Dinimiz, emirleri, öğütler tamamda…(Köşe yazısı 08.11.2017 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ

davutgulec@hotmail.com

Din adamı deyince hep aklıma, çocukluğumuzda görevli Sümer cami imamı Salim hoca gelir. Sonrasında, mesleğim gereği tanıdığım imamlar, din adamları, müftüler. Atatürk ve rejim düşmanlığı yapan bazı din adamları dışında ciddi bir sorun yaşadığım kimse olmadı. Hatta öyle ki haber yaparken arayıp bilmediklerimi öğrendiğim müftüler ve din adamları da çok olmuştur.

Kendini bilen herkes, çocukluğundan mevki-makam sahibi olduğu güne kadar hep büyüklerinin öğütleri, dinimizin emirleri ve ‘Sakın bunu yapma’ denilerek yetiştirildi.

Ama son yıllarda ve bugünlerde ‘dinimizin emirleri, büyüklerimizin öğütleri’ni konuşan çok ama uygulayan her nedense kalmadı gibi. Parmakla gösterilecek kadar azaldı.

Aslında böyle bir yazıyı kaleme almayı ‘bazılarına sert tepki göstersem de’ düşünmüyordum.

Trafiğe çıkınca bakıyorsunuz:

‘Temizlik imandan gelir’ diyende demeyende zıkkımlandığı sigaranın izmaritini yere atıyor.

Kimisi insanların yüzüne bakarak hınkırıyor, burnunu temizliyor, balgamını tükürüyor.

Kimisi sürekli korna çalarak, yüksek sesli müzik dinleyerek, tekerleri patinaj yaptırarak, yayaların üzerine araç sürerek, trafiği tehlikeye düşürerek, kendini üstün görerek, insanları küçümseyip, potansiyel suçlu gibi davranarak… yaşamaya devam ediyor.

En ilginci ise, otobüse, tramvaya bindiğinizde tepkimi, ne demek istediğimi daha iyi görüyorsunuz.

Tesettürlüsü, sakallısı, başı açığı, kravatlısı, yaşlısı her şeye sinek olanı her nedense ‘dinimiz böyle emrediyor. Büyüklerimiz bunu öğütledi. Okulda biz bunu öğrendik’ demeden küçücük sıpalarını yanlarına oturtup, yaşlı, sakat, ayakta zor durabilen insanlara yer vermiyor. Yanındaki anne-babası da ‘kalk evladım, benim kucağıma gel’ diyerek örnek olmuyor.

Büyüklerin tepkilerine bile aldırış etmeyen bu anne-babalar ‘dinimizin gereği’ diye örtünse de, sakal bıraksa da, ağızları  ‘Din, kitap, Kuran, Allah’ edebiyatı yapsa ne olur yapmasa ne olur.

Son yıllardaki eğitimde zaten bir sorun ve ciddi bir eksiklik var.

Cinnet geçirenler, psikolojik olarak sorun yaşayanlar, yürürken konuşanlar, eşleri ya da çocukları ile sokakta tartışanlar, parçalanan yuvalar çoğaldı.

Herkesin mutlaka bir anne-babası, yetiştireni var.

Kayseri Müftülüğü görevine geldiği günden bu güne, basına yakınlığı, çalışmaları, öğütleri ile dikkatimi çeken Doç. Dr. Şahin Güven’in Hunat Hatun camiindeki son ‘Gençlik huzurda buluşuyor’ programındaki ‘Anne-babalar hazreti Lokman gibi çocuklarına nasihat etmelidirler’ sözleri dikkatimi çekince, bu yazıyı kaleme almaya karar verdim. Belki, herkese faydası olur.

İşte Doç. Dr. Şahin Güven’in o öğütlerinden bazıları şöyle.

“Yüce Allah, bizi dünyaya bir imtihan için gönderdikten sonra, peygamberler ve kitaplar da gönderdi ki başına buyruk yaşamayalım. İlk insan, aynı zamanda ilk peygamber Hz. Adem, son peygamber de Hz. Muhammed Mustafa’dır. Peygamber Efendimize peygamberlik geldikten sonra, vahiylerle gelen ve ayet ayet, sûre sûre tamamlanan Kur’an-ı Kerim de nüzul oldu. Bu yüce kitap, dünya hayatımızda emirlerine uymamız, yasaklarından kaçınmamız için gönderilmiştir. O, bize yol rehberidir. Dünya hayatı bir yolculuktur. Bu yolculukta neleri yapıp nelerden kaçınmamız gerektiğini kerim kitabımız Kur’an’dan öğreniyoruz. Kur’an-ı Kerim, emirler ve nehiyler sunduğu gibi, içerisinde bir de hayat hikâyeleri, kıssalar vardır. Yüce Allah, bir kısım peygamberlerin ve salih insanların hayat hikâyelerini de anlatır bize kitabımızda. Bunlardan birisi de Lokman sûresinde, Hz. Lokman’ın oğluna yaptığı öğüt ve nasihatlerdir. Âlimlerimizin kimi, Hz. Lokman’ın peygamber olup olmadığı konusunda ihtilaf etmişlerdir; ama büyük çoğunluk peygamber değil de Allah’ın sevgili kullarından birisi olduğunu söylerler.

Kur’an-ı Kerim’in 31. Sûresi olan Lokman Sûresi’nin 12-19. ayetlerinde Yüce Allah, Hz. Lokman’ın oğluna yaptığı nasihatleri bize anlatmaktadır. Ayetlerin başında Rabbimiz, ‘Biz, Lokman’a hikmeti verdik’ buyuruyor. Lokman Hekim denilir ya, buradaki hekimlikten maksat doktorluk değil, hikmetli hareket etmek, nerede ne yapacağını bilmek, vahiyleri anlama idrak ve kabiliyetine sahip olmak demektir. Ve bu hikmeti de kendisine şükretmesi için verdiğini söylüyor Rabbimiz. O Allah ki, verdiği nimetler karşısında kulunun kendisine hamd etmesini, şükretmesini ister. O (cc), hepimize de sayısız nimetler verdi. Öyleyse bizler de Rabbimize hamdimizi ve şükrümüzü yerine getirmeliyiz. Ama şunu da bilmeliyiz ki Yüce Allah’ın, kulunun şükretmesine ihtiyacı yoktur. Kim Allah’a şükretmişse bilmelidir ki kendisi için şükretmiştir. Bu şükrün karşılığını da Yüce Allah, kat be kat fazlasıyla verecektir. Kim de verilen nimetlerin şükrünü eda etmez de nankörlük ederse, bilmelidir ki Allah hiç kimseye ve insanların şükrüne muhtaç değildir; yerde ve göklerde olanların hepsi O’na hamd etmektedir, bütün övgüler O’nadır. Baba iseniz Hz. Lokman gibi çocuklarınıza nasihatte bulunun. İlgili ayetlerin mealleri şöyle.

  1. Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür, demişti.
  2. Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.
  3. Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi körü körüne bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm.
  4. Yavrucuğum! Yaptığın iyilik veya kötülük, bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu senin karşına getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.
  5. Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.
  6. Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.
  7. Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.”