Dağ köyünde müzik yazılımı, Burak Orhan’la röportaj, Atilla Orhan’ın ilk teklisi

Tarkan da diğer isleri gibi kalıcı bir iş olmadığını biliyordu!

O an ne popülerse onu yakalayıp tüketiyoruz.

Burak Orhan, “Bi Şeyler” ve “Kelepçe” adını verdiği şarkılarının ardından yeni şarkısı “Neyin Var?” ile müzik severlerle buluştu…

Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nü okurken, oyunculuk yapmaya ve şan dersleri almaya başlayan sonrasında Los Angeles’ta oyunculuk eğitimleri alan, Kadir Has Üniversitesi’nde Sinema ve Televizyon yüksek lisansı yapan ardından şan ve dans derslerine devam eden Burak Orhan ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Sizi biraz tanıyabilir miyiz?

İstanbul’da doğdum. Moleküler biyoloji ve genetik mezunuyum. Müzik küçüklüğümden beri hep hayatımdaydı. Okul korolarındaydım, gitar dersleri aldım. Sahneye ve oyunculuğa, yani sahne sanatlarına karşı hep ilgim vardı. Ailemin yönlendirmesiyle farklı bir alanda eğitim aldım. Okurken oraya ait olmadığımı hissettim. Yönetmen ve yapımcılık yapan kuzenlerim var. Onlar da beni yönlendirdiler. Üniversitede okurken biz sana sevdiğin işi yapman konusunda nasıl yardımcı olabiliriz dediler. O sırada TRT’ye dizi çekiyorlardı ve orada oyunculuk yaptım. Öyle bir deneyimim oldu. Sonra kendimi oraya daha fazla ait hissettim.

Neden konservatuvar okumadınız?

Ailemin yönlendirmesiyle genetikçi olacağım, doktor olacağım dedim. Sonra baktım zorla ilerliyor ve mutlu hissetmiyorum. Bu arada 2 sene de geçti. Sonra yurt dışında New York Film Academy’ye başvurdum ve kabul edildim.  Ailemden gizli başvurmuştum. Her şey yolunda gitti burs da verdiler.

Kararınızdan ailenize ne zaman bahsettiniz?

Bir süre sonra ailemin karşısına çıkıp akademiye gideceğimi söyledim. Bana ‘Yazın git ama geri gelip okulunu bitir. Sonrasında her şekilde arkandayız’ dediler. Gittim 6 ay kaldım. Aileme söz verdiğim gibi geri gelip okulumu bitirdim. O süreçte şan ve dans dersleri aldım. Meltem Cumbul’dan Eric Morris method oyunculuğu eğitimi aldım. Ayla Algan’dan kamera önü oyunculuk eğitimi aldım. Hollywood’da oyuncu koçluğu yapan Ivana Chubbuck’dan eğitim aldım. Donanımlı bir şekilde ilerledim. Okul bitince de yüksek lisans yaptım. Alaylı olmaktansa eğitim almak istedim. Ayla Algan Kadir Has Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmamı önermişti. Ben de orada Sinema Tv bölümünde yüksek lisans yaptım.

Daha sonra yolunuza nasıl devam ettiniz?

Şebnem Özberk ile yolumuz kesişti. Hepsi grubunun, Soner Sarıkabadayı’nın ve Edis’in projeleriyle ilgileniyordu. Onun desteğiyle şarkı aramaya başladık. Sonra yollarımız ayrıldı. Bir yapım şirketinin arkasındaki kişi Niyazi Mete bana çok inandı. Onun desteğiyle ilk işimi çıkardım. Araya pandemi süreci de girdi. Her şeyin bir vakti olduğunu düşünüyorum.

Tepkiler nasıl?

Gelen tepkilerden çok mutlu oldum. Pop müzik yapıyorum ve ilk işim “Bi’ Şeyler”i çıkardığım zaman rap müzik çok seviliyordu. Ona rağmen ilk işim 1,5 milyona yaklaştı YouTube’da. Tiktok’ta hazırlanan videolar beni çok mutlu etti. Farklı listelere üst sıralardan girdim. İnsanlar sizi motive ettiklerinde siz de heyecanlanıyorsunuz ve yeni isler çıkarmak için sabırsızlanıyorsunuz. İlk şarkımın üzerinden altı ay sonra “Kelepçe” adlı ikinci şarkımı çıkardım. Daha enerjisi yüksek bir şarkı. Sonra yolumuz Özgür Aras ile kesişti. Onunla iş birliği yaparak üçüncü şarkım “Neyin Var?”ı çıkardık.

Hedefiniz nedir?

Çıkardığımız işi tabi ki öncelikle kendimiz sevmeliyiz ama sonuç olarak insanların beğenisine bir şey sunuyoruz. Ne kadar çok insan tarafından alkışlanıp dinlenirsek bu bizi mutlu eder. O yüzden ben de olabildiğince kalabalıklara hitap etmek istiyorum. İsteğim işimi ileride global olarak devam ettirmek.

Yurt dışı konusunu niye kıramıyoruz?

Eskiden bazı şeyler insanların tekelindeydi. İnternet çağındayız ve farklı ülkelerdeki insanlar bile bizi keşfedip bulabiliyor. Kimse kimseye bağlı değil. Güzel iş bir şekilde keşfediliyor. Sınırlar kalktı. O yüzden daha şanslıyız. Ama bunun da şöyle bir dezavantajı var. Çok fazla rakip var. Çok isim arasından sıyrılıp kendimizi göstermeliyiz.

Siz nasıl sıyrılıyorsunuz?

Bu bir yolculuk ve bu yolculukta insan farklı yönlerini keşfediyor. Eğer kendinize özgün yeteneklerinizi ortaya koyup ve cesur adımlar atarsanız başarı geliyor.

Sizin yıllarca sahnesini izlediğiniz ve esinlendiğiniz biri var mı?

90’ları yakalayan jenerasyonum. Michael Jackson, Justin Timberlake, Madonna, Tarkan, Kenan Doğulu, Ajda Pekkan, Sezen Aksu hepsini izleyerek büyüdüm. Global işlere de çok meraklıydım. Özellikle Justin’in sahne şovlarını severek izlerdim ama Michael Jackson ise efsane herkese hitap ediyor.

Siz sahne şovunuza güveniyor musunuz?

Evet güveniyorum. Başından beri de söylüyorum sadece işitsel bir şey yapmak istemiyorum. Hem görsel hem de işitsel bir şov yapmak istiyorum. Oraya bilet alıp gelen insanların yeniden konserime gelmeyi isteyerek oradan ayrılmalarını istiyorum. Akılda kalıcı ve şaşırtıcı bir şey yaparsanız insanlar da ilgiyle takip ederler.

Son dönemde sahne kostümleri çok eleştiriliyor?

Yurt dışındaki konserlerde çok farklı kostümler giyiliyor. Ama bizde takdir etmekten çok aşağı çekme durumu var.

Sizce bu sektörde kadınlar mı, yoksa erkekler mi daha avantajlı?

İlk kendini gösterme açısından kadınlar daha avantajlı. Çünkü daha çok dikkat çekebiliyorlar. Ama kalıcı olma açısından daha sonra yaptıklarınız çok önemli. Bir erkek de başarılı işler yapıp istikrarlı şekilde devam ederse dikkat çekip kalıcı oluyor.

Umudunuzun kırıldığı oldu mu?

Tabii ki çok oldu. Motive ediyor gibi görünüp aslında aşağı çekmeye çalışan insanlar gördüm. Sözde sizi destekliyor gibi görünüyorlar ama hep boş vaatler. Hep bu tarz olaylarla karşılaşacağımdan bahsediyorlardı ben de yaşamış oldum.

Yaşadığınız bir olayı bizimle paylaşır mısınız?

İlk çıkış parçamla ilgili eleştiri almıştım bir kişi tarafından. Bu olmasın başka şarkı olsun dedi. Hatta yanındaki bir kişinin şarkısını bana dikte etmeye çalıştı. Bu benim inancımı sorgulamama neden olmuştu. Sonrasında kendimi dinledim ve bu tarz eleştirilere kulağımı tıkadım. Emin adımlarla ilerlemeniz gerekiyor. Hislerinize güvenmelisiniz.

Eğitimini aldığınız işi yapmadığınız için hiç pişmanlık duydunuz mu?

Bu soruyu kısa bir süre önce tekrar, öyle yapsam nasıl olurdu diye düşündüm. Şu an yaptığım şeyden çok mutluyum ve hiç pişmanlık duymuyorum. Çok fazla kaygıları olan bir iş. Yaptığınız iş sevilecek mi nasıl tepki görecek bilmiyorsunuz. Her yeni işte aynı kaygıları, aynı sevinçleri, heyecanları yaşıyorsunuz. Ama bir şekilde değiyor. Sevdiğiniz işi yaptığınızda ancak gerçek mutluluğu bulabiliyorsunuz.

Spiritüel şeylere inanır mısınız?

Astrolojiyle merak sardım. Niyete inanıyorum. Eğer herhangi bir şeye iyi bir enerji yüklerseniz o size dönüyor, Plasebo etkisi gibi. Enerjiden meydana geliyoruz, enerjisi yoksa hücre yaşamıyor. O yüzden her zaman güzelliğe ve iyi enerjiye inanıyorum.

Kötü bir insanla karşılaştığınızda ne yaparsınız?

Kendimi o enerjiyi aldığım insanlardan soyutlamaya çalışıyorum. Ama çok şanslıyım, bugüne kadar karşıma genelde iyi insanlar çıktı. Hislerim de kuvvetlidir. O kişileri algılayabiliyorum ve kendimi uzak tutmaya çalışıyorum.

Asla yapmam dediğiniz bir şey var mı?

Asla demeyi, büyük laflar etmeyi sevmiyorum. Hiç yapmam dediğiniz şeyi bir gün yapabiliyorsunuz.

En çok yapmayı sevdiğiniz şey?

Şarkı söylemek ve dans etmeyi çok seviyorum. İnsanlar tarafından takdir edilmeyi, sevilmeyi çok seviyorum. İnsan beğeni aldığında özgüveni yükseliyor. Bu iyi hissettiriyor. Ne kadar sevilip takdir edilirseniz haliyle motive oluyorsunuz.

Rakibiniz de çok. Bunlara karşı yolunuzu nasıl çizdiniz?

Ayrışmaya çalışıyorum. Hepimiz popüler kültüre dair şeyler yapıyoruz. Bazı şeyler benzemeye başlıyorsa rotamı değiştiriyorum ve farklı şeyler denemeye çalışıyorum. Zaten kendimiz olduğumuzda ancak var olabiliyoruz.

Astrolojiye göre hayatınızı yönlendirdiğiniz oluyor mu?

Takıntılı bir durumum yok ama işlerimi çıkartacağım zaman o sırada gökyüzünün ne durumda olduğunu araştırıyorum. Bir de çevremde anlaştığım kişilerin burçlarının aşağı yukarı aynı olduğunu fark ettim. Bazı burçlardan uzak durmaya çalışıyorum.

İlginç hobileriniz var mı?

Maymun iştahlıyım biraz. Küçükken kick boks öğrenmeye çalıştım, tenis ve basketbol oynadım. Fotoğraf çekmeyi çok seviyorum.

Tarkan’ın şarkısı çok konuşuldu ama çok fazla dinlenmedi. Sizce nedeni nedir?

Bence Tarkan da yaptığının farkında, diğer isleri gibi kalıcı bir iş olmadığını biliyordu. Oyunu kuralına göre oynadı. Bence bilinçli yaptı. Tarkan’ın yeni nesle hitap etme gibi bir amacı yoktu burada. Ama şu an ne yapsak yapalım acaba Z kuşağına hitap eder mi diye düşünüyoruz. Dijital dünyada her şey tüket at seklinde ilerliyor. 80’ler-90’lardaki albümleri hala dinliyoruz ama yeni çıkmış şarkılar çok uzun ömürlü olmuyor. O an ne popülerse onu yakalayıp tüketiyoruz.

ATiLLA URAL, İLK TEKLİSİ “VIBE”I ULUSLARARASI MÜZİK DÜNYASIYLA BULUŞTURUYOR

New York’ta yaşayan sanatçı Atilla Ural, ilk teklisi “Vibe” ile İstanbul’dan uluslararası müzik piyasasına uzanan yeni bir yolculuğa hazırlanıyor. Şarkı, R&B ve popu harmanlayan Detroit çıkışlı meşhur Motown sound’unun duygusal enerjisi üzerine house müziğin eklenmesi ve stüdyo kaydında çalan yıldız müzisyen kadrosunun katkılarıyla zenginleşen, kendine özgü bir armoniye sahip. Parçada vokalde Sly5thAve, Rochee, Brac; kornolarda Sly5thAve ve James Raymond Mason; tuşlu çalgılarda Dominique Xavier ve basta Nir Graff bulunuyor.

Dışarıdaki tüm sesleri susturup kendi içimize dönerek, kendimize ait olan o özel titreşimi yaratabileceğimizi ifade eden “Vibe”ın klibinde de bu tema işleniyor. Klipte, hayatta kalmak için onu dans etmeye zorlayan gizemli bir fal kurabiyesi ile lanetlenen bir adam karşımıza çıkıyor. Kimse onu ve bu tuhaf durumu kabul etmese de, kendine özgü titreşimini yaratacak ve sonunda kendisiyle aynı frekansta olan birini bularak mutluluğu yakalayabilecek.

Yapımcılığını Kenan Doğulu’nun üstlendiği Atilla Ural’ın ilk şarkısı ve klibi “Vibe”, Doğulu Music aracılığıyla tüm dijital platformlarda yayınlandı…

TOROSLARIN DAĞ KÖYÜNDEN DÜNYA’YA MÜZİK YAZILIMI SATIYOR

Hayatını müziğe adayan girişimci Levent Karahan’ın Antalya’nın bir dağ köyünde kurduğu müzik dağıtım şirketi EVEARA; bugün Amazon, Apple, Avid, Digicel, Dolby, Jio, Line, Meta, Sony, SoundCloud, Spotify, Tencent, Yandex gibi dünyanın en büyük markalarıyla çalışıyor ve 100 bin kullanıcıya ulaşıyor.

Pandemi süreci ile birlikte sanatçıların müziklerini evlerinde kaydedip, dijital platformlara yükleyip gelir elde etmesiyle; EVEARA markası da, Kendin-Yap seçeneği ile sanatçılara kendi müziklerini diledikleri şekilde dijital müzik dinleme platformlarına yükleyebilme imkanı sunuyor.

Hızla gelişen teknoloji ve pandemi süreciyle birlikte müzik dinleme alışkanlıklarımız

da değişti. Müzik dinleme ve sanatçıya müziğini yayınlama imkanı sunan dijital platformların sayısı her geçen gün artıyor. Bugün Amazon, Apple, Avid, Digicel, Dolby, Jio, Line, Meta, Sony, SoundCloud, Spotify, Tencent, Yandex gibi dünyanın en büyük müzik yayın markalarının altyapısını ise Torosların bir dağ köyü olan Beycik’te yaşayan girişimci Levent Karahan’ın kurduğu EVEARA markası yapıyor.

1999 yılında dijital müzik dağıtımının yeni başladığı ve Apple iTunes ve Spotify’ın henüz var olmadığı dönemde şirketlerin kendi markaları altında müziklerini indirebilip işlemlerini sağlayan ilk arayüz çözümünü sunan dijital müzik dağıtım şirketi YOOM’u kuran girişimci Levent Karahan’ın kurduğu EVEARA sistemini bugün dünyada 100 bin kişi kullanıyor.

Henüz küçük bir çocukken Artvin’den Almanya’nın Münih şehrine göç eden ve Almanya’da müzikle iç içe bir hayat süren Levent Karahan, 2002 yılında hayranı olduğu Bob Marley, Grace Jones, U2 ve diğer pek çok kişinin kariyerine rehberlik eden Chris Blackwell’in yaşadığı yer olan Oracabessa/Jamaika’ya taşındı ve burada müzik sektörüne yön veren ve önemli bağlantıları olan isimlerle tanıştıktan sonra, Jamaika müzik endüstrisi için bir birlik kuruluşu olan UMIJam’ de yönetim kurulu üyesi ve başkanı olarak da görev yaptı.

2010 yılında Türkiye’ye dönen Karahan, Antalya’nın küçük bir dağ köyü olan Beycik’e yerleşti ve burada EVEARA’yı kurdu. Karahan EVEARA ekibiyle birlikte hayal bile edilemeyecek olanı gerçekleştirdi. Dijital müzik yazılımında Kendin-Yap müzik dağıtım hizmetlerinin arkasındaki görünmez güç olan EVEARA; Avid ve Line gibi dünya genelindeki birçok markaya dağıtım, müzik tanımlama, parmak izi, analiz, pazarlama araçları, raporlama, ödeme ve destek dahil olmak üzere modern B2B, SaaS ve White Label çözümü sağlıyor.

“Hedef 2026’da 5 milyon kullanıcıya ulaşmak”

Dünyada şu anda Kuzey ve Güney Amerika, Avrupa, Asya, Afrika ve Avustralya dahil EVEARA’nın 70 şirket ile B2B (işletmeden işletmeye) iş birliği var 100 binden fazla sanatçı bu çözümü kullanıyor. Hedeflerinin 2026 yılında 1000’den fazla B2B partner işbirliği ile 5 milyon kullanıcıya ulaşmak olduğunu söyleyen EVEARA kurucusu Levent Karahan, bağımsız müzik dağıtımını tercih edip, kariyerini kendi eline alan sanatçıların sayısının her geçen gün arttığı müzik endüstrisindeki bu baskın trende bir çözüm sunduklarını belirtti. Küresel White Label ortak ağı aracılığıyla şirketlerin vizyonlarına ulaşmalarında görünmez ve sessiz bir ortak olduklarının altını çizen Karahan, “Şirketlere kendi markalarını kullanarak müzik dağıtım sistemlerini kurmalarını sağlayan arayüzü satan bir şirketiz. Şirketler B2B sistemimizi satın alarak müşterilerine, dijital müzik platformlarına müziklerini yükleyebilme imkanı sunar ayrıca doğrudan anlaşma sağladığımız müzik platformlardan sanatçıların telif hak edişlerini toplarlar. White Label çözümüyle kendin-yap (do-it-yourself) dijital müzik dağıtımı söz konusu olduğunda, EVEARA artık küresel çaptaki markalardan biri haline geldi” dedi.

Sanatçının telif haklarını güvence altına alıyor

Türkiye ve dünyada birçok ünlü müzisyenin EVEARA’nın sunduğu B2B sistemini kullanarak doğrudan anlaşma sağladıkları 100’den fazla müzik platformuna sanatçıların, plak şirketlerinin, yapım şirketlerinin ve ajansların eser dağıtımlarını üstlendiklerini bildiren Karahan, “Uygulamamız 4 adımda sanatçının eserlerini dünyaya tanıtıyor. Eser bilgilerini, ses dosyasını ve albüm kapak resmini yükleyerek dağıtım tarihini seçip dakikalar içerisinde dünyadaki en büyük müzik platformlarına dağıtıyor. Eser dağıtımı tamamlanıp müzik platformlarında dinlenmeye başladığında sanatçıların telif hak edişleri EVEARA B2B sistemimiz tarafından toplanıyor. Bu sayede sanatçılar eserlerini tüm dünyada paylaştıklarından ötürü yeni hayran kitlesi elde ediyorlar ve marka bilinirliklerini arttırıyorlar. Şirketimiz sanatçıların kazandığı telif haklarına kesinlikle dokunmuyor yani sanatçının kazandığı para hiçbir şekilde kesintiye uğramadan yine sanatçıya gidiyor. Ayrıca detaylı analitik bilgiler ve direkt olarak kazanılan telif hakkını sanatçı kendisi görebiliyor ve EVEARA teknolojisini arka planda çalıştırarak kendi kişisel banka hesabına transfer edebiliyor” diye konuştu.

“NFT ve Metaverse dünyasına giriş çalışmalarına başladık”

Dijital müzik dağıtım sektörünün şu an dünyada 28 milyar dolar büyüklüğünde bir hacme sahip olduğunu ve 2026’da bu oranın 38 milyar dolara ulaşmasının beklendiğini dile getiren Karahan, Türkiye’nin dünya müzik sektörü içerisinde 37. sırada olduğunu, pazar büyüklüğünün ise 55,4 milyon dolar olarak açıklandığını söyledi. “Türkiye olarak dünya müzik endüstrisi içerisindeki büyüme hızımız yüzde 52,1 olarak açıklanmıştır. Bu da gelecekte müzik yazılımı alanında da önemli adımların atılması için umut vericidir” diyen Karahan, kendin yap dijital müzik dağıtım sektörün senede yüzde 40 büyüdüğüne dikkat çekti. Türkiye olarak müzik yazılımı piyasasında henüz istenilen seviyelere ulaşamadığımıza dikkat çeken Karahan, “Genç yazılımcılar desteklenerek Türkiye’den de global markaların çıkması teşvik edilebilir. EVEARA olarak NFT ve Metaverse dünyasına giriş için çalışmalarımızı başlatmış bulunuyoruz” dedi. Karahan, EVEARA olarak ileride blockchain, audiobook, video ve postcast dağıtımı yapabilme üzerine de çalıştıklarını sözlerine ekledi.