Çelişki Dünyası…(Köşe yazısı 21.10.2016 Kayseri Star Haber Gazetesi)

DAVUT GÜLEÇ

GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ

davutgulec@hotmail.com

Dünya çelişkiler, ilginçlikler, düşündüren olaylarla dönmeye devam ediyor.

Türkiye’de bulunduğu coğrafya nedeniyle  ‘İsa’ya da Musa’ya da yaranamadığı gibi Avrupa’ya da Asya’ya da bir türlü kendini kabul ettiremedi.

*Türkiye’nin Kore’deki şehit sayısı 718, Kıbrıs harekâtındaki şehit sayısı 498, 7 Haziran’dan bugüne şehit sayısı 800’e yaklaştı. Ortada bir şeylerin yanlış gittiği kesin.

*Kuşkusuz, hiç olmak için varız ve hiç olduğumuzda varlık bulacağız. Makam, zenginlik ve sağlık geçici. Öyleyse bu gurur, kibir ve hırsınız niye ve kime?

*Yaşarken öleceğini bilen tek varlık insan. Buna rağmen kalp kırar, gönül yıkar, kötülük yapar. Üstelik hiç ölmeyecekmiş gibi, hem de hiç umursamadan yaşamaya devam eder.

*Bazı insanlar kişiliklerinin eksik yanlarıyla yüzleşmek yerine, eksikliklerini başkalarının masumiyetlerine dil uzatarak kapatmayı ve sağır vicdanlarına karşı dürüst olmaktansa, ağır kusurlarını yükleyecek bir günah keçisi bulmayı tercih ederler.

*Ohalin böylesi de varmış. Yozgat’ta tüm alkollü işletmeler ohal kapsamında kapatıldı. Tüm okullar İmam Hatip’e dönüştürüldü. Zaten millet içip içip darbe yapıyordu iyi olmuş! Alnı secdeden kalkmayan bazılarını da gördük. (Nuray Karakaya)

*Arkadaşlar dün garip bir olayla karşılaştım. Oğlum Av. S. Sercan Peker ile hasta ziyareti için Hollanda’ya gitmemiz gerekiyordu, Vize başvurusu yapacağımızdan Kayseri Baro Başkanlığından belge istedik. Konsolosluk baronun belgesinde Yurt dışına çıkmasında sakınca olmadığının da yazılmasını istiyor. Ancak Baro Başkanlığına Kayseri C. Baş Savcısı tarafından sözlü emir verilmiş ve avukatlara yurt dışına çıkış için izin vermeyin diye. Bizim Baro başkanlığımızda bunu emir kabul ederek kalem memurlarına bu şekilde belge verilmeyecek diye emir vermiş. Aklıma eski bir Genel Kurmay başkanı geldi “Tak diye emreder, şak diye yaparım” Ne günlere kaldık.(Mehmet Peker)

*Milli piyango idaresi şans oyunlarını tertipleyen, idare eden tüm çalışanlarının servetleri incelensin. Geçmişine inilsin. Bu işte bir iş var. Hatta fetö bile idare ediyor olabilir savcılarımızın (fetöcü olmayan)bu işi hemen ele alması gerekir diye düşünüyorum.(Recep Alemdar)

*Dini imanı para olan münafıklar: ‘2009’dan – 2014 yılına kadar tüm büyük ikramiyeler (194 adet) hepsi, Fetö mensuplarına çıkartılmış. Sayısal Loto, Süper Loto, Milli piyangodan büyük ikramiye kazananların hepsi Fetö’ye üye olmaktan gözaltında veya tutuklu. Ne tesadüf?’ (Ali Erdem)

*Para mutluluk getirmez lafı fakirler ayaklanmasın diye uydurulmuş koca bir yalandır. Dostun dosta vereceği en kıymetli hediye can kulağıyla dinlemekle bezenmiş, lezzeti ömürlük, yürekli bir sohbettir.

(Rana İslam Değirmenci)

*Görende kimse cemaate hizmet etmedi zannedecek bu kadar dansözlük olmaz. Arap dansözleri gibi birileri. Bir peçeleri eksik. Aaaaa çok ayıp işlemeli kıyafetler erkekliğe yakışmıyor (Selma Çanakçıoğlu)

*İçimizdeki çocuğun duyarlılıkları var, hassasiyetleri var, yoksunlukları var, talepleri var, korkuları var, aynı şekilde karşımızdakinin içindeki çocuğun da var. Nedir talepleri;

Kabul görmek istiyor, takdir görmek istiyor, onaylanmak istiyor, kendini güvende hissetmek istiyor, sevgi görmek istiyor, şefkat görmek istiyor, ilgi alaka görmek istiyor.

Neden bunlar bu kadar önemli o çocuk için? Çünkü çocuklukta bunları yaşayamamış, bunları yeterince görememiş, ya da bunların arsızı olmuş, daha fazlasını istiyor. Sonuçta o çocuk bizim bir gerçeğimiz, onu içimizden söküp atamıyoruz. Karşımızdaki muhatabımız içimizdeki çocuğu dikkate almıyorsa, o zaman içimizde bir huzursuzluk ortaya çıkıyor.

İşte içimizdeki bu çocuğu ve gerekse muhatabımızın içindeki bu çocuğu sakinleştirmenin bir yoludur.

O çocuğa dokunmak için ne yapabiliriz?

Selam veririz, selam alırız, yetinmeyiz merhaba deriz, müsamaha ederiz, yetinmeyiz kucaklarız, omuzuna dokunuruz, buyur deriz, rahat ettiririz, aç mısın tok musun diye sorarız, çay ikram ederiz, kahve ikram ederiz, şekeri vardır, çikolatası vardır, lokumu vardır onlardan ikram ederiz. Halini hatırını sorarız, annesini, babasını, işini gücünü sorarız, bir sıkıntın var mı? diye sorarız.

Bütün bunlar iletişim sürecinde muhatabımızın içindeki çocuğu rahatlatmaya, kendini güvende hissetmesini sağlamaya, onun sevildiğini, önemsendiğini duyumsatmaya yönelik şeylerdir.

Bunlar yapıldı mı o çocuk rahatlar, o çocuk huzura ve sükuna kavuşur. Artık biz karşımızdaki insanla iletişime geçebiliriz. Çünkü o çocuk istediği şeyi almıştır. (Aslıhan Özgenur)

*Sayfamda dini, siyasi ve taraftar yazılar paylaşıp tartışmayan ben bile çileden çıktım. 15 Yıl önce rahmetli olmuş birine vergi borcu çıkartıp varislerinden talep eden hükümet saygılar. O varislerin ailesi nasıl geçiniyor hiç araştırdınız mı? Ölenlere borç çıkarıp Suriye’ lilere maaş bağlamakla Adil ve iyimser olmuyor tam tersine kul haklarını çoğaltıyorsun (Lara Sevda Gül)

*Marifet, Milleti çözerek “halk yığınları” meydana getirmekte değil. Halkı yoğurarak güçlü bir Millet olmadadır. (Seyyid Ahmet Arvasi)

*Biz samimi dostlarımız için kahpelik düşünmedik. İhanet ve hainlik nedir bilmedik. Menfaat çıkar uğruna satmadık satılmadık. Boyun eğmedik. Kapımıza gelenle ekmeğimizi soframızı paylaştık. Hak edene saygımızı ve sevgimizi gösterdik kucakladık. Hak etmeyeni de kovduk. Böyle kaybedeceksek, kahpelere şerefsizlere,  namussuzlara inat bizde diyoruz ki ;biz dik durduk anlımız açık bizi çekemeyenlere inat buradayız. Selam olsun adam gibi adamlara (Zeynep Özaydın)