Defalarca tecavüz edilen engelli kadının yaşadıkları…

Zihinsel engelli K’nın başına gelenler Türkiye’yi isyan ettirdi. Yaşadıkları küçük köyde bilinen 6 kişinin tecavüzüne uğrayan mağdur K, bürokrasinin tuttarsızlıkları karşısında mağduriyetini bırakın ortaya koymayı tam tersine daha da zor bir durumla karşı karşıya kaldı.

Mağdur K’nın sesine ne ulusal kanallar ne de devlet kanalı TRT kulak vermedi. Ta ki Aydınlık Gazetesi muhabiri Oktay Yıldırım’ın konudan haberdar olup, bu rezaleti gazetesinde Türkiye kamuoyuna duyurmasına kadar.

Yozgat’ın Çayıralan ilçesine bağlı Cürali köyünde birkaç yıl süren tecavüz,kurbanın hamile olduğunun anlaşılmasıyla ortaya çıktı.

Zihinsel engelli kurban K, tıbben kendisine benzer durumda olan babası Ş.K ile birlikte yaşıyordu. Annelerini kaybetmişlerdi. Kız kardeşi Belçika’da iki erkek kardeşi ise İstanbul’da çalışıyordu. Geçim sıkıntısı içindeydiler. Tek gelirleri devletten bağlanan engelli maaşı ve diğer kardeşlerin arada bir yaptıkları katkılardı.

Bütün köy kurbanın zihinsel engelli olduğunu biliyordu. Ama neredeyse bütün köyün bildiği başka bir şey daha vardı. Köyden bazı kişiler sık sık kandırarak ve tehdit ederek onu iğfal ediyorlardı.

Bazı yakınları ve köyden bazı kişilerle yaptığım görüşmelerden öğrendiğime göre ilk olay bundan yaklaşık üç yıl kadar önce akrabası zanlı M’nin evinde yaşanmıştı. Zanlı M, kurbanın akrabasıydı. Annesi yatalaktı ve kurban K akrabalık bağı nedeniyle yaşlı kadının bakımına yardım ediyordu. İlk olarak bu evde zanlı M’nin tecavüzüne uğradı. Aile bunu duyduğunda hemen bir hastaneye gidip bekâret kontrolü yaptırdı ama ters ilişki kurulmuş ve olayın üzerinden bir hafta geçmişti. Bir bulguya ulaşmak mümkün değildi. Doktor, “Bu şekilde bir şey iddia edemezsiniz, rezil olduğunuzla kalırsınız” deyince şikâyet etmemişlerdi. İlk olay bu şekilde kapanmıştı.

Bundan sonra sadece bayramlarda köye gelen ağabey, yokluğunda başka isimlerin de bu iğrenç eyleme dâhil olduğunu ve bunun neredeyse bütün köy tarafından bilindiğini öğrenemeyecekti. Ta ki, Belçika’da yaşayan kız kardeş tatile geldiğinde “karın ağrısı” şikâyeti olan ablasını hastaneye götürünceye kadar. Kurban K, altı aylık hamileydi.

Hemen İstanbul’da yaşayan kardeşleri S. K’ya haber verildi ve bundan sonra adli süreç başladı.

“Adli süreç” dediysem sözün gelişi… Adli, adaletten gelir, adaletin sağlanması sürecidir. Sonunda ne olur bilmiyorum, ama sürecin başlangıcı tuhaflıklarla doluydu…

Aynı köyde yaşayan zanlı H, zanlı M, zanlı D, zanlı S,zanlı Y ve zanlı B yapılan şikâyet sonucunda tecavüz suçlamasıyla savcı karşısına çıkarıldı.Yanlış anlaşılmasın, gözaltı değil, ifadeye çağırıldılar. Ve hepsi de serbest bırakıldılar.

Mağdurun kardeşi S.K şaşkındı. O sırada hastanede bulunan ve olanları öğrenen vicdanlı bir vatandaş durumu bazı haber kanallarına da iletti ama ilgilenen olmadı. Hatta anlattığına göre TRT’de görüştüğü kadın darbe haberleri dışında bir haber yapmadıklarını, bu haberin kendi gündemleri olmadığını söyledi… Çaresizdi, kardeşine sosyal yardım talep etti, sığınma evlerine alınmasını sağlamaya çalıştı ama onu da kendi başına yapması gerektiğini söylediler. Üstelik bunu söyleyen savcı bir kadındı.

Kardeşinin can güvenliğinden endişe ettiği için Kayseri’de bir yakınlarının evine sığındılar. Çünkü zanlı D, kurbanı eğer konuşursa abisini ve babasını öldürmekle tehdit etmişti. Konuşmayanların da korkusu aynı olmalıydı. Kurban K babasına çok düşkündü, onlar tehdit edildiği için en son zanlı D’nin adını vermişti korkarak

Olayın bu kadarını öğrendiğimde kulaklarıma inanamadım, ama bunlardan daha feci ayrıntılar duyacağımı ben de bilmiyordum…

Mağdurun şikâyetçi olduğu kişilerden biri eczacı kalfasıydı. Zihinsel engelli kadını kandırıp babasının yemeğine uyku ilacı koyduruyorlardı. Baba uyuduktan sonra da ya tecavüz için eve giriyorlar ya da kızı dışarı çıkarıp ormana götürüyorlardı.

Kimi evlerinin yakınlarındaki ahıra, kimi ormanın karanlık bir yerine götürüyor ve orada bazen tek bazen iki kişi sırayla tecavüz ediyorlardı. Kimi kendince tedbirliydi, korunuyordu, kimi de hamile bırakmamak için ters ilişki kuruyordu. Bu iğrenç detayları burada anlatmak istemiyorum ama ulaştığımız bilgiye göre bütün bu ayrıntılar hem savcılık ve mahkeme ifadesinde hem de Adli Tıp’ta yapılan muayenesinde yer almıştı. İsim isim, yer yer…

CMK gereği bu tür davalarda avukat zorunluluğu vardı ve devlet, imkânı olmayana avukat tayin ediyordu. Çayıralan küçük yerdi, toplam üç avukat vardı ve bunların ikisi aynı büroda çalışan baba-oğuldu. Baba zanlıları savunmakla görevlendirilirken, aynı büroda çalıştığı oğlu kurbanın savunmasını üstlenmişti. Üçüncü avukat da zanlılardan bazılarını savunuyordu.

Şaşkınlıktan dilimi yutacaktım. Sayı az olabilirdi, savcı da kimin baba kimin oğul olduğunu bilmeyebilirdi, hatta bunun yasal sakıncası da olmayabilirdi, ama avukatlar bu durumu nasıl olur da kabul ederdi? Meslek etiği nerede kalmıştı?

Henüz meslek hayatının başındaki genç savcı şikâyetleri dinledi. Bu ifadenin alınması için bir uzman bulunması gerekiyordu, ama onun yerine bir okulun rehber öğretmenlerinden biri hazır edildi. Tuhaftı… Genellikle bu durumdaki kurbanlara bazı psikolojik testler yapılır, olayın resmini çizmesi istenirdi. Elde edilen bu bulgular, uzmanların raporlarıyla birlikte kanıt olarak soruşturmaya eklenirdi.

Tecavüz kurbanı K için sadece bir rehber öğretmen bulunabilmişti. Bu koşullar altında ifade verdi. Zanlıların kan örnekleri alındı ve DNA testi için doğumun beklenmesine karar verildi. Oysa buna gerek var mıydı? Test hemen yapılamaz mıydı?

Zanlıların kimler olduğunun tespiti için bir teşhis de yaptırılmamıştı.Serbest bırakılanların bazıları kendilerini rahat hissediyordu. Çünkü mağdur kızın ifadesine göre bazıları prezervatif kullanmıştı, bazıları ters ilişki kurmuştu.

Biliyorum bu iğrenç ayrıntılar midenizi bulandırıyor, ama ne yazık ki, bu okuduklarınız Türkiye’nin gerçekleri. Ulaştığım bilgilere göre tecavüz kurbanı K ifadesini verirken bile bazı zanlılardan “abi” diye söz ediyordu.

Bazı yakınlarının ve bazı köylülerin ifadesine göre kurbanın henüz söyleyemediği başka isimler de vardı ve bunların bazıları isimleri verilmesinden korkulan kişilerdi. Konuştuğumuz kişilerin ortak kanaatine göre bu iğrençliğe bulaşan herkes birbirini biliyordu.