Covid-19 enfeksiyonu sonrası zatürre gelişme riski yüksek ve Memorial Ataşehir 10 yaşında

Uzmanlar öneriyor: Covid-19 döneminde zatürre aşısı olunmalı
Zatürre, ülkemizde en çok öldüren 10 hastalık içinde ilk 3 sırayı alıyor. 12 Kasım Dünya Zatürre Günü vesilesiyle Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Toraks Derneği Solunum Sistemi İnfeksiyonları Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç zatürre hastalığı hakkında önemli bilgiler paylaşmanın yanı sıra Covid-19 döneminde zatürre aşısı olmanın önemine de değindi.
Özellikle 65 yaş üzerinde bağışıklık düşüyor. Yaşlanma nedeniyle de zatürreye yatkınlık artıyor. Dolayısıyla zatürre hem yaşlılarda hem kronik hastalıklarda en çok öldüren hastalıkların başında geliyor.
Kronik hastalıklar zatürreye zemin hazırlıyor
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç: “Akciğerin süngersi kısmında olan mikrobik iltihaba pnömoni yani zatürre diyoruz. Akciğerlerimizde alveol dediğimiz hava keseciklerimiz var, mikropların oraya ulaşması nedeniyle içlerinde iltihaplı sıvı birikiyor. Aslında hepimiz akciğerlerimize mikrop kaçırıyoruz ama savunma hücrelerimiz, bağışıklık sistemimiz bu mikropların zatürre oluşturmasına müsaade etmiyor. Ancak bağışıklığımızı baskılayan bir durum söz konusuysa, savunma hücrelerimizi yıprattıysak akciğerdeki hava keseciklerine ulaşan mikroplar orada zatürreyi oluşturmak için ortam buluyorlar. Savunma yapacak hücrelerimizi bozan şeylerin başında ise sigara geliyor. Sigara başta olmak üzere her türlü tütün ürünü savunma hücrelerini ve hava yollarımızda siliya dediğimiz tüycüklerin fonksiyonlarını bozuyorlar. Yine sıvısal bağışıklığımızı sağlayan bazı maddeler var. Bunların üretimini bozuyorlar. Bunların dışında bazı kronik hastalıklar da mekanizmaları bozabiliyor. Bu kronik hastalıklar KOAH, astım, bronşektazi, akciğer katılaşması gibi akciğer hastalıkları, bunun yanında kronik böbrek hastalıkları, kronik kalp hastalıkları, kalp yetmezliği, kalp damarlarının tıkalı olması gibi durumlar ve şeker hastalığıdır diyen Prof. Dr. Oğuz Kılınç: “Bağışıklık sistemini zayıflatan bazı tedaviler de var; kortizon tedavisi hap şeklinde ya da iğne şeklinde uzun süreli yapılırsa, yine kanserler nedeniyle yapılan ya da başka romatizma hastalıkları nedeniyle yapılan bağışıklığı baskılayan tedaviler var. Bu tedavilerde bağışıklığı baskılayıcı mekanizmaları bozuyorlar ve zatürrenin oluşmasını kolaylaştırıyorlar.”
KOAH’lı hastalarda zatürre riski 7-10 daha fazla
KOAH’lı hastalarda zatürre riskinin 7-10 kat fazla olduğunu biliyoruz diyen Prof. Dr. Oğuz Kılınç: “Bronşektazi ve astımlarda 2-3 kat fazla olduğunu biliyoruz. Bu zatürrelerin çoğu da bizim pnömokok dediğimiz bakteri tarafından oluşturuluyor. Kana karıştığında çok ölümcül seyreden bir bakteri.”
Bu hastalarda zatürre geliştiğinde solunum yetmezliği, hastadaki diğer hastalıkların durumunu da ağırlaştırabiliyor diye uyaran Prof. Dr. Kılınç: “Mesela kalp yetmezliği olan bir hasta zatürre olduğunda kalp yetmezliğinin şiddeti de artabiliyor. Yine şeker hastasıysa, hastanın şekeri kontrolden çıkıp kişiyi şeker komasına sokabiliyor. Böbrek yetmezliği varsa böbrek yetmezliğinin ağırlaşması ve diyalize kadar giden böbrek bozukluklarına sebep olabiliyor. Yani hem kişinin mevcut olan altta yatan hastalıklarının ağırlığını artırıyor hem de kendisiyle ilgili ölüme varan ciddi sıkıntılar oluşturabiliyor. Solunum yetmezliğine yol açarsa suni akciğer dediğimiz makinalara bağlanarak hastaların tedavi olmaları gerekebiliyor. 10 hastanın 3’ünü öldürecek şekilde olumsuz bir tablo ortaya çıkıyor.
Covid-19 enfeksiyonu sonrası zatürre gelişme riski yüksek
Pandemiyi oluşturan mikrobun bakteri değil virüs olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Oğuz Kılınç: “ Virüs enfeksiyonları zatürre yapan mikropların daha kolay zatürre yapması için akciğeri hazır hale getiriyorlar. Mesela grip geçirmiş bir insanın bakteriyle zatürre geçirme oranı 100 kat daha fazla. O nedenle de virüs enfeksiyonları Covid-19 da dâhil olmak üzere geçirildikten sonra arkasından pnömokok dediğimiz bakteri kaynaklı zatürre gelme ihtimali yüksek. Özellikle kronik hastalıkları olanlar ve 65 yaş üstü kişiler için.”
Risk grupları zatürre aşısı olduğunda risk yarı yarıya azalıyor
Mikrobik zatürreler önlenebilir diyen Prof. Dr. Oğuz Kılınç: “Tamamen %100 önlenmesi mümkün değil ama önlenebilir hastalıklar olarak kabul ediyoruz. Bu mikroplara karşı yapılmış aşılar var. Bu aşılar yapıldığında yarıdan fazlasının olmasını engelleyebiliyor. Risk gruplarında yapıldığında zatürre riskini yarı yarıya azaltabiliyor. Covid-19 için olma riskini azaltacak şey şu an için maske takmak, el hijyenine dikkat etmek ve birbiriyle olan fiziksel mesafeyi uzatmak. Maalesef henüz Covid-19’dan koruyan bir aşı yok. Çalışmaları var ama toplumun yaygın olarak kullanmasını sağlayacak çalışmalar tamamlanmış değil. Önümüzdeki aylarda, yılın ilk çeyreğinde gelme ihtimali olan aşılar var.”
Pnömokok zatürresine karşı en büyük silah aşı
Kronik hastalarda ya da 65 yaş üstünde hem grip hem zatürre aşısı olması pnömokok ve influenza zatürresinin engellenmesini sağlayan şu anda elimizdeki en güçlü silah diye vurgulayan Prof. Dr. Oğuz Kılınç sözlerine şöyle devam etti: “Bu aşıların bu risk gruplarına mutlaka yapılması gerek. Zatürre aşısı devletin Aile Sağlığı Merkezleri’nde ve aşı polikliniği olan kurumlarda 65 yaş üstündeki tüm bireylere ve 65 yaşın altında olup diyabet, kronik akciğer hastalığı, kronik kalp hastalığı, kronik böbrek yetmezliği, şeker hastalığı gibi eşlik eden hastalığı olan vatandaşlara ücretsiz yapılan yaşam boyu koruyuculuğu olan bir aşı. Zatürre aşısını bir kez yapmak yeterli oluyor. Ama grip aşısını her yıl tekrarlamak gerekiyor. Gerekli aşılar yapılırsa hastaların yaşamını riske eden ya da hastalıkların ağırlaşmasına neden olan zatürrelerin azalacağını biliyoruz. Kronik hastalığa sahip kişiler veya sağlıklı 65 yaş üstü kişilere zatürre aşısı yapılmışsa Covid-19 geçirdiklerinde bakteriye bağlı zatürre gelişme riski azalabilir.”

MEMORIAL ATAŞEHİR HASTANESİ 10 YAŞINDA

20 yıldır tüm Türkiye ve dünyaya etik, güvenilir ve kaliteli sağlık hizmetleri sunan Memorial Sağlık Grubu’nun Anadolu yakasındaki adresi olan Memorial Ataşehir Hastanesi, 10. yaşını kutluyor. Bugüne kadar 2,5 milyondan fazla yerli ve yabancı hastaya hizmet vermiş olan Memorial Ataşehir Hastanesi, dünya çapındaki hekimleri, modern teknolojileri ve personel kalitesi ile öne çıkıyor. Memorial Sağlık Grubu CEO’su Uğur Genç, Memorial Ataşehir Hastanesi’nde 10 yıl içerisinde gerçekleştirilen çalışmalar hakkında önemli bilgiler verdi.

Anadolu yakasında bir dünya hastanesi

Memorial Ataşehir Hastanesi’nin açıldığı ilk günden bu yana önemli başarılara imza atarak, bölgede referans merkezi haline geldiğini ifade eden Uğur Genç, “Deneyimli akademik ve uzman kadromuz, bilimsel araştırmalar ile yeni uygulamalarda fark yaratmamız, teknolojiyi yakından takip etmemiz; tüm doktor, hemşire, sağlık personeli ve yöneticilerimizin özverili çalışmaları bu başarıda büyük rol oynuyor. Bu bölgede sağlık alanındaki 10 yıllık tecrübemiz sayesinde bugüne kadar 2,5 milyonu aşkın yerli ve yabancı hastaya Ataşehir Hastanemizde sağlık hizmeti sunduk. Memorial Sağlık Grubu, uluslararası arenada pek çok ilki gerçekleştiren, 167 ülkeden hasta kabul eden bir dünya hastanesidir. Memorial’ın kaliteli, etik ve hastasını ön planda tutan hizmet anlayışını her yerde sergiliyor olmaktan son derece mutluyuz. Dünya standartlarında kaliteli sağlık hizmetlerimizi, her geçen gün daha fazla sayıda insana ulaştırmak bize güç veriyor” diye konuştu.

JCI akreditasyonu bizim yol haritalarımızdan biri

Memorial’ın sağlıkta uluslararası standartları belirleyen, JCI (Joint Commission International) Akreditasyon Kalite Belgesi almaya hak kazanan Türkiye’de ilk, dünyada 21. hastane olduğuna vurgu yapan Genç, “Memorial Ataşehir Hastanesi de açılır açılmaz, dünya çapında sağlık kuruluşları arasında özel bir öneme sahip olan bu belgeyi alarak hizmetlerini bu standartlarda sürdürmektedir. Sağlıkta bir dünya markası olma serüvenimizde bu akreditasyonun rolü çok büyüktür ve bir yol haritası olarak bize de ne kadar doğru bir yönde olduğumuzu daima hatırlatmaktadır” dedi.

Tüm branşlarda multidisipliner hizmet anlayışı

Uğur Genç, Memorial Ataşehir Hastanesi’nin başta Kalp ve Damar Cerrahisi, Tüp Bebek, Genel Cerrahi, Beyin ve Sinir Cerrahisi, KBB, Ortopedi ve Travmatoloji gibi bölümler olmak üzere diğer cerrahi bilimler ve Kalp Sağlığı, Kadın Sağlığı ve Çocuk Sağlığı gibi branşlarda da önemli başarılara imza attığını belirterek şunları kaydetti:

“İstanbul Anadolu yakasında 22 bin m2’lik alan üzerine kurulu kampüsünde 2 binası, 144 yatak kapasitesi ile hizmet veren Memorial Ataşehir; modern tanı ve tedavi üniteleri, üstün teknolojik donanımı, hasta ve hasta yakınlarının ihtiyaçlarına göre düşünülmüş konforlu yaşam alanları ile fark yaratan bir sağlık deneyimi sunuyor. 10 yılda 40.000 ameliyat 9.000 kalp cerrahisi, 7.000 doğum, 7.500 tüp bebek uygulamasına ev sahipliği yapan ve 2,5 milyondan fazla insanı sağlığına kavuşturan Memorial Ataşehir Hastanesi her branşta multidisipliner yaklaşımlarıyla çalışmalarına devam ediyor.”

“Memorial Sağlık Grubu; İstanbul, Ankara, Kayseri, Antalya ve Diyarbakır’da bulunan 11 hastanesi, 1 tıp merkezi ve 1 wellness merkezi ile sağlıklı bir yaşam için daima halkımızın yanında olacak.”