DP’li Çevik: Türkiye’nin AB adaylığı sadece kâğıt üzerinde

Demokrat Parti Sözcüsü Dr. Neslihan Çevik, yaptığı haftalık basın açıklamasında gündemi değerlendirdi
“şahsım” dış politikasından vazgeçin ve ülkemizin çıkarlarını gözeten bir dış politika uygulayın!
“Türkiye’nin AB adaylığı sadece kâğıt üzerinde”
“Dışarıdan borç aldık, çöp aldık, göçmen aldık. Yetmedi, şimdi de kanserojen alıyoruz!”
“Aile çiftçiliği bitiyor, küçük işletmeler kapanıyor”
“Büyük umutlarla hayvancılık sektörüne yatırım yapanların yüzde
80’i bugün sektörden batarak çıktı”
(DP Basın Merkezi – 21 Temmuz 2022) Demokrat Parti Sözcüsü Dr. Neslihan Çevik, yaptığı haftalık yazılı basın açıklamasında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
NATO Zirvesi, F 16’lar meselesi, Avrupa Birliğine üyelik meselesi, asbest taşıyan gemi, tarım, hayvancılık ve hayat pahalılığı gibi başlıklar üzerinden gündem
değerlendirmesinde bulunan Çevik, şu görüşleri ifade etti:
“Batı’da neler oluyor?”
“Son birkaç aydan bu yana hükümet, Batı’nın yarattığı geçici bir baharda çiçek açtığını zannediyor. Ukrayna-Rusya arabuluculuğu olasılıkları konuşulurken, Nobel ödülleri söylemleri havada uçuştu; NATO zirvesi ve Madrid görüşmelerinde de ABD Başkanı F-16’lar üzerinden hükümetin sırtını sıvazladı.
Biz bu baharın sahte ve geçici bir bahar olduğunu her platformda dile getirmiş, bununla ilgili uyarılarda bulunmuştuk. Şimdi maalesef tam da söylediğimiz noktaya gelinmiş olduğunu görüyoruz. Şöyle bir hatırlayalım:
“Dış güçlerle ele ele verip ülkemizi çıkmazın içine soktular”
1,4 milyar dolar vererek fonladığımız F-35 programından, Rusya ile olan S-400
anlaşmamızdan dolayı çıkarılmıştık.
“Neyse ki hava savunma füzelerimiz var artık” desek, Batı baskısı dolayısıyla S-400’ler de kullanıma açılamıyor.

Amerikan yaptırımları nedeniyle ise Batı’dan savunma için yeni füze alınamıyor.
Çok övündüğümüz İHA ve SİHA’larımız da savunma füzelerinin ve savaş uçaklarının yerini tutamıyor ne yazık ki.
İktidar o hep suçladığı dış güçlerle adeta el ele verip Türkiye’mizi tam bir çıkmazın içerisine sokmuş vaziyette. Hükümet heba olan 1,4 milyar doların bir kısmını kurtarmak adına eski model olan F-16’lar ve modernizasyon kitlerine sarılmak zorunda kaldı.
Uzun süredir Amerika ile F-16’lar görüşülüyor.
NATO zirvesinde, Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğine destek vermesi
karşılığında, ABD Başkanı Biden “Türkiye’ye F16 uçakları satmalıyız ve mevcut olanları modernize etmeliyiz” diye açıklamada bulundu.
Ancak daha birkaç gün önce, F-16 satış ve transferi ABD kongresi tarafından bloke edildi. Arka planda, başta Yunan lobisi olmak üzere diğer lobilerin de harekete geçip Başkan’a yazdıkları mektuplar da var. Sonuçta Meclis, Türkiye’ye F-16 savaş uçağı satma planını zorlaştıracak yasa değişikliği önergesini kabul etti.
Önergeye göre ABD Başkanı, kendi Meclisine şu konularda garanti vermezse
satış gerçekleşmeyecek:
– “Amerikan ulusal çıkarlarına uygunluğu”
– “Türk hükümetinin F-16’ları bölgesel uçuşları da dahil olmak Yunanistan
üzerindeki uçuşlarda kullanmaması”
– “NATO’nun birlikte çalışabilirliğini bozacak, NATO’yu düşman aktörlere maruz bırakacak veya NATO üyesi ülkelerin genel güvenliğini bozacak adımlar
atmadığının garanti edilmesi.
Bu önerge şimdi Biden’ın imzasını bekliyor.
Olayların bu akışı tanıdık gelmiyor mu? İçerde şov yapan hükümet, dışarda hata
üzerine hata yapıyor.
İçeride yaptıkları propagandalarda “ben yaptım oldu”, “ben kestim oldu”, “ben
indirdim oldu” demeye alışkınlar ama bu tutum, dış ilişkilerde hiçbir işe yaramaz!
Reza Zarrap, Rahip Bronson, Kaşıkçı Davası, Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail… Tabi, Türkiye yerine ABD’de yargılanacak ve ABD’nin eline yeni kozlar vermesi yüksek ihtimal olan Sezen Baran Korkmaz’ı da unutmayalım.
Peki, sonuçta ne oldu? İktidar elimize geçen fırsatlara rağmen, pazarlık masasından kalktığında elimizde sadece şunlar kaldı:
-Biden’la sonuca varmayan bir telefon konuşması,
-NATO’nun “resmi değil” dediği bir üçlü mutabakat, Finlandiya ve İsveç’in “biz kendi hukukumuza göre hareket ederiz” açıklamaları. Hepimize bir bardak soğuk su! Sıfıra sıfır, elde var sıfır!
“Türkiye’nin AB adaylığı sadece kâğıt üzerinde”
Madrid’de büyük zafer kazandık diyerek şov yaptılar. Ama edindikleri zafer sembolik bir zafer olarak kaldı.
Neden mi? Taraflar arasında çok ciddi bir beklenti ve yorum farkı mevcut.
Bakınız, Finlandiya ve İsveç YPG /PYD’ye ve FETÖ’ye destek vermeyeceğini taahhüt etse de bunları “terörist örgütler olarak tanımlamadı.”
İadesi istenenlerle ilgili kendi ulusal mevzuat ve süreçlerini uygulayacaklarını beyan ettiler. Davası yeni görülmüş olanlar için iade söz konusu olmayacak.
Her ne kadar bir zafer şarkısı söyleseler de, Finlandiya ve İsveç taahhütlerinin mevcut uluslararası sorumluluklarının veya ulusal politikalarının ve mevzuatlarının doğal bir devamı olarak sunuyor.
Dikkat çekmek isteriz ki; ileri süreçlerde bu iki ülkenin, Türkiye’nin AB üyeliğinde
problem yaratmaları yüksek bir ihtimal olarak görünüyor.
Aslında bugünden tarihe not düşmemizi gerektiren daha genel bir problem var:
“NATO ve AB, Türkiye ile aralarına çok ciddi mesafe koyuyor”
Tüm dünyada, tam da yeni bir jeopolitik rekabet oluşurken, hem NATO hem de AB, Türkiye’ye ciddi bir mesafe koyuyor.
NATO zirvesi ile beraber, AB liderlerinin Haziran ayında yaptıkları zirvede açık ve net olarak aday ülke olan Türkiye, ne yazıktır ki diğer adaylarla birlikte değil; AB açısından üçüncü ülke konumundaki Belarus’la aynı bölümde yer almıştır. AB bildirisinde Türkiye’ye sadece dış ilişkiler bölümünde Doğu Akdeniz’deki politikalarını eleştirmek
üzere yer ayrılmış durumdaydı. Dikkatinizi çekmek isterim ki Türkiye sadece eleştiri ile zirve bildirisinde anılmış oldu.
İşin özeti şudur; şu an için Türkiye’nin adaylığı sadece kâğıt üzerindedir.
“Daha ne kadar savrulacaksınız?”
Demokrat Parti olarak iktidara ve Sayın Cumhurbaşkanı’na soruyoruz; “Daha ne kadar savrulacaksınız?”
AB rüyası, Yeni Osmanlıcılık adı altında Osmanlı rüyası, Ortadoğu’nun abisi olma
rüyası? Bu kadar rüya gerçekten çok fazla.
Lütfen “şahsım” dış politikasından vazgeçin ve Türkiye’nin çıkarlarını gözeten bir dış politika uygulayın!
“Asbestli gemilerle kanserojen alıyoruz!”9 00 ton asbest içeren gemi parçalanmak üzere Türkiye’ye geliyor. Dışarıdan borç

aldık, çöp aldık, göçmen aldık. Yetmedi, şimdi de kanserojen alıyoruz!
Demokrat Parti olarak Hükümete soruyoruz: “Para için yapmayacağınız ne var?”
“Aile çiftçiliği bitiyor, küçük işletmeler kapanıyor”
Artan girdi fiyatları (mazot, yem, ilaç, tohum) nedeniyle küçük çiftçiler üretim yapmakta hayli zorlanıyor. Son bir yıl içerisinde mazota ve yeme gelen zamlar YÜZDE 100’ün üzerinde. Türkiye’de birçok çiftçi artan girdi maliyetleri dolayısıyla kışın ekim yapamamıştı.
“İlkbaharı bekler ekimi öyle yaparım” diyenlerin birçoğu da girdi maliyetlerine gelen zamların devam etmesi dolayısıyla yine ekim yapamadı.
Ekim yapanların önemli bir kısmı ise gübre kullanamadı. Hasat zamanı geldiğinde gübre kullanamamanın sonuçlarını korkarız ki hep beraber göreceğiz.
Ocak ayı başında açıklanan enflasyon verilerine bakıldığında yıllık enflasyon yüzde 36,08 olurken, (TÜİK rakamları, eğer inanırsanız!) 2022 bütçesinde tarım desteklerinden yapılan artış 2021 bütçesine göre yüzde 12,5 oldu. Yani enflasyon artışının üçte biri kadar artış yapıldı. Çiftçi enflasyona ezdirildi. Tarıma 2022 bütçesinden 22,8 milyar lira doğrudan destek ödemesi yapılacak. Oysa 2006 yılında AKP eliyle çıkarılan Tarım Kanuna göre her sene GSYH’nin yüzde biri kadar doğrudan destek ödemesi yapılması gerekiyordu, bu kanuna göre 2022 yılı için yapılması gereken destek tutarı yaklaşık 110 milyar Türk Lirası.
“Küçük aile işletmelerini, aile çiftçilerini mutlaka destekleyin”
Pandemi süreci bizlere aile çiftçiliğinin ne kadar önemli olduğunu net bir şekilde
gösterdi. Devletin sadece büyük işletmeleri değil, küçük aile işletmelerinin de mutlaka desteklenmesi gerektiğini bir kez daha anlamış olduk. Görünen o ki hala anlamayanlar da var; en başta da Sayın Cumhurbaşkanı ve ekibi geliyor.
“Milletin hayallerini yıktılar”
2010 yılında “0 faizli krediler ile hayvancılık sektörünü uçuracağız” demişlerdi. O tarihte birçok doktor, iş insanı, serbest meslek sahibi büyük umutlarla hayvancılık sektörüne girmişti. Ne yazık ki o gün büyük umutlarla hayvancılık sektörüne yatırım yapanların yüzde 80’i bugün sektörden batarak çıktı. Milletimizin hayallerini yıktılar!
Hatalardan ders alınmıyor maalesef.
Demokrat Parti olarak iktidara diyoruz ki; Büyük işletmeleri destekleme sevdanızdan vazgeçin. Ülkemizin koşullarına göre hareket edin ve küçük aile işletmelerini, aile çiftçilerini destekleyecek uygulamaları hayata geçirin.