hastaları tarafından gönül rahatlığıyla tüketilen ve yoğun ilgi gören bir üzüm çeşidi” şeklinde konuştu.

Superior üzümü ihraç edilen ilk çekirdeksiz yaş üzüm oluyor

Türkiye’de üretilen üzüm çeşitleri içerisinde lider konumda olan sultani yaş üzüme göre ortalama 15 gün önce olgunlaşan superior üzümü, Türk üzüm ihracatçılarına piyasaya 15 gün önce girme fırsatı sunuyor.

Superior üzümü en çok Ruslar tercih etti

Türkiye, 2019 yılında 11 milyon 376 bin dolarlık Superior Seedless Çeşidi Sofralık Üzümü ihraç ederken, Superior üzümünü en çok Rusya Federasyonu tercih etti. Türkiye, 23 ülkeye Superior üzümü ihraç ederken, Rusya’yı Ukrayna, Beyaz Rusya, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri listenin üst sıralarına adlarını yazdırdı.

Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sevim Yenici Öz, Faizlerin düşmesi nedeniyle, “İş’e yatırım” yapmak için en uygun zamandayız”

Dijital baskı sektörünün lideri Lidya Grup, olası krizlere karşı sadece A-B-C planlarını değil, A’dan Z’ye kadar alternatifli tüm senaryoları öncesinden hazır ederek simülasyonlarını yapıyor ve bu nedenle yaşanan tüm krizlerden büyüyerek çıkıyor.

Hedeflerinin daima “büyümek” olduğunun altını çizen Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sevim Yenici Öz, şunları söyledi: Lidya Grup’un mottosu, liderlik ve her koşulda hazırlıklı olmaktır. Bu kuruluş tarihimizden de bellidir ve firmamızı 2001 yılı krizinde kurduk. Yaşadığımız coğrafyayı, ülkemizi ve dünyadaki ekonomik gelişmeleri heran çok yakından takip ve analiz ederek, olası her senaryoya karşı hazırlıklı oluyoruz. Daima ileriyi düşünerek, planlarımızı ve hedeflerimizi hazırlıyoruz ve hedefimiz daima büyüme odaklıdır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün, Covid-19’u Mart ayında pandemi ilan etmesiyle, tüm dünya aynı anda kilitlendi. Milyarlarca insan kendisini ev izolasyonuna alırken, milyonlarca işletme kapılarını kapattı ve dünya bir anda bir kaosun içine düştü. Lidya Grup olarak bizler, pandemiyle ilk karşılaştığımızda soğukkanlılığımızı koruyarak, yönetim ekibimizle hızlı bir şekilde durum değerlendirmesi yaptık, hazırda olan ve duruma uyan yedek planlarımızı devreye aldık. Güçlü finansman yapımız, güçlü organizasyonel yapımız, güçlü insan kaynağımız, güçlü enerjimiz ve her türlü duruma dair senaryolarımızın hazır olması nedeniyle, Lidya Grup olarak krizlere karşı bağışıklığımız çok güçlüdür” dedi.

Düşük faiz oranları, özel sektörün yatırım iştahını artıyor

Pandemi dönemi ve sonrası, faizlerin düşmesi nedeniyle “İş’e yatırım” yapmak için en uygun zaman olduğunu ifade eden Lidya Grup Başkan Yardımcısı Sevim Yenici Öz, şunları kaydetti: Son yılların en düşük faiz oranlarıyla karşı karşıyayız. Düşük faiz oranları, özel sektörün yatırım iştahını artıyor ve şuan işimize yatırım yapmak için en uygun zamandayız. Bildiğiniz üzere firma olarak, müşterilerimize her türlü finansal desteği sağlamaya devam ediyoruz. Bu dönemde finansal kaynaklarımızı kullanarak, yatırım yapacak müşterilerimizi çok şanslı görüyoruz. Yatırım için bulunabilecek en iyi koşullara sahibiz. Faizlerin düşmesi nedeniyle, birçok sektörde yatırım yapmak için ciddi fırsatlar bulunuyor. Haziran ayı itibariyle yeniden işlerin ve yatırımların hız kazanması, Türkiye ekonomisinin pandemiden az etkilenerek çıkmasını sağlayacaktır ve ekonomimizin büyüme atağına geçmesi, sonuçta tüm işletmeleri olumlu yönde etkileyecektir. Firma olarak dijital baskı sektöründe temsil ettiğimiz Xerox, Epson, Efi, Sutec markalarımız, alanlarında dünyanın en son teknolojisine sahip, en iyi makineleridir. Lidya Grup olarak biz bir okul gibiyiz, gerek sektörümüze, gerek müşterilerimize daima önderlik ediyoruz. Mevcut müşterilerimizi ve yeni müşterilerimizi, öncelikle ihtiyaçları doğrultusunda analiz ediyoruz ve hangi makineyi almaları gerektiği noktasında, nedenleri ve elde edecekleri faydayı gösterecek şekilde bir danışmanlık veriyoruz. Ardından, müşterilerimize finansal anlamda danışmanlık yapıyoruz ve özel ödeme planları ve ilave finansman desteklerimizi sunuyoruz. Finansal risk araştırmalarımız, bu konuda mütevazi olmayacağımız bir konudur, çoğu banka ve başka firmaların almayacağı riskleri, doğru analizleri yaparak alıyoruz ve müşterilerimize desteklerimizi sürdürmekteyiz. Lidya Grup’un en güçlü olduğu alanlardan birisi, satış sonrası teknik servisimizdir ve satış sonrası müşteri memnuniyetinde yüzde 98’in üzerinde başarımız mevcuttur. Özetle, finansal olarak çok güçlü olmamız ve deneyimli bir kadro ile çalışmamız, aktivitelerimizde hızlı kararlar alıp, uygulamaya koymamızdaki en büyük faktördür. Türkiye’yi, çok iyi tanıyoruz. Havayı nasıl koklayacağımızı biliyoruz. Bu da bize, finansal aktivitelerimizde çeşitlilik ve hız kazandırıyor. Ciddi bir finansal gücümüzün olduğu doğrudur. Bunu yönetebilmek, olaylara göre şekillendirmek ise, bizim üstün kabiliyetimizdir. Tüm bunların sonucunda, dijital baskı sektöründe ülkemizin lider firması olurken, bulunduğumuz coğrafyanın ve Avrupa’nın sayılı birkaç güçlü firması arasında yer almanın haklı gururunu yaşıyoruz” diye konuştu.

Haziran- Temmuz- Ağustos aylarında ciddi hareketlilik bekliyoruz

Mart ve Mayıs aylarındaki durağanlığın ardından, Haziran ayında ekonominin yeniden açılmasıyla hareketli günlerin başladığını anlatan Lidya Grup Başkan Yardımcısı Sevim Yenici Öz, konuşmasına şöyle devam etti: 2020 yılına çok iyi başladık, Ocak ve Şubat ayları çok başarılı geçti. Mart ayında dünyada pandemi ilan edilmesiyle, dünyayla eş zamanlı olarak ülkemizde de birçok sektör durma noktasına geldi ve durağanlık başladı. Bu dönem bizde, ilk olarak nakit akışında kendisini gösterdi ve ikinci olarak müşterilerimizin borç erteleme talepleri başladı. Güçlü finansal yapımız sayesinde, ilk olarak nakit akışını gereken şartlara uygun olarak dengelendikten sonra, müşterilerimizin taleplerini hızlı bir şekilde karşılamak ilk hedefimiz oldu. Bazı müşterilerimize ödeme uzatmalarıyla destek olurken, bazı müşterilerimize finansman destekleriyle yardımcı olduk. Mart ve Mayıs ayları boyunca, üretim yapmakta olan müşterilerimize ise, kesintisiz servis hizmetimizi ülkemiz genelinde sağladık. Haziran ayında ekonominin yeniden açılmasıyla, çok hareketli ve başarılı bir Haziran ayı geçirdik. Geçtiğimiz yıllara oranla, bu yılın Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarının, iş hayatında çok hareketli olacağını düşünüyoruz. Mart-Mayıs aylarındaki durgunluktan sonra, piyasalarda ciddi bir iş yapma iştahı bulunuyor ve bu aylar tatil ayları olarak algılanmıyor. Eylül ayından sonra ise, işlerin çok daha iyi olacağını öngörüyoruz” şeklinde konuştu.

PASHA Bank, 2020 yılının ilk yarısında bir önceki yılın aynı dönemine göre %29 oranında  büyüme kaydetti

PASHA Bank, istikrarlı büyüme hedefi doğrultusunda bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 29 oranında büyüyerek, aktif büyüklüğünü 2,02 Milyar TL’ye çıkarırken, nakit kredilerini de yüzde 32 oranında artırdı. PASHA Bank’ın 2020 yılı Haziran sonu net kârı ise 11,1 Milyon TL olarak açıklandı.

Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan arasındaki ticaretin gelişimine katkı sağlamak, bölgede yatırım yapan işletmelere kaynak ve rehberlik sağlamak üzere, yatırım bankacılığı ve kurumsal bankacılık ürünleriyle hizmet veren PASHA Bank, 2015 yılından bu yana sürdürdüğü istikrarlı büyümesini 2020 yılında da devam ettirdi. Mart ayı başında kuruluşunun beşinci yılını kutlayan PASHA Bank, Haziran sonu itibarıyla 11,1 Milyon TL net kâr elde etti. Banka, aktiflerini bir önceki yıla göre yüzde 29 oranında artırarak 2,02 Milyar TL’ye çıkartırken, toplam nakit kredi büyüklüğünü ise bir önceki yılın aynı dönemine göre %32, yılsonuna göre  %27 artırarak 1,38 Milyar TL olarak açıkladı.

Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu Fitch Ratings’den Ulusal “BBB+(tur)” Kredi ve JCR Eurasia Rating kuruluşundan 9.20 Kurumsal Yönetim notlarına sahip PASHA Bank, bugüne kadar yurtiçinde Türk Lirası cinsinden bono ihraçlarının yanı sıra Azerbaycan’da da ABD Doları ve Euro cinsinden yaptığı tahvil ihraçlarıyla kaynak yapısını çeşitlendirirken, bu ihraçlar yoluyla gerçekleşen borçlanma tutarı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre %39 oranında artışla 633 milyon Türk Lirası büyüklüğe ulaşmıştır.

Mayıs ayında Halk Yatırım işbirliğiyle finansal kiralama alacaklarına dayalı ilk Sukuk ihracını gerçekleştiren Banka bu yıl hedeflediği üzere, yatırım bankacılığı alanındaki faaliyetlerini daha da genişleterek iki girişim sermayesi fonuna yatırım yapmış ve  tarım sektöründeki bir kuruluşun, Varlığa Dayalı Menkul Kıymet ihraçları ile sermaye piyasalarından kaynak sağlamasına aracılık etmiştir. PASHA Bank, önümüzdeki dönemde de sermaye piyasalarında etkin rol oynamayı planlamaktadır.

KOP Bölgesi Sosyo-Ekonomik Göstergeler Raporu Yayınlandı

 KOP illerinin sosyo-ekonomik verilerinin incelendiği ‘KOP Bölgesi Sosyo-Ekonomik Göstergeler Raporu’ yayınlandı.

 KOP İdaresi Başkan vekili Halil İbrahim Tongur; bölgenin, demografik bilgileri, nüfus ve göç yapısı, tarım, madencilik, enerji, sanayi, ulaştırma, kültür-turizm, kırsal-kentsel altyapı, eğitim ve sağlık sektörlerine ilişkin verilerinin yer aldığı ‘KOP Bölgesi Sosyo-Ekonomik Raporu’nun yatırım ve planlama politikalarında yol haritası özelliği taşıdığını belirtti.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı Konya Ovası Projesi (KOP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından; bölgeyi oluşturan Aksaray, Karaman, Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Nevşehir, Niğde ve Yozgat illerinin kalkınmasına yönelik yatırım ve planlama politikalarının belirlenmesine yardımcı olmak amacıyla hazırladığı KOP Bölgesi Sosyo-Ekonomik Göstergeler 2020 Yılı Raporu idarenin internet sitesinde paylaşıma açıldı. Bölgeye ilişkin önemli verilerin yer aldığı özel bir rapor olma özelliğine sahip ‘KOP Bölgesi Sosyo-Ekonomik Göstergeler Raporları’nda, KOP illerine ait veriler ile KOP Bölgesi verileri, Türkiye geneli ile karşılaştırılarak mevcut durum analizi yapılıyor ve gelecek perspektifi açısından önemli değerlendirmeler içeriyor.

Bölgenin Gelişim Süreci Yakından İzleniyor

KOP İdaresinin kurulduğu günden bu güne her yıl düzenli olarak hazırlanan raporda bölgenin tüm sosyo-ekonomik verilerinin değerlendirildiği ve geleceğe yönelik önemli projeksiyonların yer aldığını ifade eden KOP İdaresi Başkan vekili Halil İbrahim Tongur, KOP uzmanlarının Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile kamu kurum ve kuruluşları tarafından üretilen verileri çok yönlü ve detaylı bir biçimde karşılaştırmalı analizleri sonucunda hazırlanan raporda bölgenin gelişim süreçlerinin seri halinde yayınlandığını belirterek; “KOP İdaresi Başkanlığı olarak başta sulama ve temel altyapı ihtiyaçlarının karşılanması, ekonomik kalkınması ve sosyal gelişmesinin hızlandırılmasını amaçlayan, çok sektörlü, sürdürülebilir, insan odaklı ve entegre bir bölgesel kalkınmayı hedefliyoruz. Başkanlığımızın görev sahası Aksaray, Karaman, Kırıkkale, Kırşehir, Konya, Nevşehir, Niğde ve Yozgat illerini kapsamakta olup; sahip olduğu 95.580 km karelik alanla Türkiye yüzölçümünün yaklaşık yüzde 12,2’sini, nüfusunun ise yaklaşık yüzde 5,43’ünü oluşturmaktadır. Bu çerçevede bölgedeki kalkınmaya yönelik yatırımların ve planlama politikalarını oluşturulmasına yardımcı olmak amacıyla Başkanlığımızca çeşitli konularda raporlar hazırlanmaktadır. KOP illerine ait resmi istatistik verilerinin bir araya getirilmesi suretiyle oluşturulan ‘KOP Bölgesi Sosyo-Ekonomik Göstergeler 2020 Yılı Raporu’nun da bölgenin kalkınmasında rol üstlenen ilgili tüm paydaşların faydalanabileceği arşiv niteliğinde bir kaynak olduğunu düşünüyoruz. Raporun hazırlanmasında emeği geçen Bakanlıklarımız ve Başkanlığımız çalışanları olmak üzere, tüm kamu kurum ve kuruluşlarımızın yönetici ve personeline teşekkür eder, çalışmanın tüm kullanıcılara faydalı olmasını temenni ederim.” diye konuştu.