EĞİTİM GÜCÜ SEN’İN DÜNÜ BUGÜNÜ YARINI

Eğitim ve Bilim Gücü Dayanışma Sendikası (EĞİTİM GÜCÜ SEN) Genel Başkanı Oğuz Özat, hem kendini hem  sendikasını tanıttı hemde eğitim-öğretimin önemini anlatırken, bu konuda yaşadıkları sıkıntılara örnekler verdi, bazı taleplerini sıraladı. Oğuz Özat’ın açıklamaları şöyle.
İki ay öncesine kadar yaklaşık 4 yıl Türk PDR Derneği Genel Başkanlığı yaptım. Ondan öncesinde de iki dönem  Türk PDR Der Samsun Şube Başkanlığı görevini yürütmüştüm. Yani Psikolojik Danışman ve Rehber  Öğretmenlerin mesleki mücadelelerinde uzun yıllardır onlarla birlikteydim. Uzun süredir sahadayım ve  dolayısıyla da eğitimimizin durumundan, öğretmenlerimizin yaşadığı sorunlardan haberdarım. Sendika kurma  fikrime gelirsek; psikolojik danışmanlar olarak 2017’de özlük haklarımızı adeta gasp eden ve mesleğimizin özüne aykırı bir yönetmelik faciası ile karşılaştık. Bunun mücadelesini verdik. Ve bu mücadelenin sonunda 2019  yılında hala eksikleri olsa da Psikolojik Danışmanların ve MEB’de çalışan Rehber Öğretmenlerin sorunlarını  büyük anlamda çözen bir yönetmelik çıktı. Üç yıl süren bu mücadele sürecinde sendikaların önemini ve yetkisini  aynı zamanda yetkilerini tam anlamıyla ve eğitim çalışanlarının yararına kullanmadıklarını gördük. Özellikle de büyük sendikaların bir partiye angaje veya siyasi parti güdümünde kurulmuş bir şekilde çalıştığına, hatta bazı  sendika başkanlarının eylem kırıcılığına şahit olduk. İzin almadan, onlara zararı dokunmayacak şekilde,  üyelerinden çok kurulma amaçlarına yönelik çalıştıklarını fark ettik. Örneğin geçtiğimiz yıl 1739 sayılı Temel Kanunda bir gece yarısı saat 03.00’te torba yasa içinde telafi eğitimi adı altında öğretmenlerin yaz tatili ve  sömestre okula çağırabileceğine dair bir değişikliğe gidildi. Biz bunu bir hafta önce fark ettik. Büyük sendikaları  aradım. Hiç bir sendikadan bir hafta boyunca destek alamadım, ses dahi alamadık. Ben onlara şunu söyledim;  öğretmen haklarını korumak istiyor ve çalışıyorsanız destekleyelim. Ama biz onu görmüyoruz, bize sendika  kurdurtmayın dedik. Sonra son derece demokratik içerikli tüzüğümüzü yazdık ve eğitim çalışanlarının yanında hiçbir parti güdümünde olmadan, samimiyetle durmak için yola çıktık.
Eğitim Gücü Sen’in diğer sendikalarından farkı nedir? diye soruyorlar. En önemli farkımız bir üst aklımız yok. Apolitik bir sendikayız. Herhangi siyasi parti, cemaat, vakıf gibi oluşumlarla bağlantımız yok. Hatta il başkanlarımıza “şuan bir şekilde herhangi bir parti, cemaat, vakıf bağlantısı olan varsa istifa etsin, yoksa ben fark edersem görevden alırım” dedim. Elbette hepimizin bir siyasi görüşü vardır, ama sendika tüzel kişiliğinin siyasi görüşü olmaz, tek görevi üyelerin yaşadığı sıkıntıları çözmeye çalışmaktır. Sendikaların siyasi bağlantılarının bedelini hep üyeleri ödüyor. Biri sürekli muhalefet peşinde hükümete dönük. Muhalefet etmekten bağlantılarını kaybetmiş. Okul idaresi ile öğretmen arasında arabuluculuk bile yapamıyor. Biri iktidara o kadar yanaşmış ki ne derse sesini çıkaramıyor, haksızlığın karşısına geçemiyor. Her sendikanın kapısını çalabileceği bir siyasi parti varken, biz her siyasi partiyle görüşebiliyoruz. Sendikamızın sosyal medyasında, web sayfasında bunları görebilirsiniz. Herkese eşit mesafedeyiz, herkesle işbirliği yapabilecek noktadayız. Mesela bir öğretmenin hangi siyasi görüşten olduğunu nasıl anlarsınız? Sendika üyeliğinden. Bizim üyelerimiz bu şekilde yaftalayamıyor.
Daha bir yılımızı doldurmadan üye sayısı bakımında beşinci büyük sendika haline geldik. Öğretmenin yaşadığı her olayın farkında olmamız, ilgilenmemiz takdirle karşılandı. Sürekli eleştiri veya övgüler sunmak yerine, sadece yaraya parmak basarak iyileştirmeye çalışmamız dikkat çekiyor. Apolitik oluşumuzun özgürlüğü ile cesurca haksızlığa ses yükseltmemiz, mücadele etmemiz dikkatleri çekiyor ve sürekli yeni üye kayıtları alıyoruz. İşimiz de gücümüz de öğretmen ve eğitim çalışanlarıdır. Dolayısıyla öğretmenlerimizin, tüm eğitim çalışanlarımızın yaşadığı her sorun, onların istekleri, hakları bizim çalışmalarımızı oluşturdu, yolumuzu belirledi. Öğretmenlerimizin huzur ve refahı için yapılması gereken her şeyi yapmaya çalışıyoruz. Şu zamanda öğretmenlerimiz ciddi bir ekonomik zorluk içerisinde. Açlık sınırının az üstünde maaş alıyorlar. Bununla ilgili Ulus’ta bordro yırttık, basın açıklaması yaptık. Öğretmenlerimize o gün için 20 bin lira maaş talebinde bulunduk. Ev kirası, faturalar, çocuklarının eğitim giderleri, gıda masrafları…aldıkları maaşın buna yetmesi mümkün değil. Üstelik taşrada maaşlarının büyük kısmını ulaşıma harcıyorlar; öğretmenlerimiz servis ücreti yol giderlerini MEB’ten talep ettik. Üyelerimiz adına servis ücret talebi konusunda dava açtık.

Ciddi anlamda yetersiz kalan eğitim öğretime hazırlık ödeneğinin bir maaş tutarında olmasını talep ettik. Bunun yanında ikinci okul görevlendirmesi diye bir sorun var. Mardin Diyadin’de bir hanımefendi köyde çalıştığı okuldan başka okula haftada iki gün görevlendiriyor. Şube müdürü “Ben yaptım oldu. Evet hukuksuz, dava açın” diyor. Dava ne kadar sürüyor; iki yıl. Görevlendirme ne kadar; 6 ay. Adaletin geç tecelli etmesini idare kullanıyor. Öğretmen sorun yaşadığına dair aradığında “Sendikana gider misin?” diyorum. “Bunu yapan sendikamın ilçe temsilcisi” diyor. Eylem kararı aldık bu konuda. Bir çok arkadaşımız bu eylem kararını uyguluyor ve ikinci okul görevlendirmesine gitmiyor. Bu görevlendirmeler de iptal edildi, bir şey yapamadılar. Neden? Hukuksuz olduğu için. Bunu sendikalardan talep ettik. Destek alamadık, biz de kendimiz yaptık.
Öğretmen atama takviminin gecikmesi ile ilgili resmi yazışmalarımız oldu. 11 Haziran’da AES ile birlikte Ulus’ta basın açıklaması yaptık. 1 Eylülde Öğretmenlik Meslek Kanunu Kimin Kanunu basın açıklamamız oldu. Buna sonra detaylı değineceğim. Sözleşmeli öğretmenler için mazerete bağlı yer değişikliği talep ettik, bu öğretmenlerimizin sorunlarıyla da yakından ilgileniyor takip ediyoruz. PİKTES öğretmenlerimiz var. KPSS ile atandı, mülakattan geçtiler. Ancak çok düşük bir ücrete çalışıyorlar. O gün için sığınmacı öğrenciler için işe alındılar, maaşları AB fonlarından ödeniyor. Ancak şu an aldıkları ücret açlık sınırında. Onlarla ilgili çalışmalarımız var. Kadrolu öğretmen olmaları talebimizdir. Aşçı ve aşçı yardımcılığında çalışan memurların özlük hakları için resmi taleplerimiz oldu. Hukuk mezunu memura staj izni verilmesi için çalışmalarımız oldu. Sonuç da aldık. LGS ve YKS sınavlarında görevli arkadaşlarımız sorunlar yaşıyorlar. Bakanlığın yazısını illerde farklı uygulayanlar oldu. Onlarla mücadele ettik ve sonuç aldık. Ödenen ek derslerin %100 ödenmesini talep ettik.
EKYS ve Şube Müdürü atamaları için bilgi talep ettik MEB’den. Sendika olarak ilklere imza attık. İlk online üyelik sistemini getirdik. Biz üyelerimizin aidatını yemek için gelmedik. Her ay yetişmez ama iki ayda üç ayda bir benim maaş bordrom web sitemizde yayımlanıyor.  Web sitemizden bunlara detaylı ulaşabilirsiniz. Yaşadığı her sorunda eylem kararlarımızla, resmi taleplerimizle, yargıya taşıdıklarımızla, basın açıklamalarımızla öğretmenimizin yanındayız, destekçisiyiz.Öğretmenlik Meslek Kanununu biz yıllardır istiyoruz. Bakanın da ifade ettiği gibi 60 yıldır bekliyoruz. Ancak  meslek kanunundan önce öğretmenlik mesleğini tanımlayan 1739 sayılı Temel Eğitim Kanunu vardı. 222 sayılı kanun vardı. Biz farklı şeyler istedik. Bir avukatlık ya da mühendislik meslek kanunu gibi olsun istedik. Bir meslek kanununda şunlar olmalıdır. 1. meslek tanımı 2. meslek etik kuralları 3 görev tanımı: öğretmen ne iş yapar? 4. öğretmenliğe nasıl ulaşılır, yeterlilik yetkinlik sınırları nedir? Bu ÖMK’de bu saydıklarımızın hangisi var? Bakana ÖMK ile ilgili soru sorulduğunda tek cevabı KBS olmuştur. Bunun dışında meslek kanunu içeriğinden tek kelime kuramamıştır. Bir emir ile bir hafta içinde yazılmıştır. ÖMK maddeleri öğretmenliği değerli hale getirecek, öğretmenin sınırlarını belirleyecek… Öğretmenin sınırı yok şu an. Ne yapacağı belli değil kanunda. Kanunun yarısı aday öğretmenlik, yarısı uzman öğretmenlik ve başöğretmenlikle ilgili. Bizden görüş sorulmadı. Ama şunu biliyoruz. Yetkili birinci sendika, “Bunu beraber yazıyoruz,” söylemleri yapmıştır. Bugün de o yüzden suskundur. Biz ise daha mecliste görüşülürken karşı çıktık. Görüşlerimizi bakanlığa sunduk, hatta bu meslek yasasının görüşüldüğü TBMM eğitim komisyonundaki tüm üyelere dosyalar götürdük. Yakinen de görüştüğüm AKP Grup Başkan Vekili İsmet Yılmaz’a dosya verip yanlış olduğunu söyledim. Meclise grubu olan partilere “Yanlıştır. Bu şekilde çıkarmayın” dedik. Bu konuda ilk ses çıkartan biziz. Davayı da açan biziz. ÖMK daha çıkmadan 3 Ocak’ta yayımlanan taslağına görüş bildirdik, Ocak ortasında yayınlarda, yazılı ve görsel basında konuştuk. Biz gidemiyoruz CHP anayasa mahkemesine götürdü. Bu meslek yasasının içi boştur, fiyaskodur ve beceriksizce hazırlanmıştır.
613 bin kişi bu sınava başvurmuş. Sınavı kazanana para verecekseniz. 1 milyon 350 bin öğretmen var, 700 bin kişiye neden vermiyorsunuz.Vereceğiniz 1000TL para; bütün öğretmenlere verin. Sağlık bakanı geçen gün yönetmelik çıkardı, sınav koymadı, uzman olacaksınız demedi. Sıkıntınız var dedi. Şu ekonomik zorlukta öğretmenlerin maaşları kendilerine yeterli olsa sınava 50 bin kişi başvurmaz. Rezalet bir süreç yönetiliyor. Vereceksen düzgün ver 1000 lirayı. Öğretmeni rezilleştirme. Sınava %35 öğretmen başvurdu. % 65’i kriterlerle ilgili belli sebeplerden başvuramadı. Onlar ne yapacak. İşin başka bir tarafı da şu. Sağlıkta uzmanlık var. Bize bunu öne sürüyorlar. Ama sağlıkta uzman olduğun zaman görev tanımın değişiyor, rütben değişiyor, ne iş yapacağın değişiyor. Hatta o uzmanlar farklı alanlarda yönelip dahiliye gibi sınavlara giriyor. Askeriyede de var deniliyor. Rütbe alıyorlar uzmanlık sınavı kazanan başka bir göreve başlıyor. Bununla birlikte görev tanımı da değişiyor. Rütbesi de maaşı da değişiyor. Öğretmen öyle değil. Tarih mesela. Uzman olmuş sınıfa girmiş. Görev tanımında değişiklik var mı? Hayır. Rütbe almış mı? Hayır. Sadece bin lira para almış. Bir sonraki ders uzman olmayan bir öğretmen giriyor. Aynı dersi anlatıyor, aynı işi yapıyor. Derste aynı, okulda aynı, statü değişmemiş. Ne değişmiş? Bin lira maaşında fark alacak. Okulda çalışma huzurunu bozar bu sistem. Eşit işe farklı maaşı ne amaçla veriyor?
Gelelim yüksek lisans ve doktoraya. Su ürünlerinde YL ya da doktora yapmış öğretmen kariyer sistemine göre sınavsız yükseliyor, bu programın öğretmenlikle ne alakası var? Öğretmenlikle alakalı olmayan yüksek lisanslar koymuş. Artı yüksek lisans eğitimi konusunda yönetmelikte koşul getirilmediği için eğitim fakültesi mezunu olmayıp tezsiz yüksek lisans sayılan formasyon alanların da formasyon eğitimini yüksek lisans saymıştır. Oysa ki eğitim fakültesi mezunları bu formasyonu lisans eğitiminde almıştır. Tezsiz yüksek lisans sayılan formasyon alanlar sınavdan muaf ancak eğitim fakültesi mezunları bu sınava giriyor. Meslek kanununu ekonomik kazanım olarak bin lira verebilmek için çıkardılar. Sayın Bakan da artık bu sınavı ve sistemi savunamıyor. “Bin lira verebilmek için meslek kanununu kullandık” diyor. Meslek kanunu bunun için kullanılmaz. Mesleğin tanımını belirler, sınırlarını belirler. “Öğretmenler kendini yetiştirir” diyor. Ama bu düzgün bir şekilde yapılırsa olur.
Öğretmen aldığı maaşla geçinemiyor. Öğretmen maaşları enflasyon karşısında eriyor. Tüm meslek gruplarına iyileştirme yapıldı. Ancak öğretmen enflasyona ezdirildi. Bunun için biz de Milli Eğitim Bakanına seslendik. Duyarsız kaldı. Duyarsızlık bu kadarla bitmiyor; öğretmene şiddete de duyarsızlar. Öğretmen dayak yemiş, bakanlığı arıyoruz telefonu açmıyorlar. Bu meslek 150 şehit vermiş, Türk bayrağı dalgalansın, İstiklal Marşı  okunsun diye. Güvenlik olarak sahip çıkılmıyor, maaş olarak sahip çıkılmıyor, mobbing angarya var; sahip çıkılmıyor. Buyrun bu öğretmen kendini geliştirsin. 1739 sayılı Temel Eğitim Kanunu’na göre öğretmen kesintisiz 2 ay tatildedir. Ancak öğretmenlik kariyer sistemi nedeniyle yaz tatilinde öğretmen günde 4 saat eğitim aldı. Nasıl bir eğitim? PDF’ler yansıtılmış hazır olda, kişiler bunu okuyor. Sen ver PDF’leri çalışsın öğretmen. Bir bakanlık kendi koyduğu kanunu yok sayıyor. Biz buna dava açtık. Öğretmene yüksek lisans izni vermiyor, kanuni hakkı olduğu halde. Hizmet içi eğitimler açmıyorsunuz.
Lokal bir şekilde belli kişilere eğitim verdiriyorsunuz. Verilen hizmet içi eğitimler %1 bile değil. Öğretmenlerin %99’u yıllardır hizmet içi eğitim almamış. Kendini geliştirmek için ücret ödüyor musun? Bir top kağıt kaç lira olmuş. Kitap alamıyor öğretmen. Nereden tutsanız elinizde kalan bir yönetmeliktir. Amacımız, misyon ve vizyonumuz doğrultusunda… Eğitimin ve eğitim çalışanlarının nabzını tutan, gelişmeleri yakından takip eden bir sendika olacağız. Önce de dediğimiz gibi işimiz eğitim, gücümüz öğretmen olacak. Eğitim Gücü Sen olarak “EĞİTİMİN GÜCÜ SEN’SİN ÖĞRETMENİM” diyoruz. Son olarak öğretmenlerimizin mücadelesinde her zaman yanlarında olduğumuzu bilmelerini isterim.