Çatılar standarda uygun mu, depreme hazır mı? (Köşe yazısı 17.03.2015 Kayseri Star Haber)

DAVUT GÜLEÇ
GAZETECİ-HİSF KAYSERİ TEMSİLCİSİ
davutgulec@hotmail.com

Türkiye deprem ülkesi
Kaderci.Alın yazısına inanır. Ama Allah’ın verdiği aklı kullanarak, nedense yeterli tedbiri de almaz.
Ucuz ve kalitesiz yaşarken, tercihi de malzeme konusunda bu yönde olur.
Sonra, ‘bir doğa olayı’ gibi beklenmedik, istenmedik bir şey başına geldi mi oturup ‘Ah-vah’ demeyi de ihmal etmez.
Türkiye’nin deprem ülkesi olduğunu bu topraklarda yaşayanlarda, Dünyada bilir. Yeterli tedbiri, önlemi sadece yaşadığı gün alır sonrasını çabuk unutur.
Doğa olaylarında en çok binaların çatıları, dış yüzeyleri, camlar zarar görür. Standartlara uymayan çatı ve yalıtım uygulamaları tüketiciye ve ve ülke ekonomisine zarar verir.
Son 10 yılda yalıtımsız ve hatalı çatıların ülke ekonomisine verdiği zarar 26 milyar.
Standartlardan uzak çatıların yıllık zararı 4 milyar.
Her yıl yaklaşık 5 milyon metrekarelik alanda çatı yenileme, aktarma ve tamirat çalışması yapılıyor. Bunun en büyük nedeni, yalıtımsız ve hatalı çatılar.
Çatı Sanayici ve İş Adamları Derneği (ÇATIDER) Yönetim Kurulu Başkanı M. Nazım Yavuz, tüketicilerin her alanda olduğu gibi çatı konusunda da bilinçli tercihler yapması gerektiğini tekrarladı, şunları söyledi.
“Daha ekonomik olduğu gerekçesiyle merdiven altı üretimle yapılan uygulamaların tercih edilmesi, yarardan çok zarara yol açıyor. Türkiye’de yaklaşık 7 milyon yalıtımsız ve hatalı çatı bulunuyor. Bu çatıların ülke ekonomisine verdiği zarar, geçen yıl yaklaşık 4 milyar. Son 10 yılda 26 milyar. Konut ve işyeri çatılarındaki yalıtım eksikliği, mevcut yalıtımların korunamaması, yalıtım konusunda gerekli iyileştirmelerin yapılmamış olması, çatı kaplama sistemlerindeki eksik ve yanlış uygulamalar, hepimize zarar veriyor. Tüketiciler, merdiven altı ürünlerden kaçınıp, sertifikalı, CE belgeli ürünleri tercih etmeli. Uygulamaları uzman kişilere yaptırmalı. Böylece bütçemize ve ülke ekonomisine katkı sağlamanın yanı sıra, doğaya da zarar vermemiş oluruz. Bilinçli bir tüketici mal ve hizmet alırken doğru seçim yapar.”
Çatılarda yapılan yenileme, aktarma ve tamirat çalışmalarının yıllık 5 milyon metrekare, parasal büyüklüğünün ise yaklaşık 1,2 milyon dolar seviyesinde olduğuna dikkat çeken Nazım Yavuz AB, 20-20-20 planı ile 2020 yılına kadar enerji tüketimini yüzde 20 azaltmayı, yenilenebilir enerji kullanımında yüzde 20 artışı ve zararlı sera gazını en az yüzde 20 azaltmayı hedefliyor. Türkiye olarak bizim de binalarımızdaki enerji tüketimini kısa dönemde metrekare başına yılda 80 kilovat saat seviyesinin altına düşürmeliyiz Bunu çatı ve sistemleri ile sağlayabiliriz” dedi.
Nazım Yavuz’a, Türkiye’de 55 ilin birinci derece deprem bölgesinde yer aldığını hatırlatınca ‘Türkiye çatılar konusunda depreme hazır mı?’ diye sordum. Aldığım yanıt şöyle.
“Türkiye son yıllarda standartlara uygun, güvenli yapılar inşa ediyor. Bununla birlikte konut stokunun önemli bölümü yaşlı binalardan oluşuyor. Standartlardan uzak binalar nedeniyle, depremin zararlarını gelişmiş ülkelere oranla çok daha ağır yaşıyoruz. Yaklaşık 7 milyon binanın standartlardan uzak olarak, geleneksel yöntemlerle yapıldığını tahmin ediyoruz. Bu çatıların büyük bölümü, deprem, fırtına, yoğun kar yağışı gibi doğal afetlere karşı güven vermiyor. Deprem anında güvende olabilmemiz için yapıların temelden çatıya kadar her bölümünün dikkatli projelendirilmesi ve inşa edilmesi gerekiyor.”
Güvenli çatı yapımında, yapının tipine göre mimar veya mühendis tarafından hesaplanmış, tüm detaylarıyla çizilmiş, malzemeleri tarif edilmiş bir proje olmalı. Çatı bütünü içindeki, özellikle kalkan duvar, parapet, baca gibi yapı bileşenleri deprem sırasında yıkılmayacak. Yapıdan ayrılarak çevreye savrulmayacak şekilde projelendirilmeli. Projeye uygun olarak inşa edilmeli.Depremlerde sorun yaşanmaması için çatının binaya doğru bağlanmasına özen gösterilmeli. Çatılarda yer alan su depoları, çanak antenler, güneş enerjisi ısıtıcıları ve baz istasyonları risk artıran faktörler.
Nazım Yavuz, bu konularda da şunları söyledi:
“Bu ekipman ve sistemlerin çatı üzerinde yer almaları bir hesaba ve projeye dayanıyor, usulüne uygun olarak yapılıyor ve yapımları denetleniyorsa sorun yaşanmaz. Ancak maalesef ülkemizde sıkça gördüğümüz üzere izinsiz ve bilgisizce yapılan bu ilaveler, deprem, fırtına gibi olaylarda bulundukları yapı ve çevredekiler için ciddi yaralanma ve ölümlere sebep olabiliyor. Çatının böyle sistemleri taşımadığı görüldüğünde tedbir alınmadan çatı üzerine ilave yükler konulmamalı. Türkiye’de çatılar sadece düşey kuvvetler göz önüne alınarak, uzman olmayan kişiler tarafından yapılabiliyor. Depremdeki yatay yükleri karşılayan çapraz bağlantıların çatı, kolon, makas düzlemlerinde yapılmaması veya eksik yapılması deprem anında hasar ve yıkımlara sebep olabilir.
Çatılar deprem olmasa bile binadaki durumları gereği sürekli basınç ve çekmeye maruz kaır.Çatıların betonarme malzemeye bağlantıları, her yönde gelebilecek yükleri alabilecek şekilde uygulanmalı. Sadece çivilerle yapılan bağlantılarda uzun vadede performans düşer. Vida ve ankraj sistemleri kullanılmayan yani betonarme yapıya sabitlenmeyen yanlış uygulamalar, bu noktalarda zayıflığı ve deprem açısından ciddi riskleri oluşturur. Çatılarda çalışacak kişilerin çatı sistemleri, çatı yapımı ve teknikleri, yüksekte çalışma ve iş güvenliği konularında eğitimleri ve sertifikaları olmalı, sosyal sigortalar ile ilgili güncel mevzuata uyulmalı. Yapılan iş her safhasında çatı konusunda uzman bir teknik eleman tarafından kontrol altında tutulmalı. Biz sektörün ihtiyaç duyduğu uzman uygulama usta ve teknikerleri eğitiyoruz..”
Zaman zaman bu tip uyarı yazılarını da kaleme alıyorum. Madem bizim kültürümüz artık dört duvar arasına dayanıyor, o zaman binalar ve çatılar konusunda da bu bilgiler aklınızda olsun.