Eko-siyasetin önemi (1)(Köşe yazısı 16.05.2018 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Dede Korkut’un Dili ve Duası ne güzel.

‘Karlı Karadağların yıkılmasın

Gölgelice ağacın  kesilmesin

Taşkın akan suların kurumasın

Kuşların kanatları kırılmasın’

Şimdi bunu niye yazdığımı soracaksınız. Ben yıllardır ‘ekolojik siyasetin önemine’ dikkat çeken biriyim. Bu konuda büyük mücadele verenlerden biri ise, hepimizin sinema sanatçısı olarak tanıdığımız eski milletvekili Ediz Hun oldu. Kayseri’de ise TEMA eski il temsilcisi, doktor ve iktidar partisinden milletvekili aday adayı İsmail Gökşen.

Bu konuda toplum olarak herkese görev düşüyor. Ama asıl iş siyasilerde.

Bu konuyu doktor İsmail Gökşen ile biraz detaylı konuştuk. Yeri geldi mi hepimiz, yeşil alanların, şehirlerin azalmasından, hızlı betonlaşmadan, verimli arazilerin yanlış kararlarla yok edilmesinden, oyun, hobi, dinlenme, spor, gezi alanları, tarihi ve kültürel merkezlere yeterince önem verilmemesinden yakınıp dururuz. O zaman hepimiz bu eko-siyasete önem vermeliyiz.

Ben şahsen kısa adı eko-siyaset olan ekolojik siyaset konusunda, kim elini taşın altına koyuyorsa, partisine, pırtısına, düşünce yapısına, dinine, kültürüne, ırkına bakmadan her zaman yanlarında olduğumu buradan bir kez daha açık ve net söylüyorum.

Eko-siyaset nedir, ne değildir, gelin hep birlikte Dr. İsmail Gökşen’den dinleyelim.

Amaç; Toplumsal barışın sağlanmasına katkıda bulunmak, Sürdürülebilir bir yaşam ilkesini hayata geçirmek, için bir farkındalık oluşturmaktır.

Hedef; İnsan ve doğanın yönetiminin  esas alındığı bir siyasi program geliştirmektir.

Siyaset: Topluma hizmet etmenin bir aracı olarak tanımını; genişleterek doğa yönetiminde

çevreye de hizmet etmenin de bir aracı olmalıdır.

Eko-Siyaset: Sadece insanın değil, canlı cansız tüm varlıkların yaşam hakkını koruma anlayışına dayanan bir siyasettir. Eko-siyasetle insan ve doğa yönetiminde; çevreye rağmen değil,  çevreyle birlikte çevreye uyumlu siyasete katkı sağlamaktır.

İnsan, çevre, doğal varlık yönetim strateji ve politikalarıyla;  doğanın ve çevrenin korunması için, öncelikli odak  “sürdürülebilir yaşam “ olmalı ve dengeler iyi kurulmalıdır.

Ekosistemin korunması; Sürdürülebilir bir yaşam için çevre hakkının bir insan hakkı olduğudur. Ön koşulu; çevrenin, toprağın, suyun,  ormanın ve bio çeşitliliğin doğal hayatın korunarak doğru yönetilmesidir.

Topraklarımız; bitki örtüsünden yoksun kalınca; su, toprak, bitki arasındaki dengenin bozulması erozyona yol açar. Sonuçta toprak;  suyla, rüzgarla aşınıp taşınır. Ülke yüzeyimiz her yıl 0.8mm aşınırken; topraklarımızın sadece %7 sinde erozyon yok. Cumhuriyetten sonra meraların yarısı, ovalarımızın hemen hemen hepsini yeni yerleşim ve erozyonla kaybetmişiz.

5403 Sayılı Toprak Koruma  ve Arazi Kullanım Kanunu, toprağı korunması yönünde iyileştirilmeli tüm maddeleri, arazi kullanım planlamasını acilen yapılmalıdır.

Binlerce yıldır üzerinde yaşayan insanları besleyen yorgun Anadolu toprağı, amaç dışı kullanımlar ve erozyonla gücünü kaybetmiş durumdadır. Nüfus ne kadar artarsa artsın artık yeni toprak rezervimiz kalmadı. Ancak unutmayalım ki: “Toplumsal Barış Topraktan Gelecektir.”

 Çözüm için, topraklarımızı yeteneklerine göre nasıl kullanabileceğimizi belirleyen nerede tarım yapılıp nerede hangi ürünü üreteceğimiz ve nereyi yapılaşmaya açacağımızı, kesin ve net olarak belirleyen arazi kullanım planlamasını yapmalı ve uygulamalıdır.

Tarımsal potansiyeli yüksek ancak bozulan, kirlenen ve amaç dışı nedeniyle yok edilen büyük ovalarımız Bakanlar Kurulu kararıyla koruma altına alınmalıdır.

Orman; canlı ve cansız varlıkların oluşturduğu toprağı, suyu, havayı koruyan bir eko sistemdir. Biyolojik çeşitliliğin teminatıdır.Toprak ve su dengesinin sağlanmasında yaşamsal

öneme sahiptir. Orman varlığı dünyada kişi başına bir futbol sahası düşerken ülkemizde dörtte bir futbol sahası alanı düşüyor.

Çözüm için; ormanlarımızdan sadece yararlanmaya odaklı anlayışı sonlandırılmalı; başta yeni anayasa olmak üzere; İnsan onuruna yaraşır, eşit ve özgür yurttaş ekseninde, hukukun üstünlüğüne dayalı hiç kimseyi dışlamayan demokratik bir Anayasa yapılması gerekir. İlgili yasalarla ve yönetimsel düzenlemelerle orman eko sistemi her yönüyle koruyan ve sahip çıkan değişiklikler yapılmalıdır. Özel ormancılık desteklenmeli meyve tohum ve çiçeklerden faydalanılan ağaçların uygun ekolojide yetiştirilmesi teşvik edilmelidir.