Devlet radyo ve koroları…(4) (Köşe yazısı 10.03.2016 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com

Devlet radyo ve koroları’ başlıklı yazıma kaldığım yerden devam ediyorum.
Belki inanmayacaksınız ama Kayseri kültür ve sanat hayatı, konservatuvar eğitimi konusunda, yazmak içimi dökmek için çok şeyler geçiyor.
Ama zaten yetersiz olan, kültür-sanat faaliyetlerine, etkinliklerine nedense protokol pek katılmaz.
İlgililere bakarsanız davetiyeler üst düzey tarafından ulaştırılıyor.
Ama şehri yöneten protokole bakarsanız, davetiye hiç gelmiyor. O nedenle davete icap edilmiyor.
Ben hiç unutmuyorum. Konservatuvar Türk Halk Müziği konserimiz vardı. O yıl Kayseri Valimiz Mevlüt Bilici idi. Davetiyeyi bizzat ben kendisine götürdüm.
‘Ben Türk Sanat Müziği seviyorum ama senin ve sizler için bir aksilik olmazsa kesinlikle geleceğim kardeşim’ dedi.
Bende bu durumu Konservatuvar yönetimi ve Daire başkanına yine kendim söyledim. Söyledikleri aynen şu olmuştu.
‘Kesinlikle gelmezler. Biz yıllardır Valilerden, başkanlardan, bürokratlardan bunları hep duyarız. Ama gelmezler. Kimsede getiremez.’
Konserden bir gün önce, iki saat ve 15 dakika önce Koruma Müdürü beni cep telefonumdan arayarak konserimize Vali beyin kesin katılacağını iletti. Bende koro şefimiz, konservatuvar yönetimine ileterek Daire başkanı ve belediye başkanına bunun bildirilmesini istedim. Yine aynı şeyi söylediler.
‘Gelmez kardeşim, söylemeye gerek yok.’
Ve konser başlamadan 5 dakika önce Valimiz Mevlüt Bilici konserimizi onurlandırdı, beni de, korodaki arkadaşlarımızı da çok mutlu etti. Çünki o gün bir ilke ben ve bizim koro imza atıyordu.
Salon ağzına kadar dolu olmasına rağmen, sayın Valimiz, Konservatuvar Müdürümüzle, konserimizi dinlemeye başladı. Başından itibaren koro ve sololara eşlik ediyordu. Oysa birkaç türkü dinleyip gidecekti. Ortalarda halen ne belediye başkanı, bürokratlar, daire başkanı ne de üst düzey kimse vardı. Konserin ortalarına doğru ‘Vali bey gelmez’ diyen Daire başkanı konserin yarısında gelerek, Vali beyi yalnız bırakmadı. Vali beyde o gün konserin sonuna kadar dinledi. Koro şefi ve korodaki herkesi kutladı. Sonra her gördüğünde, toplantılarda ve karşılaştığımızda aynen şunu söyledi.
‘Ben o gün amatör bir koronun çok sıkıcı olacağını düşünerek gitmiştim. Hep öyle sanıyordum. Ama o gün yerimden kalkamadım. Öyle mi içten ve samimi söylenir, okunur. Artık fırsat buldukça bu tür konserlere mutlaka katılacağım, dinleyeceğim. O gün çok iyi stres attım, türkülerle gerçekten Anadolu’yu adım adım gezdim’ dedi ve ‘O gün bunu bana sağlayan gazeteci kardeşim Davut Güleç’e yürekten çok teşekkür ediyorum. Tüm gazeteciler böyle sosyal ve kültürel etkinliklere katılarak bizleri teşvik etmeli’ dedi.
Ben böyle etkinliklere meslekte tanıdığım Valilerimiz arasında Yüksel Çavuşoğlu ve son dönemlerde ise Orhan Düzgün dışında pek kimseyi görmedim. Rahmetli Niyazi Bahçecioğlu dışında ünlü isimler gelmezse, bu konserleri ve eğitimi kendi adına alan, verdiren Büyükşehir belediye başkanlarını da görmedim dersem yalan olmaz.
Düşünün Kayseri Büyükşehir Belediye Konservatuvarı 1985’te kurulmuş. O günden bu güne sayısız sanatçı yetiştirmiş. Ne hikmetse, yetiştirdiklerinden doğru dürüst Kayseri’yi tam anlamıyla temsil eden birileri yok. Kayseri dışında verilen konserlerde. Yeni yeni ilçelerde göstermelik konserler var.
Kendilerini iyi yetiştiren Kayserili sanatçılar elbette televizyonlarda, radyolarda, salon konserlerinde Kayseri adına birşeyler yapmaya çalışıyor, plaklar dolduruyor.
Konservatuvar aradan geçen 31 yılda daha dışarı açılamamış. Kök salamamış. Kısır döngüler içerisinde ‘Yolunacak kaz’ misali yerini de tam bulamamış. Öyle ki, başvuran ve talep çok olmasına karşın, sayılar sürekli düşürülmüş, harcamalar artırılmış.
Sizce niye, nasıl, neden, ne zamana kadar bu böyle sürecek?
İşte bu soruların yanıtlarını vermek için artık daha ciddi ‘Devlet koro ve radyosu’ Kayseri’de kurulmalı.
Böylece Kayseri’nin kültür ve sanat hayatı renklenmeli, canlandırılmalı.
Şehri yönetenlerde artık ‘Amatör’ gözüyle bakarak Konservatuvarın konserlerine ve diğer etkinliklerine aktif olarak katılmalı, destek vermeli.
Ama Konservatuvar’da, milletin önünü keserek, kendi ticaretlerini yapan ‘Hoca’ geçinen ve iktidarına göre renk değiştirenlerde, ister her yıl, isterse 3 dönem kesinlikle değiştirilmeli, alttan yetişenlere de şans tanınmalı.
Kayseri’nin kültür-sanat hayatı öyle afiş, broşür bastırmak, sosyal paylaşımda kendilerini övmek, kırık-dökük müzik aletleri, giysilerle, yetersiz bütçesi ve ’Ben bu işi iyi biliyorum’ diyerek kafasına göre filmler çevirmekle olmuyor.
Bu dört günlük yazıdan ilgili herkes mesajını alsın, üzerine düşeni artık yapsın. Bunları yazdım diye küsen, darılan, kırılan varsa hiç umurumda değil. Onlar kaybetsin, yeter ki Kayseri kazansın.
Kayseri’de ‘Biz’ olursak kültür-sanat, sosyal yaşam canlanacak, değerimiz artacak.
Yoksa içler acısı durumumuz ortada.
Bugün ağlanacak halimize bile ‘Kayseri işini bilir’ diyerek bu işte de kaybediyoruz.