Eğitim, sağlık, magazin-yaşam haberleri(27.09.2021)

Kumar Bağımlılığı Tedavi Merkezi

Hastaneden yapılan açıklamaya göre, online oyunlar sayesinde tehlikeli boyutlara ulaşan kumar bağımlılığı konusunda Türkiye’de bir ilke imza atarak Kumar BağımlılığıTedavi Merkezi hayata geçirildi.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Merkezin Direktörü Prof. Dr. Kültegin Ögel, internet sayesinde kolayca erişilen ve her bilgisayara, her cep telefonuna kolayca sızan online oyunların kumar bağımlılığı gerçeğini korkutucu düzeylere çıkardığını vurguladı.
İlkokul çocuklarının dahi bu online oyunları oynadığına ve kumar bağımlısı olduğuna dikkati çeken Ögel, şunları kaydetti:

“Para veya başka kazançlar için şans oyunları oynama olarak tanımlanan kumar, biz fark etmesek de günlük hayatımızın içinde. Etrafımızda pek çok kişi kumar bağımlısı ve bununla tek başına savaşmak zorunda olduğunu düşünüyor.

“KAYIP GENELLİKLE KATLANARAK DEVAM EDİYOR”

Kumar bağımlılığı; kişisel, ailevi veya mesleki hedefleri bozan, sürekli ve yineleyen uygunsuz kumar oynama davranışı olarak tanımlanıyor. Kumar oynayan insanlar genelde yanıltıcı bir kontrol hissi taşıyorlar ve kumar bağımlısının sorunlarını tek başına çözmesi gerektiğini düşünüyorlar. Bu nedenle kaybettikleri parayı kazanmak için tekrar tekrar kumar oynamayı sürdürüyorlar ama kayıp genellikle katlanarak devam ediyor.”

Kumar Bağımlılığı Tedavi Programının hasta, tedavi ekibi ve ailenin birlikte ve koordine çalışmaları üzerine kurulu olduğunu bildiren Ögel, programın temel hedeflerinin ise kumar bağımlılığını tanımak, risk durumunu belirlemek ve ona özgü çözümler belirlemek, bağımlılığa eşlik edebilecek ruhsal sorunları tanımak ve çözüm yöntemleri geliştirmek, tekrar oynamayı önlemek için yaşamı düzenlemek, riskli durumları tanımak ve başa çıkmayı öğrenmek, sağlıklı yaşamayı öğrenmek, kendini tanımak, istek, duygu ve düşüncelerle başa çıkmayı öğrenmek, kabullenme, dürüstlük, acıya katlanma gibi becerileri geliştirmek ve tedavinin önemli bileşenlerinden biri olan aileyi sürece dahil ederek olumlu tutum ve davranış sergilemelerini sağlamak olduğunu ifade etti.

ONLİNE TEDAVİ MÜMKÜN

Ögel, söz konusu programın online tedavi seçeneklerine de uygun olduğuna işaret etti. Kumar Bağımlılığı Tedavi Programı kapsamında klinik değerlendirme, ilaç tedavisi, bireysel terapiler, kişisel iyileşme programı, grup terapileri ve aile grup terapileri gibi hastaya özgü ve bütüncül bir yaklaşımla hastaların kumar oynama davranışının önüne geçmesinin sağlanmaya çalışıldığını aktardı.

BAĞIMLI MISINIZ, DEĞİL Mİ?

Psikolog Kinyas Tekin de kişinin bağımlı olup olmadığını nasıl anlayacağını şöyle anlattı:

“Kişi; günün önemli bir kısmını kumar oynayarak ya da oynayacağı zamanı düşünerek/planlayarak geçiriyorsa, günlük hayatta karşılaştığı sorunlardan kaçış olarak kumar oynamayı tercih ediyorsa, kumar oynayamadığı zamanlarda huzursuzluk, gerginlik ya da keyifsizlik gibi duygular yaşıyorsa, kumar oynarken kaybettiklerini kazanmak için tekrar kumar oynamayı tercih ediyorsa, kumar oynadığı zamanlar ya da harcadığı para hakkında yalan söylüyorsa, ‘artık oynamayacağım’ deyip tekrar kendini oynamaktan alıkoyamadığı başarısız bırakma girişimleri sıklıkla varsa, kumar oynamak için gerekli parayı ya da kaybettiği parayı telafi etmekte yasal olmayan yollardan elde etme şekilleri varsa, kumar oynaması sebebiyle kişiler arası ilişkilerinde sorun yaşıyorsa ve buna rağmen devam ediyorsa, kumar bağımlılığından şüphelenilmelidir.”

Kalbi Yaşlandıran Beslenme Hataları

Kalp yaşınızın takvim yaşınızdan daha ileride olabileceğini düşündünüz mü? Özellikle yanlış beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz yaşam maalesef kalbin daha hızlı bir şekilde yaşlanmasına sebep olabiliyor. 29 Eylül Dünya Kalp Günü öncesinde Uzman Diyetisyen Nilay Keçeci Arpacı kalbi yaşlandıran beslenme hatalarını anlattı ve kalp dostu beslenme önerilerinde bulundu.

KİLO ARTTIKÇA KALBİN YAŞI DA İLERLİYOR

Kötü beslenme şekli ve hareketsiz bir yaşam sadece fazla kilolarla sizi karşı karşıya bırakmaz aynı zamanda kalbiniz için de olumsuz sonuçlar doğurabilir. Aldığınız her fazla kilo kalbiniz için bir yük oluşturur ve kalbinizin daha çok çalışarak yıpranmasına ve hızla yaşlanmasına neden olur. Kalp uzmanlarının da belirttiği gibi kalp yaşı, beslenme ve yaşam tarzına bağlı olarak fiziksel; yani takvim yaşıyla aynı olmayabilir. Yapılan beslenme hataları kalbi yaşlandıran en önemli nedenlerdendir.

SAĞLIKSIZ BİR ALIŞKANLIK: TELEVİZYON KARŞISINDA YEMEK YEME

Televizyon karşısında ya da bilgisayar başında geçirilen zamanın artması ile yemek yeme alışkanlıklarımız da değişmeye başladı. Ve bu zararlı alışkanlık farkında olmadan alınan fazla kaloriler ile direkt kalbi hedef almaya başladı. Televizyon izlerken ya da bilgisayar başındayken yemek yeme alışkanlığı kontrolsüz bir yemek yeme davranışıdır. Bu süreçte ne yediğinizi kontrol edebilir ne de doyduğunuzu hissedebilirsiniz. Kısacası daha fazla yer ve daha fazla kalori alırsınız. Özellikle buna gece atıştırmaları da eklenince hem kilolar hem de kalbe binen yük daha çok artar. Televizyon karşısında ya da gece yemek yeme gibi yapılan beslenme hataları özelikle vücudun orta bölümündeki yağlanmayı artırır.

FAZLA TUZ VE KALORİLİ YİYECEKLER KALBİN DÜŞMANI

Fazla tuz tüketiminin tıpkı böbrek gibi kalp sağlığına da zarar verdiğini gösteren birçok çalışma var. Tuzda bulunan sodyum artışına bağlı olarak tansiyon aşırı şekilde yükselir ve damarlara zarar verir. Böylelikle kalp ve damar hastalıklarının kapısını açar. Bunun için günlük tuz tüketimini kısıtlamak gerekir. Beslenme planınızda tuz kullanmak yerine daha çok baharatlara yer vermeye çalışın. Porsiyonu küçük gibi dursa da yoğun kalori içeren bazı yiyecekler kalbin daha fazla çalışmasına ve yorulmasına neden olur. Bu tarz yiyecekleri sık sık tüketmek de kalbe zarar veren beslenme hataları arasındadır. Cips, tatlı, bisküvi, hamur işi gibi yiyecekleri dengesiz bir şekilde tüketmek kalp damarlarının zarar görmesine etki eder.

TEK DÜZE BESLENMEK KALBİ YORAR

Yaşam boyu tek düze bir beslenme planı genel sağlığımız için ihtiyacımız olan vitamin, mineral gibi gereksinimleri karşılayamaz. Sağlıklı bir kalp yani sağlıklı yaşam için besin öğelerini çeşitli beslenme şekliyle alabiliriz. Beslenme planımızdaki denge gibi çeşitlilikte önem arz eder. Ne kadar çeşitli beslenirseniz kalbiniz de o kadar genç kalır. Nasıl mı? Örneğin; tek düze kırmızı et tüketerek beslenme planınızı oluşturduğunuzu düşünün. Siz kas yapımını artırmak ya da sağlıklı olmak için protein tüketimi yaptığınızı düşünebilirsiniz. Oysaki vücut ihtiyacı olan kadar protein kullanır ve fazlasını hemen yağ ve şekere dönüştürür. Bu durum da siz farkında olmadan kalp-damar hastalığı riskinizi artırabilir. Beslenme planınızı çeşitlendirmeniz gerek. Doymuş yağ miktarı az olan besinleri tercih edin. Kompleks karbonhidratlar tüketin. Mutlaka lif açısından zengin olan meyve ve sebzeleri tüketin.

KALBİ GENÇ TUTMAK İÇİN NE YAPMALI?

  • Kahvaltını atlama. Kahvaltın bir açma ya da poğaça olmamalı. Bol yeşillikle ve yumurta ile güne başla.
  • Az ve sık yemek ye. Ana ve ara öğünlerini aksatma.
  • Kalbin için en sağlıklı et balıktır. Kırmızı eti azaltmaya daha çok balık tüketmeye çalış.
  • Her öğünde mutlaka yeşil sebzelere yer ver. Yeşillikleri çiğ tüketmeye çalış.
  • Her gün bir porsiyon meyve tüket. Ahududu ve çilek gibi lifli ve biyoaktif bileşikler içeren besinler kalpdostu meyvelerdir.
  • Mümkün olduğu sürece hamur işi ve şerbetli tatlılar tüketme. Haftada sadece bir gün dengeli bir porsiyon ile kendine izin ver.
  • Beyaz ekmek yerine tam tahıllı ekmek çeşitlerini tercih et.
  • Kalbin için günde 30 dakika ayır ve egzersiz yap. Hareket et. Daha az arabaya bin daha çok yürü.

OKUL SÜRECİNDE ÇOCUKLAR İÇİN BALIN ÖNEMİ

Normalleşme süreci ile birlikte okulların tekrardan açılması ve çocukların eğitim hayatına dönmesi hastalıklardan korunmak için ekstra bir çaba gerektiriyor. Koronavirüs salgınının yanı sıra kapalı alanlarda gribal enfeksiyon tehlikesi, mevsim geçişleri, havasız sınıf ortamı, mesafeye dikkat edilmemesi, çocuk sağlığını ve toplumu kötü yönde etkileyebilir. Bu nedenle uzmanlar çocuklarda hastalıklara karşı güçlü bağışıklık sistemine ve vücut direncinin artırılmasına dikkat çekiyor. Oxford Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya atıf yapan bal uzmanı Ahmet Bağran Aksoy, “Oxford Üniversitesi’nin geçtiğimiz yıl yayınladığı bir araştırma bir kaşık balın üst solunum yollarının tedavisinde ve öksürüğün giderilmesinde antibiyotiklerden daha yararlı olabileceğini ortaya koymuştu” diye konuştu.

Soğuyan havalar sonucu artan enfeksiyon rahatsızlıkları ve koronavirüsün hala hayatımızda olması nedeniyle vücut direncimizin kuvvetli olması gerekiyor. Özellikle çocukların kalabalık ortamda sosyal mesafeye dikkat etmeden bulunmaları ve kapalı sınıf ortamında ders dinlerken vücutları hastalıklara karşı daha güçlü ve dirençli olmalıdır. Maske ve mesafeye dikkat etmenin yanı sıra beslenmelerinde de takviye edici gıdalardan yararlanmak da mümkün. 40 yıllık bal üreticisi Ahmet Bağran Aksoy, Oxford Üniversitesi’nin geçtiğimiz yıl yaptığı araştırmaya da dikkat çekerek, “Uzmanlar, balın hem tedavide hem de önleyici olarak kullanılabileceğini öneriyor” ifadelerini kullandı.

“ÇOCUKLARA HER SABAH BİR KAŞIK BAL”

Verimli bir eğitim yılı geçirmek için çocuklarımızın istikrarlı bir şekilde okula devam etmesi ve bu süreçte de sağlıklarına dikkat etmesi gerektiğini söyleyen Ahmet Bağran Aksoy, “vücut direncimizi arttırmak ve hastalanmamak için düzenli ve sağlıklı besinler ile kahvaltı yapılması gerekiyor” Kovandan sofranıza herhangi bir işlemden geçmeden ulaştırdığımız ham bal ile sizler de kahvaltı sofranızı zenginleştirebilirsiniz. Mineral ve vitamin bakımından son derece zengin olan ham balı çocuklarınızın kahvaltı sofralarından eksik etmemeyi ve her sabah çocuklara bir kaşık bal yedirmeyi ihmal etmemenin çok önemli olduğunu” söyledi.

HAM BAL İLE DAHA GÜÇLÜ OLABİLİRİZ!

Ham balın niteliklerini sıralayan Ahmet Bağran Aksoy, “Hiçbir işlemden geçmemiş kovanından alındığı gibi sofranıza gelen ham balın, mineral ve vitamin değeri oldukça zengindir. Geçmiş çağlarda antibiyotik olarak kullanılan ham bal, herhangi bir işlemden geçmediği takdirde bozulmuyor ve vücut direncimizi arttırma işlevi görüyor. Mevsim geçişlerinde sık karşılaştığımız enfeksiyon kaynaklı hastalıklardan korunmak için ilk akla gelen besin kaynaklarından biri baldır” diye konuştu.

OXFORD ÜNİVERSİTESİ: ANTİBİYOTİK ALMAK YERİNE HAM BAL TÜKETİN

Oxford Üniversitesi’nin geçtiğimiz yıl yayınlandığı araştırmada, bir kaşık tüketilen ham balın, soğuk algınlığı, öksürük ve boğaz ağrısı gibi üst solunum yolu hastalıklarına karşı piyasada bulunan tüm antibiyotiklerden ortalama olarak yüzde 36 daha fazla etkili olduğunu ortaya koymuştu. British Medical Journal’da yayımlanan çalışmada, “Bal, kombine semptom skorunda, öksürük sıklığında ve öksürük şiddetinde önemli ölçüde azalma ile ilişkilendirildi” ifadeleri kullanılmıştı.