Eğitimde yoksunluğu bilinci (Köşe yazısı)

Mustafa TEMİZER

Dünyayı saran salgının gölgesinde bir hafta sonra yeni bir eğitim öğretim yılına daha başlıyoruz. Yeni öğretim yılının öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz ve ülkemiz için hayırlı olmasını diliyoruz.

Salgın büyük bir sorun gibi gözükse de asıl sorun eğitimin değerler bilincinden yoksun olmasıdır. Değerler bilincine sahip olmak; Yaşam boyu yapacağımız tüm seçimlerimizde esas aldığımız, bize rehberlik edecek tüm değerlerin farkında olmak, hayatımızı değerlerimize göre şekillendirmektir.

Eğitimde öncelikle değerler bilincinin verilmesi gerekir. Değerler bilincine sahip olduğumuz zaman tercihimizi, değerlerimizi destekleyici, geliştirici yönde yaparız. Örneğin; Yaşamımızda “Adalet” bizim için bir değerse adaletli olma, adaleti destekleme, adaleti geliştirilme yönünde adımlar atarız. Seçimlerimizi hep adil, hakka, hukuka, saygılı olarak yaparız. Tanıdık ve bildiğimizin değil kim haklı ise onun hakkını savunuruz. Adaleti bir değer olarak yaşatmıyorsak tanıdık ve bildiklerimizi kayırırız.

Yaşamımızda din bir değer ise tercihlerimizi dinin emir ve yasaklarına uygun olarak dini koruyacak, dini destekleyecek, dinin gelişmesini sağlayacak şekilde yaparız. Dine aykırı, dine zarar verecek, dinin gelişmesine engel olacak tercihlerde bulunmayız.

Değerler bilincinden mahrumsak ne dini hükümlerin, ne adaletin… bizim için hiçbir önemi yoktur. Bilincini varmadığımız hiçbir dini, milli ve insani değer yok hükmündedir. Değerler bilincinden yoksun toplumlarda ise olumlu gelişmeleri beklemek hayaldir.

Türkiye’deki eğitimde sevgi, hizmet, yardımlaşma, insan onuruna saygı, çalışma, üretme, kalite gibi milli ve manevi evrensel değerler yer almıyor. Ülkemizdeki eğitim sistemi çocuklarımıza bilgi yığma mekanizması olarak işliyor.

Devlet, eğitimli ama değerler bilincinden mahrum sözde aydın kişiler tarafından yönetilince; Görevi milletin bağımsızlığını, yönetim tarzı olan cumhuriyeti, ülkenin bölünmez bütünlüğünü korumak, kişilerin ve toplumun refah ve mutluluğunu sağlamak için siyasal, ekonomik, sosyal engelleri kaldırmak olan devlet görevini yapamıyor. Ne yapıyor?

-Yönetici durumda olan kişilerin çıkarlarını koruyor.

-Devlete, toplum çıkarı yerine güçlülerin çıkarını önde tutan zihniyet hakim oluyor.

-Vatandaş, devlete vergi veren, isimleri kral, sultan, bey, ağa veya bir zümre, soylular grubu ya da faşist cunta olan güçlünün gücünü devam ettiren anlamına geliyor.

– Bunların dışında günümüzde olduğu gibi büyük sermaye sahipleri olabiliyor. Adı ne olursa olsun bunlar devleti temsil eden güç oluyor. Vatandaş güçlüye hizmet etmek zorunda kalıyor. Güçlünün çıkarı dış güçler tarafından tehdit edilirse vatandaş güçlünün çıkarlarını korumak için savaşıyor, hayatını tehlikeye atıyor, gerekirse ölüyor.

Devletin (güçlünün) hakkı oluyor. Vatandaşın ise sadece yerine getirmesi gereken görevleri ve sorumlulukları. Devletin neden var olduğunu, temel amaç ve görevlerinin ne olduğunu da o ülkeyi yöneten güçlüler belirliyor. Değerler bilincinden yoksun toplumların durumu budur.

Çocuklarımız neden değerler bilincinden yoksun olarak yetiştiriliyor?

27 Aralık 1949’da ABD ve Türkiye arasında “Fulbright Eğitim Antlaşması” imzalanır. Bu antlaşma ile çocuklarımızın eğitimi ve geleceği Amerika’ya teslim edilir. Antlaşmanın her bir maddesi başka bir teslimiyeti ifade eder. Teslimiyetin özetini antlaşmanın 5. Maddesi yapmaktadır.

Madde 5- Komisyon dördü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve dördü ABD vatandaşı olmak üzere sekiz kişiden müteşekkil bulunacak. Bunlara ilaveten ABD’nin Türkiye’deki diplomatik heyetinin başı komisyonun fahri başkanı olacak. Oyların eşitliği halinde kararı komisyon başkanı verecek.

Bu antlaşmayla Türk çocuklarının bütün kademelerindeki hem müfredatları hem eğitimlerinin nasıl olacağı tamamen Amerikalıların keyfine bırakılmıştır. 72 Yıl geçmiş olmasına rağmen yürürlükte olan bu antlaşmanın milletimize verdiği zarar yetmiyormuş gibi ABD’nin gözümüzün içine baka baka Türkiye aleyhine terör örgütlerine her türlü destek sağladığı biliniyorken en yetkili ağızlardan, Cumhurbaşkanından bu antlaşmanın feshedildiği açıklamasını duymamız gerekmez mi?

ABD’de insanların eğitim düzeyi arttıkça değerler bilinci yükselirken, eğitilmiş ABD vatandaşı, eğitilmemiş olandan genellikle daha dürüst ve sorumluluk duygusu daha yüksek olurken neden Türkiye’de bunun tam tersi oluyor? ABD’de eğitim insanlarda değerler bilinci oluştururken neden Türkiye’nin eğittiği kişiler değerler bilincine sahip olmak yerine değer ve saygınlığını kaybediyor? Neden okumamış ve şehirleşmemiş Türk köylüsü bu ülkenin okumuşundan daha dürüst, daha fazla değerler bilincine sahip oluyor?.. Çünkü yabancı aklıyla eğitiliyoruz. Değerlerimizden uzaklaşıyoruz, Adımızın Ahmet, Mehmet …. ama aklımız yabancılaşıyor, düşüncelerimiz yabancılaşıyor, değerler bilincimizi kaybediyoruz.

Yerli ve milli, insani değerler bilincine sahip işin uzmanı insanlarımızın hazırlayacağı değerler bilincine sahip insanlar yetiştirecek yerli ve milli eğitim sistemi şarttır. “Türk milleti yabancı aklı ile değil Türk zekasıyla yükselecektir.” Millet partisi Genel Başkanı Aykut Edibali.

Milletimizin ve yöneticilerimizin uyanması basiretle hareket etmesi (Yanılmadan gerçekleri görebilmesi, gelecekle ilgili sezgi, uyanıklık, anlayış, kavrayış ve vizyon sahibi olması) dilek temenni ve duasıyla…